16 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

16 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ve ğ e Bu hastalığa bizde bilhassa Kırım ineklerinde ve daima ahırlarda Beslenen ineklerde rastlanmaktadır. Açık mer'alarda gezen köy hay- vanlarında veremin nisbeti pek azdır. Veremin mne ya « man bir derd oldu - Bunu artık öğrenmi- yen kalmamış — olsa gerektir. Fennin bun- ca başarılarına rağ - men bir türlü hak - kından gelemediği bu hastalık, — insanlığı kemirmekte — devam edip gidiyor. Bilhas- sa genç nesli tehdid eden verem, bugün- kü cemiyetin belli başlı düşünceleri: den — biri olmuştur. Büyük harbin doğur- duğu ve hâlâ gidere - mediği — sefalet te, maalesef onun adım- a: larını hızlandırmaktadır. Bugün için el |fahrika kuracağını öğrendik.) Diğer ta- | deki tek çare, korunmaktan rettir. O da her şeyden yenin mukavemetini icab ettiriycr. Bol ve temiz gıdayı, günşeli, açık bir havayı, kısacası iyi bir yaşayışın icablarını kar- gılıyabildiğimiz nisbette bünyemizin mu- kavemet kazanacağı ve veremden o ka- dar beri kalacağımız söyleniyor. Gel gör ük bir ekseriyet bu ihtiyaçları kıs- werem henüz çoğumuzu tehdid etmekte berdevamdır. Bugünkü yazıma mevzu olan (İnekler- deki Verem) i anlatı kaç satırlık mukaddemeyi yapışım, bes- lenmenin bu derdde mühim rolü olduğu- nu belirtmek, bu münasebetle de sütüa beslenmemizdeki önemine işaret etmek- tir. Herkesin bileceği gibi süt, insarın en esaslı gıdasıdır. ve ondan hiç birimiz ö- lünceye kadar müstağni kalamayız. de en aşağı, bir bardak sütten m kalanlar, o gün için vücudlerinin bir o|re kadar yerini aç bırakmış sayılıriar. Bu itlbarla sıhhatli bir bünyeyi yaşatmak ta, yoratmak ta bu vazgeçilmez gıda ile va- kından alâkadardır. İşin bütün fecaati de işte bu alâka ile başlıyor: çünkü, insan- lğı veremden korumak için şart koşuları süt; bazan bizzat veremi getirip aşıla- maktadır. Buna da sebeb, o sütü veren ineklerin veremli olmasıdır. Iş böylece sarpa sarınca ya serden, ya yardan geç- mek yahul buna bir çare bulunmak lâ- zım geliyor. Bereket versin, bu yoldaki çalışma- larla, veremli inekleri anlayıp meydana çıkarmak ve onların sütünü 'çmemek ça- resi bulunmuştur. Şimdi her memlekette bir taraftan sütün temiz ve hilesiz elde edilip satılmasına çalışılırken bir taraf- tan da veremli ineklerin meydana. çıka- rılmasına bakılmaktadır. (İstanbul bele- diyesinin de on bin litre süt istihsaline karşı kırk bin litre süt (!) satışının önüne geçmek ve halka bu en mühim ihtiyacını gerektiği gibi temin etmek maksadile bir (CÖNÜL İSLERİ! en talis:z kızlarından birldir. eneseleyi tavzih edelim: Sinemadan Gazinoya, Gazinodan eve.. — Teyzeciğim, Dünyanın en talisiz kızıyım, cüm- lesi ile söze başlıyan bir okuyucum, adının ilk harfleri «S. U.» mektubun- da hülâsatan diyor ki: — «Üç senedir bir gençle sevişiyo- rum, ailevi vaziyetlerimiz derhal ev- lenmemize mâni oldu, daha iki yıl beklememiz lâzım, fakat her hafta bu- luşuyoruz, bir sinemaya veya bir ga- zinoya gidiyoruz, gene mes'uduz, yal- nız geçenlerde bir arkadaşım: «Seni zabıta takib ediyor, yakalıya- cak, dikkat et» dedi ve hemen dünya- nın en telisiz kızı oldum, size soruyo- rcum, bana karışabilir mi?» * Gerçekten bu okuyucum dünyanır önce bün-İ Gün- | teşebbüsünü alkışlayıp öğmemek elde de- n | tisine müdahale etmez, fakat kısmı evvelâ gençleri korumak, sorra da doğru yoldan çıkmış olanların et- rafa mikrob saçmalarının önüne ge mek vazifesi ile mükelleftir. Hangi va- ziyet önünde bulunduğunuzu yorum, takat görüyorum ki üç sene- denberi bir erkekle hattâ lâfzan sevi- şen bu genç kız bugün bir gazinonun eşiğini aşmaktadır. nin kapısını geçecektir. Eline bir ... diploma alacağı gün de uzak olmiys- bilir. Ne tavsiye edeyim: Ya derhal ev- lenmek, yahud da hemen münasebeti kesmek desem.. dinliyecek mi? düpheli. iba - raftan veremli ineklerle mücadeleyi de Ziraat Vekâletinin üzerine aldığını bu yakmlardaki gazetelerin havatisleri ara- sında okumuşsunuzdur. Bu haberlere gö- re, Ziraat Vekâleti geniş bir program ha- zırlamıştır" Önce Eskişehir - Ankara gü- zergâhının 20 kilemetre derinliğindeki sahada bulunan 52 bin inek muayeneden geçirilecek ve bu işe teşrinisaninin 1 in- de başlandı, şubatm 1 inde nihayet ve- rilecektir. Programın ikinci plânında bü- tün şehir ve kasabalardaki 97 bin ineğin muayenesi, üçüncü plânında da bütün Türkiyenin her tarafındaki ineklerin mü- ayeneden geçirilmesi kararı vardır. Böy- lece birkaç yıl içinde 3 milyondan fazla sığır, tüberküloz bakımından yok!'anarak | huastalıklı bulunanlar öldürülecek ve memleketin çok ehemmiyetli bir işi ba- şarılmış olacaktır. Ziraat Vekâletinin bu hayırlı karar ve ği'dir. Fakat bunun benden çox hemikle- şeceğini sanarak kendi lâfıma ge- | çereğim: Avrupanın — kalabalık şehirlerindeki süt hayvanlarında pek çok görülen bu hastalığa, bizde bilhassa Kırım inekle- rinde ve daima ahırlarda beslenen inek- lezde rastlanmaktadır. Açık mer'alarda Beren köy hayvanlarında veremin nisbeti pek azdır. Veremli inekler iştahsız, yük- sek hararetli ve zayıf olurlar, Fakat bu hal, ilerlemiş bir veremin görünüşüdür, Yoksa henüz ilerlememiş bir veremde bu alâmetlerin hiçbiri görülmez. Görülmez ama, sütünde ve etinde taşıdığı mikrob, her vesileyle arkadaşlarına da, insanlara da geçer. Veremin menhus basilleri 6 dakika 75 derecei hataretteki bir suda kalmakla öl- medikleri gibi, nakıs 8 derecede de 120 gün yaşıyabilmektedir. Bu itibarla vere- min sirayeti her türlü vasıta Je osur: ile- ri vereme müptelâ inekler yemliklere a- kan. salyalarile, tıksırdıkları esnada ha- vaya karışan tükrüklerile arkadaşlarına (Devamı TI inci sayfada) aa ae Fakat Zabıta hiç kimsenin hareket serbes- &hlâki bilmi- Yarın bir hücre- Çok TEYZE — Bugün cumarteşi bayan, yarın pazar gelemem.. Öbürgün muhakkak gelir, borunun delinmiş yerlerini tamir ederim. Alplar nerede? Küçük Nihad, mektebden ağlıya ağlıya eve geldi. Annesi merak etti: — Ne oldu, Nihad nen var? — Büugün öğretmen bana, Alplar ne- rede, diye sordu. Ben de bilemedim. Ceza muntazam yerleştir. Sonra ararsın bulamazsın diye kaç defa tembih etmiştim, Mahkemede Hâkim hırsıza sordu: — Bir milyon lira çalmışsınız.. — Evet bay. — Buna sebeb? — Açtım, yiyecek ekmeğim yoktu, — Ben evde yokken bir hırsız girmiş. — Ne oldu yakalandı mı? — Evet. — Demek şimdi hapisanede., — Hayır, hastanede, karım gece onu kapıdan girerken görmüş. Bana benzet- miş! Zarar yok Parkta bir kanapeye oturmuştu. Bir bekçi yanına sokuldu: — Bay, dedi, bu kanapenin boyası da- ha yaştır. Yerinden kalkmadı: — Zarar yok, ben rütubetten pek kork- mam! — Bu adam yüzünden zengin olamadım. — Sana ne yaptı? — Kızını vermedi. Paraşütçü — Atlarken bir şey unutftum ama, ne unttuğumu bir türlü aklıma getiremiyorum. Ne çıkar Erkek, kadının yüzüne baktı: — Ne güzelsiniz bayan. Kadın, erkeğin yüzüne baktı: — Yazık ki bay, ben de siza âyni şeyi söyliyemiyorum. — BSiz de benim gibi bir yalan söyleyi. verin ne çıkar. Daha fenası — Yemek pişirmesini bildiği halde pi- şirmiyen kadın ne fenadır.. — Daha fenası vardır. — Yemek pişirmesini bilmediği halde pişiren kadın! Ayni iş — Meslek — değiştirmedim — diyorsun ama, eşkiden sütçü yanında çalışırdın, sonra bir şarabcının yanına girdin, şime di de bir petrolcunun çırağısın. — Hepsinde ayni işi yaptım. — Ne yatın? — Münasib mikdarda su katma işi ba- na verilmişti. Bayram Bahşişi Dişçinin karısı söyledi: — Bayram yaklaştı, kapıcıya, bekçiye ne vereceğiz? — Bayram günü dişlerini bedava çıkâ- rırım. ; — Benim evimin resmi değil mi? — Evet.. Siz de derhal tanıdımız., — İçkiyi fazla kaçırdığım zamanlarda bana da tıpkı böyle görünür. bay. Rak 'bler Hapisenedeki mahkümlardan — bızine sordular: — Sen buraya neye girdin? — Rakiblerim çekemediler, beni bura- ya attırdılar. — Rakiblerin mi? — Evet, ben de hükümetler gibi para basıyordum. Aslanın başı Çocuk, kalesteki aslanı annesine gös- terdi: — Anne aslanın başı neye bu büyük.. — Kalesin parmaklıklarından — dışarı çıkamaması için olacak.. kadar — Bu akşam yalnız mı çıktın? Haberi yokmuş Doktor — Benim saat iki ile beş arar sında hastaları kabul ettiğimi bilmiyof musunuz? Hasta — Evet ama, beni ısıran köpeğili bundan haberi yokmuş. Kızdırmıyayım — Acele acele nereye gidiyorsun? — Bizim müdür öldü de cenazesine YE” tişeceğim. — Peki acelen ne? — İşe hergün biraz geç giderdim. Kr zardı. Hiç olmazsa bugün kızdırmıya; — Evet, karımın biraz canı sıkıltıştı da, — Neye canı sikılmişti? — Yalnız çıkmama!,

Bu sayıdan diğer sayfalar: