Servet Yoksa aşk mı? Fransada sinema san'atkârları ara- sında çok cazib bir anket yapılmış ve kendilerine şu sual irad edilmiştir: «— Dünyada en kıymetli şey: Güzel- Ek mi? Aşk mı? Servet mi? Yoksa şe- Tef mi?» San'atkârların vermiş oldukları ce- yabları aşağıya yazıyoruz, Fransız san'atkârları arasında mü- bim bir mevki işgal eden Jean Gal- Tand'ın cevabı: — Sualiniz zarif ve ince... Fakat çap- raşık... Çünkü bu saydığınız şeyleri a- yırmak kabil değildir doğrusu. 1 — Servetsiz; aşksız; güzelliksiz «şe- ref» mi? İmkânsız bir şey... 2 — Servetsiz, aşksız güzelik... O da imkânsız.., 3 — Açşk ve güzellik olmayınca « Ta» mı? O da imkânsız ve neye yarar Elde kalan yalnız «aşk» tır. O halde «yaşasın açşk!...» diyelim... Française Rosay'ın cevabı: — Bence... «Yaşamak» için elzem o- fan şey yalnız ve yalnız «esıhhate tir. Böyle olunca... Neye aşka, güzelliğe, Şşan ve şerefe birer mevki vereyim? Başta gelen daima «sıhhat» tir... Sıhhati yerinde olan bir adamın ü- zerinde üzüntülerin, kederlerin çok te- siri olamaz. «Sıhhat» insana «enikbin- Hik» hissini bahşeder, Bu hisse malik 0- lanlar her şeye galebe çalarlar. Hâdisa- t neş'e ile karşılamak, fütür götürme- mek «sıhhat» ile kaimdir... Sıhhati yerinde olmıyan bir adamda güzellik olur mu? O adam aşkı, şerefi düşünebilir mi? Para ,servet, ikinci mevkii işgal eder bence, Çünkü sıhhat, para ile kaimdir. Gelelim «aşk »a.. Yaşlılığımdan dola- yı söylemiyorum. Gençliğimdenberi hür düşünen bir kadınım. «Aşk» güzel bir şeydir. Yaman bir kuvvettir. Fakat| bu «yaman kuvvet» servetsiz yaşıyabi- Hir mi? «Açk» daima paraya mağlüb ol- miuştur. «Aşk» 1 hayalperesilere, şair- Jere; güzelliği, tabiaten güzel olanlara; şerefi ise ölmüş adamlara bırakalım... Bizi meşgul edecek nesne yalnız «ha- yat» olmalıdır... | Gabhy Morlay'ın cevabı: 3 | Size kısaca ve sıra itibarile cevab ve- Hiyorum: j | — Servet, 2 — Şeref, 3 — Aşk,| 4 — Güzellik. Jacgueline Delubac'ın cevabı: —- Samimi olması şartile «<aşkır ter- cih ederim. İlâhi bir kuvvettir. Bu kuvvete karşı durmak mümkün değil- dir. Servet de iyi bir şeydir. Fakat aşk- $1z servet; neye yarar? Henri Garat diyor ki: — Şunu kabul eylemek lâzım geli- yor ki; yavaş yavaş «servete aşka ta- bakküm etmeğe başlamıştır. Zamanın Pençleri bir kıza yahud bir genç kadı- na «ilânmıaşk» ederlerken diğer taraftan da «Acaba ne kadar parası var?» diye Güzellik mi? Gençlik mi? mi? Yeni dilber Fransız yıldız larından Michâle Morgan düşünüyorlar. Güzellik, bunu kadınla- ra sorunuz... Şeref, bunu kim istemez ki... Marcelle Chantal diyor ki: — Dünyada en kıymetli şey <aşke tir. Üzerimden eksik olmamasını dilediğim şey gene <aşk» tır. Hayatta yapayalnız kalmak.. yapayalnız kocamaktan daha sztırablı bir şey tasavvur edilebilir mi? Güzellik. Seven bir adama sevgilisinin daim2 güzel göründüğü unutulur mu hiç? Sevgili datma güzel görükür. i ) Mariç Beli Servet!... Bu kelime çok «sert» geli- yor. «Biraz para» bulunsun kâfidir... Aşkın, hakikf aşkın ender olduğu söy- lenir. İşte onun içindir ki saşk» O ka;- dar kıymetlidir. Marie Bell'in cevabı: — Aşk... Aşk... Aşk... İşte Windsor Dükü,.. Anna Bellâ'nın cevabı: — Aşka inandım, kazandım... Başka bir diyeceğim yok... Jean Murat'ın cevabı: — Ben de aşka inandım... Kazan- dım... Ne diyeyim artık?... Şöhreti günden güne arlan güzel Edwige Fevillere diyor ki: — Gençlikte güzellik ve aşk, orta yaşlarda servet, sonra da şeref... Lisette Lauvin'in cevabı: — Bu hususta kat'i bir şey söylene - mez, Herkesin telâkkisi değişir. Ben, evvelemirde aşkı tercih ederim, Saf ve temiz bir aşkı, Güzelliğin aşkta pek büyük bir tesiri olamaz. Sevmek ve se- vilmek için mutlaka güzel olunması şart değildir. Madeleine Ozeray'ın cevabı: — Aşk ve güzellikk Ne güzel keli- meler.. Servet, şeref... Ne cazib isim- ler... Ben bir san'atkârım. Binaenaleyh bu bakımdan fikrimi söyliyeceğim: San'at- kâr evvelemirde sırf asan'atine» âşık olmalıdır. San'atkârım gayesi eşeref ka- zanmaktır.». Şeref kazandıktan sonra zervete, refaha kavuşur, Her san'atkâr böyle düşünür. San'atkâr olmasaydım vize hemen (Aşk ve güzellik) der çı- kardım.., Vietor Francen'in cevabı: — Bu suali bana sormağa çok geç kaldınız. Hem senelerce geç kaldınız. Şimdi artık aşkı ve güzelliği seyretmek ile iktifa ediyorum. Aşk ilâhi bir şey- dir ama servet ondan da daha kuvvet- Hidir. Servete karşı durabilen var mıdır acaba? Varsa kaç kişidir? Şeref,.. He- pimizin varmak istediğimiz bir gaye... Anna Neagle İngiliz Kralı önünde (Kraliçe Viktorya) yı oynadı Meşhur İngiliz yıldızı Anna Neagle geçenlerde (Kraliçe Viktorya) adında muazzam bir film çevirmiştir. Kııliçe' Viktorya rolünü yapan bu San'atkâr pek büyük bir muvaffakiyet kazanmış- tır. Bunu haber alan ve filmi seyreden İngiltere kral ve kraliçesi filmin bazı sahnelerini müvacehelerinde oynamar sınt Anna Noagle'den rica etmiştir. Bunun üzerine, kânunuevvelin 16 sın- da bu yıldız Drury Lane'deki tiyatroda istenilen sahneleri oynamıştır. 4092 saat makyaj yapan yıldız 4092 saat makyaj yapan yıldızın kim olduğunu tahmin edebilir misiniz?... Bunu size söyliyelim: Bu eyıldız> «Greta Garboö» dur (Greta Garbo) makyajını bizzat ya- par ve makyajını yaptığı sırada kimse- nin dairesine gelmesini istemez. Her iş günü saat (6) dan (8) e ve akşam (8) den (9) a kadar makyajı ile uğ - raşır... Haollywood'da — bulunduğundanberi tam 22 film -çevirmiş olduğuna nazaran (Greta Garbo) nun şimdiye kadar ay- masının başında 4092 saat geçirdiği tesbit edilmiştir. Gaby Morlay h el Çanakkale muharebel? Boğazları elde etmek için yapılan bütün le;d: her noktada kat'i bir surette akamete uğra l Yazan : Vinston Church —H a İngilterenin harb esnasındaki kabi - nesine dahil bulunan meşhur siyaset a - damı Winston Churehli, İngiliz gazete « lerinde hatıralarını — neşretmektedir. Bu meyanda Çanakkale muharebelerini — de anlatmıştır. Bizim büyük Çanakkale za -| ferini ne şekilde kazandığımız hepimizce malâmdur. Winston Cburohil'in — maka- lesini sarf bu muharebeler - ve bu zafer hakkında o zaman İngilterenin mukad - deratına hükmeden — simalardan — birinin ne düşündüğünü anlatmak maksadile ko- yoüyorurz. Makalenin ikinci kasmını aşağıda bu- lacaksınız. Bir hafta önceden, her gece, yeni tak- viye kıtaatı Anzac sınırlarında toplanmış, 6 ağustos tarihine kadar orada gizlen- mişlerdi. Bu suretle General Birduvod'un kuvvetleri 37 bin nefer ve 72 topa iblâğ edilmişti. Aysız bir gecenin zifiri karanlığında 16 bin asker, iki saf halinde Anzac mev- ziinin solundan harekete geçti, sessizce bir mil kadar sahil boyunda ilerled:, sonra sağlarına Udönerek Sarıbayırın, mukadderatı taayyün edecek olan tepe- Jerine bücuma başladılar, Bu vazifeye memur edilmiş olan kuv- vetler, ikj mevkii elde ettiler, pişdar kıtaatı karanlıkta Türklerin öncüleri, ça- hlar, çırpılar ve kayalarla çarpışmakta devam ettiler. Sir Hamiltön, şafakla beraber, Avus. tralya ve İngiliz kıtaatının pişdarlarını Sarıbayır tepelerinde bulacağı ümidinde idi, Fakat şafak sökünce, kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldı: Gecenin yarattı- Bi güçlükler, toprağın suubeti, ve Türk müfrezelerinin emsalsiz bir şecaatle can- siparane mukavemetleri yüzünden bu yolun ancak yi undan biraz fazlasının kat'edilmiş olduğu anlaşıldı. Askerler yorgun düşmüşlerdi. T/B a- guüstos gecesi de yeniden hücuma geçil. meğe karar verildi. Sir Hamilton General von Sanders'e görü sabahından evvel, mukabil bit vukua gelmesinin imkân yoktu, 7 ağustos sabahı, İngiliz 066 radaki vaziyetini ise açık bİF terdi. Büyük Armada (İngilif tün körfezi doldurmuştu. ’I_B!” Tİş rı tarıyor ve asker kütlele KiŞOİ dalgalar halinde sahile Ç toplanıyorlardı. y j v * Uzakta, şimalde 'Türkiyetif , kolordusunu teşkil eden 7 nei livalar, daha henüz hareket€ Maamafih, o gün öğleden duya kumanda eden generâl iki fırkanın, Anafartanın deflerine vardıklarını bildi 4| Si Fakat bu karar kursakta kaldı. Top-| Bunun üzerine General rak vaziyetinin ve' tedarikât — azlığının | gustos sabahı Anafarta nvı’:y mrt bir hücum yapılmasını emz tos sabahı, daha gün ıgırm"’ı binerek 'bu hücumun yapıladil gitti. 7 nci fırkadan bir erk rastladı. Erkânıharb - zabiti ileri öncü mevkiü aradığını V€ kanın çok geride olduğunu VE bir taarruz yapılmasının im ğunu bildirdi. General fon Sanders 16 ** nun hâlâ hareket sahasına öğrendi. Kumandanını çağıl't! Ö lerin yorgun olmaları yü: 'hd;:g ancak ayın 9 unda yapılabilef ” ladı. 5i Boş ümidlerle aldatılmış b | fena halde hiddetlenen gen©t' yi danı azletti ve Osmanlı imP*” f nun mukaddoratını, evvelce 5 sinden bahsettirmiş, o zam İ h&lâ bahsettiren bir zabite m eyledi. “Bu zabit - Mustifiiğ (Paşa) 1di. Sanders kitabında şöyle * *— Anafartadaki bütün kuV” mandasını, önceleri 19 uncu * manda eden' Mustafa Kemal ve teslim ettim,.» Şimdi gözlerimizi Anzaclaf? bayıra çevirelim. 8 ağustosta müdhiş Bir m! ladı ve üç gün hiç durmada p Gece, bir müddet için bu V6 | mayı durdurdu. Bu arada, fi kuvvetleri mütemadiyen viye ettiler. 9 ağustos sahahı muharet? detile yeniden başladı. o:d;' yenin işe yarıyan her topu, iş 10 ağustos sabahı, 12 bin fakat zaptedilememişti. relim; Ş M Ayni zamanda da, Limat Üj kanadlarını gerince, 9 uncu Ü madan evvel ve sonra müdl rinin yarısını vurulmuş buldu * 9 ağustos sabahı, şafak tarafından emredilen mukab? (Devamı 11 inci say) * yarattığı güçlükler böyle bir — teşkilâtı vücude getirmek imkânmnı veremedi. Üs- telik, Türklerce hücumun istikameti ve mahiyeti anlaşılmış bulunuyordu. İşte tam bu sırada, bu noktada Suvla körfezine doğru hareket etmeliycik. 11 inci iva arkazında 15 inci liva olduğu balde bu en karânlık gecede körfeze doğ- ru ilerliyordu. Gece yarısına iki saat kala, 11 inci li. vanın 3 fırkası sahile yetişmişti. Şafağa doğru da 15 inci liva, sahile, Lalababa civarına yetişti ve tektük obüs ateşleri altında askerlerini karaya çıkarmaya başladı. Saat 8 e doğru, li inci livanın, 13 ta- büru ve iki sahra bataryası ve himaye eden gemiler hepsi faaliyete geçmişlerdi. Onuncu liva da sür'atle arkadan yetişi- yordu. Onuncu liya, gün ilerleyince 20 bin askere baliğ olmuş ve karaya çıktık- Jarı noktadan 1800 Türk asker; ile çarpı şa çarpışa suyun bol olduğu — mevkile işgal etmek için ancak 3 mil ilerlemiş« lerdi. Karaya çıkmış olan kuvvetlerin hepsi böyle yapacaklarına, ya Lalababa ciya- tında maksadsız beklemişler, veyahul da Çukulata dağına hücuma geçmeden eyvvel, Tuzgölü civarında kumlu sahilde beş mil bir yürüyüş yapmışlardı. Genç askerleri susuzluk ve yorgünlük harab etmişti. Çukulata dağlarını aldık- ları zaman da akşam çoktan olmuştu. Gece, orduları daha yorgun bir halde fakat ilk hedef elde edilmiş alarak koy- nuna aldı. Suvla körfezinde ilk 24 saat böyle geçmişti. 6 ağustos akşamı, sahra” telefanları, Geliboludaki karargâhında bulunan Ge- neral Liman von Sanderse harbin başla- mış olduğu haberini ulaştırdı. 7 nci ve sekizinci Türk fırkalarına Bolayırdan Suvla körfezine hemen ha- reket etmelerini ve Asya cihetinde -bu- Junan bütün kuvvetlerin de Geliboluya geçmelerini emretti, Bir kere daha, her- hangi bir yeni karaya çıkışa kolay bir hedef olabilecek olan Asya ve can alacak Bolayır hatlarını, muhafazasız bırakmak mecburiyetinde kalmıştı. 'T nci Türk fırkası, 3.40 da ve 12 fınıhl" A " at | / ” i de 8.30 da yürüyüşe başlamaları emirle- rini almışlardı. Het iki fırka Bolayır ci- varından Cezire boayunca, cenuba doğru bu kanlı boğuşmayı kızıştırd ge) T hiş tepeler kızıl alevler için' Şimdi de Suvla körfezini !jf kuvvetleri “ilerlemeğe başli ol iCİ başladı. Gece harb meydaniPilğil uzanan iki yoldan hareket ettiler.