İttihat ve Terakkide on sene Azerbaycanda 17 inci kısım No 1 son İttihatçı Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? — Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen İnkılâpçılar, Sovyetler hududu dahilinde milli dillerin değil, birinciteşrin ihtilâl dilinin kuvvetlenmesini isterlerdi Enver Paşanın ölümü ile neticele-|nuyorlardı. nen bu son sergüzeşti Türkistan dağ-|artık, Çekanın beni takibden larında böyle feci bir tasfiyeye uğra-|miş olduğunu görüyordum amma, A- dıktan pek az sonra, Anadoluda Yu- nan cephesi yarılmış, bırkaç gün için- de Türkiyenin bütün hududları temiz- lenmiş, Türkiye kurtulmuş — bulunu- yordu. Ayni tarihlerde Sovyet mem!'e- ketlerinde ticaret sahası da daralmaya başlamıştı. Bir aralık ipin ucunu bol bı- | rakmış olan NEP siyaseti, bir zaman- vazgeç- zerbaycanda nazik bır vazife aldığım zaman şüphenin tekrar başlıyacağı muhakkak ve tabil idi.” Bütün bu mülâhazalardan dolayı Kuliyef'in mektubuna itizarla cevab verdim, Memlekete döneceğemi, orada işlerim olduğunu söyledim. Arkasın- dan ikinci bir mektup aldım ve bunda danberi ipi germeğe başlamış, ticareti ısrar edildiğini gördüm. İtizarımı tek- daraltıyordu. Birkaç aydanberi Tiflis-İrar ettim. Bu defa, bana milli unsura te hayat pahalanmış, önceleri 30 - lira ile halledilen aylık ötel masrafı sürat- le; yüze kadar çıkmış olduğu için biz deoteli bırakarak bir eve çıkmış bu- lunuyorduk. Ticaret sahasının — daha daralacağını gösteren alâmetlerin ari- tığı bir sırada memleketin bir hamle- de temizlenivermiş olması, artık bize Memlekele avdetin daha münasip ola- cağı fikirlerini vermişti. Arkadaşım, Nazmi Topçuoğlu ile birlikte memle- kete avdete karar vermiş bulunuyor- ken bir gün Baküda maarif kamiseri Mustafa Kulief'den bir mektup aldım. Bu mektup, beni Azerbaycan maaârifi- nin ıslahı için Baküye gitmeğe davet ediyor ve bu hususta ne gibi şartlar teklif edersem kabul edileceğini söy- lüyordu. O tarihte Azerbaycanın siyasi hak- ları hayli caraltılmış olduğu için, halk karşısında kendilerini müşkül mevki- de hisseden Azeri komünistleri, hiç ol- mazsa milli maarile kuvvet vermek sü” retile kendilerini sevdirmek ihtiyacını hissediyorlardı. Benim Tifliste geçirdi- ğim bir buçuk sene içinde siyasetle >Mmeşgul olmayışım, buna mükabil - bir taraftan ticaretle uğraşmakla beraber bir taraftan da ilim ile uğraştığım da birçok/Azerice malümdu. Azerbaycan- da milli bir maarif yapmak için eksik — - olan başlıca şey de, felsefi ve içtimat |— ilimleri Türk dili ile okutacak - hoca unsuru idi. Mektepte ve ilim sahasında da işlenmemiş olan Azeri türkçesini işlemek ve bu dil ile maarif yapabil- — mek için bunun işlenilmesini temin e- decek bir dilciye ihtiyaçları vardı. Tif- liste beni yakından tanımış ve memle- kete dönmek üzere hazırlanmakta ol- duğumu bilen, bazı unsurlar, 0 sıra- larda milli unsurlara yaklaşmaya e- hemmiyet veren Azeri hükümeti üze- rinde bir derece tesir yapmışlar ve be- nim Baküye davet edilmemin münasip olacağı fikrini vermişlerdi. Ben bu fikre önce taraftar olmadım. İnkılâbın bu bahislerde gayet kıskanç olduğunu bilirdim. İnkılâbeilar, Sov- yetler hududu dahilinde muhtelif mil dillerin değil, Birinci Teşrin Dili (rus- ça Oktobriaski yazik dedikleri) ihtilâl dilinin, rusçanın kuvvetienmesini — is- terlerdi. Benim, Azerbaycan lehçesini, ilm? bir Türk dili haline getirmek ü- zere Baküye gitmemi, inkılâb hoş gör- — Miyecekti. Milliyet fikrini ortadan kaldırmak istiyen inkılâb, milli bir di- lin yeniden kuvvetlendirilmesi gaye- sile sarfedilecek gayretten memnun o- Tacak değildi. Serde ittihatcılık ve itti- hatcıların da Kafkasyada oynamış ol- Odukları eski roller ile, Enver Paşanın son hareketi vardı. Benim bir buçuk senedenberi dığım gayri siyasi ha- yat ne olursa olsun, inkılâbın benden k. şüphe etmesi mümkün ve hattâ gıyetı tabii idi. Maalesef, siyasi ahlâk ve si- hatçılar iflâs etmiş bir mevkide bulu- kkkskssesesse AA sA AAA RAAAA kilo şeker verilecektir. yasi dürüstlük bakımından, orada iltı'-l mensup olarak tanimış bulunduğum bazı Azeriler de ayrıca birer mektup yazdılar ve beni bu milli vazifenin ka- bulüne teşvik ettiler. Ayni zamanda Bakü Üniversitesine mensup — bazı gençlerin maarif komiserliğinin tavsi- yesi ile, beni bu hizmeti kabule davet etmek üzere Tiflise gelmekte oldukları hâaberi geliyordu. Tiflisti ve pek çok dostluklarını gördüğü zı Türkler de bu husüsusla ısrar edi- yorlardı. Nihayet, biri Tifliste ve di-| ğeri Baküde bulunan ve hatıria '“İ kırmağa, sözlerini dinlememeğe imkân | olmıyan iki dost tarafından da ayrıca ısrar edilmesi üzerine bu müşkül, di-| kenli ve ağır hizmeti, kısa bir zaman için olsun kabul etmek kararını ver- | meğe mecbur öldüm. Arkadaşım Nazmi vatana dîınmekl üzere işleri tasfiye ederken ben de Ba- kümün yolunu tuttum. 922 sonlarında Azerbaycan Baküye 922 teşrininde geldim. Maa- rif erkânı ile yaptığım konuşmalardan sonra, sırtıma bir hayli ağır yük yük- lendim. Bir.kere oraya gitmeğe karar verdikten sonra artık yük yüklenmek- ten çekinmemek ve bu Türk memleke- | ti için elimden gelebilecek hizmeti yapmamak kabahat olurdu. Bunun için Âli Pedagoji Enstitüsünde dört muhte- lif içtimai ders aldım. Maarif komiser- liği yüksek encümeninde azalığa tayin edildim. Komiserlik benim üniversite- de münhal olan «Osmanlı edebiyatı tarihi» dersini yapmaklığım; istiyordu. Fakat Bakü Üniversitesi yüzde dokson beş Rus ptofesörler idaresinde muhtar bir üniversite olduğu için bidayelte onlar bana ders verilmesini kabul et- mediler. Hattâ, bu hususta müzakere yapıldığı sırada bir profesörün: — Türkiyede helva çıktığını bilirdik amma profesör bulunduğundan habe- rimiz yoktu! (Arkası var) Nöbetçi Eczaneler | Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar- || dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Perlev), Alemdarda: (Bur- rı Asım), Beyazıdda - (Belkiz), Samatya- || da; (Teofllos), Eminönünde; — (Mehmet Kâzım), Eyüptö: (Arif Boşir), Fenerde: (Vitali), Şehremininde: (Hamdi), Şeh- zadebaşında (İ. Hakkı), Karagümrükte: (Buat), Küçükpazarda. (Yorgü), Bakır- köyünde: (MlâD. Beyoğlu cihetindekiler: 'Tünel başında: (Matkoviçi), Yüksekkâldı- rımda: (Vingopulo), Galatada: (Mer kez), Takzimde: (Kemal - Relml), Şişii- de: (Pertev), Beşiktaşta: (Ali Riza), Sa- riyerde: (Asaf). n Anadolu ve Adalar cihetindekiler: Üsküdarda: (Belimiye), Kadıköyünde: (Sıhhat), (Rifat), Büyükadada; (Halk), Heybetladada: (Tanaş). sesereera AAA AAA AA AAA AAA AAA Ev kadınının şeker kuponu : ı Ev kadını, taze yemiş mevsim! geçmeden kilerini reçel ve şurupla doldur. Bu kuponları $0 gün neşredeceğiz. Onları hergün — kesiniz, saklayınız, 90 tanesini bir seri halinde biriktirip idaremize getirenlere ve gön- derenlere — bir — numara vereceğiz. Sonra ulusal munun İstanbul şubesi tarafından tayin olunacak bir günde bu numaralar ara- a z mnt:h u=:::m. İlk : SÜÜ mmn';":m'ı.,vınıâmu" ten sonra bu muamelenin bir an evvel ekonom! ve — arttırma kuru- 8ON POSTA SON POSTA nın TARİHİ TEFRİKASI Vakıâ, son iki ay içinde patlamış gîbi Şiddetli Hurap.. karnını doyurduktan sonra, yumuşak postların üstünde, mukadde- ratını düşünmeye başladı. Gardiyanla- Tı kendisine iyi muamele etmiye başla- mışlardı. Birinin, ağzından kaçırdığı sözlere göre, bu değişiklik, kale ku- mandanının emri ile husule Bgelmişti. Ne için? Kale kumandanı ile karşıla mamıştı. Onun, böyle bir cemile gö termesinin — sebebin! kostiremiyordu. Bunun da, kendizine emhiyet telkin et- mek.. böylece söyletmek için bir hile olduğuna hükmediyor: — Foenalıkla söyletemediler, Şimdi i- yilikle söyletmek istiyorlar. Nihayet, işkenceye başvuracaklar. Dedikten sonra hatırına, Midyalılar- da câri olan işkence usulleri geliyordu. Acaba, kerpetenle tırnakları mı sökü- lecekti? Yoksa, baldır etieri, işkence tahtaları arasında mı ezilecekti? Ku- mandan muavini, ona, bunu, evvelden müjdelememiş mi idi? Hurap.. yavaş yavaş kendini unuttu. Rüstemle hizmetcilerin başlarına gele- bilmesi muühtemel olan meye başladı. O, Rüstemi amelelerle., — baskınlarla, / laarruz ele geçirilemiyeceğini biliyordu. Bi hallerde, Rüstem, o kadar gevik.. o de- recede pervasız ve meharetli hareket ederdi, ki bir orduyu biie altüs' oder., işin içinden muzaffer çıkardı. Kendisi- ne sorulan bu suallere bakı a, onun, Rüstem olduğu bilinmiyordu; fakat, her nedefse, onâ, ulu orta, meydan da ©- kunmuyordu. Ânlaşılan, ©, bir tuzağa.. hem de çok ince düşünülerek kurulan bir tuzağa, ya düşütülmüş, yahud dü- Şürülecekti. Kendi$inin bu kadar kur- nazlıkla yakalanması buna delâlet edi- yordu; fakât bu maceranın sonrası da olacaktı. Hurap., işte burasını tahmin edemiyordu. * Hurap.. Rüsteme karşı tuzak kurul- duğunu tahmin etmokte yanılmamıştı; çünkü, ötede cereyan eden hâdiseler, çabucak, bu tuzağın mevcudiyetini meydana çıkardı ve feleğin çenberin- den geçmiş olan Rüstemin bile parma- ğinı ağzında bıraktı. Biliyoruz, ki: Rüstem. hançer. be- linde, palası yan taralında, artık öğren- diği kale yolunu tuttu. Kapıdan karan- lık dehlize girdi. Yürüdü. Dehlizin en karanlık yerindeki merdivenleri indi. On adım kadar yürüdükten sonra kar- şısına çıkan merdivyenlerden çıktı. Elli adım daha çıktıktan sonra kalenin av- lusuna girdi, Yedi esterin yedisi de 0- rada duruyordü. Fakat ne eşyalar, ne de hizmetciler.. ne de haşka bir kimse meydanda vardı. Ses gelen, bir odanın kapısına ileriledi. Bakınca, eşya yığın- larını, hizmetcilerini gördü. Odaya gir- di. Rüstemin girişine, odada bulunan a- damlar, hiç bir alâka göstermedi. Yal- nız, hizmetciler, bağdaş kurdukları yer- den kalktılar ve sevinerek ona doğru yürüdüler, Başlarına gelen hâli anlat- tıktan sonra; — Eşyaları muayene edecekler; fa- kat kervanda soyulan bir kâç tüccar daha varmış. Onları arıyorlar, Onlar da geldikten sonra eşyaları açacaklar., onlara gösterecekler.. onlara aid bir şey bulunmazsa bizi serbest bırakacaklar, İşte bunun için de bekleyip duruyoruz. Geldiğin iyi oldu. Belki sen, bunlara meram anlatırsın. Dediler. Rüstem. bu muameledeki mantıkı 6 kadar yerinde buldu, ki.. i- çinde, gizli gizli kıvranan şüphe kırın- tıları da, bir anda, silinip gitti. Rüstem.. memurlara yaklaştı. Onlara, | kendisinin tüccar olduğunu.. bir kervan baskıncısı olmıya hiç bir ihtiyacı olma- dığını. namuslu bir tüccardan şüphe edilmesinin doğru olmadığını söyledik- bitirilmesini.. eşyaları ile hizmelcileri- nin serbest bırakılmasını istedi. : .. .. ğ ilerlerken başının üstünde yıldırım * . .. .. A bir gürültü duydu ve karanlıkta kaldı Orada, yerde bir şiltede oturan, en|) Deyince, Rüstem, eşyaların tutulmâ* sı hakkındaki muameleye - itiraz ede" — medi, Yalnız, esterlerin iade edilmedi" ğine akıl erdiremediğini söyledi. Zar bit.. kervanda, tüccarların esterleri dt — çalındığını, bundan dolayı esterleri d& onlara göstermek üzere, tuttuklarıni! — anlattı ve sözünü şu sözlerle bitirdi: — Ne zararı var elendim. Onları, bit iyi baktırırız. Yarın da, onlara eşyalâr rınızı yükletip götürürsünüz. Rüstem,. bu akıl alan mütaleaya dâ boyun iğmiye mecbur oldu. Hizmetci* lerine, arkasından yürümesini iıır'. ederken, şiltede oturan zabite, teşekküf yollu bir kaç söz söyledi. Zabit, manalı bir tebessümle: — Kusurumuza bakmayınız. Bunlaf; yapmıya mecbur olduğumuz idare işle” rü! İnşallah gene görüşürüz! Diye cevab verdi. ş Rüstem.. dehlize doğru yürürkef, sevincinden uçuyordu. Gördüğü gülef yüzü.. nezaketli muameleyi bütün şüp" helerinin eyhamdan ibaret olduğuna en büyük bir delil addediyor.. Rahat rahat iş göreceğine seviniyordu. O, e$7 büyük rütbeli olduğu anlaşılan bir za- bit.. büyük bir nezaketle, yapılan şey- lerden dolayı ilizar ettikten sönrâ: — Ne yapalım? Kervanda soyulan tüccarlar, derebeyine müracaat etmiş- ler.. o da, kasabaya gelen her yabancı- yöın.. yerlilerden her şüpheli görülen kimsenin tahkikala tabi tutulmasını, eşyalarının aranılmasını emretti, Sizin |muhterem bir zat olduğunuz haliniz- den belli! Ne yapalım ki istisnaf mua- mele yapamayız. Aratmakta olduğu- müz tüccarlar gelince, eşyaları açar.. onlara gösteririz. Siz de, biz de gaileden kurtuluruz. Dedi ve Rüstemi de, şiltede oturmüuya davet etti. Rüstem, bu ikrama teşekkür etti. Oturmadı. Oturmak hesabına gel- miyordu. O, ne olursa olsun, derhal, ha- :rrketc geçmek imkânını elinden kaçır- 'mak istemiyordu. | Bu sırada, odaya diğer bir zabit gel- di. Şiltede oturan zabite, aranılan tü carların bir köye gittiklerini, ancak y rın gelebileceklerini söyledi. Âmir, bi- raz düşündü. Sonra, Rüsteme hitap e- derek: yalara zerre kadar kıymet vermiyor* — — Muayeneyi yarına bırakalım. Eş-|'dü-: Onun kolladığı gayenin önünde, eşyanın namı m) anılırdı? Onu, işinde rahat bıraksınlar da, eşyaları, isterler” $e kendilerine mal etsinler. Hepsi, &- terler de onlara helâl olsun. (Arkan var) yalarınızı bize emanet edersiniz. Ester- leri de, bizim ahırımızda bırakırsınız. » gider istirahatinize bakarsınız, Ya- ın, tüccarlar geldiği vakit, sizi çağırtı- rız. Eşyaları yanınızda açarız. Kırklareli İskân Direktörlüğünden! 1 — Tekirdağ İskân anbarımda vilâyetimize tahsisz edilen 2628 metre mikâbi kereste ile 78 ton çıta Muratlı istasyonunu neklettirilecektir. | 2 — Merkez kasabadan inşaat mahallerine 1262 metre mikâbı ve lüzumund merkezden kezalara kereste naklettirilecektir. 3 -- Her iki nakliyat ayrı ayrı olarak ihale edilebilir. Nakliyatın. muhammefi — | bedeli 10.000 on bin liradır. 4 — Münakasaya iştirak edecek taliplerin 19/7/937 pazartesi günü saat 00 beşte İskân Komisyonuna müracaatları ve şartnameyi görmek üzere her gün kân Müdürlüğüne baş vurmaları. 5 — 2490 sayılı kanun mucibince teminatlarını münakasadan üç saat evvel Y” tırmaları ve teminat makbuzlarını ibraz eden.eyenler münakasaya kabul — oluf” mıyacağı ilân olunur. — <3033>