Geceki güreşler Pehlivanlarımız dünkü müsabakalarda iyi neticeler elde ettiler | Talât Paşa: (Baştarafı 1 inci sayfada) *R"kmcn kurtulduğu büyük tehlike- 1 sonra derhal hücuma geçti, her an likeli vaziyetlere düşen ve büyük bir İetle kurtulan Kenan 9.54 dakikada Teğlüb oldu. t hasmı 61 kilo idi. el Ankaralı Ahmed - Kuloğlu. “hder hakemi: Saib. Ankaralı Ak dan kurtı D bücumların- ğla ayakta dur- yere ind ak Ankaralı Hü T hakemi: Saib. tbest güreşteki sür'atini grekoro- de de gösteren Ankaralı Hüseyin n,m"“ çoök faik bir şekilde başladığı dm T 235 dakikadan fazla sürdürme- Balib geldi. %d:“n: Nordling (Finlandiya) Şinasi. Pını' hakemi; Ahmed Fetgeri. andiyanın bir usla güreşçisi bir külgç € Takibini yere almakta hiç müş- Nt Şekmedi, Üstbakası uzün sürmediği için oyun tini Iyi göremediğimiz Nordling SYakta.ve yerde fazla oyun bi- tak ki Şinasiye taktığı çift kile & ön beş saniyede gall 18 kilo: Adnan - Rezzak : Komal, .hı:rş"hljniıı oyun tarzını ezberlemiş n Büreşçi de fazla açılmadan ka- y.hff;;*dyurıım.. Adnan Rezzakı boş ü yere alıverdi. Tüye Ada Adnan rakibini iki defa köp- hıq,.:l“"d'k hakem müsabıkları ayağa Tine p Tekrar yere indiler. Birbirle- füste dikleri zaman ikisi de Üs- Di tüye geldiler ve kurtuldular. VWt rey verdi. Zaman hakamlerin hepsi D,:!: altta. Adnan hâkim. Adnan Yüktalar, €Ssir bir oyun yapılamadı. A- Ban dakika gltn daha ziyade hücumda. Zyüde h'âldı netice almak güç. Daha MY'"I.-., Cumda güreşmek için gayret 87 kila, AYI hesabile Adnan galib. h&?mi— Kadiye (İsveçli) Şinasi. Minder wei SOYf Cenab. :'n'," '©€hder yetiştirdiği bu güreşçi Kit , FiYazi bir mesele hâlleder gibi Einı,m'ym hesapla Şinasiyi yere * aldı. Te göre ” her vaziyetine, her hareketi- İle ş_n_:h_m tatbik eden Kadiye tek kile İş ieteğiş? Zorladı, bir vücud dönmesi- luk Çekm aa YNU tatbik ederek hiç zore Ealih geldi, iki dakika sekız saniyede 8? kilo; egj (1:0' Neo (Estonyalı) Mersinli Ah- Sadullağı DSt güreş). Minder hakemi: n * Haym &e ,::':* Uygun gelen güreşi daha gü- H“"da " Mersinli Neo ile güreşiyordu. Neo aAsmının bacağını yakaladı. fak “Yakl: Vğ!ı_vekıen kurtulmak için hüym TMinderin kenarma sıçramak ? ! tek başına halat çeker Nep AĞA yapışmış birakmıyordu. kımusu_uâılkme silkine bu vaziyetten Nkadı - Neticede Ahmet on beş da - Sayı hesabile galip, 56 kilo: Hasan Tahsin - Ahmet Meh met. Minder hakemi: Kemal, Hasan Tahsin sayı hesabile galip i- lân edildi. Ağır siklet: Nyman (İsveçli) Sam - sunlu Ahmet. Serbest güreş: Minder hakemi: Seyfi Cenap, İlk devre müsavi hücumlarla geçti. Ahmet daha hâkim güreşmiş olacak ki devreyi galip bitirdi, çli yerde. Ahmet bir iki oyun tecrübe etmek istedi. Muvaffak o dı. Ayağa kalktılar, İsveçli hâkim reşe başladı. Ahmet minder kaçıyor. . İsveçli sayı hesabile hükmen galip ilân edildi. Ağır siklet: Nystörn (Finlandiya) Çoban Mehmet, Minder hakemi: Sa - dullah. Müsabaka sıkı ve çabuk başladı. El enseler, kol ve kafa kapmalar hayli sert oluyor. İlk devre berabereyle bitti, Finlandiyalı altta, Mehmet vücu - dundan umulmıyacak bir sür'atle ha - reket ediyor. Muhtelif oyunları almak için tecrübe yaptı. Çobam altta, Hiç bir yerden oyun ver miyor. Devre bitti. Son devre için gay- ret ediyorlar. Mehmet daha canlı hare- ket ediyor. Sayı hesabile Çoban Meh. met hükmen galip geldi, Ömer Besim Salı akşamı kimler güreşecek Kerkenen - Yaşar 61, Nordling - Ad nan 79, Kadiye . Mustafa 87, Neo - Kadi- ye 87, Nystörn - Nyman, Bunlardan maada Balkan müsaba - kaları seçmeleri yapılacaktır, Bir dans kavgası Hırsızlığı Meydana çıkardı Evvelki gece, Küçükpazarda Halk bahçesinde, Ali isminde birisile Kemal isminde biri arasında bir kızla danset- mek yüzünden bir kavga çıkmıştır. Kav- gaya Kemalin arkadaşı 20 yaşlarında Ci- had da karışmış, bir aralık bir tabanem çıkararak kabzasile Alinin kafasına vur- müuş ve yaralamıştır. Ali hastaneye kal- dırılmış, Cihad da yakalanmıştır. Cihad yakalanmadan evyel, elindeki tabancayı yere atmış, sonradan da, tabancanın ken- disine aid olmadığını iddia etmiştir. Halbuki dün, Cihadın eniştesi polis ikinci şube direktörlüğüne müracaat e- derek kaynı Cihadın, evden, kendisine aid tabancasile bir fotoğraf makinesini, 80 lira parasını, gömlek ve sair eşyasını galdığını haber vermiştir. Kavgadan do- layı serbest bırakılan Cihadın, Cerrah- paşada oturduğu halde, Beyoğlunda, yan- lış bir adres verdiği de anlaşılmıştır. Cihad dün akşam geç vakit yakalana- rak ikinci şube direktörlüğüne getiril- miş, fotoğraf makinesile 15 lira para ü- zerinde bulunmuştur. Cihad, paradan 10 Mirasını, yaraladığı adama, davasından vazgeçmesi için verdiğini söylemektedir. Polis, tahkikata devam etmektedir. İzmir Beynelmilel Fuarı lr p“ Töğbet v t * Fuardan Tin) ziyaret edenlerin sayı sı gün geçtikçe artmaktadır. Bu yıl Fu- Reçen senelere nisbetle daha çoktur. Yukarıdaki resim Fuarda gü- geet Nutku veren Ekonomi Bakanı Celâl Bayarla binlerce halk tarafın- bir köşeyi gösteriyor. SON POSTA: Son Posta'nın siyasi tefrikamı : son günleri Yazan : Arif Cemil “Beş azılı ittihatçı Asyayı fethe gidiyoruz! Ben, Enver, Nazım, Cemal, Baha Şakir!...,, dedi Evvelki günkü ve dünkü kısmın hulâsası : 'Talât Paşa Berlinde Hardenberg so- kağında dört numaralı — apartımanın birinci katında Sai nama müstearile ya- tıp kalkmaktadır. Ayni evde İttihad ve Terakkinin umumi merkez azasın- dan Rüsuhi Bey de ikamet etmektedir. Talât Paşa günlerini sabahleyin sokağa çıkmak, küçük bir gezinti yapmak, eri- ne yakın bir yerde kiralanan ve ayni zamanda doktor Nazım tarafından ika- metgüâh ittihaz edilen yazıhaneye uğ- rayarak gündelik ve orada ziyaretçi- lerle görüşmekle geçirmektedir. Gün- delik vaziyet raporu gazetelerin Tür- kiyeye aid haberlerinin hulâsasıdır. Bu gezintilerden birinden dönüşte Rüsuhi Bey Paşaya yalmız sokağa çık- tağı için darılıyor, «Fransız askeri kı- yafetine girmiş olan Ermeni komiteci- lerinin şehirde gezdikleri malüm iken yalnız başına sokağa çıkmak doğru mudur?» diyor, Talât Paşanın cevabı: «İş olacağıma varır, manasını tazam- mun etmektedir. Muharrir bundan sonra o günlerdeki siyasi vaziyeti tasvire geçiyor, umumt harbin galibleri Türkiyeyi nasıl payla- şacaklarını komuşmaktadırlar. Fakat aralarında ihtilâf var. Bu ihtilâf bir türlü bitip tükenmezken Enver Paşa ile Talât Paşa arasında da yeni bir ih- tilâf baş gösteriyor. Anlaşamamazlığın sebebi şudur: Talât Paşa yeni bir İtti- had ve Terakki teşkilâtı kurulmasını ve bunun merkezinin Berlin olmasını istiyor. Halbuki Enver Paşa Moskova- ya taraftardır. Talât Paşa haddi zatın- da Anadoludaki milli harekâta hür- metkâr kalmak ve Ankaradan uzak bulunmak gibi temiz bir gaye taşıyor. Nihayet bir gün Enver Paşa Berline geldi ve Talât Paşa ile karşılaştı. En- ver Paşa kendisini çok korurdu. Sokağ çıktığı zaman da bir dereceye kadar kıyafetini değiştirir, başına bir kasket geçirir, gözlerine de bir siyah gözlük takardı. İki paşa birbirlerine karşı zıd fikir- ler ve niyetler besledikleri halde bun- ları gizlerler ve samimi görünmeğe ça- hışırlardı. O gün de müştereken görül. mesi lâzım gelen bir işten dolayı ar - kadaşça (!) konuşuyorlardı. Enver paşa diyordu ki: — «Moskovada Boölşevik mehafilile yaptığım temaslardan sonra vardığım netice şu: Ruslar Orta Asyayı İngiliz emperyalizmine karşı ayaklandırmak istiyorlar. Bunun için İslâm ittihadımı âlet olarak kullanmayı düşünüyorlar, Biz onların bu maksatlarından istifade etmek için bir İslâm ittihadı cemiyeti vücuda getiremez miyiz?» Talât paşa bir müddet düşündükten sonra cevap verdi: Ş — «Bu meseleyi Mısırlı Şeyh Abdül- aziz Çaviş, Suriyeli Emir Şekip As . lan ve burada bulunan bir iki Hindli islâmla konuştuktan sonra halledebile- ceğimizi zannediyorum. Bu zatlar bu- gün bana gelecekler. Onlarla müzake- re ettikten sonra — düşüncelerini sana bildiririm.» — «Pek muvafık olur. Bir nizamna. me kaleme almalı, cemiyete tamtıraklı bir ünvan vermeli, meselâ, «İslâm ce - miyetleri ittihadır, daha doğrusu Bol- şeviklerin hoşuna gitmesi için eİslâm ihtilâl cemiyetleri ittihadıwe denilmeli. Cemiyetin merkezi tabil Moskova ol - malı.» — «eBu fikirlerini bugün gelecek o - lan arkadaşlara bildiririm, İstersen mü zakereye sen de iştirak et.» Enver paşa hemen: — «Hayır, dedi. Benim burada bu - lunduğumu bilmelerini istemem, Sen kendilerile konuştuktan sonra karar - larınızı bana bildirirsin.» Paşa bunu söyledikten sonra kalk . t& ve: — Ben akşama kadar Grunenvald'da eniştemin köşkündeyim, Bir şey sor - mak lâzım gelirse te lefon edersin.» de - di. Çıkıp gitti. Talât paşa yal - niz kalınca küçük odaya geçti. Rüsuhi bey orada pencere. nin önünde İstan - buldan gelen gaze - linden bırakarak: — «AÂli bey neler söyledi?» diye sor . du, <«Ali» Enver paşa nın kullandığı müs- tear namdı. Her za- man ihtiyata riayet eden Rüsuhi bey, Ta lât paşa ile konuşur- ken bile Enver pa . şanın müstear namı- nı kullanmaktan vaz geçmiyordu. Talâ: paşa ona dedi ki: — «Haniya, Enver bir gün umumt harp başlangıcında Ya - vuz zırhlısile Midil- boğazın - lip: — *«Bir çocuğumuz dünyaya geldi!» diye tebşiratta bulunmuştu. Bugün de ben onun ağzından sana: — *Enverin bir çocuğu daha doğmak üzere!» diyebilirim.» — «Nasıl çocuk? Gene ne var?» — «Ne olacak, koskoca bir «İslâm ihtilâl cemiyetleri ittihadır kurmak ü- zereyiz.» — «Kiminle?» «— Kiminle mi? Arap âlemile yegâne alâkası şarlatanlığa dayanan Mısırlı Şeyh Abdülâziz Çaviş,allâklığile mMmeş- hur olan Suriyeli Emir Şekip Aslan, üç yüz on beş milyon Hindli namına göz söylediklerini zanneden iki Hindii ve bizler. Kâfi değil mi?» Rüsuhi Bey gülümsedi. Hiç sesini çı- karmayınca Talât Paş ona Enver Paşa ile olan mülâkatını kısaca anlattı ve ni. hayette dedi ki: — İki baldırı çıplak Arap, iki âciz Hindli ve beş azılı ittihatçı Asyayı fet. Talât Paşa Balkan fharbinden sonra sulhun imzasında Çürüksulu Mahmud Paşa ile yanyana dan geçtiği zaman koşa koşa bize ge - — «Beş azılı ittihatçı kimler? » — «eBiri ben, ikincisi Enver, üçüncü- sü Cemal, dördüncüsü Nâzım, ve be - şincisi Baha Şakir. Seni azılılardan say mıyorum, merak etme!» Talât Paşa doktor Rüsuh: Beyle şa- kalaşmaktan hoşlandığı için onunla a- rada sırada böyle konuşurdu. Yoksa En ver Paşa tarafından yapılan İslâm İtti. hadı Cemiyeti teklifini oldul:ça ciddi- yetle telâkki etmişti. Maksat evvelâ bir teşekkül halinde meydana çıkmaktı. Ondan sonraki rol zaten Moskovyada öy- nanacaktı. Boş durmaktan ise bir iş gö- Tüyormuş gibi görünmek te hayırlı de- ğil miydi? Bu esnada kapı çalındı. Abdülâziz Çaviş, Emi Şekip Aslan, iki Hindli ve bir Çinli müslüman mülteci geldiler. Talât Paşa onları bermutat salonda ka- bul etti. Evvelâ dereden tepeden ko - nuşuldu. Nihayet Talât Paşa bahsi İslâm Cemiyetleri ittihadına intikal ettirdi ve ilk önce Abdülâziz Çavişe hitapia: — #*«Böyle bir cemiyetin vücuda ge . hetmeğe gidiyoruz. Hazırol Rüsuhi|tirilmesi hakkındaki fikrinizi söyler Beyl» İmisiniz » diye sordu. (Arkası var) Vapur dolu, Vapura giden Sandal tehlikeli Bir okuyucumuz, Bay Gökcel Karade- nizde bir seyahat yapmış, bazı müşkülât. la karşılaşmış, bize yazdığı mektubtu bu müşkülâtın bir çerçevesini çiziyor. Söyle- diği şudur; «10/Temzmuz/937 cumartesi günü İdi. Ri- zeye gelmek için Samsun Dezcizyolları iş- letmesine bir bilet almak için başvurdum, Memur kamara bileti veremiyeceğini, ka- maraların dolu olduğunu, ancak vapura bindiklen sonra kaplanla görüşmek sü- retile bir hal çaresi temin etmenin müm- kün olduğunu anlattı. İki gündenberi va- pur beklediğim Samsunda daha fazla kal- mak istemiyerek bu tavsiyeyi kabul et- tim. Fakat, çile vapurda değil, daha ka. yıkta başladı. Bir tek kayık evvelâ 40-45 kadar yolcu döldurdü. Hepimiz uklun ük- lim bindik. Daha iskeleden ayrılmadan kayıkta devrilme alâmetleri ç Bu alâmetlere rağmen kayıkç eşya Rlmakta devam etti ve ni xe açıldı. Pakat iskeleden âayrılır ayrılmaz tehlike bi ü; kayık batacak gibi oldu. O zaman iskeleye tokrar yanaştı. Kuyık- tan bir kusm halk indi ve kayık yola çık- tı. Üzerinde 16 kişilik diye yazılan koyıfa bunun iki misline yakın insan doldurul- muştu da buna mani olacak kimse çıkma- mışti! Vapura bindik. Güvertede gezinmeğe başladık. Bu arada her adımda ya bir ço- cuğun veya bir kadının ya ayağına, ya- hud koluna basmamak için sıçrıyarak, atlıyarak yürümek lâzımdı. 140 Japon - Tokyo olimpiyadına yaya gitmek için Çekaslovakyadan gelen erkek ve kadın iki seyyahla burada taniştik. Derdlerini anlatacak kadar bildikleri bir ingilizce ile bana anlatıyorlardı: — Mösyö, bi ayakta durmağa rTazıyız. Yalnız gu ikl küçük sepetimizi bırakacak temiz bir yer bululım!. 'Temiz yer! Bu kalabalık içinde temiz yer tasavvuru kabil miydi?» «Vapurlardaki kalabalık bugün için, bir dereceye kadar tabil bir haldir. Çünkü De- nizyolları idaresinin elinde İşletecek va- pur yoktur. Mevcud vapurlarımız hurda halindedir. Bunların kazamızca bu kadar olsun işleyip nakil ihtiyaçlarımızı bir de- receye kadar tatmin etmelerine olsun şükretmeliyik Pakat, temislikte Denixyor- ları idaresinin daha titiz & yolcuyu temiz olmuya lebar « kündür, Bu mektupta asıl dikkate değen şey, kayıklardır. Bizim memlekette kayık. aların menfaetleri, halkın istirahatine ve seyahatin kolaylığına tercih edilir. İ- şin akıl almıyan tarafı asıl ouradadır.