. 8 Sayia SON POSYTA İkincikânun 7 T Romanyadan sonra Macaristan ( - KA P İ. A " faşist olmıya doğru gidiyor Sİ Yazan: Rusçadan çeviren gae GA E L AR N . 1ye! Mark Yefetol H Alaz (Baştarafı 1 tnel sayfada) «Biz, kendi mezhebimizder olf Nazi namzedi Laszlo Endre, hatır ve ha-|larla, ötekilerden daha kolay- #T | Kumral saçlı genç kız, dişleri arasın- , yale gelmiyen büyük bir ekseriyet ka- | diyorlar ve Macar gazeteleriltii dan yere tükürerek: zandı. Böyle bir ekseriyeli hiç kimse|lari bunu açıktan açığa da SÖNÜE | — Sen daha çocuksun!. dedi. beklemiyordu. —“Macaristanda — merkez | Bu hâdiseleri yeni gören Frs! İsak titredi ve kıpkırmızı kesildi, O, kuvvetini temsil eden bugünkü hükü- | lâşa düştüler. Bütün merkezl *i eski kovboylardan kumral saçtı Maks'a met, sağın da, solun da bütün müfrit ha- | Avrupanın yavaş yavaş euır';_ âdeta tapınırdı. Fakat buna rağmen bu: reketlerine karşı şiddetli tedbirler al-| tığını hissetmekten gelen bü «Sen daha çocuksun!» sözü oma pek do- mıştı. Bu tedbirler o kadar sıkı idi ki, ge- | sız değildir; fakat, ne çare ki, BT kundu.. bu söz ne demekti?. Maks ona çen sonbaharda Budapeştede kaldığım | bir telâştır. vi bunu niçin söylemişti?. İsak'ın tek başı- beş on gün esnasında, hükümetin Alman | Macaristan, bugün hâlâ, S0 A na kaplanlara karşı gidemeyişine mi tel- tebaasından olan birçok insanları mem- | lâhlanmak hakkından mahtrum ” , mih etmek istemişti.. leketten çıkmıya davet ettiğin: ve bun- | lekettir. Her tarafı budanıp P Fakat ne olursa olsun, hangi maksadla ların da birer birer çıkmakta oldukları- | edilmiş olan Macarlık, sel 5' söylesin Maks'ın bu sözü İsak'ın nı görmüştüm. Aralarında bazı tanıdı- | hiçbir davasını dinletecek Kü F a gitmişti.. | |pin va Narilikle değli, siyanetle dahi-a- | madı. O bu vaziyette Tken, G İsak arkasımı Maks'a döndü ve kitabı- lâkaları bulunmadığını yakınen bildiğim | sinden daha beter bir halde bi nı okumağa devam etti bir takim insanlar bile, bu umumi tedbi- | manya, sırf Fransanın him! «.Uyuyan ormanın koyu yeşillikleri a- re karşı boyunlarını eğip Macaristandan | ler Alman milletinin başına B g) rasından sessiz adımlarla büyük bir kap- çıkıyorlardı. * |o gündenberi de Almanyı Üi Jan çıktı. Yırtıcı hayvan insan kokusunu Bu kadar sıkı tedbirlere rağmen Ma- | manya oldu. Önlerinde bu misf | almıştı. caristanın en büyük ve en mühim vilâ- | Macarlar, elbet onun yolundaf ü Halbuki zavallı Elen'in hiçbir şeyden yetinde - Koamitat Macarcada — vilâyet | heves edeceklerdi; bugünkü #4 baberi yoktu. O, kendisini tehdid eden makamına kullanılır - bir Nazi namze- | terir ki Macaristan bu yolâ #i bu büyük tehlikeden habersiz yürüyor- Keşki yanımda olmasaydı. O zeman ben de bu hele gelmezdim. Kapleni görür | dinin bu kadar büyük bir ekseriyet ka- | Hitler iktidar mevkine gelmf'i du.. Elen kaplanı takib ettiğini zannedi- görmez bayıldı zanması ve arkasından müntehiblerin | vel, Almanyada sosyal dem0 yordu. Halbuki kaplan onun peşinde idi.» İsaktan mâda, galiba kimse inanmıyor- İşi hayvan delikanlının üstünü başını | büyük nümayişler yapmaları, elbet mer- | vaziyette idiseler bugün de İsak daha fazla devam edemedi. Kitab- | du.. Geniş kenarlı kovboy şapkası, kovboy | yırtmış olacaktı. Kolhoz köylüleri, Mak- | kezi Avrupanın bugünlerde en mühim |hükümetinin vaziyeti odur. la beraber gözlerini de kapadı ve zaval- kuşağı, kovboy pantolonları velhasıl bü- |sı kucakta attan indirdiler.. onu bir top| hâdisesi olarak telâkki edilmeğe lâyıktır. * af İ Elenin halini gözleri önünde canlan- | tüm bunları İsak'ı âdeta teshir ediyorlar- | gibi havaya atıp tutmağa başladılar. — | Hattâ bu namzedin Amiral Horty'ye de | — Macaristandaki bu hareket. 4| dırmağa çalıştı. d Maks, zorlukla köylülerin elinden kur- nisbeti olduğu söylenmektedir. Demek ki | işlerinin yeni bir kalıba dökiülr '_. Bu esnada kapı açıldı. Odaya, buz gibi | Maks'la İsak'ın bulundukları kolhoz | tularak kendini evin içine attı.. Kültt hakıtından Almanyaya: - sudıki | Yağılda. bulunduğunu biri k: v bir esinti ile beraber, gocuklu ve keçe | mıntakasında pek çok kaplan vardı. Ci-| Ölü kaplan, kocaman bir halı gibi kı- | Poğlanmış olan Macaristanda da Nazi | bat eder; çok yakın zamanlardöl b çizmeli bir hayal girdi. var köylüler bunları ara sıra avlarlardı.. |zağın içinde yatıyordu. Ditka'nın üzerin- hareketi kuwe(lennşışth. o _hd" kuv- | Avrupa kı.îndır.n".en ehemmi 4 Şi Gi derin, Telet Gekik : de kocaman bir keçe vardı. Genç kız ke- | Yetlenmiştir ki bugün Macaristanda de- settirccektir. Ron_sınyıdıkı sob () zz EELEŞ A SÜİ t * mlar Kaşış | Mokrasi prensiplerine sadık olan matbu- |lerden ve Macaristandaki — DU zavallı Elenin manzaram gözleri önün- | — yakat umulmadık netieeler yalnız hi- | SEYİ Üzerinden atarak doğruldu. Kiza | aa are a eee a Pa e aa aa İ adan sonra, © ni yeti g den kaybolmuş, yerine acı bir hakikat | Kavelerd Di GA 7 |yüzü ve elleri, Maksın damalı kovboy (4b ân O E AAA reEm l —— kaim olmuştu. iyelerde değil, haşatta da olur. Bir ak- gömleğile bağlanmıştı. İsak, Ditkanm 'hu sadakatleri de demokrasiye olan mu- |metlere doğru inkişafına y l Fi Ce 2 şam Makla Ditka, kolhozdan epeyce u- lâ dikk. Her halde | "tbbetlerinden ziyade fazla milli olma- |için garb demokrasisi tedbir â'ö| k sak, odaya giren gocuklu ve keçe Çiz- | »K bir mesafedeki değirmenlere gi'—wş-'np“n ç KAZLNA GAREREORĞ FŞ aai İları imkânı bulunmamasından Nazi ha- İde, sadece kendi 'çinde n B v meli kıza döndü: - 5 v | bir hayli kan kaybetmiş olacaktı.. Ona e- a a K n z .d z K tiler.. Sabahleyin erken dönmeleri lâzım- / ,, e A zsizce kı .| reketlerine karşı kendilerini ancak bu | meşgüldür. i y — Ditka, dedi, hiç olmazsa ismini de- | dı PARE yatta. BöYÜEEO Todn b .i müdafaa edebileniklerine dahink y : lğclıî'îıî'ıgn:ı::w(; Sonra bu kle: çı:.ı—. SK ae Si GRTÜZ E*-::::ı':' çevirmiş, kızın tnişini "’"d""'ğnuıumdın Ti ee Parti guürubu yarın m*' | y | Genç ve güzel bir kızın İ'yen bir gürültü ile uyandı. İki kat pen-| K TEARE j | * İ n : bütün inceliklerini, tenasübünü mahve- | cerelerin arasından bile ağızlarda d;îılı- İşak büyük bir ""'*f"ı.': A | Demek oluyor ki, Macaristanda da Fa- bir mpll'lh 'aPİ"’ D den şeyler... Sen iyi bir kolhaz kızısın!. İ çan Maks ve Ditka isimlerini pekâlâ a-| —- Nânl oldu da kendini kaplana kap. | (ç, Ve Nazist hareket ilerliyor. Belki de (Baştarafı 7 inek sey ft NU Fakat bu kıyafetinle insana bulantı ve- | yürdedebiliyordu. Bu arada, sık sık, «kap, | cin1. İyi ki Maks yanında idi, dedi. (p omanyadan sonra, Macatistan da ayni | O Sünkü Meclin ruznames#f (ğL riyorsun!. İzme IAf da göçiyond — Keşki yanımda olmasaydı!. O zaman harekete dahil olacak, belki de bu iş ya- | MtVZular arasında İstanbul Tr h Maks da İsak'ın fikrine iştirak etti: İsak da sırtına bir gocuk geçirerek so- | VON de bu hale gelmezdim, Kaplanı görür | kında tahakkuk edecek! ketinden alınan paraların Si ç — Kız dediğin bir şür gibi, bir hayal | kağa fırladı. Birçok köylü, kolhoz bekei- | Kanmer bayıldı. B;: ğ:*’":' öldürünceye | “Orta yerdeki alâmetler ehemmiyetsiz | Fİhin imarına tahsisine dair T gibi olmalıdır.. onun kıyafeti... sinin etrafını almışlar, onun, bilmem ka- | » 4f Vç ayıma BAD ESREAİC SçiN |değildir. Bahsettiğim bu intihabdan baş- hası ile Halk Bankası ve halk İ Ditka, Maksın sözünü keserek: çat Üzln, salattiğe bi geği>dinliyöler kendimi parçalattım.. neyse, bu ona ders (, ( y birçok hareketler göze çarpıyor. | TtfIN sermayeleri hakkındaki M P , — Maks, gevezeliği bırak, dedi. İsak is- | dı. olur. Bir daha ıele:v daha dikkatli, ve Meselâ, Romanyada müfrit vardır. S v mimi beğenmiyor.. sen kıyafetimi beğen- | — Bekcinin anlattığına göre geceleyin | * cesur davranır!. öndü, ga VZ #ümrenin iktidar mevküne gelişine | “ g —a miyorsun!.. Benim de sizin hâlleriniz, si- |orman korucusu kendisine telefon etmiş | — İ*35 yıldırımla vurulmuşa döndü. Ba- | karşı, Romanya ile aralarında görülecek veç denizaltı ge n zin kitablarınız hiç hoşuma gitmiyor.. | Değirmenden gelmekte olan Maks'la Dit- | ©Mi önüne eğerek evin içine girdi. Maks | pek çok milli hesabları bulunduğuna ka-| — Stokholm 15 (A.A.) — B ğ daima hayal peşindesinizi. kayı gördüğünü söylemiş.. Maks, kızağı | ©Yafetini değiştiriyordu. İsak, ilk defa |ni olan Macarlar hiç telâş göstermediler. |tonluk yeni bir İsveç denizalt " ) 1 Ditka ile Maks, her vakitki gibi müma- | çeken atların birinin üzerinde imiş.. kı-| “iATak onun Kovboy elbisesinden başka | Macar Nazileri, hatlâ —memnundurlar! | denize indirilmiştir. ü kaşa ederek odadan çıktılar.. zağın içinde de, vurulmuş bir kaplanla bir elbise giydiğini görüyordu. ——— — .- — — — < Ditka, Yahudi kolhozunun «kocakarts- | Ditka yanyana yatıyorlarmış.. Bir an için Maksın «Sen daha çocuk- | | sı idi.. kolhozda onun ismi böyle idi.. genç | — Maks kaplan öldürmüş!. sun!'» sözünü hatırladı. Kelimelerin. üs- g 4 kız ziraat işlerinde, kolhoz işlerinde âde- | — Bu haber, yıldırım sür'atile kolhoz için- | TÜNde durarak: İ : ta mütehassısdı.. bu kolhoza haricden gel- | de yayıldı. — Ben seni hakikaten kovboy zannedi- | miş birçok insanlara ziraat işlerini öğre- | İsak hemen evin içine koştu. Saçlarımı | Yotdum, dedi. Meğer sen bir korkaktan ı ten bu genç kızdı. Amerikadan yeni hic- | taradı. Boyun bağını taktı, Sırtına daha | btska bir şey değilmişsin! B ret eden Maks ile İsak da Ditkanın tale- beleri idiler.. Maks Amerikada iken kovboy olduğu- nu söylerdi.. bütün gayesi bir kaplan öl- dürmekti. Fakat Maksın bu sözlerine, Buraya gelmekle beni ne ka- dar sevindireceğinizi bilseniz seyahat külfetlerine katlanmayı bile çok gör- mezdiniz. «Sizi bekler ve ellerinizi sevgiyle ö- perim halacığım » * Sinemadan çıklığı vakit havada bo- Bucu bir sıkıntı vardı, Kendi kendisine: — Framvaya binecek yerde ağır ağır yürüyerek giderim... dedi. Beyoğlundaki mağazaların camekân- larını seyrede ede Tünele vardığı vakit akşam olmağa başlamıştı. Köprü başın- da iki üç damla yağmur yüzüne tatlı bir serinlik getirdi. — Hafif bir nisan yağmurundan bir şey çıkmaz, Arkamdaki manto biraz ince ama koşa koşa Eminönüne kadar giderim. Fakat birkaç adım yürüdükten son- ra Karaköyde tramvaya binmemekle “Son Posta ,nın edebi romanı: 37 ? ) Bir Genç Kızın Romanı uygun bir şey giydi ve gene sokağa çık. &. Bu arada kızak dae gelmişti. Maksın göcuğu altından çıplak teni görünüyor- du. Her halde kaplanla boğuşurken, vah- YARINKİ NÜSHAMIZDA: Sucuk yaparım ha Nakleden: İbrahim Hoyi | Ancak o zaman rahat söyliyecek kuvveti olduğunu tanıdı. nefes alarak söz kendinde bulabildi. — Yağmurun bu kadar çabuk boşa- nacağını tahmin edememiştim efendim. Islak ayaklarına ve üstünden akarak Muazzez Tahsin Berkand | otomobilin halısına damlıyan sulara, ni artırarak kovalardan boşanan bir su halini almıştı. Selma, başını önüne eğerek koşmak istedikce, nefesinin kesildiğini ve etek- lerinden akan yağmurun adımlarını a- ğırlaştırdığını düyuyordu. Köprünün yaya kaldırımları bir de- re halini almıştı. Bu derenin suları is- karpinlerinin içine dolarak çamurlu bir yoldan yalmayak geçiyormuş Kibi her adım atışında onu - sinirlendiriyordu. O koştukca, Eminönü de ileriye doğru kaçarak uzaklaşıyor gibiydi. Birdenbire kaldırımın önünde bir o- temobil durdu. Aynı saniyede kulağı- nın dibinde: — Geliniz hanımefendi! Diyen bir sesle birlikte kolundan tu- tularak otormobile doğru sürüklendiğini duydu. — Bu havada Köprüden geçmek ne büyük ihtiyatsızlık! Selma yorgunluktan nefesi kesilerek yanındakinin yüzüne bakınca kendisi- yüzünde aşikâr bir sıkıntı ile bakıyar- du, — Siz fena halde ıslanmyşsımız hanım efendi. Arkanızdan mantonuzu çıkarıp benim pardesüme sarınınız. ve şoföre adresinizi söyleyiniz, yoksa bir zatür- reeye yakalanmanız yüzde yüz muhak- kaktır. Hem bunları söylüyor, hem de alel- acele arkasından pardesüsünü çıkar- yordu. Yüzünde o kadar emniyet veren ve yardıma muhtaç bir çocuğun imda- dına koşan bir büyük adam hali vardı ki Selma bilâihtiyar mantosunu çıkara- rak onun pardesüsüne büründü., Soğuk ton içinin titrediğini, dişlerinin kitlen- diğini duyuyor ve büyük bir kabahat işlemiş bir çocuk gibi yanındakinin yü- züne bakamıyordu. — Adresinizi söyleyiniz. küçük ha- nım , Genç kız tiklim tiklim - dolu geçen tramvaylara ümidsiz gözlerle baktıktan sonra dişleri birbirine çarparak söyle- Baş, dış, nezle, grip, romatizma va bütün ağrılarınız! keser. İcabında günde üç kaşa alınabilir. y | efendi; ilk tramvay istasyonunda beni| Ertesi sabah hafif bir ateşl€ yi bırakınız. — Tekrar soğuğa çıkarsanız donarsı- | bir zaman olsa, yatağından Ç nız. Otomobille çabuk gideriz; adresi-|disini tembelliğe bırakarak nizi söyleyiniz. detli bir baş ağrısile uyanmı$t, K ğunu dinlendirirdi; fakat bug*' ) Bu seste titizleşmemek için kuvvet| Ayna karşısında giyinirkelk Öj sarfeden bir adamın soraki süküneti|suna çalışırken ve evden kütül vardı . doğru giderken kendi kendi: — Sultanahmedde oturuyorum efen-|nü düşünüyordu: «Bakalım * 'f dim. Evin kapısında arabadan inerken eli- ni kendisine yardım eden adama uzattı:| ği bir adamın kendi benimle konuşacak ve sıhhat” cak mi?» Aylardanberi uzaktan çok "gi tile ahha — Beni çok sıkıcı ve belki de biraz | olması ihtimali Selmayı sevifit tehlikeli bir vaziyetten kurtardığınız için size nasıl teşekkür edeceğimi bile- miyorum efendim. O dakikaya kadar ağır ve biraz da| Kat ne kadar kudretli ve ne7# bagi sinirli gibi duran otomobil sahibi, yü- zünde geniş bir gülümseme ile Selma- nın elini sıktı: — Bu benim borcumdu hanım efen- di, Siz hasta olursanız memleket güzel|Th N€ yapacağımı düşünemi bir kütüphanedensve kıymetli bir ar - gî': onun- perdesüsüne tistten mahrum kalır. Bu seste dost ve sıcak bir ahenk var- dı ve Selma e gece sabaha kadar, her uyanışmda kendisini bir otomobilde, yüzüne tatlı tatlı bakan bir çift mavi gözün. karşısında zannederek titrediği- ni duydu ve yorganını omuzlarına doğ- tiyordu. 4 — Bana ne tatlı baktı. mavi U gözlerimin içinde eriyor sand desi altında insana istediğini mütahakkim hali var! Beni tutub otomobile sürüklemesi şek kadar sür'atle oldu ve N€ Bir gün evvelki sahne, bir filmi gibi önünden tekrar Boynuna eşarpını bağlarken | yeni bir şey keşfetmiş gibi &* — Onun hoşuma giden bİF biraz dağınık fakat akıllı nuşurken ve düşünürken 180" onlar ? | di: ru çekmek istiyen elleri sert kumaşlı M büyük bir ihtiyatsızlık ettiğini anladı.|ne yardım eden adamın İsviçreye yapı- — Sizi işinizden alıkaymıyayım bey|bir paltonun yakasını aradı. Yağmur sıklaşmış, her saniye kuvvetie|lan mühim kitab siparişini veren bey İ vodt. G e e ll e ü