14 Sayfa SON POSTA —— (/SON POSTA| nin ı || TARİHİ | (| TEFRİKASI | İttihat ve Terakkide on sene 16 inci kısım Na. 16 Memleket haricinde ittihatçılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? li — aai Yazan: Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen H M. Rasim Özgen Enver paşanın dudaklarında ötedenberi çizgilenen nikbin tebessümden artık eser kalmamıştı. “Anadoluyu rahat bırakmalıyız, dediğim zaman tereddüt etmek- sizin “doğru! ,, cevabını verdi tâ yerinde olmadığı zaman bi Rüstem gözlerini açtı, ayretînden ldırmış gibi idi, karşısında şehzade Siyâveş vardı Zâl.. ustasının sır- tından sızarak yer- de biriken kana ba- ., iyi bir &, az zamanda muh - |şeydir. Bilhassa, insan gürbetle bulu - lif yer miş olduğu için bu-|nursa! kan hanci çırağını, lunması güç olan Türk sefarethanesini| Karşı karşıya oturduk, Evvelâ bana thşndan çekerek nereden gelip nereye gittiğimi sordu;| *Yağa kaldırdı: İzahat verdim. İzahat esmasında, o-| — Haydi delikan- na canlı bir tarihin, menkıbelerle do - yliyergedi şey - ira, ne yapmak in buraya geldiği- anlamıya gel - di. Anlat bakalım! Dediği za m a n, olan | Rüstemin birdenbi- n yeni| '& arkasına dönüp t- | skapırdama!» — diye bağırdığını işi t t L Hancı çırağının bir harekete geçmesi ih- timalini düşünerek demiri yerden kap- tı ve o zaman gele - ne baktı. Uşak.. oda kapı - sında duruyordu. E- linde bir kılıç vardı; ralarını atlıyorum ve asıl mev-| lüyor, yanı kendim - huza, Enver paşanın Türkistan se- yahatine geçiyorum: Enver paşa Baküda geldiğim esnasında Di ı gibi, muharebe hükümet işlerine fazla kar arın, diyordum; Ankı t görmüş olan Anadolu, bi - r meydana çıkacağımızı hoş “İgörmüyor. Bizim zamanımızda canları yanmış olan insanlar, bizi gürmekten memnun olmuyorlar. Bunun içi de, hiç olmazsa bir müddet iç tten uzaklaşmak ve ticaretle mı Ar_—jeın San- n, Moskovadan yazmış ol edeceğini haber verdi, di ektuptaki fikirlerin — başka| fakat uyku sersem- Bu sıkı incognito'yu, zannedersem, |4 yzda bir ifadesi oluyordu. Maksadım, | Hğinden ve gördü - Moskova nişti. Azeri Başşehrinde ha. Apadoluya dair son illüzyonları| GÜ şeylerden o ka- Enver paşa ismi henüz büyüktü. | , n dürmekti. ; dar gaşkın idi, ki ne yapacağını bilmi - memurları idi ve şimdi, kendilerini ya-|bir haber alamadıklârı için meraklan - R PEgeN kalayacaklardı. İnkâr etmek lüzumunu | mışlar, hudüdu aşmışlar, Midya arazi- ere karşı vaziyetin| — Rüstem.. Uşağı görünce, bunun da|duydu: sine dalmışlardı. Fakat daha ilk gece - sizler takdir etme - |gizlenmiş haydutlardan biri olduğunu| — Hayır! Hayır! O, değil! Bu bir tüc-|de garip, bhatıra gelmez hâdiselerle kar- ö UGĞT Glük < lisiniz!» demeğe kadar getirmekle be- zannetmiş ve ekıpırdama!» diye bağır- İcar adam... İsmi şehzade Siyâveş.. Ker- şılaşınca ne yapacaklarını şaşırmışlar. AD erBitRERü £ raber, hep bunları anlatmaya ehem -| Mişti. vcıb'ka kendini topladı. Daha|vana baskına gelen eşkiya ile muhare-|dı. e lerilaet Tahati İmiyet veriyor, Anadoludaki İttihat ve mülâyim bir sesle: bede yaralandı. Giv.. ortada yoktu. Onu bulmak, ya- ini göslermesi — itibarile rp.rakki kütlesinin hep Mustafa Kemal| — Sen, bu evden misin? Rüstem.. uşağın telâşından şüphe -|hut ne olduğunu anlamak.. başına bir paşa etrafında toplanmış bir halde bu- Dedi lendi. «Şehzad» diye isim işitmişti am-|felâket gelmişse kurtarmak veya onu lunduğunu anlatıyordum. Uşi ma «şehzade» adını hiç duymamıştı. U-|öldürenlerden intikam almak istiyor - Nasyonalistlerin bu geçişi mesele,yap- maları ihtimali olduğu için, ondan sıkı bir incognito için söz alınmıştı. Enver paşanın, Türkistan seyahati- «Benim gibilere Je olursa sizin ne olacağını a: karşı vaziyet böy- | Yordu. benim mektubumun tesirine &'fedi . bir, hancının yerde yattığına, ı bu memnuniyetim arttı. Muzaffer h O, benim bütün bu sözlerim: sükü- | bir de sırtında bir kargı saplanmış du - İçağa mülâyimetle söyledi.. Onu, tehdit |Jardı. (Arkası var) netle dinledi. Dikkat ediyördum: En - |Fan cesede ve kapkara yüzü ile korku-|etti. İnkârdan vazgeçiremedi. Babasına — ğ ver paşanın dudaklarında ötecdenberi luğu andıran hancı çırağına baktı. Va- ©, hancı çırağını, isticvapla meş : kendisi S- | daima çizgilendiğini gördüğüm nikbin Ziyeti kavradı. Rüstemle Zâlın, birer|guldü: RAD Yo y Te ada sindA hkud;"'“î:“:ı;*: insan tebessümünden artık bir eser|Yardımcı olduklarını anladı: — Baba! Bu adam bir şey — söyledi; dışm .—ı;; inhaninda ei DS yoktu. Donuk, kapalı, bulutlu bir çeh-| — Evet. Ben bu evin uşağıyım. aklım yatmadı. «Şahzade» diye ad olur Bugllııkll program i j ğım Muzaffer bey, beni yerleştirmek | , 4 yera, Der demez, hanımıma koştu. Onun|mu? Buradaki hanımın kocası, şehzade 26 - Haziran - 937 . Cumartesi İSTANBUL yerde bulunan ikamet- sine götürmüş olduğu sırada Enver paşa da Moskovanın il- zerine, bu dairede misafir edil- şurasına burasına bakarak, kan araya- anlamaya Benim sözlerimi dinledikten sonra, yukarıdaki fikirleri hülâsa etmek üze-|Tak vurulup vurulmadığını re: koyuldu, Bu işi yaparken, kendi ken - Siyâveş isminde bir tüccarmış. Zâl. şehzade Siyâveş ismini duyun- B Öğle meşriyatı: €a, hancı çırağını ensesinden yakaladı| 12.30: Plâkla Türk musikisi. 12.50: Hava- | ı a Dukallliedir. — Anadoluyu rahat bırakmalıyız... |dine söylenir Blğlî : ti ve önüne kattı: dis. 13: Muhtetif plâk meşriyatı. MA CERE , Neticesine vardığım zaman tered -| — Ne oldu? Öldü mü? İhtiyarın — Yürü! Şunların yanlarına gi Akşam neşriyatı: ö B v Ş 5 ! T ına gide - i ' Görüşmekten memnün - olacağımı | güt etmeksizin: kı varmış! Bü hancının haydut olduğu- |lim, Şu oğlanın ne söylediğini anlaya- İ şermürı Dekler AlI Şükrü: Çocuklara günop söylediğim zaman Muzaffer bLey bir iki dakika için benden ayrıldı, gitti, geldi, beni, onun, yalnız buşima, vapura bin- me zamanını beklediği odaya götürdü. Bu hatıraların baş taraflarında da bi - raz bahsetmiş olduğum bu son karşı - lJaşmayı, bütün teferrüatile — hatırla - rIm. Enver paşa mütevazi bir — Doğru! Diye beni teyit eyledi. Baluma, Sa- karya muhârebesi neticesinde bir boz- gunluk olursa yardıma koşmak mak - sadile gitmiş olduğunu, fakat, muha - rebe kazanılmış olduğu için artık böy- le bir şeye ihtiyaç kalmadığını ken- disinin de ayni fikirde bulunduğunu anlatmak üzere, hikâye etti. nu pek doğru söylemiş, diye mırılda - nıyordu. Bu sırada, Rüstem de uşağın yanma yaklaştı. Elini, kadının göğsünde gez- dirdi: — Bir şey değil.. bayılmış! Derken gözlerini yukarıya kaldır - dı. Kandilin hafif ziyasında, merdiven sahanlığında, bir insan hayali gördü: lim, züne bakarak: etti. Dedi ve hancı çırağını, Rüstemle u- şağın yanına sürdü. Sonra, uşağın yü - — Burası Şehzade Siyâveşin evi mi? Bizim Siyâveşin, ha! Öyle mi? Deyince, uşak büsbütün şaşırdı; fa- kat kekeliye kekeliye inkârda devam banyosu, faydası ve zararı, 20: Pasıl saz hey” eti, 20,.30: Ömer Run tarafından Atrapça söylev, 20,45: Pasıl saz hey'eti (saat Ayarı), 21,15: Orkestra, 2215: Ajans ve borsa haber- leri, 22,30: Plflikla sololar, Opera ve öperet parçaları. YARINKİ PROGRAM 2 - Haziran - 937 - Parar İSTANBUL Öğte neşriyatı: 1230: Plâkda Türk musikisi. 1250: Havt- — Bu da kim? Hey., kimsin? Buraya gel, bakayım. — Baba! Ben, öyle zannediyorum ki, b'.ı adam bir şeyden korktuğu için in - kâr ediyor, Bizden de şüpheleniyor. — Bizden ne şüphelenecek? Ne adam olduğumuzu görmüyor mu? Dünyanın l:ı_mdığı Samın oğlu Zâlla, Zâlın oğlu Rüstemden kimin şüphelenmeye hakkı var? Uşak.. bir daha şaşırdı. Evvelâ Zâla, sonra Rüsleme baktı. Onların pehlivan yapıları, kabadayı halleri.. hele İranlı kıyafetleri, bu adamların, bahsettiği Zâl ile Rüstem olduklarına kanaat verdi. Geniş bir nefes aldıktan sonra hakikatı itiraf etti ve Ekbatan - da asıl kaçtıklarını, başlarına neler Benim verdiğim izahat Küçük ve loş bir oda idi. Muzaffer Sonra, ben de ona muhtelif bir ta-| — Diye bağırdı. bey kapıyı âçıp beni içeri bıraktığı za-|Kım sualler sordum. Türkistana niçin| — Uşak.. gö: lerini Rüsteme — kaldırdı. man o, ayağa kalklı, bana doğru geldi | gittiği sualine karşı Kâbilden gelmek-'sonra merdiven sıhıııı;ığını baktı. Ca- ve kollarını açarek kucaklamaya hazır-|te olan Cemal paşayı Taşkend'de kar- İriyeyi görünce: t Jandı. Onun tarafından böyle bir kar- şılamak vesilesile bir seyahat yapmak| ——— Gel, Şedap! Korkma! Hanımı o - gilanma beklemediğim için ben de bir İistediğini söyledi. Siyasi ve içtimai fi- | gasına çıkaralım. ş lâhza tereddüt geçirip kollarım: açtım | kirlerine gelince, sanki dünyada — hiç| — Dedi ve kucaklaşarak öpüştük. Enver paşa| bir şey olmamış, harp cihanı kana bo- Cariye.. koşa koşa indi, Taşlıktaki mütevazi, yumuşak bir (l olmuştu. | yamamış, Bolşevizm inkılâbı Avrupa | manzaraya bir göz attıktan sonra, Fren Yıkılan bir siyasi ve şahsi nüfuzu ye-| ve âlem üzerinde hiç bir manevi tesir| giçi kucakladı. Götürdü. Rüstem, uşa- 'ı:ıdmk ayağ:ıkkzld;rmak isteyen bütün | yapmamış ıg: tün fikir hm;'k("-m- ği süzdükten sonra: üyük politikacılar böyle yaparlar. Ben|rine karşı lâkayt kalmış bulunduğunu ğ ? Kö kendisini an sene içinde ne on defadan | gösteren cevaplar verdi. Bilmukabele h:;aâ:l :î?î;;x?ğx ;=£rKğî:k. fazla görmüştüm, ne de aramızda husu-|o da bana bu hüsusa dair bazı süaller |. ir 'Biz, kapıyı devirip yıldırım gi- adam olmuştu dis. 13.05: Beyoğlu Halkevi gösteriti kolu ta- rafından bir temsil. Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dan& müsikisi, 19,30: Kon- ferans: Ordu Saylavı Selim Sirri. Tarcan (Ostant'da bir gesinti), 20: Müzeyyen ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve nalk şarkıları, 2030: Ömer Rıza tarafından A - rapça söylev, 2045: Muzaffer ve arkadaş - ları tarafından Türk musikisi ve halk şarkı- ları, (saat âyarı), 21.15: Orkestra, 22,15: A- Jana ve borsa haberleri, 22,30: Plükla solo - efendisinin |lar, opera ve operet parçaları. Nöbetçi Eczaneler r dostluk ve arkadaşlık teoecssüs et- mişti. Bundan dolayı, bu kucaklaşma, aramızdaki münasebejlere göre normal bir şey olmamakla beraber, benim ho- şuma gitti. Rengi belli olmasa da, ayni bayrak altında ve ayni vatan uğrunda sorduğu zaman ben de ona ameli fik - rim, Anadoluyu yaptığı mücadele için- de rahat bırakmak olduğunu muanni - den bir daha tekrarladıktan sonra na- zari fikir olarak da meslekçilikten bah settim. Ö, bu sözü yeni işitiyordu; bu - bi yetişmeseydik evin içine felâket ya- ğacaktı. Ha! Bu hanım kim? Asil bir ka dına benziyor. Burada ne yapıyor? Bu- nun kocası kim? Deyince.. zaten şaşkınlıktan kurtu - lamamış olan uşak, bu ağız kalabalı - ğini anlattı. hayretle: — Ne garip tesadüfler! Biz, «Giv> in peşinden koşarken Siyâveşe rastgele - » ellerini kaldırdı ve büyük bir lim! Akıl almıyacak bir şey... dedi. Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun- Jardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (E- sat), Beyazıtta: — (Belku), Samatyada: (Rığvan), Eminönünde: (Bensason), E- yüpte; (Hikmet Atlamaz), Fenerde: (Hü aramızda bir mukadderat birliği tees-|nun için biraz izahat verdim. süz etmiş bir insanla kucaklaşmak, ha'.-l (Arkası var) seerseseraaramaA #asasssseaaman Hemesemse ea ea se eee aa n AAA N Baba, oğul.. hancının cesedini, uşa - ğin bahçede açtığı bir çukura attıktan samettin), Şehremininde: (Hamdi), Şeh- gadebaşında: (A, Halih, Karagümrükte: (Suat), Küçükpazarda: (Yorgi), Ba- ğından büsbütün şaşırdı: — Şehzade Siyâveş! e M Diye mırıldanınca, Rüstem gözleri- |sonra, ertesi günü hakkında bir hü - A TNMCER) ni açtı ve hayretinden çıldırmış küm vermek kararı ile hancı çırağını, || Y Tsründai ae nt 1? Şeh Siyâ: iplerle bağlı i N Beyoğtu cihetindekiler: unu ı Nasıl?. Şehzade Siyâveş iplerle bağlıyarak bir odaya kapadı -|| — aa eüsesinde: ( ee ı din? İran Şaht Keykâvsin oğlu, Midya lar. Ondan sonra, Frengisin daveti ü -i| pebaşında: (Kinyoli), K_Dr““““w“d“: v Br kadını, taze yemiş mevsiml! geçmeden kilerini reçel ve şurupla Kralı Efrâsyâbın damadı Siyâveş mi?|zerine, onun odasına çıktılar, Uzun u - || seyin Hüsnü), İstiklâl caddesinde: (Li- moneiyani, Pangaltıda: (Nargileciyan), Beşiktaşta: (Nall Halid). Boğaziçi, Adalar ve Kadıköy cihetin- dekiler; Üsküdarda; ENuri), Kar , Büyükadada: Bi aoldur. Bu kuponları 30 gün neşredeceğiz. Onları hergün — kesiniz, saklayınız. 30 tanesini bir seri halinde biriktirip idaremize getirenlere ve gön- derenlere — bir — numara vereceğiz. Bonra ulusal — ekonomi ve — arttırma kuru- H munun İstanbul şubest tarafından tayin olunacak bir günde bu numaralar ara- | Çında kur'a çekilecektir. İlk 26 numaraya yirmişer kilo, müteakıp 25 nümara- ( ya onar kilo, bundan sonraki $0 Dumaraya beşer Kilo, 280 numaraya ü İktçer kilo şeker verilecektir. Çabuk söyle! O mu? Bu kadın da Ef -ı;.m konuştular. râsyâbın kızı Frengis mi? Zâl ile Rüstem.. bir aşk Diye uzun uzun sormaya başlayın - neticesinde ortadan Ki ca, uşak, büyük bir pot kırdığını anla-|ramaya çıkmışlardı. Gi dı. Şaşkınlıkla efendisinin sırrını ifşa nın ve Rüstemin kız kardeşinin oğlu i- ettiğine canı sık:ldı. Bütün, bunlar, im-|di. Onun aşk peşinde Koştuğunu bili - datlarıa gelen bu adamlar hükümet | yorlardı. Fakat altı aydanberi, ondan, macerası ır Kenan), Sariyer- yünde: — (Himmet), (Halk), Heybeli-