derin içini çekti. idim?.. Şimdi, ne oldum?.. Koca bir noyandım. Fazla olarak, onun en yakın aktabalarından sayılırdım... Benim de külelerim, benim de ordularım vardı. Fakat günün birinde hile ile benim ek Yerimi bağladı. Ordularımı dağıttı. Ka- İçlerimi, saraylarımı, bütün servetimi elimden aldı. Sonra beni, derin bir zin- dana attı. Artık © zindanda çürümiye başfadım. Nihayet, dayanamadım, ha- dime öçıyün bir zindancının zekâsı sa- yesinde kaçtım... ÖO vak'ayı bilirsiniz, — değil mi?, Üçü birden cevab verdiler: - Hayır. — 'O hülde size, kisaca anlatayım... Zindancı, evvelâ benim ağır hasta ol- duğumu ilân etti. Bu haber, Timurun kulağına kadar gitti. Bereket versin ki ©, bir Kekim göndererek beni muüayene ettirıneye bile lüzum görmedi. Aradan, bir avy kadar geçti. O sırada zindanda bulunan Kapçaklı bir hoca vefat etti. Kündancı, derhal bizim hücrelerimizi değiştirdi. Beni, onun hücresine götür- dü. Onu da, benim hücreme getirdi. — «Ziçi noyan öldü» diye, saraya haber — gönderdi. Saraydan bir kaç kişi geldi. Ölüyü muayene etti. Tirnur, büyük bir gafler göslermiş; muayene için göünder- diği odamları, beni çok iyi tanıyanlar- dan seçmemişti. Zindanın karanlığın - da bu adamlar, kendilerine gösterilen ölünün, benim cesedim olduğunu Zzan- netmişler. Timura giderek öylece ha- ber vermişler... Kapçaklı hocanın ce- sedi, zindandan çıkarıldı; benim yeri- — e defnedildi. Ertesi gece de zindancı kapıyı bana açtı: * - Noyanım!,, Elimden bu kadar iyi- Yik geldi. Buyurun, serbestsiniz, Deli... İzimi kimseye belli etmedim. Benelerce çöllerde gezdim. Nihayet, — artık hiç kimse tarafından, tanmmaz bale geldim... Bu müddet zarfıfida, kalbimi yakan intikam ateşlerini tes- kin etmek istedim. Fakat, bir türlü © aleşi yenemedim, İntikam zamanını beklemek için buraya geldim, yerleş- tim. Kendi dünyayı terketmiş olan bir derviş süsü verdim. Ziçi noyan, durdu. Hissettiği heye- canın tesirile, derin derin nefes alıyor- duü. Sesini biraz yavaşlattı. Gözlerini, Gdikkatle kendisini dinliyen üç nayanın çehrelerinde dolaştırdı: — Eğer, yanlış hareket etmemiş ol- saydınız, hiç şübhesiz ki benim de inti- kamımı almış olacaklınız. Fakut, ya- nildın:z... Söyleyiniz bakalım.. şimdi, ne yapacaksınız? Diye, mırıldandı. En evvel Sarıboğa cevab verdi: — Noyan!. Timutrdan intikam almak fikrini, en evvel ben orlaya attım... Ba- na ilk gelen fikir, Timura karşı gizli — kin besliyen kabileleri isyan ettirmek.. onun tâac ve tahtını. başına geçirmek- ti... Fakat, Adil Şah ile Hatay Bahadır, işi daha kolay ve kısa balletmek istedi- — Jer.. Timurun öldürülmesini ileri sürdü- ler... Onların fikirlerini kabule mecbur. kaldım.. ve bu işi ilk teklif eden ben ol- duğüm için, en evvel ben kendi haya- tımı ortaya attım... Teşebbüsümüz, fe- na bir netice verdi. Böyle olmakla be- — Taber, kalbimde Timura karşı beşledi- #im hislerden, bir zerre bile eksilmedi. Zaten yemin ettik. Üçümüz de, son ne- feslerimizi verinceye kadar, bu müca- delede devam edeceğiz. Kandan, ölüm- den, ele geçerek parça parça edilmek ihtımallerinden, zerre kadar ürkmiye- ceğiz. » Dedi.. Ve sonra Adil Şah ile Hatay Bahadıra dönerek ilâve etti: — Öyle değil mi, arkadaşlar?.. noyarn, derhal cevab verdi: — Fivet.. öyle... Bu muvaffakiyetsiz- hik ,bizim yanlış düşüncemizden ileri — geldi. Ve bu yüzden de, artık hayatı- nuna kadar sebat etmekten başka Çü-| muvaffakiyetsizlik — haberi — Bakınız, şu halime... Evvelce nelre yok. Ziçi noyan, uzun ve beyaz sakalını e- SON POSTA Yazanı Ziçi Noyan: “İzimi kimseye belli etmedim. Senelerce çöllerde gezdim. Nihayet artık hiç kimse tarafından tanınmaz hale geldim. Bu müddet zarfında kalbimi yakan intikam ateşlerini teskin etmek istedim. Fakat muvaffak olamadım. Ah bir gün bir fırsat elde edebilsem... ,, dedi Ziçi noyan, biraz süküt etti. Derin)mız, büyük bir tehlike içine girdi. So- Ziya Şakir Timur, öfkesinden çıldırıyordu. Her getireni, derhal hapse atıyordu. Zabıla işlerine bakanlar, korkuların- line alarak gözlerini bir müddet ateşe|dan bitriyorlar.. artık işlerini güçlerini dikti. Derin derin düşündükten sanra: — Âlâ; şu halde, yapacağınız işi, size ben göstereyita... Yarına kadar sabre- diniz. İyice düşüneyim, Dedi. o CİHANGİRİN DÜĞÜNÜ Semerkand kalesinden fışkıran Ti- Taurun atlıları; bütün yolları ve geçid- leri tutmuşlardı. Buralardan, kuş uçur- muyorlardı. Mühim bir casus sürüsü de, her tara- fa dağılmıştı. Bunlar da, bütün köyleri dolaşıyorlar., firarilerin izlerini arıyor- lardı. Fakat, en küçük bir ipucu bile bulamıyorlardı. birakmışlar; firarilerin izlerini bulmtak için; sihirbazlara, büyücülere, kâhinle- re, kayıbdan haber verenlere müracnal ediyorlardı. Hergün, köyler basılıyor, evler ara- nıyordu. Fâakat günler geçtiği halde, bütün bu şedid faaliyet, hiçbir netice — vermi - yordu. e Aradan, böylece bir ay geçti. Niha- yet Timur, insafa geldi. — Geç kaldık.. biz, yolları ve geçid- leri tutuncaya kadar, onlar fırlayıp git- miş... Artık; yapılacak her şey, beyhu- de. Askerler ,yerlerine dönsün. Emrini verdi. — Arkası var — —— Dünyanın en büyük operatörünün harikulâde maceraları ? (Baştarafı T nci sayfada) larının incelemesi falan gibi bahisleri iyi- ce öğrenmiş, tatbik de etmiş olduğumdan bu sualler bana hiç de zor gelmedi. İm- tihan bitince kâğıdlarımı büyük bir em- niyetle imtihanı yapan hocaya verdim. Kendimden ve verdiğim cevablardan e- mindim ama, gene de bir şüphe uyandı içimde.. Neticeyi daha öğrenmeden, im- tihan sunllerini kitabdan tatbik ettim ve gördüm ki koelimesi kelimesine ayni ta - birleri kullanmışım, içim ferahladı. Ve © akşam, ertesi gürkü imtihana girecek. lerin isimlerini astıkları zaman kendi a- damı da görünce hiç şaşmadım. Talib - lerden yüzde elliden fazlazı daha ilk im- dhanda elenmişlerdi. İkinci günü de imtihandan yüzümün akile çıktım. Üçüncü gün üniversiteye gidince bir adamın avaz avaz benim ismimi haykır- dığımı duydüm. — Sava Georgio!.. Sava Georgio! Sesin geldiği tarafa ilerliyerek: — Benim, ne istiyorsunuz? diye bağır- dim. — Hangi deliğe girmiştin be adam?.. — Ne var, ne olmuş ki?.. — Daha ne olsun, rektör seni istiyor. Rektörün yanına gittim. Bana: — Geç kaldınız talebe efendi. İmzala - yınız. dedi. Kekeliye kekeliye: — Bu nedir, Signor Presidente rektör) diye sordum. — Hiç.. İmtihanda kazanan üç kişiden biri de sizsiniz.. İmzalayınız.. Rektörün odasından çıkar çıkmaz doğ- ru postahaneye koştum,. Ve bana en bü- yük iyiliği yapan hocama şu telgrafı çek- tim. Vittoria (zafer) (bay e O günden sonra da zaferden zafere koş- tum. Bugün de Londrada, kendi mesle « ğimde mahir bir operatör, doktor oldu - ğumu söylüyorlar.. Doğrusunu isterae - niz riyadan uzak bir tevazula, ben de bu- na inanıyorum. — SÖON « Sigorta Şirketeleri için hazırlanan yani kanun (Baş tarafı 9 unçu sayfada) » yazlı kiymatleri, işbm kanunun neşri Lari « hindeki 'T. C. Merkef Bankası kurları üze - riünden, Türk lirasına Luhvile ve ona göre mezkör mukavelenameleri Türk İrası ola - rak kıymetlendirimeğe mecburdurlar. 'Tahvil ve kiymetlendirme muamelesi işbu kanunua mer'iyete girdiği tarihten itibaren üç ay içinde ifa ve İkmal edilmek muktazi - dir. Muyakkat Madde ! 3 — Bigorta şirketleri, gerek sermaye ve Ihtiyat akçalarından, ge - Tok riyazi ve teknik ihtiyatlarından yabancı >memleketlerde plâse eftikleri paraları: döyiz yeya hürümetin tayin edeceği Türk devlet tehritleri olarak bu kananun neşri tarihin - den İtibaren, altı ay zarfında memlekete ge- tirmeğe mecbardurlar. Muvakkat madde : & — Bu kanunun neşri tarihinde mevcud riyazi ihtiyatlarla sabit ve müsebhavvli kefalet akçalarının gayri men - kul olarak tesis edilmiş karşılıkları 1149 nu- maralı kanunun işbu kanun ile tadil edilen 10 uncu maddesinin fkinci fıkrasinda yüzili nisbetl tocavüz etmekte ise, mezkür madde- nin -u- bendinde yazılı gayri menkuller, şir- ketin tasarrufu altında kaldıkları müddetçe, ve »b- bendinde yazılı gayri menkul tpotek- Jeri, mevcud mukavelelerinin devamı müd - detince. zikri göçen ikinel fıkra hükümle - rine tâbi değildir. Madde : 18 — Bu kanun neşri tarihinden muteherdir. Madde : 19 — Bu kanun hükümlerini lc- raya İcra Vekilleri Heyeti memurdur, Kahveciler kongresi İstanbul kahveetler teşekkülünün — yıllık dJetimat dün Eminönü Halkevinde yapılmış tir, Otomobil kazaları Şoför Mahmudun İdaresindeki 3838 nu - Halkevlerinin yıldönümü merasimi Haltevlerinin ayın 20 sinde yapılacak yıl- matralı kamyon Fincancılar yokuşundan ge- | dönümünden sonra kongre hazırlıkları baş - çerken Fatma isminde bir kadına çarparak başından yaralamış, goför yakalanmıştır. * Şoför Servelin idare etliği hususi oto- mobil Sirkeciden geçerken arabacı İsmallin kullandığı baygir arabası İle çarpışmış, oto- mobtlin camları ile arabanın oku kırılmış - tır. * Şolför Mehmedin idaresindeki otobüs Sirkeciden geçerken Hüseyin isminde biri - sine çarparak bacağından yaralamış, şofür yakalanmıştı kut. Şekerciler kongresi Dün İstanbul şekereileri cemiyetinin yu - lik toplanlısı saat ol dörtte Halkevi salo - nunda yapılmıştır. Kongrede diğer esnaf teşekküllerinin ol- duğu gibi şekerellerin de müşterek yardım teşzilâtima vte bu meyanda dispansere &lı - nacak rontgen makinesile hasta nakil oto « mobili masrafına Iştiraki için büdeeye tah- stsat konmuştur. İstanbul şekereileri cemiyetinde 350 pat- Hyacaktır. Kongreler Mart ayı — içinde ta - mamlanmış olacaktır. Şehremin! Halkevinde yıldönümü mera - simine san$ on dörtte başlanacaktır. Anka « Ta yadyosundan verilecek söylev dinlene - cök, Istiklâl marşı çalınacak, Emin Âll Yas şin Halkevleri, Ev Başkanı da bir yıllık fa- aliyefi hakkında söz söyliyecektir. Mİlli ha » valar çalanacak, bir komedi temsil edilecek- tir. Kadıköy Halkevinde koro hey'eti dört sosle istiklâl marşı okuyacak, kütübhane ve yayım kolu başkanı İffet Halim Oğuz bir söylev verecek, yeni açılan güreş salonundu müsabakalar yapılacak, — saat 14 de resim sergirl Açılacak, temsil kolu ceza kanununu temsil edecektir. Sant yirmi bir buçukta Ka- diköy Süreyya salonunda mandolin — hey'etl ve orkestra tarafından könser yerilecektir. Ton ve 2500 kadar müstahdemin kayıdlı o - lup pastacı, helvacı, tatlıcı gibi şekerli me- vad ümilleri de bunlara dattildir. | H | Postaya vâdettiğim mektubları yazabil- mek için katlandığım küılîeı. fedakârlık mertebesindedir. Zira Pariste, benim 0o- muzlarıma yüklenen vazife, Tekirdağli Hüseyinin sırtma binen mes'uliyetten bi- le ağır oldu. Çünkü buradaki organiza- törlerle çarpışmak, dünyantı en zorlu pehlivanlarını altetmekten bile güç!.. Onlar, güreş minderlerini, bir varyete sahnesi, ve güreşçileri de tıpkı birer var. yete aktörü gibi görüyorlar. Bu yüzden de; ellerine düşen pehlivan- İarı, birkaç yüz frank mukabilinde, di- lecikleri şekilde aynatmak istiyorlar. Bu arzularıne râm olmuyan sporculara da, azami müşkülâtı çıkarıyorlar. Müşkülât çıkarabilmek için, ellerinde her türlü imkân da var: Hemen bütün reklâm vasıtaları elle. rinde. Sermaye ellerinde, Hemen bütün pehlivanlar, ve hemen bütün müsabaka salonları ellerinde. Bu vaziyette bulunan insanlarla uğraşmanın zorluklarmı tak- dir etmekte güçlük çekmezsiniz sanırım. Ben buraya gelir gelmez, onlarla ev- velâ dostça anlaşmak istedim. Fakat yap- tıkları toklifler, bizim gayelerimize uy- madığı için, bu arzumda muvaffak ola- madım. Bunun üzerine taarruza geçmek mecburiyetinde kaldım. O zaman bittabi iş Tekirdağlı Hüseyine düştü. Hüseyin, kendisile görüşmeye gelen Fransız gaze- tocileri vasıtasile, Fransada bulunan bü- tün ağır sıklet profesyonel pehlivanlara meydan okudu. Mevcud pehlivanlardan birçokları, bu meydan okuyuşa hiç kulak asmadılar, Fakat içlerinden bazıları da, Tekirdağlı ile güreşmeye hazır olduklarını bildir- mek cesaretini gösterdiler, Tekirdağlı ile güreşmeye razı olduk- larını bildiren pehlivanlar arasıhda he- pinizin tanıdığınız meşhur Vandervald, Litvanya şampiyonu Passmann, Gürcü Kulaz ve Mehmed Arif var... Diğer bazı pehlivanlar da: — Biz, Tekirdağlı ile güreşmeye razı olduklarımı bildiren bu pehlivanları yen- miş güreşçileriz. Binaenaleyh, Tekirdağlı evvelâ onları yensin. Sonra bizira karşı- mıza gelsin! Onların bu iddiaları, ilk bakışta haklı gürülüyor. Fakat hakikatte, bu iddiada bulunan pehlivanlar arasında, isimlerini yazdığım güreşçilerden fazla üstün olan- lar yok! Maamafih, biz, bu şartı kabül etmek mecbüriyetinde kaldık, İlk güreş Pas- mann'la, ikinel müsabaka Mehmed Arifle yapılacak. Üçüncü güreşin, güreşmeye razı olan pehlivanlardan hangisile nere- de, ve ne zaman yapılacağını şimdiden tesbit etmedik. Çünkü o zamana kadar, meşhur dünya şampiyonu Şikatm, veya şimdi Amerikada bulunan Strengil Lu- izin Parise gelmeleri ihtimali var. Şübhe yok ki, bütün dünyata tanınmış olan bu pehlivan'/rdan biristle karşılaş- mak, Tekirdağlıya daha geniş ve daha şerefli bir şöhre' temin edebilir. Şikat, bundan bir müddet evvel Pa. riste imiş. Şimdi de Avrupada bulunuyor. Çok yakında Parise geleceğini de söylü- yorlar, Gene rivayetlere bakılırsa, Şikat ta, up- kı Tekirdağlı gibi, buradaki bütün pehli. vanlara meydan okumuş ve Deglan gibi, Dankolof gibi ünvan sahibi güreşçiler, Şi- katla güreşmeye razı olmamışlar ve Şikat, gene gazeteciler vasıtasile, efirari» saydı- ı bu pehlivanlara hakaretler savurarak Paristen ayrılmış. Bu vaziyetten, yani profesyonel bir peh Hvan olan Şikatın, dalavereli güreşlere girmeyişinden ve organizatörlerle anlaş- maya yanaşmayıp ta, meydan okumasın- dan belli ki, idman üzerinde bulunmakta- dır. Yani kendisine iyice güvenmektedir. Bu hesabca, yakında tekrar Parise dö- nerse, Tekirdağlı, en zorlu rakiblerinden birisile kapışmış olacaktır. Tekirdağlı, tâ İstarbuldanberi, Danko- lofla emelinde idi. Buraya ge- Hir gelmez ilk işimiz de, onun peşine düş- mek oldu. Fakat mazlesef, aksi bir tesa- düf, bizi bu emelden şimdilik mahrum biraktı. Zira ötedaenberi, Çtede beride Türk pehlivanlarına meydan okuyan bu Bulgar güreşçisi, ciğerlerinden rahatsız bulunuyormuş. Tükirdağlı Hüseyin şe- refine, Senmişel caddesinde, —meşhur Lanje gazinosunda mükellef bir ziyafet| Bu vesile ile Atatürke, veren Türk talebeleri: üseyi ile grşmeğ yalnız 3 pehlivan razı Paris (Husust) — Emin olun ki, s““ı?alg dö Sporda güreşmişti. oldll' ' B onun bu rahatsızlığı, ciğeri liğk b yüreğindendir. Tekirdağlının B” a çarenin yüreğine dokundu.» Bu çok samimi geçen ziyafet ,ğ; da, Türk talebelerinin Teurdll:':’ terdikleri mübabbeti — tasvir gel Hepsi de, sevimli şampiyonlarının * — ne titriyorlar, ikide birde: iç — Aman Tekirdağlı... Sakın siga' j me... ) Tekirdağlı, sakın içki M * Kabilinden nasihatlerde bulunuyf” B ) İar!... ğ İçlerinde, Tekirdağimın lâdını seyen bir baba şefkatile OK — Bunların sayesinde buradâ ; edeceğiz biz! CA Diyenler var... Bazıları, paraca biraz sıkıntıda 'Ğ Hesablı davranmış olanlar, parsif , lanların güreşe girmelerini temin * — ceklermiş: HS <— Biz orada ne kadar kalabalık ' sak, ne kadar alkışlıyabilirsek di * yabancı bir yerde olduğunu © d nutur...> diyorlar. 4i Tekirdağlı Hüseyin, Latvanya #j yönile yapacağı güreşten ziyade, med Arifle. yapacağı müsabakâyi müyor, h Mehmed AÂrifin, Pariste, M." şampiyonu» ünvanile güreşel, Jâ Bankof adında bir Bulgar pehliya! İ duğunu hepiniz hatırlarsınız. l Tekirdağlı: eh — Ben, diyor, ona Türkiye şaPF ” ogu — nün nasıl olduğunu y ön dakikada temizlemezsem, EyfE e si başıma yıkılsın! ı' Fakat Tekirdağlının bu derin f den, ve bu kat'? niyetinden şimdilik © — setmezseniz iyi olur. A Çünkü, bu güreşten zateni ı;ek""“/ Ş gar pehlivanını büsbütün ürküt B'* Ş ve kâçırmamız muhtemeldir. O ©7 gl ona, müstahak olduğu dersi bir 4" Öğr vermek fırsatından ve zevkinde? | rüm kalmış olutuz. ) y Yarın size yazacağım diğet WM fi bumda, bu Bulgar güreşçisi — MHÜiR — dâaha fazla malümat vaemıkl—:wf Ş tubumla Tekirdağlının Pariste V ge ğim resimlerini de yelt y ;; yorum! Rıdvon N İspanya dalıîlî harbi gene kıîlğ, Barselon 17 (AA.) — Cumhü m,ı ler, âsilerin geçen hafta zarfırıdü ’ ileri harekette bulundukları cebti, yın gelerinde mukabi! hücuma Cumhuriyet kıtaatı Sierra işgal etmişlerdir. Campilla de Lergüa bölgesinde ». huriyetçiler Sierra de” Arguallaiff ö Sierra Santa ve La Nava ; tetmişlerdir. Bütün mıvdlmw Işgal eden hükümetçiler âsi bu cebhenin istikrarını tehlikeli * gek tehdid eden muhtelif noktalardaf —— Amerikal Ü* İspanyada harb eden Nev;ı’rk 17 (AA) — İspanyl ei ğ Kümetçiler tarafında harbetti! buraya dönen 18 Ameri! pasaportları alınmıştır. W şimdiki halde hükümetçiler M daha üç bin Amerikalının vi u.'., olduğunu söylemiştir. . . LA Denizli vilâyet ... Meclisi açıldı Denizli 17 (Husust) — VilâySt M meclisi, vali Ekrem açıldı. Riyâset divanı ve mi leri intihabatı yapıldıktarı ,Jİ kat'i hesabına ve 1937 yılmın büdce tatbikatına ald vulyv“:_ v mesi kâfi görülerek ittifakla di. Geliri, 580618 lira olarak 1938 büdeesinin lâyihası da rildi. setine, queküveml . B çekildi. «— O, diyorlar, daha yirmi gün evvel, İrine tazim telgrafları çe