Dit | aa BON POBSTA Sayfa 7 asıp tayfalarını kılıçtan geçiren 21 Çinlinin başı cellâdın satırı altı Evvelki ve dünkü kısımların hulâsası Kaptan — Lauter. bach bütün ejradı Zabit olan bir Alman tileşine — mensuptur, Fakat kendisi kara Ordularında zabit ol- Maktan — haşlanma- Maktadır Bir askeri Mektebe — verildiği halde babasının ötü- beria istmli gemi ile Hindistana — seyahak € çıkıyor, Hinddenizinin meşkur ve ise, gemide Hamburg Umamına teslim e- Ülmek üzere bindirilmiş Çımgıraklı yı- T ti ve ben bağka sularda korkunç tayfunlarını atlatıyor, bir gün |kün olinmyan bir hâkimiyetle gemime şöyle geçer: sabtb bulunuyordum. P di nda yere yuvarlandı YA ""m'nn'ıiı'liheı'plnnlkhiq-i aşağı ydhnı Bir de bakalım tayfalarımdan birisi Anhşmyoryalllernybendmık-mg*w' Şapkası elde ezile, biri torbasından kaçıyor, tay- | ti. falarla beraber kendisi de Dene çuvalına tıkmağa çalışıyorlar, Fa- yılan bunları kıztırıyor, korku ve dehşet içinde çırpınıyorlar. Size-yemin ederim ki o gün korkudan #2 daha kalbim duruyordu. Nihayet güç belâ kendimizi kurtardık Ve tabif mürettebattan hiç bir kimse bizim muvaffak olamadığımazz tocrübe- Yi tekrar etmek istemedi. Bereket versin ki mel'un ve iğrenç lııyvınm oburluğu tekrar elimize geç- Mesine sebeb oldu. Yılana pek çok yiyecek atmıya başla- Ük. Yılan kendisine atrlan şeyleri bir * içinde yutuveriyordu. Nihayet o kadar çok şey yuttu ki kı- dıyamaz bir hale geldi. Bunun üze- ©n kişi gşağıya inerek kendisini çuvalma soktular, Lâkin itiraf edeyim ki o on kişi ara- Tüda bu seler ben yoktüm. * Almanyaya döndükten sonra da Çin Ve Çin kıyıları füsunundan yakamı kür- İramadım. Şimal denizi sularında yap” İğim müteaddid seferler Sarıdenize o- kn iştiyakımı büsbütün azdırdı. Nihayet yeniden Çin sularına dün- Teğe mecbur oldum. Bu tarihten sonra denizcilik mesle- Ende sür'atle terakki etmeğe başla- am, Ve «Vali Jaeshke>» vapuruna tayin edildiğim zaman henüz Uuharktı ben topu topu üç vapu- Nn süvariliğini yaptım. Bunlardan bi- isi yukarıda ismini söylediğim «Va- Diğerleri sırasile <Amiral Fon Tir- ve «Staatsekretar Kraetke» idi ve ü da birincisi kadar güzel ve deniz- teknelerdi. hm!'deııin:iingüulbirvıpura,hr izde güzel bir gemiye kuman- k'—'::hektn başka daha ne istiyebilir- | .'“!İer. ömrümün en mes'ud, en zevkli oldu ve bana öyle geliyor ki Htnçlik çağımda Sarıdenizde geçen bu eçi demler kadar neş'eli günler ge- bir daha bana nasib olmıyacak... bütün varlığımla şark'ı seviyor- key ve fazla olarak orada seviliyor ve €i görüyordum. “Çlnde beyaz ırk büyük bir hürmet ,n:ıxr'; Güzel ve debdebeli bir posta va- Ü dn genç süvarisi bulunan abdüğ- ;ü'kı_":e kendi müuhitimde mini mini bir Büy Mdar gibi mes'ud ve kaygısız ya- 9D gidiyordum. p ttebatım Çinlilerden mürekkeb- yalanı kutirip | — Çinde bulunduğum müddet zarfında Çini ve Çinlileri âdeta bir kitab oku- yormuşum gibi, okumuş, ezberlemiş- tim. Benim için gizli bir tarafları kal- mamıştı. 4 Diğer taraftâan Çin sularmda sefer yapan vâapur süvarilerinin en şişmanı, €en iri yarıst olmak rekoru da bende i- di. Ne diyorum size.. hükümdar, hakiki bir hükümdar hayati sürüyordum. Lâkin şurasını da unutmamak icab eder ki Çin sahilleri dünyanın en ka- yalık Şen hain kıyılarıdır. Sonra da öy- le akıntıları vardır ki benim diyen kap- tan işin içinden çıkamaz. Ve bu zorluklar arasında «Sandenize nefsinde en çok müşkülü toplamış bir denizdir. * Bu itibarladır ki Sarıdeniz baştan a- şağıya kadar hüzünlü, gamlı gemi en” kazile; batmış, parçalanmış teknelerle doludur. Yolcularım mütemadiyen: — Bay kaptan, nasıl oluyor da bu ka- yalar, sığlıklar arasında yolunuzu bu- labfliyorsunuz?.. diye soran dururlar, onları kazasız, belâsız menzili maksu- da ulaştırabilmeme şaşarlardı. Yol tarifem beni Uzakşarkım başlıca Himanlarından hemen hepsine sevkedi- iyordu. Lâkin «Şanghay», Tsing Tau>, *Tien-Tsine, «Vlâdivostok», - -«Hong Kong», «Manilla» limanları bunlar ar rasında en çok sevdiklerimdi. Ve bü- tün bu limanlardaki oteller, klüpler, gazinolar ve birahaneler kaptan «Lau- terbah> la onun neşeli şarkısını ezber bilirlerdi. Mürettebatım kâmilen Çin- lilerden mürekkepti. Şimal vilâyetleri |Çinlileri... Ve bu şimal vilâyetleri Çin- |lileri cenublu Çinlilerden Kantonlu- lardan şeytandan nefret ediyormuş gi- bi nefret ederler, onlara hakaret gözile bakarlardı. bunlar vazifelerini bir saat makinesi littirad ve intizamile görürler kendile- rine ihtarda bulunulmasına meydan wermezlerdi. Ben de buna mukabil on- ların ufak tefek kabahatlerine göz yu- ynar, görmemezlikten gelirdim. Meselâ Çinin bazı vilâyetlerinde ge- çer akçe olan bakır sikkeler difer bazı vilâyetlerde daha fazlasma geçerdi ve memleketin kanunları da bu bakır sik- kelerin bir vilâyetten diğerine naklini menediyordu. Bizim tayfaların başlıca günahı bu yasağı dinlemiyerek para kaçakçılığı yapmak, gümrükçülere kaş- karikolar göstermekti. Uzakşarkta bir ecnebi vapurunun kaptan kamarası mukaddeş bir mabe- ide benzer, oraya gümrük memurları kolay kolay giremezler, Binaenaleyh büzüle: — Bay kaptan, der, bende dolar var.. Ben korkuyor... Benim para'çalacak- lar... Siz onu saklar mı?... — Anladım, anladım! Param kama- rama koymaklığımı istiyorsun değil mi? Bizim Çinli otuz iki dişini göster- mek şartile tebessüm eder ve... yasak paralar da benim kamaramda o vilâyet limanından bu vilâyet limanma geçmiş olur. Çinli mürettebatın bir küsuru var- dır ki o da denizde öletlerin denize a- tılmasına bir türlü razı olmamalarıdır. Çünkü Çinlide ecdad muhahbeti, ecdad hürmeti batıl itikadlarla, hürafelerle karışarak onlarda alelâcayıp bir hatleti rTuhiye doğmasına sebeb olmuştur. Me- selâ onlar seferde ölüp cesedi denize atılan bir Çinlinin kıyamete kadar de- nizde kalacağına iman etmiştir. İşte bazı vapur kaptanları mürette- batının bu itikadlarımı - hiçe - sayarak Çinli tayfa ölülerini denize atmaktan çekinmezlerdi. Halbuki benim süvari olduğum bir vapurda bir Çinli tayfa bu fani dünyaya gözlerini kapayacak olarsa, mutlaka ölüyü limana getirir, Çinlilere teslim ederim ve tabii bu ha- reketim de Çinliler arasında pek çok sevilmekliğime sebeb olurdu, Hattâ böyle hareketlerim yüzünden Sarı denizin birer baş belâsi olan Çinli deniz hırsızları, korkunç korsarilar, hiç bir zaman gemime sokulmaya muvaf- /fak olamadılar, çünkü herkesten evvel Çinli tayfam anların bana ve yolculâ- rıma zarar vermelerine müsaade et- mezlerdi. Bir zamanlar Çin korsanları Aksayı- işark sularında işliyen vapurların baş- larına hakiki bir belâ kesilmişlerdi, Bunlardan birkaçı soymak istedikleri vapura yolcu sıfatile binerlerdi. Tabif güverte yolcusu olarak vapura giren bu haydudlar vapurun güverte yolcuları Mürettebatımdan memnundum, ziralarasında bulabildikleri Çinlilerle an- laşırlar, sefer esnasında vapurda — bir baskın vererek tayfayı öldürürler ve yolcuları soyup soğana çevirirlerdi. Hattâ bir sefer bu haydud herifler «Jang-Tot» de bir izZ —vapurunu zaptetmişler ve vapurunun — tayfasını kılıçtan geçirmişlerdi. Vapurun çarkçıbaşısı bir kömür an- barına saklanarak haydudlardan Bizle- nebitmiş ve vapur «Hong-Kong) lima- nına girip haydudlar sıvıştıkları — za- man rıhtıma çıkmış, vak'ayı polise ha- ber vermiş, haydudları yakalatmıştı. Bu cüretkârane baskını tertib eden (20) Çinlinin idamı günü tesadüfen jben de limanda bulunuyordum ve (20) başın cellâdın satırı altında yere yu- varlandığını gözlerimle görmüştüm. (Arkası var) Tetkik ve Tetebbüler | Kaptan Bum Bum ! |İhtiyarlık yüksek şöhret Çeviren: Ahmet Cemalettin Saraçoğlu teminine mâni değildir Gençliğinde şöhretin yüksek basamağına çıkanlar daha ortayaşa gelmeden manen tükenirler Bernard Şow 42 yaşına bastığı zaman ismini tanıyanlar. ç ve bilenler adeta yok gibi idi Bernard Şow olmalıdır?... Bir İngiliz muharriri bu mevzu üz » rinde uzun boylu tetkik ve teltebbüler? : bulunduktan sonra yazdığı bir makale- de diyor ki: Bazı insanlar, daha 16 yaşında iken, 60 liklardan daha ihtiyardırlar. Meşhur İn- giliz mizakcısı ve edibi Bernard Show, bugün 8l yaşına basmıştır. Ve kış de- mez, yaz demez her şabah yüzer, Bazın larınca en iyi eşeri diye tanılan St. John isimli piyesini de 67 yaşında yazmıştır. Halbuki, aynı Bernard Show 42 yaşına bastığı zaman, ismini tanıyanlar, ne yap- tığını bilenler âdeta biç yok gibi idi. Şurasını kabul etmek Jâzımdır ki, in- sendaki istidad ve kabiliyet yer ve za- mana göre değişebilir. Şunu da unutma- malı ki, gençliğinde şöhretin yüksek ba- samâağına. çıkanlar, veyahud, ji i harcıyanlar, daha orta * yaşa gelmeden müânen tükenirler. Meşhur Pitt 24 ya- şihda iken başvekil olmuş, faka: elli ya- şında da ölmüştü. Daha sekizinde bir dâ- hi diye yükselen Mozart, 35 yaşına bas- madan dünyaya gözlerini kapamıştı. İngilizlerin Delioğlan diye isimlendir- dikleri Sheliy, otuzunu biraz geçtikten sonra mukadder âkibetine uğradı. Gladstone gibi, elli sene mütemadiyen büyük işler görmek, ve 84 yaşında da dördüncü defa olarak başvekil olmak her kula nasib olmaz. ç a Lâkin, bazı insanlar da-vardır ki, yas şadıkça tekemmül eder ve uzun bir. ya- Şamamın sonunda, o hayat cereyanı için- de gösterdikleri faaliyetten, daha fazle- sile büyük işler yapmış olduklarını isbat ederler, Goethe'nin edebi şöhreti, BÜ ya- şını çoktan geçmiş olduğu sıralarda neş- rettiği Faust 'piyesi ile en yüksek dere- cesini buldu. Gene İngilizlerin meşhul feylosof ve mistik - şairlerinden Brow- ning, Asalando kasidesini- ömrünün son demlerinde, 78 yaşlarında iken yazdı. Mikel Anj da, Romada Sent Peter kilise. sinin kubbesini tamamladığı gün 70 ya- gında İdi. Bununla beraber, G4 yaşında bitirmiş olduğu «Son hakem» tablasunu, san'atkârın en yüksek eseri olarak telâk. ki edenler de bulunuyor. * 1914 den 1918 & kadar süren Büyük harb de bize kocamış insanların kabili- yetini gösterdi. Mareşal Foş, itilâf ordu- larının başkumandanlığına 66 yaşında seçildi. Düşmanı ve kendisinden dört yaş büyük olan, harb tarihinin yüksek simalarından Hondenburg, Mahörya göl- lerindeki zaferini kazandığı zaman 67 ya- şında idi. Klemanso da sulh muahedesini 77 sin- de dikte ettirdi. altına almış, dövmüş, dudağını p: mış ve mühtelif yerlerinden ısırmış « tır, Hâdise polise aksetmiş, Sitkı, Faik- le beraber orada bulunan Recep ve Nu irinin el birliğile kendisini dövdükleri- ni iddia etmiş, fakat, dinlenen şahitler /Sıtkının Faikâ dövdüğünü, diğerleri - inin kavgaya karışmadıklarını söyle - Bir Olioler Lodge ’ Bir insan kaç yaşına kadar büyük işt -|lük Kiçner'in iç başına gelmesini heye- ri başarabilmelidir veyahud başarıc | canla istemişlerdi. Son zamanlarda ölen Çekoslovak cum- hurreisi Mazarik, serbest bir Çekoslovak cumhuriyeti yaratabilmek rüyasını 67- sinde hakikate ulaştırdı, ve B0 yaşını ge çönceye kadar da, başka reislere örnek olabilecek bir şekilde memleketini idare etti. Pilsudski, Lehistan hükümetinin başie na geçtiği zaman 60 yaşında idi. Ellisin- de de aynı Lehistanı harb meydanların- da idare etmişti. Vücud ne kadar yıpra- nırsa, şurası bir hakikattir ki, zaman ile tecrübe, zekâ uzuvlarının keskinleşme- sinde mühim birer âmildirler. Faal bir dimağ vücudü de faal ve canlı olarak muhafaza edebilir. - 64 yaşında iken Medecin Presentive'l kurmakla, kendisine yeni enerji ve hamleler ile ç'ıhştı. t 1905 de 'Transival — muharebesindi Bönerleri yenen Lord Roberts, 68 yaşını da idi. Sir Olivier Löodge '16 yaşında iken tel- sizlere dair tetkikatta bulunüyor, telâti. Vite nazariyesine dair fikirler yürütü« yordu. Son demlerde yapılan işlerin, yalnız büyük ve parmak ısırtıcı işler olmadığı- Nı, aynı zamanda en İnkılâbcı nevilerine den bulunduğunu dâ hayretle görmekte- yiz, Voltatre, edebiyat dünyasında eşine rastlanımıyan Condide'ini 64 yaşında İ« ken yazdı. F Pastör, kendisini ölmezler arasını kak tıştıran kuduz keşfini 63 ünde yaptı. Vagner de, 60 yaşında iken, «Nibelon« genler şarkısı» ile bütün Avrupayı şa- şırtti. - İngiliz muharrirlerinden Tomas Hardy, The Dynast's'ı 64 yaşında iken yazdı, 70 ini geçmiş iken lirik şitr> dön- dü. 85 yaşına başınca da «Uzak Fantezi- ler» i ile edebiyat dünyaşını yerinden oöye nattı. Şekspit de en güzel eserlerini elli yaşında iken yarattı. Kabak çıkan Karpuzun sebebiyet Verdiği kavga Dün Akbıyıkta karpuzcu Faik'in idükkânından İsmail Sıtkı isminde biri karpuz almış, biraz sonra gelerek: — Karpuz kabak çıktı! diye yere vu- rup patlatmış, ondan sonra da, Faiği soğukhnhtnyltılnbik.mldıumiqludk.