I"Sı?h —I_—;Hldiğdu Karşısımda SOĞUĞ »— Elintizar, eşeddü minennar.. Dediler.. fakat ben sevgilimi randevu- laştığımız yerde üç saat beklediğim hal- | de gene bir türlü ısınamadım. * Ben havanın soğuğunu, insanın soğu- ğuna tercih edenlerdenim. * Kışın sıcağa bayılırım ama, soğukluğa ne kışın, ne de yazın tahammülüm vardır. Bu mevsimde iki şey güzeldir. Mangalda fıkır fıikir tikırdayan çorba tenceresile, insanın karşısında fıkır fıkır fıkırdamasını bilen güzel bir kadın! da geri kalmış! ferin Tadyatörü sobaya — Ya sen, dedi, sen de kendini ileri bir şey mi sanıyorsun? * Şimdi herkes: — Kış kış! Diyor.. acaba bu: — Kışt kıştlar soğuğu kovmak için mi? * Hastalanmış, yatıyordum.. doktor geldi. * | — Soğuk almışım! Dedi. Güldüm: — Sen de çok tuhaf insansın Gdoktor, dedim, ben hiç para verir de onu alır mi- yım.. me işime yarıyacak!.. . Soğuk bu yıl kibarlaşmış; fırtınanın &- rabasıma binip geldi. * Soğuğun yaptığı tesir, korkunun yaptı- | ği tesirin ayni imiş: Her ikisi de insanı | titretiyor. | * Ne fena ev aahibleriyiz.. bize misafir gelen soğuğu; odunla karşılıyoruz. | * | Çocuk, annesine söyledi: . Babam, barometre gene düştü, de- » SON POSTA İKADIN Bluz - modası Sabah bluzları, öğleden sonra bluzları ve tuvalet bluzları mişti. Ben gittim baktım.. düşmen yerinde duruyordu. Babam yalancı çı masın diye, olduğu yerden aldım. Taşlı- | Ba attım. Kırıldı. * Harflerin en soğuğu «R> olsa | Çünkü: «Poyraz, bora, fırtına, kar, yağmur, çamur, ıhlamur, kürek, kalorifer, kömür.» | Gibi soğuğu hatırlatan bütün kelime- lere girmiş. İsmet Hulüsi L Bunları biliy Göz kırpmamak müsabakasını lıaîarıın genç kız KA Amerikada yapı- . lan Cgm ? — kırpmamak müsa- )ı, J bakasında birinci- Maryan Kürtis ka- zanmış ve 2500 Jli- ralık mükâfatı al- mıştır. Bu kadın 25 saat göz kapak- uvaffak olmuştur. larını kırpmamıya m * Amerikada bir senede boşananların sayısı 1934 — senesinde bütün Amerikada 17.000 kişi karıla- rından ayrılmıştır. Bunların 6000 ta- nesi, karılarına ve- recekleri tazmina- tı ödiyemedikleri için hapse atılmış- lardır. Zilede bir mezbaha yapıldı Niksar (Hususi) — Nüfusu on yedi binden fazla olan Zileye son sistem bir. mezbaha yapılmıştır. Bu mezbaha için on bin liradan fazla para harcanmıştır. Mezbahanın yolu bozuktur. Yolun dü - zeltilmesi çalışkan kaymakam Zihni Aksoydan istenmektedir. Aileyi yıkan Sır.. Kadın yaptığı bir hatayı kocasına Hiraf etmeli mi? Bir okuyucum bana bu suali soruyor. Ayaspaşadan müste. ar bir isim ile mektub yollıyan bu ka- din okuyucumun anlattığı hikâye kı- sadır. Diyor ki: — Yazın Büyükderede bir genç er- kekle tanışmıştım. Bu tanışıklık beni ahlâkın müsaade etmiyeceği bir yola sürükledi, istemiye istemiye sonuna kadar gittim. Bu münasebet bütün bir (yaz sürdü ve o sırada İstanbul haricin. de bulunan kocamın avdeti ile hitam buldu. Şimdi vicdan azabı içindeyim. Ha- yatımın ilk lekesi olan o gence arasıra tesadüf etmesem bhâdiseyi belki unuta- cağım, fakat maalesef hiç beklemedi- ğim zamanlarda karşıma çıkıyor, ya. ramı tazeliyor. Yavaş yavaş kocamın yüzüne baka- bir — gözleri| liği Nevyorklu Mis or mu idiniz? —| | Dünyada üçasır zarfında 1700 muharebe yapılmış Bir istatistik me- raklısı, son üç asır cereyan e- muharebele- bilânçosu- , yapmayı kur- | " muş. Bu üç yüz se- < ne içinde cereyan eden muharebele- rin sayısı tamam 1700 tanedir. Bu hesaba göre, sene başına beş muharebe isabet etmektedir. Bu müddet zarfında, en fazla muharebe eden memleketlerden Fransa başta geliyor. İkincilik Avustur. |yaya düşüyor, üçüncülük de İngiltereye. Ondan sonra sırasile Türkiye, İlalya, Rusya, Felemenk, Prusya ve İspanya gel- mektedir. Yüz sene muharebesi müstes- Tna, en uzun harb rekoru Türkiye ile Ve- nediklilere aiddir. Bu mücadele $5 sene sürmüştür. En kısa harb rekoru da gene Türkiyeye aiddir. Çünkü 1897 de Yuna- nistanı bir ayda mağlüb ve sulh istemiye icbar etmiştir. Sındırgı elektriğe kavuşuyor Sındırgı (Hususi) — Belediye, kasa- baya elektrik yaptırmak üzere faaliye- te geçmiş, santral için lâzım gelen mal- zemeyi ve direkleri temin etmiş, 13656 Bira da tahsisat ayırmıştır. Bu iş bir müteâhhide ihale edilir e- dilmez inşaat başlıyacak ve tesisat altı ay içerisinde tamamlanacaktır. | j içinde den rin bir nu maz oldum, kendisine her şeyi anlatıp bu müşterek hayata nihayet vermeyi düşünüyorum, Ne dersiniz?» * Kadın kocasından ayrılmayı düşün- mekte baklıdır. Eğer çocuğu yoksa bu tasavvuru tasvib ederim. Hatalı yolda ilk adımı atmıştır, ikinciyi, üçüncüyü de atacaktır. Uçurumun kenarında du- rabilmesine ihtimal verilemez, erkeği de birlikte sürüklemesinde mana yok- tur. Fakat kocasından ayrılsın veya ay- rılmasın, hatayı değil, cinayeti —ona söylemeyi doğru bulmuyorum. Kaba- hatli olan kadındır, eğer söylediği gibi bir vicdan azabı karşısındaysa cezanın yükünden bir kısmını hiç kabahati ol- mıyan erkeğe yüklemek haksızlık olur. Bu, erkeğin erkeklik izzetinefsinde öy- le bir yaradır ki kolaylıkla iltiyam * bulmaz, bilinmiyen sefaletlerin ıztıra- bi hafif olur, bırakınız, saadetini mev- cud farzetsin. TEYZE gerek, | Bir bluzu değiştirmekle bütün bir ta- kımı dcğlştirmrk mümkündür. Bunun için bluzun biçimini, kumaşını seçerken günlük hayatınızın ihtiyaçlarını göz önü- ne almalısınız. Yaptığınız bluz neye ya- rıyacak, nerelere giyilecektir? Sabahle. Wyın şöyle bir sokağa çıkarken mi, işe gi- derken mi, evde mi, vizite için mi, gece- leyin mi, akşam mı? Bütün bu yer ve saatlere göre b'uzun şekli ve cinsi değişir. Sabah bluzları: Yani saat 9 dan öğleye kadar hangi bluzları giymeli? Fanileden, yıkanır, kalın krepten veya örgü bluzlar. Bu bluzlarda aranılan şey yalnız rahat- lıktır. Kolay giyilmeli, mümkün olduğu | kadar sade ve düz biçimli olmalı, yıkana- | bilmetidir. Ayni bluzlar, çalışan kadın- lar için de pek pratiktir. Önden düğmeli, kapalı yakalı, et üzerine çıkan düz |veya kareli kumaştan bir bluz tam bu tarz sayılır. Çalışan kadınlar için daha zi- yade koyu renkleri intihab etmelidirler. Etekle bir renkte bluz ayni zamanda bü- tün-bir rob tesirini de yapar. Fakat hiç bir zaman bu bluzu siyah yapmayınız. Çalışmak gibi bir mecburiyetiniz. yoksa koyu renklere de heves etmeyiniz. Öğleden saat (4) e kadar giyilecek bluzlar: Bu türlü bluzlar evde ve dışarıda he- men bütün gün giyilebilirler, Tayyör ce- keti gibi sıkı ve vücude uydurulan bluz - ceketler bu nevidendir. Düz, dik bir ya- ka, düz tayyör kolları, etekleri jile önü gibi sivri açık, geniş, kabarık omuzlar, Daha ziyade erkek tarzını andıran bir biçim. Bunları dradan ve draya benzer ku- maşlardan yapmak, parlak düğmeler dik- mek pek iyi olur, Meselâ: Parlak deriden düğmeler, 'Tuvalet bluzlar: Saat 4 le (7) arasında meselâ bir ziya- rete giderken giyilecek en şık bluz saten veya krepten yapılabilir. Giyenin tipine göre biçimi şomizle veya fantazi meselâ korsajı dropeli olabilir. Yaldızlı; parlak, inci düğmeli bu bluzlara en güzel bir süs olur. Kristal düğmeler de iyi gider, Fakat porselen düğmelere heves etme- melidir. Bunlat daha ziyade pike ve yün- |lülere uyar. Akşamları daha resmi ve daha mühim yerlere kazak veya tünik biçiminde bluz- lar uyar. Bunlar için kullanılacak ku- maşlar lâme veya onun gibi parlak, göz alıcı ve en son kumaşlardan biri olma- lıdır. Bacaksızın maskaralıkları * Paris ucuz mu, pahalı mı?., | sorarsanız, der ki: — Çok pahahlandı!.. Sergi açıldı, her yer yabancılarla doldu, bunlar çok para harcıyorlar, esnaf ta bunu görüp şımarı- |yor, fiatları arttırıyor. Bir yandan frank ta düşüyor, pek çokları, bunu bahane e- dip fiatları yükseltiyor. Hele yabancı memleketlerden gelen eşya gittikçe pa- haya çıkıyor. Ona bağlı, onunla yanyana yürüyen Fransız malları da yükseliyor!.. Yaşamak çok güçleşti!.. * Yabancılara sorsanız, Paris ucuz mu, pahalı mı, onlar bunu hep bir ağızdan kestirip atamazlar. Kimisi Parisin girin- tisini, çıkıntısını kavrıyamamıştır; kav- myacak kadar uzun uzun orada kalma- mıştır; yerlilerden tanıdığı da yoktür. Otellere gider: Pek ucuzunda oturmaya utanır, orta halli olanların hepsi dolu, o- rada da pek güçlükle yer bulabilir; bul- duğu oda için çok para koparmak ister. ler. Gelmişken birkaç kat esvab, birkaç çift ayakkabı ısmarlıyayım, der; orada da aldatırlar. Paris, böylelerine pek pahalı Kimisi de, bundan evvel, bir iki kere daha gelmiş, gitmiştir; tanıdıkları var- dır; mağazaların alışveriş kolaylıklarını bilir. Hangi mevsimde, hangi mallar u- cuzdur, bunları öğrenmiştir; üstelik Fran- sız frangı da düşüktür; hele kendi mem. leketinden çıkarken İngilir lirası üze- rinden döviz alabilmişse Pariş böyleleri için bedava denilecek kadar ucuz yaşa- nabilecek bir yerdirğ Parisliye Fransada, İngilterede insanın en hoşuna giden: Para alışverişidir!.. Geçen ağustos, eylül aylarında frank daha bu kadar düşmemişti. Bir İngiliz hrası bu- gün, galiba 150 franktan fazla tutuyor, o zaman da 135 frank veriyorlardı. İngiliz Hirasını, dünyanın her yerinde olduğu Ribi burada da önünüze gelen dükkünda bozdurabileceğiniz gibi dönerken de, di. yelim ki üzerinizde Fransız frangı kaldı, harcamak istemiyorsunuz, hangi banka- 'ya götürürseniz, bir iki franklık ufak bir * * Frank, dört senedenberi Türk parasına nazaran iki misli ucuzlamıştır. O zaman bir Türk lirası borsa haricinde 10 frank ederken şimdi 20 frank ediyor. Fakat... Pariste eğlenen bir seyyah farkla gene İngiliz lirası alabilirsiniz. Os nun gibi Türk Hirası, İtalyan turist çeke leri, Alman reğister markı, hangi parayı isterseniz, istediğiniz kadar almak kabile dir. Yeter ki paranız olsun!.. Gene © aylarda bizim Türk Hrasmırt karşılığı İstanbul borsasında 20 frank tü» tuyordu; Pariste de on yed!: buçuk franga geçiyordu. 1982 de gene Fransada idim? bir Türk 1 borsada on iki franktı; fâe kat piyasada alışveriş ederken aşa; karı on franga geliyordu. O zamanki ©$> ya fiatlarını bugünkülerle şöyle yanğana getiriyorum; dört senedenberi büyük bit değişiklik yok... Hele bazı eşya büsbütün ucuzlamış. Pahaya çıkanlar da olsa bile çok değil..; Sonra beri yanda bir Türk Mrâsının bugünkü karşılığı, dört sene öne ceye bakınca hemen hemen ikı kat... B& kiden yirmi beş franklık bir mala iki bus çuk Türk İirası verirken, şimdi gene © malı 125, 130 kurüşâ alıyorsunuz. Hele bugünlerde frank büsbütün ucuzladı. İki üç ay evvel bir Türk llrası bizim borsife da 20 frank ederken şimdi 23 franga çıktık Bunları gözönüne getirince Parise pahali denilebilir mi, bilmem. .. Sonra insanın en çok hoşuna giden nolö» talardan birisi de: Girip çıkarken, kağ paranız var, diye soram, sayan olmamasi» dır!. İngilterede de kambiyo işleri sers best ama Büyük Britanya topraklarınd ayak basarken: — Paranız var mı?... Diye sorarlar. Bu: — İngilterede yaşıyacak kadar paranız yar mı? Demektir; gözlerinde. — Sakın buraya, iş aramıya gelmiş ole mMmiyasınız, diyecekmiş gibı bir bakış var” dır. İşsizlerden 0 kadar bıkmışlar ki bi» risi daha gelip orada kendine iş âramıyâ kalkmasın, yerlilerin ekmek parasını bi? yabancı kapmasın diye adetâ çekiniyor- lar; fakat çıkarken çuval dolusu bankndt götürseniz hiç aldıran olmaz.. Yabancı memleketlere gdip te para kazanmak herkesin becerebücceği bir İŞ değildir. Hele bir iki ay orada kalan ihe (Devamı 10 uncu sayfada) ee a ea — — e ğ Acemi nişancılar —LDOÖZ$ZOLAEMM 3