CA - hale gelişinden, — ald olduğu anlaşılıyor. v Şu halde, kocanın en kıiymetli cev « Vt :ıyl; arear GÖZE Mah insana iki göz vermiş.. Ba » zıları bunu da kâfi bulmamışlar.. Üstüne birer gözlük takmış, dört gözlü olmuşlar. Artık ister görürler, ister gör- mezler, orası bana aid değil.. Çünkü kim- Senin ne İşinde gözüm vardır, ne de ma- hnda... Ben gözden ve gönülden ırak ol - mıyayım.. Bana bu yeter. * Bir çok cins göz olur: Elâ göz, mavi göz, kara göz, yeşil göz, bir de bunlardan başka kem göz: Allah hepimizi ondan esirgesin! * Gözden düştüğüm aldu. sordurm: — Göze batıyorsun! Dediler, Bu söz, beni çok üzdü. İki gö- züm iki çeşme ağladım. İçerim göz göz oldu. Ne bileyim, meğer göze gelmişmi « gim! Merak edip Göze gelmez de ne olurum, herkesin — Baunları biliy Kadın çantası çok eski bir icad değildir Biliyor musunua ki kadınların taşı- dıkları el çantala- rının tarihçesi pek fazla eski değlidir, Evvelce kadınlar, entarilerinin alt. na belden dolaşan bir kuşakla ufak ©ir torba bağlar ve tfak tefeklerini bu torbada taşırlardı. * Elmanın tarihte oynadığı roller Dünya — meyva- z ları arasında elma kadar tarihi bir mahiyeti olanı yoktur. Frenklere göre Hazreti Âde- min cennetten ko- wulmasının sebebi, Havvanım teşviki- le bir elmayı yemiş olmlasıdır. Nitekim Havva da, yılanın iğlalile kocasını bu vaziyete sokmuştur. Nitekim İsviçrenin istiklâl tarihinde de bu meyva mühim bir rol oynamış ve Giyom T«l oğlunun başına 1 konan elmayı bir okla vurup memleketini, kendisine bu fena oyunu oynıyan müs- tevlilere karşı ayaklandırmıştır. Meşhur | ortaya atmıya vesile olmuştur. —Affedilebilecek ve Affedilemiyecek İhanetler Bayan A. N. Z. ye: Çocuğum; Bugünkü halde, sana kocandan ay- Fılmanı hiç tavsiye etmem. Vüâkiâ, tesadüfen eline geçen mek » tub, sana kocanın ihanetini isbat etmiş. Fakat bugünkü halde, kocanın yeni « den yuvasına sadık ve zevcesine bağhı bir erkek haline gelişi, o maceranın pişmanlığını duyduğunu anlatıyor. Şu halde, zafer sendedir! Kocan sana o ihanetin acısını unut « turmak için, daha müşfik, daha sadık olacaktır. Çünkü yuvasına merbut bir kalbinin - hâlâ sana herine sahib bultmuyorsun demektir, Eğer kocan sana tekrar ihanet et » #eydi, veya evini başka vesilelerle ih- mal etseydi, sana ayrılmanı tavsiye e- © debilirdim. Fakat böyle davranmayışı, batasını müdrik bulunuşunun delili değil midir? Hatasını kabul etmiş bir fnsanı afttememek, insafsızca bir kine darlık sayılır. Sen de onu affetmelisin... Vüklâ iha- /— met, aldatılana çok derin bir acı vefir, Fakat bana şorarsan, en zehirli ihanet, İR bende.. Bir kadınla göz göze gel - v anun gözüne girmem için kâfidir. IA:uk gözümü daldan budaktan sakın -| mam., Göze yasak yok ya! Evvelâ yöyle gözucu ile bir göz ederim. Eğer farkına varmazsa: — Gözüm!.. Diye lâf atarım. Gene bakmazsa artık gözüme görünmesin; çünkü bende gözü yok, demektir. * Bu sabah gözümü açtım, bir daha gözü- me uyku girmedi. Başladım etrafa gezdirmiye.. Yazıhanem gözüme ilişti. Gözünü çektim. Bir kâğıd bir de kalem çıkardım. Göz nuru dökerek bu yazıyı | yazdım. Benim Iki gözümün elifi okuyucula « | rım, keşki yazmasaydın; demeyiniz, Gö- zümün bebeği gibi sevdiğim sizlere de | darılıyeririm. İsmet Hulüsi or mu İdiniz? — | Karıncanın taşıma kudreti çok yüksektir Ba: rın kendi cüssele- rine nisbetle nak- bayvanla- ğırliık aklın alamı- yacağı kadar faz ladır. Meselâ bir karınca, kendi a-. ğırlığından 60 defa fazla olan bir nes- neyi istediği yere nakledebilir. Karıncanın bu kabiliyetini | | | | ı]ukb ldikler — a- bir insan kuvvetile mukayese edecek ©- lursak şu neticeye varırız: j | 70 kilöluk bir adamın 4000 kiloluk bir | şeyi nakletmesi. Bunda, ka!: ne olan nokta, kendisinden G0 dela fa & olan şeyi nakletmek”için tekerlek vasıtadan tstifade etmemekte bulunması- dır. Newton'a, cazibe kanununun meveudiye- tini ilham eden, bir gün ağaç altında u- İyurken başına düşen bir elma olmuştur. Nitekim, bundan bir asır evvel meşhur Fransız içtimaiyatcısı Furiye, Paristeki Jelma fiatile v daki farka bakarak moşhur nazariyesini âyetlerdeki fiatlar arasın. Tamış değilsin! Kocanın gözünde büyütme. Ona, fazla ehemmiyet verme. Onu, sana ihanet etmiş değil, gafll bir anında şeytana kapılmış, zayıf bir anında geçici bir hevesine yenilmiş farzet, En kuvvetli erkeklerin bile, böyle bir hevese kapılabilecek derece. de zayıf anları olabilir. Fakat anlar, eğer hakiki eşlerine hakikaten bağlı iseler, duyacakları nedamet sayesin » de, ikinci bir hata işlemekten kurtu - lurlar. Sevilen bir kadının affı, hisli bir erkekte ebedi bir minnet uyan « dirir, Ve o erkek, kendisini affetmiş | areketini, olduğundan olan kadına hem daha fazla bağlanır, hem bu minneti ödemek için daha fe « dakâr davranır. Mektubundan, kocanın bu halde bu- Tunduğunu anlıyorum. Vâkıâ bir müddet, hislerin, tabii o- larak seni ona karşı mi dıracaktır, Fakat huysuzluklarını, kocanın sab- Yını yıkacak, tahammülünü kuracak dereceye vardırma. Her acının zaman« Ta ubutulabileceğini düşün. Ve Yuva- nın selâmeti uğrunda, hislerini müm- kün mertebe gizlemiye Çabalıyacak kak dar fedakâr ol kızım! nfall davran. etin değil, kafanın ve kalbin ihaneti- dir. Ve sen ihânetin bu türlüsüne uğ - TEYZE Çocuğun sıhhati ve uyku !rıı z bi Uyuyan bir çocuğa bakmak ne tatlı - dır. İnsan bu dalgın ve derin uykuda iç ve baş rahatlığını gözile görür gibi olur, Gerçekten de öyledir. Çocuk ancak tam bir huzur içinde rahat rahat uyur. Ufak bir ıztırabı, bir rahatsı: Ş1 varsa uyur - ken mutlak belli eder, Ya sıçrar, ya ba - ğırır. Vakit vakit birden gözlerini açıp tekrar dalar. Uykusu gibi uyanışı da onun sağlığı - nan şaşmaz bir habercisidir. Sağlam ço- tük uyanırken yanakları gül Bibi pembe- dir. Daha ilk bakışları canlı bir dikkatle parıldar. İlk işi gülümsemektir. Hasta çocuğun göz altları morumtü, yüz çizgileri gergindir. Uyanır uyan maz yorgun ve isteksiz görünür. Her e- ye kayıdsız kayıdsız bakar, Hattâ en sev- diği şeylere bile; Geçici, ufak bir ıztırabı olan - meselâ dişi ağrıyan « çocuk daha başka türlü u- yanır, Gözleri şaşmış gibi birdenbire a » Çılır ve hemen ağlamıya başlar Yavrunuzun sıhhatinden şüpheye dü- şer düşmez uykusunu tedkik ediniz. Gün. düzün farkına varamıyacağınız bir çok şeyleri sezersiniz. Meselâ: Hafif bir ateş kendini en çok geceleyin beli; eder. Ço . Cükla geceleyin yakından meşgul olun - Mazsa bu ateş farkedilmez. Sokuğa çı - h ar, mektebe yollanır, hastalığın sebeb olunur. Halbuki gece uyur- ken biraz dikkat edersehiz yanaklarının fazlaca kızardığını gö idir. Derhal derece ko arsanız ertesi gün bir Ihtiyatsızlık yap- mak tehlikesinden kurtulursunuz, Mühim rahatsızlıklıra başlangıç olabi. len öksürük de - arka üstü yatış veya « tağın sıcaklığı yüzünden - geceleri or « taya çıkar, Gündüzün pek farkedilmez. Eğer yavru fle geceleyin fazla alâkadar olunursa bunun da erkenden önü alınır, Ağzı açık uyuyan ve horlıyan çocuğun bademciklerinden şüphe edilmelidir. Bu Tahatsızlık yalnız uykunun rahatını ka « Şırmaz. Neşvünemaya da engel olur. Der. hal doktora gösterip, çaresihi aramalıdır. Odası fazla sıcak olmadığı halâe üyur-. ken çok terliyen çocuğun zayıt olduğu muhakkaktır. Yiyeceğine, hava almasına, yorulmamasına dikkat — etmelidir, Bir hastalığın nekahat — devresiride olanlar bundan müstesnadır. Bu devredeki ter - leme tabildir, Yavru kuvyetlendikçe ken. diliğinden geçer. Telâşa deöğmez. Sinirli çocuklar uyürken mütemadi - yen kımıldar, bağırır. Bunları öğleden sonra fazla heyecanlı ve yorucu oyun » lara, sinemaya, tiyatroya bırakmamalı » dır. Ömürlerinin tam bir huzur içinde geçmesine çalışmalı, sakin bir muhit için. de bulundurmalıdır. Sıçramalar, bağır - malar buna rağmen devam ederse bir hekime danışmalıdır. Geceleri sık sık dişeri çıkma da nor - mal değildir. Doktorun fikri alınmalı - dır. ——A— A Ç F I İki ahbab çavuşlar: - Makarna nasıl yinir? l İ Edebiyat dünyasının lu'ı'kümdı: 4 -- Nisan 4 Thomas Carlyle Yazan! İbrahim Hoyi On dokuzüncü asrın edebi ider ve peyv- gübmeri, neş'eli ve zeki yazıcı Cariyle, (Kar- layl) «1706-1281> geçen yazılarımdan birin- de bahsettiğim Macaulay ile tam bir tezid toşkll eder. Macaulay adetâ taptığı İngilte- renin İlerlemesine çalışan, yapısında bir ta- ga bulunmasını hstiyen amell bir iş adamıdır. Cariyle ise, devrinin terakkisine bütün bir Inanmamarlıkla bakan ve dünya slâkala- rından uzak bir vazbıktır. Fikrince, beşerin uğurunda çalışabileceği, alınteri Gükeceği, ve değeri öinbilen hiricik gaye, ebedi haki- Röt ve Adalet mefküresidir. Macaulay raha- tizı sever, maddi konforlardan hoşlanır. Fo parlak, en teklifli muhitlerden sevk alır, Hattâ hasla bulunur ve iztırab içinde m- lerken bile, asla einmiyen bir Ümid ve nik. (|binlik e yazardı. Cariyle, tıpkı çölden yeni gelmiş ve «mev'- ud arzda rTahat içinde yaşıyanlara...» hük- mü 16 etrah kasip kayuran bir Benlisrall pPeygamberine er. Bir kelime le, Car- iyle devrinin bir kutbu, Mactulay da öteki kutdudar. Hayatı: Cariyle 1795 de, Dümirlesshire'de doğdu. Bectt ük eserini daha — bastırmamıştı. Burns () gibi o da, kuvsetli, basit, Tanrı- dad korkan ve muharririn sön zamanların- a ziyadesile tesiri görülen bir köylü allesi- zlü çocuğu İdi İ Cariyle annesinden bahsederken: «O yaşadığı kürenin kadını değildi. O x- dar yumruşak tablatli ve huzura Aşıktı. der: BGülger olan babasını da göyle anlatırdı: «.. Yazılarımı, onun yaptığı yapılar gibi vae zabilsem, bu hayal öünyesında onun — gibi erkekçe Ömür sürebilsem ve gözlerimi de o- nun kadar hiç şiküyet elmeden, ebediyen "İkapıyablisem, bütün kötnat benim olurdu.. Dokuz yaşında lik mektebe giren Cariyle rahat yüzü göstermiyen mektebin — muzib, şakacı büyükleri kendieena çeşme gözlü Tom Tâkabını takmışlar. Bartov Resartas isimli eserinde, tahsli çağlarımı anlatan — Cariyle, € zavvanın bacalarını «Ukzlâ dümbeleği» di- ve yâdeder. 1809 senekine kadar sırf alled- ne karşı bedlediği hürmet yüzünden bu mek- tebde kalan muharririn azabı Edinburgh Ü. Kversitesine girmekle de dinmedi ye bura- da beş uzün ve acı yıl geçiren yazıcı hisleri: ni ga satırıarla bakınız nasıl anlatır: «Ben burada yapayalnız kalmıştım. Hiçdir arkadaşım yoktu. Insanlarla da yakınlığım pek azdı. Mağdurdum da. Üstelik, gayet müzmin bir hastalığa hszımsızlığa — tutul- muşlüm. .» İşte bu Kaslalıktır ki kendisini hırçin ve geçimsiz. yapmış, vira halkı - nor (görmeğe, tahkir elmeğe vesile; metice ttida- rile de hoşuna glimiyen, sert tenkidlere Lü- ramâsına sebeb olmuştu. Üniversite tahsllini takib eden devre, Cariyle'in en sıkıntılı ve fırtınalı zamanıtlır. Kendisini manastıra sokup papas yapmak Ystiyen, pek sevdiği tabasının bütün arzu- suna rağmen bu fikrinder caydı. Nereye dönsz kahm bir şübhe tabakası, insanlardan, Allahtan hattâ kendisinder. bile şübhe etti- ren, inadei hir hia perdesi bütün hüviyetini sarıyordu. Fakirdi. Şöyle kendisine alınteri- Je para zazandıracak, namerde el açtırmıya- cak bir iş, geçinme vasfası bulmak lâzımdı. Onun için mekteblerde ders veriyor, hususi dersler alıyor, hukuka devam ediyor, — bir yandan da Fdinburgh ansiklopedistne türlü türlü yazılar yetiştiriyordu. Ayni zamanda göbhelerile savaşarak, onları yenmeğe uğra- giyor; kendi sözlle: .«Burgu gibi İşliyen, ve mahiyetini tayin edemediği daimi bir korku içinde yaşıyordu.. Altı yedi gene süren fikri huzursuzluktan sonra 1621 de buhran pat- lak verdi ve Cariyle bütün şübhelerini «ilip atarak hakiki varlığını, hüviyetini buldu! Muharrir bu küdiseyi çu satırlarla aydın- latır «Birden, beyolmin içi aydınlandı. Kendi kendime sordum: Neden ve kimden korku- yorgan?. Neden bir kahbe gibi ezilip büzü. lerek titteye titreye yoluna devam ediyor- sün?.. Ey menhut iki eyaklı hayvan, önünde serili duran bütün fenalıkların muhassalası nedtr?.. Ölüm mü?.. Peki olsun. İstersen bir de buna insanların, şeylanın sana yapacağı bütün #enalıkları da kat, Senin bir kalbir yok mu?. Ne olursa alsun, azab, wtırab çe- kemez misin?. Seni mahvetmeğe —uğraşan fenalık devini ayaklarının altında — ezmek Kudretini keadinde bu'amıyor musün?, Gel- sın ve karşıma çıklanı bakalım!... İşte ben böyle düşünürken, bütün benliği- ml sanki bir ateş seli kapladı, ve © zaman- ) Burns — On #ekizinci asrın tipik şal- ridir. Thomas Carlyla 4 Ganbeti de zebun, 4lçak korku hiszini bütün | mevcudiyetimden almış, kovmuş bulunuyo- rüm ..» Cariyle imanı ile korkusunun mücadelısi: Dİ ve ilkinin nasıl muzatfer olduğunu Sare tor Resartus İslmli eserinir iki faslında «« © bedi hayır, ve obedi evet> başlığı altında ans latmıştır. Carlyle, artık kat'i olarak yazı hayatmk atılmıştı. Kendisine para kazandıracak hef — kapınm ipini çalıyordu. (Lezender) in hens © deşerini fransızcadan tercüme etti. Meemus alara birçok mâkaleler yazdı. Almanca #ğ- | retmeğe devam etti. Bu İsandan tercümolef yaptı. Göetha'den çet Wühelm Mels. ter, 1824 de, GBeh man Romaaslarından nümuneleri 1827 çıktı. Bu siralarda redebi kahramıan, — diyö adlandırdıdı Göoethe Ke mektublaştı ve bi ölümünre kadar sürdü. (143X) — 1826 da gaye' güzel, zeki ve edebi zevkçe d kendisinden hiç te aşağı kalmıyan — Janü Welseh ile evlendi. Bir müddet sonra, en /as- la parasızlık yizünden, bütün ahbabların- dan, komşularından uzaklaşarak, tenha, 10« 5613 bir çiftliğe ceklidi. Attı sene süren, bu İa« ziva nayatında, den'ebilir. ki, Cariyle işçis lerin hakkını istiyen maksalelerinden bir ço“ Bunu, hattâ en güzedlerini ve en arijinal öse“ ri olan Sartor Resarluş'u yandı. Cariyle, çöl bebeği gibi serdiği bu eserini bastırabilmek kom, iki sene kitabodan kitabaya koştu ve söm 2 1893-34 sene'erinde, Prarer — moee muasımda tofrika etti. Halk artık onu tani” muş, yazılarını bteğenmeğe, sevmeğe, aramas- ya başlamıştı. Meemmnalare yazı vererek göe Ççinen bir adam olduğunu düşünerek, ma baa ve patronlarla caha sıkı bir temasts bulunması icab e'tiğini anladı. Karısmın dâ sözünü tutarak «iş bulmak ve ekmek parasi çıkarmakı için Londraya geldi, Yerleşti ve çocukluğundanberi İk defa olmak Üsere, ra- hata, huzuru kavuştu. 1887 de eFransız Ihtilğli, eserini neşrede- Tek büyükz bir şöhret kazandı. Gene ayni se- ne içinde, para kazanmak ihtiyacile, Londra- dâa büyük akisler yaratanm bir takım koanfe- ranslar verdi. Bunlar, Alman edebiyati (1839) Avropa kültürünün devreleri, (835) Muasır Avrupanın İnkılâbolları ((1830), ve Kahramıanlar. ve Balıtamanlara — tapma (1841) isimleri altında ayrı ayrı külliyat n&- ünde basılmıştır. Artık fikirlerini çekinmeden — haykıran Cariyle devrinin bisterine, lcablarına - kargi aykırı bir cebhe alarak, meşhur «Yenlleşmer Jâyihasına, eKaranlığa doğru terakkla diye isim taktı ve demokrasiyi «En iyiden ziyade en fenanin idaresi» diye tarif etti. Büna rağ- men bu kaba sam'miyetinden asla şübhe e« dilmedi. Fikirleri, düşünrceleri, birçok salâ- hiyetli insanlarınkinden daha ehemmilye'le münakaşa movzau olarak kabul — olundu. Bundan başka, Tevnyson, Dliekena, Brows ning, Soutbey gibi devrin edebi şöhretleri o- nu tuttu Onunla birlik aldular, Caryle'in &. serleri Amerikada Emerson'un propaganda- sile İngiltereden fazla rağbet gördü, sevildi, ve para getirdi. Cidden harikulüde denecek kadar maar- pam olan (Büyük Fredrikin tarihi 1858-1965k — eneri çıkınca da Cariyle'in ismi bütün dilere destan oldu. (Devamı 9 uncu sayfada)