M Sayfa Son Posta'nın tefrikası: 45 Haremağa âbdülhamid sarayının kasvetli sükün sının Hatıraları| Yazan: Ziya Şakir etine mukabil, şehzade ve sultan saraylarında hayat neş'eli geçerdi Kız, ağlıya ağlıya cürmünü bizzat Abdülhamide itiraf etmişti. Abdülha- mid, bu itiraf karşısında, yalnız bir şeye ehemmiyet vermişti. — Acaba kızı, bu cür'etkârane hare- kete teşvik eden; dildadesi, yaver Hüs- nö> bey midir? Derhal, yaver Hüsnü bey ikinci !ır-; ka kumandananın odasında tevkif e- dilmiş, şiddetli bir istievabdan- geçiril- mişli. Fakat gerek bu işden, ve gerek o kızın çılgınca sevgisinden bu genç ve yakışıklı yaverin zerre kadar malü- matı olmadığı tahakkuk etmişti. O za- man Abdülhamid, kızı derhal mabeyi: ci Osman beyin evine yollamış. Hüsnü beyle nikâhlarını kıydırtmış. Fakat er- tesi gün de Hüsnü beyin rütbesini bir derece terfi ettirerek karı kocayı doğ- ruca (Erzincan) a göndertmişti. Abdülhamid'n, saray kadınlarına bol bol ihsan ettiği serbestlik, yalr musiki, ve musikiden istifade idi. Ken- disi de musikiyi çok severdi. Aklıma gelmişken söyliyeyim; — bir sene Beyoğluna bir İtalyan musiki he- yeti gelmişti; ve bunlar bir gece sara- ya davet edilmişti. Orkestra heyetinin | içinde harp çalan bir kadın vardı. Bu kadın, eski bir İtalyan şarkısını yalnız harp ile çalmıştı. Abdülhamid, çalınan parçayı, derin bir haz ile dinlemişti ve kadını; çalgısı ile beraber, derhal içeri istemiş Kadın, genç ve güzeldi. Şark saray” lılarının binbir macerasını dinlemiş 0- lan ve orkestranın kemancıları arasın- da bulunan koöcası; padişahın bu arzu- sunu işitir işitmez; karısını celinden kaçırmak korkusile; y Saadetim mahvoldu. bağırarak, bir külçe kemik ha- , oraya yığılıvermişti. r taraftan bu evhamlı kocaya te- selliler verilirken, diğer taraftan da genç İtalyan kadını çalgısı ile, Abdül- hamidin huzuruna getirilmişti. Hünkâr, harbi, hemen hemen yanı başına kadar getirterek, ayni şarkıyı bir de bu suretle dinlemişti. Bazı eski saraylılar, sarayda alatur- ka müsikiye ehemmiyet verilmediğir den daima şikâyet ederler. Sultan Me- cid ve Sultan Aziz devirlerinde sara- saz âlemlerini pek çok methederek; hassa tanburi Şevkidide kalfa ile Şöhret, Levnifer, Peyaminigâr kalfa- ların, ud ve lâvta çalarlarken mızrab- larından dökülen ince, raksan ve ba- zan da hazin nağmeleri, anlata anlata bitiremezlerdi. O devirlerde, harem musikisine fazla ehemmiyet verilirdi. Saraylarda müç kemmel birer musiki meşkhanesi var” r, küçük yaşlarında isti- ina göre hanende ve sazendeli- üe ayrılarak devamlı bir surette bura- da ders alırlardı. Haftada bir defa da, l (;m!lur 'y.;ı:ı" edil ud Bı.r.fîa da, ya müs Navagin hiç sesini çıkarmadı Sı Hi vuru ekselans, dığı lemden yero — vura- bir sesle haykırdı kın! Rahat birakın iyorsunuz? Anla- — Risaleyi gnnder"lım sözler müsteşarı da dirdi. Ayağını rak, hitçın ve boği - Beni rahat bır diyorum. Benden ne mıyorum.. Kât çıktı vagi ble kıliseden gelen adım — dişar: r ve beklediler. Fakat içeriden Na- bayuna bağıtıyardu: Beni rahat bırakın! Benden ne isti- yorsunuz? Anlamıyorum.. Beni.. “bıra..kın! Yarınki nüshamızda: Bana yirmi p verir misin? Yazan: Muazzez Tahsin n ra.hat.. |tehassıs kalfalar, ve yahut hariçten gelen hocalar vasıtasile kızlara — zey- bek, çiftetelli, tavşan, köçekçe, arab, sepetçioğlü, harman dalı, halay gibi alaturka ayak oyunlarile, vals, kadril, Mazürka, Polka, Kazaska, Romen lon- gası, Çoban havası gibi alafranga dans- lar ve yabancı milletlere aid oyunlar öğretilirmiş. Bütün bunlara, (mızıkai hümayun bu zatı, çok iyi bilirim. Hattâ onun ye- zıkası şu anda, gözümün önündedir. Bu bando, tam seksen aded seçmen kiz- şınlardan seçilmişti. Merasimle çaldık- ları zaman, resmi elbiselerini lerdi. Fevkalâde şık olan resmi elbiseleri, görülecek şeydi. Gene kend bandonun şe! den olan zabitlerile, göğüslerine Hpkı ya” ordonları gibi birer kordon takar-| lar; dört parmak enliliğinde altın &ır malı bir şarpı, hamail gibi sağdan sola doğru omuzlarından geçirerek, U ve sırma püsküllü uçlarını, sol taraf-| larından sarkıtırlardı. Merasim salonuna girişleri, ek şeydi. Bando şef rdiği sağ elinin üç pa arasında, ucu altın topuzlu kumanda | asasını büyük bir maharetle dolaştı -| rarak, bazan da havaya atıp tutarak, dimdik bir yürüyüşle bandonun önün- de ilerlerdi. Dörder, dörder dizilmiş o- lan kızlar da, en pişkin askerler (;lb muntazam adımlarla onu takib eder-| lerdi. Emirleri, kumandaları, — duruşları,| çalışları; mabeyni hümayun bzndıı;un'ı dan, zerre kadar farklı değildi. Arada bir tek fark varsa, o da; bu bando he- yetini teşkil edenlerin, birbirinden £ zelliği, endamlarının Jletafeti, ranın doyulmaz derecede haşmet zenginliği idi. Biliyorum, şu anda zihnin hakika- ; manzs- ve en «Ü feriki, Necib paşa) nezaret ederdi. Ben, | dan mürekkebdi. Hepsi de bir ende ve | |bir boyda olan bu kızlar, bilhassa sarı-| tiştirdiği haremi hümayün bando mı-| betle hitam bulacağını, kimsı giyer- |8 geçecektir: «P: .» Bu haşm ——— — bu Semti meşhur ve mahallesi Cadde veya sokağı Çarşamba, Tercüman Yunus Çarşı'da Rami Cami Gelincik Cami » » » üzere arttırmaları uzatılmıştız. İsteklile: gelmeleri. — (7712) T dar Çenberlitaş'da İstanbul Vakıf.ar Başmüdürlüğünde Vakıf Akarlar kalemine zengin manzarayı temin etmek için İğ- zum olan, para... Bu, nereden bulunu- yoardu? Bu sual, saraylarda sorulmazdı. Matlub alan, tıkır ükir değirmenlin dönmesi idi. Ama; bu değirmenin su- yu nereden gelip, nereye gidiyordu? Bunu sormak, hiç kimsenin aklına gel- mezdi. Milyonlarca * insanın kazancı, binbir şekilde ellerinden çekilip alınır; bunlara sarfedilirdi. Neticenin ne ola- ağını, bu sefihane hayatın hangi âkı- e düşün: mezdi. ŞEHZADE VE SULTAN SARAYLARI Abdülhamid sarayının kasvetli sü - künetine mukabil, şehzade ve sultan larında hayat oldukça meş'eli ge-| çerdi. Size, bu hayattan bahsetmeden! evvel, Abdülhamidin şehzadeler ve sultanlar hakkında siyasetinden bah-| sedeyim: Şehzade deyince, tabildir ki akla en evvel, en büyük şehzade gelir. O da, (Veliahd Reşad efendi)dir. Abdülhamid, küçük biraderi, ve ve- 1 Reşad efendinin halk ile temas| etmemesine rirdi. Tabiid di, Çünkü, gerek ve! e gerek - sa: h nı sabık, Murad efendi, şan rın elinde, Abdülhamide karşı iki teh- eti kesilmişti ı Murad efendiyi tekrar tahta ic- lâs etmek için türlü entrikalar çeviren ve nihayet (Çırağan baskını) gibi kan- n derece ehemm ki, bu da sebebsiz ahd Reşad efel nd srağan i'erden mürekkeb bir mania çemberi teşem sarayı, âdi bir zetmeye sebebiyet vermiştir. Çırağandan dışarı, dışarıdan da Çı- rağana bir kuş bile uçması imkânı ol- madiği halde, Sultan Muradın - orada ması, jurnalcılere bitmez tüken - mez bir sgermaye teşkil etmişti. t (Arkası var) İstanbu! . Vakıflar Diromrmğu ilânları Muhammen aylığı Lira Kur — No. Cinsi 3 28, 30 « 50 150 Meşrutahane İk' dükkân Dükkân , 00 v0 5 2 ı 1 1 » Yukarıda yazılı mahaller 938 senesi Mayıs nihayetine kadar kiraya verl.mek 'T. Sani 837 Cuma günü saat 15 c ka- 29 Birincikânun 937 Çarşamba gür Nafıa Vekâletinden: sa2t 15 me Atıkarada Vekâlet Malzeme Ek- | c siltme Komisyonunda 171185 lira muhammien bedelli 90 adet basit ve 3 adet mu- zaaf İngiliz makas takımı ile 4 basit makaslı bir telâkkinin kapalı zarf usuliyle eksiltmesi yapılacaktır. Bu hususa aid eksiltme şartnamı karada Vekâlet Malzeme Müdü Muvakkat teminat 9809 lira 25 İsteklilerin teklif mektublarını ta hidliği vesikasiyle birl li k: atnamesine göre Vekâletten alınmış Mal e 29 Biri ü ve teferrüatı 856 kuruş mukabilinde An- nden alınabilir. uruştur. «7827, — İstanbul Deft;rdmlığından: Kandillide Kuyu sokağında eski 42, yeni 14 sayılı evin 12/48 payı: illide Ayazma arkası sokağında cski 15, yeni 17 sayılı ve 65,50 Kanı metre murabbal arsanın 1/4 payı: Boyacıköyünde eski Karaki, yeni Görgü sayılı evin kendi arsası içir. arsanın tamamı: çöükmüş anka Lita Kuruş 50 12 29 ağında eski 7, yeni 5 ile beraber maa bahçe 6 00 Yukarıda yazılı mallar 23/11/937 Sahı günü saat 14 de satılacaktır. Satış be - deline istikrazı dahilt ve Taliplerin yüzde 7,5 pey akç günde Defterdarlık Milli Emlâk M müracaatları. — (F.) (7739) de beş faizli hazine tahvilleri kabul olunur, muayyen vakitten evvel yatırarak mezkür lüriyetinde müteşekkil satış komissanuna “|müsaade edilmemesini emretmeyi sarayı| cikânun 937 Çarşamba günü saat | 14 de kadar Ankarada Malzeme Müdürlüğüne vermeleri lâzımdır. — Mükemmel cevabını. verdim. — Bundan emin misiniz?... Ve biraz düşündükten sonra devam etti. — Kruvazörlerde kargaşalıklar, ita- atsizlikler başgösterdi de... «Möve» nin efradı hakkında dilimin döndi kadar kendisini temin ettim. Nihayet: — Pekâlâ! dedi, ben de kamaat ge- tirdim. Yarın sabah erkenden, saat beşte demir alıp yola çıkâcaksınız. O akşam «Cukshaven» mevkii müs- tahkem kumandanına yemeğe davetli bulunuyordum. Adamakıllı eğlendik. Hiç birimiz kızıl isyanın korkunç ve iğrenç suratını birdenbire — gösterece- Bini tahmin etmiyorduk; hiç birimizin bunun gün ve hattâ saat meselesi ol- duğu, hatır ve hayalimizden bile geç- miyardu. «Möve», hakiki harb gemilerine nis- |betle yolsuzdu. Binaenaleyh ben hare- ket için tavin edilmiş olan saatten evvel hareket etmek mecburiyetinde — idim, Elime tutuşturulan tah gmir zarfı |nı ise limandan çıktıktan a at son- İra açacaktım. Demek oluyordu ki do- nanmanın iç(ıma mahalli olarak tesbit | edilen randevu yeri bu Kap.ıll zarfta gösterilmişti. Lâkin bu zarfı açmak bana nasib ol- |mıyacakmış. Zira «Cukshaven» den ha- -|reketimizden üç saat sonra almış oldu- ğumuz bir telsiz telgrafname bizi geri- ye çağırıyordu. Avdet edip limanda funda demir e- “İder etmez hemen amiralin yanına koş- tum. Bu ani geri çağırılıştan bazı işle- rin yolunda gitmediğini, artada bir şey- ler dönmekte olduğunu anlamış Maamafih amiralin nezdine gitmeden evvel «Möve» mürettebatından hiçbir kimsenin mezunen karaya çıkmasına ih: mal eylemedim. E!.. Ne olur, ne olmaz- Jdıl... iyelin vahametini amiralle gö- rüşmeden, hattâ amirallik dairesine henüz varmadan tamamile Amirali dairesinde gördüğüm ilk cümlesi: — Kruvazörlerin mürettebatı maktan imtina ettiler! oldu. Amiral «Karpf» kısa boylu, parlak ve neş'eli simalı bir zattı. kin o gün her zaman gülmeğe mühey” ya olan çehresinde derin bir endişe ve memnuniye' lik okunuyordu. ral imparatorun çok yakın bir dostu | zaman Çık- tosla- kendisi imparatorun maiyet gemisi lan «Hohenzollern» yatının kumanda- nı idi. O sıralarda imparatorun yarış kotra ve yatlarına keza amiral «Karpf>» nezaret edirdi. H.ır_ı )ân edı.mce ami- z Kümendüoliğına & enaleyh ilk itaatsizlik ve serkc:şhk ha- reketinin hafif kruvazörler mürette- batı arası nda belirmesi kendisi kadar v bir darbe teşkil ettiğini ko- layca takdir edebilirsiniz. ana <Möve»r yi «Kiel> limanına etmekliğimi emretti. Ben de üçün- onun dümen sularını takib ede- |rek imparator Kiyom kanalından geçe- rek «Kiel» limanına vardım. Kana da en sür'atli milerini gözden kaybetmemiş, hcnıon Lunl;ırnı peşinden ayrılmamıştım. Bu seyahat esnasında zabitlerimi el- rafıma toplıyarak itaats meselesi hakkında kendilerile uzun uzadıya gö- rüştüm. İngilizlerle yapılması - derpiş olunan son ve kat'i muharebe haheri- nin efrad arasında nasıl şuyu buldu- ğunu bir türlü kestiremiyorduk. Hiç şüphe yok ki bunu zabitan işaa etmiş olamazlardı. Böyle bir haberin zabit- lerden gizli tutulmasına imkân ve ih- timal olmamakla beraber zabitlerin bu . |haberi haik arasında yaymış olmaları-| İna nasıl ihtimal verilebilirdi? Yalnız muhakkak olan bir şey Alman koamünist liderleri varsa gayelerini tahakkuk ettirmek için donanmanın | yapacağı bu çıkış hareketini bir silâh anladım. | Lâ-! Ami-| idi. Cihan harbi patlak verdiği zaman | | &- Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum - Burt Çeviren: Ahmed Cemaleddin Saraçoği Amiral Fon Kayzerl'ng hiddetle haykırdı:“Alman bah yelleri gem'lerine asla kızıl bayrağı çekmiyeceklerd Alman denizcisi yurduna, imparatoruna âsi olabil.r mi olarak kullanmışlar ve müsbet neti ler de elde etmişlerdi. | Alman bahriyelilerinin düşmi karşı yürüyüp harbetmekten imi etmeleri bolşevizm propagandasi ne büyük tahribat yapmış olduğu isbat etmişti, Artık bu işin lâmı, cimi yoktu saklamıya, gizlemeğe lüzum görmet her şeyin bitmiş olduğuna hüküm V mek icab ediyordu. Evet, her şey bitmişti artık!.. Vakıâ «Möve>»de disiplin mükern mel ve efradın kuvvei maneviyesi | rinde idi ama şu önümüzde gurd.ığ'— müz <«Markgraf», «Koenig», <Prinz f gent Luitpold» dritnotları gibi 4 harb gemilerimiz, güzel heybetli dü ruşlarına rağmen, vatanı ihtilâl bö taklığına sürükleyecek olan derin İ derdin mikroplarile aşılanmış bulu!l yorlardı. Bu gemilerin, Cukshavendi efradının itaatsizlikleri ve ıerkeşlıll Ti yüzünden kovulmuş olanlarını ! biliyorum. Aman yarabbi! ci, ne inanılmaz bir haldi j «Möve» Kiel limanında demirledi ten sonra yalnız başıma karaya çık tım, Ancak karaya çıkmadan evi mürettebattan hiç bir kimsenin karâ) çıkmasına müsaade edilmemesini | zabitlerime sıkı sıkıya tenbih ettil | Karaya çıkar çıkmaz gidib amiral B «Keyserlingsi gördüm. Şurasını İ etmeliyim ki amiral Fon «Keyserlifli vaziyetin vahametini maalesef tal etmiyordu. Beni görür görmez mibâfi ki bir tarzda: — Geminizde disiplin ne vaziyetlt İtaatsizlik falan yok ya?.. diye 80! Manidar bir tavırla cevab verdimi — «Möve» de disiplin bakımınd bir şikâyetim yok. Bizim küçük € ve>de zabtı rabt yolunda gidiyor. M rettebatım çelik gibi sağlam ae (Arkası var) İ Bir Doktorun Günlük Notlarından Çocuklarda İmpetigo Çocukların yüzlerinde görülen ve e) âvam pislik çıbanı denilen hastalığı vardır. Bu bastalık — bal kabuklar halindedir. Sulanır, cerahat İ7 tar ve dokunduğu yere sıvaşır ve ce bütün çeneyi, yanakları yüzü ve W Jarı her tarafı istilâ eder, Müz'iç W talıktır. Çocuklarda gerek bu ve gerekse en âdi çıbanlar görül kit daha çok küçük iken henüz tant linde iken derhal tedarisine koşm&l” Çok basit bir tedavi ile derhal IyİlE İlâcı döxyde de zine patıdır. YAT imotyol pomadı sürmekten ibarettir. koymalıdır. — Çocuğun — kaşıyıp a fatllasına mâni olmak için de — çodü ellerini tülbend lle sarmalıdır. | | | | bi (*) Bu notları kesip saklayımız, i" bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapıfi, l Sıkıntı samanınızda 'tlar bir dökt Çibi imdadınıza yetişebilir. Nöbetel Eczaneler Bı me nöbetçi olan eczaneler Fi lsunııııı cihetindekiler: Aksarayda: (Sârım), Alemdarda' Beyazıdda: (Cemil), (Rıdvan), Eminönünde: Eyübde: (Arif Beşiri, Şehremininde: (Nâzım), (. Hakkı) xııırül" (Necati  5.»' çAmSD yan), ":ıı (Vitalii, yökü zadebaşında: (Suad), Küçükpazarda: Bakırköyünde: (İstepan) Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasadil,; latada: (Hüseyin Hüsnü), Teksi' monciyanı, Pangaltıda! (rlıı Beşiktaşta: (Süleyman Receb) 4 | Boğaziçi, Kadıköy ve ıumııi”îı y Usküdarda: (Ösman), Kadıköyünde: man Hulüsi), Büyükadada! za), Heybelide: (Tanaş). (İskelebaşı). (Baadı "" (.uııd * A -714 4