VS Resimli Makale: Her gu n 8€ Cahil kalmıya mahküm olanlar.. x“ Pamuklu mensucat ve Serbest ithalât rejimi Yazan: Muhittin Birgen entenian usulünün kalkacağı ve bunun yerine, bazı gümrük tedbirlerile birlikte, klering usulü dahi- hnde serbest bir ithalât rejimi ikame e- dleceği malümdür. Bugünlerde bu işin hslledilip betmaş olacağına dair son gün- lerde' gâzetelerde Ççıkan bazı havadisleri herkes memnüniyetle karşilarken Bü # rada köy halkımın hiç hoşuna gitmemesi lâzım gelen bir de rivayet kaydı Pamuklu mensucatın bu serbestiden fade etmelerinin meşkük 'bulunduğu Ti- vayeti Bü rivayetin ifade ettiği ihtimalin ses bebi malümduür. Bizde pamuklu mensucat sanayii 'yeni kuruldu. Henüz çocukluk devrince bulunan bu sanâyil himaye et- mek lâzımdır. Bunda müttefikiz. Bizde bu sanayi mahsulâtının pahalıya malol- duğunda da şüphke yoktur. Fakat, bütün bunların arasında dikkatten - kaçırılma- mak lâzım gelen iki de mühim nokta var- dır ki bu noktalar üzerine dikkati celbet- mekten kendimizi aiamadık. * Bunlardan biri şudur: Bizde kurulmuş olan pamuklu mensucat sanayii, umumi- yetle köylüyü alâkadar eden cinstendir. Bugün büyük fabrikalarımız geceli gün- düzlü çalışıyorlar ve bütün mahsullerini köy piyasalarına veriyorlar. Şu halde kontenjan'ın — kaldırılmasından — tevellüt edecek olan ucuzluk, eğer pamuklu men- sucat bundan istisna edilecek olursa, kö- yüri bu nevi istihlâkinde ucuzluk olmı- yacaktır. Halbuki, biz köylüye «mahsul- lerinizi dönya piyasalarının tabil Hiatları üzerinden satmaya doğru gidiniz!» diye nasihatler veriyoruz; köylünün mahsulü- vü, dünya fiatlarına göre satmasını iste- mek demek, ona, ihtiyacı olan maddeleri de ayni piyasa ölçülerine göre vermeğe taraftar olmak d günkü pamuklu mensucat fiatları bizde çok yüksektir. Şu halde yalrız köylüyü alâkadar &den bir sanayi mahsutünü bü | kontenjan serbestisinden iİstifade :- ettir- memek bir taraftan haksızlık, öte taraf- ten da köylünün, kendi mahsullerini dünya fiztına satmasına mâni olacak bir tokım şartları idame etmek demek olur. * Dikkate değer ikinei bir nokla da şe- dur: Türkiye pamuklu mensucatının bir kısmı milli sermaye, yani devlet serma- yesite yapılıyorsa diğer mühim bir kısmı da bususi ve hattâ ecnebi yapılıyor. Devlet sermayesile yapılan kı- sım yeni, hususi ve ecnebi sermaye ile yapılar kısım ise eskidir. Bu ikinci kısım, şimdiye kadar bu işe koymuş olduğu ser- mayeyi hettâ tamamen itfa bile etmiş bu- lunur. Devlet sermayesile yapılan — kıs- min dazla himayesi esnasında hususi ve hattâ ecnebi sermay yi kısmı da bu himayeden istifade edecektir ki bu- nun çok fazla ve köylü zararına bir hi- maye olacağını tahmin hata olamaz. Bu -bekımdan göze çarpan ikinci bir bâdise de, pamuklu mensucat sanayiinin, bizde bütün kontenfan rejimi mevcut ol- madiğı zamanlarda kurulmuş ve — gene ©0 zamanlarda yerleşmiş bulunduğudur. Hattâ, bu vakayiin az veya çok muvaffa- kiyetle muntazaman işlediği zamanlarda himaye peyları bugünkü himaye payla- rından dsha noksandı; o zaman bu sana- yiün himayesine kifayet etmiş olan ölçü bugün neden dolayı kifayet etmesin? * Bilmedikleri şeyi sorup öğrenmeklen çekinen kimseler çoktur, bunlar cahil görünmekten korkarlar, bilmedikleri şeyi bilir görünürler. Kendilerini yekdiğerinden gena iki aki- bet bekler: Ya giriştikleri çocukça manevra meydana çıkar, mahcup olurlar, yahut ta bütün hayatları cahil kalmakla ge- çer, hayatın bir kaplumbağası vaziyetinde kalırlar. SÖÜZ “Ancak iki gazete Okuyan kadınla Yaşayamam,, Paris mahkemeleri çok tuhaf bir bo- şanma davasın: görmekle — meşguldür. Paris üniversitesi asistanlarından. biri- si karısının az gazete okuduğunu ileri ürerek boşanma davası uçmıştır. Asistanın karısı her gün ancak iki gazete okuyor, diğer gazeteleri eline bile almıyoarmuş. Karısının bu hali, asistana göre, i - lim ve fen ile alâkasızlığını göstermek- sermayesile İ te ve hinaenaleyh kendisi maneviyat -| » la alâkası olmıyan bit karı ile hayat ar kadaşlığı yapmasına imkân bırakma - makta imiş, Asistan dava arzuhalini şöyle bitir- mtektedir: «Bay reis, ben bir ilim adamıyım. Daha gencim. Terakki ve tefeyyüz et- mek istiyorum. Her gün iki gazeteden fazla okumuıyan bir hgyat arkadaşı ile bt arzuma nail olmak imkânı yoktur. etmek pek te ıhmsmaley'n vakit geçirmeden hemen boşanma kararını veriniz.» Bakalım mahkeme ne karar vere - cek? Kazandığı dereceleri sırtında taşıyon sporcu Amerikalı sporculardan biri, iptilâ derecesinde sevdiği atletizm ve silâh atma müsabakalarında kazandığı ma - dalya ve dereceleri herkese göstermek iletine tutulmuş. Aldığı derecelerin a7 dedi artınca aklına dâhiyane bir fikir İmiş ve dereceleri bir tablo halinde sırtına dikmiş ve sahaya öyle çıkmış - Bütün bu mülâhazalardan dolayı pa- tır. muklu mensucatta dahi serbesi ithal rejimine geçilmesini temenni — ediyoruz; | hattâ hususi bir himayeye dahi lüzum ol- duğunu zannetmiyoruz. Vakıd, yeni baş- :ıyuı sanayiimizin kazanması ve kazanı- lan para yeni yeni işlere girişilmesi makul bir hesaptır; ancak pamuklu men- sucat sanayii bahsinde para kazanacak olan müesseseler, yalnız yeni kurulmuş bıı/lumn devlet müesseseleri değildir. A- rada, yukarıda bahsettiklerimiz de var- dir Köylünün dünya piyasasına göre Mahsul satmasını istediğimiz bir devirde, gene sırf köylünün kullanacağı mamulâ- tı pahalı olarak muhafaza etmek sdalete yakışır bir şey değildir. Muhittin Birgen Bir dostunuzla,konuşurken bilmediğiniz bir noktaya mı temas edildi, hiç çekinmeden o nokta hakkında malümat is- teyiniz, o dakikada sormayı münasip görmezseniz evinize avdet ettiğiniz zaman kitap üzerinde araştırınız, ayıp olan şey bilmemek değil, fakat evvelâ bilir görünmek, sonra da öğrenmekten çekinmektir. ARASINDA | HERGÜN BİR FIKRA Aldatmak Bir tanıdığı, bir gün muharrir Os- man Cemali yakaladı: — Yarın sişanlı ni de nişanıma çağırıyorum. Hic haberim yoktu. Artile kararı| | zim. içi , mişanlanacağım — genç kız fevkalâde güzel! Çok beğendim. — Ya o seni? *<O. da beni beğendi, iki de bi7 «sen çok zeki adamsın, seni bunun için be- geniyoru.m..> diyor Osman Cemal. başını salladı; — Sen onunla nisanlenmasan! | A D Yarüe stde #ERakaçi etoher vv — Sehi dahl mişentenmiadan 'aldaz * miye başlamış. Dw Stradivaryus'un kemanları b Hakiki Sıradivaryus budur Dünyanın en güzel kemanını 17 inci a- sırda İtalyada Kremene şehrinde doğan ,Stradivaryus isminde bir adam yapmış- tır. Bu adamın kemanları üç asırdanberi hâlâ şöhretini kaybetmemiş, gün geçtik- çe büyük bir kıymet kazanmakta devamı İste Yihlyınlır bu usta kemanemm ha- taralarını tazelemek maksadile Kremone İnüz adam da, bi - 8000 kibrit Çöpünü bir şişe üzerine Dizebilir misiniz ? Hani bir «pösteki saymaka tabiri vardır, İşte şu Te- de gördüğü - pösteki Bütün meraki: kibrit içöp' idrile uğraşmak.'e 'J.A de e mw.v.mr.ı & e . apıhm, 'rı:_ yapalım'» — diye yeni bİr şey ararlarken bir ekibrit çatır mü- | —— sabakasi yapmağa — karar vermişler.| DDün sıcaklardan yüzlerce kişi bu müsabakaya — girmiş İçlerinden Wade Brown 8000 çöpü bir çişe üstünde gördüğünüz şekilde çat -| Ahkın etti rilince de eserinin karşısına geçip sı -|halde hüküm sürmüştür. * rıtımş!, Viyanada garip bü tedavihane Viyanarın meşhur deh doktorların- dan Alandar Vinkze Avusturya payı - tahtında yeryüzünde emsaline tesadüf edilenriyen yeni bir tedavihsne açtı. Pu 'mda (istidadı olduğu halde sahneye çıktığı zaman halktan sıkılıp rollerini yapamıyan) tiyatro artistleri tedavi e- dilmektedir. Fakat garip değil mi? Şimdiye ka - dar bu tedavihaneye ancak iki hasta!İrına sık sık tesadüf edilmektedir. 50’: baş vurmuştur. Bunlar uzun günler te |24 saatin sekteden ölüm vak'aları #” davi gördüktesm sonra sahneye dönmüş- | lardır: ler, rollerinde müthiş bir beceriklilik göstermişlerdir! —a 4 ede « ea şehrinde bir keman sergisi açtılar. Bu ser 'SİZ ve bekâr, Rus lâkabile maruf Mâ giye dünyanan her tarafından Stradi varyusun bizzat yaptığı keman diye 239 | Muş, keman gönderildi. Fakat şergi komitesi-|öldüğü ar nin seçtiği bir mütehassıs bu 239 kemanı | Verilmiştir. uzun boylu tetkik ettikten sonra, bunlar- âm hiç birinin Stradivaryus kemanı 0l-| hallesinde İmam sokağında 20 numâ ? madığırı söyledi. 259 kemandan ancak bir kaç tanesi kemancının talebeleri tarafın- dan yapıldığı, diğerlerinin taklit edildiği anlaşıldı. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bir arkadaşımız anlattı: *Bir Ford etom>bilim vardı. Geçenlerde küçük bir parçası rükten serbestçe alamadığım Cemdir ki takriben 15 günden- kırıldı. Yenisini a!'mak için müracaat ettim: fakat alması kolay d« Şil, ded!'ler, — Sebep? diye sardum | — Tophanedeki transit mer'ezmde düzünelercesi mevcut, I | | — Çünkü sizin otomobil İnçiliz mamulâtındandır. Bu iti- bBarla takas muamelesine tâbidir. Takas muamelesini yaptır- mak ise kolay değilöir, bekliyeceksiniz. Ve işte kıymeti 3 Urayı bulmayan bir yedek parçâyı güm- cevabını vereiler, beri otomebilira garsjda yatmaktadır» öedi, * Arkadaşımız doğru sözlü bir zattı. Fakat buna rağmen biz maddi krymeti mevcut olmayan küçük bür makine parçası- tun yokluğunun binlerce irabk bir sermayeyi muattal bıra- kebileceğini düşünlük ve kiymeti üç beş lirayı geçmiyen yedek makine parçalarının takas harici bırakılmamış olma- sina inanmadık, iakat ey okuyucu sen: İSTER İNAN İSTER İNANMA! ' Türkiye Cumhuriyetinin ikinci şebik 'oturan 60 yaşlarında Çerkes Fatmâ, © Sözün Kısası Sokaklar Ve biz E. Tulu i stanbızl belediye reisi sokakları df tecek olan hemgşerileri cezaya çarPir mağa karar vermiş. Belediyenin bu kararı idareten nt M dür musip ise, medeni bir şehrin BŞ için de o derecelerde utmnulacak şeyii Zira sokağıı kirletmek, kirlettiktef râ da onur kirli manzarasına tal etmek hemşetilik izzeti nefsi olan imSif lsrım yapınıyacağı ve katlanmıyacağı çf kinliklerdir. Sokağı kirletmek hem ' kendi netsimii ze hem de başkalarına karşı en bâ!* bir saygısızlıktır. Çârkü sokak bütüm şehir ahalisinin müşterek malıdır. O sonra da &ıhhatimiz rencide olur. evimizin pisliğine tahammül miz halde, sokağa pervasızca çöp bulaşık su dökmek, hatt& halı, kilim mek en hafıf bir. tâbirle Tânbalili saygısızlıklan ve hattâ terbiyesizli f başka bir şey değildir. İstanbul hâlki, gelip geçtiği, pencefti sinin. bahçesinin nezır olduğu -sokakltfi temiz tutmak azminde bulunan bir V lediyenin hasmı değil, yardımcısı olmsk | l meden? terbiyesini isbat edecektir. / Belediye sokağı kirletenlerden cerâ lacağını bildiriyor. Ümid ve temenmi © deriz ki o, bu cezayı hiçbir İstanbulli | dan almak frsatmı bulamasın. İ En yaşlımızdan, en küçüğümüze kadffil sokağa hürmet etmeyi bilelim. Cezaya çarpılmak, modeni vazifeSt 5| idrak etxiyenlere, mahalle çocuklariti | yakışır. nin hemşerileri ise ne birinci zümreyti p$, dehikinci fasileye dahil olmadıklarii filiyatı asahbasında isbat edeceklerdir. Halk sahillere (Baştarağı * inci sayfada) Mümkün mertebe serinlemek ist€ * yen halk, daha sabah karanlığından İ tibaren, vapur, tren ve otobüslerlt sayfiyelere, şehir dışlarına, deniz ” — narlarına akma başlamışlardır. ütün belli başlı mesireler, akşsif geç vakitlere kadar mahşeri birer mâf” zara arzetmiştir. Sekteden ölenler Sıcakların şiddetienmesile bayl-ug ve bilhassa sekteden ölümlerin ziyâ * deleştiği söylenmekledir. —Fi sşon günlerde, sekteden ölüm vak'alir h | — Kasımpaşade, Lonca mkn#—"&t 12 numaralı kulübede oturan k!ms€ mut, kulülesinde ölü olarak buluf ? apılan müayenesinde sekti anlaşılmış ve defnine — ruhs 2 — Üsküdarda, Gülfem Hatun Wi rada koltukçu 50 yaşlarında bif oğlu Tevfik, dükkânında otururken denbire düşüp ölmüştür. Ölümür f mesine izin verilmiştir. A 3 — Üsküdarda Dibağlar mahallt sinde Orta sokakta 43 mnumaralı vinde, içerisinde subuııımnwli;ıg nin içinde çıplak oturur bir hald€ ç8 bulunmuştur. Kadının, yıkanırken der teden öldüğü tahmin edilmekte is€ " . muayene eden doktor Morga masına lüzum göstermiştir. d Sultanhamam civarında Âşir ». di caddesinde Rıza bey hanında "N ğ maralı yazıhanede ticaret yapan * /» man tebaasından Kandakoaviç G€, “'_g rurken üzerine birdenbire bir İ gelmiş, düşüp bayılımış, Alman bi mesine kaldırılarak tedavi altına * e. N "& S1 pür BELELLEKPER 1K vYE YY -—