ün | Chumberiain ve Eden düellosu Yazan: Muhittin Birgen iri İngiltere dünyasının mukad- deratını idare eden bir adam, ö- teki-de bu-dünyanın - diğer dünyalarla olan münasebetlerini tanzim vazifesini omuzlarında taşıyan bir insan, Cham - berlain ve Eden, karşı karşıya geçip, siyasi bir düello yaptılar. Bu düello es- mazında evvelâ şuna dikkat ettik: İnsan- lar, hattâ İngiltere gibi memlekette, pek çok milyon insanın mukadderatını idare vazifesi ile mükellef oldukları zaman bi- ları bütün tecrübelere rağmen, nce insan olmaktan kurtula - 3 n, sinir ve ihtiras demekse onlar da böyledir. Yani, onlar da siyasi bırslarını bastırmıya muvaffak olamı - yorlar ve hattâ buna muvaffak olama - mak biz imparatorluğun sırlarını mey - dana dökmek pahasına malolduğu zaman bile! Bu, şekle aid bir müşahededir. Esasa ald müşahedelerimize gelince, evvelâ, Büyük Britanya kabinesinin içinde, son. ra da Avam kamarasının kürsüsünde karşı karşıya geçip birbirlerine siyaset kurgunu sıkan bu iki devlet adamı ara » sında hedef ve maksad itibarile hiç bir ihtilâf yoktur; her ikişi de sulh istiyor- lar; her ikisi de İngilterenin şeref ve haysiyetini, bugünkü ve yarınki men - faatlerini müdafaa etmek emelindedirler. Aralarındaki yegâne fark, yegâne ihtilâf noktası, bu guyeye doğru götürecek olan yolun intihabındadır. Eden, genç bir demokrat, dünyayı idare eden İngilterenin karşısına çıkmış iki diktetör mde boyun eğmek istemiyor; İngilizliğin, gençliğin ve demokratlığın bütün gürürile, başını yüksek tutmuş, «hayır, onlar istediği zaman ben konuşa- cak değilim; bilâkis ben istediğim zaman onlarla konuşacağım!» diyor. Halbuki, Chamberlain bu fikirde değildir; dün - yayı çok karışık, İngilterenin vaziyetini de çok sıkışık görüyor. «Onların istediği veya bizim istediğimiz zaman meselesi yoktur» diyor; harb istemiyen dünyanın sulhü ve harbde hiç menfaati olmıyan İngillerenin emniyeti namına, Chamber- lsin diktatörlerle konuşmaktan çekinmi- yor, Biri genç, ateşli demokrat, öteki tec -, übeli ve sakin ruhlu İngiliz devlet adâ- mı, İngilterenin selâmeti meselesi karşı- sında birbirlerinden bu süretle ayrılıp birbirlerile bu suretle çarpışıyorlar. Bu bakımdan Eden yeni bir adamdır, hasmı da eski adam: Netice, kullanılan vasıta- ların doğruluğunu isbat edor, diyor. * Fakat, başka bir bakımdan da Eden es- ki adamdır; Chamberlain ise karşımıza yeni bir adam olarak çıkıyor ve bunu biz Milletler Cemiyeti bahsinde görüyoruz. Eden bütün Avrupa işlerini şimdiye kadar «komisyona havaler etmek usu « Ble idare etti. Bu komisyon Milletler Ces| miyetidir. Habeş meselesi orada hasıraltı oldu; Çin meselesi orada bataklığa gö - müldü; silâhsızlanma davası Cenevrede medfundur; vessire vesaire... Mütema - gdiyen sayabiliriz. Bu, evurdum duymaz. | bir politikanım eski an'anelere göre her #şi bir komisyona havale etmesinden başka bir şey değildir. İngiltere on sekiz senedenberi bu an'aneyi Milletler Ce - miyeti formülü içinde sürükleyip götür- dü; fakat, görüyoruz ki Chamberlain bu fikirde değildir. O, bu defa bir takım işleri halletmek istiyor ve «komis: yna havale» usul Milletler Cem nün aleyhinde bulunuş hakkında bizim öte. deniberi yazdığımız şeyleri, Chamberlain evvelki gün, açıkça tekrar ediverdi. Mil. letler Cemiyetinin bir «hiç> değilse bile bir «zâf» tan başka bir şey olmadığını söylemekte tereddüd etmedi. Bu bakım- daâ Chamberlain yeni bir adam oluyor. Eden oyalamak istedi, hasmının sinirle- rini yıpratmak ve kuvvetlerini düşürmek istedi. Chamberlain ise halletmek fik « rindedir. Genç Eden tarafından temsil « eski İngiliz metodunun karşı bir politika metodu ile çıkan başvekil bu naktada mücadeleyi bile kabul et - mekten çekinmedi. Demek oluyor ki bu- na, İngilterenin selâmeti ve emniyeti ba- kımından lilzum görüyor. İ a İ | Fakat, bu düe nasında, İngiliz ta -| rihinde ilk defa gördük ki parlamento, siyasi bir mesele eznasında bu kadar heyecan ve asabiyetle münakaşa etmiş - |Resimli Mak(;le : SON POSTA Yalnızlıktan hazzeden insanlar vardır, kendi âlemlerinde yaşarlar, ve kendi âlemlerinde yaşamayı, muhit ile temüs- tan uzak kalmayı bir nevi meziyet sanırlar, tefahürle süy- lerler, bu gibi adamlar kendi kendilerini halinde kalmıya mahküm ettiklerinin insanlardır. Doksan bin Türk Lirasına Satılan keman 93 sene yaşayan meşhur kemah us- tası Stradivari, bütün ömrünce — 1200 keman yapmıştır. Pek nadir ve en mü- kemmel keman nümuneleri sayılan bu Âletlerin fiatları pek “yüksektir. Son günlerde de gene bu kemanlardan biri müzayedeye çıkarılmış, ve tam 9 bin Türk lirasına satılmışlır. Resim satış sahnesini göstermektedir. tir. Demek oluyoar ki zamanın fevkalâde- liğinin İngiliz sinirleri üzerinde de te - sirleri nlabilirmiş. İngiltere bugün bir si- nir buhranına tutulmuş gibidir; parla - mentodaki münakaşalar bunu gösteriyor. Parlamentodaki — cereyanlara ve mat- buatta görülen yazılara bakılırsa der - hal hükmedebiliriz: İngilterede bir fikir kaynaşması vardır. Böyle bir fikir kay- naşması, İngiltere an'anelerine göre, der- hal yeni bir intihabın yapılmasını icab ederdi. Chamberlain bu kâdar mühim bir münakasadan sonra kendi ekseriyetin - gen bir hayli rey kaybetmek suretile mu- zaffer çıktı. Bu, muhafazakârlar - içinde mühim bir Yikir haroketi bulunduğunun açık delilidir. Buna rağmen yeni bir in- *|lihaba gitmeğe karar verecek mi? betmiyoruz. İngiliz başvekili, bu; tibab oyunlarile meşgül olacak bir za - manda bulunmadığını tahmin ediyor mesele halletmeğe ehemmiyet veriyı Halle'tmek istediği meseleyi halledebi lir mi? Bu suale gelince de tereddüd terebiliriz. Çünkü davaların halli bugün, dünden daha güç olmuştur. Bu müşkülüât hariç şartlarından geldiği kadar dahil şartlarından da geliyor. Temenni edelim ki, dünyanm sulh ve selâmeti Chamberlain muvaffak olsun. Muhittin Bir, namın: ——— VE Ne kadar dostunuz varsa o kadar kuvvetiniz vardı. Z ARAS z xl İnsan cemiyet hayatında yaşamak halkedilmiştir, cemiyet hayatı da ancak doestla, tanıdıkla mümkündür, dost- için scanlı biz ölü» Z bir insan çöl ortasında yolunu Kaybetmiş bir yolcuya farkımda olmıyan — beüzer, kuvveti kesildiği dakikada düşer, elinden tutup kal- dıracak kimsesi yoktur, ölmiye mahkümdür. SIN *«| Dağları I Yontarak yapılan Heykeller ERGÜN BİR FIKAA Bahsi kazandınız Meşhur komedi aktörü Lucien Güs ftri Rönesans tiyatrosunu idare etti« ği zamanda tiyatro tiyatro dolaşıp e« serlerini oynamalarımı rica eden kabiliyetsiz bir muharrir kendisine bir eser göndermişti. Ve eserle bir- likte gönderdiği bir mektubda: *Bu eserimi de okumadan iade ede- ceğinize yirmi frank bahse girişirim.» Demişti. On beş gün sonra eseri bir mektubla birükte iade edildi. Mek - tub Luclen Gultridendi. Mektubda şu cümle vardı: kazandımız, gönderiyorum.. öi yirmi frangı Sekiz defa evlenen Güzellik kraliçesi Amerikanın güzellik kraliçelerinden Virginia Pogswell, geçen gün sekizinci defa olarak evlenmiştir. Bu kocası mü- hendistir. Sabık kraliçe, geçen sene ye- dinci kocasından boşandığı zaman: — Artık bir daha - evlenmiyeceğim. | Bir kitab yazıyoruüm. İsmi de 7, ve t'dır. 7 den maksad, yedi kocamın | tını gösteren fasıllar, Pırrr da son ! fasıldır ki, evlenmiyeceğime dair fi - kirlerimi ihtiva etmektedir, Altı kocasının ismini Amerikada cenubi Dakotoda siyah dağlarda, Amerikaya büyük hizmetleri |dokunmuş, üç büyük Şâhsiyelin heykel - i kayaların üstüne hâkkedilmiştir. Ön plânda Vaşington, arkasında da Ce ferson görülmektedir. | -- Paris evrak mahzeninde bulunan bir tezkere Pxris operam evrak mahzeninde bü- yük bestekâr Wagner'in Ödeonda verdi. ği bir konserin Ücretini istediğine dair üçüncü kocasının adını bir tü bir tezkeresi bülünmüşlür. Wagner, öm- iememiş idi. Son Zzamanlarda ünün -birkaç senesini Pariste geçirmiş- bir Alman baronu olduğunu ve Alman- | ti, fakaf o zaman meçhul bir san'atkâr yada ölüp; kendisine 20 bin İngiliz li- Sıduğundan eserleri kabul edilmiyordu raşı nakid para ile bir çok mal bırak ” Wagneri “çok takdir eden bestekâr Ma- Si anleğiköıştir. . . e |yerber bir gün Odeonda bir konser ver- Doktorlar sıhhi şekilde — mssi için direktörüne tavsiye — etmişti. ...- . . . Konsger verilmiş, fakat Wagner ücretini r Oksurmeğl bıl'myo Ia’mlş alamamıştı. Kendisi de ihtiyaç halinde '“'“?"“"' & ddt i.i.'îîh.îî'"!î,"[î'nıı!L:nduğundın nihayet bir tezkere İle den bulünan ingilizce «Tıbbi Ganetar gel a tten ücretini İstemişti. neşrettiği bir makalede Dr. Stern şöyle | demektedir: Wagner bu tezkeresile konserde piya- r iyi öksürmekle dığ:ı.—ıınsînn ile çaldığı Beethöven'in bir parçası nalıdırlar. Yani kendileri etraf- | n 25, Mozart'ın bir parçası için 62, larına soğuk algınlığı nlilff-ıîvla'ıııııı da- İ Baah'teh: Büktarçe İçhm İN bünk ve ban Bilsatoaç mı“ *'2' e ı.ı]ımı],.—;ı; dl'*d';ı"' | masrafları için de 12 frank istemiş ve ne- leri almalıdırlar, Soğuk algınlığından hu- | k z şole gelöet hastalıklar Şakıız” öksürükle | ! de Becü'ü Direenmisü Ban deyun- başkalarına sirayet eder. Maatteessül |ları terkettiği için yekündan 12 frank doktorların bu hakikati henüz öğrene- | tenzil ederek hakkının cem'an 237 irank medikleri görülmektedir. — Doktorların | olguğunu bildirmişti huzurunda verdiğim bir kanferansta pek | —owrmeeea ae ea azının en iptidal ihtiyat tedbir olan ök-| doktorlar, başkalarına yalnız ellerile a- sürürken ellerini ağızlarına koydukları- ğızlarını kapatmalarmı değil, hattâ de- na dikkat Bununla beraber bu kâa- fekte edilmiş mendiller kullanma'arı. r iptidal tedbirlere müracaat etmiyen ! n —- — - İSTER Istanbulda çıkan gazeftel, <İnhisarlar Vekili ne aid meseleler üzerinde incelemeler y İNAN, rden biri dünl in İstanbula gel İNANMA! ayni gazetenin bir gün evvelki nüsha- Vekilinin Ankaraya döndüğü kayıdIı ISTER yazıyordu. Halbuk sında İnhisarlar idi. hef ve Vi müya başladığını » ü İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Sözün Dördüncü Kuvvet Kısası yw': çet E. Tal ir kaç gün evvel, İstanbi Tiyatrosu — mecmuasındi bir yazının üzerinde gazetemiz K yetle durmuş ve bunun hakkında, kadarlardan izahat istemişti. — b O yarı, zamanımızın en l»ntl_“”'m“ N olduğu kadar da en şerefli bir nek? ne, gazeteciliğe, çirkin bir | vüz ediyor, bu meslek erbabıli çirkefe bulayordu. Şehir Tiyatrosunun kıymetli ; nevver san'atkârları ile, aramız K e memnuniyetle gördüğümüz değt hartir Necib Fazıl Kısakürek bİZEL yr ha da hassas davranarak, hâd gağltt gaflet eserinden ibaret — bUlURULL ü izahla beraber, işlenen hatayı t& yan, candan bir tehalükle tamir "e hâdise kapandı. e Bu suretle, siyasal ve sosyaâl ğ:»y da dördüncü kuvvet addedilen “Nx' tın,-bizde de, çok defa mühmel TPi masma ve hakir görülmesine Ti Sayık e kârı umumiye müvacehesinde .;ı,şıw ' çaıt y ve elf duğu mevkii kazanmış olduğu 8f Zaten, Cumhuriyet Halk — hükümeti, Türkiye matbuatının h_',( kımdan rejime lâyık bir manzafli YA mesi için, ona daima zahir olmlll'w;'ş' her vesile ile kıymet ve ehemmi3? mişlerdir. ğ Biz. gazeteciler bundan dolay! Jf mize ve hükümetimize bihakilf Ü şekkiriz. yt » Medeni ve bilhassa demokratik larda, matbuatırı rolü muhımdiM mun reyi ile iş gören idareler, il reyine tercüman olan matbuatıfi bu’ dan, müzaheretinden müstağni lar. Bu iddianın ne derecelere kadâf olduğu muhtelif hâdiselerle V Bilhassa devletlerin dış siya! M matbuat büyük hizmetlerde DU tur. Hemen hemen denebilir. Kir J” müvazenesini yerinde tutan muli' y"p tların ve İttifakların husulünde T y * r ve devlet adamları kıdlw'i buat da rol oynamış, bu işlerde İ lerin iradelerini teyid eylemi, npw* Bunün içindir ki, siyasi toplafif g' büyük devlet adamları, noktal F#'; v rını efkârı umumiye huzurunda İ ı faa ve terviç ettirmek üzere, u"d;»u leketlerinin gazetecilerini artık rından ayırmaz olmuşlardır. Dü! h baren yurdumuzda misafir olâf lav, Rumen ve Yunan mesle da, işte Balkan birliğinin mıxbulr:u? kür gayesini, kendi monılekukyi rijanlarile elbirliği ederek, tahâl tirmeğe gelmişlerdir. f Dört dost ve müttefik mcmıft&: zetecileri. bu fırsatla bir dzhıwwj' H cak, temas edecek, tanışacak, lar; ve biraz da kendi hxmmzd'ryf rulan büyük ve faydalı eserin hfjf İhafazası neye bağlı ise, ona “w,_g | mi rek bir program tanzim dir. | Türk. Hellen, Rumen ve Yuı:'.'(_ mmamdarları, dördüncü kuvvetifi lunda kendilerine tam müzahi ud'( den emin olabilir ve müttefik :';.,f matbuatının arzeylemekte bulur' f sandd manzarasile bihakkın İ bilirler. 24 | Resal seme 1938 | PERŞEMBE — f Zilkicce Ka O Öi F ni Ç Akane | B Ş o | 3sfın| — | & | 12 ( 468 |* | | | s|5 g(S 4 z |a | e hab M Ö ye LA