İtalyanın çekilnîesı'nden Sonra Milletler Cemiyeti — Yazan: Muhittin Birgen talyanın Milletler Cemiyetinden çe- kilmesi etrafta muhtelif tarzda akis- ler yaptı. Almanya, bu karar: adetâ bir şenlik halinde karşıladı. İtalyaya karşı meşhur zeeri tedbirlerin tatbikı sırasında, Milletler Cemiyetinin ittifakina karşı is- tinkâf rey vermek suretile muhalif kal- mış bulunan Avusturya ile Macaristan, Milletler Cemiyeti müessesesini doğuüran nizamın mazlumları sıfatile, İtalyayı tas- wib ediyorlar. Uzak ye Milletler- Cemi- yeti : şlerinde pek az alâkadar bir aza sı- fatile Brezilya da bu-işde İtalyanın ta- rafıngadır. Diğer bir takım devletler de var ki, bu cemiyette isimlerinin mukay- yed bulunmuş olması için azadırlar. On- lar da bu son karara karşı, bizim gibi, memtleket içindeki fikri temayüllerin 8- lâkaları nisbetinde alâkadar oldular, Bu cemiyet üzerine bir dünya siyaseti kurmuş olan İngiltere ile Fransa gibi bi- rinci derecede alâkadarlara gelince, bun- lar bu kararı lâkaydlıkla karşıladılar. İngiliz matbuatının büyük ve bilhassa Resimli Mak]ıle : SON POSTA E Hatayı kabul etmek bir meziyettir. $8 Bazıları bir hata yaptıkları zaman karşılaştıkları netice. den korkarlar, evvelâ o hatayı saklamak isterler, sonra da saklanması mümkün olmadığını gördükleri zaman bir başka- sına yüklemeye çalışırlar, böyle hareket edenler hem sağ- lam bir karakterden, hem de muhaxeme -hissinden mahrum olanlardır, hatayı saklamak veya bir başkasına yüklemekle dsha büyük bir hata yapmakta olduklarının farkında değil- resmi kısmı, <İtalyanın hareketi fiilen | dirler. vaki olan bir vaziyetin hükmen ifadesi- dir ve zaten İngiltereye göre İtalya çok- tanberi Milletler Cemiyeti haricinde idi» dediler. Ayni ses Fransadan da yükseldi. * Hakikatte, İngiliz matbuatının hakkı vardır. İtalya çoktanberi Milletler Cemi- yetinden çekilmiş bir halde bulunuyor- du. Bu emri vaklin hükmen ifadesinden Şir şey olmıyan bu karar, fiilen ugünkü vaziyeti ne değiştirmiş, ne de ona bir şey ilâve etmiştir. Fakat, arada inkâr edilemiyen bir şey vardır ki, İtalh ya cemiyetten fulen çekilmiş olduğu hal- de, maruf olan ihtiyatkürlıği ile, düne kadar cemiyetten çekilme kararını ver- mıyerdu. Bunun iki sebebi olabilirdi: Ye tekrar oraya dönmekte bir fayda tasav- vur ediyor, yahud da çekilmek kararını vermek için kendisini kâfi derecede kuv- vetli olan enternasyonal bir — vaziyette hissetmiyordu. Bugün bu kararı vermek- le her iki mülâhazanın ve her iki sebe- bin artık mevcud olmadığına kanaat ge- tirmiş bulunuyor, demektir. İkinci bir mesele de şudur: İtalya Mil- letler Cemiyetinden çekilmekle, bugün için yeni bir vaziyet hâsıl olmuş değildir; ancak, bu, yarın için yeni bir vaziyet hâ- gıl olmıyacağı manasına da gelemez. Ber- lün - Roma - Japonya mihyeri - belki buna yarın Brezilya da iltihak edebilir - bugün yeryüzünde üç mühim noktada üç mühim kuvveti temsil eden ve öteki mil- letler arasında dostlar ve hatlâ taraftar- lar peyda etmiş bulunan bir blok vücude getirmiştir. Bu blok kuvvetsiz değildir ve asıl kuvveti, öteki tarafı haksızlık ve dünya üzerinde tahakküm ithamı ile it- ham edebilmesindedir. Onlar bu vaziyet- ten hakkile istifade ederek siyast, diplo- matik, ideolojik ve demagojik olmak Ü- zere, ötoriter rejimlere mahsus sıkı bir disiplin, ıçinde, karşa tarafa mütemadi- yen taarruz ediyorlar. İtalyanın mesi, bu taarruzların 'devam edeceğini gösterir ve bizim kanaatimize göre, bu mahiyette taarruzlar kısa fasılalarla de- vam edecektir. Madem ki her tasrruzü, hattâ Uzakşark- ta olduğu zaman, top ve tüfekle taarru- zu bile, Mülletler Cemiyeti müdürleri hazmediyorlar, şu halde niçin durmalı? İşte, İtalyanın çekilme kararını vermiş olması bu bakımlardan mühimdir. * Her ne olursa olsun, Milietler Cemiye- ti bu karardan sonra bir kerc daha zayıf- lamıştır. Eğer bu zayıflıktan kurtulmak isterse, kendisini kuvvetlendirecek — bir ssas bulmak ve ana kanunlarına böyle hir esasa göre çeki ve düzen vermek mec- variyetindedir. Böyle bır fikir, bu cemiyetin dosyaları (( — erasında zalen mevcuddur; ancak, gene | L nsanın gösterdiği muhalefetten dola- | yı bu fikir yürümem'ştir. Acaba, Millet- ler Cemiyetini ıslah etmek fikri, bu son kararı müteakip tekrar canlanabilir. mi? Fransanın Avrupada oynadığı rolün bu- günkü rubu devam ettiği müddetçe bu- na pek az ihtimal vorilebilir. Fakat, öte tarafta aklı başında bir İngiltere vardır ki şirazesinden çıkan dünyâya yeni bir Hizam ve 'ntizam vermek meselesile cld- di surette meşgul bulunuyor. Esasen pek yakın ve pek mühim menfaatleri de ona mekten başlıyalım. Bir ağaç dalına taze olduğu zaman istediğimiz şekli vere- biliriz, kartlaştığı zaman eğilip bükülmez. veya kabahatı saklamamak hasleti insana çocukken verilir. Rüyüdüğh zaman muhakeme onu doğru yola sevketse de iti- yad adım atmasına müsaâğde vermez. Çocuklarımıza bozulan oyuncakları kendilerinin bozduklarını sövlemek idetini ver- Yaptığı hatayı Sağlam karakter bu noktadan başlar. SOÖOZ ARASINDA Düngyanın en uzun Boylu kızı Macar Gisela Zambo, dünyanım 'en w çekil- | yan boylu kızı olduğunu iddia etmekte- dir. Filhakika 23 yaşında bulunan Zam- bonun boyu iki metre on beş santimdir. Yukarıda kendisini babasile yanyana görüyorsunuz. bunu emrediyor. - Şu halde, gerek Milletler Cemiyetinin, gerek dünya sulhunun ve milletler ara- sında anlaşmı fıkrinin bütün mukadde- ratı İngilterenin elindedir. Düzeltebilir- se o düzeltir. Aksi takdirde Milletler Ce- miyetinin geleceği büyük tehlikeler içinde bulunuyor. Bu cihet, muhakkaktır. Çünkü, Berlin - Roma - Tokyo mihveri- nin bu camiaya karşı yeniden, politiko- ideolojik ve ayni zamanda demagojik olan yeni taarruzlar hazırladığı şübhe- sizdir. Muhittin Birgen İSTER İNAN, Bir arkadaşımız şu sanırları yazmış: Bir kilo kömürün İzmirde 12 kuruşa satılmakta olduğunu gazetelerde okuyunca bu fıkrayı hatırladım ve kara elmas denilen kömürün ağacdan çıkarılan kısmının dahi yavaş ya- vaş elmas değeri alabitlmesini muhtemel görmeğe başladım. Harvgi makul sebebe dayandığını bır türlü kavrıyamadığım bu pahalılık derece derece artarsa âteş pahasına sözünü de- ğiştirmek ve ekömür pahasına» tâbirini pahalılık remzi ola- İSTER İNAN, İSTER İNANMA! HERGÜN BİR FIKRA | Sen beni biliyor musun? Bir gün Haccacı zulim,kendisini ta- nımıyan bir adama rastlamıştı: — BSöyle bakalım, dedi, hayatından memnun musun? — Hiç memnun olur muyum? — Niye? — Başımızda Haccac gibı zalim, fe- na bir adam varken.. — Sen beni biliyor musun? — Hayır! — Haccac benim.. — Ya sen de benit biliyor musum? — Bilmiyorum, söyle kimsin: ba - kayım?.. — Beni buralarda herkes tanır, in- sanlar hakkında ne düşünürsem o - nun zıddını söylemekle meşhurum. B Ankara kedisinin Derisinden Kürk yapılıyor Reno mahkemesine boşanmak da, fsı açan Madam Even hâkimlere niçin koca. sından ayrılmak istediğini ŞU Süretle an. latmıştır: — Kocam, isim günümde bana beyaz tilki derisinden bir kürk hediye edeceği. ni vüdetmişti. Fakat bunun yerine An - kara kedisi derisinden bir kürk hediye etmekle beni aldattı, Aramızdaki nikâ - hın feshini isterim. Mahkemede hazır bulunan, kocaşı kürk tüccarının kendini aldattığını İddia et - mesi üzerine celbedilen kürkçü kendisin. den daha ucuz olsun diye Ankara kedisi kürkü iflediğini ve suretini ibraz ettiği fâtürada Ankara kedisi kürkü yazili oldu- ğunu söyliyerek «zaten beyaz tilki deri- leri pek ziyade nedret kesbetmiştir. Bun- ların binde ancak yirmisi hâlis tilki deri- sindendir. Diğerleri kâmilen — takliddir. Bunların içinde en iyileri ve kıymetlile- ri Ankara kedisinin derisnden yapılan taklidlerdir. Çünkü Ankara kedilerinin derileri her türlü işlenmeğe ve boyan - mağa çok müsaiddir. Hülâsa bugün dün- yanın en aristokrat zenginlerinin kürkle- ri bile Ankara kedileri derisindendir. de- miştir. Bunun üzerine mahkeme madamın bo- şanmak davasını reddetmiştir. * Mareşal Mackenzen 88 yaşına girdi Mareşal “Mackenzen 88 yaşına gir - miştir. Umumt harbin «Ölüm taburu» kumandanının yaş günü münasebetile Almanyanın bir çok yerlerinde ihtifal- ler yapılmıştır. Yukarıdaki resimde bu günün şerefine Mareşalın köşkünün ö - nünde askerf bir bandonun güzel ha - valar çaldığını görüyorsunuz. Yüz milyar sene sonra güneş arz kadar olacak Amerikanın meşhur heyetşinasların - | ceğiz. Pek ufak bir kısmını, akla geldiği gibi dan doktor Evans iki sene mütemadiyen Büneşin yaşını bulmak için Uğraşmış ve bir çok karışık riyazi hesablar neticesin- de güneşin yaşının 7,540 milyar sene ol- duğunu bulmuştur. İnsan bu rakamın nasıl bir mana ifa- de ettiğini bilemediğinden bu hesabdan hiç bir şey anlıyamaz. Fakat Amerikalı profesör anlaşılması daha kolay bazı iza- hatlar da vermektedir: Güneşin hacmi 5,660 milyar sene evvel iki kat büyüklükte ımiş. 7,080 milyar se- ne evvel dört ve 7,470 milyar sene ev - vel de on kat büyükmüş. 7,540 milyar se- ne evvol 'se yüz kat büyük ve ağır bu - Tunurmuş. Güneşin hacminin küçülmesi eskiden çok seri olarak devam edermiş. Gene riyazt hesablara göre yüz milyar sene gönra güneşin hacmi bugünkü ar- zın hacmine müsavi olacakmış. âmin diyecektir. İSTER İNANMA! rak kullanmak zorunda kalacağımızdan korkuyorum. İnşal- lah odun kömürü kara elmas mahiyeti almaz da korkumuz boşa çıkar. Bu duaya zannederim ki - altını kuruş yerine kullanan bahtiyarlar müstesna olmak üzere - hemen herkes * Vakıâı, hakikaten, bu duaya «min diyecekler çoktur. Fakat ey kari, sen, o korkunun ortadan âminle kalkabileceğine: Birincikfinun 15 € Sözün Kıs:s Yerli LA Malı E. Talu — Y ezli malları teşbir. eden - bir müessesenin kapısından — içe- riye giriniz. O anda içinizi saran duygü, iyi yetişmiş evlâdlarını karşısında gören bir babanın sevinçle karışık gururunu pek andırır. Yirmi sene evvel biz, Türkler, bu gü- zel ve terniz duygunun tadını bilmiyor- duk. Bir aralık, oldukça eski zamanlarda yasta küçük san'atımız varmış. Bunun hâlâ ötede betide, antika meraklılarının gamekânlarında, hücrelerinde tektük e- », verini hoyccanla görüyoruz. Zaman, gitgide bizleri yabancı mem- leketlerin, yaboncı milletlerin ekonomik esareti altına düşürmüş. Ellerile çalışan san'at sahiblerimiz fabrika ile rekabet edememişler, Ucuzluk, gösteriş, kaliteyi mağlüb etmiş.. tezgâhlar birer birer ka- panmış.. san'at sahibleri hüsran içerisin- de, zaruret içerisinde ölmüşler. Türkün san'at kabiliyeti, kadirşinas babaların, içlerini çekerek, evlâdlarına, torunlarına nakil ve hikâye ettikleri bir efsane hük- münde kalmış. Hakikat şudur ki, saltanatın son yılla- rında, mürekkep gibi, iplik gibi, sofra tuzu gibi, daha ae bileyim?. İşte en ipti- dai, en basit şeyler bütün yabancı ülke- lerden bize gelirdi. Müli varlığımıza kare gı hepimizi öyle lâkayd alıştırmışlardı ki kendi topraklarımızın nefis ve mebzul mahsullerini ihmal eder, onlara ithalât mallarını tercih ederdik. Köşe bakkalı bize Marsilya patatesi, Odessa unu, İtal- yan makarnası, Fransız veya İngiliz har- dalı, Taygan şehriyesi, Kaliforniya kon- serveleri, İngiliz turşuları, Maltız sardal- yası satar, biz de memnunen alırdık. Her şeyde olduğu gibi. iktısadiyatta da gözümüzü açan şu mübarek Cumhuriyet rejimi oldu. Onun sayesinde, şimdi milli İşuurumuz Bu Bakımdan da hâkimdir. Kendi eşsiz servetimizin kıymetini idrak ettik. Bugün, Cumhuriyet Halk Partisi- nin memleket iktısadiyatına vermiş ol- duğu hız sayesinde, ve Partimize daya« nan hükümetin her an artan yardımı ile Türkiyede yüzümüzü ak eden bir (faali- jyet, hatırı sayılır bir endüstri vaziyeti ve bir yerli mahsul yetiştirme ve istihlâk ;€ime yarışı vardır. Artık, yazılarımızı bile kendi kâğıdla- rımıza yazmak imkânınıi bulüyor, sırtı- mıza Türk kumaşı giyiyor, soframızda Türk mahsulü yiyoruz. Kış akşamların- da, yorgun argın ve soğuktan titriyerek evimize döndüğümüz vakit bizi Türk so- basının içindek! Türk kömürü ısıtıyor. Sofra tuzumuzu, saltanatın menhus ça gaında, yabancı ülkelerden getirten biz- ler, şimdi misafirlerimiza — Karadenizin siyah havyarımı, Adananın muzunu ik- ram etmek gürüurünü düyüyorüz. Yarın, bütün demir ve çelik eşyamızı, Karabük fabrikalarının işlemeğe hazır« landıkları yevli cevherden istihsal ede Ibtnm de millf bir endüstrimiz, ulfak mik- burada sayıp dökebildiğim bu mucizeyi andırır. muvaffakiyetler uzun — asırların değil, birkaç yılın eseridir. Lükin buna şaşmamalıyız. Türkün ezelf kabiliyeti, Kemalist rejimin benzersiz azmile, gay« retile birleşince tabildir ki harikalar do« ğuracaktı. Yerli malı çeşidlerimiz günden güne arttıkça, sade kıvanç ve sevinç duymak« la - kalmamalıyız. Bütün varlığımızla, millf endüstrimizin, ticaretimizin, ziraa- timizin inkişafına hizmet etmek, rağbee timizi münhasıran bunlara hasreylemek, evimize yabancı mata sokmamak hepi» mize milli bir vazifedir. Ve, millt meve cudiyetimizi bu alanda da yükselten re- jime karşı minnet borcumuzu da, ancak bu suretle ödiyebiliriz. ' Yerli malının, fazla olarak çok garib bir de hususiyeti vardır: Ona vereceği- miz para, döner dolaşır, gene kendi kese- mize girer. Büyük milletlerin zenginlik sırları işte buradadır! * 'Türkiye Tıb Encümeni köngresi Türkiye Tıb Encümeni Genel Sekreterli- Rinden: Türkiye Tıb Encümeni bu akşam sâ at 183 da Etibba Odasında senelik umuml! toplantısını yaparak yeni idare hey'elini se- geceğinden muhtarem âzanın tesrifleri vlca olunur. KK ESSPEEFE Ü- sArv v — v R v x-