9 lîiriıdeqııı SİNEMA : “Greta Garbo sevebi lmek kabiliyetini kaybetmiştir,, Yıldızların Eüz;n'nl « O sahnenin dışında, daha cazibelidir », Bugün de meşhur fotoğrafçının Greta Garboyu tahlil eden yazısını kokuyoruz: Greta Garboyu tarif etmek çok güçtür. Halkın gördüğü, tanıdığı şahsiyeti mik- anlatan fotografçı sahnedekinden çok diyor natıs gibi çekicidir. Yerine göre şendir, | j yerine göre faclaengizdir, hassastır ve | icabında da zekidir. Diğer artistler de_. projektörler sönünceye kadar onun gibi 5z alıcı ve hassastir. Fakat Garbo öyle hneden l N gamselâsile asaletini bir| tir. Hususi hayatını o kadar xalite zengi taşır ki, dün n en güzellerinden biri sayılmasa ller onun yanında mat- kat daha bel hığı n ğme güzel 1“ı-îl!' soluki Derisi mi gibi beyazdır. Saçları, köyu kahve rengine çalar, ve bınyodın Yeni çıkmış bir çocuğunki kadar misk gi- bi kokar. Burnu o kadar narin ve hassas- tir ki, başkalarından daha çabuk koku alır. Dişleri, büyük ve incidan daha par- laktır. İnce dudaklarının garib bir ifa- desi ve ahengi vardır. Unutulmuyacak derecode — güzel olan Mavi gözlerine gelince; onlar, bazan yor- Bun, bazan müşfik, fakat daima manalı- dır. Ve kirpikleri, insana, sahtedir, de- Girtecek kadar uzundur. Heyeti umumi- Yesi itibarile denilebilir ki, Greta Gar- boda büyük facialar geçirmiş bir çocuk hali vardır. Greta Garbo hiç tuvalet yapmaz, yal- tız göz kapaklarının Üzerine bir alâmet ibi orijinal iki kavis çizer. “Çamaşırcı eli dedikleri elleri uzun ve Manalıdır. Sigarasını iki parmağının ara- sında tutarak ve derin nefeslerle çekerek içor. Ellerini çok kullanır. Doğuştan gan'atkâr olduğundan, sözlerine ellerinin zarif ve kuvvetli jestlerini de katar. Garbo uzun boylu ve mevzun endam- lhdır. Bacakları uzun ve narindir, müte- nasibdir. O tıpkı Yunan heykeltraşlığı- nın et ve kemikten mürekkeb bir nümu- hesidir. Bir atlet kadar çevik ve çalâktir. Kadın elbiselerinin hiçbir izini taşımı- ynn tuvaletleri - Garbonun gece tuvalet- deri yoktur - hakiki zarafetin tam bir nü- esidir. Vakığ, bütün bu vasıflar Garbo olmi- yan her güzelde bulunabilir. Ondaki in- sanı büyüleyen, efsunlıyan tılsım nedir? İşte bunu anlamak ve anlatmak güçtür. Başının seri bir çevrilişi, düz bir bakı- gı, çocuk tavrı, göz kapakları indirilmiş gözlerile etrafı süzüşü, başlı başına bir sırdır, Neş'eli görünmek mecburiyetinde kal- diği filmlerden ziyadesile nefret . seresea. Steffi Duna son çevirdiği Steffi Duna sinema yıldızları içinde en z ikteristik — olanıdır. Fevkalâde bir şöhrete mâliktir. Geçen sene İstanbulda Bösterilmiş olan Anthony Adverse ve «Dans korsanları> filmlerindeki Şşayanı dikkat rolleri kendisini ea büyük sine- kar çıkmaz, Sif-| * da var-! | Greta Garbo Filmlerde geçen konuşmalar kendisini öldürecek kadar bıktırır, ve bir cinsiyet sembolünü temsil etmiş olmasından hiç te memnun değildir. O, Hamlet gibi, Sen Con, Aiglon gibi romantik roller oyna- masını sever. Onun en gizli arzusu dâ, Oscare Vilde'in Dorian Gray'ını canlan- dırmaktır. Greta neş'elidir, nükteyi sever. Bu la beraber sinirlidir ve aşabidir. Kederli ve tasalıdır. Zira o istediğinden bambaş- ka bir şahsiyet olmuştur. Alelâde sihhatli bir köylü kızı iken, canlar yakan, hanumanlar söndüren bir casus kadını şekline girmiştir. Şöhretini idame ettirebilmek için, kilosuna dikkat eden, hattâ icabında havuç bile yiyemi- yen böylelikle hem sıhhatini, hem asab kuvvetini kaybeden bir kadın ol- muştur. Greta Gatbo hiç kimse ile alâkadar ol- maz. Onun için de bir bakıma uyuşulma- sı güç hodbin, evhamlı bir artisttir. On- ea arkadaşlığın margısı yoktur. Çünkü sevebilmek kabiliyetinden mahrumdur. Velhasıl Greta Garbo; 20 inci asır san'at dünyasının, biraz da muhayyele- mizde büyüttüğümüz, ifade melikesi de his ve heyecan Küçük sinema haberleri: Lücien Baroux ile Gabrielle Dorziat yakında <«Brelogue» adında bir film çe - vireceklerdir. * Maurice Chevalier «Tobis> şirketi eder. "hesabına bir film çevirmek üzeredir. v00çce HescseseşAsa AAA ak film yıldızı v ai filmin bir sahnesinde ma yıldızları sırasına yüksellimştir. Fev- kalâde mütenasib endamlı, cazib kara gözlü, esmer güzeli olan Steffi Duna pek nazlı olarak film çevirmektedir. Son çe- virmiş olduğu filmler için 750.000 liraya yakın ücret almıştır. SAY MUSİKİ HARLE 4 Musikide inkılâp nasıl olabilir? ** * _;;—l;__ Gayeye ulaşmanın yolu yukarı- dan aşağıya yani akademik san'at eserlerinden M'y“"'_k halkı zorla oraya çekmek d:_iı!. bilâkis aşağıdan yukarıya yürü- mek, yani halkın bağrından a.h- nacak maya ve malzeme ile işe Başlamaktır. Yazan : Sadettin Kaynak ları senelere sığdıran büyük Türk ınan şiarı, Türk ulusunun muasır lâyik ol- şme- ini medeniyette ve modern hayatta duğu payeye ulaşabilmesi için, değişme- si ve yenilenmesi icab eden her şeyi sistematik bir şekilde ve zamanı geldik- çe yapmak ve yapılmış olarak görmek ve | göstermektedir, Türk inkılâbında yapı> Jacak şey pek çoktur. Yalı eyapılacak» sözü yoktur. Zamanı geldikçe «yapılmış- tır> müjdesi ve vakıâsı vardır. Devrim- ler Türkiyesinde yapılagelen reformla- rın getiye dönmesi değil, bunun imkânı- nı tasâvvur etmek bile, Atatürk Türkiye- sini tanımamakla müsavidir Milli musikimizde inkılâb başlamıştır. Goçen yazımda da söylediğim gibi, yeni musikimizin fidanı dikilmiştir. Şimdi bu fidanın köklenme ve filizlenmesi — için, yani milli malzeme ile metodik ve mo- dern musikinin ibdar için kabulü tabil görülen bir intikal devresi yaşamak za- ruretindeyiz. Bu devre, büyük kütlenin, yani Türk halkının yeni musikiyi içli hir şekilde benimsemesi için lâzım olan bir istihale çağıdır. İşte bu eskiden yeniye geçiş çağında her san'atkârın sistematik bir plânla ha- rekete geçmesi, tedriç yolile basitten mürekkebe doğru yürümesi icab eder. Bu, şu demektir ki, san'atkâr her şeyden önce halka dönecek, onu kavrıyacak, 0- F /AMDI TİYATRO : Şehir Tiyatrosunda ilk komedi : “ Toka ,, “ Toka ,, da yalnız müellifi değil, metüranseni de aradık. O da nerede idi ? Yazan : İsmet Hulüsi «Toka» dan Eduard Boürdet, Rubicon adındaki e- serile tiyatro yazmaya başladı. Bundan sönra onun La cage Ouverte adlı üç per- delik bir piyesi oynandı. İkinci eseri bi- rinel eserine her cihetle faikti. Üçüncü eseri L'heure du Berger, zarif bir kome- di Idi. Bu komedide en küçük bir kaba- hik bile göze görünmüyordu. 1932 de oynanan L'homme enehâin: için modern bir trajedi denildi. Muhar- rir bu'eserinde eşhası bağırtmıyor, on- lara büyük hareketler yaptırmıyor, fakat | » kendi varlıkları dahilinde acındırıyordu. * «Toka» izmile Fikret Adil tarafından âdapte edilen Frie Frac'ın Michodiğre ti- yatrosunda temsil edileceği ilân edildiği günlerde Eduard Bourdet de Kömedi Franseze umumi idare heyeti müdürü tayin edilmişti. Fric Prac apaş hayatını - gösteriyordu. | nun deprer.meye, şahlanmaya müstaid duygula: heyecanlarını — okşıyacak, kamçılıyacak, bir kelime ile. ona yadır- gamadan seveceği eseri veriniye — çalış- makla, büyük kütlenin - iyi dikkat edil- &in, renin demiyorum - telâkki ve anlayış kabiliyetlerini tenmiye ve terbi- ye edecektir. Bu yoldan yürümeğe başlıyan hakiki san'atkâr, yarattığı her eseri ile bir de- rece daha milli san'at zevk ve çeşnisini umumi mahiyette tebarüz ettirmeye ve halkın zeviki selimini tanzime muvaftfak olacaktır. Demek cluyor ki, bu gayeye ulaşma- nın yolu - bazı kimselerin teknik bir kıy- met ifade etmiyen İndi mütalea ve yer- siz iddiaları veçbile - yukarıdan aşağıya değil, yani münevver ve elit zümreye hitab eden yüksek ve akademik san' eserlerinden başlıyarak halkı zorla ora- ya çekmekle değil, belki bilâkis asıl öz «tem> lerimizin ana kaynağı olan halkın bağrından slmacak maya ve malzeme e işe başlamak gerektir. Böylece her terbiye ve terkib işlerin- de olduğu gibi, aşağıdan yukarıya normal yükselişi temine çalışmak doğru ve çıkar yoldur. ] Eski musikimizde olduğu gibi, halkı ihmal eder. zümre. eserleri tarzında de vam ve ısrar edildiği takdirde — inkıl: namına hiçbir şey Yapmış olmıyacağımı- za ve halki gene asırlardanberi terennüm edegeldiği kendi eserlerile başbaşa bı-| rakmış olacağımıza kandim, Millt terbiye ve kültür mücsseseleri- nin en mühimlerinden biri olan müsiki inkılâbı, ancak böyle başlıyabilir, Halka hitab etmiyen bir san'at, cemi- yetin değil, ferdiyetin ve hodgümlığın malıdır. Halbuki san'at, bizim gibi geç kalmışlar için ilkötce hizmet vasıtası ol- malıdır. Esesen bizden önce bu inkılâb- ları yaşamış olan ileri milletlerin hareket tarzları da tamamile böyle olmamış mı- dır? Musiki ıslahatının istihdaf ettiği ma- na, umumi zevkin ve milli ruhun neşvwi nema bulması, aşması» demektir, Yüksek ve de- oğru en dallanıp — budaklanarak | « Lisanı apaş argosuydu. Komedi Fransez- de yüksek idare âmirliğine tayin edilmiş olan mücllifin böyle bir piyesi olması, ve bunun sahneye konulması tuhaf karşı- andı. Eduard Böurdet eserini bu tarzda kar- şılıyanlara cevab verdi — «Fric Frac» daki vak'a Parisin en €nteresan yerinde cereyan eder. Bu bir etüddür. Orada konuşulan lisan Mo- liğre'in, Racine'in Jisanını andırmaz. Maksadım bu etüd üzerine eğlenceli bir eser yazmak ve eserimi komik san'atkür- lara oynatmaktı ve ben bunu yaptım.» Fric Frac Pariste büyük bir alâka u- yandırdı. Alâkanın sebebi tiyatroda oy- nanmış ezerleri kendilerine has güzellik ler arzeden bir muharririn apaş lisan'le vo sadece güldürmek maksadile bir eser Uyazmış olmasıydı. * «Toka» nın yani Fric Frac'ın meczu- unu kısaca hulâsa edeyim: «Bir mücevherci yanında çalışan bir genç vardır. Bu genç bir kadını sever, kadın apaştır, kadınin da apaş bir erkek vardır. Genç bunların hakiki üviyetlerini sonradan öğrenir. Bir gece gencin çalıştığı mücevhercinin apartıma- ninı soymaya giderler. Hırsızlar faaliyette iken mücevherci- nin kızı içeri girer. Artık hırsızlık işi ya- rım kalmıştır. Bu arada mücevherci ve mücevhercide çalışan genç te gelirler. Kız apaşları gencin arkadaşları olarak babasına tanıtır. Gençle kız nişanlanır- lar, apaş kadınla da apaş erkek çıkıp gi- derler.» Frie Frac'da iki cihet vardır. Biri apaş hayatı, ikincisi apaş argosu. Fikret Adil Paris apaşının argosunu, İstanbul — kül- hanbeyinin argosuna gayet iyi adapte et- miştir. Fakat adapte edilmiyen, olduğu kalan cihet apaşların hayatıdır. Piyesteki apaşlar Pariste bulunabilir, ama bizde #Toka» nın oynanı den başka yerde yoktur, Apaş kahvesi dekoru bizim en lüks meyhanelerimi benziyor. Hırsız kadının kıyafeti bir &: ının kıyafetinden farksız. Hır.| «çınarl. in uğultulara liyakat ta ancak bu çı laşma ile beraber inkişaf edebilir. Şu ha- le göre bugün için kütle musikisi söz gö- türmez bir /htiyaçtır. (Devamı 18 inci sayfada' hirsızlığa gidiyorlar.. Paris apaşı tereüme bir piyeste bu tarz- | da sahneye çıkarılabilir. Fakat adapte edilmiş, yerlileştirilmiş bir piyeste apaş kaldırılacak, yerine yerli hırsız konula- | münü iyi bir terzide yap- | yüz tutmuş oldukları gö tirmiş ve onlar bu kiyafetlerile kalkıp | | N bir sahne caktı. O zaman kahve değişecek, giyiniş değişecek, makyaj değişecekti. * Şehir tiyatrosunun operet kısmı lâüğve- dilip şimdiki komedi ve vodvil tiyatrosu- nun açıldığı haberleri üzerine mütaleala- rını yazan Selâmi İzzet Sedes demişti ki: «Cemal Reşidin oynak bestelerinden kuvvet alıp göğüs kabartmak, böbürlen- mek fena değildir ama, müziksiz bir ko- rmmedi yarattığı tiplete te- msil etmek çok daha iyi- dir. Komedi ve vodvil san'atkârlarımızın temsil ve temessül kabiliyetlerine de gü- venimiz vardır, elverir ki çalışsınlar ve istesinler.> Biz bu fikirde değildik. Operetin deva- yorduk ve bunun sebeblerini ev- azmıştık. Selâmi İzzet Sedesin bu vabdı. Fakat Tokayı cevab vermek sırası - müecl bize geldi Kamedi ve vodvil — san'atkârlarımızın temessül kabiliyetlerine bizim de güve- nimiz vardır. lar çalışırlarsa müziksiz bir komediyi, müellifin yarattığı tipleri temessül edip temsil edebilirler ve bu çok iyi bir şey olur. Fakat müellif ne- rede? Hattâ «Toka» da yalnız müellifi değil, metöranseni de aradık, o da nerede idi? * «Toka» nn temsili bize yeni bir artist tanındı. Mücevhercinin kızı rolüne çi« kan Perihâan, Şehir tiyatrosunda ilk defa görülüyordu. Rolü ehemmiye' Bu artist rolünü ilk defa sahneye çıkan bir kimseden beklenilmiyecek kadar iyi yap- t Sahnemiz bir kadın artist daha ka- zanmış oluyor. Şehir tiyatrosuna yeniden giren Halidenin de Tokada rolü var. Piş- kin artist eski arkadaşları arasında gene eski muvaffakıyetini devam ettiren bir varlıkla oynuüyor. Mücevherci Elmasor rolünde Behzad, dalgacı Mahmud rolünde Hazım, Mazlum rolünde Vasfi piyesin iyi temsil edilme- sinin en kuvyetli âmilleri oldular. Refik Kemal iyi bir tip yarattı. Apaşlar kah- vesi sahnesinde Reşid Akif makyaj ve jestlerile mükemmel bir kahveci idi, Di- ğerleri de muvaffak oldular. İsmet Hulüsi Kıymetli eserler Tamir edilecek Belediye ve Müzeler İdaresi müşte- reken şehir dahilinde mevcud ve ora- da burada kaybolmağa yüz tutmuş â- atikadan bina, duvar, kitabe vesa- tesbit etmeğe — başlamışlardır. Bunlardan kıymeti yüksek olanlar mu- hafaza edilecek, kıymetsiz olanları âbi- deleri koruma cemiyetinin de müsaa- desi. alınarak “yıktırılacaktır. Şehrin imarı bakımından ve seyyah celbi nok- ndan hayırlı bir teşebbüs olan k esnasında bu gibi âsârdan bir çoğunun hemen hemen kaybolmağa üştür. Me- selâ üzerinde kıymetli kitabe bulü duvarlar sıva vesaire ile kapatılmı: rülmez bir hale konulmuştur. Belediye ve müzeler idaresi bu gibileri de tesbit ederek eski kıymetine irca elmek için tâmir edecektir.