22 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

22 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a— Yazan : Ziya Şakir Hatay Bahadır birdenbire sözünü kesmiş, atının yularını çekerek gözlerini uzaklarda bir noktaya dikmişti. Bulundukları yer, bodur ağaçlarla nihayetlenen bir tepenin en yüksek yeri idi. Adil Şah hayretle arkadaşına bıkarak: “ Ne durdun noyan? dedi Sür'atle taş atmak, Timur ordusunun en mühim talimlerinden biri idi. Timur ordusunun zabitlerinden olan “Hatay Bahadır da,bu işde son derece maha- ret sahibi idi. Onun için yağdırdığı taş- lar boşa gitmemiş, Sunalardan üçü, çır- pına çırpma yere serilmişti. Karşıdan bu muvaffakiyeti gören ÂA- dil Şah, neş'eli bir kahkaha attı: — Yaşa, Hatay Bahadiır. Anladım; arlık beni açlıktan öldürmiyeceksin. Diye bağırdı. Hatay Bahadır, kuru çalıların dalla- rını kırarak biraz odun topladı. Belin- deki kılıç kayışına bağlı meşin bir ke- senin içinden çakmağını çıkardı. Çar- çabuk bir ateş yaktı. Sunaların tüyle- rini yolarak pinarda temizledi. Keçi boynuzu ağacının sert dallarından kesti. Bunlari şiş gibi yaparak sunalara geçirdi. Ateşin üzerine dizdi. Körpe bayvanlar, yarım saat sürmeden, mü - kemmelen pişmişlerdi. Bir taraftan açlığı artan, diğer taraf- inn da iştihası kabaran Adil Şah, bü - bir sabırsızlık içinde jdi. Hatay Bahadır, nar gibi kızarmış sü- naları, yapraklı dalların üzerine sırala- nuşti. Hem, Adil Şaha doğru götürü- yor; hem de söyleniyordu. — Şah noyan!. Mübarek hayvanlar öyle pişti ki; ağzına almadan, dağılıve- recek, Doğrusu aşçılığıma hiç bir ku- sur bulamıyacaksın. Ancak şu var ki, tuzları biraz eksik geldi. O kadarcık bir kabahati de affedersiniz, değil mi? ÂAdil Şah, derhal yerinden fırladı. Şimşek gibi kılıcını çekerek, gür bir sesle: — Kabahat bulmak mı?. Bilâkis, hemi pişenleri, hem de pişireni hür - metle selâmlarım. Diye bağırarak, selâm vaziyeti aldı. Büyük bir iştiha ile sünaları yedik- ten. sonra, nöbetle ikişer saat kadar u- yudular. Zeval vaktinden biraz sonra, atlarına sıçrayarak yollarına koyuldu- lar, - Nereye gidiyorlardı? Şimdilik bunu kendileri de bilmi - yorlardı. Evvelâ, tehlike çemberinin içinden sıyrılıp çıkmayı.. emin bir mın- takaya vasıl olduktan sonra da, yapa- cakları işler hakkında yeni bir program hazırlamayı düşünüyorlardı. Fakat bu, emin mıntakayı nerede bu- lacaklardı? Artık, tamamile ıssız dağ- ların arasına dalmışlardı. Ne yol, ve ne de iz vardı. Boz atların ayaklarının bastıkları yerlerde, mütemadiyen iler- liyorlardı. Yalnız bir şeye dikkat edi- yorlardı. Dönüp dolaşıp ayni yere gel- memek için, daima güneşin doğduğu yere nişan koyarak o istikameti kay- betmiyorlardı. Üç gündenberi mütemadiyen yolları- na devam ettikleri halde, bir tek in- sana bile tesadüf etmemişler.. uzak - larda olsun, bir tek şehir, kasaba, köy, hattâ, bir küçük çadır ve kulübe bile gürmemişlerdi. Bu ıssız dağlarda, aç kalmıyorlar- dı. Her tarafta karacalar, dağ keçileri, sürü halinde giyükler bulunuyordu. Bunları avlamanın kolayını da bulmuş- lardı. Geceleri, daima su başlarına ya- kın yerlerdle, yüksek kayaların diple- rinde geceliyorlardı. Ve sabahleyin er- kenden, kaynakların iki tarafına giz- ieniyorlar; hançerleri ellerinde olarak hayvanların su içmeye — gelmelerini bekliyorlardı. Ve onlar geldiği za- man, hançerleri demirlerinden tuta - rak fırlatıyorlar.. gafil hayvanları kan- lar içinde yere seriyorlar, ondan sonra da pişirip, kemali âfiyetle yiyorlardı. Yaz mevsimi henüz geçmediği için bu yüksek yaylalarda gündüzleri - so- guktan şikâyet etmeden yolculuklarına devam ediyorlar. Yalnız geceleri, bü- yük bir ateş yakıyorlardı. Bu ateş, hem onları sabaha kadar üşütmüyor; hem de kurt, çakal, sırtları gibi bir taktm hayvanların hücumundan muhafaza ediyordu. Boz atlar da hallerinden memnun gö- rünüyorlardı. Yaylaların çiçekli otla- rını büyük bir iştiha ile yiyorlar. İkide birde, vaziyetlerinden hoşnutluklarını bildirmek için tatlı tatlı kişniyorlar - dı. Günler, böylece geçiyordu. Fakat henüz, bir tek insan yüzü değil; insan varlığını bildiren küçük bir eser — bile görünmüyordu. © — Söyle bakalım, Adil Şah noyan!.. Bu gidişle halimiz ne olacak?.. — Vallahi; şimdi ben de onu düşü - nüyerdum, Hatav Bahadır.. — Bu ıssız dağlarda, böylece, yeri dolaşıp duracağız?.. — Bilmem ki... — Herhalde, Orus Han tarafından gelecek tehlikevi atlattık demektir. — Ona şüphe yok. — Fakat şimdi de başka bir tehlike içindeyiz. — Ne gibi?, — Ne gibi olacak.. bir yol bulup, bu dağlardan çıkamamak. — Yolu bulsak, çıkması kolay. — Onu, ben de biliyorum. Fakat bu gidişle, insan yüzüne hasret kalacağız, zannediyorum. — Canım olur mu hiç?.. Hergün, gü- neşin doğduğu tarafa doğru ilerliyoruz. Geceleri de çoban yıldızınmı gözden kaybetmiyoruz. Bu gidişle nasıl olsa bir köye, bir kasabaya, bir avula rast- geleceğiz. — Geleceğiz, ama.. ne zaman?.. — Onu bilecek kadar keramet sahi- bi olsaydım, Orus Hanın tuzağına tu - tulmazdım. — Fakat.. yakamızı iyi sıyırdık, ha- ni.. — İyi sıyırdık, demek de söz mü?.. Allah razı olsun, Durcana.. eğer bu adam olmasaydı; kimbilir derilerimizi nasıl yüzeceklerdi. — Acaba, derilerimizi mi yüzecek - lerdi.. yoksa... Hatay Bahadır, birdenbire sözünü kesmiş.. atının yularını çekerek göz- nice lerini, uzaklarda bir noktaya dikmiş- ti. — Ne var, noyan?.. Neye durdun öy le?.. Bulundukları yer, bodur ağaçlarla nihayetlenen bir tepenin, en yüksek yeri idi. — Arkası var — Kitablar arasında (Baş tarafı 13 üncü sayfada) Andre Jid, Prosper Merime'nin Puşkini yanlış olarak Fransızcaya tercüme ettiğini iddia etmişti. Ben 0 zamanlar buna pek de inanmak istememiştim. Fakat «Babalar ve Çocuklar» 1 Rusca aslından Türkçeye çevi- rirken elimin altında bu eserin Prosper Me- rime tarafından yapılan Fransızca tercüme- sini de bulundurdum. Bu münasebetle Pros- per Merime'nin 22 yeri atladığını, 46 ya ya- 'kın yanlış yaptığını tesbit ettim, # — Ölü Ruhların Rusca aslının ikinci cildinde bir çok haşiye ve nötlar var. Türk- çe tercümesinde bunu bulamadım. Siz bu - nun İçin: ğ &.. Tercümede bir eksiklik varsa onun mes'ulü, yukarıda dediğim gibi aslını Rus - cadan Fransızcaya tercüme ederken bazı lü- zumsuz kısımlarını —herhalde okuyucunun gözlerini ve kafasını beyhude yere yorma - mak maksadile olacak— atlamış olan Mark Semenof'dıura diyorsunuz!. Şayed Mark Semenof, sizin ileri sürdü - ğünüz bu sebebe dayanarak böyle — bir şey yaptıysa, büyük bir hata işlemiş demektir. |Çünkü: #«Okuyucuların kafasını yormamak» 'gibi masum bir düşünce İle bile olsa bir ese- |ti uzatmak ve kısaltmak mütercimin değil, müellifin hakkıdır. Mütercimin rolü, sadece |hassas bir ayna gibi gördüğünü aynen ak - |settirmekten ibaret olmalıdır. “Saygılarımın kabulünü rica ederim aziz meslekdaşım. H. A, '(Güreşçiler 16 Nisanda hareket edecekler Estonyada yapılarak Avrupa güreş şam- pliyonasına gidecek olan Türk milli takımı 16 nisanda Köstence yoille hareket edecektir. Güreş federasyonn bu müddet zarfında idmanlara daha esaslı bir şekilde devam e- debilmek maksadile Ankaradan 56 kiloda Mustafa, 61 kiloda Ahmed ve Suadı İstan- bulda çalışmak üzere antrenör emrinde bı - rakmıştır. z Avrupa şampiyonasına girecek takım için nisanın İlk haftası son bir tecrübe. müsaba- kası daha yapılacaktır. T : Nöbetci EFeczaneler , Bu gece nöbetci olan ecrzaneler şun - lardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Eş- ref Neş'et), Beyazıdda: (Haydar), Ba - matyada: (Erofilas), Eminönünde: Ban- sason), Eyübde: (Hikmet Atlamaz), Fe- nerde: (Emilyadi), Şehremininde: (Ham- di), Şehzadebaşında: (Üniversite), Kü- çükpazarda: (Yorgi), Bakırköyünde: (İs- tepan). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Ga - latada: (Hüseyin Hüsnü), Taksimde: (Li- monciyan), Pangaltıda: (Nargileciyan), Beşiktaşta: (Nail) . Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Ömer Kenan), Sariyerde: (Nurl), Kadıköyünde: Moda, Merkez), Büyükadada! (Şinasi Rıza), Heybelide: (Tanaş). IIIIIİIIIIIIIII . Şehir Tiyatrosu Dram kısmı : Buakşam saat 20.30 da FİDANAKİ Dram 3 perde Yazan: Pandeli Horn Komedi kısmı; Bu akşam saat 21 de NAŞİD GECESİ Şehzadebaşı «FERAH» sinemada Bu haf'ta gene başlı başına 3 büyük film birden: 1 — Deniz Ateşler içinde,, Bu senenin en büyük harb filmi, 2 — Maskeli Kadın.. Şâheser bir film. $ — Vahçi Koşu.. Büyük Amerikan dramı, Cumartesi-Pazar matine ve suarelerinde Aayrıca: Varyelte numaraları.. RADYO| Bugünkü program İSTANBUL 22 - Mart - 1938 - BSalı Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi. 12.50: Hava- dis, 13.05: Plâkla Türk musikisi. 13.30: Müh- telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 18.45: Eminö- nü Halkevi neşriyat kolu namına Nusret Sa. fa., 19: Plâkla dans musikisi. 19.15: Konfe- mans: Eminönü Halkevi sosyal yardım şu- besi namına Doçent Feyzullah Doğruer (Sos- yal diş tababetinin faydaları). 19.55: Borsa haberleri. 20: Klâsik Türk musikisi: Nuril Halil ve arkadaşları tarafından. 20.30: Hava raporu. 20.33: Ömer Rıza tarafından arabca söylev. 20.45: Vedia Rıza ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (sa- at Âyarı). 21.15: Tahsin Karakuş- ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 21.50: Orkestra. 22.45: Ajans ha- berleri, 23: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. 23.20: Bon haberler ve ertesi gü- nün programı, & ANKARA 22 - Mart - 1938 - Salı Öğle neşriyatı: 12.30: Muhtelif plâk neşriyatı. 12.50: Plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları. 13.15: Dahi. H ve harlect haberler. 17.30: İnkılâb dersleri: (Halkevinden naklen). Akşam mneşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadaşları). 20: Saat ÂAyarı ve arabea neş- riyat. 20.15: Türk muüusikisi ve halk şarkıları (Melek Tokgöz ve arkadaşları), 20.45: Solo violon: (Necdet Atak) Piyanoda Marsel Bi. 21: Bıhhl konuşma: Dr. Nüsret Karasu. 21. 15: Stüdyo salcn oörkestrası. 22; Ajans hâ- berleri, 22115: Yarınkdi program. İ Güreş müsabakal göze çarpan noktalar arında Milli takım güreş seçmeleri 19 ve 20 mart ğgünleri Beyoğlu Haltevinde yapiıldı. Bu hu- susta teknik neticeler hakkında tafsilât ver- mMmiştik. Güreşe iştirak eden takımlar ve mü- sabakalara giren güreşçiler hakkında da bir iki söz söylemeği faydalı buluyoruz. Müsabaka neticierine göre milli takım ve namzetleri şu şekilde tesbit edilmiştir: 56 kilo: Mustafa (A.), Kenan (İs), 61 kilo: Ahmed (A), Suad (A), 68 kilo: Yahya (İs.), Yusuf Aslan (İs). T2 kilo: Falk (İs.), Enver (İz). 79 kilo: Malüm değil, 87T kilo: Mustafa (İs.) Ağır siklen: Çoban Mehmed (İs.). İstanbul mintakası memleket güreşçiliğin- de en kuvvetli mıntakayı teşkil ettiği için milli takım kadrosuna dahil olan güreşçile- rin ekserisi bu mıntakadan seçilmiştir. İstanbuldan sonra Ankara gelmekte, İz- miz İse üçüncülüğü almış bulunmaktadır . İstanbul takımından bu müsabakalara İş- tirak eden güreşcilerin ekserisi henüz milli takıma Iştirak ötmemiş mübtedi güreşciler - dir. Yaşar, Adnan sakât olduklarından, Salm idmansız bulunduğundan müsabakalara İş- tirak edemediler. Kenan ve Hüseyin tam forma girememiş vaziyette idiler. Ankara takımı; hize sürpriz olarak 56 ki- lodaki Mustafayı çıkarmıştır. Ahmed (61), Suad (61), in Yaşar bulun - madığı için milli takım kadrosunda yer al- maları gayet tabil görülmektedir.. Ankara takımında nazarı Cikkati celbeden güreş. çilerin yanında Mersinli Ahmedin kardeşi Mustafa gelmektedir. Ankarada Hüseyinli yenerek gelen Musta- fadan çok iş beklemefe hazır olan güreş me- raklıları Mustafanın iyi derece alamamasına biraz hayret etmiş vaziyettedirler. İzmir takımı, güreş seçmelerinin en bek- lenilmiyen hâdisesini kıymetli güreşçimiz Nurinin bir seneden az zamanda yetiştirdiği |takım teşkil etmiştir. Ankara Milli tık. Yukarıdaki resim Üçok Halkevinde yapılan müsabakalar milli güreş takımını seçmeden ziyade mıntakalar arasında yapılan bir temas şeklinde olmuştur Beş güreşçi ile İstanbula gelen İzmir tâ kımı 56 kiloda üçüncülük, 72 kiloda ikincilli T9 kiloda da karşısına rakib çıkmadığı içli maç yapmadan birincilik almış oluyor. İzmir takınmından 66 kiloda güreşen BO kir, Yahya ile yaptığı maçta sakatlanma | sa İdi kendisinden iyi bir derece ümld edile bilirdi. Balikesir takımı; tecrübeli bir güreş hü casının nezaretl altında çalıştırılmamış Ö lan bu takım, güreşcilerin büyük — is : tidad ve kabiliyetlerine rağmen netice alâ mamışlardır. Estonyaya gldecek milli takım güreşelleri ni seçecek olan bu müsabaka, bir seçmede! ziyade mıntakalar arasında herhangi bll müsabaka olmak vasfından kurtulamamiş tır, Müll takım seçmelerinde nazarı itibara # lınması icab eden bazı noktâlar ihmal edil: miş ve müsabakaya beynelmilel müsabaka lara Iştirak kabiliyetinde olmıyan bir çöl güreşçiler sokulmuştur. Bu suretle takımda yer alması İcabedelf Güreşçilerin doğrudan doöğruya birbirleri le karşılaştırılması, gâyri muntazır neticele! ortaya çıkarmak suretile milli takımın züfın teşkil edebilecek neticeler doğmuştur. | Miüli takiım kadrosuna dahil olmuş, Vi yedek teşkil etmek üzere seçilmiş olan güreğ çilerin hareketten evvel tekrar karşılaştırıl: maları zarar yerine fayda verecek ve hakikate daha ya'kın götürecek bir hare ket olacaktır. Bilfarz 56 kiloda Kenan, (kolu iyileşti ise) Hüseyin ve Mustafa ile tekrar karşılaşmalıI" dırlar. 66 kiloda Yusuf Aslan ve Yahya tekrar tet" rübe edilmelidirler. 72 kiloda Faik İle İzmirli Enverin bir dahi karşılaşması bu iki güreşçinin birbirleri Ü- zerine müsbet tesir tera edecek bir fırsâl olur. küme maçları İzmirin Üçok takımının milli küme maçları için geçen hafta Ankaraya giâerek Muhafızgücü ve Harbiye ile karşılaştığını ve her iki maçı kaybettiğini yazmış * * Harbiye maçından bir sahneyi göıtemektedlr.j Şirketihayriyenin senelik adi umumi 'heyeti dün toplanmıştır. Toplantıyı mec- lisi idare reisi Necmeddin Kocataş aç - mıştır. 937 senesi Traporu okunmuştur. Rapora göre 937 senesi içinde Şirketihay- riye vapurları 9,591,332 yolcu taşımıştır. Gerek yolcu ve gerek yük ve palamar hâsılatından 871,894,60 lira alınmıştır. Bir sene evvelki mikdara nisbetle 460,461 kişi ve ücret yekünunda da 39,122 lira fazla olduğu anlaşılmıştır. Şirketi Hayriyenin senelik içtimal Şirketin diğer kaynaklarından — gelen 4 |zevat seçilmişlerdir. $ <Wş Dünkü toplantıda bulu nanlardan bir yrup varidatla birliktte umumi — varidttl 1,016,173 liradır. Şirket masrafında 304: lira tasarruf yapmıştır. Masrafını 848,5! liraya indirmiştir. Nizamnameye gö tevziat yapıldıktan sonra geriye kalafi 70,000 liradan beher hisseye yüz y kuruş temettü isabet etmektedir. İdare heyeti âzalıklarına evvelce aX * rılan Ebülülâ Mardin, Şevket Adalı, Hâf” dar Özel tekrar intihab edilmişlerdi” Mürakibliklere de amiral Vasıf ve di eliğük Za İi A AT

Bu sayıdan diğer sayfalar: