ümma aa — En büyük fener Üa F Ü C TÜZİÜRÜ TereErr . VAT YN Ta İ ajçE KA ti iğj K LA İ M | TiT $ d haker A D : ğî.ğe BEFİ : mhıw bin fenerlerin en büyüğü Ja- Yada Suvada bulunmuştur. Yüksek- S metredir. On sekizinci asrın süsü dın- lar )İ atırda zarif giyinen bazı ka n*: tarzda baş tuvaletleri yaparlardı.. ken 1 9 kadar ağır olurdu ki yürürlere Arkalarından da bir uşak gelir VE ©& iri bir çatalla başlarının süsünün #kaya doğru eğilmemesini temin eder- 'Hokkabazl Hokkabaz — Nere- de benim - çırakcağı- zım? Çırağı — Burada- yım hokkabazım. Hokkabaz — ıl: kış geldi, yel â::ü. su götürdü. Çırağı — Bir patır- tı bir gürültü. Hokkabaz — Her- kesin kopmuş ödü. Çırağı — Aman us- bu fe- şanın ödü bağlanmaz. Çırağı — Peki öyle olsun ustacağızım, sana bir şey soracaktım. Hokkabaz — Sor bakayım. Çırağı — Kilo neye derler? Hokkabaz — Bu ilmi bir meseledir. Çırağı — Peki öyleyse ona sorarım. Hokkabaz — ÖO da kim? Çırağı — Hilmiye aid bir mesele deme- din mi? Ben de Hilmiyi arar, bulur, so- rarım. Hokkabaz — Hilmi değil, ilmi, yani il- me aid. Çırağı — Affet bilemiyorum. Bu sene daha hiç gitmedim. Hokkabaz — Nereye? Çırağı — Sinemaya, filme ald dedin de filmden anlamam. Hokkabaz — Filim değil, canım ilim ilim, lli Çırağı — Şunu göyle söyleseniz Şimdi anladım. Tam zamanıdır yere yayılırsa, tahtaların arasından soğuk işlemez. Hokkabaz — Yere yayılırsa mı? Çırağı — Evet, sen kilim dedin ya! Hokkabaz — Kilim değil, ilim ilim. Çırağı — Mevsimi değil ki keseyim. Hokkabaz — Neyi? Çırağı — Karpuzu dilim dilim. Hem sen benim gu sorduğuma cevab versene. Hokkabaz — Neydi sorduğun? Çırağı — Kilo nedir demiştim. Hokkabaz — Ben de onu anlatmıya başlamıştım. Çırağı — Canım dilimsiz, kilimsiz ta- rafından anlat. * Hokkabaz — Pekâlâ, Bir litre. iğı — O da ne? Ş::bbu — Bir desimetre mikâbı. Çırağı — O da ne? kerdi A larla dolu idi, Bir olta atısta Vet Eena ktum, İki U sefer oltayı ahtapotla wı.ııı;i:n:;k iviinE D htapotla balık avi dakika geçti, geçmedi.. oltayı tekrar çektiğim zaman ahtapotun koları balık birden yakalamıştım. & v0 Hokkabaz — Sana da nasıl anlatmalı, bir desimetre murabbaı satıhlardan beş yapmışlar. Çırağı — Anladım bizim hokkabazlık- ta kullandığımız iç içe kutular cinsin- den. Hokkabâz — İşte o bir desimetre mi- kâbı kabın içerisine dört dereceli odistile koymuşlar. Çırağı — Aman yiyelim. Hokkabaz — Neyi? Çırağı — Kutudaki pestili. Hokkabaz — Pestil değil, odistile yani mal mukatta, Çırağı — Açık mavi, koyu mavi Hokkabaz — Yok canım mai mukattar. ırağı tartıldılar lerce kilo yağ, pirinç tartıyor ya! Hokkabaz — Öyle ama onları parça par- ga tartıyor. Çırağı — Bizi de parça arça tartar, Me- selâ evvelâ kolumu, sonra bacağımı, daha sonra başımı? Hokkabaz — Bu - nun için seni parça parça kesmesine razı olacak mısın? Çırağı — Hiç razı olur muyum? O za- man ölüveririm. Hokkabaz — Başka türlü imkânı yok. Çırağı — Ben bir çare buldum. Bizim büyük ustamıza gidelim, o her halde bir usul bilir. Hokkabaz — Haydi gidelim. Çırağı — Ey bizim ustalarımızın usta- sı, sen hepimizden çok şey bilirsin, söy- le kuzüm, bizim hangimiz daha ağır ge- leceğiz? Çırağı — Sarı imamı bilirim ama, mâ- vi muhtarı bilmiyorum. Hokkabaz — Mavi muhtarı nereden Çı- kardın. Usta — Ben terazi miyim de bileyim? Hokkabaz — Ustalarımızın ustasısınız. Çırağı — BSizin bilmediğinizi dünyada bilen yokmuş. Usta — Ha, evet, öyle, mademki İsti- yorsunuz, bana bir sırık alıp getirin. Hokkabaz — Getirelim usta. Haydi, gi- Çuıb—n-çhmmııçhı—üpbumım.Ynmnlmpeulnnun. dın. Hokkabaz — Senin anlıyacağın imbik- ten geçmiş temiz su. Çırağı — Ha şunu şöyle söyle. Hokkabaz — İşte bir desimetre mikâ- bının içini bu su ile doldurursan bir kilo eder. Çırağı — Kilo ba mu? Hokkabaz — Evet! Çırağı — Demek beni bizim barkal kandırıyor. Hokkabaz — Nasıl kandırıyor? Çırağı — Kilo, diye teraziye ufak bir demir parçası kokuyor. Hokkabaz — O da o ağırlıktadır. Çırağı — Ben ne bileyim, : Hokkabaz — Belediye o demirleri her zaman muayene eder. Çırağı — Dur aklıma bir şey geldi hok- kabazım, Seninle ben bir tartılsak. Hokkabaz — Tartılalım ama naml? — Bizim bakkala gidelim, İki- mizi de birer birer terazisinde tartaın. Hokkabaz — Onun terazisi bizi tarta- cak kadar büyük değildir. Çırağı — Neye tartamasın, günde yüz- (Bir sırık getirirler). Usta — Hokkabaz, sen bu yanına çık, çırağı, sen de öbür yanına. Biri sırığın bir yanına, öbürü öbür yâ- nına oturur, usta ortadan tutup kaldırır. Hokkabaz — Tahtaravalli.. Çırağı — Yavalli. Hokkabaz — Tahtaravalli.. Çırağı — Yavalli. Usta — Gözlerinizi kapayın, şimdi tar- tıyorum. Hokkabaz — Kapalı. Çırağı — Kapalı. Ustaları sırığı kaldırır, yere atar. Tkisi birden biri bir yana, öbürü Ööbür yana düşerler. Hokkabaz — Ay kaburgalarım kırıldı. Çırağı — Yahu başım yuvarlandı, ama acaba nereye gitti. Bir kenara düşmesin sonra arar da bulamam. Hokkabaz — Burnum yamyassı oldu sanki.. Çırağı — Olmuş, olmuş. Karın bundan sonra hamur tahtası yerine onu kullanır. me müddeti gündür. bize gönderdiğiniz zarfın Üzerine mece» kelimesini ve bilmecenin gâzetede Hokkabaz — Çenem yerinden çıkmış. Çırağı — Zarar yok. Bir demirciye gi- on beş Bilmeceyi «Bil- Yeni bilmecemiz Bayramda fişek ya- kan gu üç arkadaşınt- zın resmini gazeteden kesin, uygun gelecek renklerle boyadıktan sonra bize” gönderin. En iyi boyamış olan bör okuyucumuza bir kol saati, diğer yüz o- kuyucumuza da Son Postanın bilhassa kü- çük okuyucuları için yaptırmış olduğu kiy - metli ve güzel hedi- yelerden — vereceğiz. Bilmeceye cevab ver- İ RESİMLİ HİKAYE — | İkiye bölünen adam İki kişi yolda yürüyorlardı. Her kizi de ayni boy, ayni şişmanlıkta idiler. Bi aralık ikisi birden bir yana baktılar. Öne lerinde, üstü açık iki çukur vardı. | İkisi birden çukurlara düştüler, birk nin başı yukarda kalmıştı. Öteki tepe a. şağı düşmüştü. Adamlardan birinin elim deki festere elinden fırlamıştı. Geçenler durdular, başı yukarda olan! — Kurtarın! ; Diye bar bar bağırıyor, öteki ayaklae rını oynatıyordu. Fakat yardıma koşıi. olmuyordu. Çünkü anları yarıdan ikiye bölünmüş tek kişi zannediyorlar ve ıklyıl bölündüğü hâalde konuşan ve ayaklarını! oynatan adamdan korkuyorlardı. i dersin gene yerine koyar ama benim aya« iım acaba ne oldu? Z Hokkabaz — Ben gördüm. Çırağı — Nerede? Hokkabaz — Dün yolda yürüyordu. Çırağı — Haydi aradan dün ben de gör. düm ama şimdi nerede? İ Hokkabaz — Hangimiz daha ağırız, ©- nun için bu hale geldik, hele bir öğre nelim! ; Çırağı — Ustamıza soralım, İ Hokkabaz — Ustalarımın ustası, söyle bakalım, çırağım mı daha ağır ben mi da. he ağırım?. Â Usta — İkinizi de tarttım, ikiniz de ayı nı ağırlıktasınız. İ İkisi birden — Aymı ağırlıkta mı? Usta — Budalalıkta ne o senden bir gram eksik, ne de sen ondan bir gram fazlasın!... ** kol saal veriyoruz V PP0 G YA a SO N ğğ ı 1