SON POSTA 17 inci kısım No. 38 Azerbaycanda son İttihatçı Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Bence Azerbaycan, Türkiye ile Rusya arasındaki dostluğu ayrıca kuvvetlendiren bir rabıtadır ve öyle olmalıdır İşte, ben Azerbaycan ile Türkiye 2-|baycam tanımamıştır; gâh «Tatar» gâh rasındaki münasebetlere bu gözle ba-| «Müslüman» deyip geçtiği Azerbayca- kıyorum ve zannederim ki bu görüş nın Kafkasyada en kuvvetli bir Türk çerçevesi içinde, Türkiyenin mühira | varlığı teşkil ettiğini, çarlığın ancak bu bir ekseriyetinin fikirlerine tercüman | işleri bilmekte mütehassıs olan mah- olmuş bulunuyorum. Bu meseleyi ba İdüd insanları bilirlerdi. Benim Azeri- tarzda gördüğüm içindir ki Azerbay- (Jerle konuştuğumu gördüğü zaman hay can ile inkilâbcı Rusyanın henüz ta-İret etmiş olan pek çok Rus tanıdım, mam anlaşamamış olmâlarından o ve|Pek çok münevver Rus, bana «Tatarca» | ben çıktıktan sonra Azerbaycanda kan-!bilip | bilmediğimi sormuştur. Çarlık a bir kemeri deri e elemli iz ordu kuvvetile girmiş ve dan yi ori gene ordu kuvvetile yaşamış ve Bugünkü Kafkasyayı idare eden un-| hâkim olmuştur. Bütün yaptığı iş Tür. meli ie e Hm ol beğ a güçleştirmek ve ış bulunan Ve: flarına İ'Türkiyenin kitabına ve gazetesine kar- vehim ile bakanlar, dar görenler ve si-İşı sıkı bir sansür Möpirktal ibaret kal- yasetle kıskanç olanlar zannedebilirler | mıştı. Fakat, orta tarih devrinde bir de- ki ben bu sözleri, söylemeğe mecbur) receye kadar tesir yapabilecek olan bu melas bi em EÖ-İusul, bizim yaşadığımız zamanlarda re cier ben emperyalist manada MaS-İkoskoca bir mili Ovarlığınin - yonslist değilsem, eğer Türkiye de böy-İkâr © veya © yok Li ie ka le ise, bu, Sovyet Rusyanın büyük vel# değildi (o Bunun Oiçin (o Azer. kuvvetli olmasındandır. Bu tarzda dü- baycan münevveri, vaktinde uyanmış ali hata ani! göstermek ve benliğini idrâk etmiştir. Münevver için kendilerine ran Azerbaycan: el olmıyan küçük . Azeriye, köylüye ge- salini gösterebilirim. Bu meselede Tür- İlince, her hangi bir ecnebi tesirin köye ii Aram m Azer-İkadar gidebilmesi pek çok zamana ve yeanı ne ar Tür ran Azer- | pek yüksek bir kuvvetin mütemadi te. işi da p kadar Türk olduğu halde | girine mühtaçlır. Bunun için Azeri köy- Türkiye bu mesele ile de zerre kadar lüsü, olduğu gibi Türk kalmıştır. İtan- meşgul â ildir. Bugünkü Türkiye, İa-İk bir Azeri, din ve mezheb alikası ha- Hey l ii “içinde sebile, Türk olduğunu hatırlamıyabilir. e i “ Kafı 4 z mes'ut olmanın imkânlarını artırmayı | Bir tekim hlk çarlığın. di ie düşünmekten başka bir fikir zahibi de- |. Güreü ve Temen: nasvonalizmini ğildir. İran Azcrbaycanı ile aramızda TK e Güreüstan ve Ermenistan gibi mania- A e Jar da olmadığı balde bizim için Kaf- pe Ti bigi EEE ei eee ele ee na ne tanımış, ne de onun içinde, Çarlığın rel — önemde fakilerini Ison devrinde nası! bir tahammür vuku. taraftakilerini de, öte tara ““İa geldiğinin farkına varmıstır. İttihat pe Terakkide on sene | —. #yni muhabbetle severiz. Ancak, ara- mızda her iki tarafın da hürmet eime- #1 icah eyliyen hüdudlar vardır; gözle- rimiz ve fikirlerimiz bu hududlardan öteye, ancak Eflâtuni bir muhabbetle geçer! Bence, Azerbaycan, Türkiye ile Rus. ya arasındaki dostluğu ayrıca kuvvet- Tend'ven bir yabıtadır ve öyle olmalıdır. Rusvada Çarlığın, Türkiyede Saltana- tir yıkılıp gitmesi ile, aralarındaki kar- şılıkl: tecavüz ve düşmanlık unsurla-! rından kurtulmuş olan bu iki memle- ket için, Azerbaycan ayrıca bir dost- Tuk unsurudur, Her iki tarafı da iyi ta. Benim yaptığım müşahedelere göre, inkılâb Azerbaycana, bu memleketi bi- râz olsun tanıyan ve Takat çurlığa men- sub insanları da silip süpürmek sure tile gelmiştir. Bütün ink:lâblar sekter, kıskanç ve otoriter olurlar, Bu hal gayet tabiidir, Bütün irkılâb'arın en kuvvtelisi olan Rus inkılâbı da öyle oldu ve Azerbay- cana o şekilde girdi. Ancak, oraya gün derdiği insanlar, orada bu sekterliği in- kılâberlıktan ziyade Russculuk ruhu ile tatbik ettiler. Azerbaycanda Türk. ler arasında bolşevikliğin inkişaf etme- ruyan ve dili ile hayatının bazı hususi-) Desi ve nasyonalist cereyanın kuvvetle yetlerine hâkim olduklan sonra hiç bir arma da bundan dolayıdır. farsftan bir şey istemiyecek kadar az İnkılâb Azerbaycana bir takım te- iddi“'ı bulunan Azerbaycanın Rusyayı | zadlar içinde girdi; bunların bir kaç ta- ve Türkiyeyi aynı ehemmiyetle alâka- mesini göstereyim: , N dar eden şark politikasında oynıyabile-) Meselâ, Türkiyede Lâtin harfleri ceği mühim bir ol vardır. Emperya-|meselesi yokken. Azerbaycanda Lâtin lizmden çok zarar görmüş olduğu için | harfleri meselesi çıkarıldı. Ben, evvelâ, emperyalist olmyan Rusyada kendi- Azer! münevverleri arasında bunun pek sine en iyi siyaset arkadaşı bulan Tür-|çok tarafdarlarını görmüştüm. Fakat, kiye, şark siyasetinde Rusya İle elele bu memleketten çıkarken bunları bu hareket-etmelidir. Emperyalizmin her) harfe karşı aleyhtar olarak bıraktım. hangi bir tecavüz ihtimaline karşı ken.| Niçin? Çünkü, onlar.bu hareketin Azer dilerini müdafaa mecburiyetinde bulu-| baycanı Türklükten uzaklaştırmak için son POSTA | nın | TARİHİ |! İİ TEFRİKASI || —-İ Kâbüli | İsfendiyar, İranlılar indinde büyük bir kahraman. Yunanlılar Dazarında büyük bir hükümdardır. Yalnız iki ta. ralın rivayetleri birbirine tevafuk et- miyor. İsfendiyarın muharebeleri hak- kında Yunanlılar ile İranlılar birleşi- den sonra Yunanistana bir kuvvet gön- dermesi muhtemel ise de bunun İran müverrihlerince yâd edilmeyişi Yunan müverrihlerinin iddiaları gibi bu kuv. vetin iki yüz bin kişilik bir ordu değil, küçük bir kuvvet olduğunu gösteri“ yor. * Bu tarihi zübdeden anlaşıldığı üzere Tomanımızın kahramanı olan Rüstemin babası Zâl, İrana tâhi Zabulistan ve Si. sistan denilen derebeyi olmakla bera- ber Pişdadyanın son devri le Kiyanyan sülâlesinin ilk hükümdarlarının zama- Dında İranın tarihine karışmış mühim bir şahsiyettir. Zâlin derebeyi bulunduğu yer'er, elyevm garb tarafındaki yarısı İrana, şark cihetindeki yarısı da Efzanistana tâbi olan ve Hurasanın cenuburidaki geniş bıttadır. * Zabulistan derebeyi Neriman öldü- ğü zaman, yerine oğlu Sam geçti, Sam; İran hükümdarları Menüçehrin düş manlarile yaptığı harblerde büyük kah- ramanlıklar gösterdi. halkın da derin sevgisini kazandı. i Sam. şanlı, şerefli yaşayışı içinde va. kit geçirirken doğan uğlunun dep pek çok üzüldü. O, yerini twtacak o lunun doğmasını heyecanlara mişti. Nihayet, oğlu doğdu; fokat doğan | çocuk, bir âcubey& ben ri andırıyordu. Saçları, yüzü, hatlâ gözleri bile tahaf bir sarı renkte idi. Bu renk'eki i lar, Zabulistanda uğursuz âğdedildi! ri için, Sam, doğan oğlunu nefretle iş- tikrahla karşıladı. Ona isim vermeden | kethüdasını çağırdı. Oğlunu, gözünün görmiyeceği bir yere gölürmesini em. retti . Samın kethüdası, çocuğu, Hazar denizi yakınlarındaki (o Elbür: dağ - larında oturan ve © Sıralarda yiya- retine gelmiş bulunan akrabasından bir e! stan derebeyinin kızı Rüdabe, iri siyah gözlü, gül yanaklı füsunkâr : . . bir güzeldi eleklerinde seyahat ediyordu. O lerde, oğlunu rüyasında gördü: Zâl, Si İdi. mürg denilen kuşlar padişahi himaye.| Öyle iken gönülden gönüle açılan yı sine almış.. bir kahraman olarak yetiş- genişliyordu. tiriyordu. Rüdabe.. merakın: yenemedi. 3 Sam, bu rüyasının tesiri altında kal-İ gün mahremi, sırdaşı bulunan car) inin oğluna bile, kabi! deği) verm yorlar, İsfendiyarın bu muharebeler-İdı.. meçhul bir incizabla dağa çıktı..İrini, Zâli görmek, ondan kendisine mâbede gitti. Oğlunu aradı. Zâ), o sıra-;Tümat getirmek için gül toplamak bi da, kartal yuvasında bulunduğu için, | banesile «Gül vad'si> ne gönderdi. . kâhinle Sara kayanın altına gittiler.) Düber, süslü cariyelerin dej i Zâli inmeye davet ettiler. nin sarayına mensup olduklarını anı Zâl.. kâhinin yanında babası diye ya-| yan Zâl, bunların arasında «Sara is bancı bir adam gördüğü için inmemek-| cisi» nin, dilber Rüdabenin de bulu te ısrar etti. Kendisinin kartalın oğlu 'duğunu tahmin ederek çadırından gif olduğunu, başka baba tanımadığınıltı. Elindeki yayı gererek attığı eki söyledi. Kâhin, oğlanı yola getirmek i- cariyelerin üstünden geçen bir çin dualar okudu. yalvardı. Zâl, niha-' vurdu ve onlar arasına düşürdü. $ yet, o hiç kimsenin tırmanaratyacağı | ra, vurduğu kuşu almak için cariy sarp, çetin kâyadaki yuvadan, istemi-İrin arasına sokuldu. Onlar, Zâle bü ye istemiye, kartaldan ayrılacağına ' yük bir merakla bakıyorlar, Crt ü ağlıya ağlıya indi. İbirer kuş gibi fısıldaşıyorlardı. z Sam, on yaşındaki iri cüsseli, sapsarı | Zâl.. cariyelerin meraklı bakışlar renkli oğlunu, büyük bir muhabbetle dan. fısıldayışlarından Rüdabenin ” kucaklayıp öptü. Sonra, erlesi günü 0-! kendisine karşı ulâkasız bulunmadığı” bü alarak memleketine döndü.. tanladı, Düşürdüğü kuşu alırken, yaki Zâ., babasının yanında, bir fil üze.İninde bulunan cariyey! tesadüfen göl rinde, başlığının üstünde karta! ana-İmüş gibi ona âşinalık göslerdi. ves sından hatıra olarak getirdiği üç kartal bularak ona bir kaç söz söyledi; pe tüyü ile derebeylik merkezine girdiği | Rüdabeden buhsedemedi. v zaman coşkun tezahüratla karşılandı. (Arkası yan), Zâl. yirmi beş yaşına kadar babası | gam —— ——— — Samın yanında kaldı. Onun iştirak et. tiği muharebelere beraber gil. Bu su-| Bir Doktorun 1 etle harb ve idare san'etların: babasın-!| Günlük Pararteğ ii dan öğrendi. Merd, cesur, kuvvetli ve Notlarından © âlicenab olduğu için kendisini halka çok sevdirdi, Yaz nezleleri Yaz nezleleri ve boğaz hastalıklar! hafis her taraftı kendini gösterdi. caklardan sonra devam edeu yağır" ve bunu müteakib ânt olarak vuku bWli hava tebeddülâtı bir çok ih mızı yakaladı. Şüphesiz bunlar gelip gici şeylerdir. Ancak vücudü delmâ kavim bulundurmak mecburiyeti bü sile Yle de bir daha *ebarüz Vücudü o hale getirmelidir ki ufak bara tebeddülüti, cereyanlar tasir eti” sin. Bunun için ne yapmalı? Kendimizi alıştırmalıyız. Deniz bany? * Zâl, yirmi beş yaşına geldiği zaman, serâzad ruhunun hayalperver hislerini tatmin etmek için Hindistana kadar se- yahat etmeye heveslendi. Babası, mai- yetine tecrübeli, akıllı adamlar. &line de bol para verdi. Zâl, bir çok şehirlerde, kasabalarda. çöllerde, beyabanlarda., dağlarda, ova. larda dolaştıktan sonra Kâbulistana da uğradı. Buranın payitahtı olan Kâbil şehrine geldi. . & bn uşlar, beden . hüviyetini gizlediği, zengin birİ| bizde ie mumazz biz bayat ge 5 tüccar namı altımda seyahat ettiği için || mukavemet pekâl az zamanda temin © | Kâbilde, kendisini kimse tanımadı. Yal- || diebilir. Huva' banyolurdan kur. m. Tatilin son günlerine nız pehlivan 1sı, zenginliği ve mai- mila Ze gz Şarkın güzel güneşinden, mayi yetinin gösterdiği hürmet nazarı dikka- ii kâhine verdi, Kâhin, çocuğu, yalçın ka- iyalar üstünde bina edilmiş bulunan mâbedine götürüp bü Çocuk biraz büyüyüp te insan şekli- he girdiği zaman görenlerin merakmı mucib oluyordu. O, iri, sapsarı vücud- Tu idi. Yüzü, o küçük yaşında, bir koca karıyı"andırıyordu. Bundan dolayı, ev- velâ kâhin, sonra da mâbedde bulu. nanlar, ona, «Zâls demeye başladılar. ZZâl demek farisice «kora karı» demek- den azami istifadeler toplayınız. şedaidine ancak bu sayede rauks' edebilmek mümkündür. Yann cak güneş ve deniz bonyaları kp” çoklarında muannid ve müzmin ii ti celbetti, Hattâ, Kâbil derebeyi bile cnun ziyaretini büyük bir merasimle karşıladı. Kâbulistan derebeyinin ismi «Mih- rap» tı ve Midyadaki Turan hükümda- |) tin. bronşitlerin önünü almıştır. rı Efrâsyabın akrabası idi. Rundan do- (9) Bu notları kesip saklayınık Tayı, zengin Acem tüccarı Zâli, muhab-|İ bir afbüme yapıştırıp kolleksiyon betle değil, nezaket iktizası kabul et-İİ Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir ti, Derebeyi Mihrabın, «Saray incisi» di- ye yâdedilen «#Rüdabes isminde pek 1 nan şark milletleri ve bu arada Rusva birbirlerine güvenebilmelidirler. 'Tür- kiyenin takik ettiği ve Moskovanın da hoşuna gitmesi icab eden siyaset bu- dur. Azerbaycan, şark memleketlerini Rusya ile birlikte alâkadar eden bu si- yasette mühim bir rol oynıyabilir. Tür“ kiyeyi de, İranı da, Rusyayı da iyi ia- mıyan, birine anasının dili ve kanı ile, «Rus» lar tarafından apıldığı- na kani oldular. İni hari. bizim Arab harfleri derecesinde değilse bile gene hayli çetrefil şekillerdir. Rusca kendi harflerini değiştirmeden Azer- bayeanm harflerini değiştirdi ve bun. dan başka Rusyada yaşıyan Türkler için elifbeler yaptı. (Arkası var) ti: Böylece çocuğun ismi <Zâle diye di İdilber bir Kız vardı. Kız, pek zarif en- ye «Zâls kaldı. Sarılığından kinaye o-İdamlı efil dişi renklis iri siyah gözlü. larak ona «Zâl: zer» diyenler de vardı, İkeman kaşlı. al dudaklı, küçük ağızlı. Bu da «sarı koca karı» demekti. gür siyah saçlı füsunkâr bir nazenindi. Zâl.. on yaşına kadar Elbürz dağının | İpek gibi saçlarının örgüleri topuk'ları- büyük kayaları üstündeki mabedde kal-İna kadar uzanıyordu. Her uzvu bir de- dı. Çocuğun en büyük meşguliyeti mâ-İmet cazibe idi. Yanakları iki taze güle bedin etrafındaki kayalara tırmanmak. İbenziyordu. Gözlerinde nazlı baygın - ormanlarda oynamaktı. Uzaktan aslan.|lıxlar derinleşiyordu. Öyle bir yürü « ları, kaplanları, ayıları, kurdları vesair|yüşü vardı, ki, görenlerin gönüllerini “ Tarmdan bahsedebilirim. ötekine eski kültürü ve üçüncüsüne de yeni kültürü ile bağlı bulunan Azer. Nöbetçi baycan, bence, inkılâb tarafından bil -İ| Eczaneler hassa hoş tutulmıya değer bir memle- keltir, Çünkü o, üç memleket arasın- daki dostluğu kuvvetlendirerek pek kuvvetli ve sağlam bir halkadır. Bu gece nöbetçi olam öeaneler şunlar- dır: İstanbul cibetindekiler: Aksarayda: (Şeref), Alemdarda: (Esa), Beyazıtta; (Amdor), Samaiyada: (Tco- filos), Resinönünde. (Mehmet Küzm), Eyüpte: (Hikmet Alamaz), Fenerde: (Hüsameddin), Şehremininde: (Ham- di), Küşükpazarda* o (Hikmet Cemi), Bakırköyünde: (Merkas), Heyoğlu cihetinüzkiler: N Tünelbaşında: (Matkoviç), Yüksekkal - dırında: (Vingopuler, Galatada: (Mer- kes), Taksimde: (Kemal - Rebul), Şizli- de: (Pörter), Beşiktaşta” CAN Rıza), Sa. riyerde: (Asaf). Anadolu ve Adalar eihetindekiler: Üsküdarda: (Selimiye), Kadıköyünde: (Saadet), (Oyman Hulüsi), Büyükada - da: (Halk), Heybelladada: (Tanaş). İNEHLÂB'IN HATALARI Mademki artık tarih olan bir-devir- den bahsediyorum ve mademki bütün bu yazdıklarım, benim tam bir samimi- yetle hareket ettiğimi göstermeğe kâfi- dir, şimdi bir de, kanatli bir dest sı. fatile, İnkılâbın Azerbaycandaki hata- Evvelâ, şunu söyliyeyim: Uzun za- man Kafkasyada hâkim olarak yaşamış “bulunun Çarlık devrinde Rusya Azer- i yırlıcı hayvaniarı göre göre onlara a- Uştı. Hele en büyük merakı, sarp bir kayanın üstünde yuva yapmış olan bir dişi kartalın yuvasına tırmanmaktı, O- raya her gün tırmanır.. dişi kariala et, ekmek götürür.. onu beslerdi. Kartal, çocuğu o kadar alıştı .ki.. ona fenalık etmek değil, bilâkis muhabbetle mua- mele ederdi. Zâl, onun gerdiği kanadı- nın altına girer, uyurdu. Kartal da, yavrusu gibi çocuğu himaye ederdi. Sam, seneler geçtikçe oğlunu unufa. mıyordu, Başka erkek evlâdı olmadığı için, öldüğü zaman yerine geçecek bir erkek evlâd hasretile içi sızladıkça ev- lâdım hatırlıyordu; fakat rengi, hele, ona takılan «Zâli zer» ismi sinirine do- kunduğu için, oğlunu her katırlayışın- da nefretle kivramyordu. yu Sam.. bir defasında Elbürz dağları|İran tüccarna z ik - milin i > gre gaşyediyordu. Zâl,. derebeyinin kızının bu güzellik şöhretini işitince, Kâbilde ikametini u- sattıkça uzattı, Şehrin dışında «Gül va- disi» nde çadırlarını kurdurdu. Dere . beyinin kızını nasıl göreceğini düşün - miye başladı. 'Kız.. saraydan çıkmıyordu. O da, ba - basından, Zâli görenlerden işittiği şey- ler üzerine Acem tüccarını görmiye merak sardırdı. Bu pehlivan yapılı de- likanlıyı, onun kibar hareketlerini ha. yalinde süsledikçe süsledi, Zâl ile Rü - dabe gıyaben birbirine meclüp olmakla beraber evlenmeyi hatırlarından geçi- remiyorlardı, Geçirseler bile bunu, boş hir hayal addediyorlardı; çünkü Mih- yap, Efrâsyâbın akrabası olmak dola - aile düşmandı. Kızımı, bir değil, bir İran derebe. VİNİ iü mea Ti La