6 Şubat 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

6 Şubat 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

« Son Posta , nın — Bana mektub var mı? — Hayır efendim. Jimmi dört gündür uyanır uyanmaz, ©- fel garsonuna hep aynı suali goruyor, ve aynı cevabı alıyordu. Cebinde ancak iki Hrüsı kalmıştı. Kendisini mektubla tâ İngütereden Holandaya çağıran Ameri- kalı maden sahibinden yarına kadar bir haber çÇıkmazsa bu yabancı memlekette boş parasız kalacaktı. Yakışıklı, çalışkan, zeki bir gençti, Dünyanın hemen her yanını dolaşmış, hirçok işlere girmiş, çıkmıştı. Fakat tali Ş, SOR zi siz kalmiş- lada bir hariciyeci olan amca- u. O da birçok wvab verme- nlarda tL Holan sından £ mektublar mişti. Günün birinde tanımadığı bir Ameri- den şöyle bir mektub almışlı: «Dünya seyahatine - çıkıyorum. Bir kâtibe ihtiyacım var. Sizi methettiler. Ayda yüz dolarla işe başlamayı kabul e- diyorsanız derhal beni «Lahey» de ( ) elclinde bulunuz.» Jimmi bore harc edip bu uzun yolculu. Ga lâzım olan parayı bulmuştu, İstenilen otele ind. Fakat işte aradan dört gün geçtiği balde ne bir gelen vardı, ne de bir habor, na müsbet bir kalı madoen sahibin. * O gece geç vakit penceresinden dışarıyı seyrederken tuhaf bir şey gözüne çarptı. Uzun boylu bir genç erkek otelin bahçe- sini bitişik bahçeden ayıran duvarın Ö- nünde durmuş, bir şeyler araştırıyordu. Yandaki ev pek muhteşemdi. - Sah'bleri şimdiye kadar hiç görünmemişlerdi. Pan- turlar daima kapalıydı. Ama bu gece bahçede ince ve çok güzel bir genç kız, elindeki bastona dayanarak dolaşıyordu. Arada duvar olduğu için bu iki genç bir- birlerini göremiyorlardı tabil. — Yalnız genç kız bir ara erkeğin ayak seslerini daydu, ürktü ve hemen eve girdi. Adam biç oralarda değildi. Jimmi yatağına gi- yerken-bile 6 hâlâ aynı duvarın önünde bir Şeyler hesablıyordu. Fakat delikanlı- Bun aklı onda değil, güzel genç kızda idi. * Ertesi gün yemek salonuna inince Jim- Mi masanın üstünde kendinden evyel ye- fmek yiyen müşterinin unuttuğu bir ingi- lüzce gazete buldu. İngiltereden ayrılali ğız yalnız gözlerile Jimmi'den yardım is- | hiç ingilizce gazete okuyamamıştı. Şöy- tedi, hiç ses çıkaramadı. Çünkü; iki es-| le bir göz gezdird Merikalı maden sa » şans! Gazeta; A- an (-1.) nin ü yazıyordu. Beş gündür otelciye biriken borcu ötel- sokup çıkardı. Parmaklarına geçirdiği | de bir iş görmek suretile ödemekten baş- ka çare kalmamıştı. Otel sahibi bu tekl A kabul etti. O günden itibacren Jimmi o- tada garsonluğa başladı, Çünkü; otelde başka açık vazife yoktu. * Müşterilerden ikisi dâha n akşam dik- katini çekti. Biri yaşl bür adam, öbüri ——— — *Son Posta,, nın edebi tıknaz, başı saçsız kuru elli, geniş omuzlu, Elinde şamdan merdive koyu esmer bir genç. O gece aşağı bal- konda onların, kimse anlamasın diye a- rabca şöyle konuştuklarını duydu: — Artık ayağı iyileşmiş. Sütcünün oğ- luna para verip öğrendim. Belki yarın yola çıkar. Bu geceyi kaçırmamalıyız. Korku, tereddüd istemez. Hemen işini bitirivermeli. Jimmi seyahatlerinde yarım yamalak arabca da öğrenmişti. Bu sözler ona bü- yük bir merak oldu. Ne bahçede, ne de balkonda bu iki adamdan başka kimseler yoktu. Hemen bahçeden mutfağa girdi, Yemek salonunu geçti. Balkona çıktı. Yaşlı adam hâlâ orada idi. Genç ortalar- |da yoktu. Yemek salanundan geçmeden |bir yere gidemezdi. Halbuki; Jimmi ge- Tirken onu görememişti. O halde...... Yan bahçeden acı bir kadın feryadı duyuldu. Ve birdenbire kısıldı. Jimmi bahçeye koşmak istedi, Ayağına bir çel- me takıldı. Yüzül n yuvarlandı, fakat kendini çabuk topladı. Duvara tırmanıt- ken de birinin bacaklarına asılıp çektiği- ni duydu, tekmeleyip kurtuldu, öbür bah- çeye atladı. Orada dün akşamki genç kız- la e&mer erkek boğuşuyorlardı. Genç kı- zın yüzü, erkeğin arkası dönüktü. Kızca- mer, kuru el boğazını sıkıyordu. Jimmi herifin yakaşına sarıldı, geri çekti. Es- mer adam kızı biraktı. Bir elini cebine Ku 3.ven munakkak ki indiğ: ba: çı darmadağın edebilirdi. Fakat, Jimmiye saldıracakken birdenbire yuvarlan- dı. Genç kiz tam vaktinde bastonile onun ayağına bir çelme takmıştı. Başı hızla duvara çarpan cüni yere baygın düştü. Jimmi onun gevşiyen elinden kurşunlu eldiveni çıkardı, aldı. Kızla birlikte eve girdiler. Kapıyı kilidlediler. Salonda romanı: 58 -Bir Ge nç Kızın Romanı ü açtığım vakit ken- dimi yatağımda bulmıyayım mı? Ter- den yorganım, yastığım — sırsıklam ol- muştu — Â.. rüya mıydı anlatlığın hikâye? Biz de sahici bir vak'a gibi dinliyorduk, — Geçmiş olsun oğlum,., Allah sana başka korkulu rüyalar göstermesin. Şimdi biz Yeniköye yaklaşıp senin #urtuluşun şerefine mükemmel bir ban yo yapalım . Beş dakika sonra genç vücudlar de- Dizde yanyana, balıklar gibi yüzüyor- lardı. Kırmı: y nda parlıyarak batıp çıkıyor, çıplak kolları suları kucaklıya- rak yarıyor, nesş'eli, çılgın kahkahalar birbirine karışıyordu. Selma yorgun vüçudünü yaktığı anda başını Üzücü düşüncelerin de aktığını duymuştu. Şimdiye kadar de- nİze girmekte ihmal ettiği için kendisi- ne k.sdı. — İzmirde ara sıra banyo yapardım, sulara bı- içinde kaynaşan sularla beraber | y H Muazzex Tahsin Berkand İstanbula geleliberi bu güzel deniz runu bir kenarda bıraktığıma hata etmişim. Bunun iyiliğini bugün anlıyo- jaum. Ilık sular sinirlerimi — yatıştırdı. jBundan sonra hergün banyo yapaca- |ğam artık... Bu kararla Perihana seslendi: — Perihan, ister misin bundan sonra seninle hergün denize girelim. 1 olur Selma, İlerde yüzen Fatma da bunu İşitmiş- ti. — Ben de sizinle gelirim çocuklar, — Âlâ; üçümüz bir arada bir gün Flotyaya, bir gün Kalamışa, bir gün Adalara gider, hem banyo yapmış olu- ruz, hem de eğleniriz. Genç kızların aralarında konuştukla- rını duyan Muzaffer bunu' fırsat bil- di — Ben de gelirim... Kavalyeye ihti- ınız yok mu? Selma birdenbire telâşlanmıştı. Ar- kadaşlarının söylemelerine sıra bırak- madan hemen cevab verdi; — Aramıza erkek almıyacağız Mu- SON FPOSTA KARANLIKTAKİ OTOMOBİL İngilizceden çeviren: Neyyir mleri yavaş yavaş öndi. genç kız bitkin bir halde bir divana uzan- dı ve anlattı: — Bu ev benimdir, Bu ve daha birçok- ları... Kuzenimle bu yüzden uzun boylu davalarımız oldu. Ben kazandım. İki gün sonra mahkemede imza verirsem bütün İmallarıma sahib olacağım. Vermezsem hepsi ona kalacak. Bunun için bana müd- hiş bir tuzak hazırlıyacağını esasen tah- min ediyordum. Fakat dava bitinceye ka- dar bü şehirde kalmiya mecburdum. Ya- İnımda ihtiyar bir hizmeteiden başka kim. se yok. Onu da bü gece oğlu ağır hasta di« ye çağırdılar. Demek bir hile imiş. Üst me saldıran adamı kuzenim para ile tut- muş olacak. — Mesele bitmiş sayılamaz. Gidip ben her tarafı bir dolaşayım. Bakalım câni e. ve nereden girmiş? Jimmmi ayağı ağrıyan güzel kızı kuca- fında yatak odasına çikardı. Elinde şamdan merdivenleri yavaş ş indi, Tam son basamaklara gelince mum nağılsa kayıp aşağı yuvarlandı. Ö dakika merdiven başındaki kapının hızla kapandığını ve arkasından zürgülendi duydü. Kibriti mutlakta unutmuştu. di dönse kapı kapalıydı İster istemez bodruma indi. ya kadar bir şeyler - göremcedi. Acaba. haydudların biri, ikisi kendisinden evvel bur erdi de Üstüne mi atı- lacaklardı?” Nefes bile almıya korkuyor- du. Aradan bir zaman geçti. Ne kadar bilmiyordu. İhtimal birkaç dakika, belk! |de saat... Heyecan ona vakti unut- | Birdenbire merdiven başında sert bir ses duyuldu. — Çık yukarı, hırsız herif! Kaçacak yer yoktu. Çaresız emre bo- İyun eğdi, » ven başında oteldeki tık- Inaı ve esimer iki haydudla otel sahibi ve dört polis ellerinde elektrik fenerleri e- nu bekliyorlardı. Devamı 13 üincü sayfada ya gizlenm | zaffer... Kavalyelik rolünü kışın salon- Jarda bizi dansa davet ederek yapar- sın. Yarı şaka, yarı ciddi bir sesle söyle- ven bu sözler Muzafferi pek müteessir etmişti. Bu duygusunu göstermemek i- çim hemen suya daldı ve tâ ilerden çı- karak Mithatın yanına giltli. Bir saat sonra bisikletlerine binmiş- ler, lekrar yola düzülmüşlerdi. Hepsi- nin üzerine bütün günün yorgunluğu çökmüş gibi ayrı ayrı gidiyorlar, tek tük ve kesik cümlelerle konuşuyorla: d r- Asfalt yoldan yokuş yukarı tırma- narken Selma gene Muzafferi düşünü- yordu: Zavallı çocuk, işte 6 günden sonra, sırf ötekisinden intikam almak ve onu Jdüşüzmemek için Muzafferle yakından alâkadar olarak önunla gezmeğe baş- iamadım mı? Ötekisinden İntikam al- mak için.. evet... Ve bunda biraz mu- vaffak olduğumu da zannediyorum. Geçen gün okuma salonunda bizi Mu- zafferle başbaşa gördüğü vakit rengi- rin yemyeşil olduğunu gözlerimle gör- düm. Ondan evvel de bir gün, ben Mu- zafferle konuşurken onun para vermek için vezneye doğru ilerlediğini gördü- ğüm vakit, Fikri efendiye: — Biraz kasada oturunuz, benim işim Gözleri karanlığa alışınca- | İnebolu elmal usulile tasnif gpnece İnebotu ( Husust ) — Mintakamızda meb- zülen yetişen elmalarımızın ecnebi memleket- lerde sürüm ve rağbetini arttırmak için ya- pılmazı faydalı tasnif ve anbalaj usul ve for- mülünün alâkalılara yayımı ve elmalarımızın kalite ve İstihsalâtı hakkında bam tedkik - lerde bulunmak Üzere, mütehassıs — doktor Bade, Türkofis müsteşarlarından Zeki, İs- tanbul Tümer şirketi müdürü —Rahmiden müteşekkil üç kişilik bir heyet şehrimize gel- Güer. Halkeyi salonuna toplanılan elma müs 'tahsll ve Ihracatcılarına bu heyet farafın- İdan. elma Ihiacatında tasnif ve amhalajın et mühim bir noktâ olup en muvafik for- mülün de Amerikan usulü standardize yap- İmak olduğu izah edildi ve dokter Bade bu- rada yaptırdığı elma tusnif tezgi merikan usulü ile bir sandık elmanin nasil ve kaç kısına tasnif edildiğini ve bundan sonra da küçük sandıklar içine islif vaziye- tini müteaddid defalar gösterdi ve anlatlı. Kima ihracatının artırılması ve diş piyasa « larda ecnebi mallarına rekabet edebilmesi çin yegâne çarenin, ufak sandıklar içinde tasnif ve ambalajlarının usule muvafık şe- kilde yapılarak İhracatta bulunmaları mec- buriyetinde oldukları elma ihracatcılarına bildirildi. | Eima ihracatcıları uzun senelerdenberi 50- 60 ve daha büyük kilçoluk sandıklar içinde İbastt bir taanifle yapılan Ihracattaki hata - İtarını anlamış bulunuyorlar. Doktar Bade ve arkadaşları Ticaret oda- sından on senelik iç ve diş pazarlara ilhira - catı gösterir istatistikler ve umuml istihsa- tât hakkında malümat aldılar. Bu istatistik- terle de sabit olduğu üzere İnebolu elma ih- racatında önemli bir mevki almaktadır. Ay- ni zamanda elma cinsleri uzun yollara mü- tehammildir. İstihsal mikdarı vasatis! senevi yedi- sekiz milyon kilo arasındadır. İhraca elverişli ol- mayıp istihsalâtının en aşağı yarısını teşkil eden ufak, pedeli elmaların da kurutularak ziyanına meydan verilmemesi hususu da dü- şünülmekte olduğundan İneboluda bir elma | kurutma fabrikas! kurulması da muhtemel- dir, Mütehassıslar bu yolda elmalarımızın Hstihsal mevkileri ve mikdarları üzerinde tedkiklerde bulundular, Bu mütehaasış heyet Rizeye gilmek Üsere şehrimizden ayrıldılar. Fındık. piyasaları 'Trabaon (Hususi) — Son günlerde fındık piyasaları durgun devam etmektedir. Bu yüzden müstahsi! malını saklamak imkânını bulamadığından ve 'stokçuların da banka emrinde bulunan fındıklarını - bankanın em- ri üzerine salışa Çıkafmaları hasebile piyâ- ada A-| arı 'Amenşğ salar daha ziyade düşmektedir. İ/f dan kalkan bir Alman vapuruna zarfında 12 bin çuval iç fındık _'1 tir. İç fındıklar fop Trabzon 39 / dar borsada satılmaktadır. Busüüf "g muhammen reköltenin üçte tedst tWtf miştir. Emette tütün - istihsali » Emet (Hususl) — Geçen yıl Ki .ı' tün ekmişlerdi. Elde edtlen — tÜtÜN (Üğ #ulünün Pge tütünlerine fatk olduğ TÜ g 14 edilmiştir. MA ı gelmel alştir. in, gelecek yıllaf Halkın ler tarafından e olduğundan tütün al büu yüzden sıkıntı ç ası ve / 1 slım Ve tavassut etmesi beklenmektedir. Samsunda Tütün satışli Samsun (Hususi) — Yenidet Çıkan alıcılar tütün piyasasının mesine sebeb olmuşlardır. Demet Çılmış gibidir. Maden ve civarı Mi demetin kilosu 250-275 kuruş tılmaktadır. Satıcılar malların! ğ piyasaya — çıkarmakta, — alıcılar istekle mübayeaya devam etmeriedif 4 bir ay içinde bütün tütünlerin -'"/ stok mal kalmıyacağı kuvvetle maüktadır, Orduda iki ev V bir çocuk yandı Ordu (Hususi) — Burada yukü hâallelerden birisinde bir yangıt V ( bu — övle — bitişiğindeki büyük F yanmış, burada bir — çocuk ;j narak can vermiştir. Ateş wîllrd’ samanlıktan çıkmış, birdenbire P# at evdekl kadın bayılmış, komşulafri ” fından müşkülâtla kurtarılabili kat kadını kurtaranlar içeride Ççocuğu bulunduğunu — farkı n onu kurtaramamışlardır. A gcan evin bitişiğindeki yağlı yük eve sirayet edince valı Barlff w lediye reisi derhal yangın ye 9 muşlar ve talimat vererek l::’ ziyade büyümesine mâni C| / Çocuğun yanışı büyük bir Jdırmıştır. dttt Baş, dış, nezle, grip, romatizma ve bülün ağrılarınız! f keser. Diyerek ona yaklaşmadığım için hid- detinden çeneleri titriyerek, selâm ver- meden ve bana bakmadan yanımdan geçib gittiğini görmedim mi? Fakat et- rafında geçen şeylerden haberi olma- |dan beni bir gölge gibi takib eden ve |beni çok ciddi ve derin bir aşkla seven Muzaffere de acımıyor değilim, Ona karşı slan duygumda hattâ acımaktan daha fazla bir şey de var sanırım: Ona Pinanıyorum.. ona güveniyorum. Bu hislerim belki bir gün bana «<evet» de- ’x!:rlwı—k ve onunla bir yuva kuracağım. O kadar yorgun ve yalnızım ki... Galata rıhtımında İzmirden gelecek vapuru beklerken Selma sabırsızlanı- yordu — Beklemenin ateşten bir gömlek ol- düuğuünü söyliyen eskilerin hakkı var- mış. Dündenberi Emeli göreceğim diye işim içime sığmadığı için işte vapur sa- atinden evvel buraya geldim, Rıhtım üzerinde sinirli adımlarla a- şağı yukarı dolaşıyor ve kendisini et. raftaki geliş ve gidişle meşgul etmeğe çalışıyordu. Şurada bir kadın küçük çocuğunu e- Bnden tutmuş, arkası duvara dayalı, özleri dalgın, denize bakıyor, — Anne, babam saat kaçta gelecek? — Neredeyse vapur gelir öğlum; bi- Yaz dahâ sabret. Bumu söylerken asıl sabırsızlananın İcabında günd3 üç kaşa alınabilir. kendisi olduğunu ne kadar yor! Gözleri her saniye koli Ü A aâtte... Beride iki genç kız, kölkolâ i b&,ğ' — Yolcu geçirmesini ve hiç sevmem. Günlerce Jur. e ;!' — Ben alıştım artik... is y gün Adaya gidecek çisanı ağlMü mızlanırdım. - Sik sik yolculük ç ğım için artık bu sahneler bafâ Miyor. 4 İki hamal, bir tahta sandik , oturmuş, konuşuyortlar, ği '.İ — Bakalım bu sefer bize İ$ r — Açıkgöz davranmak İ # * * bakmalı; yoksa dünkü y bayli Bavda eçi gh — Yağma yok; artık akıl! ra hasretmeğe çalışıyordu; da ds . Nihayet & madı; parmaklığa yaslanar «& ala / na Emel dan onun son mektubunu örselenmiş kâğıdları tekraf başladı: «Selmacığım; ça «Mes'uduni., çok mes'ud K Arkali

Bu sayıdan diğer sayfalar: