Hoppa ve neş'eli mi, yoksa ağır başlı ve ciddi Lİ kam Ağırbaşlı, fazla tuvalet yapmıyan sade kadınları mı ter cın edersiniz? Yoksa... Tanınmış erkek sinema #an'atkârları « nın «kadinlar» hakkında ne düşündük » lerini öğrenmek her halde zevkli bir şey- dir, William Povrellden başlıyalım: Meşhur sinema yıldizı Cârole Lombardın eski ko- €ası olan bu san'atkâr, kadınları çok ya- kından tanımak şöhretini kazanmıştır, Geçen sene ölen sarışın yıldız Jean Har. towu çıldırasıya sevdiği hâlâ kuvvetle Iddia edilmektedir. Hattâ bu yüzden duy- muş olduğu kederi unutmak için diyar di« yar gezdiği söylenmektedir. William Powellin fikri: Wüllam Powelle göre kadın güzel ol- mak için sade olmalıdır. Saçları tabii renklerini dalma muhafaza etmelidir. Moda kadınların baş düşmanıdır. Moda hakkında diyor ki: «— Kadınlar modaya uymağa kalktık. Jarı vakit gayri tabif olmağa başlarlar. Moda kadınları meşgul ederse de bu meş- guliyet onları sevdikleri erkeklerden mü» hakkak ki uzaklaştırır. Hele modaya uy- mak için rejim tatbikine başlarlarsa “iş büsbütün çığırından çıkar. Moda erkeğin en birinci rakibidir. Kadınların tırnakla. nm kırmızıya boyamalarını da hiç be - genmefn. Kadın güzel olmak için muhak- kak ki sevmeli ve sevilmelidir. Georges Raft diyor ki: «— Pijama veya pantalon giyen ka « dınlar bana derin bir antipati ilka eder. ler. Bunları giyen kadınlar kendilerini arkadan görebilseler bir daha giymemek için yüz defa töbe ederler, Kadınlar kısa ökçeli iskarpin de kullanmamalıdırlar. Kısa ökçeler kadınlara hiç yaraşmaz. Lâ- tif yürüyüşlerini kaybettir. Kadınlar ay! mi zamanda hiç içki içmemelidirler. Ben | şık, zarif, kıvrak kadınlardan hoşlanı - rim. Bana güzel görünsünler de bunun | !idir. Bir kadının bacağı ne kadar mev- için ne yaparlarsa yapsınlar.» Clark Gable göre: Kadınların çok beğendikleri ve çok sevdikleri bu san'atkâra göre kadınlar ne — Neş'esinden kabına sığamıyan, fazla m akyaj yapan hafif meşreb ve en ufak! moda hareketini gözd en kaçırmıyan kadınları mı?., patırtıcı, nede sıkılgan olmalıdırlar. Böylelikle kendilerini gülünç mevkie ko- Yarlar. Kadınların tuvaletleri de çak sade olmalıdır. En sade tuvalet, en güzel tu- * İvalettir. Kordelâlar, türlü türlü ziynet- ler kadınları güzelleştireceğine çirkinleş- tirir. Bu san'atkâra göre en güzel kadın bile kat'iyyen çıplak ayakla gezmeme - zun, ne kadar güzel olursa olsun ince bir çorap kadın bacağını dalma daha güzel gösterir, Frederik Marşa göre: Frederik Marşa göre kadınlar tuvalet | de yapmalı, hoppa da olmalıdırlar, Yap- mamaları icab eden bir şey varsa o da herkesin içinde evlerine ald dedikodu » lardır. Dedikodular kadınları hirçin ya- par. Robert Taylora gelince: Kadınlar hakkında ne düşündüğünü söylemeği arzu eylemiyen Fober* Tay - lor kadınların «maddi menfsatlar» peşin» den koşmalarına tahammül edememek « tedir. Ronald Colmann da diyor ki: «— Ben kadınların giydiklerine, yap « tıklarına karışmam. Sadece güzel kadın- lardan çok, bem de pek çok hoşlanırım. Durgun kadınlardan nefret ederim. Bir de kadınlara kıskanç olmamalarını tav - siye ederim» i | Yüsün dütetsetlekile İstanbulda bir mülâkat Pane man. nr milla mars m elena ».. Yunan gazeteciliğinin * bugünkü vaziyeti / ! Gazete fiatlarının iki misli artması ve gazetelerin ba takayyüdata tâbi bulunmaları tirajlarını bir kaç sen Perapalas otelinin, eski zaman silâh- larile süslü duvarlarile, iptidai fakat lüks bir cebhaneliğe benziyen salonundayım. Caddeye bakan pencerenin önünde, gelip geçenlere teşhir olunan bir mahlök hicabile oturuyor, gittikçe #abırsızlana- rak bekliyor ve arasıra yâkınımdan ge çen garsona soruyorum — Hâlâ gelen giden yok mu? Garson ayni cevabı verip uzaklaşıyor: — Hayır, mösyö! Maksadım, Balkan Matbuat. Birliği kongresine gelen meslekdaşiıarla görüş mek, ve onlardan edineceğim malümatı bir araya getirerek, Balkan gazetelerinin, Balkan gazetecilermin vaziyetleri ara sında bir mukayese yapmak... Bir aralık, iki saniyede salon kapısma kayan gözlerime, aşina bir sima ilişli, Biraz dikkat edince: — Bizim Kâzım Şinasi! dedim. Ve gene kendi kendime ilâve ettim: — Fakat ben görmiyeli oldukça değiş- miş! O bana doğru yürüdü ve yanımdaki masada yazı yazan Ercümend Ekremi 3#- lâmladı: — Kalisperases Kirye Talu! Ben; Kâzım Şinasinin Tumca konuşma» sının sebebini düşünürken, Ercümend Ekrem "Talu, elini sıkan zatın selâmına kemali samimiyetle cevab verdi: — Ooo... Kalisperases Kirye Zarifis! O zaman hayretle anladım ki, Kâzım Şinasiye beni aldatacak derecede benzi- yen o zat, Yunan gazeteciler birliği reisi, Bay Nikola Zarifistir. Az sonra, Ercümend Talu, beni, iki sa- attenberi beklediğim bu maruf ve de ğerli meslekdaşla tanıştırdı. Yunanistanın en büyük gündelik ceri- delerinden birisi olan Elefteron Vima (4) gazetesine, siyasi makaleler ve büyük se- yahat röportajları yazan Bây Zarifis, ba- st konuşan bir muhataba kolaylıkla meram anlatabilecek derecede de türkçe biliyor. Ondan, tabi! bir merakla, evvelâ, türkçeyi nerede öğrendiğini soruyorum. Gülerek: — Türkiyeye gele, gide, dedi ve tavzih etti: — Ben, çok sevdiğim memleketinize gelebilmek için fırsat kaçırmamakla kal- mamış, fırsat icad etmişimdir. Meselâ, yalnız son altı ay içinde dör- düncü gelişimdir bu!.. Yazın tekrar gel- mek fırsatını da, daha şimdiden hazırla mış bulunuyorum! Muhatabım, gülmeye devam ediyor; — Benim ismim Zarifis... Arkadaşlarım bana ekseriyetle Zarif diye hitab eder- ler... Görüyorsunuz ya? İsmim bile Türk! Türkiyeye, hele, Balkan Matbuat Bir- liği kongresi gibi mes'ud bir vesile ile gelmek, beni büsbütün sevindiriyor... Çünkü müşterek gayenin müşterek ka- fadan idaresini temin edecek olan bu bir- liğin kongresinde bulunmak, hayatın in- san oğluna eyırabildiği sayılı mazhari- yetlerden birisidir! Sık sık tazelediği sigarasmı yeniliyen (9) Serbest kürsü demektir. azaran yarı yarıya indirmiştir, buna rağm 50,000 satan gazeteler vardır İstanbula gelen Yunan gazetecileri meslekdaşimı, Yunan matbuu haki da malimat vermeye davet edıyorum” — Bügün, diyor, Atinada, yedi tac bah, beş tane de akşam gazetesi çıkar. Bunların içinde, en çok satılan gaze! Akropolistir. 1938 yılında, bu halk gazetesinin bine yakın tirajı vardı, Ekseriyetle çöği hafif mevzuları tercih eden bu gö bugün ayni satışı yapamıyor. Çünkü Metaksasın isabetli kara Yunan matbuatına, gazeteciliğin gay: Je mütenasib bir vakar, bir ağırbaşlı! bir ciddiyet kazandırmıştır. Vaklâ bugün, gazete satışları yarı rıya düşmüş bulunuyor. Meselâ en Çi satılan ve en ciddi gazeteler arasmda yılan Elefteron Vima, 50 bin tirajı »d8ğ buluyor. Fakat bunun iki sebebi var: Kâğıdın çok pahalılanması ve gazeli lerin okuyucularma, hedi mükâf rememeleri!,. Kâğıd pahalılaşınca, : te fiatları, bir drahmiden iki drahvni; yükseldi, — * Hem fiat yükselince, hem de mükâfal lar kaldırılınca, satışlar da yarı varı) indit, Fakat siyasi mahiyette olmıyan hafta hık*mecmudların satışları, gündelik ga yi telerin satışlarından çok yüksektir Atinada çıkar dört beş haftalık meğt mua sayabilirim ki, satışları 50 binden 189 tündür, i Yalnız unutmayın ki, bunler sade ASİ tinada çıkan gazeteler ve mecmualar. ve Yunanistanın Avolos, Patros, Sel: gibi büyük şehirlerinde, Arinada çıkafğ gazeteler kadar okunan mütcaddid bütü yük gazeteler çıkmaktadır! — Muharrirlerin vaziyetleri nasıldır — Kazançları, diğer birçok mesle bele ançlarından yüksektir. İşler. dö) « Üstelik, reisi bulunduğufl cemiyet sayesinde emirkette — birçi mazhariyetlere - sahibdirler... - Mesel hepsinin haftada birer gün issirahatlefi vardır. Yakında bir klübs kavuşacakldif | ve bu klüp binası, Atinanın en müuaz7Jğ i binalarından biri olacak. Tiyatrolara, <9 nemalara bedava girerler. Pasaportların& bedava alırlar. Tramvaya, vapura, hat memleketin ber tarafında şimenditef& para vermezler. Birçok yerlerde kond lerine tenzilât yapılır ve istikballeri †bemen hemen müemmendir. — Cemiyetin tahsisatı mı vardır” — Tahsisatı da vardır, varldeti dü Meselâ, cemiyet, her ay, memlekette Vİ piyango tertib etmek müsandesini hai” dir. Bu piyango, cemiyete her ay Bü drâhmi kâr bırakır. Bu para ile, yakında birçok evler y#* pılâcak ve bu evler, cemiyex azaları mahı olacak! Bende tabii bir gıpta uyandıran bü ©” miyet hakkında bana daha fazla ve d8” ha şayanı dikkat malümat vereceği vâdeden meslekdaşımdan ayrılırken, ©€ bimde henüz bir tramvay pasosu bile bit lunmadığını âcı acı düşürmekten kurtu lamadım. Eğer hazırlanmak'a buli yo Basın Birliği kanununa güvenişim de masaydı, duyduğum acı daha fazlı 4€ rinleşecekti! j İ Nüci Saduğlah