23 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

23 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Resimli Makale: Festivali — Yazan: Muhitilin Birgen stanbul, samurtkan ve derdli çehresi- ne biraz neş'e ve heyecan vermek için, bir eğlence ve hareket ayı yaratma- | ya çalışırken İzmir de Enternasyonal Fuvarının açılma merasimini yaptı. Bu| sene, sergiye daha geniş bir nisbet ve- rilmiş ve bariz olarak görülüyor ki, İ mirde daha fazla bir canlılık yaratılm istenilmiştir: İstanbulun festivaline mu- kabil İzmirin festivali. Doğruyu söylemek lâzım gelirse, ikti- sadi temelleri sağlam olduğu için, İzmi: rin festivali daha tabil, daha eiçten gel- me» bir festivaldir. Daha doğrusu, İzmi- rin festivali tam ve hakiki bir festiv: Bu festival, sergi ile yalnız resmi bir şekil almış oluyor; hakikatte o, zaten vardı. Pek eski” zamanlardanberi İzmi rin bu mevsimi, halkın bayram yaptığı ve herkesin yüzünün güldüğü, eğlence- nin arttığı, şevk ve heyecanım yükseldi- ği mevsimdir. olduğumuzu görür, bu müşahededen de lan zamanı daha iyi kullanmak yoluna * 'Yazın ilk ayları ile beraber, garbi Ana- dolunun münbit ovalarından ve yeşil dağlarından İzmire doğru mahsuller in- meğe başlar: Arpa, buğday, bakla ve da- rı gibi evvelâ tarla, ondan sonra incir ve SÜZ Vücudunun bir mayi Haline getirilmesini Maziyi düşünerek geçmiş zamanlarımızı fena kullanmış kat duyduğumuz bu toessür bizi elimizde yaşamak için ka- SON POSTA bu kıymetli & tocssür duyarız, fa- ekseriya götürmez. AR HERGÜN BİR FIKRA İ | BE Geçmiş zaman, gelecek zaman.. 36 Tecrübe insan hayatında çok kıymetli bir âmildir, fakat lin tesirini gösterebilmesi için hem düşün- me, hem hatırlama, lâzımdır. Bu üç âmilden birinin eksikliği- diğerlerinin kıy- metini sıfıra indirir. hem de irade kuvvetine malik olmamız SINDA Model ve manken Enstitüsünden mezun Ağustos 23 ——— —e Sözün Kısası Serbest delilerden: Yapışkan —HE Taln Ağabeyeiğim!. Bi tek dahal. — Teşekkür ederim; kâfi. — Ölümü öp! | — israr elme. Fazlası bana dokunur. — Beni teneşirlerde gör!. Ka beli mukaddesatın âtlarının.. için, iç! O ısrardan vaz geçmiyecek, tasallutur |pu gittikçe arttıracaktır. Bunu bildiğinif Viçin, size uzattığı kadehi alıp içmektefi başka kurtuluş çaresi görmez, dediğini yaparsınız. * — Oo000! Bu ne şık kalem! Hediye mol yoksa? Anlıyalım. — BHayır. Satın aldım, * — Vallahi, hoşuma gitti. Bana ver * sene' — Senden esirgemem amma, elim a * lıştı.. bununla rahat yazıyorum. — Ayağını öpeyim, der! Haydi ağa “ beyelğim!.. Ne olursun? Bende hiç bit yadigirın yok. — Bir tane tıpkısını alır, takdim ede * TiİmM. — Olmaz; bunu ver! Hem, vermezseli de çalarım. Yahut ki kaybedersin. üzüm gibi bahçe ve bağ mahsulleri. Ay- ni zamanda sarı renkli ve güzel kokulu ISIÜİGn şair Olmak kolay değil —Aİ tütünler dizilmeğe ve dam altına girme-| — e > * ğe, pamuk kozaları taplanmaya ve niha- - y a Eski vezirlerden birinin bir kâhya- — Nereye böyle? yet zeytinler de silkilmeye başlar. Bü- tün bunlar, mahsuldür, hayatın fey ve cemiyetin de servetidir. Hepsi de her- kese ve her yere fayda veren, hayata yardım eden şeylerdir: İşçiye iş, deveye yük, demiryoluna eşya, komisyoncuya ve simsara yüzde, tüccara kazanç, ban- kaya dokuman, sigortae ya prim, vap acentasına navlun getirirler. Yavaş yavaş tonlar harekete geli tuz bin ton incir, altmış bin ton ü on beş bin ton meyankökü ve ton ve ton ve ton... Bu tonlar, türltü türlü ambalaj- lar içinde mütemadiyen İzmire doğru a- kıp giderken, ötedenberi âdettir, dahil den de İzmire doğru bir İnsan akını baş- lar. Mahsul, foyiz ve bereket, hayat ve servet, şevk ve neş'e demektir. Hayatta mahsul kadar mübarek bir şey yoktur; hangi cinsten ve şekilden olursa olsun, hayat demek mahsul demektir. Bunun için garbi Anadoluya ve İzmire de mah- sul ile beraber hayat gelir. Düğünler o zaman yapılır, davul ve zurna o zaman duyulur, zeybek oyunları 0 zaman oyna- nır... İşte, festival de budur! * Esk“len bu hayatın coşkun neş'eleri olurr.uş. İzmir, çalan, oynayan, neşeli geçen ve coşan tabil bir festivalin heye- canile çalkanırmış. Ben bu çalkantının Meşhur İtalyan şeiri Gabriyel Danon- çiyo gene öleceğini ilân ediyor! Bugün Danonçiyonun sihhati çık iyidir. Bunun- la beraber ölüme yakın olduğunu tah- min ederek bu ictinabı kabil olmuyan akıbet için derununda vücudunun tama- mile kaybolacağı çok sıcak bir hamam ve kendi keşfi olan bir havuz hazırladı- ğını iddia ediyor. Danonçiyo öyle bir hodpesentlik içindedir ki, öldükten son- ra insanların cesedini görmeleri fikrine $ı barmış. Kühya, vezire ne zaman babasından, anasından bahse: pe- derim beyefendi, validem hanımefen- di tâbirlerini kullanırmış. Bir gün ge- ne babasından bahsederken: — Pederim beyefendi.. Diye söze başlayınca vesir hemen atılmış: — Önu sonra anlatırsın - kühya beyefendi, demiş, şimdi ben sokağa çı- kacağım. Arabacım beyefendiye söyle hayvanlarım hanımefendileri arabaya koşsun! aa anr aai ll nni Bütün efradı Zengin olan bir Kızıl derili kabile Geçenlerde ölen kızıl derili Kırk ka- bilesinden Enis Wilson isminde birisi varislerine 1,270,000 dolar nakit ile 100,000 dolardan fazla kıymette emlâk bırakmıştır. Müteveffanın mensup ol - duğu Kırk kabilesinin bütün efradının sayısı 35 şi geçmemekte ve bunların hepsi de çok zengin bulunmaktadırlar. Eskiden Kırk kabilesinin ism! dünya - da malüm bite değildi. Fakat bir hayli seneler evvel bunların işgal ettikleri yerlerde zengin petrol yatakları bulun. y Pederim beyefendi l A Amerikada her sahada ihtısasa büyük ehemmiyet verirler. Onun için model - — Vapura koşuyorum birader. Benı 16 fa tutma; beş dakikam var. — Ne oluyorsun, be? Başka vapur yüi değil ya? Bir sonraki ile gidersin. — Olmaz; evde bekliyorlar. — Bir saat fazla beklerler. Gel şura * cıkta birer bira içelim. Azıcık ta koklaşi” rız. Epeydir görüşemedik. — Başka vakit, inşallah! Bugün - ciddi söylü - vaktim yök. — Doğrusü çök kılıbık gördüm ammâr senin gibisine rastgelmedim. Kılıbıklıktan değil. Vallahi, ailccf işimiz var, Evde görülecek iş, her zaman Bö* r. Haydi, gel! Bak, herif şurada buz* lu bira veriyor. — Olmaz! Müsaadenle.. Allaha 1smar” ladık. — Peki! Git. Fakat hatırımı kırdıfe bunu unutma. Hatiri kırılmış, kırılmamış, onun orü* sına pek aldırmadan, ayrılır, koşarsın!fı Bir de iskeleye gelirsiniz ki, vapur, SÜ" ları köpürterek uzaklaşıyor. Küfür, böyle vaziyetler için icat edil” cilik ve mankenlik enstitüsünden mezun | Miştir. Lâkin ne fayda? olabilmek de deveye hendek atlatmak kadar güçtür. * İşte, yapışkan adını verdiğimiz bu Üf Güzellik, gıhhat, sinirli olmamak, her D ineğle geye uymak Göbi şeztlar. altında Wice bi insanlar da, beşeriyetin başına, at dının elinden gelmiyen fedakârlığı iste- yen bu müesseseden mezun olanlar, sırt- larında mezuniyet cübbeleri olduğu hal- de bir plâja giderek veda eğlencesi tertip ederler, ve aylarca çektikleri sıkıntıyı ğ son senelerini gördüm ve 929 dan sonra da tedricen söndüğüne şahid oldum. Mahsul mevsiminde, çuvaller mahsulle, keseler de para ile dolarken yükselen es- 3 ki neş'eli hareket, sonraları mahsulün diyor ki: para etmemesi üzerine sönüp gitti. Sağ ol Marinetti, beni ancak ölümüm- Fuvar bu devrin-eseridir. Bilmiyorum, | den üç saat evvel görebileceksin. Ondan tahammül edemiyor. Son günlerde Futurişte mektebi mü- essisi Marinettiye yazdığı bir mektupta muş ve bu sayede bepsi birden zengin olmuştur. eşek arısı, tatarcık gibi musallat — oli iz'aç eden birer nevi akıl hastasıdır. Bunların fenni adını koymak ve ktf” dilerini tasnif etmök, Bakırköy müte a hassıslarına ait bir vazifedir. Ben kari$ * ! Bir yemek mukabilinde 300,000 franklık ikrami- bü teşekkül Iktisadi bakımdan ne kadsr | sonra bir daha beni hakikt ve ebedi şek- fayda veriyor; elbet faydasız değildir; y y ae z yeceksin. Çünkü ben artık fakat, önün en büyük faydası bir aralık | ü R BC bir ölüm süküneti devrine düşmüş olan |PİF MayI (!) halini almış bulunacağım. İzmire bir canlılık vermek oldu. Bu ba-| Bir şaylaya göre Danonçiyonun cese- kımdan elde edilen neticelerden İzmir | di bir mayi haline geldikten sonra hu- belediye reizi çok memnun olsa gerektir | ççt şişelere doldurularak dostları ara- ki bu sene Fuvara daha büyük bir ehem- blüü ilecekmiş! miyet vermiştir. Bence Fuvarın en bü- Ş h yük faydası, bir taraftan İzmiri canlan- | bilm, ve”nibayet bir nevi kültür ve sonrâ çekilen piyangoda Karpantiyanın nnwhrawlımnlme ı'mıly-ee!kkı'ii a txıvıl:d::— T. dırmaksa diğer taraftan da mahsul mev- £ ua |bir yemek mukabilinde verdiği — bilete | © mastteti Höukean $- Bugün hava kismen bulutlu ,.;ı) terbiye hareketinin inkişafına bir vesile 300000 İrank ikramiye İsabet etmesi ü- dia etmektedir. * siminde para sarletmek üzere İzmire ge- len dahil halkını, eskisine nisbetle çok daha mazbut ve bilhassa çok daha me- deni bir şekilde eğlendirmektir. Eskiden para, sade hovardaca değil, müsrifçe ve münasebetsiz şekillerde de sarfedilirmiş. demektir. Şu halde, İzmirin şenelik Fuvarma daha ziyade bu istikamette bir ehemmi- yet verilir ve açılışzamanı on gün daha ileriye götürülürse çok iyi olur. Timdi, sergi bu harekete daha uzbut h iş, Ka e ÜDK S Te dleri” gü lutlü geçmiş, rüz- bir cereyan veriyor; nezih ve medeni bir ŞAF YO y 15 AA Z öllellleni gâr şif:ıçlı “şarkk tarzda eğlenme fikrinin inkişafına — ve den, saatto 10 kilo- dahil halkının medeniyetle daha sıkı su- rette temasına yardım ediyor. İstanbulan festivali bir dereceye ka- dar düzmece bir şeydir; İzmirinki gayet tabii bir festvial oluyor: Bol ve güzel mahsuller yetiştiren bir mem!leket köy- lüsünün, nisbeten iyi donanmış kesesin- den gıda alan bir festival, bir köylü ve mahsul bayramı. Fuvar bu bayramın bir nevi teşkilâtlanması, herkesin bir a- raya toplanması için bir yardım, mem- Teketin birbirini tanımasına, herkes ara- sında bir takım iktisadi malümatım ya- İSTER Yo İstanbul belediyesi İstanbul şehrinde halk hamamları Jadı ve hemen işi inceleniye koyuldu. Ga- söylediklerine bakılacak olursa hatıra gelen ;!k şekil terkos suyu alacak vaziyette olmadıkları için ka- patılan bamamların sahiplerinin iştiraki — ile bir şirket yapmak ve bulunacak sermaye ile eski hamamları islâh 'ederek halk hamamlarını bu eski müesseselerde açmak. yeyi kaybeden san'atkâr Fransada Karpantiya isminde işsiz bir sanatkâr aç kalmış ve açlığa dayanamı- yarak bir lokantaya girip yiyeceği ye- mek mukabilinde hâmili bulunduğu bir piyango biletini vereceğini söylemiş, 1o- kantacı da kabul etmiş Fakat birkaç gün zerine hâlâ işsiz ve parasız bulunan bu sanatkâr lokantacıya müracaat ederek ikramiyenin yarisını kendisine vermesi . ni rica etmişse de lokantacı şiddetle red- detmiştir. Şimdi Karpantiya mahkeme- İNANLÂASTER unutmağa çalışırlar. Kadınların giydikleri elbiseler karakterlerini leri modasını bizzat hazırlayan Milo An- Andersona göre büyük küpe takan kadınlar boşboğaz olurlarmış. Büyük şap- olarak göstermişlir. Gölgede en az ka giyen kadınlar gerek kendilerinin ge- | lik 14,3, en çok sı. rek diğerlerinin esrarını ortaya çıkar - caklık 26 olarak maktan memnun olurlarmış. Çok parlak kaydedi'miştir. Ha renkli şapka giyen kadınlar erkek avına | Va ekseriyetle bü- İSTER İNAN İSTER İNANMA! tır. Eğer bu doğru ise bu hamamlar az çok, fakat mut- laka ücretli olacak demektir. Halbuki bizim bildiğimi göre meselâ İngiltere gibi bazı büyük memleketlerde || vanın mevzil yağışlı olması, halk hamamları yıkanmaklan başka elbise, etüv ve ütü- sü de dahil olmak üzere tamamen parasızdır. Binaena. || mesi muhtemeldir. leyti biz paralı hamama halk hamam: adının verilebile- ceğine inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen: İNANMA! w T Dün, barometre tazyiki nesimiyi 759i gicakt metre “sür'atle e$- miştir. AA Bugün, yurdumuzda, gökyüzü Ü içya miyetle kismen bulutlu mıa”: her radeniz kıyilarile garbi Anadoluda ı-nıı*'”: şimali istikamette ve orla

Bu sayıdan diğer sayfalar: