x SON POSTA _—ı İttihat ve Terakkide on ıeı:_ı,__ 17 inci kısım No. 15 Azerbaycanda son İttihatçı — Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Azeri Türkü, kadın bahsinde müteassıp değildir. Misafire hürmeten sofraya karısını ve kızlarını almakta çekinmez. yı sayarken seksen de- nuhaliftir. Çünkü sek Fariside ek demektir ve seksen de «sen köpeksin!» manasına gelebilir. Bumı mahal vermemeli ve Farisinin ını bozup haştad demeli! ini cuma günü akşam yemeğine davet edecek olursanır, sakın: Bunun gib! mek- terbiy — Cuma akşamı buyurun da birlik-| y te pilâv yiyelim! Demeyiniz. Bu takdirde hiç bekle- mezken perşembe günü akşamı size mi- safir gelir. Çünkü nbenin türk- Gesi ecuma akşamı» di Arabacıyı durdurmak için «dur!» de- meyiniz, hemen ayağa kalkar, Çünkü edurmak», «ayakta durmak» demektir. Arabayı durdurmak için «dayan» de- mek lâzımdır. Eğer*bir Azeri size filânın «trenden ünü» haber verirse sakın telâş etmeyiniz, bir kaza olmuş değil, filân «trenden inmşi» tir! Bundan başka, bizim Fransızlardan aldığımız bazı kı n-elen de onlar Rus- lardan almışlar parahot Bir Âzeri şehirlisi ile konuşurken sa- kın «bardake kelimesini kullanmayı. niz. Çünkü «bardak» a ebardak» demel ayıptır; ruscada bu kelimenin manası iyi bir şey değildir; bunun yerine rusca nın bir kelimesini kullanarak stakan demek lâ dır. Ama, bu stakan keli- mesi de ruscaya Farisi kemik mâna - sına gelen an'dan geçmiş imiş, Za- rar yok, milletler arasında kelimeden dolayı teklifsizliğe cevaz vardır! Fakat, bütün bu farklar, sayısı mah- dud bir takım kelimelere aittir. Bunla. rı öğ birdir ve di kıp yukarıya doğru yük: İstanbulun edebi diline tamamen ydk- Hânların dilleri bizim Osmanlı Dikkatli bir Türk iki keesini konuşmiya n on beş seneye ya- gi halde Azerilerle başlar, Ben, araç kın bir za Azeri gibi k «Âzeri köylüsü, umumiy çok ikram se dır. Bir misafir emadiyen yeme. ırirlar, Yemek, her şeyden evvel plo -pilâv- dır. Ziyafı çağırmak, plo- ya davet etmek demektir. Bu akşam bi- ze geliniz de bir: rler. Plo gayırmak, pilâv yapmak, * Ziyafette, çorbadan, peynir ar turşusundan sonra masahın üzerine dağ gibi yüksek ve fevkalâde güzel pişirilmiş, taneleri tarakla taran- mış gibi bir pilâv gelir. Bunun etrafı- na da — mevsimine göre? bizim bildi- ğimiz bütün Türk yemekleri sıralanır. Bütün bu yemekler birer egarnitürs- dür. Esası pilâvdır; Eski bir Azeri hânedanının evinde bir gün bir ziyafete çağırıldım. Yetmişlik, dinç bir hanedan olan bu zat, güzel bir sofra bezemişti. Oturmazdan evvel, bi- zim uki hanedan evlerinde olduğu gi- kes gümüş leğen ve ibriklerde güzelce 1 Sonra pilâva baJJd ğımız zaman gördüm ki ev sahi- bi pilâvı elile yemektedir. Ancak, biz, önümüzdeki gümüş çatal veya kaşıkla yemekte muhtardık! Bu evdeki nizam, bizim Abdülhamit devrinde her hangi bir Abdülhamit paşasının evindeki nizamdan tamamen farksızdı. Yegâne fark, sofrada kadın- ların da beraber bulunmasından iba - |retti. Ev sahibi yaşlı, kuvvetle dindar bir adam olduğu ve kendi kenı zaman yemeğini yalnız başına halde, misafire hürmeten, evin hanımını ve kızlarını da, başları açık olduğu halde sofraya almıştı. Hâlis A- zeri Türkü, İranın tesirinden kâfi de - recede uzak kalmış olduğu — takdirde, kadın bahsinde müteassıp değildir. Azerbaycanda bizim şeker ve kur « ban bayramları vardır; fakat, bunlar sönüktür. Asıl bayram «Nevruz» dur. Ancak onlar bu bayramı bir İran bay- ramı olarak değil, hâlis bir Türk bay- ramı, Türkün Ergenekondaân kurtul! şunun hatırası olarak kutlularlar, Biz- ederse orada da bu Nevruz ayni tanta- na ile cereyan eder, Hâlis ve sağlam bir Azeri Türkü bu bayramla müftehirdir: «İrana, Türk, bu bayramımı, sırf kendi. sinin faik varlığı sayesinde kabul et - |tirmiştir!» der. Bundan otuz, kırk sene evvel İstanbulda, Anadoluda, bir kasa- ba veya bir köyde şeker bayramı hangi |merasimle, ne gibi âdetler içinde tes'it ediliyorduysa, benim bulunduğum ta- rihte, Azerbaycanda da ayni şeyler vardı. Bayram namazi bertaraf, hiç bir noktada fark yoktur. Benim çocukluğumda, İstanbul, bay- ramdan evvel gelen ve «üç aylar» de- nilen aylardan itibaren evvelâ rama - zana, sonra da şeker bayramına hazır- .;*lnmrdı Evlerde büyük temizlikler ya- -| pılır, kilerler doldurulur, kıyafetler dü. için hesaplar, kitaplar yapılırdı. Biz ço cuklar, bize türlü türlü iyi şevlc' ı;e tirecek olan bayramın hayı lurduk. Bunun gibi, Azerbay :mdzı d:ı gelecek Nevruz için haftalarca hazır - lanılır: Büyük temizlikler yapılır, ço- cuklara elbiseler alınır, kadınlar ve er- kekler kıyafetlerini düzeltirler. Bizim eski Türkler gibi Azertler de ta'lıyı se- verler; Nevruz için türlü türlü tatlılar, eçeller, şuruplar hazırlanır ve nihayet gelir. Her ev bir stol (rusça masa demektir) bezer, (Arkası var) 5 Nöbetçi Eczaneler Bu gece möbetçi olan eczaneler şunlar- dır: İstahbul cihetindekiler: Aksarayda: (Şeref), Alemdarda: (Bsat) Beyazitte: (Asador), Bamatyada: (Ero- files), Bminönünde: (Boensason), Eyüp- te: (Hikmet Atlamaz), Fenerde: (Emll- yadi), Şehremininde: (Bamdi), Şehza- debaşında! ( İ. Halil ), Karagümrükte: (Kemal), Küçükpazarda: (Hikmet Cemil) Bakırköyünde: (İstepan), . Beyoğlu cihetindekiler: 'Tünelbaşında: (Matkaviç), Yüksekkal- gırımda: (Vingopulo), Galatada: (Mer. kez), Taksimde: (Kemal Rebul), Şişlide: (Pertev), Beşiktaşta: (Nall Halit), Sarı- yerde: (Nurp, Üsküdarda: (Ömer Ke- nan), Kadıköyümde: (Saadet), (Osman Hulüsi), Büyükadada: (Halk), Heybeli- de: (Tanaş), seeea eee eee KA GAS AA GRERARAAR AA AAA Orman alım satim Komisyonu başkanlığından : Muhammen Muvakkat Cinsi Dağlıç K. eti ekstra Mıkdarı 4500 Kg. Sadeyağ 1000 Kg. 48 Krş. 8 Kış. Thale Ta. Sa, 28-7-1937 Sa. 11 de 28-7-1937 Sa. 14 de, teminatı — 162 lira, Fiyatı 64 Lira, Büyükdere Bahçeköyde bulunan Orman Fakültesi için yukarıda mikdarı, muhammen fiat ve muvakkat teminatları yazılı sade yağ, ve dağlıç eti iki ame ile eksiltm r etmemesi Ssel ye konulmuştur. 14/7/1937 eksiltme gününde le 28/7/1987 gününde altlarında yazılı saatlerde ay- talip ni şartnamelerle ihale edilmek üzere eksiltmeye konulmuşlardır. 2 — Eksi kon unda yapılacaktır. ler İstanbul Orman Direktörlüğü dairesinde Orman alım satım 8— Eu.lımı—xe girebilmek için yukarıda her kısım için yazılı muvakkat temi- natların maliye veznesine yatırıldıklarına dair makbuz göstermek ve 2490 sayılı kantında yazılı evsafları haiz olmak lâzımdır. 4 — Şartnameleri görmek istiyenler her gün Büyükdere Bahçeköydeki Orman Fakültesine müracaatları ilân olunur. (467) de eski şeker bayramları nasıl öereyan | zeltilmeğe başlar ve gelecek bayram | Fo zPUSTAİİ_.< İ nn || TARİHİ |/ TEFRİKASI e İ M. Rasim Özgen | (— sr> Rüstemle arkadaşları bir kasırga gibi atlarını sürerek - karşılarındaki süvarilere doğru saldırdılar ve kılıçlarile yıldırım | gibi ustlerıne düştüler — Hakikaten yanlış hareket ettin, kumandan! Benim de, birdenbire, önü- me çıksaydın, bize karşı pusu kurmuş birisi zanneder.. yanlışlıkla kanına gi- rerdim. Ne ise,, geçmiş olsun! Fakat, niye burada bulunuyorsun? Müâbedte bulunduğunu anladılar mı? Yoksa baş- ka bir şey mi oldu? — Hiç bir şey olmadı. Mâbede artık ihtiyacımız kalmadı. Gideceğimiz yolun başı burada olduğu için buraya g geldim. Bununla ârtık uğraşmıyalım. Her daki- kamız sayılıdır. Bütün tertibatlarını al- madan kaçıp gidelim. Biaz daha geci- kirsek, gideceğimiz yeraftı yolumuzu da kesel ler, Kâhin do, ya geleceği- mizden ümidini keserek bir tarafa gi- der.. yahud bir baskına uğrıyarak işimi- zi berbad eder, Rüstem.. kumandanın bu mantık? sözlerini dinledikten sonra, harekete hazır olduğunu gösterecek bir vaziyet aldı: — Haydi, önümüze geç, kumandan! Hepimiz tamamız, Artık, hareketimizi ge ecek bir engelimiz yok! Kumandan, Rüstemin bu sözleri ü- zerine, hiç bir şey söylemeden yürüdü, Mâbede giden gizli merdivenin bulun- | duğu bodruma indi; fakat merdiveni tırmanacağı yerde, sağ taraftaki duvar. da bulunan bir kapıyı açarak karanlık bir dehlize girdi. Yer altı yolu burası idi, Önde kumandan.. arkasında Rüstem ve sonra Hurap, Giv ve hizmetciler bır sıra teşkil ettiler, Zifiri karanlıkta, birinin ayak sesine dikkat ederek yü: düler. On dakika sonra, etrafı yüksek duvarlarla çevrilmiş pek büyük bir meydanlığa geldiler. Kıyafetini tebdil etmiş olan kâhin, orada Ci üç adamla on at vardı. kılıç, hançer, yay ve ok gibi harb silâh- ları ile yiyecek de getirmişti, Atlar, silâhlar ve yiyecek torbaları herkese tevzi olundu. Herkes, atına bin- di, Buradan sonra da bir kısım yeraltı yolu gidilecekti. Bu kısım yol, çok ge- niş ve muntazamdı. Bunun için, oradan atlar üzerinde gidilebilirdi. Tam, yeral- tı yoluna girecekleri zaman, kâhin, i- niltiye benziyen bir sesle: — Yazık! Fırsatı kaçırdık! Çok geç kaldık. Bu yoldan, artık geçemeyiz, Deyince, herkes şaşırıp kaldı. Kâhin, neden bahsediyordu? Ne gibi bir tehli- ke hissetmişti? Kumandan da, onu tas- dik edince, Rüstem, bu muammadan bir şey anlamadığını.. ne varsa bildirmele- rinl söyledi. Kâhin.. kasabanın kenarında görü- nen uzun bir direği gösterdi. Direğin ucunda, büyük bir alev parlıyarulu.W Herkes, bu aleve merakla bakarak, bu- na bir mana vermeye çalı: en, kâhin, bunun «işaret ateşi» old nu,, bu, ya- kıldığı zaman, her nereden bir yaban- cı geçerse, herkesin onu tutmıya mec. bur bulunduğunu.. bu ateşl gören civar köyler ahalisinin keseceğini anlattı. Kumandan da.. bu «işaret atcşi» ni her gören köyün, kendi «işaret ateşi» ni yakarak, daha ilerideki köy ve kasaba- ları haberdar edeceğini.. bu yüzden bü- yük tehlikeler geçireceklerini söyledi. Bu anda, bir dörtnal sesi duyul Arkasından, uzakta görünen bi kapıdan, yirmi kişilik bir süvari müf- rezesi girdi ve doğru, yeraltı yolunun önünü kesecek surette yürüdü. Bu müfrezenin başında yeni kale ku- mandanı bulunuyordu. O, yolun ağzını kapamak suretile anlara hücuma geç- mek istiyordu. Eski âmiri ile kâhini, İ. ranlıların arasında görünce, gözleri a- lev alev parladı. Yeni kâle kumandanı.. «Güneşteper- sinde, okların vızıldadığını, cellâdın ye. re yuvarlandığı zaman, bu hale, ne ma. silâhlanarak yolları ! na vereceğini bilememek şaşkınlığı i* çinde kalmıştı. Sonra, üzerlerinden ge- çen ok seslerinin tesiri altında, halkla derebeyinin oğulları ve diğer memle- ket büyükleri kaçışınca, tek askerinin bile kalmadığını görerek âni bir korkuya kapılmış.. ahalinin a- rasına karışarak kasabaya kaçmıştı. Kumandan.. dar, labilmiş.. hâdisenin manasını, bir dere- ceye kadar kavrıyabilmişti. Kendi ken. dine: Bu da, hiç şüphesiz, iki kaçak İ- ranlının işidir; demişti. Derebeyinin o- ğulları, <işaret ateşi» nin yakılmasını| emredip te, memlekette, yabancı ve şüpheli adamlara karşı seferberlik ilân ettiği anda, o da, eline geçen askerleri intizama koyarak kale kapısından yü- rümüştü, Aklınca, «Güneştepesi» ne ok atan ve onlar tarafından kurtarılan İ- rânlıları, kalenin dehlizlerinde sıkıştı- gacakti. Kumandan kalenin içine ilk adımla- rını atar atmaz, önüne cüce - gardiyan çıktı. Onu, biraz evvel, İranlıları ara - mak için hücreleri dolaşan askerler, bulunduğu yerden çıkarmışlardı. Cü - ce.. kendisinin üç mahpusla beraber iş- kence meydanına gitliğinden biraz son- ra, İranlı tüccara nasıl tesadüf ettiği- ni.. onun iki nöbetçiyi ne suretle tepe- lediğini., bütün hücreleri ne veçhile a- D. Demiryolları yanında, bir| kasabaya gidinceye ka-|| lını başında toplamıya vakit bu-| yradığını ve kendisini ne yolda hücreye kapadığını anlattı. O sırada, yanına ge“ lJen askerler de, dehlizde cereyan edeil gön mücadelede arkadaşlarının — nasıl söylediler. Bu askerlerden biri, İranlıları, asker koğuşuna girerken görerek gözetlemiye başladığını.. onla- Fın, «Güneş tepesi» ne ök attıktan son- ra, koşup işkence direklerindeki arka* gaşlarını kurtardıkları zaman kapıdan seyrettiğini.. sonra, önlerinde kaçarken, onların kumandanlık dairesinin kapı * sında kaybolduklarını söyleyince, ku- |mandanın gözlerinde şimşekler çaktı. Bir süvari müfrezesinin hazırlanarak kendisini beklemi 1 emrettikten son* ya, kumandanlık dairesine koştu, ku * mandanı orada göremeyince, gizli mef. divenden mabede çıktı. Kâhini de ora- da bulamayınca, tekrar merdivenden lindi ve yeraltı yolunun kapısını açık buldu. Dişlerini sıkarak: — Vaziyet şimdi aydınlandı. Bu ka- dar esrarengiz görünen bu işde, meğer, kumandanla kâhinin de parmağı var * Vay halnler! Ölüm korkakları! A- i tepelemek boynumun borcu ol- sun! (Arkası var) ve Limanları İş- letme Umum Müdürlüğünden : İnşaat maddelerine mahsus tarife değişti. 1/8/937 tarihinden Itibaren tatbik edil: ihtiyaca göre tasnif edilmiştir. Bazı maddelerin yeni tarifenin dört nı gcek olan yeni tarifede inşaat maddeleri evi ücretinden birine tâbi tutulmak st- retile ücretleri değişmiştir. Fazla tafsilât için istasyonlara müracaat edilmesi. İnhisarlar Umum I — Malatyada tesis e (2237) (4517) Müdürlüğünden: dilecek Tütün Atölyesi binası ve müştemilâtı kapalı zarf usulile eksilt- meye konulmuştur. l — Keşif bedeli 360231,67 lira, muvakkat te- minat 18160 liradır. l — Eksiltme 3-VIN-937 tarihine rastlıyan Salı günü saat 15 de Kabataşta İnhisarlar Levazım ve Mubayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda yapılacaktır. IV — Şartname, keşifname, proje vesair münaka- sa evrakı 18,02 lira mukabilinde hergün İnhisar- lar İnşaat Şubesinden ve Ankara Malatya Baş- müdürlüklerinden alınabilir. V — Müteahhitlerin Nafıa Vekâletinin 937 se- nesi müteahhitlik vesikasını liralık bir binayı taahhüt ve lâakal 200000 etmiş bulunduklarına ve bizzat Mimar veya Mühendis veya yukarıdaki şeraiti haiz bir Mimar veya Mühendisle şerik ol- duklarına dair noterce musaddak vesaiki eksilt- me gününden n az 3 gün evveline kadar İnhi- sarlar İnşaat Şubesine ibraz etmeleri ve eksiltme- ye iştirâk edebileceklerine dair vesika almaları lâzımdır. VI — Mühürlü teklif mktubu, kanuni vesaik, şartname, keşifname vesair lüzumlu evrak ile eksiltmeye iştirâk vesikası ve muvakkat teminat akçesini ihtiva edecek olan kapalı zarflar eksilt- me günü en geç saat 14 e kadar yukarıda adı ge- çen Alım Komisyonu Başkanlığına makbuz mu- kabilinde verilmiş olmalıdır. “4158,,