Romada bir gün Yağmurdan korunmak için açtığı şemsiyenin altında| se pek komik olan şişman arabacımız, ikide bir bize dönerek bir binayı gösteriyor ve bir kelimesini anla- Balkan oyunlarına iştirak madığımız İtalyanca ile yarım saat konferans veriyordu|edecek takım bugün İzmire Yazanı Muazzez Tahsin Romayı müjdeliyen büyük kapı - ve elektrikler altında parlıyan geniş mey- dan, seyyahların üzerinde ilk” bakışta çok sevimli bir tesir yapıyor. Bunun için, eski imparatorların ve pa- paların bu tarihi şehrini, trenden inme- den ve henüz bir tarafını gezmeden sev- miştim. Rahat geçen dinlendirici bir ge- cenin sabahında, bu geniş caddeli, temiz ve şirin memleket, bir kat daha hoşuma gitti. Azametli Romanın — asırların — ta - rihini sırtında taşıdığı besbelli... Onda sonradan görme yepyeni ve züppe bir hal yok. Bilâkis her taşı ve her parça toprağı, azab çekmiş, y ve yeniden binlerce müş! ter dökülerek meydana ğunu bağırıyor. Onun yalnız müzeleri, katakompları, #bideleri değil, sokak başlarında ve bah- çelerindeki heykelleri bile bütün bir devri yaşatıyor, yüzlerce sene evveli canlandırıyor. Büyük, fakat etrafındaki bütün evler yıkılarak daha çok büyütülmekte olan | bir meydandan geçtik... İki tarafta Va- tikan sarayının sütunları.. Ortada muh- teşem havuzlar ve nihayette geniş mer. met merdivenli Senpiyer kilisesi.. Dün- yanın en eski ve en büyük hıristiyan mabedi... Buraya yaklaşırken içimde isimsiz bir heyecan var... İki dakika sanra, Röne- sans devrinin en tanınmış üstadlarından «Michel Ange» in eseri olan bu yüksek kubbenin altına girip buradaki ölmez eserleri seyredeceğim; burada en büyük san'atkârların ömürlerini tüketerek ya- Tattıkları heykelleri ve resimleri göre- ceğim. Bunların arasında, Mikel Anjın son se- nelerinde, görmiyen hasta gözlerinin ge- tirdiği yeisi avutmak için, karşısına ge- çerek titrek ellerile okçadığı ve sevdiği «Musa» heykeli de var... Uzun sakallı ihtiyar Musa... Bizimle beraber merdivenlerden elli altmış kişilik bir seyyah kafilesi çıkıyor. Ekseriyetini kadınlar teşkil eden bu sey- yahların Amerikalı oldukları besbelli... Hepsinin başlarında alelâcayib ve Nuhu nebiden kalma şapkalar, ellerinde valiz kadar çantalar, ayaklarında ökçesiz is- karpinler, görlerinde siyah gözlükler,... Erkekler, ellerindeki «Roma şehri reh- beri» nin Senpiyer kilisesine aid sayfa- sını okuyarak merdivenleri tırmanıyar- lar, Onların da kıyafetleri acayib, adetâ perişan... Kapıda fotoğraf makinelerimizi bıra- karak ilerliyoruz ve gözlerimiz, birden- bire kamaşmış gibi, bilâihtiyar kapa- nıyor. — Ne güzel! Evet, bu yüksek kubbenin altında ne kadar nefis şeyler koyun koyuna — yaşı- yor; bunların hepsi birbirinden naşıl başka güzel! Tablolar, heykeller, sütunlar, lühidler, yaldızla: yaretçilerin üzerinden — ağır bir hava esmiş gibi kimse yüksek sesle konuşmuyor ve ayakların mermer üze- « | Himizde bir manzara rinde çıkardığı ağır seslerden başka ko- ca katedralde bir gürültü duyulmuyor. Vaktimiz bu kadar az olması, Senpi- yer kilisesile, oradan çıkış alelücele gez- diğimiz Vatikan sarayımın emsalsiz kü- tüphâanesini, Pentor galerisini ve borji- yaların hatıralarile dolu apartımanlarını günlerce, haftalarca, mektebine giden bir talebe gibi, hergün ziyaret edeceğim; fakat manlesef zaman kıt ve şehri gezmek için ancak bir günümüz var, Yüksek duvarları ve küçük pencerele- rile Roma evleri bana ne kadar sevimsiz ve karanlık görünmüşse, şehir o nisbette sevimli, aydınlık ve yeşi «Villa Me- dici> ye giden ağaçlıklı yol, yalnız haya- yaşatabileceğimiz, ki taraflı zümrüdle işlenmiş bir gı gibi... Bu yerleri daha iyi görebilmek tomobil yerine açık bir arabaya ve saatlerce şehrin en güzel köşelerini dolaştık. İtalya trenlerinde yüzde elli tenzilât- tan istifade etmek için Romada bir sergi binası dahilinde çalışan hususi bir me- mura mürecaat edip, 20 liret mukabilin- de biletlerimizi damgalatmak — mocburi- yeti vardı. Bundan maksad anlaşılıyor: Sergiyi göstermek... Ben resimde realist, sürrealist, kübik ve sair tarzlardan bir şey anlamıyorum; belki de gözlerim henüz bunlara alışma- dığından... Bu sebebden bu modern bi- nanın içiçe açılan salonlarına büyük bir itina ile yerleştirilmiş olan tablolar ve heykeller, birkaç tanesi müstesna, ben- de bir zevk uyandıramadı. İnsant olduğu gibi, yani hepimizin gördüğümüz gibi değil de, iki üç kalem darbesile, dört kös şe bit kafa, çarpık bir ormuz ve fersiz gözlerle taşvir eden resimlerin dilinden bir şey anlamadım. Bahusus bir iki saat evvel Vatikan sarayında en eski üstad- ların. fırçalarından çıkan - çizgileri -ve renkleri gördükten sonra... Buna muka- bil, nefis kabartmaları derin bir zevkle seyrettim. * İtalyanların hemen hepsi güler yüzlü ve tatlı bakışlı insanlar. Oteldeki gar- son, asansörü işleten çocuk, eşyamızı ta- şıyan hamal, şoför ve arabarı. Hele arabacımız ömür bir tipti. Şa- kır şakır yağan yağmurdan kendisini muhafaza etmek için başına açtığı ceşim şemsiyenin altında öyle komik bir hali vardı ki... Otelcimiz delâletile kendisinden, ge- çeceğimiz yollardaki enteresan şeyleri bize göstermesini istemiştik, Roma 80- kaklarında adım başına böyle alâka uyan | dıran bir binaya rastlıyacağımızı bilşey- dik, böyle bir ihtiyatsızlık yapmazdık. Şişman arabacı, her saniye 1 durdü- rarak bize dönüyor ve ciddi bir tavırla bir konferans veriyordu. Bu uzun sözlerden yalnız Forum, Coliseum ve saire — gibi bizce malüm olan has isimleri bin müş- külütla çıkarabiliyorduk. yamalak sözlerle kendisinden bir şey so- racak oldum; anlamadı ve başıni çevire- ( Devamı 13 öncü sayfada ) Milli güreş takımı hareket ediyor Beşinci Balkan oyunlarına iştirak ede- cek olan milli güreş takımı seçmeleri ya- pılmıştır. Millt takım hemen hemen hep eski gü- reşçilerden teşekkül etmiştir. Müsaba- kalar aşağıda gösterilen neticeleri ver- Miştir. 50 kile: Kenan - Hasan Tahsin Müsabaka çok çetin ve güzel oldu. Ke- nan yirmi dakikalık müsabakada birbi- Tinden güzel oyunlar tatbik etti. Fakat tuş yapamıyarak sayı hesabile galip gel di. 61 kile: Yaşar - Ankaralı Ahmet Bu müsabakanın çok zorlu olacağı tah- min ediliyordu, Fakat Ankaralı Ahmet lâzım ölan cesaretle” güreşemedi. - Yaşar da müsabakanın neticesinde kuv- vetli rakibine ancak sayı hesabile galip gelebildi. 66 kilo: Yusuf Aslan - İzzet Müsabaka ilk anlarda çok güzel baş- ladı ise de sonlara doğru bozuldu. Yü - suf Aslânın çok terakki et lduğu- gö- ze çarpıyordu. Fakat bu müsabakada tuş olmadı ve Yusuf Aslan hükmen - galip geldi. 72 kiloda Ankaralı Hüseyin rakipsizdi. 79 kilo: Mersinli Ahmet - Adnan Müsabaka tahminin fevkinde heye - canlı oldu. İlk dakikâlarda Adnan lâzım olan veçhile çalışamadığından müsabaka- yı hükmen kaybetti. Bu suretle Kenan, Yaşar, Yusuf Aslan, Ankaralı Hüseyin, Mersinli Ahmet, Mus- tafa, Çoban Mehmetten mürekkep seçi - len takım bugün İzmire hareket edecek- tir. Kafileye güreş muallimi Kemal baş - | kanlık edecek, antrenör de takımla bera- ber gidecektir. Biliyor musunuz? İstanbulun spor işlerini kimler idare ediyor? İstanbulun talihi midir, nedir? Bir tür- lü spor işlerinde bir istikrar hâsıl ola - madı. Yapılan -— sporların — kimler tarafından — idare edildiği âdeta bir sırdır. Meselâ İstanbul güreş ajanının kim olduğunu ben da- hi bilmiyorum. Halbuki — klüpler çalışıyor, seçme « ler yapılıyor, Fe « derasyona en- iyi elemanlar ayırılıp veriliyor, — bunlar Zeki-Rıza îia Türkiyeyi temsilen maçlara giriyor » ar, Basketbol, voleybol ajanı meydarltla yok.. Bir şey lâzım olunca bu s#pora ait mektuplara önüne gelen, âjan namına imza ediyor, Bir ara, nasıl oldu bilmiyorum, yarım | r Atletizm mıntaka birincilikleri yapıldı. Bunlara hangi klüpler iştirak etti ve ne dereceler aldı. Hangi klüp şampiyon Çık- tı? Kimse bilmiyor. Halbuki bu İstanbul birinciliklerinde seçmeler yapılmış, atletler kampa gir - miş, ve bugün Romanyada Türkiyeyi temsil ediyorlar, Futbol mevsimi geldi. Acaba ne şekil- de ve ne farzda çalışılacak. Bunu ajan düşünüp bir neticeye vardıracakken o - nun da istifa ettiğini öğreniyoruz. Bu olacak, kaç k, nasıl bi » sene millit küme maçları üp girecek, nasil başlıyacal tecek? Velhasıl bütün şubelerimiz hemen he- p ir? £ run en çok mütekâşif bulunduğu bir mu- hitte bu kadar tekâsül doğru olur mu? Osman Mücyyet Bugün Taksim stadında yapılacak güreşler başpehlivanı çmeleri yapıldı Türkiye serbest güreş kim olacak? Yarımdünya Süleyman ve Molla Arif, Mülâyime meydan okuyorlar. Gönenli Hamdi acaba bi » sefer Sındırgılı Şerifi yenebilecek mi? İstanbul, yavaş yavaş Nevyorka, Şi - kagoyâ dönüyor demektir. Amerikan u- sulü serbest güreşin, memlekette gün geçtikçe daha geniş bir alâka uyandır - ması, va revaç bulması bunu gösteriyor. Nitekim, bugün, saat 16 da, Taksim stad- yomunda, Eminönü Halkevinin tertip et- tiğ ük serbest güreş şampiyonası baş. lıyor. Bu güreşi tertip edenlerin en İsabetli hareketleri de, halkı lüzumsuz müsaba- kalarla oyâlamayıp, şampiyonu iki gün içinde meydana çıkarıvermeleridir. Bugün seçmeler yapılacak, yarın da, finale kalacak pehlivanlar sön güreşle- rini yapacaklar, ve şampiyona müsaba- kaları bitecek! Halkevi tarafından organize edilen gü- reşler, pehlivanlarımız arasında pek ta- bif olarak daha geniş bir itimat ve rağ- betle kârşılanıyor. Çünkü Halkevi, mü - sabakalar için Anadolunun uzak şehirle- rinden gelen pehlivanlarımızı burada çok misafirperver bir ev sahibi gibi güler yüzle karşılıyor. Onlara yatacak yer, yi- yecek, giyecek, hattâ - buradaki müsaba- kalarda yenilseler bile - bir miktar da harçlık temin ediyor. Üstelik te kazanan pehlivanlar, mü - sabakalardan evvel ilân olunan hakla - rımı hiç eksiksiz alıyorlar. * Bugünkü güreşler üç kategori olarak yapılacaktır. Müsabakaların zamanları hakemler tarafından tesbit olunacaktır. Kategoriler, sağır», «yarı ağır», <orta», alaturka tabirile de «baş», «başaltır, ke- za «ortas dır. Ağır siklette, yani başa güreşmek ü - zere şimdiye kadar altı pehlivan müra- caat etmiştir. Bu pehlivanların isimleri, güreşle uzaktan, yakından alâkadar olan herkesçe malümdur: Tekirdağlı Hüse - yin, Mülâyim, Yarımdünya Süleyman, Adapazarlı Arif, Babaeskili İbrahim ve Molla Mehmet. Başaltına güteşmek üzere yazılmış peh- livanlar şunlardır: Gönenli Ahmet, Sımdırgılı Şerif, Çen: gel Abdullah, Somalı Abdüsselâm, Gö - nenli Arab Hüseyin; Manlsalı Halil, İz- mitli Enver ve İzmirli Hüseyin.. «Orta» ya da, Ali Ahmet, Yıldırım Be- kir, Sındırgılı İbrahim, ve Karamürselli İbrahim pehlivanlar gireceklerdir. * Ortaya güreşecek pehlivanlardan Yıl - dırıim Bekirin kazanmak şansları rakip- “Therinden fazladır. Başaltı pehlivanlatının güreşleri, peh- İivanları tanıyanlar için başpehlivanların güreşleri kadar zevk ve heyecan verici olacaktır. Çünkü bu sSiklette güreşen pehlivanlardan bilhassa Gönenli Hamdi ile Smdırgılı Şerif arasındaki müthiş re- kabet herkesçe malümdur. Geçen seneki müsabakaları hatırlıyan- ların gayet iyi tanıdıkları Sındırgılı Şe - rif, 21 yaşında ve doskan kiloluk bir peh- livandır. Ayni zamanda da bir keçi ka - dar çevik bir güreşçidir. Fakat güreşe olan büyük istidadına rağmen, henüz kâ- fi derecede tecrübeli sayılamıyacağı ya- şından da bellidir. Halbuki, böyle oldu- ğu halde, Şerif, ezici kuvveti sayesinde, kendi sikletinin hemen bütün pehlivan- larını yağlı güreş meydanından bir çok defa kaçırmış bulunmaktadır. Gönenli Hamdiye gelince... Hamdi, bir kaç sene evvel başa güreşen pehlivanlar- Mülâyimle ordu. Fakat iyen ikinci, ü- £ şaltına güreşip te Mütemadiyen birinci gelmeyi düşündü. Ve bu kurnazca kararla, s.kletinden biraz kaybederek başaltına indi, Fakat Sındırgılı Şerif, bu çok tecrübeli peklivanı bu kurnazca hesabında ya - mitti. Ve onu bir IKi defa fena halde yen- di. Halbuki, senelerce başa güreşmiye a- lışmış koskoca bir pehlivan, Sındırınlı Sındırgıilı şerij geçen seneki Türkiye birinciliklerinde bir rakibini yenerken Şerif gibi güreşte henüz pek toy bir d& Bkanlıya altolmayı bir türlü hazmede * memektedir, Bu hırsla da, Sındırgılı Şe* rifle, âdeta kindarane güreşmektedir. Şimdi serbest güreşte ilk defa tutu “ şacaklar, Bu güreş, Gönenli Hamdiyo, ras kibine karşı daha sert davranmak fır * satını kazandırmış bulunuyor. Halbuki Şerif te, pek gürültüden ürkecek bir de* likanlı değildir. Bu itibarladır ki, bütün bunları bilen: ler, yani, iki pehlivanı tanıyanlar, bu çok sert geçecek olan çok şayanı dikkat gü“ reşi, hemen hemen Tekirdağlı - Mülâ * yim karşılaşması kadar sabırsızlıkla göz “ lemektedirler. ir çok kimseler, başaltı birinci! ndi ile Sındırgılı Şerif ağımı sanmaktadırlar. BU tahmin tamamen yanlış olmamakla be- raber, bu siklette güreşen pehlivanlar * dan bilhassa Manisalı Halil İzmitli Et* ver de kolay kol yabana atılacak gü * reşçiler değildirler, Bu itibarla, başaltı pehlivanları ara.* sında bugün, hayli zorlu, ve hayli zevk- li bir çekişme görülecek demektir. Başa gelince, hemen herkes, bu siklet- te şampiyonluğun ya Tekirdağlıya, YA Mülüyime malolacağından emindir. Halbuki, bu müsabakalara iştirak € * den peblivanlardan Yarımdünya Süley” manla Adapazarlı Arif, bu sefer meydâ” na çok büyük iddialarla çıkmaktadır. Bu iki pehlivan dün matbaamıza ge diler. Yarımdünya Süleyman: — Bu sefer, diyor, bizi adam yerin€ koymıyanlar hayli utanacaklardır.- - V€ ilâve ediyor: yimle Tekirdağlıdan hangisi * nin daha kuvvetli olduğu bugün herket” ge meçhul, fakat ben, mülâyimle, sıî'_' best güreşte, geçen sene herkesin. gözü” önünde berabere kalmışlım, Unutulma * sın ki, bu sene hem o zamanki gibi has” ta değilim, hem de çok iyi hazırlanmı$ı çalışmış bulunuyorum! Eğer bu sefer onü yenemezsem, bana <Yarımdünya Süley” man» değil, «yarım mahalle Süleyman” bile demesinler! Arif ise, son müsabakalarında Süley” manı yendiğini söylüyor, ve: n — Eğer Süleyman Mülâyimi yenebi * lirse, şu halde ben onu paralarım dem€k” tir! diyor. * lie Bugün, hangi pehlivanın hangi peh vanla karşılaşacağı henüz malüm değil ” dir. Çünkü Eminönü Halkevi, güreşlef” girmek istiyecek pehlivanlarımıza mütü” kün mortebe fazla zaman kazandırmA için bugün, sahada müracaat edecek reşçileri bile müsabakalara kâbul edecei” tir. Bu itibarla, güreşecek çiftlerin t6f ” bitini sahaya bırakmıştır. Bugün mtY danda çekilecek kur'a, hangi pehlivaniP bangi pehlivânla güreşeceğini belli ©d e hiç alâkadar olm birili n ve sabir$i? bugü? niyate e lıkla bekledikleri bu karşılaşma - veya yarın — nasıl neticelenecek? k Selim Tevlik