İlâhi SON POSTA bir mahlük bî saçları pırıl pırıl yanan bugüzel kadın, tren soyguncularile alâkadar mıydı, diye düşünüyordum Bana profesör tarafından Madmazel gda ismile takdim edilen bu genç ka- din, iri dumanlı mavi gözlerile, altın lüleli Süçları ve ince endamı, bilhassa Avrupalı kadınlarda pek görülmiyen son derece Samlı tavırlarile fevkalâde denilecek de- Tecede cazib bir kadındı. Onun hafif s0l- “ Son Posta ,, nın sergüzeşt romanı — 10 — O vakte kadar tek kelime söylememiş Bun yüzünden, bu garib ve esrarlı keder |/#kat dudaklarında daima eksik olmıyan Çbi> zaman silinmemiştir. O gün dahi profesörün ben! kendisine İk takdimi sırasında yüzüme o kadar acı Ve kederli bir tebessümle baktı ki evvelâ Bamuslu bir adam karşısında oynanan bu Medyadan muazzeb olduğuna hükmet- . Birdenbire bütün istihza damazlarım &lev aldı. Şiddetli bir istihza ile — Atfedersiniz, muhterem Madmazel! Gdedim. Vakıl pek muhterem prens h Tetlerini ancak giyaben tanımakla mü- Perreftim. Müessif bir kaza esnasında (!) da kendisine yaptığım iyiliğin bir iyilik Veya fenalık mı olduğunun da pek far- da değilim.. şu kadar var ki gize men- Sub olduğu için pek baht!yarım. Bü cür'etkârane - sözleri RBörmek için gözlerimi madmazel Magda- fin güzel yüzüne dikmiştim. Fakat biç klemediğim bir manzara karşısında kal- Giüm. Magda, göğsüne, birbiri peşine kur- Hün sıkılryormuş gibi âni bir dehşet gös- terdi. Yüzüme o kadar telâş ve istirhamla teşirini vüş gözlerle bana: — Allahaşkına susunuz! Der gibi profesörü işaret etmişti. Yap- fiğim imadan kendim korktum, şaşırdım. Mapda şonra, bir saniyo içinde, kendi- Di topladı ve hafifce titriyen, son derece Bamlı bir ses — Biliyorum, bil Rica ederim, bu Setmiyelim.. dedi. if Bâdiseden bah- tekrar aklıma geldikçe . zira terdiğiniz ler ederim.. ezakete ise pek Ççök teşekkür- n prens hazretlerinin yakın ıdan Magda benim müessif bir kazaya çevirdiğim müdhiş tren soygun- Culuğunu, hakikaten ciddiye almak maâ- lâretini gösteriyordu. Genç kadın, sonra Çbir şey olmamış gibi, acı bir tebessüm- lt gülümsiyerek, o garib, esrarlı kederi İçinde sustu O anda hissettim ki bu müdhiş işlerin Pek mühim esrarı bu güzel Magdadadır. t Magdaya hayretler içinde bakakal- Mıştim. ,Bir taraftan sür'atle çantasını yerleş- firirkeh bizı dinlemekte olan profesör © Aralık tatlı bir sesle Magdaya sordu: — Madmazel, Kariye camli civarındaki teşfiyatımızda birlikte-bulunmak niyeti- Bi muhafaza ediyorlar mı? uçuu-l Maşda elini bana doğru uzata- Kr — Mösyö ile tanışlıktan sonra hele, bil- hassa, Dedi. Fakat benim bir saniye içinde Rözlerim, Magdanın bana doğru uzattığı tlinde parlıyan yüzüğe ilişti. Titredim. zf_'l. Onun parmağında parlıyan elmas Yürük üzerinde de trende bulduğum kol Ümesinin elması üzerindeki işaretlere Ziyen aynı işaretleri görmüştüm. hıumdmıı»l Magda, gözlerim elmasa ta- 1? takılmaz benim sarardığımı görünce, n"Nn elini çekti. O vakit, güzel Magda- dt da, onun da (onlar) dan olduğuna hiç 'Phem kalmamıştı. Ben fevkalâde müteheyyiçtim. Asil bir tder içinde ilâhi bir mahlük gibi pırı! Barıl saçlarile yanan bu güzel kadın, tren Soyguncularile alâkadar mıydı? O halde esör Ulştayn'den neden çekinerek be- Süusturmuştu?. O kadın ki üzerimde, Yetörün vadettiği milyarlarca liralık cak ÇA eserlerinden daha çok hâkim ola- bir tesir yapmıştı. Bilmem niçin, ben Şölin bir melek kadar saf olmasını te- he“'" etmiştim. O sırada profesörün da- m'*rdeu telefon zili çaldı. Otel memu- du_olomnh.'!ln hazır olduğunu bildiriyor- m?’““ör heyecanla-benim elimden tut- SA Wlyet ifade eden bir tâbidir» dedi. Bir an Aman yolda konuşuruz, lererhin! essir oluyorum. Hakkımda gös- | | Tmanların muallimcik manasına saml- * Şu tarih kutublarını keşfe çıkalım. © bıçak gibi keskin, sinsi tebessümle ö- | nündeki mecmuaları karıştırmakta olan Neue Freice Presse muhabiri Abraham da yerinden kalktı. Müşkül bir vaziyet- ten kurtulmuş gibi birdenbire ayağa fır- larış olan Magdanın koluna girdi. Asan- sörle aşağı indik. Vestiyorde, muhteşsem siyoh. kürklü mantosunu giyerken, Mag- gdanın - gizlice, şüpheli gözlerle bana baktığını görmüştüm. Paltolarımızla otomobile atladık. Oto- mobil İstanbulun karlı yollarından Kari- yeye doğru hareket etti. Ben güzel Magdanın Perapalas vesti- yerindeki gayet garib bakışlarındak! ma- nay: zihnimde kalletmiye çalışıyordum. Bana bir feralık mı gelecekti, niçin? Ben onlara küçük de olsa hakikaten bir iyilik etmemiş miydim? İşte Magda da anlardandı. Peki, profesör Ulştaynden bürün olanları neden o kadar heyecanla gizlemişti? İsminden bahsolunan prens kimdi? Magdanın bu Avusturya prensile hakikf münasebeti ne idi ve ben bilme- den ne gibi bir rol oynamakta idim? Bu kadar dal budak salmış bü işler ne ola- bilirdi? Acaba, casusların hayatlarına mı | karışıyordum? Baş, diş, nezle, grip, romatizma nevralji, Profesör Ulştayn yalda Abrahamla ba- na pek garib şeyler söyledi. Onları da burada zikretmeden geçe- miyeceğim. Abrahamla bana, diyorum. Zira, ön tarafımıza oturmuş olan Magda tekrar kendinin © esrarengiz kederine bürün- müş, söyliyenleri işitmiyor gibi gamlı bir ölü sükütu içine gömülmüştü. Profesör, çok ciddi bir yüz almıştı: — Şimdi gideceğimiz evin ilk defa bi- zim tarafımızdan tedkik edilmiş olması- olduğunu bana kim haber verdi, biliyor musunuz? Viyanada tanıştığımız meşhur bir adamınız, doktor Abdullah Cevdet bey. Abdullah Cevdet bey, kendisile Vi- yanada ilk defa görüştüğümüz pek kıy- metli bir dostumdur. İstanbula gelir gel- mez kendisini telefonla aradım, bulama- dim. Yarın vakit bulursam Suriyeye ha- reket etmeden evvel ziyaretine gidece- ğim. Ben daha o vakit, mahzeninde eski, tarihi bir kanal görülmüş olan bu evi not etmiştim. Sonra İstanbulda Abrahama mektubla müracaat ettim, bu evi iyice tahkik etmesini rica ettim.. Abraham atıldı: — Mühterem profesörün mektubunu alır almaz ben hemen Abdullah Cevdet beye gittim. Halbuki ona da meğer Kari- yede böyle bir ev olduğunu Arabistan mebuslarından biri söylemiş. Ev o zatın yakın ahbablarından birine aiddir. (Arkası var) kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde üç kaşa alınabilir. Taklitlerinden sakınınız ve her yerde ısrarla Gripin isteyiniz. C ERE LN N I istanbul Belediyesi İlânları ı Keşif bedeli 1574 lira 58 kuruş olan Bahçekapı ve Yenicami caddesinin parke kaldırımlarının tamiri açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif evrakile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2480 No. lı kanunda yazılı vesika- dan başka yollar şubesinden alacakları fen ehliyet vesikasile 118 lira 9 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 23/11/937 Salı günü saat 14 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (B.) (7537) İstanbul Orman Başmühendisliğinden : 1 — İstanbul vilâyetinde Şile kazasır.de hudutları şartnamede yazılı Koruca » |demet elli liralıkları gözümle gördüm, dağ devlet ormanından 12201 kental meşe ve 5229 kental karışık olmak üzere |kendisine eğlenceli, kadınları güzel bir ceman 17430 kental odun ve 3486 kentâl kömür 15 gün müddetle açık arttırmaya İ yer tavsiye etmemi istedi, burasını söy- konulmuştur. 2 — Arttırma 23/11/937 tarihine müsadif Salı günü saat 14 de İstanbul Orman İ'dim eder, sonra çekilir giderim. Gözünü Başmühendislik muavinliğinde müteşekkil komisyonda yapılacaktır, 3 — Beher kental odunun muhâmmen bedeli «5> ve 4 — Muvakkat teminat 108 lira 70 kuruştur. kömürün «18> kuruştur. $ — Şartname ve mukavelename projelerini görmek istiyenler bu müddet içinde İstanbul Orman Başmühendislik Müdürlüğüne müracaat edebilirler. muavinliğine, Ankara Orman Umum «7598> Leviet Lemiryolları ve Limanları işletme Umum idarazı ilânları Mı;hnmmın bedeli 68250 lira olan 30,000 adet normal hat çam traversi 30/İkin- |uzun boylu bir adamla döndüğünü göc- | citeşrin/1937 salı günü saat 15,30 da kapalı zarf usulü ile Ankarada İdara bina- |dü. Hemen dudaklarına şarkı söylerken sında satın alınacaktır., Bu işe girmek istiyenlerin 4662,50 liralık muvakkat teminat ile kanunun ta- |çinin yakasını dü yin ettiği vesikaları ve nafıa mütenhhitlik vesikası ve tekliflerini ayn! gün saat |daha açtı, şuh bir vaziyet aldı. 14,30 a kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler 341 kuruşa Ankara, İzmir, satılmaktadır. (T7719) ç— Anadolu Tüccar ve Esnafına Lüzumsuz seyahat ve füzuli yol masrafı etmeden her türlü #lparişinizi en müsait şeraitle İstanbuldan temin edebilirsiniz. SİPARİŞ. BEDELİ MALIN VÜRUDUNDAN SONRA ÖDENİR CİDDİYET-SUHULET-MENFAAT Tafsilât için : “Posta kutusu 412 İstanbul,, adresine müracant ediniz , Erkişehir ve Haydarpaşa veznelerinde |di keklerin davetkâr ba- za son derece memnunum, dedi. Sizin | Kariye camli taraflarında böyle bir ev| fiyi biliyordu. Bir kıs. |a barda harcıya- Pembe elbiseli, si- Ç yah saçlı kadın şar- $ kısını bitirince bar u- zun alkışlarla çınla- dı. O, dudaklarında tatlı bir tebessüm be- Hrerek herkesi ayrı ayrı — selâmladıktan sonra elbisesinin ete- ğini zarif bir hare« ketle tutarak yürüdü. Yakınından — geçti « masalardaki er« kışlarını, masalarına oturması için yap- tıkları işaretleri gör- memezlikten gelmişe ti. Onların kendişine iki kadeh — içkiden başka bir şey ikram edemiyeceklerini çok çağı parayı cebine hesablayıp — koyarak gelmişti. Bir kızmı gençliğine, güzelliği- ne güveniyordu. İçle- rinde ayda yılda bir karısından — gizli ka- şamak yapıp * bara gizli gelen ve bütün dostlukları bir geceye münhasır kalacak evliler de yok değildi. Halbuki ona ho- vardaca para harcıyacak insanlar Tâzım- di Nisbeten tenha bir köşe seçerek otur- du. Bir sigara yaktı, viski ısmarladı. ve yeni numarayı seyretmiye başladı. Gür kirpikli siyah gözlerinin derinlerinde acı bir mana, kırmızı dudaklarında garib ve müstehzi bir kıvrılış vardı. Sant ikiye gelmişti. Artık numaralar bitmiş, artistler masalara dağılmışlardı. Pembe elbiseli, siyah saçlı kadın hâlâ | masasında yalnızdı, kendi kendine dör- düncü kadeh viskisini içiyordu. Birden- bire hafif bir ürperti geçirerek yerinde doğruldu. Masaların arasından hiç kim- seye bakmadan kendisine doğru gelen l_m erkeğe gözü ilişmişti. Bu sarı, sinsi yüz- lü, çelimsiz ufak tefek bir adamdı. Kadı- nın masasına yaklaşımca gayet yavaş bir sesle: «Bonsuvar» dedi. Pembe elbiseli, siyah saçlı kadının gözlerinde küçük bir kavılcım yanıp sönmüş ve biraz evvelki durgun halinden sıyrılarak — canlanıver- mişti, hiç sesini çıkarmadan onun yüzü- ne bakıyordu. Adam evvelâ etrafı şüp- heli gözlerle süzdü, sonra ona doğru eği- lerek gene gayet yavaş, fakat çabuk ça- buk knuşmıya başladı: ğ — Mükemmel bir parça buldum. İhti- yar, parası bol. Hem buraya yabancı. O- nunla arkadaş olduk. Cüzdanında demet ledim. Biraz sonra getireceğim. Sana tak- iyi aç. Her zaman böyle parça düşmez, saat üç buçukta onu evine davet edersin. Biz köşe başında bekliyeceğiz. Kadın, gözlerinde pırıltı gittikçe ziya> deleşerek, heyecanlanarak onu dinliyor- du. Adam sözünü bitlirir bitirmez, masa- dan ayrıldı. Gene o sinsi tavrı ile masa- ların arasından süzülüp geçerek uzaklaş- | tı. Aradan beş dakika geçmeden- kadın onun yanında elli yaşlarında, kır saçlı, taktığı tatlı tebessüm avdet etti. Elbise- üzeltir gibi yaparak bıraz Sarı yüzlü, sinsi tavırlı adam yabancı- yı kadına tanıttıktari sonra çekilip git- mişti, ikisi yalnız kaldılar. Erkek yaş'ı olmasına rağmen hoş bir adamdı. Hemen şampanya ısmarladı, kadına — sokularak konuşmaya başladı. Geç vakte kadar içtiler ve sarhoş oldu- lar. Daha doğrusu erkek sarhoş oldu. Ar-| f tık kadını kucaklamaktan ve açık sacık şakalar yapmaktan çekinmiyordu, hattâ birkaç kere onu çıplak aomuzlarından öp- tü, Gözleri iyice süzülmüş ve oturduğu yerde sallanmıya başlamıştı, pembe elbi- seli, siyah saçlı kadın da ayni halde gö- rünüyordu, Adama söküldükça — sokul- Köşe başında.. Lağırlaştırdığını hissetti, başını Yazan: Peride Celâl Siyah saçlı kadın da dudaklarında manalı bir tebessümle ayağa kalktı. muştu. Onu çıldırtmak için ne lâzımsa yak pıyordu. Barın duvarına gömülü büyük yuvan lak saat üçe geldiği zaman kadın tuhaf tuhaf gülümsedi. Adam başını göğsüne bırakmış, uyur gibi hareketsiz duruyon du. Kadın onun göğsünde duran ak saçlı başına uzun uzun baktı. Dudaklarındaki tebessüm gayboldu. Kaşları çatılarali gözlerine kederli gölgeler doldu. Fakaf bu kısa biz an sürdü. Sonra omuzlarını silkel rkeğin kulağına du daklarını öper a lı, yavaş ya- vaş bir şeyler fısıldadı. Adam birdenbira onun göğsünden başını kaldırıvermişti. Demindenberi bulanık bakari gözleri par- lıyordu. Yüzü sevinçli bir mana almıştı, gülerek ayağa kalktı. Sallanmamak için masaya tutunarak kadını daha yeni gö- rüyormuş gibi süzdü ve yavaşça fisık dadı: — Haydi kalk gidelim.. Pembe elbiseli, siyah saçlı kadın da du- daklarında manalı bir tebessümle ayağa kalktı. Barın kapısında bir otomobile bindis ler. Kadın eğilip şofüre adresini verdi ve ©tomobil hareket etti. Adam gene onun göğsüne başını koyarak gözlerini kapas mıştı. Sızdığı belli idi. Otomobil birçokl karanlık, eğri büğrü sokaklardan girdi, çıktı, nihayet dar bir yol ağzına gelince durdu. Şoför arkasına dönüp: «Buradan ileri gidemem dedi, hem yollar çok bo- zuk, hem işık yök.» Kadın adamı sarmıstı, © başını kaldırıp gözlerin! kırpıştırarak kendisine bakınca: «Haydi sevgi lim, dedi. Otomobil ileriyo gidemiyor. Zaten evim ilk köşe başını dönünce şu- racıkta.» İndiler, adam şişkin cüzdanını açarak şoförüh parasını verdi. Otomobili savdıktan sonra kol kola girerek yürüe meye başladılar. Ayakları &ık sık çukür- lara giriyor, taşlara vuruyor, düşecek gi- bi olarak güçlükle muv; elerini bulu- yorlardı, kadın heyecanlanmaya — başlâ» Zışti ve bu heyel adamdan saklamı- ya çalışıyordu. Bi arzusu bir an ev« vel gidecekleri yerde, köşe başında bu. lunmaktı, bir aralık adamın adımlarını çevirdi, sapsarı olorak olduğu yerde kaldı. Ko- lundaki adam sanki barda yerinde dura- mıyacak kadar sarhoş görünen ihtiyar de- Bdi gözleri ateş gibi yanarak yüzüne dikilmişti, dudaklarının kenarında acı, müstehzi bir tebessüm vardı. Kadın ga- rib bir korkuya düşerek kolunu onun kö- lundan çekmek istedi. Fakat adam #u- daklarındaki tebessüm artarak kolunu ddetle sıktı ve bırakmadı. Kadın yül- miye çalışarak: -— Ne o sevgilim, dedi. Noden durduk? Eve gitmiyor muyuz? Erkek cevab vermedi, onun kolunu g- * kı sıkı tutmakta devam ediyordu. Kadı- nin vilcudü titremeye başlamıştı. Keke- lor.gibi devam etti: (Devamı 11 inci sayfada) <ü