ş YA ! Fransa Hariciye Nazırı Seyahatinden Ne neticeler aldı? Yazan: Muhittin Birgea — arkl! ve Merkezi Avrupada ge- niş bir .âmelif çizen Bay Del- bos Parise avdet ctti. Bol sözlü, biraz da gürültülü bir seyahat olan bu diplomatik turizm, acaba ne netice verdi? Gazetelerde yazılan şeylere, yarı resmi havadis ajanslarının etrafa dağıttıkları haberlere ve fikirlere bakı- | iceler şunlardır: adan, bu memleket- Yugoslavya ve lırsa elde edilen neti 1 — Fransa bak Bey müuhtelif devletler arasında mek ve bu memleketler ara- bertaraf sında kendiliğinden beliren anlaşma te- ma ini kuv mek — veyahud yeni bir takım rnlaşma kareketleri uyan- dırmak gibi hayırlı ». Bu iki neticeden birincisi Fransayı alâ- kadar eder ve ona memnuniyet verir; do- Jayısil2 biz de memnun clabiliriz, çünkü | milletler arasında dostlukların kuwd—. lendirilmesi elbet iyi ve memnuniyetle seyredilecek bir şeydir. İkinci noktaya gelince, Avrupada, birbirlerile on dokuz senedenberi ibtilâf halinde bulunan bir takım memleketler arasında, anlaşma ve sayı değil, sulh seven her memleketi ! mem.nun eder. ) yahati bu tarzda neticeler vermişse bun- Bu bakımdan, eğer Bay Delbosun ıe—ı ı dan daha iyi bir şey tasavvur edilemez. ; a | Fakat, acabı seyahat bu tarzda hayırlı neticeler verdi mi? Evvelâ, birinci neti- ceye bakalım: Varşavada, Pükreşte, Be'gradda yapı- lan temaslar, çerçeve itibarile parlak ol- sa bilo, Fransa ile bu memleketler ara- sındaki münasebetlerin eski tarzda ol- madığım kâli derecede göstermiştir. Ar- tik. ne Lehistan, ne Romanya, ne de Yu- Böslavya, Fransanın kayıdsız ve şartsız dostları değildirler. Hemen hepsi de Fransa ile dostluklarını teyid — etmekle beraber yakın komşularile de — dostluk yapmıya ehemmiyet verdiklerini —açık söylemekten cekinmediler. Bu, Milletler Cemiyeti politikasının iflâsmın tabii bir mneticesidir. Hemen üç memlekette de, sanki ağız birliği edilmiş gibi, aymi söz tekrar edildi. «Evet, dediler; Milletler Cemiyeti müessesesi sulhun muhafazası- nım şartlarından biridir; ancak, başlı bü- şına kifayet eden tek bir şart değildir. Bunun haricinde mahalli Gostluklar, hu- dudiarı bir ve yakın mem'eketler arasın- da da dostluklar yapılma'ıdır.. Bu ses, Fransa ile bu memleketler arasındaki münasebetlerin kuvvetlenmesi değil, bel. ki de zayıflamış bulunması demektir. Es- kiden, bu üç memleketin üçü de Fransız hariciye nazırlarına, sadece şöyle söyler- lerdi: — Evet, Milletler Cemiyetinin kanunla- y ve Fransanın dostluğu ve ittifakı... Biz, ancak bunlara bağlıyız. Bugün ayn! devletler, biz bunlara bağ- lıyız, fakat, bunlara bağlı olmiyanlarla da dostluk yapmayı, sulh için daha ha- yırlı buluyoruz, diyorlar. Dün ile bugün arasında küçük bir <lâkin...» vardır ki burada manasının büyük olduğunu an- lamak güç değildir. * İkinci noktaya gelince, evvelâ, Bay Del- bos'un Berlin istasyonunda Almanya ha- riciye nazırı tarafından se'âmlanmış ol- ması vardır. Bu, iyi bir alâmet olmakla beraber, Almanya ile Fransa arasındaki meselelerin halli için bir asdım bile teşkil edemez, Bu meseleler o kadar derindir ki ayak üstü konuşulmalarına imkân yok- tur. Geniş ufuklu bir politika hareketinin 'nde küçük bir hâdise, geçip giden bir suakika» dır. Diğer memicketler arasındaki anlaşma ve uzlaşma meselelerine gelince, en bü- yük hareket ve hâdise olarak Çekoslo-| vakyada Delbos'un Alman ekalliyetleri | ve parti çeflerile yaptığı teması görüyo- ruz. Sudet Almanlarının haklarını tanı- mak ve Çekoslovakya ile bir taraftan bilhassa Almanların ve sonra Avustur- yanın, Macaristanın ve Lehistanın, ekal. liyet meseleleri itibarile, aralarını —bul- Toak işi, hattâ Çekoslevakyanın varlığını bilhassa, | ihtilâfları | eler. vermiştir. | | dostluk hareketleri uyanması, sade Fran- ; ürselül Resimli Mğkale : Çocuk anı kendisine verilen itiyadların esiri olm ların her âr zincire benzer, insanı Yır, itiyadın gösterdiği 3tikametten başkasına sapmasına mâ- ni olur. r İ Mükâfat kazanan Çok çocuklu bir aile Fransız akademisi bu sene çox çocuklu aile mükâfatını M. Cavalier adında bir adama vermiştir. Bu adamın ayni karı- sından olmak üzere 14 çocuğu — vardır, Çoğtuklarının hepsi de sıhhatli ve iyi ye- tiştirilmiştir. Yukarıdaki vesimde bu 14 çocuğun 12 si görünmekteadir, Bir tayyareye yıldırım isabet etti Evvelki perşembe günü Paristen Kray- dona gitmek Üzere hareket eden İmperial Airgusil tayyaresi Manş denizi üstünden geçerken bir yıldırım sabet etmiştir. Yıl- dırımdan bu büyük tayyarenin — başlıca tolsız tesisatı hasara uğramış, içinde bu-. lunan 27 yolcudan hiç ölrisine bir zarar gelmemiştir. Yolcular arasında Avam kamarası işçi partisi meb'uslarındın Mis Elen Wolik- soh da bulunuyormuş. İngiliz parlâmen- tosunun bu kadın meb'usu arkadaşı ve a. mele partisi lideri Atlee ile birlikte kazıl İspa: gitmişüi. inkât etmeğe kadar gi Çekoslevakya, bu ekal) bahsinde fedakârlığa nazır olduğunu göstermemiş değildir. Fakat, bu fedakârlığın hududu- nu tayine imkân bulmak güçtür. Bir hu- dud vardır ki Çekoslavakya onun ileri sine gidemez, ötekiler de bu hududun ge- risinde kalan Çekoslovakya ile anlaşma- yı kabul edemezler. Şu halde bu ikinci netice de ancak bir «söz ve lüf» neticesidir. * gar, sonra yavaş Yavaş SÖZ ARAS SON POSTA başlar, bu itiyad- ört tarafından çevi- —— a € Kanevi muhafızlar.. Xe Çocuğa muntazam saatte meme emip uyumasından başlı- yarak, her yaptığını suç ta olsa doğru söylemesine varıncıya kadar bütün sahada iyi huylar veriniz, iyi itiyadların gittik- çe kuvvetlenen zinciri ıle bağlı olan insanın döğru yoldan eğri yola sapmıyacağına emin olabilirsiniz. | KEKGÜN BİR FIKAA Muvafık görülmüştür Mahzeni evrak memuru bir müzek- kere yazmıştı; «Mahzeni €vrakta teraküm eden ev. rakı atikanın Uirakıma nrüsaadelerini rica ederim.» : Âmir, asını ü V| <Mahzeni evrakta bulunan evrakı atikanın birer suretlerimin alımıp hif- zedildikten sonra yakılmaları muva- || fek görütmüştür.» Ve yüde ğ ü ğt Kışı ayı gibi uykuda Geçirmeğe karar Veren adam Belgrad civarında Bulbuder ahalisin - den Stefan Gabriloviç alacaklılarından bazılarının borçlarını vermemeleri üze - rine onlardan intikam almak için dört ay müddetle uyumağa karar vörmiştir. Bu karar üzerine evinin kapısına «Beni na « |file rahatsız etmeyiniz. Çok derin uyku- dayım. Martı gelmeden evvel uyan- mıyacağım, Bü kış ayı gibi uyuyaca- |ğim. Bazı kötü adamlar hakkımı yemek istedikleri için böyle hareket etmeğe Mecbur kaldım» diye bir Jevha âsarak içi- he kapanmıştır. İdama mahküm edilen bir köpek bu hükmü temyiz edebilir mi? İdam hükmü giyen bir köpeğin bu hükmü temyiz etmeğe hakkı var mı? Bu mesele İngilterede büyük bir cid- gdiyetle tedkik edilmektedir. Hâkimle - rin fikri muhteliftir. Mesele bir köpek hakkında tehlikeli olduğu ithamile po- lis mahkemesince verilen idam kara - rının Tomson Leyk isminde birisi tara- fından temyiz edilmesile ortaya çıkmış- tır. Köpeğin hakkkını müdafaa eden bu adam başka bir vakit bir köpeğin ida - mına dair verilen kararı sahibi temyiz lederek idam cezasını püebbed küreğe tahvil ettirdiğini ve cezayı da evinden kkerenin altına mütale- Delboas seyahatinin sulh lehinde hiçbir dışarı çıkarmamak üzere köpeğe çek - müsbet neticesi yoktur. Bunun polmadı- |tirdiğii ni anlamak için delil olarak tek bir hâ- 1 tddia etmektedir. Köpek müdafjinin bu temyiz kara - diseye, Fransa büdeesinin harbiye velrını ortaya çıkarması üzerine hâkimler bahriye fasıllarına ilâye edilen milyar-|tereddüde düşerek muvakkaten Seyahatin en müs-|cezasının inlazını tehir ederek meseleyi lara bakmak kâfidir. bet neticesi bu korkunç rakamlardır! idam tedkik etmek üzere karar verilmesini Biuhittin Birgen — İbaşka bir güne talik etmişlerdir. Bir muharrir erkadaşımız bir gece İr şarabda karar kılmışlar. Arkadaşımız anlatıyor: İSTER İSTER İNAN, bitine gitmiş, Yanı başındaki masaya iki kişi gelip oturmuş, liste istemişler. Lısteyi uzun boylu tedkik etmişler, nihayet *Masada aç'ık Xalan lişteye ben de bir göz attım. Şarab kelimesinin hizasında şu rakam yazılı tdi: 700 kuruş. İSTER İ tanbul barlarından | balice daldırmasile İNAN, İSTER — — Sözün Kısası Hüviyet ö!çiîsü< Şapka TÜ Airahk (P E. Talu M ahud gülünç ve maskara fesi atıp ta, bütün medeni insanlar gibi başımıza şapka giydik giyeli, her bi- rimizin hüviyetimizi, seciyemizi, kusur ve meziyetlerimizi yüzde seksen, doksan bir isabetle tayin edebilmek, az çok psi- kolog bır insan ıçin kolay bir iş olmuştur. Bu, fes ve sarık zamanında da vakiğ mümkündü. Koyu siyah renktö, tepesi dar, ağzı geniş fes külhanbeylerini, nar çiçeği, kıpkızıl fes saray hafiyelerini, al- çacık, «Aziziye kalıb» fes muhafazakür- ları, yumuşak, arkasr tasık fes babayani mizacları, katı, Şilik fes züppolari, kalıb- sız fes derboderieri, püskülsüz fes ukalâ- yı, altı Üstü bir; uzun ve mahruti fes Mı- sırlıları belli ederdi. Bugün de, şapka ayni ölçü rolünü ifa eyliyor. İşiniz gücünüz olmadığı bir ak- şam, işlek bir caddeye nazır bir kıraat- hanenin camekânı önünde oturup gelen geçene bakın. Başlarındaki şapkanın ne- vine, cinsine, giyim tarzına, rengine gö- re, her birinin neci, ne ahlâkta, ne mi- zacda, ne kafada olduğunu büyük bir isa- betle tohmin edebilirsiniz. Meselâ şu melon şapkalı, kısa -boylu, traşı uzamış ablak yüzlü, elleri arkasında kavuşmuş glarak, yuvarlana — yuvarlana gelen adam, uzak bir vilâyetten — izinll gelmiş ulak bir memur, yahud ki ikinci sınıf bir avukat, filândır. Onu takib eden, rengi so'muş, buruşuk, kenarları dalgalanmış fötr şapkalı, fakat kıyafetinin d'ğer tarafları oldukça düz- gün adam, gecelik fesinden kalma bir itiyadla, konakladığı haniarda ve oteller. de, şapkasile yatan, Anadolulu bir celep, yahud ki bir zahire tüccarıdır. Kasketini ters giymiş, cübbemsi par- desüsünün eteklerini havalandıraraktan, -| karşıki kaldırımdar. geçen adam hiç şüb- Nil senede iki defa taşar ve bütün ci- var araziyi kaplar. Bilâhare sular çekil- dikten sonra su altında kalan topraklar- dan çok bereketli mahsul alınır. Yukarıdaki resimde, son feyezanda Gizeh ehramı civarının aldığı vaziyeti görüyorsunuz. Bir adam gözünü kör eden karısından ayrılamadı Prag mahkemelerinde çok tuhaf bir boşanma davası görülmüştür. Bir erkek, karısile olan geçimsizliklerinden şikâyet ederek aralarında zuhur eden son kavga- da karısının başına attığı kokmuş yumur- ta ile gözünön birisini kör ettiği cihetle boşanmalarını istemişti. Mahkeme kadımı bir ay hapse mah - küm etmekle beraber erkeğin boşanma talebini reddetmiştir. Meğer bu karı koca 1935 senesinde evlendikleri vakit arala - rmda yaptıkları hususi bir müukavele ile erkek, her ne vakit abdallık yaparsa ka- Tısının başına kokmuş bir yumurta at - masına razı olmuş. Evlendikleri zaman - danberi de bir çok defalar böyle kokmuş yumurtayı başına yemişmiş Mahkeme bu hususi mükavele &hkâmını nazarı dik - kate aldığı için evlenirken erkeğin tı - Bir şişe şarab azami beş bardak, 700 kuruş. Bu müdhiş pahalılığın sebebini sordum. Bana: — Bunda tamamen haklı aeğilsiniz, dediler, Çünkü bu bir şişe şarabe yedi lira fiat konmazsa bar idare çdilemez. Bili. yorsunuz vergiler oğırdır. Sonra burada çalışan kadınları, numara yapan artistleri hesaba katarsanız, bu kabarık yekün ancak müşterinin cebine müessese sahibinin elini biraz lâu- İNANMA! zasile kabul ettiği bir şartı boşarimıya se. beb tutmamıştır. Bugünkü gençler yeşil gözlüleri beğeniyorlar Bungünün delikanlıları daha ziyade yeşil gözlülerden hoşlarıyorlarmış. Nev- yorkda beş yüz kişi arasında yapılan bir anket neticesinde gençlerin yüzde 65 inin yeşil gözlüleri tercih ettikleri anlaşılmış- tır. Mavi gözlüleri arıyanlar yüzde yirmi beşi geçmemiş, kahve rengi gözü beğe - nenler reylerin yüzde onunu, elâyı beğe- nenler !se yüzde besini almışlardır. NANMA! ödenebilir. hesiz ham ervahın biridir. O bal rengi pardesüde Iâtanın, ayağındaki pantalön- da elifinin, çekme kunduralarınddlüp- çının tahassürü nasil seziliyorsa, yana gi- yilmiş kasketinde de sarığın hasreti göze çarpacak derecede ayandır. Şu tavşan tüyü, nefti şapkalıda gizli idealin kadın avlamak olduğunu söyler- seniz, aldanmazsınız. Kezalik, açık kur- şuni, yüksek mal fötrünü hafif arkayâ doğru eğnaüş olarak, dimdik geçen şu zat da nazarı dikkati - bilhasta cinsi lâtifin nazarı dikkatini - kendi üzerine çekmek istiyen bir hava ve heves düğkünüdür. Bu müşahedeler daha böylece uzayıp gider.. fakat son zamanlarda, şapkanın bu boşboğazlıfı meydana çıkmış - olacak ki, onu giyenlerin sayısı günden güne azalıyor. HSiDX Polonez köylüler Türk tabiiyetine Geçiyorlar Polorez köyünde eski bir Lehli prense aid olan çiftliğin Polonez köylülerine tevzi edilmesi işi ilerlemiştir. Polonez köyünde halen Leh takilyetini halz kim- seler bulunmaktadır. Köy kanunu muci- bince bunlârın Türk tabiiyetini almaları icab etmektedir. Esasen Türk tabiiyetin- de olmıyanlara arâzi de verilemez. Polo- nez köyünde henüz Türk tabiiyetinde bu- lunmıyan bir takım köylüler, Türk tabii- yetine geçmek için vilâyete istida ver- mişlerdir. İstidalar, Dahiliye Vekâletine gönderilecektir. TAKViM