Tek doktorlu ve yirmi yataklı bir heastanenin mesai plânçosu Bir senede 57 ameliyat, yıtınlm—ık suretile 205, ayakta 1226 tedavi Bitlis hastanesinin biricik hekimi (ortad a oturan) ile muharririmiz ve hastanenin diğer memurları Bitlis (Hususi) — İkinci kat koridoru- na çıkınca nereye gideceğimi öğrenmiş olan hademeler nihayetteki kapıyı vur- dular. — Ğ Sesi gelince içeri alındım. Burası, mem- leket hastanesi başhekimi doktot opera- tör Sadık Akkoyunlunun odasıdır. Saat, sabahın altısı... — Bonjur doktor. Doktor afalladı. — Bonjurrr!. Böyle erken sabah!... Hayırdır inşallah?., — Evvelâ, bir yere oturmalıyım. Buyur.. Böyle buyur, canım!.. n başına geçtim ve bir kol- tuğa yerleştim. Zaten yerleşemiyeceğim yer yoktur: İpince bir adamım.. Doktor, acele bir iş için gelmiş olduğum zannına düşerek gözlerinde — istifamla — yüzüme bakıyor. — Pek ahbabca değil amma telâş ede- cek bir şey de yok, dedim, biraz zahmet vermeğe geldim. Evvelden bir parça İkonuşmuştuk. Maksadımı anladı, şmanca — vücudile karyolasının bir ki e yayıldı. — Hay Allah iyiliğini versin. Mühim bir şey oldu sandım... Peki! Sen buyur, Ootur, ben hazırlanayım canım, Ondan evvel, hemencocik, bana, bol teferruatlı bir kahvaltı hazırlandı: Bem- — Stf “ Son Posta ,, nın edebi tefrikası : 28 gözlerine inana- madı, görüyorum — san- di yavaş » leyen vücuda — sokuldu. cudu yokladı ve birdenbire, ömründe görmediği bu yepyeni manzara ile gön- lüne bir merhamet geldi.. Bu vücude candan âşık olduğunu iyice hissetti. O — anda: « Kalk seni affottim..» diyecekti. Tam bu sırada arap horladı, bu hor- lama Hakanın uykusunu unutturdu... Amberbu 'da yalvarmağa başladı: — Hâkanım, sana cariyen, gözden Amberbu gibi değil, başka bir kadın, biraz sonra ölecek, dünyaya gözlerini yumacak olan bir kadın gibi yalvarı- yorum: Günahıitm nedir? Bugün, şu an- da güzelim, gencim, âşıkım, nefes alı. yor yaşıyorum. Biraz sonra bunlardan hiç biri kalmıyacak, hattâ cesedim bile kalmıyacak, tici kuşlar parçalıya - cak.. bunları şaka diye yaptın değil mi? Beni korkutmak için buraya ge- tirdin? Yoksa öldü n? Bana kıymıyacaksın, değil mi?.. Beni sevi- yorsun Hakanım!, bir — Evet, seni seviyorum, gençliğimin bütün kuvveti, ruhumun bütün hara- beyaz bir tereyağı. Dağ çiçeği kokulu, kanarya sarısı bir bal, şu, bu... Şu, bu neyse amma bu misş gibi tere- yağından, bu enfes petek balından, Son Postanın sevgili okuyucularına ikram et- mek isterdim... Doktor da bunları, alelâcele, fazla su- alle kendisini yormayım diye rüşvet o- larak hazırlattı sanırım.. Mevzuuma aid malümatını hazırlayın- caya kadar suallerimi tertib ettim. Şim- di onlar çalışıyor, ben rahat, rahat nasi- bimi alıyorum. Doktorun resmi ve şahsi hayat gafha- ları beyaz bir kordelâ halinde ağır, ağır gözümün önünden geçiyor: «İlim» in, «fikriyat» ı hâlelediği bu safhalarda ne küçük bir vicdan azabının karartısı, ne bir endişenin gölgesi var. Küçüklü, bü- yüklü bütün muhitini saffetle sevmiş, sevdiğinden ziyade kendini sevdirmiş, her yerde aranmış, her tarafta itimadla, muhabbetle anılmış, bir adam. Köylüler bile «imparator!» der bir daha demezler.. Ne mutlu adam, değil mi?, Doktorun kuvvetli bir tarafı da hatib- liktir. Şimdi «cancağızım!» diye lâubali konuşan şahsiyetinin yerini kürsüde, kes- kin bakışlı, gür ve sert sesli, jestleri canlı Sadık Akkoyunluya bırakır. Bakınca © Sadığı bu Sadığa asla benzetemezsiniz.. Hastane 've muhitin bazı içtimat hal- azan: SELÂMİ İZZET reti ile seni seviyorum, sana âşıkım. Bana bir Hakana bakar gibi değil, bir| fşıka bakar gibi bak, füsunlu ğözlerini | -|benden ayırma, Her şeyinle beni büyi !uyonun, büyüledin. Gıcıklayan ba - kışların, tengin saçların, huri dudak - ların, inci dişlerin, olgun Böğsün, sesin, dansın, dedim ya her şeyin beni çıldır- tıyor... Seni sevdiğim gibi hiç bir ka- dın! sevmedim... Seni seviyorum, seni deli gibi seviyorum, Uzun bir sessizlik oldu. Çölün kum çıtırdıiları içinde Hakanın iniltilerile, .:umberbunun hıçkırıkları duyulüyor « e Bir kahkaha attım: — Arabın horultusunu Mazlüm... — Sahi Sevim, bak onu unuttuk. A- rap da horluyordu. — BSonra ne oldu? — Sonra Hâakan kalktı, sehpayı kur- mağa başladı... Sehpanın gölgesi, kum- ların üstüne uzandı. Hakan, kanlı göz- lerle Amberbuya bakarak ipi geçirdi, ucunu ilmekledi. Artık ümit kalma - mıştı, Amberbu ölecek, cesedini çay - laklar parçalıyacaktı. Amberbu, uzak, engin ufuklara yaş- unuttun A — SON POSTA İRABYO| Bugünkü program M Eylül 1937 Cumartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava- dis. 13,06; Mubhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.80: Konfe- rans: Doktor Fahrettin Kerim — (Mektepler açilirken), 20: Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.80: Ömer Rıza tarafından araboa söylev. 2045: Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (saat âyarı). 21.15: Örkestra, 2215: Ajana ve borsa habetleri.| 22.30: Plükla sololar, öpera ve öperet parça- | ları, Türk dil kurumunun bir tavzihi İstanbul 9 — Türk Dil Kurumu Genel Sekreterliğinden: Türk Dil Kurumu ve Ankara Üni - versitesi Tarih-Dil-Coğrafya Fakültesi adlarına basilmiş ve basılacak olan dil araştırmaları kitaplarından başka ola: rak dil sorumlarına ve Güneş-Dil teo- risine dair çıkarılan kitapların kurum- la bir ilişiği olmâadığı görülen lüzüm ü- zerine ilân olunur. Sinop at panayırı açıldı Sinop — Sonbahar panayırı açıldı. Panayır üç gün devâm edecektir. HOHSN ğ' KS Uzunköprüde yeni tavuk ve arı istasyonları yapıldı Uzunköprü — Kazamızdan her sene külli- yetli miktarda Almanya ve Yunanistana yumurta İhracatı yapılmaktadır. Yumurla ve tavuk einslerini Jalâh ekmek üzere bu ge- ne kazamızın beş muhtelif köyünde birer Tavuk İslâh İstasyonu yaptırılmıştır. Trak- ya umum müfettişliğinden gönderilen üe- Börn ve Rodeylânt tavuk cinsleri bu istas - yonlarda teksir edilerek köylüye meocanen tevzi edilecektir. Bununla beraber arıcılığa Ha çok fazla önem verilmektedir. 3 nahiye ve kaza örnek fidanlığında birer arı istas « Tuüccarlar Almanya ile alış verişe hazırlanıyorlar Almanya ile yapılan ticaret anlaşması - nın ana hatlarının neşredilmeti piyasada 1- yi tesir yapmıştır. Mukavele metninin de neşri beklenmektedir. İhracatçı ve idhalât- çı tüccarlar, mütemmim malümatı aldık - tan sonra derhal harekete geçmeğe hazır - nmuşlardır. Ticatet hey'etimizin bugün Berlinden gel mesl beklenmektedir, Dün gelen zahire Dün piyasaya 614 ton buğday, 83-ton çav- 72 ton arpa, 23 ton nobut,-20 ton yapa- lrniştir. Buğday fiatlarında bir deği « yoktur. Arpalar yükseklir. 4 kuruş $ ile 4 kuruş 10 para arasında satılmış - . Çavdar 405, mızır 424,5, nohut 530 dur. Bakla 420 dir. Çok mal satılmıştır . leri hakkındaki izahlarını kaydediyorum. | 1 — 1936 ağustosundan 1 ağustosu- na kadar bir yıl içinde, hastanede yatı- rılmak suretile 205 hasta ve poliklinik ile, ayakta 1226 hasta tedavi edil- miştir. 2 — Yatırılan hastalardan 57 sine 'ame- liyat yapılmıştır. 3 — Delinen mide karhasından karaci- ğer kistine kadar muhtelif büyük amoli- yat yapılmış ise de bunlardan en mühim- mi ve kurtulması mucize sayılabilecek olanı beş günlük bir Voluulus (barsak dolanması) dır. 4 — Muhit kadınları eskiden hastane- ye müracaattan ihtiraz ederlerdi. Za- manla bu çekinme hafiflemiştir. Bu yıl içinde yedi mühim doğum ve on sıkıt a- meliyatı yapılmıştır. 5 — Diğer yerler gibi burada da muh- telif hastalıklar vardır. Bir sene zarfın- da beş trahomlı ve bir tifolu yatırıl - mıştır. 6 — Hastanemiz yalnız Bitlis vilâye - tinin hastalarını kabul ile kalmaz Muş vilâyetinden de hastalar gelir.. Kifayet cihetine gelince: Yatak adedinden ziya- de röntgen ve bakteriyoloji işler yapa- bilecek lâboratuvar hatıra gelir. Bu ba- kımdan hastanemiz, yüz gösteren ihti. yaçları hakkile karşılayamamaktadır. aa h gözlerini dikmiş, meçhul bir diyar. dan haber bekliyormuş gibi bakıyor - du... Bakıyordu, uzaklara, enginlere, hullere, bakıyordu; kara üzüm le enginlerden medet ümüyor- du... Hakan bir müddet sehpanın ayak - larından birine dayanıp durdu, sonra seslendi: — Kâalk Amberbu! Amberbu ağır ağır doğruldu, başını ağır ağır çevirdi, bir heyulâ gibi karşı- sında duran sehpayı görünce iliklerine kadar titredi, pembe vücüdünün sarı ipek tüyleri ürperdi ve bir çığlıkla kendini yüzü köyun kumlara attı.. ve başmmı kaldırdı, gene uzak ufuklara daldı... Şimdi hakan da uzâk ufuklara bakı. yordu. Ufukta, gitgide büyüyen siyah bir nokta vardı; yaklaştıkca büyüyör, bü- yüdükçe kalabalıklaşıyordu... Amber- bu sevinçle haykırdı: — Bir kervan geliyor hakanım.. ker: van geliyor!. Evet, uzaklardan bir kervan geliyor- du. Ufuk kararıyor, ufukta kara bu- lutlar beliriyordu, kasırga çıkacaktı... Ortalık zifri gibi karardı ve kervan sehpanın önünden geçti. Amberbu can korkusile haykırdı: — İmdad!. İmdadi. Kervancılar hakanı tanıdılar, önünde eğildiler, selâmladılar, sağlığına dua ettiler. Amberbu kervandan ve kervancılar- gdari da ümidini kesince, bütün kadınlı- ğını topladı, bütün şeytanlığını ele al- ——— —- | j larak kullanılmıştır. bir sıhhat müessesesine lâzım olan terti- batı haiz değildir. Benim zamanımda bu- na, birinci umumi müfettiş Abidin Öz- ? — Hastano evvelce ev olarak yapıl- mış, bir müddet te jandarma mektebi o- Teşkilât — itibarile menin yaptığı yardımlar, iptidai de olsa, az çok, ihtiyaca kifayet eden bir ameli- yathane ilâve olunmuştur. Doktorun izahatı burada bitiyor. Hastane yirmi yataklı, ve bütün yir- mi yataklılar gibi tek tabiblidi gönderen komşu vilâyet ve kazaların bu- raya yakın kısımlarındaki nüfusları mik- darile hastanenin kendilerine açık bu- lundurulması meecburf olan nüfus mec-| muu yüz bini geçer.. Yüz bin insan için- den çıkacak hastaları bu yirmi yataklı, | mütevazı yuva kabul edecek, tedavileri- ni de bir tek doktor yapacaktır!!!.. | Maamafih ihtiyaç anlaşılmış bulunu- yor. Birinci umumi müfettişlikle ilbaylı- ğin müracaatları alâükadar makamlarca nazarı dikkate alınmıştır. Başlamış olan muhaberesi bittiği zaman kırk yataklı ve konforlu yeni bir hastane yapılacak- | tır. Çünkü buna şiddotle ihtiyaç vardır: | Onun için yapılacaktır. Hangi derd oldu ki «Cumhuriyet» ona, şefkatinin bütünile ve kudretinin tama- Tok. — ——— n mı ile yetişmedi?!. di: — Hakanım, dedi, bana bir top şal alsanız a... Her ölünün son arzusu yapı- hrmış, benim de söon emelim bu. Beni| bu alacağınız şal ile asınız, sonra da! kefen gibi cesedimi sarınız. Hakan biraz düşündükten sonra: — Peki, dedi, fakat buraya getirdi; ip de muhakkak bir işe'yâramalı. Bu ip de arabı assam ne dersin? — Allah derim hakanım, ferman se- nin! a Hakan, hâlâ horlıyarak uyuyan ara- bı bir tekmede uyaândırdı: — Kalk bakalım! Arab gözlerini uğuşturarak doğrul: du. Hakan haykırdı: — Emrediyorum, git kendini şu ipe as!.. Arab derhal yerinden fırladı, sehpa- ya tırmandı, ipi boynuna geçirdi ve kervan halkının şaşkın bakışları önün- de kendini adamakılli astı.. adamakıllı diyorum, çünkü hakan başını dönünce, kervan halkı eğildi, bunu fırsat bilen arab hemen bir devenin sırtına sıçradı, bir çuvalın içine girip saklandı... Bir an sonra sehpanm ipinde kimse- yi göremiyenler daha çok şaştılar. Ha- kan kendini çabuk töpladı: — Arab cennete uçtu! dedi. Herkes bu keramete parmak ısırdı ve hakana bir yük Hind kumaşı hediye e- dip kervan yoluna revan oldu... Kervan gözden kaybolunca hakan yerde bir siyah şey gördü. Yaklaştı, haktı, dokundu, aldı, kokladı ve ihti. mamla sakladı. Bu-bulduğu şey bir şişe şarablı. — »— kArkasn var) yonu yaptırılmıştır. Kazamızım bir an eyvei ağaçlanmasının temini için geçen sene oü beş dekar vüs'atında bir örnek fidanlığı tesis edilmiştir. Ayni sene küylere parasız olarak 10000 akasya fidanı tevzi etmiştir. Bu sene daha fazla randıman ahnabilmesi için fidan- hk kolektif bir halde çalışmaktadır. Bu yıl 20000 dut 10000 de akasya fidanı dağıtacak- tir. Gelecek seneden İtibaren meyvalı tidan e de möşğül olacağından köylü vaziyettes çok memnundur. Dörtyolda buğday ihracatı Fayas (Hususi) — Payas ve Dürtyoldan buğday ihracafına başlanılmıştır. Geçen ses ne bu mevsimde daha fazla ihracat yapıl » mıştı. Tütün takas - suüstimali Evvelce meydana çıkarılan tütün takas yolsuzluğu hakkındaki evrak mâhkemeye ve rilmek üzeredir. Gümrük — müfettişleri eski zamana ait bazi takas İşlerini de tekik et « meoektedirler, Ticaret eşyası ambalâjı Vilâyet Ticaret Odasına bir tezkere gön - dermiş ve ti 75 şer kiloluk olup Ol tur. Oda, elüdler yapmakladır. istanbul Borsası kapanış fiatları 10-9 - 1937 ÇEKLER Açılış Kapanış 62815 — 62900 9,7859 222875 M, 9440 keris 66.9184 844200 63.6182 YAT 22545 4.1685 Merkez bankası İş Bankası Telefon İttihat ve Değir. Bark Değirmen! Terkos I vadeli » Dpa . ll YA Anadolu mü. peşin Bir ]ng!!!ı Misinin Vefasızlığı (Baş tarafı 9 uncu sahifede) bir tanesi büyük bir tehlike işaretcisi gibi yükselmiştir. Sigortacı delikanlı, sayfalarca yazdığı mektubda: «Ann, demektedir. Sensiz yaşama: mın imkânı yoktur. Ve muhakkak su: rette seninle evleneceğim.» Genç kız, ne yapacağını şaşırmıştır. Bir ara bütün cesaretini toplayıp, Ç0” cukluk arkadaşına her şeyi itiraf etmek istemiş fakat bunu yapamamıştır. Çün” kü onu inciteceğinden, meyus ğinden korkmuştur. Sözde mes'ud delikanlı, mezuniyeti" ni bitirerek, olup bitenden habersiâ Peşavyere dönmüştür. Bünu fırsat Bilen Ann, hayalinden bir türlü çıkaramadığı sigortacı sevgi* lisine dönmüş ve delikanlıya da, yâzi” mızın başında yazdığımız telgrafı göN” dermiştir. Ve yıktığı bir hayat pahasi- na, yeni bir can yoldaşı bulmuştur. — Meşhurdur: Kadın deniz gibidir, hiS inanmak olmaz, hal.,