T %—'— daha yatışmamıştı, milyoneri Mi z M_'ş'.':" Bescik?.. Si SAki bütün devlerin bağrışı be 0. B tikmiş, diye gürledi. xo'.u'ıldırmadı. gene konuştu: Silir ki, bazı kiracılar, veyahurc AŞ Biren çıkanlar, bu sesten korktu- | * bunak Struberg'in kılı bile kı- Sag ldL Sırf burlun için tuttuğum ce bc:reöıeucdigım bunağın her ak- &p Tanlıkta merdivenleri — tırmana- Miya DA çıktığımı ve çıkarken de ek- qu Ük iki basamakta — sendelediğini mühendisi -« )_d:"* aslında elektrik ş,%; Bulduğum hile şu idi: New Jer- l_m!'ıhııkemda bir gramofon plâğı Üa N Bunu elektrik — te îh yere yerleştirdim. Par : ilk veya ikinci basamaza doku- bi lh_ıız. duyduğunuz ©o matud 5_:'"”» bomba gibi patlıyor, por« Pi l © Yükselerek keskin bir çığlık se- | “Yordü. Bu sesi veren kimdir bile| W lam B N,m © Amerikalıyı uzun ve sert bir Un Tizdükten sonra: ıııııHk Maklık ve ilk iki basamak ba!.. Mknen nerede, oraya kadar eri- | tüzla buz ederdim mel'un ma- N—lt;n,di” hamurdandı. Ve n Olur k ilâvo etti: #ey değil, hoparlörler, elektrik | gesini Ti ik,. 'iı Rkî“"' Kâpıyı hızla çeketrek dişa- -ı”_ erdivenlerden aşağıya indi. ’İt Vâarır varmaz da sokak kapısı a- i, &, Tiliy'nin uçuk yüzü çerçö- Zabıta romanlarında okur da KA KÜ S K Bürda ae işin var, Tiliy, kocanla %Y :'“0 Kgittiniz, sanıyordum, dedi ÖL A din, tirtir titriyordu: 9 1 Smsie diyebildi. Seni gördü- Kadar sevkidim ki; bazı çamas- kâ'._ :irdı Onları almaya gelmiştim. % m_kurkıınç bunağa — rastladım. L.'. ib bir adam bu, muhakkak ki | *ı,u'ş bu herif.. ı “Hanma, sakin ol Tiliy.. t;,_::m l: Fakat dinle, ihtiyar a. K Büğrayı şeyler söyledi. Belki de | Ü BTuyu söyledi gibi geliyor ba- | Ü Kİ Kadın cevab verdi. Na Htşini .N Yba, Benç kızın cesedinin evden x:ml?__ duğunu ve şu.. ne idi o klü- ) e h::'“'!'um klübü. oî“'ıı WÇEİ işte o klübün baramakla- Bi ü:î geldiğini biliyor gibiy''m. e 'â"qı.k ta pek iyi biliyor. Zoica SÜ Belmiş?. ! giyinceye kadar bekle de e ge a inelim ve araştıralım.. Biş ,, "Mnamadı, patlayıverdi: * dü. lâr'yok mu, şapkanızı dü- &Li._ ı: Riymek için mahşer gününe %. 'niz, adalet mahkemesini — bile Te Örnura, N._'":. andı, ğ._ rı;:“" öğle Üzeri sözleşliği, & Opliaş © İ0 (Dalış) barında bu- 'ı'ı:: Sinayeş CK neş'eli görünüyordu. N,, Yüzü Emmkrı ilk defa a Eitim. Plânı da ona göre hazırlar 5 Üip kizm edasına çıkmış. Birden gözüne . ıiu"mmn. herhalde tam bir ak'öre |T “Son Posta,,nın zabıta romanı: 11 Üstkattaki cinayet Nakleden: İbrahim Hoyi Genç kadın - tirtir titriyordu. — Ne haber üstad?.. Müfettiş, dilini damağında şaklattı. Ne diyorsunuz ya- | Tamsieye bakarak: — ©O kadar emin deği dedi. — Çıkar baklayı & yorsan söyle üstad.. diye ısrarda bulundu Müfettiş tane tane konuştu — Dün gece Visottiyi enseledik. Ver-| diği iİfadeyi de imzalattık. — Neler anlattı? Malüm olan şeyieri i?.. Biraz da sıkıştırınca bülbül kesildi değil mi?.. — Aşağı yukarı öyle.. 6 kızı çıldırası- ya seviyormuş. Nerden esmiş ise esmiş, t!p arayıp duruyormuş. Maksadı, pun- duna getirip kızı yakalamak. O gece, iö- kantaya gitmeden evvel, biraz öteberi a. bir mektub ilişmiş, almış okumuş. Baş! bir erkekten.. vay canına... Demek helerim doğru imiş diye kendi kend yöneğe başlamış, Abdallar, bu makule kızlâarın sevg'lerine inanmanın ca gum bir türlü akıllarına & , Bunlara adi derler, ama.. her ne hal ise.. rile, lan, neler “bili- | ., SON POSTA “ Son Posta . nın macera romanı: 38 'fş eden idam oluünür!,, Harb sanayi casusları arasındaki mücadele fayyare bütün sür'atile uçu sordu. Olanda yanındaki telefona ağzını yaklaştırarak: * Şef, dedi. Getland'a yaklaşıyoruz. Bir mil kaldı. 1309 metre yüksekten gidiyoruz!,, Draveski: “ 5000 metreye yükseliniz! ,, diye homurdandı — Pardon, hangi mesele, anlıyama- dimi, — D. D, 13 meselesi!, —D D. 13 mü? Şu elektron silâhları mi?, bir faali- için her, aşlır- | takdir edersini: yet olup olmadı? keşfi üz, zannederim., Alman- y muahedesin gizli olarak da bazı gemiler ve silâhlar tadırlar... — Evet, herkesin bildiği mı keşfedecel bu faaliye bir faaliyet.. Öland adaları İsveçe aldse de çelik inin buralarda yapılması şübhesi var,. fakat Ştralsün- n önündeki Rügen adaları tamamile bhelidir... Bura'ardaki faaliyeti ta- |rassud eftmiş olmalıyız!. Sonra, bilhassa Haolanda üzerinden geçeceğiz.. — Holanda mı? Orada da mı şübhe jvar? | Draveski plâka üstüne akseden tenksiz, âdeta belirsiz ışıklara dudaklarını bük erek bakıyordu. |Litvanyalı mühendis Holandada yap-| — Kayser Wilhelm.. sabık Alman ir.. imparatoru Wilhelm mi? — Biliyorum.. — Ta kendisi! Onun oıuı_—eı_ı.—ğu yerin i — Kayser Wilhelnvı'in dev Holandada :?;ıî'â:uâyb::; m;::ğ: ikamet ctrnekte olduğunu biliyorsunuz, 'şanıdığına şübhe olmıyan bu - kâşifle n muhübere etmiş olması mümkündür. Binaenaleyh o şekilde fotograf alacağız ki gizli bir telsiz olup olmadığını keşfe- debilelim. — Telsiz mi? Fakat Her Draveski, fotografla bir telsiz cihazının: buluna- bilmesi pek müşkül olacağını her halde takdir edersiniz!. Draveskinin çaylak gözleri aynı is- katta oturan Madmazel Tiliye ber, köşolerinin balık sırtı gibi olduğunu rastladım. Bırakmış olduğu bazı eşyasını . görürsünüz. almak üzere odasına çıkıyormuş ki, ikin- | — Topliss homurdandı: el kotın kiracısı ihtiyar bunağı görmüş.| — Pek! ama, katil, neden bu noktayı Bünak geçip gideceğine karşısına dikil- 'söylemedi. Yani cesedi pencereden aşa- j İğıya attığını itiraf etmedi? e göyliyeceklerim var, madıma *| Tamsie: tz çok güzelsiniz (ki doğrudur) ben| — Ceşedi pencereden atan Visottinin de zeki bir adamım. Yalnız benim bildi. ra bir sırrı Öğtenmek ister misiniz? de- kadın o kadar korkmüş ki, an» cak başik e diyebi Ş | Bunun üzerine, genç kadınla birlikte, (olduğu ne malüm. tihza ile parlıyordu: | — Ya kim peki?.. » Şübhe yok!.. Siz bir teknisi- — Cineyet gecesi, evdeki - kiracıların | yet Hem Olandanın teminatına hepsini elekten geçirdiniz mi?. göre ir teknisiyensiniz di Ben Müfettiş bir müddet düşündü, sonra: |teknisiyenleri çok severim'. Fakat me- — Peki, kızı nasıl öldürdüğünü itiraf 'onun dairesine girmiş, pencereyi açmış, *h%';n Ve çığlık basan sesler.. yahu |* etti mi' — Evet. Eski, klüsik usul ile, kanı beye nine sıçramış, gözleri yerinden fırlımış. zavallı Ne yaptığını bilmez bir halde, metresinin üzerine atılmış, birden, talaş alevi gibi yanıp sönecek bir kavga yapacağı yerde, onu boğmakta olduğunu kızın ye- dehşetle farketmiş.. dahası var, re yığıldığını, mosmor kesi ce, koşup bir doktor çağıracağına, Kapıyı çektiği mbi, Allahını seven tutmasın.. ver elini Soho'nun nüvaziş dolu izbe, kuytu köğeleri... Tamsie böbürlendi: — Desene doğruyu keşfetmişim. 'X'ı_h.| minımde yanılmamışım üstad.. dedi. — Eninde, sonunda da yakalıyacaktık onu Tamsie, fakat senin sofra hazırlama şekli Ne bulduğun delil de hiç şübha yok ki mühim ve kıymetli bir ipucu oldu bi- ze, Bunu kabul ederim. — Tevceccühün üstadım. Herhalde, sedi, Athenacum klübünün basamak na nr suretle götürdüğünü anlattı k: 'Topliss'in uzun yüzü, büshütün uzadı. mesi ileriye doğru çıklı sanki, 5 hesi gibi küçücük gözleri büzüştü ve şimdiye kadar söyledikleri hep yalanmış gibi: — Din'e beni Tamsle, dedi. Sana ha« kikati anlatacağım. Katil, sen vak'aya kafıştıktan sonra, cesedin evden - nasıl kaybolduğunu bilmediğini, bundan asla haberi bulunmadığını iddia ediyor ki bu da pek garib dağrusu.. zira, en küçük te- ferrüata kadar itiraf eden bir katilin bu« nu saklamasında ne menfasti olabilir?. Hiç değli mi?.. Vallah; ben de şaştım, di« yor. Hayret, hayret' Tamsie, kıskıs gülerek sedire üzandı. Müfettiş hiddetli hiddetli homurdandı: — Ne sırıtıyorsun pişmiş kelle gibi öy- le*. Âyar et tüzünü, yoksa... Tams'e, istifini bazmadı. Gülmekte de- vam etti ve: — Şumnu tasdik et ki üstad, senin yeri- ne hep ben çalıştım. Onun için hâdiseyi bütün “inceliğile biliyorum. Emrederse- niz, size cesedin bu evden nasıl ayakla- np sır olduğunu arzedeyim. — Lâf ebeliğini bırak ta anlat. — İki ayağımı bir pabuca sokturma- yınız, Üstad. Arzedeyim. Dün gece, Rüum sokağındaki 175 numaralı eve gittim, merdivenlerde, son cinayet vak'asına ka» bir yukarısını, sonra da aşağısını güster. İhtiyarın tmak istediklerini bir an- da çakmıs, ihtiyar bunak ta, bilgiç ç göz kırparak basmış gitmiş. Bir müddet sonra da bana rastgeldi ve bu esrarengiz kayboluşa dair düşündüklerini söyleyin- evin yanından geçen bir yola 'Ççıktık, (bu 173 numaralı ev, bizim evden iki kapı ötede idi) kendimizi bir garajda bulduk. |Karanlıkta bir müddet yürüdük. Gece- nin bu zamanında ortalıkta kimsecikler yoktu. Yürüdük-yürüdük Ve 175 numa:» ralı evin arkasına geldik. Başımı yuka- riya kaldırdım ve evin yan tarafında |pencerelerini gördüm. Bu pencerelerin tâ altında. bir tablakârm arabası duru- yordü Bütün bu anlattıklarım dün göce nhu- yordu. Bu sabah ta saat altıda kalktım. bak n yaptım. Ekmekçi arabasırın |şotförünü buldum ve: — Yahu dedim, geçen hafta Pall.Malla | gönen köşeyi kıvırırken çok fena bir vi- |raj yaptın?.. Adamcağız şaşırdı: — Gördünüz mü?., diye sordu. «Evet'» |deyince, kabahat benim değil, öteki şo- föründü, ben Carlton House'dan geli » yordum, fakat öteki şoför yanlış viraj al» dı. Galiba, aklı gıra sabahin bü erken şa- atinde keyfine göre işliyebileceğini sanı. yardu Eğer arabayı kaldırıma doğru ki- vırmasaydım, fena hâlde — toslaşaraktık hani, diye kendini temize çıkarmak iste di. Vaziyeti şimdi anladınız ya, üstad?. 'Topliss cevab vermedi. Tamsle sözüne devam etti: — Birisi, üst kat pencereden kadımın cesedin; — fırlattı. — Fırlatılan — cesed de o sırcda, orada bulunan ekmekçi ara- basının üzerine düştü. Şoförü arabasını sürdüğü zaman da sular kararmışlı ve cesedin, Athenaeum klübünün taş basa- maklarına düşmesi de bir tesadüften buş- ka bir şey değildir. Zira başka yere de kayıp düşebilirdi. Şoför, örada virajı bızla döndü. Dönerken de arabanın sar- sıntısından cesed kâydı, merdivenlere düştü, Gidip arabayı muayene edecek o- lursanız, üstünün düz olmamakla bera- H b miş. Tiliy akıllı, kavrayıslı bir — kızdır. | ergeç, misafirimiz olur... ce hemen alt kata indik ve 173 numaralı | — Sahi, dedi.. üçüncü katta bir Ame-İrak etmeyiniz, bizim cihazlarımız çok İrikahı vardı. Henüz ele geçiremedik ama hassastır!. — Mümkün!., Tamsıe, ayağa kalktı: — Evet, mümkün, elde etmek müm — Şimdiye kadar senden bir şey ricâ | kündür.. maamafih bu nazik işlerde si- etmedim. Yalnız, bu sefer ocağına düş- | sin gibi & ymetli bir mühendisin yardıe tüm, Yalvarırım. Beni bu işde yok bil,'ym her halde çok faydalı olacaktır. Bun- mahkemeye, sorguya, istintaka sürüklet- | Gan dolayı da ayrıca memnunum.. me beni.. dedi. Cebinden çıkardığı altın| Herifin o müstehzi gözlerle söylediği bir kalemle bir zarfın arkasına bir şeyler | hu sözler beni memnun etmekten ziya: Daha doğrusunu İstersen dün gece hiç' yatmamıştım, fakat soyundum, bir ban- | »| yo aldıktan sonra, garaja yollandım ve yazarak Toplisse uzatlı. Müfettiş, yazıyı okuyarak: de kanıma dokunuyordu. O aralık O- landa yanındaki telefona ağzını yaklaş- — Bu ötelde oturduğuna emin misin, | tırdı: diye sordu. — Emin değilim ama, orada gördüm gibi geliyor bana. — Bir dakika bekle öyle ise.. diyen nü- fettiş, salondan uzaklaşarak telefon oda- sına girdi. Üç dakika sonra, Tamsienin yanına geldi: -— Oscar Kulaff, üç aydanberi bu oöter- de oturmakta imiş, fakat bu sabah ani ©- larak çıkmış ve ilk kalkan tayyare ile Pa gey geln olarak görmek isterdim.. dedi. Tmnsle, gene yalvardı: — Bunda da beni kabahatli bulma Top- liss. Soora beni bu işe karıştırma olmaz € mi?.. Hem ne suçum var ki?.. Sırf yan- hış yere edilen bir telefonun kurbanı de- Bil ıniyim?.. Yoksa, ben nerede, Sohoda, Rum sokağında 175 numaralı evin üst ka- tındaki Cinayet nerede?.. dedi. * Mahkemede neler olup bitti, bunu her halde bilmek isterseniz aziz okuyucular, hıç, üstü açılmadan, o kadar alâka cel. betmeden kapanıp gitti bu hâdise.. zira Soho Congelinde; bu mâakuüle — kadınlar dalma öldürülür, boğazlanır, —taban « ca, yahud bıçak altında can verdiler.. Fakat muhakkak olan bir şŞey varsa o da, Amerikalı milyoner, Cengel Çocuğu Mister Oscar Kuloff'un koleksiyonu ta- mamlanmamıştır ve bu koleksiyonda kraliçe Anna ile, hazreti Âdemin kulü- besi eksiktir. Tamste Green de, cinayet ile alâkası olmıyan birisi, bir cesedi pencereden so- kağa'atarsa kanunda cezası ne olabilir?.. Bunu bir türlü öğrenememiştir. ama, fakat şurasımnı gayet iyi biliyor ki, Mister Kuloff o kadar çok sevdiği Londraya - zün bir müddet ayak basamıyacaktır, —SON— öit küüzle gitmiş. Yazık, fakat elimizden bir | ez Ama, önü mahkemede şahid | — Şef! — Söyleyiniz, Olanda! — Gatland'a yuklaşıyoruz! — N?7 kadar var? — Bir mil. — Kaç metrede gidiyoruz? — 1300 metredeyiz!. — 5000 metreye yükseliniz! Draveski sonra bana döndü, dudak'arında o garib gülüşile: — Üzerlerine bir tayyare geldiğini hissetmemeliler ki faaliyet varsa tatil etmesinler!, dedi. Soğuk bir tarzda cevab verdim: — Tabiil Sonra daha soğuk bir tarzda ilâve et- tim: — Her Draveski!. Pek enteresan iş- lerinizde size faydalı olmayı arzu et- mez değilim!.. Fakat tayyareden fatoğ- raf almakta hiçbir tecrübe sahibi deği- lim. Sonra D. D. 13 için tarassudattan bahsediyorsunuz. Bu tarassudun mahi- kalın |yetini bilmiyorum. Kaldı ki her hangi bir tarassud için cihazlar olmak lâzım lgnldiğim takdir edersiniz!. Draveski gene dudaklarında aynı es- rarenpiz tebessümle benim yan tara- fımda duran ve çelik kablolarla iyice perçinlenmiş madeni bir masaya doğru yürüdü, — Oool. Elbette hakkınız var!. dedi Elbette cihazlar lâzım!. Maamafih tay- yaremizde son sistem cihazlar yok de- ğil, Ben de şimdi bunları kullanacak- tım .. Bir defa, görüyorsunuz, telsizim var... — Malüm!.. — Vakıâ telsiz bir tayyare için bu- gün son sistem bir cihaz sayılamaz... — Arkası ver —