1 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

1 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eçT AŞT TTT TTTT TF L FOY C ADĞ ü 14 Sayfa SON POSTA el “Son Posta,, nın büyük deniz romanı :51 İttihat ve Terakkide on sene Müncü kısım No, 51 İTTİHAT VE TERAKKİNİN SONU Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? — Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Köylüler yani millet istiklâl hareketini tamamile benimsemişti YÜRAADİ TU yi köyali eli " — Konnkr ümdnğine dağn dadduğer Tktiylz vordalar. Bek ö aha B (Ş Gcaklar ee AİDDA yerdie zdüea Bela kürakçilerin yardımileı Buça ataba hakikaten bir 1nüslüman saca malümat verdim. getirirler; siz de yemek yersiniz, ye - az zamanda çok yol alarak dili dönmüş | silesinin oğlu muydu? Bizimle konuşanlar, yaş'ılar, köyün|mekten sonra konuşuruz. ve haydutların hücumundan kolaylık- Barbarosu düşmanları bile uzağı göre? bir adam diye anarlardı « Yerliler ekseriya dağlık ve v'"'* y k yerlerde yaşadıkları için, 8 milli bir âdet olmak üzere yapılal . ri gelenleri idi. Köylü adabınca bü-| Ömer ağa, cebinden tütün tabakası- hğ:l::;:liı:mkon'k; eti BÜÇİ'İIII'I g“çılği lâ:ışulırını tazla rağbet gö yükler konüşur, ötekiler dinlerlerdi. Olnı çıkarıp bana uzatıyor: Ş Doğan, Buça ilı indi kasındı z n e$ önll# İ da küçük olduğundan bir kısım hasır| — Sizin yemeğe daha vakit var. Ço- | *OTlardı. Z ça Üe geminin arkasında, | © Gün şövalyenin şatosu ci | dümen mahallinde konuşuyordu: a Senin gençliğin nerede geçti, Bu- ça? — Grâvana kıyılarında.. — Ailen de orada mıydı? — Hayır. Ben babamı hiç tanımam. Çok iyi bir adammış.. — Baban Korsikali mıydı? Doğan Bey geminin dümencisile yol- büyük meydanda toplanan s€ buraya bir gün önceden inmişlert 5, yıl yarışa herkesin bu kadar ı!l“ıw; M terişinin bir sebebi vardı: Yarışâ * — denizcileri de iştirâk edeceklerdi: w Gerçi Türklerin hususi atları ve koşuya girecekleri atların hüy” üzerine serilmiş ince minderler üzer'n-|cuklar gelinceye kadar, gar bir cıgar: de oturuyor, bir kısım da, gençler, a-|Siz seferisiniz... Zaten şehirliler de yakta durup dinliyorlardı. pek oruç tutmazlar ya... Karşımızda oturanlar arasında kö -| Mustafa ağanın kaşları tekrar çatıl- | * W yün büyüğü olmak üzere iki insanldı. Böyle münasebelsiz sözlere ne lü-| dikMesinin sebebini anlıyorum. Eğer vardı: Beyaz salfılîı. güler yüzlü birİzum var? Fakat, çare yok, Ömer ağa, burasını Türk donanmasile birleşip te da konuşuyordu: i ihtiyarla karayağız renkte iri yapılı,|bu... Ben hemen sigarayı yaptım, ce- baştan başa zaptedecek olursa, Cenu ı! — Korsika çok esrarengiz bir ada.. Barbarosun yıllardanberi buraya göz İ - çok ciddi ve çekingen duruşlu bir ağa.|bimden paketi çıkarıp iftarlık birer si-| YAYa karşı da kuvvetli bir tehdit silâhi| — hH, ht da bilmiyorlardı. ._Anuk Tüı:k aeti : Evvelkinin adı Örer, ikincinin adı da| çara ıkrîr:ı emğ o:lıı- da ayağa kal-|€lde etmiş olacak. ö Nn)rclıydj! leri arasında yirmi kadar biniti Mustafa idi: Birbirlerinin zıddı olan kıp birer birer çıktılar. t iki tip. Ömer ağa, güler yüzlü, çok söy- ler bir ihtiyar, öteki durgun, ağır, va - " kur, az söyliyen, temkinli bir jinsandı. Bir zaman sonra, buralardan geçen her 4 Ankeralının kendisinden bahsettiği Ö- X mer ağa, masallarda, az P U2 Bi -İye ikr ğ dip, dere, tepe düz gidip rastlanılan , pirlerden biri idi. Mustafa ağaya göre, o, biraz bunamış, biraz çenesi düşmüş olduğu için bu kadar fazla sözile kö - Çok sürmiyen yemekte, yü utandıran bir ihtiyar, fakat, ken -| wOt S Öğmr ’_,_ B sanee Büke disine göre bizzat gayet normal bir 8- DP'?" Va e 480 SÜa h_"i İ:d"î y damdı. Niçin söylemiyecekti? Allah in- | SeSti, yaşının kendisine verdiği mevkii t n iylemek için vermiş de- aldı. Mustafa ağa gence karşıma gcçıL l ğil miydi? Bana göre de Ömer ağa ne Şu defa, ben karar verdim, sohbeti ben | bunak, ne de çenesi düşmüş bir ihtiyar | İdare edecektim. Bunların önüne dö - K » K idi. Belki biraz çenesi dü fakat | Külüp köylü kalbini kazanacağım ve| — Ben böyle bir tehlike tasavvur et- b sohbeti tatlı bir ihtiyar tesiri yapıyor-| Müstafa ağayı yumuşatacağım. Biz kö-|miyorum. Çünkü liman dışında gözcü- | ü yü ve köylüyü tanımak istiyoruz, bun-|lerimiz var, Böyle kalabalık bir donan- P larla açık konuşmak, daha doğrusu on-|manın geldiğini g ce derhal kü - — Demek İstanbuldan gelip Ankara- : ğ Der İmalerı ğ â reklere sarılıp limandan dişârıya çıka- 'a gidiyorsunuz? İstanbulda ne var?| lâfin açılmalarını temin etmek lâzim. Z. Bırhı.roıpA.lvam ile ç;r K Ömer ağa hayli dolu, onda söyliyecek tanbullı 2 - yi İa c Bazalklerin zameleri ver a) ah ÇD Üai Tei S İçekinmezi Aatametenni Barbarosun istikbale ait neler dü - şündüğünü kestirmek güçtür, Fakat, bu notkayı düşünmüş olsa gerek. 'Tecrübeli dümenci, Doğan Reisin sözlerini manasız bulmadı: — Hakkınız var, dedi, Barbarosu m ediyorlardı. Anadolunun eski| düşmanları bile: «Uzağı gören bir a - misafirperverlik an'anelerine sadakatle| dam!» diye anarlar, riayet eden Çandır köyü bu akşamki konuklarına hakkile ikram ediyordu. ki, bunlar Cezayirde Araplarla li lan yarışlarda bile daima galib di. Korsikalılar Türk binicilerini — Tuhustan vaktile bir korsan ge- misile buraya gelmişler.. gemi sakat - Iar;lmış.. dönememişler.. içeriye kaçıp nehir boylarında yerleşmişler, Bugün ö te | yarın vatanımıza döneriz, derken, gü- mek için o kâdar sabırsızlık gös j üş ti du ki.. ilk önce mahalli âdetlerindef müş ticareti tatlı lmiş.. aşlar. ;_ı'(î I::,ang S ERe SKUN ri olarak iki genç kadın yarişâ hl! — Babam müslümanmış. Biş müd -|it BONADİN İN EEE bı;ıc a det taassubunu yenip evlenememiş.. diklen sönra ' encekler 'ei ya ;.ııı' — Sonra? Don Petro şatosunun tari Bi * koşuyu sey! h vaziyeti Çarçabuk kavramıştır. Çok| — Bekârlık canına tak demiş. yer- 0;"3" seyrediyordu. K kalmak esasen bizim için tehlikeli o -| iltrden birinin kızını almış.. ben düne| / Bir aralık Petronun yanına lur, Yarın amiral Alvaro donanmasile YAYâ gelmişim. e ı;"ıni d Türkler Koşuf kalkıp gelirse, bizi limanda bastırır.| — Baban ne olmuş sonra?.. baî'v ı.-r'ııer len s'omı ğ ıkoply' € Mahvoluruz, — Dağlılarla bir dövüş sırasında öl- | Püşsiyacaklar. Oıııı'rm a. M iz! müş. Gerçi babamın öcünü almışlar| Melerine neden müsaade ettiniz! * amma.. ne fayda ki, ben babamı hatır-| - Diye soruyordu. a." layamıyarum., o zaman bir. buçuk iki| Don Petro kurnaz bir adamdı- yi yaşlarında imişim. tün ömürleri denizlerde geçen W — Ya şünnet?.. rTin at koşusunda kııanı(*ıkll.l'”'iı ç* — Tunusta bizim kabile arasında her| Mak değil, aklından bile geçirmi? | Rijma kek, kend! çocuğunu ekseriya küçük- du. U ver) Drsn) n sünnet ediyormuş. Babam da be - Bir müddet sonra, birer birer yemek- ler gelmeğe başladı. Bir dereceye kadar varlığı olan her evden bir şey geldi: Çorbadan, börek, gözlemeyö kadar bir hayli yiyecek. Gençler de bize hizmet — Korsikada çok kalacak mıyız? — Zannetmem.. Barbaros buradaki p ea ç - y sa'n we yi tehlikesi her zaman mev itur. İ V. ü j a EEN K ni İ Beklesinler, yağma yok, şimdi Ana « Y#Müşatmanın yolunu bulmalı! AUK OKCUSİU ni bir Yaşına Bi meden sünnet etmiş. Çamra Asliye Hukuk Hâkimliğindef' , | dolu parayı Ankaraya veriyor! Bunun için bu defa ben başlıyorum.| Dümenci, Doğan Reise Korsikadan| — ©O halde neden yabancı bir ad ta- Çumranın Tahtalı — köyünden Menl ) bahsederken: şıyorsun? Abdullah — tarafından — Yozgadın V' (Ma. den 115 mumaralı evde Neş'et KA met aleyhine açtığı ihtar — davasınıf üphanallah, bu Ömer da çok ih| Köyde işler nasıl? Ne ekip biçerler? | tiyatsız ve zevzek bir adam; siyasetten | İandarma ile vergi ile nasıllar? Muha-| — Size garip bir şey söylemek iste| — Benim asıl adım Abdullahtır. Bu p bahsediyor, köyün başına belki de bir "h’:ie" çok zarar gördüler mi? köyün dedi, Barbarosun ça adını bana yerliler vermiştir. Mmuhakemesinde 'ı:ılıiışü Hikmetil " belâ getirecek. Bir köylü böyle kar -|*rkekçe çok zayiatı var mı? - Bunları|haydut Buçanın bir m — Buça ne demek>., kametçâhim terketliği ve hâlen nertdt L şısına çıkan her yabancıya, Trast gele, birer birer soruyorum ve soruş ve on- olduğunu anladım. — Bu vaktile dağları haraca kesen|lunduğu bilinemediğinden — bahisle | £ ; gevezelik ederse mutlaka köyün başı _ilnr!ı konuşuş tarzım onlara şunu gös - bir haydudun adı imiş. İspanyol şö -| Sönderilen davetiyenin bilâ teblll na bir gün bir gaile çıkarır. Mustafa 'teriyor ki ben köyün dostuyum. Bu Doğan hayretle gözlerini açtı: valyesi Don Petro benimle uğraşmağa | Üği #örüldütünden Hânen tehliğat 5 ileri İ 5 — i üslü ni Z a karar ihetle &ğa onu susturmıya çalışıyor: sualleri ben ekseriya Mustafa ağaya Ne dedin, bir müslüman mı? başlamış ve benden öc almak için pe -| dığı ,,Tmf: güü ::; 9 da ÇamfI | — Sus Ömer ağa! soruyor ve bu suretle onu da söyleme-| —Dümenci sözüne devam etti: |şime fedailer koymuştu. Ben o zaman 'liye hukuk mahkemesinde birzat bANI Öğe Dedikten sonra bana dönerek: ğe mecbur ediyorum. Ama, fırsat bul -| — Zaten çoktanberi şüpheleniyor -| hayatımın tehlikeye düştüğünü gör - |lummanız veya bir vekili kahani BÖNÜZ Li aksi takdirde bakkınızda — ÇIYAP — Efendim, bu adamın kusuruna | dukça, asıl cevap veren Ömer ağadır. |dum.. Bu gece denizde yıkanıp gemiye düm.. zaten şövalyenin bana husı.ımetl__"lı geee bi N leci makamına bakmayın, artık bunadı, çenesi düştü,| Bir aralık geçinme ve maişet halle- çıktığı zaman, ben arkasında duruyor. de boş ve haksızdı. Derdimi anlatama- b abuk sabuk söyler! Tini sormuştum. Ömer ağa hemen köşe-/dum. Buça kendisini kimsenin yakın «|dım.. bir gün peşimden gelen gözcüleri Diyor. Kendi başındaki dertlerle/sinden atılarak şu tarzda cevap verdi:|dan görmediğine kanidi. Onun sün -| yaralayıp dağa çıktım. Bu hâdiseyi tes meşgul olan köy, zülfiyara dokunmayı | — Bu çorak toprak üzerinde insan | netli olduğunu gördüm.. Beni belki a-|essürle karşılıyan annem çok yaşama- sevmez. Ömor ağa ise, söylemek me -|nasıl geçinir? Şöyle, böyle... Ölmiye -| yıplıyacaksınız! Fakat, gözlerime inan-|dı, öldü.. ailemizden iki erkek daha Taklısıdır. Niçin söylemiyecek? Ma -|İcek kadar, bu toprakların üstünde ça-İmak istemediğim için dikkat etmeğe vardı. bunlar da Petrodan ön - 5 demki dili vardı ve ak sakalı da çokllışmak, mahsul almak, geçinmek güç.| mecbur oldum. Ve giyindikten sönre| ceki şövalyeler tarafından öldürülmüş- Bir Doktorun Günlük l şey Öğrendiğinin delili idi. tür. Bunu ancak Türk yapabilir. Ben|kendisine sordum: «Sen müslüman mı-|tü. Çünkü Petro ve onun selefleri ce- Notlarından t — Senin söyliyeceğin yoksa söyle -|kendimi bildiğim zamandanberi İstan- sın, Buça?» O güldü; «Benim sünnetli |sur, merd adamları daima kendileri i- Uykusuzluk me... Amma, ben bu aksakala gelin «|bul buralara pek çok muharcir gönder- olduğumu görerek şüpheye düştün, de.|cin tehlikeli görürlerdi. Onlar yerliler- " ciye kadar çok şey öğrendim, elbet söy- | di, köyler yâptı. Bunların ekserisi Çer- | ğil mi?» dedi. den de böyle gördükleri adamları mu-|| Pünyaya flk gelen bir çocuğ! un atleri uyku ile geçer, Meme emdili ':,- manlar müstesna olmak üzere ki bir çocuk mutlak uyut VE büyür. Aylar geçtikce uyku UM hr, günön bir çok saatleri 0) kendiliğinden oyalanmakla lerim... ke&ti. Hükümet bunlara yardım da etti. N G hakkak öldürtürler, Petronun üzerinde Diye, kaşları çatılan, vaklile asker-| Ama dayanamadılar... Onlar, Türk gi- h_.A"Pl“d“ Korsikanın | Tavana | oturduğu şatonun terhellerindeki top- lik #esmasında, İstanbulda öğrendiği â-|bi sağlam değiller, nazik alışmışlar.| "ehri boylarında vaktile yerleşen bir| , p,i gibi masum ve merd in- dap ile söz süyliyen ve Ömer ağanın |Hep öldüler, hiç tutunamadılar. Tutu- ;:“;gf” HADK E :“"’f'd Mmühte - sanların kanile yuğurulmuştur. her dakika kırması muhtemel bir potu | nabilselerdi, biz onları hep Türk ya * B EATLE İ L Buça geniş bir nefes aldı.. G Ha emire hazır duran Mustafa ağaya, is-|pardık ama, dayanamadılar. Geldiler, »4P olduğu da belli değil. ı“'““"'" Gözlerini denize dikerek devam et -İ| bir kaç yaşına geldiği zamını! tihfaf ile bakıyor ve geno söylüyor; — |geldiler, sonradan ya kaçtılar, ya öldü-| “OYfunda büyümüş.. Cahil, inatçı, fa- ' g. Padi i y t kat mert bir adam. a lşah, diyor, Osman oğlu, o neller... SA — Benh o zamandanberi dağların koy- yapıyor? Sonra, elile yanında pencereden ço- Doğanın merakı artmıştı. hayet genç yaşta uykü mi nunda büyümekteyim, Allahtan başka tapılacak bir kuvvet tanımıyorum, Tu- sekiz saate kadar iner, Ve bu tik uzun yıllar devam eder. Mübşrek akşamda Mustafa ağa gü -İrak Anadolunun karanlık ve ıssız ufuk- naha girecek! Şu bunak Ömer ağa buİlarını göstererek yüksek bir gurur a eT ağa bi | nusta ailemin çok eski ve maruf biri| başladığı za: ku müddeti ;:ı;l;na :e kznşıyı:ı;îdş_u ımsınrll;;ılı: y h_ Buralarda l;î.: 'Türk yaşaya -| Nöbelçl ŞBf—îereıi varmış. Fakat, neye yarar?|| başlar. ını:: ılıh'-lwyı:lım erken ü lamları ol ığı ne malüm? bilir, Türk barınabilir! z n şimdi, vahşi hayvanlar gibi Kor -|| tıkt herkes bilir. Fakat bazilâ Bir gayret daha, onu susturmak lâ - (Arkası ver) Eczaneler sika ıdığlann:i:ıbe::ilik ;':pşıyorum_r dir ılT’:.ykmmın büsbütün "::”; zım: ::ııooıihıuıdıııııııd-vıılu- gikâyet ederler. İhtiyarlarda , Bun artması cümleyi asabiyehii tesemmümünden ileri gelir. yecan, yorgunluk bunu Doğan bey Büçaya çok acımıştı. ü t — O halde Barbarosa yalvar da seni ==“ : ı;:nııı). Şehzadebaşında : || Tunusa götürsün, Buça! Sen buralarda (. Halil). Beyandda : (Cemil). Fener - || kahbece öldürüleceksin! fır. Bu gibllerin gündüzün bedtü de : (Emilyadi). Karagümrükte : (Fu - || — Dedi. sizi yapmaları lâzımdır. İhtiyarl .a. Bııun;yıdı : ı'r::.ıll_uılmî:vu ». ||. Busa hayretle Doğanın yüzüne bak-|| den ekzersizi bizim memlekette Beçir). Alamdarda ; BAA B ire yada yürümekten başka bir 9€X Küşükpazarda : (Hulüsi). Alemdarda ; K z a mümkün (Sırrı Asım), Bakırköyünde : çİstipan). || — Beni Cezayire mi götürmek isti-|| Bunun için kendilerine Şehremininde : (Hamdi). yorsunuz? be açık havada sabah ve &! Beyoğlu cihetindekiler: Ve sevinçle ilâve etti: Sar tatalya, dari OEAÖUĞN kaldırılmalıdır. Geceleri ya! İstiklli caddesinde : (Dellâ Suda), Ga- l ğ ü latada : (Hüseyin Hüsnü). Taksimde : o_"uBarhıu:ı b:nleş,m::]"'”' k""k':î evvel bir fincan ihlamur ZH (Limonelyan), Pangaltıda : (Nargileci- || . alsa, gene gelir ve onun yanın lamur Hafif olmakla berâi müşekkindir. d î — Ömer ağa, bırak bu sözleri... t Sonra bana dönüyör: » — Efendim, bu adamın sözlerine bakmayınız, İhtiyardır; çenesi düşmüş- tür. Bu köyden dışarı çakmamış, cahil bir adamdır, bir şeye aklı ermez; fakat Zanneder ki her şeyi bilir, — Elbet bilirim ya, ben bu sakaâlı değirmende ağartmadım! Müstafa ağanın yanında, ona benzer biy tipte, fakat, düruşundan, söze ka- :ş:myıqmdîn ikinei derece bir çapta Gaha genç, küçük bir ağa daha var. O, h v * Mustafa ağanın imdadına yetişiyor. : mw y n a — " n — İftar zamanı geliyor! j Wı .D #ı'_. E "Ş_. M tü nienyerde : (İBir koşuda Türkler galip gelince HER Diyor. Ozaman, Mustafa ağa bize an- ler). Böüyükadada : (Şinasi Rısa), Hey- Korsikada iyi ata binenlerin sayısı bt latıyor: MM_ a DOLAŞIR. İ bcüide : rzancı, pek azdı, îi AAt i AU " yan). Beşiktaşta : (AlI Rıza), da sadakatle çalışırdım. $ Ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: