2 Sayfa — Hergün İstanbul belediyesinin Gayri tabit vaziyeti — Yazan: Muhittin Birgen —« nedendir? - İstanbul şehrinin — belediye bakımından varlığında gayri tabillikler göze çarpar Bu, belki de bu şehrin eski zamanlardan- beri mevcut ölagelen gayritahiilikleri - nin neticesi, yani bir nevi muhaf hk'mı lü, ve yahut bir itiyi H Sebeplerini izah etmek bence mümkün olmuyor, fakat, gayritabi pekâlâ gö- rebiliyorum. ilmiyorum Faraza, İstanbulun nakil vasılalarına | bakalım. Normal surette bunların bele- Fakat, bizim ladığımız Yâzı: yeni öğrenmeğ rdan itibaren Şirketihayriye, tü- vay birer imtiy şirkete ve< rilmiştir. Diyelim ki imtiyazlı şeylere dokunmakta mahzur vardır. Ya, devlet elinde bulunan ve şehre maledilmesin - de hiç bir güçlük bulunmiyan Akay ida- rTesi? Acaba - neden hülâ devletin elinde duruyor? Sebeb bir maliye meselesi mi- dir? Eğer öyleyse bunun halli çaresi var- dır. Yoksa, böyle değil de, alelüde » bir muhalazakârlık ve bir itiyat meselesi midir? Zannetmem; bu kadar büyük in- kılâblar yapan bir memleket, 'bu işte, kendisini elbet lüzumsuz bir muhafaza- kârlığa kaptırmaz. Acaba, sebep, bir ter- biye meselesi, yani İstanbul beledi - yesinin bu vapurları işletemiyeceği en- dişesi midir? Bunu da zannetmiyorum; çönkü Akayı bugün bu memleketin ço- cukları işletiyor; iş belediyeye geçerse gene onlar işletecek değil mi? * Halbuki öte taraftan bazı hâdiselere dikkat edebiliriz. Akay vapurlarından a- hnan ücret pahalıdır ve bu vapurlar şeh- rin hareket ve münakale ihtiyaçlarını hakkile ve tam bir istirahatle temin ede- miyorlar. Alınan bu pahalh ücrete rağ - men, geçen sene İstanbul şebri ile Akay idaresi arasında karakteristik bir mesele oldu;: Akay idaresinin köprüdeki iskelesi artık kullanılamaz bir bale gelince bunun yenisi yapılmak iktiza etti. İdare, bu va- purlarla İstanbul şehri arasında bir mü- nasebet olduğunu derhal hatırladı ve is- kele için belediyenin yüz elli bin lira pa- ra vermesini istedi. Belediye bu parayı vermemek için uğraşmamış değildir; an- cak, münakaşa neticesinde Akay haklı, belodiye haksız çıkmış ve parayı vermİş- tir. Akayı devlet işletiyor; kazanıyor mu, kazanmıyor mu? Bunu bilmek bizim için ancak bir vatandaş hakkı olarak bahis mevzuu olabilir; şehirli sıfatile bu işte bir alâkamız yoktur. Eğer kazanıyorsa is- keleyi de yapmalıydı; kazanmıyorsa, bu işi de, Haliç şirketi gibi İstanbul beledi- yesinin üstüne atıvermek güç bir şey de- ğildi. Ben eminim ki Akay kazanıyor; mademki kazanıyor, şu halde İstanbul şehri gibi fakir bir şehir belediyesinin yüz elli bin lira gibi mühim bir parasını istemesi ve alması haksızlık olmaz mı? * İstanbul, faraza Belgrad şehrinden en az iki defa büyüktür. Halbuki Belgrad şehrinin büiçesi İstanbul bütçesinin iki mislidir. Ayni İstanbul Budapeşte şeh- tinden nüfus itibarile üçte bir kadar kü- çük, mesaha itibarile iki defa büyüktür. İstanbul belediyesinin bütçesine gelince, Budapeştenin bütçesinden en az on beş defa daha fakirdir! Bunları- böylece zihnimden geçirirken bir taraftan da düşünüyorum: Akay İs - tanbul halkıni hem tamam memnun ede- miyor, hem de fazla ücret alıyor ve ka- zanıyor; sonra da «İstanbulun şamı ile mütenasip» bir iskele inşası için şehirden yüz elli bin lira ahyor. Halbuki Haliç vapurları yolcusuzluktan iflâs haline ge- imce, her şeyi bırakıp kaçınca, iş bele- diyenin başına düşüyor! İtiraf etmeliyim ki benim basit muha- kemem bu işin mantığını bir türlü bula- mıyor. Prensip meselesi bizim belediye- mizin Tehindedir; tatbikat tarafları da böyle tezatlar içinde göze çarpıyor. Şu halde ya bu işlerde izalesi mutlaka 14. zım bir gayritabillik vardır ve yahut, işin içinde benim bilmediğim bazı nok- talar vardır ki bu gayritabilliği zarurt hale getiriyor. İşte bu mülâhazalar içinde, ya bu gay- ritabilliğin izaletine yardımı olur, yi Resimli Makale: SON POSTA BURADA YATAN MERt AUM : RUHUNA FATIHAR içinde"doğar, büyür, tali berimiz olmadan geçerek çalışır, didinir, yıpranarak, eriyereken sonra dört kişihi ebedi mekânımıza götürülürüz. Artık hayat bitmiş, sonsuz bir ebeilyet başlamıştır. Bu yalancı dünyada binbir meşakkat ve kaderimizin bize gösterdiği yol'ardan belki de ha- hergün biraz daha in kolları üzerinde azami zevkini tatmış, W Sonsuz dünya... X | İnsan fanlidir, fakat bazıları yaşadıklarının bir delili ola- rak arkalarında sadece bir mezar taşı bırakırlar, bazıları ise bir rub, bir dimağ, bir eser terkederler. Ölmüş oldukları hal- de ahlâfın kalblerinde yağşarlar. Bu gibi adamlar dünyanın sevincini duymuş, ecrini almıştırlar. İnsan böyle olabilmek için hiç ölmiyecekmiş gibi Bütün dünya Balıkçıları Denize acıldılar Mevsim, balık aylamak mevsimidir.| Eğlenceli Bunun için dünyanın her yerinde büyük balıkçı gemileri denize açılmışlardır. Yu- karıdaki resim Fransa sahillerinden bi - rinde bir balıkçı gemisinde alınmıştır. Geminin güvertesi, göründüğü gibi ya- rıya kadar taze balıkla dolmuştur. Dünya traş şampiyonu Geçenlerde Viyanada bir traş müsaba- kası yapılmıştır. Müsabakaya giren ber- berlerden hangisi en az bir müddette en iyi traşı yapmağa muvaffak olursa (Traş Şampiyonu) ilân edilerek kendisine mü- kâfat verilmesi kararlaştırılmıştı. Ber- berin biri 8 saniyede en iyi traşı yap- makla birinciliği kazanmış ve konulan ikramiyeyi de almıştır. Fakat zavallı berber müsabakayı en çabuk bir müddette, müşterinin yüzünü kesmeden'kazanmak için o kadar büyük gayret ve dikkat sarfetmiş ki birinciliği ilân edilirken asabi bir buhrana tutulup hastaâneye — kaldırılmasına — mecburiyet hası! ölmüştüur. mıyacak bir hakikatin meydana çıkma- sına vesile verebilir ümidile bu satırları HERGÜN BİR FIKRA | Yazamam Hacı Arif Paşa Mardinde iken Ta- hir Nadi de Mardinde imiş, bir gece geç vakit paşa Tahir Nadiyi evine ça- ğırtmış, paşanın yanında tahrirat kâ- #ibi ve başka misafirler varmış. Tahir Nadi odaya girince paşa; tahrirat kü- tibini göstererek: — Seni demiş bu adam hakkında bir hicviye yazarsın! diye çağırttım.. Tahir Nadi: — Emriniz başüstüne, demiş, fakat elimden gelmez, yazamam. — Niçin yazamazsın? A — Hicviye meziyeti olan bir ada - min meziyetini selb için yazılır. Siz onun bir meziyetini bulup söyliyebi- lirseniz, ben de hicviyeyi yazarım. * Bir memuriyet İrene Robins isminde bir An.erika- h kadın, hükümelin *esmi muru o- arak 1300 dolar aylıkla hiltün dün - yayı dolaşmağa ve Amerikan sefaret ve konsoloshanele “nin içerilcrini tef- riş ve süslemek ışini idâareye tayin e - dilmiştir. Aşk yüzünden kendini 20 sene zindana hapseden kız Bundan yirmi sene evvel 17 yaşla - rında Tunuslu genç ve güzel bir kız, bir delikaânlı ile sevişmiş, tam evlenecek- leri sırada oğlanın babası işe müdaha- le ederek mani olmuş ve delikanlıyı ka rarından caydırmıştı. Bundan fena halde müteessir olan genç kız, «dünya bana artık zindan ol- du» diyerek kendisini bir zindana ka. pamış, Ve ne gayet karanlık ve rutu - betli olan mahzenden dışarı çıkmış, nç de herhangi bir insanla bir çift lâkırdı etmiştir. Aradan geçen yirmi sene zarfında yazmak ve mesele üzerine dikkati çek -| KIz çok bitkin bir hale gelmiş ve niha- mek isterim. Bilmem, işi iyi teşrih ede -| yet geçenlerde genç kızı zorla bulun - bildim mi? Muhittin Birgen la tramvaya binmişti, biletçi yaklaşınca lâzım gelen parayı uzattı. ni hatırlamıştı: — İki bilet aiacaksınız, dedi. Kadın nizamnamenin bu maddesini İSTER ISTER İNAN Dün bir kadıncağız yanında ikişer üçer yaşında iki çocuk- Tramvaydan beş yaşından küçük çocuklardan yer işgal etmedikleri müddetçe para alınmaz, fakat çocuk iki olunca ikisinden bir bilet alınır. Biletçi nizamnamenin bu maddesi- bir vak'aya da hiç müsadif olmamıştı. İtiraz etti. Biletçi an- duğu yerden çıkararak bir hastaneye yatırmışlardır. İSLEK- | bir bilet almak için Tam o sırada vak'i Mendil, şemsiye, Bira ve j Saatin tarihleri Mendil kullanmak İngiltere ve Alman yada ilk defa 1500 senelerinde revaç bul- du. * Şemsiyenin tarihi çok eskidir. Mısır hlar ve Asuriler, güneşten korunmak için şemsiye biçiminde şeyler kullanır - lardı. O zamanlar, şemsiye kullanmak ancak yüksek tabakanın harcı, onlara mahsus bir imtiyazdı. Daha hâlâ da vahşi kabilelerde, ancak kabile reisleri şemsiye kullanabilirler. Şemsiye, iIk defa olarak 1730 da bugünkü şekli ile kullanıldı. * Biranın. tarihini kat'iyetle tesbit et mek mümkün değildir. Yalnız Mosırlılar zamanında biraya benziyen tahammür etmiş bir mayiin kullanıldığı malâmdur. Londrada bira ilk defa 1722 de içildi. * İlk saati, Alman Henlein 1500 senesin- de icat etti. Şeklinden dolayı da Nu renberg yumurtası ismini taktı. Ondan sonra bir Çok şekillerde boy boy, çeşit çeşit saatler yapıldı. Elektrikli saatler 1839 da icat edildi. Akreb ilk defa olarak 1670 de kullanıl- dı Bundan önce, saatlerde yalnız saati gösteren yelkovan vardı. NANMA! latıyor, fakat o da itirazlarında devam ediyordu. Nihayet biletçi zili çekerek tramvayı durdurttu, yolcuyu indirecekti. eya şahid olanlardan bir erkek iki çocuk- tan birini annesinin kucağına oturttu, ikinci çocuğu da ken- di kucağına aldı ve biletçiye dönerek: — Şimdi buyurun bakalım, dedi, Biletçi d bilmiyordu. Böyle İNAN 1STER ndü, nizamnamede bu vaziyete tekabül ede- cek bir madde bulunup bulunmadığını düşündü, hatırlaya- madı ve tekrar zili çekerek vatmana hareket işareti verdi. İNANMA! hut ta bu İşte basit mantıkla anlatıla « L—————_——————— çalışmalıdır. SOÖZ ARASINDA Mendit evvelce sinekleri kovmak için kullanılırdı. Nitekim fransızca mukabili mouchoirdir. Mouche de sinek demektir. Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı eee eereesaAARe SAA ANALESEERELEEmErEERELARERRALAA Hitler, Teklif ediyor (Baştarafı 1 inci sayfada) «Almanya üç yüz senedenberi yaptığı muharebelerde, kendisine hiç bir bari& menfaat temiğ etmeden sırf şeref ve prestiji için yirmi, yirmi beş milyon in- san kaybetmiştir. Hali hazırda bir Alman « İngiliz pakti yapmayı erken buluyorum. Ben memle- ketimde iş başına gelinciye kadar ufaklı büyüklü 4000 nutuk söyledim. Bu nu « tuklarımdan hiç birinde Alman - İngiliz yakınlaşması aleyhinde tek bir kelime yoktur, Bu yakınlaşma dünyanın en yüksek kıymette insanlarından mürekkep 120 milyonluk bir blok teşkil edecektir. İn « giltarenin donanması ve dünyanın birin- ci derecedeki kuvvetlerinden biri olan Alman ördusu, dünya sulhunu temin &- den büyük bir kuvvet olacaktır. Eğer bu bloka Amerikalılar da iltihak edecek olurlarsa dünyada buna karşı du- rabilccek bir kuvvet mevcut olamıyacak- tır, Bu büyük kudret kâarşısında beyaz ır- kın atlerine aykırı bir yol tutan hiç bir niyet yaşıyamıyacaktır.> Berlin mülâkatına doğru Berlin (Hlusüsi) — Duçe ile Führer a- rasındaki mülâkatır 25 eylülde vuku bül- ilde tesbit edilmiş bulunu- asebetle bütün Alman gaze- irinci plâna almışlar len bahis uzun makale- ezmağı Gazeteler bi ninin bu se- yahatinin, İtalyanın başına geçtiğinden- beri harlce yapacağı ilk seyahat olduğu- nu, Roma - Berlin mihverinin dâaha zi « yade kuvvetleneceğini, iki hükümet a « rTasındaki” yakıtlığın “Avrupaya bir çok faydalar temin ettiğini tebarüz ettirmek- tedirler. Bir Alman gazetesi yazısını şu cümle ile bitirmektedir: v «Hitler ile Musolini, Avrupa sulhunun yeğâne garantileridir.» Hükümetimiz Konferansa iştirak Edeceğini bildirdi (Baştarafı 1 inci sayfada) şarı Numan Menemencloğlu'na tevdi e * dildiği haber aâlınmıştır. Dün akşam Perapalas otelinde, Fran « sız ve Sovyet büyük elçilerile Leh elçi « sini ve diğer bazı ecnebi mümessilleri kabul eden Numan Menemencloğlu, bilâ- hare Floryaya gitmiştir. Mevsuk bir membadan öğrendiği « mize göre hükümetimiz, Akdeniz xone feransı için gönderilen — davetnamecye muvafakat cevabı vermiş Ve toplanu « ya iştirak edeceğini bildirmiştir. Hariciye Vekâleti siyasi müsteşari Numan Menemencioğlu bu akşam ÂAn « karaya hareket edecektir. BU GÜN HAVA TA Dün hava kısmen yağmurlu geçti Kandilli rasat islasyonunun verdiği malümata göre dün hava sabahtan itibü* ren öğleye kadar kapalı ve kısmen yağışlı geçmiştir. Yağmur az mik - tarda sabah saat 9 da başlamış, saat 11 de artmış ve 12 de kesilmiştir. Ya- ğan yağmur miktarı 3 milimetredir. Dünden itibaren havalar da serinle * meğe başlamıştır. Barometre saat 14 de 164 de yükselmiş, en fazla sıcaklık 21, ©F âz sıcaklık ta 18 olarak kaydedilmiştir Rüzgâr da bilhassa öğleden sonra artmifı yıldızdan saniyede 10 metre ile esmi$ t tir. Rutubet derecesi de yüksek olarak kaY” ae