y ua Bir kısım sanayiciler muamel vergisi vermemek İstiyorlar İstanbul Milil! Sanayi Birliğinde topla - nan beş beygirden az kuvvetle kuvvel mu - harrike ile çalışan küçük dericiler, muame- le vergisi kanununda tadilât yapılması için İktısat Veköâletine bir arize göndermeyi ka- rarlaştırmışlardır. Geçen sene de, Sanâyi erbabı, müâme - le vergisinin kaldırılması, bunun yerine it- Balüt resminin arttrılması için derici Kam- hi, trikotajcı Diüberzade Habib, karyola fab rikası sahibi Halil Sezer, Besler — çikolata fabrikası sahihi ve Sanayi Birliği umumt kâ- tibi Halidden mürekkep bir hey'eti, Vekâ - let nezdinde teşebbüsatta bulunmak Üzere Ankaraya göndermişti. Şimdi, yeniden bir hey'etin muamele ver gisi kanununda tadilât yapılması temenni- gile Ankaraya gönderilmek İstendiğinden de bahsedilmektedir. Düğmeci ve kemerci gibi plâstik eşya 1 - ma! edenlerin kuvvel muharrikelerinin kuv- veti ne olursa olsun muamele - vergisinden muaf tutulmamaları kaydı, bu nevi sanayi erbabıni da öndişeye düşü ür. Plâstik eşya imalelleri de teşebbüsatta — bulunmayı düşünmektedirler. Kordelâ gümrüğü değiştirildi Eiyafın yanyana getirilip yapıştırılmasile elde edilen kordelüâlar, tarife kanununun bi- ünet maddesine göre © 40 Idhalât resmine tutulmaktaydı. Son yapılan tetkikler- le, bu neviden kordelâların da dar endö do- kunmuş korde! gibi resme tabi tutulması dâzımgeldiği he varılmış, Gümrük ve İnhisarlar Vekileti, bunlar eğer pamuktan mamül olursa gümrük tarifesinin 388 numa- Bina göre yüz ki resmi alınması, diğer müddelerden mamü Oolursa, o maddeyo göre, kordelâ mefhumü içinde ald oldukları numaralara göre tarife- lendirilmesi lüzumunu alükudarlara bildir- miştir. Dadayda esans trebantin istihsal ediliyor Daday (Hususl) — Askefi kaymakamlık- tan mütekald Ali Ruhi Kaynardağ, bir müd- det evvel kolonyacılıkla uğraşirken bir kt tabdan, çam kütüklerinden katran ve menti ruhu Iİstihsal edilebileceğini öğrenmiş, DPadayın Koldan deresi denilen mevkide bu hususta teşebbüse geçmiştir. Ali Ruhi, bura- da, fennl bir şekilde ince ve kalın katranı mu yaffakiyetle istihsale başlamıştır. Esan& tze- 262,50 Tira idhalât | bantin istihsali tçin başladığı tecrübelere de devam etmektedir. 61 yaşında olan bu eski aşker, imalâthanesinde gecell gündüzlü de- vam ettiği bu teerübelerden muvaffak bir ne- tice alacağına emin bulunmaktadır. Ali Ruhi Kaynardağın bu ümldi tahakkuk ederse, Japonya ve İtalyadan gelen ve sene- de birkaç milyon Hramızın memleket harici- ne çıkmasına vesile teşkil eden esans treban- tin, memlekelimizde kolaylıkla istihsal edi- Jecek ve bir kısım paramız memleketimizde kalacaktır. Söğüd mıntakasında pamuk mahsulü Söğüd (Hususl) — Bu sene Bakaryanın pamuk mahsulü çok iyi bir vaziyettedir. Bu mıntakada dokumacılık sanaylinin istediği en yüksek kaliteli pamuklardan Akale pa - muğu çeşidi yetiştirilmektodir. Bu pamuk - lar İki senedir Sakaryada ve Mayıslar kö - yünde geniş ambarlarile kurulmuş olân pa- |muk çırçırlama ve işleme müessesesince E- reğli bez fabrikasının ince dokuma işlerine iptidal madde olarak Sümer Bank hesabına satın alımmakta idi. Bu sene satın alma işi- ne hâlâ başlanılmamış olmasından, güzel ve yüksek vasıflı pamuklar hemen hemen ali- cısız kalmış bir vaziyettedir. Üç dört yüz bin (kilo saf pamuk alarak tahmin edilen mah - sule bu sene $0 kuruştan göor alıcı bulun - maktadır. Bü yüzden çiftçi çok sıkıntılı va- ziyotte kalmıştır. Zahire fiatları Avrupadan gelen zahireler - pliyasasında bir düşüklük ve gevşeklik başlamıştır. Fırtınadan dolayı birkaç gündür Kara - enizden mal gelmediği ve Ramazan ve kış |yaklaşması dolayısile de taleb ziyadeleştiği için sade yağların ftatlarında cinslerine gö- |re 5 -7 kuruş yükselme vardır. 6 - 12 kuruşa satılan kabuklu ceviz 9 - 17 kuruşa çıkmıştır. Dün de, afyonun kilösu, birdenbire; 510 kuruştan 600 kuruşa yükselmiştir. Borsada vaziyet Evvelki akşam Londra — borsasında bir aterlin katşılığı 146,38 olarak kapanan Fran sız frangı dün ayni borsada bir storlin kar- glığı 146,21 frank aolarak açılmış, ayni fiatta kapanmıştır. İstanbul borsasında Ünitürk 13.80 lirada açılmış, 1395 iraya kadar muamele görmüş ve kapanmıştır. Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağrıla- rınızı derhal keser. İcatında günde üç kaşe alınabilir. İsim ve markaya diktat! Taklitlerinden sakınınız. Bir ümid, bir an evvel, Filihenin ka- pısı sayılan ilk noktaya, Mericin üstün- deki büyük tahta köprüye varabilmek- Fakat ne dadının telâşı, ne arabacı- nin kırbaçları yolu kısaltamadı, üstle- rine çöken bulutlarla hava karardıkca karardı ve Merice bir saat kala sağnak halinde bir yağmurdur boşandı. etti, Allahım! Körüğü üst- tikleri hâlde iki yandan ta- şan sular gene faytonun içine dökülü- yor, onların dizlerine ve kucaklarına çıkıyor, dadısi «Vay bi gelen!> diye saçlarını yolup dö rken Gül ümle Adnan bu sel içinde birbirlerine sar Ş şıyorlardı. Nihayet, karşıdan, dumanlı yağmur perdesi allında Mericin köprüsü görün- | Arabacı söfi bir'h çıladı ve küdurmu M beygirleri kam- ği köp- Sular bu harab köprü- tünden aşıyor, tahtalar çatır puyor ve aşağıda nehir, kudurmuş bir org çalarak, Adnanın kulaklarını dol- âdeta sağırlaştıran bir dehşetle da, faytonun şilteleri içinde, üçü bir kütle olmuş, sırsıklam, çığlık çığlığa, meyal görüyordu. Bir de şu son müthiş gürültü kulak- larında kalmıştr tarafına geçtiği zaman, arkalarından bir kıyamet çatırdısile azgin Merice yı- kılan köprünün gürültüsi Ah, keşki o gün kenâ katran gibi kaynıy rin içine yuvari ne ermeseyd da aradan oluz bugün, kend rinden d lamak lin içine yuvar- ymasaydı... Dar koridorda, yanından, koluna sür- tünerek, telâşla geçtiler, Baygın bir lâ- n genzini tıkadı ) uzun boylu bir kadın, yanındaki kısa boylusuna hafif- ce «Adnan Bey» diye fısıldadı. Kadınlar hâlâ onun ismini söylüyor- lardı. Hâlâ onunla meşgu! oluyorlardı. Kimdi bu kadın? Eski bir macerası mı? birbirlerine perçinlendiklerini hayal- | aba köprünün öbür . .. bir genç V. Vaptit imzasile sonuluyor: — Muvaffak o » Tacak mıyım? Hislere fazla yer vermek — heyecan ve ızlırap memba- larını çoğaltmak demektir. Halbuk hayat, metin ve mücadeleci olmağı davet 'eden hâdiseler- le doludur. BAARE Azimkâr bir tip Bandırma oku - yucularımızdan İs- mail Mustafa so - ruyor: — Zengin ola - cak mıyım? Bu umumi dile - ğe husust — teşeb- büslerle — erişmek tmümkün olur. Tu- tulan iş yalnız ge- çinmek temin ediyorsa, ondan sonrası te- | sadüfe bağlı olur, Azimkâr oluşu, bir işin sonunu almak gibi muvaffakiyet doğu - İrabilir. Evlilikte saadet tesadüften zi « yade eşini seçmekteki isabetle ölçülür. Derli toplu olması lâzım gelen bir genç Yozgat okuyu « cularımızdan Ha- lit Korkmaz soru- yor: — Zengin olacak mayam? Orta halli bir ta- lebde — bulunmak, ihtiraslı — istekler. den daha kolaylık. la meydana gelir, Derli toplu olması lâzımdır. Son Potı Fotoğraf tahlili kuponu Ka e . Zc H Adree . . . DİKKAT | Fotograf tahlili için bu kuponlardan Ü $ adedinin gönderiim . Fasulye fiatları düştü Çarşamba (Husust) — Çalı ve Selânik fa- sülyelertnin 480 kuruştan birdenbire 250 ku- ruşa kadar düşmesi tacirler tatatından hay- Tet ve teessürle karşılanmıştır. Genç mi? Güzel mi? Sarışın mı? Esmer mi? Karanlıkta yerine oturduğu zaman yeni bir merakla sarsılıyordu. Filmin sonunu, birbirini tutmaz düşünceler İ- çinde, bezgin ve alâkasız seyretti. Si- dan çıkarken bütün kadınlara , fakat uzün boylu kadınla kısa arkadaşını göremedi. Buna âüde- ta canı sıkıldı. Anlaşılan dört buçuk Jseansından evvelki seansın sonunda |gelmişler ve filmin bitişini tekrar gör- meden gitmişlerdi. Adnan şimdi Mahmureyi de, Nerima- nı da unutmuş gibi idi. Büyük buhran- |lardan sonra bu hal onda sık sık olu- Fakat arkasından daha şiddetle ror, daba şiddetle sarsılıyordu. e o buhran gene başlamak ü- ını düşündü mürenin saçlarını koklarken sarhaşluğu yeniden hissetmiş kendisini bö ve gümüş e dura du- ürüyefekten, zoraki Mmektebe gi- k gibi tenbel adım ki- nlarına bekıyordu. Böy bir ço kapıp koyu- |y müsabakanın esası şudur: Müsabakanın esası Meşhur Bekri Mustafanın 40 tane fik- rasını şeçtik. Her fıkra için bir resim İyaptırdık. Fıkralara 1 den 40 a kadar, fık- raların resimlerine de gene (1) den dercedeceğiz. Fakat bu resim © gün çıkan fıkranın değil, ya daha evvel çık- mış, yahut ta daha sonra çıkacak bir fık- (Paran resmi olacaktır. Müsabaka bitince okuyucularımızdan racağız: — Hangi resim, hangi fıkranındır? Siz,de bize meselâ (40 numaralı resim,tayin edecektir. Resimli fıkra müsabakamız Son Postanın kış mevsimi programını|numaralı fıkranın V. S.) diye bildi: tesbit ederken sadece günün vak'ası, ma- bu fıkralar ve resimleri de gazeteden kalesi, hikâyesi, romanı kâfi değil, biraz da eğlence lâzım, diye düşündük, bu dü- siniz şünce ile bir müsabaka tertib ettik, bu — Bu suretle siz okuyucularımız hem p listeye bağlıyarak bize göni zel bir fıkra okumuş, hem güzel bir sim görmüş, hem de bir müsabakan!! verdiği heyecanın zevkini tatmış — Mükâfatlar Bu müsabakada kazananlar (40) a kadar numara koyduk. Hergün bu 75 okuyucumuza para mükâfatı kralardan ve resimlerden birer tanesi-|ğiz. Mükâfatların listesi şudur: 1 kişiye 100 lira , Mükâfat kazanan okuyucuları a Müsabakamıza 21 ! numaralı fıkranın, 4 numaralı resim 1T(evve! başladık. Yirmi ikinci resim umaralı fıkranın, 164 numaralı resim 38/fıkrayı aşağıda bulacaksınız. Reslm : 22 “Şükür allaha.. ,, Bekri, bir gece yarısı, meyhaneden çıkmış, sallana sallana evine gi- diyordu. Önü sıra, tin tin giden bir sokak köpeğini, kendi gibi Çxı sar- hoş sanarak: A I — Hey gidi hey.. dedi, beterden bBeteri varmış! Çok şükür Allaha-. Biz dört ayakla yürümeğe daha başlamadık!, ——— Ç—>—aooaiıeıauuuyem — Halkevi inşaatı baharda başlıyacak Cağaloğlundaki Eminönü Halke - İki köy yatı mektebi yapıldı — İstanbul Maarif Müdürlüğü biri Ş” vinin yanında yapılacak jimnastik sa- 'lenin Çetlik köyünde diğeri Beykozul lonu için 117 bin liralık bir keşifname | Buzhance köyünde birer köy yatı mek> hazırlanmıştır. Bu civarda istimlâki ya | tebi açımı , İki mektebin 1937 - 19 pılan evlerin muamelesi ancak üç ay | ders senesi faaliyeti gözden Eeçîf“d“ zarlında ikmal edilebileceğinden inşa- | ten sonra adetleri gelecek sene ala ilkbaharda başlanacaktır. Üa —a — maş yığdırdı ve yaz ortasında kışlık bir | F: kostüm ısmarladı. En nihayet bir berbere girdi, uzun u- zun saçlarını kestirdi ve duvarları kü- bik desenli bir höcrede parlak altın saç- lı bir Yahudi kızına manikürünü yap- tırdı, Hani bu kız hiç de fena parça de- gildi: Adnan, rahat bir koltukta, bu yu- muşak ellere elini bırakınca biraz neş'e- lendi, Yüppeleşti, Yahüdi kızile fran- sızca konuştu. Bilhassa âdet üzere kı- zın hemşireleri olup olmadığını, onla- rın da güzellikte kendisine benzeyip benzemediğini sordu. Manikürcü kız, deniz yeşili gözlerini süzerekten yayık fransızcasile: — Vous ötes gentil! Dedi. Adnan da: — Non, c'est la vörite! Diye cevab verdi.. Manikürü bitip ayağa kalkarken, kı- zın gülümsiyerek bakışından, çantası- na taze bir keklik daha düştüğünü anla- Ax revoir! Dedi ve kızın elini avucunun içinde hafifce ez!p yuvarlıyarak sıktı. Dışarda gece çökmüş, lokanta ve bi- rahanelerle pastacıların ışıkları kaldı- , okumuyacağı halde ga- zetelerini aldı ve Paristen yen! gelen resimli mecmualarla kitabları karıştır- dı. Vakit bir türlü geçmiyordu. 'Terzisine uğradı, önüne bir sürü ku- rımlara bol ışıklar yaymıştı. Yanından, son moda mavi emprime- N kızlar gülüşerek geçiyorlardı. Sarışın kız bir anda beyninin için- den silindi ve gene Mahmureyi düşün- dü. Acaba şimdi, yalıda ne yapıyordu? tılacaktır. —i di eanineili a ile tutuşmuşlar mı idi? Fatmi ya inad olsun diye kendi mavi f mesini sırtından hâlâ çıkarmamış idi? Mahmureyi düşündükçe sarıyor, içi içine sığmıyordu. Unutmak Tâzımndı. bü gece sarhoş olmalı idi! Önce bir birahaneye girmeği düşü” dü, fakat sonra bundan vazgeçti ve bif bir tanıdığının gelip kendisini bulami —| yacağı bir sokak içindeki âdi bir kol N meyhanesine gitti. Şimdi ne içtiği pis bir rakıniğ her kadehinde suratım buruşturuyd — içinden kendisine lânetler ediyor, İ — sanlığından tiksiniyordu. Bu ne Kati ğğ döneklikti, bu ne kadar bir hırstan öblr hırsa, bir kadından öbür kadına atılif tıl Neriman da bu gece onu bekliyordi — Salonunda ona likörler ikram edecek g pişkin kocasına: usu sen de darıl şu Adnani” ç . Bizi son zamanda o kadar ” l K meyhanede dakikali Ş ile geçiyordu. ; —I diyecekt nuttu ki Loş ve bir gülle ağı — Garson.. bir şişe daha,, Bu akşam sanki bir serseri, bArG'W 7 ta sarhoşu olmuştu. İçiyor, hiç dürmü” dan içiyordu. ; Hayalinde Mahmure, Neriman, mâadaki yüzünü göremediği uzun Ju kadın, manikürcü sarı saçlı )uı.# si bir duman içinde kıybolu):f. iriyor; gene kayboluyorlardı. ğ beliriyor; gı y y(hm_,,