1 Eylâl Son Postanın tefrikası : R6 SON POSTA Denizlerin Makyaveli Kaptan Bum Bum Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğlu Üsera kampından beni amiralın yanına götürürlerken perdeleri kapalı bir otomobile bindirdiler : “ Yerliler . . «,. sizi taşa tutabili Akşam oldu mu Fransız bahriyetileri hep bir ağızdan milli marşları olan «Marseyyezsi terennüme başlarlardı. Biz Almanlar musikiden iyi anlar a - damlarız. Sonra da doğrusu sağlam çi- gerli, kişilerdik. Fransızlar «Marsey - yez»i söylemeğe başladılar mı biz de «Die Wachtam Rheins>i gırtlaklarımızı yırtar ve Fransızların sesini bastırırdık. Bu vaziyet yeln'z bizi değil muhafız Hintlileri de memnun bırakıyordu. Bir Hintli küçük zabit bir gün yanıma ge- lerek bana: — Sahip, demişti, belki sizler bura- da birer esirden başka bir şey değilsi- niz. Lâkin peygamberinize ilâhi oku - mak işi mevzuubahs olduğu zaman Fransızlar size çıkışamıyorlar onları gölgede bırakıyorsunuz. Evet, sahip, sizler fena adamlar değilsiniz. Bando müzika — könserlerimiz bize Hintli muhafızlarımızın muhabbet ve alâkasını temin ettiği muhakkaktı. Bu suretle bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. duk; Hem musiki ile esirlik hayalının yeknasaklığını gideriyorduk, hem de zındancılarımızın teveccühünü kazan - miş oluyorduk. Hintli garnizonun efradı arasında ciddern insan ve erkek gözlü bir Hintli Çavuş vardı. İri, yarı boyu ve kara ipek sakalı, müheykel endamn ill bu adam hâki üniforması içinde ve büyük sarığı <ında cidden görülmeğe değer bir tip idi. Zaten bütün Hintli küçük zabitler l ça fasih bir İngilizçe “konuşuyor- lardı. Ben evvelâ çamyarması Hintli Çavuşla ahbap olmuştum. Sonra da di- Berlerile ahbablık ve yarenlik tesis et- ti Kampa geldiğimin üçüncü günü bir zabit gelerek beni (S götürdü. Meğer o havalid niz kuvvetlerine kumanda eden amiral beni görmek arzusunu izhar etmiş imiş. Beni perdeleri inik kapalı bir otomobile bindirdiler. Buna sebeb olarak: — Yerliler sizi taşa tutabilirler!.. de- nildi. Ben bu tedbire sebeb olarak, yer- İilerin beni recmetmeleri ihtimalinden ziyade yolda herhangi bir kimse ile :şa. Tet veya parula ile anlaşmama mâni Olmak endişesini daha maküul telakki ettim , Öyle ya! Singapurlular beni neden taşa tutsunlardı?, Amiral beni «Emden» hakkında uzun Uzadıya sorguya çekti; gemimizin kor- Ban akınlarının bütün teferrüatını öğ- renmek istedi. Tabil ben elimden geldi. & kadar işi saklamak istiyordum, lâkin ihtiyar deniz kurdu kolay kolay dolma yutmuyor ve gizlediğim veyahut tahrif ettiğim cihetleri hemen tashik ediyor- du. «Empress of Japan» vapurile kar Şıp esir düşmesinde sebeb olan ford»da puslay mu söylemiştim. Maksadım da bu yanlış pusla ile vapurun kayalıklara bindirme- sine sebeb olmaktı. Bu piânım elifi eli- fine tahakkuk etmiş, kumandayı deruh- te etmiş olan genç mülâzim vapuüru oturtmuş. Amiral bana soruyordu: — Eksford ile sığlıklardan ve kaya- lıklardan nasıl geçmeğe muvaffak oldu- nux? — Basbayağ sordunuz amiral — Eksford kayalıklara oturdu da... — Hah, hah, hah!.. Kendimi — tutamı tim, Bu suali niçin arak r muvaffak olmuşla Atlâ: aklinizi Iltimas etti. kasten bozmuş olduğu- | makaraları | 'x'c masayı alacaklıların kararile münfe- ve tamir et - | İmatı altında taşrada bulunmaktadır. A- |lacaklıların istifa cihetini teikik ve icap rler!,, dediler. Ben buna inanmadım Şayet kaçmağa teşebbils eders em, benimle beraber gelir misın? Yalnız bunun için kaçmıya teşebbüs| Sırtımda bahriye zabit'erine mahsus !â- etmiyeceğinize dair namusunuz üzeri-|civerd üniformadan başka elbisem yok. ne söz vermelisiniz. «Singapur» lu bir terziye bir iki kat Bu centilmen düşmana nezaket velelbise sipariş edebilir miyim? iyi kalbliliğinden dolayı teşekkürler| Kumandan arzumu derhal is'af etti e.(.t!m. ıncıı): böyle bir vaitte bııl'unmi_)'i ve ertesi günü bir terzi kampa gelerek söz vermekten de itizar eyledim. Z:nıdlçümü aldı. Herife iki kat hâki elbise ne yapıp yaparak behemehal kaçmıya| —. Aladım. karar vermiştim. y İ e AŞT M Gi paaar aa a a g ba'ida rr'::?:." — aair ” ek ga) kn;npla ancak üç tane helâ ve üç tane rştım. Her şeyden evvel bana lâzım olan :"' yîu“?efîğâ"“ serlükler şey kaçmıya müsald elbiseler tedarik!| (€ yenilir şeyler değildi. Bir gün binbaşıya dedim ki: 4 ki bunun da en münasibi şayed > mümkün olursa hâki bir İngiliz ünifor-| — Burada ıslah edilmeğe lâyık bir hasta- ası olabilirdi. Kumandanla görüşmek çok şeyler var binbaşım. Ev arzusunu izhar ettim ve yanımma çıkın-|lık fazla! Efraddan bir çoğu dizanteri- ca; den kırılıyarlar. — Emden'den üniforma alamadım. (Arkası var) « * b Resimli zabıta İA b Ai 4 hikâyesinin 7 hal şekli Komiser dubanımn yanında duran kü- gük kayığın küreklerinin güvertede ol- duğuna, bunların üzerinde de maktulün şapkasının bulunduğuna dikkat etmişti. (Resim 6) Kadının, sahile çıktığını ve geri döndüğünü işilince, gelirken gör - düğü kayıkta kürek bulunmadığını ha- tırladı. (Resim 3) Seyyar deniz kulube- si, sahilden 10 metre ötede idi, Binnen- aleyh, kadın sahlle küreksiz bir sandal- a çıkamazdı. Onun için, komiser, ka- dına ne suüretle çıkip döndüğünü sor - dua, mesele de anlaşıldı, Kocasının, kalb büyümesinden hasta olduğunu bilen kadın, bir ağız dalaşı ne- ticesinde hlddetlenip onu, merdivenler. den âşağı ttmiş, ölümüne sebep olmuş, bezdiren şey: sonra da bir kaza Olmuş gibi güverteye GRİPİN fırlayarak İmdat İstemiş, bu suretle ze- SgİN vahiri kurtarmak arzısuna kapılmıştı. i tecrübe edinciye eai kadar çekmeğe İstanbul 6 ıncı icra memurluğundan: Bir borçtan dolayı dairemizin 37/120 No, l1 dösyasile mahcuz olup paraya çevrilmesine karar verilen muhtelif ev eşyasının Kartalda İstasyon caddesinde 8 No. lı hanede 7/9/3T salı günü saat 14 dean itibaren açık arttırma ile satılaca- ğından taliplerin yevmi mezkürda ma- hallinde bulunacak memuruna müraca- (34856) İstanbul İkinci İllâs Memurluğundan: Beyoğlunda İstiklâl caddesinde Tokat- lyan karşısında perükâr İstavridis hale- fi Oskar Cilâciyan masa memurlarından mahküm olduğu ağrı ve sızılardır. GRİPİ En şiddetli baş ve diş ağrılarını keser GRİPİN Romatizma, sinir, adale, bel ağrılarına karşı bilhassa müessirdir. GRİPİN atları ilân olunur. n temi Nurullah istifa etmiştir. Diğer masa memuru sıhhi azeretinden dolayı alacaklıların malü- mezun avukat “|eden kararları vermek üzere 8 Eylül 937 andanı sizin ge- | bulunmaları bilinmek üzere ilân olunur. Kırıklığı, nezleyi, soğukalgınlıklarından mütevellid bütün ağrı, sızı ve sancıları geçirir. Çarşamba günü saat 16 da dairede hazır (34963) Sayfa 9 On altı lâmbalı radyo Yazan: İsmet Hulüsi İlânda en sesli radyoları sattığınızı söylüyorsunuz, Ben de böyle bir tadyo istiyorum Bay Nihat Azsöz, radyo satan dük - kânlardan birine girdi. Raflarda dizili radyolara göz gezdirdi: — Radyo mu istiyorsunuz bayım? — Evet! — Şimdi bir tanesini muayene ede « cektik, daha bugün gümrükten çıktı. Üç dalga üzerine çalışıyor. — Dinliyeyim bakayım. Radyocu, anteni, toprağa bağladı: Hoparlörden ıslık sesleri çıktı. Takur tukurlar duyuldu: Daha sonra'bir caz sesi.. Radyocu ku- lağını radyoya verdi. Gözünü Bay Ni « hada çevirdi: — Nasıl? — Ses az! — Biraz kıstım. e Bir düğmeyi sağa çevirdi. Ses bir misli arttı: — Şimdi nasıl? — Az! Radyocu gülümsedi: — Bu ses çoktur bayım, belki kulağı- nız ağır işitiyor da.. — Hayır kuülağım gayet iyi işitir.. Na- sıl anlatayım.. Mesele şu, benim bir rad- yom var, — Satacak mısınız? — Bir kaç gün evveline kadar öyle bir şey düşünmüyordum. — Yerine başka bir radyo almak isti- yorsanız, getirin bize üste biraz para ve- rin değiştirelim. Bu radyo seslidir. Niye beğenmiyorsunuz? — Dur da lâfımı bitireyim. — Buyurun bayım. — Benim bir radyom vardı, demiştim, benim radyom ufak bir radyo.. — Ameriken, dört lâmba. — Sen sus ki ben anlatayım. — Susayım. — Anladın ya, biraz paraziti kes te be- ni dinle! Ben bir apartımanda oturuyorum. Alt kata yeni kiracılar taşındı. — Radyodan şikâyet ediyorlar, Bugünkü program İSTANBUL 1 Eylül 1927 Çarşamba Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk muzikisi. 12.50' Hova- dis. 1305: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,80: Plâkla dans musikisi, 19,.30; Türkçe tangolar: Bayan Feriha Tevfik, 20: Burhan ve arkadaşları taratından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20.30; Bay Ömer Rıza tara- fından arapça söylev, 2048' Hamiyet ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisl ve halk şarkıları, (Saât ayarı), 21,15: Orkestra, 27, Ajans ve borsa haberleri, 22,30 Plâkla sölo- lar, opera ve operet parçaları. YARINKİ PROGRAM £ Eylül 1937 Perşembe İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi. 12$80: Hava- dis, 13,06 Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi. 1930: Spor musahabeleri: Eşref Şefik taralından. 20 Sust Ergün ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30; Bay Ömer Rıza tarafından arabca söylev. 2045: Bu- zari ve arkadaşları tarafından Türk musiki- &i ve halk şarkıları, (sax$ âyrı). 2115: Orkos- | tra. 22.15: Ajans ve borsa Haberleri. 22 30: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, — Hayır ben onların radyosundan şi « kâyetçiyim.. Çalmıya başladılar mı? Be- nim apartımanımda çalınıyormuş gibi On luyor. Benim radyomun sesini de duy 4 mak imkânı kalmıyor. — Siz de alt kattakilerin radyosunu dinlersiniz. Hem radyonuzun lâmbaları| çabuk eskimez, hem de cereyan sarfet « mezsiniz. — Olur mu canım. Ben Londrayı dinle. mek isterim, onlar Mısırı dinlerler. Ben kısa dalgadan hoşlanırım. Onlar orta dalgadan istasyonlar ararlar. — Peki siz ne düşünüyorsunuz? — Ben bir şey düşünmüyorum. Bu « gün gazetelerde ilânınızı görünce bura« ya geldim. İlânda en sesli radyoları sat- tığınızı söylüyorsunuz. Ben de böyle bir radyo istiyorum. Alt kattakilerin rad « yolarından kuvvetli olsun. — Yeni gelen radyolardan bir tane ön altı lâmbalı var. Ondan daha seslisj piyasada yoktur. — Bir di — Şimdi. Radyocu yerde duran bir yazıhane bü yüklüğündeki radyoyu gösterdi: — İşte bul! — Hele çal! Anten, toprak bağlandı, cereyan ve « rildi. Düğme sonuna kadar açıldı. Bir kaç tak tuktan sonra can kurtaran otomobili- nin düdük sesini andıran bir ses duvul. du. Arkadan kulakları sağır eden — bir. müzsiki.. m! — Nasıl? — İyi! — Daha fazlâ da ses vardır. Açayım mı? — Açi — Kapat — Mükemmel, bunu kaça vereceksin? — Dört yüz llra! — Çok değil mi? — Gümrüğü fazla, daha aşağı verirsem zarar ederim. Hem başka müşteri de var. — Başka müşteri de var mı? — Var bayım, bir iki gece dinlemek iz- tiyordu. Biraz sonra göndereceğim.. Bay Nihat Azsöz de bu söze kanmıştı; arltık pazarlığa girişmedi: — Ona göndermeyin. Radyoyu ben a- hyorum. * Bay Nihat Azsözün alt katına taşıman ertesi gün radyocu dükkânına gırdi; rad- yocu gülerek karşıladı: — Seninki geldi. — Radyoyu aldı, haberim var, dün ge- ce alabildiğine çalıyordu, hiç uyuyama- dık. —- Bu akşam uyursunuz! — Her halde,. Ben radyoyu aç cağım için © da kendi eski radyosı fif hafif çalacaktır, Sen kaça sattın? — Dört yüz! — Ver kırk lirayı! Radyocu paraları saydı. — İyi yaptım değil mi? Senin on lâmbalı rar a başka iürlü n yoktu. Yarınki nushamızda: Takvimdeki kadın Yazan: Peride Celâl &it müşteri