Balıkçılar şarkısı için açılan dava dün bitti Mahkeme suçluların beraetine ve toplattırılan plâkların sahiplerine sBalıkçılar» 1- TF L simli bir gşarkının © halkın ar ve haya duygularını ren - cide edici mahi - yette — görülmesi üzerine müddeiü- mumilikçe, bu şar kıyla alâkadar ©- lan okuyucu Sa - v fiye, — Sadettin, d Jak, Kemal, Bernet ednıı'eıdel Post, — Mahmu - Bayan Safiye rze, Neriman v.s. aleyhine — açılan davanın duruşmasına İstanbul ikinci ce- zasında, bakılmış ve ehli vukuf dinlen - mesine karar verilmişti. 11 mayıs tarihin- de Yusuf Ziya Ortaç, Halid Fahri O - zansoy ve Mes'ut Cemilden müteşekkil ehli vukuf heyeti, bu şarkının ar ve ha- ya duygularını rencide edici mahiyette olmadığını ileri sürmüş, rapor yazmıştı. Dava, karar verilmek Üzere 17 haziran tarihine bırakılmıştı. Ehli vukufun verdiği 6 maddelik ra - por, «Balıkçılar» şarkısının kendi tar - zımda bir san'at eseri olduğu ve hiç bir zaman müstehcen bir mahiyet gösterme- diği şeklindeydi. Bu davaya dün devam olunmuş ve oku- yucu Safiye, bestekâr Sadettin, Jak, Ke- mal, Post'un huzurunda ve diğerlerinin gıyabında beraat kararı bildirilmiştir. Ceza kanununun 426-427 inci madde - lerine istinaden açılan bu davanın, dava başlamadan önceki safhasında, müddeiu- mumilik tarafından, mevzuubahs şarkı- nın alındığı plâkların piyasadan toplat - tırılmasına da karar verilmiş ve bu karar yerine getirilmişti. Dünkü celsede tek - rar yerlerine iadesine de karar verilmiş- tir. . Komünistlik suçlularınin mnhakemeleri Komünistlik suçundan maznun bulu- nan Nâzım Hikmet, Selâhattin, Feyzi, Süleyman, Bekir, Hasan Basri, Dr. Hik- met, İhsan v.s. nin muhakemelerine İs - tanbul Ağır Ceza hakyerinde yapılan giz- M'celsede dün devam edilmiştir. Toplattırılan romanlar Hikâyeci Sobahattin Ali tarafından ya- $ iadesine karar verdi j atlan ve bir gazetede tefrika edildikten I'ıonrı. kitap halinde neşrolunan «Kuyu - gaklı Yusuf» adlı romanın müddelumu - milikçe piyasadan toplattırılmasına ka - tâar verilmiş ve karar yerine getirilmiş- ti. Henüz halli lâzım gelen bazı muame- leler ikmal olunmamış bulunduğundan, bu eser hakkında hangi noktalara isti - naden dava açılacağı, ancak ileride belli olacaktır. Etem İzzet Benicenin geçende ayni şe- | ka kilde toplattırılan <Yosma» adında eseri dir. Beşinci cezanın salâhiyeti tahdit edildi Mayıs nihayetinde İhtisas mahkeme - leri kaldırılmış ve bu arada İstanbul 9 uncu İhtisas mahkemesi de lâğvedile - rek, yerine 5 inci bir asliye ceza mah - kemesi ihdas olunmuş ve haziran başın- dan itibaren işe başlatılmıştı. Adliye Vekâleti müddeiumumiliğe dün gönderdiği bir tebliğ ile, şimdilik sadece kaçakçılık işlerine bakacak olan bu mah- kemenin «İstanbul asliye mahkemesi» sı- 'fatile nefsi İstanbulun kaçakçılık vak'a- larına bakacağı bildirilmiştir. Eski 9 uncu ihtisas mahkemesi geniş sahada kazat salâhiyete malikti. Bartın, Mudanya, Gemlik, Kocaeli, Orhan Gazi, v.s. yerlerdeki kaçakçılık vak'alarının du İFuşmalarını yapıyordu. İlga ve ihdası müteakip yeni mahkemenin salâhiyet hu- dudu tereddüdü mucip olmuş, bu tered - düt «aynen eski mahkemenin salâhiyet hududuna göre kazaf salâhiyetin baki ol- duğu» şeklinde bir tebliğle izale olun - ,muştu. Dün gelen tebliğ yeni mahkeme- nin salâhiyetini diğer dört aşliye ceza- nn salâhiyetlerile ayni derecede tuta - Fak tahdit etmektedir. hakkında da henüz dava açılmış değil -| şında muhakkak kadın şapkası olmalı- HADISELER Erkekleşmiş kadının bayıldığım tarafı Vapüurdayız.. biz iki arkadaş yanyana oturmuş işimize gidiyoruz. Karşımızda- ki kanapede de iki arkadaş yanyana oturmuşlar., onlar da işlerine gidiyor- lar.. onlarla bizim aramızda şu fark var: Biz erkek; onlar kadin. Fakat kadının erkekleşmiş cinsinden. Yanımdaki arkadaşa onları göster - dim: — Erkekleşmiş kadına bayılıyorum. Arkadaşım bakıyor ve soruyor: — Ayaklarında kısa ökçeli iskarpin- ler var değilmi? — Evet ama, keşki uzun topuklu giy- selerdi. Daha boylu, daha cndamlı gö- Tünürlerdi. — Elbiseleri fazla itinalı dikilmemiş. — İtinalı dikilse idi daha höş olurdu. — Şapkaları aşağı yukarı erkek şap- andırıyor. — Benim hoşuma gitmez.. kadın ba - dir. — Yüzlerinin boyasına fazla dikkat H B etmemişler.. hafif bir pudra, dudakla- rında da hafif bir kırrSızılık var. — Fena!.. Boya, kadın yüzüne dikkat edilmeden sürülürse bir şeye yaramaz. — Oksijen suyu saçlarını, olmuş buğ- day tarlaları gibi sarartmış. — Sağdakini bilmem, fakat, soldaki n bu lüzumlu idi. Eğer saçları sarıya boyanmış olsaydı, gözlerinin rengine daha'uygun ölurdu. — Sigara içiyorlar. — Ne pis şey.. ben, bir vapurda siğa- Beşinci ceza-bugünkü; halde yalnız ka-|"9 içen kâadını gene bir vapurda cebin- çakçılık davalarına bakıyor, fakat ih - gasında yalnız meşhut suçlara bakan dör- düncü cezanın sonradan umumi hüküm- Jere tâbi başka davalara baktığı gibi, be- şinci cezanın da ileride böyle başka dava- lara bakması ihtimal dahilindedir. C Şüphe Zehirden de acı Şöyle bir mektup aldım: «Bu sabah kısa bir seyahatten sonra ansızın evime dönüp de yatak odası- na girdiğim zaman karımın küçük bir kâüğıd parçasını gardirobun çekmecele- rTinden birine saklamakla meşgul oldu- ğunu gördüm. Saklamak kelimesini kullanıyorum, zira beni görünce, an- sızın görünce yüzü o kadar kızarmış- tı, ve elleri o kadar titriyordu ki, edrhal benden gizlenecek bir şeyi olduğu ka- naati üzerime çöküverdi, bir kâbus a- Karlığı ile çöküverdi, kendisine sora « cak oldum: — Neydi o sakladığın kâüğıd? Sormadım. Aksi bir cevab vermesin. den korktum. Şimdi ise içimi kurd yi- yor, İşime geldim, masamın başına ©- furdum, çalışmak ne mümkün! Bilâkis oturdum, bu mektubu karalamıya. Yal- nız akşam evime döneceğim, ne yap- malı? Sizin gazetede vereceğiniz ce - vab benim evime dönüşümden bir gün sonra olacak, 0 zaman da kim bilir, iş işden geçmiş bulunacak, kuzum tey - zeciğim, telefon numaram şu, bana te- lefonla söyler misiniz?» Ben matbaaya her gün uğramam, ÖNÜL İŞLERİ! AAA namıma gelen mektupları gönderirler, cevablarını hazırlar yollarım. İdareye uğrayışım fasılalıdır. Tesadüfe bakı - nız ki bugün matbaaya gelmiştim, o - nun içindir ki okuyucumun arzusunu yerine getirebildim. Söylediğim şu ol- du: — Sizin hatanız o dakikada sorma- mak olmuştur. Eğer sorsaydınız. aile efradından birinin bir yardım ricası- nı, bir terzi faturasını, yahud bir he- sab puslasını görecektiniz, meraktan kurtulacaktınız, veya Allah gösterme- sin saadetin yıkılmış, esasen gayrimev. cud olduğunu öğrenecektiniz, ona Bgö- re bir hattı hareket tutacaktınız. Fa - kat şimdi © kâğıd ya orada değildir, yahud değiştirilmiştir. Soracağınız su- al sizi tatmin eimiyecek, bilâkis git- tikce artan bir [eçimqizuıe_yol aça « caktır. Susunuz ve karınıza itimad ediniz, şüphe öyle bir zehirdir ki, düştüğü yeri mutlaka deler, altından kalka - mazsınız.> Okuyucum bu sözleri dinledi: — Peki, dedi. Fakat öyle mütereddid ve zayıf bir sesle söylüyordu ki kara- rında sabit kalacağından emin deği - lim. TEYZE den rakı şişesini çıkarıp başına diken erkeğe benzetirim. Arkadaşım yüzüme sert sert baktı: — Sen de ama garib adamsın, dedi, «Erkekleşen kadına bayılıyorum.» di- yen ben değilim sensin! Cevab verdim: — Bayılıyorum. Fakat niçin bayıldı- ğımı tahmin edemiyorsun! Kadınları tekrar gösterdim: — Bak, dedim, demindenberi müte - madiyen konuşuyorlar. Fakat sesleri duyulmuyor, konuştukları anlaşılmı - yor. Çünkü erkekleşince erkekler gibi alçak sesle konuşmıya da alışabilmiş - ler.. İMSET Size göre bu kadın kaç yaşındadır? Resmini gördüğünüz bayan kaç yaşın- dadır dersiniz.. İlk bakışta ve hiç tered- Yazanı İbni Sina'nın asıl şöhreti hekimlik ise de filozfluğu da © derece yüksektir. İbni Sina, yaşadığ asırda felsefe sahası» na giren bütün mev zular hakkındaki gö $ rüşleri arasında tani bir ahenk olan bir â- limdir. O bu mev * zuları ! temel fikre göre izah — etmeyi birbirlerine muay « yen bir metoda tev - fikan bağlamayı mu- vaffakiyetle başar - mıştır. Bu itibarla İbni Sina şark ilim dünyasınca — (başfi - lozof) manasına ola - rak kendisine veri - | Jen (Eşşeyhürreis) ünvanına hakkile li- yakat kazanmıştır. İbni Sina' ya bir zamanlar şarkta ve garpta Aristo'nun sadece bir nakili ve bir mukallidi nazarile bakanlar olmuştu. Şüphesiz ki İbni Sina Meşşaiye felsefe - sinin umumi istikametinde Aristo ile hemahenk yürümüştür. Fakat Aristodan ayrıldığı çok esaslı ve mühim noktalar vardır. Aristonun hakiki bir şakirdi olan (İbnl Rüşd) Tehafetüllelsefe adlı eserinde İb- ni Sinayi Aristodan ayrılmış olmakla ten- kld eder. Bu nokta Türk filozofunun fikir istiklâlini göstermek itibarile, lehinde ©- larak bilhassa mühimdi İbni Sina esas itibarile Rasyonalisttir. Fakat tecrübe ve istikraya da büyük hh_' kıymet vermiştir. Bu itibarla kendisini Ampirizm felsefesine yabancı göreme - yiz. İbni Sina tabiiyat tetkiklerinde Am-|, piristtir. Fakat riyaziye ve metafizikte onu mutedil bir rasyonalist olarak gör - mekteyiz. Onun büyük muvaffakiyeti, bir taraftan Hasselere, diğer taraftan ak- la istinaden hâdiseleri izah hususunda göstermiş olduğu nüfuzu nazar ve vü - izuhta göze çarpmaktadır. İbni Sina Rasyonalist olarak başladığı metafizik sahosında bazen idealizme, ba- zan da Panteizme mütemayil olarak yü - rümüştür. Bu Türk filozofu, Yunan felsefesini so- nunda vardığı yeis dolu vaziyetten kur- tarmış; bu suretle eski felselfeyi garp dünyasına tekâmül devrinin ümit verici yüzile tanıtmıştır. İbni Sinanın hekimliğe ait eserleri gi- bi felsefeye ait eserleri de erkenden Av- rüpa dillerine tercüme edilmiştir. Türk filozfunun çok derin bir surette tesiri al- tında kalan (İbni Memun) onun fikirleri- ni garp âlemine yayanların başında bu - Junmaktadır, Denilebilir ki İbni Sina şarktan ziya- de garpta tanınmış, eserleri şarktan asır- larca evvel Avrupada basılmıştır. * Hakiki bir Türk hekim ve filozofu o- dan İbni Sina asırlarca Arap, İranlı, ya - hut Yahudi olarak tanıtılmıştır. Halbuki aa beenererennn. düt etmeden ve hattâ kadın olduğunu düşünmeden 40 lik var dersiniz değil mi?. Haber verelim ki, bu bayan tamam 63 ya- gındadır. Ve Amerikanın güzellik müte- hassısıdır. Ona göre, kırışıksız bir yüz en mükemmel yüzü ifade etmez, Erkeklerin her gün tıraş olmaları yüz adalelerine ynasaj Vazilesini görmekte, onun için de erkek yüzleri kadınların yüzlerinden da- ha geç buruşmaktadır, Güzellik mütehassısına göre, yüzün - de bazı kırışıklıklar olmiyan kadına gü- ,/zel denemez. Bir kadına güzel dedirten sebep te, gülerken, ağlarken, sever veya ıztırap çekerken yüzünün aldığı mana - lardır. Bu da çizgilerle olur. Güzel bir kadının hakiki çağı kırk yaşında başlar, tam bu çağda genç kızlığın aptallık dev- rini aşar, yeni evlilik heyecanını çoktan dindirmiştir. Ve nefsine itimat ve soğuk- kanlılık devrini yaşamaktadır. * * * Başfilozol — Eski felseleye verdiği yeni yüz — Şarktan garpta basılan eserler — Acem, yahut Araptır diyenlere cevap — (Atatürk devri) nin bir zaferi daha Turan Can —3 — ; | Büyük Türk hekim ve filozufu SİNA evvel İbni Sina IMtifalinin yapılacağı Üniversite Konferans salonu vğ garpta Lâtin lehçesile (Avisenna “ ;— * cenna) diye tamılan ve Fransızların (ÂVT| sen - Avicenne) diye andıkları, (hek a rin prensi) ünvanını verdikleri bi yük adam hâlis kan Türk oğlu Türktür Bunun ilk isbatı doğduğu yerin ef Türk yurdu oluşudur. Dedesinin adi © /Sina kelimesi de Türkler de çok mıldığı halde başka milletlerde yoktuf » sipleri xyulla * rk milletinin yetiştirdiği bü dâhi de islâmiyetin ümmet prensil arkasında örtülü kalmıştır. Lâkin 'mili Jeri gibi onu da hiç bir kuvvet Türk © letinden ve Türk düşünüşünden ay1fâ mamıştır. Bir kısım Avrupalılar onun Arâap ol:.: gunu yazarlar. Çünkü o zamanlarda yd Fap milleti islâmlığı yaratan ve y M bir millet oldüğu için bütün tslâmlar ©| Fap adı altında anılıyordu. dll, Eğer İbni Sina Arap olaydı ııı:pn) olması lâzim gelen arapçayı çocukl! ıı.l': danberi gayet iyi konuşabilmeliydi. Yü buki şöhret sahibi olduğu sırada bİF rap âlimile münakaşa sırasında iyi âf8” ça bilmediği ileri sürülerek istihfaf /duğunu öğreniyoruz. op , Bir kısım Avrupalılarla Araplar * | İranlı sanırlar. Bu da yanlıştır Ve )'::P lışlığa sebep de İslâmlığın ilk devirl de Arap olmyan jalâmların hepsibi Üü bancı) manasına olarak (Acem) demii * mesidir. Eğer İbni Sina İranlı olaydı eıerl“:’f de İran dilinde yazardı. Çünkü Fars$ Hm ve şairleri Arap istilâsına rağır hiç bir zaman 'ana dillerini ihmal © mişler, eserlerini kendi dillerinde Y"kı' mışlardır. Bu gibilerin ancak ufak t€ uf ve kısa arapça yazıları vardır. Halbi İbni Sina hep arapça yazmıştır. md' ğ Farsça iki kıt'ası ve kısa eserlmu - duğunu söylerler. Bunlar daha sonra aya tercüme edilmiş eserlerdir. * Bundan başka İranlılar Şit olduklM hâlde İbni S'na hiç bir zaman Şil M hebine gizmemiştir. Hattâ onu (Tabali Fıkaha) arasında (Hanefi Fakihi) itil ğ ederler, ğ Yahudi olduğunu iddia etmek İs€ - dece gülünçtür. ve 21 haziranda bu büyük Türk hekiti çit filozfunun ölümü üzerinden dokuZ 5 | ıl geçmiş oluyor. Şarkı ve garbi Y dehasile fethetmiş olan, asırlarca Y#4 , cıların sahip çıktıkları İbni Sinayi tanbul Üniversitesi konferans saloft ” / yürekten tebcil edeceğiz. Fikirleri kuz asırdanberi genç ve dinç kala ;ıî!" günün düşünüşlerine aykırı gelmi , büyük adamın ruhu, şöhretinin )"”nı . gılar tarafından istismar edilmesine ge hayet verildiği hiç şüphesiz ilk fa müsterih olmuştur. iste * Bu, çalınmak ve unutturulmak nen nice Türk dâhilerinden birini “| 4, Türk milletine kazandıran (A::rüfk AA Za bi röR ri) için şüphesiz yeni bir zafn"n Çati NOT: SA Bu yazının yazılmasında büyük YÜ dımı dokunan Türk Tarih Kurumt terem heyetine açıkça teşekkürü Mc_ j Tülü6 n G