21 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat ve Terakkide on sene 14 üncü kısım İTTİHAT VE TERAKK t, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen İNİN SONU SON POSTA Muntazam askerin karşısında Anzavur mağlüp olmuştu Ankaraya gittiğiniz zaman söyle -|idi. Karşı karşıya harbetmesini sevmi yin. Mademki maksadları, sade padi- Yaha ve vükelâsına hizmet etmek değ ; mademki halkı tutmak is! 'n de böylelerinin kulu olurum. Ben- den denizde hangi hizmeti isterlerse ya- Parım. İpsizin siyaseti İpsiz'in bu tarzdaki sözlerinde belki , Ankara hükümeti ile hoş geçinmek |" #tzusunun ilham ettiği bir ihtiyatkâr lik vardı; belki de bu kadar canla baş iZmet arzının manası, biraz da siyasi Fakat, gerek kendisile, gerek adam- le yaptığım konuşmalar arasından Sarahatle anlıyordum ki bunlar, alelâ- Çapulcu ve soyguncu, yahud da sa - kaçakcı insanlar değillerdi. Bun -« h,""l içlerinde, kendilerine mahsus ip- tidal bir felsefe fikri vardı. Bunun i - Sin, Karadeniz sahillerinde birbirleri- he kenetlenmiş olarak çalışan ve mü - lemadiyen deniz üzerinde bir sağa, bir Sola akıp giden bu insanlar, kanun ha- ihde bir hayat yaşamakta olmalarına Tüğmen, Türkiye için bir kuvvet parça- & vücuda getiriyorlar, demekti. Bu sebeblerden dolayı, eğer başka bir da olsaydı, ben bunların arası G daha bir müddet kal, ve onla Ti hayatlarını daha etraflı surette gö- P tetkik etmeyi çok isterdim. Fakat, 'ada vaziyeli çok şmış tahmin #tmekte bulunduğum için arkadaşlara k etmek üzere üçüncü günü, bizi iren araba ile geri döndüm, Doktor Rf'lk orada kaldı. Oraya gidip bizim ka- deyi alarak üç gün sonra geri döne - Cektim ve Reis de bize takaları Kef - kende hazır bulunduracaktı. Anzavur faaliyette Kandıraya geldiğim zaman orada va: Ziyeti hakikaten ağır buldum. Kayma- Atıf bey, beni dört gözle bekliyor- u. Hükümet konağının üst katında te- Sİs edilmiş olan karargâhta Atıf beyi ğüm zaman, bana fena haberler Verdi; Bir kaç gündenberi Anzavurun Yapmıya hazırlandığı taarruz iki gün - kendisini göstermişti. Anzavur ön: Ce bir hile yoluna giderek bizimki ik ve müzakere yapmak tekli- Üinde bulunmuş. Bu teklife, Dayı Me- ' müsaid cevab vermek istememiş. Fakat bizim Zâloğlu Anzavurla konuş- fikrini münasib b fima geçmiş ve bir daha dön Nzavurun maksadı Dayı M Taber yakalayıp bizim taraf Ti başsız bırakmak olduğu bu su * Tetle anlaşılmış, Zâloğlu Anzavu İhe düştükten sonra, Anza b'_f kuvvetle bizim izimkiler ilk gü Mişler, Fakat, er A T Çok faik kuvvetlerle $ olduğu için, muntazam harb y AYI sevmiyen Ömer ve Aslan çe! îîp'“'yı bırakıp ormanlara TCih etmişler ve çeki Yi Mesud, bu vaziy M ildiriyor ve ormanlarda bu - Uğmak üzere randevu veriyordu. hîzf’»'Phen:n şimal ucunu teşkl eden <am hassa alayı ise muharebenin |- “nci günü, çok ağır bir yükün altında almış, fakat, yirmi beş Muntazam as- *T, Müdafaa ettikleri tepeye düşmanı hattâ lardı! Â yaklaştırmamişlardı Bizim laaliyaiimiı büyük fark burada da bir telgraf verdik. Bu telgrafia evvelâ, a arkadan vuran, pusuya dü-|ona sabahâa karşı Erikler mezarlığına hücum eden eşkiya ve ba-| girmeği ve orada kimseye görünmeksi- ntazam askerin arasındaki |zin bizi beklemelerini bildiriyorduk. görünüyordu, |Bundan sonra da bize açık bir telgraf Bizim küçük kuvvet, Anzavurun hü -İçekerek bunda Anzavuru mağlüb et - cum' eden serserilerine pek mühim Za- ylat 1 süretle etmi onları ileri Bütün bu haberleri göz önüne koya- raek Atıf beyle başbaşa verdik ve şu va him vaziyete göre yapacağımız şeyleri verdirmeğe muvaffak olmuş ve|lunun açılmış ol miş oldukları artık Adapazarı yo- ığunu ve ileriye git« hareketinden |mek üzere bizi beklediklerini bildirme» sini tavsiye ettik, Telgraf gittikten iki sâat sonra, Kandıra telgrafhanesinde bir muzafferiyet gürültüsü koptu. Rı- zanın bize gönderdiği müretteb telgraf, düşündük. Müzakere çok sürmedi. Er-|bize gelmezden evvel bütün kasabaya tesi sabah erkenden Kefken üzerine harekete karar verdik. Fakat, bu hare- keti, her hangi bir takiblen saklamak için de bir tedbire müracaat ettik. Ted- bir şu idi: Kandıradan harekel ederken Kefken üzerine değil, Adapazarı üzeri- ne doğru gitmek üzere hareket edecek- tik. Fakat, bir saat kadaç yürü sonra, Erikler köyünün mezarlığında bizim hassa alayı ile birleşecek ve O noktada, Adapazarına gitmek üzere ile- riye yürümek yerine, birdenbire şimale doğru dönüp ormanların içine dalacak- tık. Orman içine dalıp izimizi kaybet - kten sonra, ben kafileyi Kefken üze- rine sevkedecektim. Bereket versin ki haritalar vardı; yalnız pusla- tu. Bizim hareketimiz yayılmıştı. Herkes bizi bu muzafferi- yetten dolayı tebrik ediyordu: Pek çok düşman öldürülmüş, pek çok silâh ve cephane iğtinam edilmişti! İşin içindeki sırrı bir Atıf bey bili - yor, bir de ben biliyordum. Biz de her- kesle beraber şadımanlık gösterdikten sonra, ertesi sabalh erkenden Adapazarı yölunu tutmak üzere hareket emrini verdik. Yalnız, Atıf bey, beraberinde bir zabitle birlikte Kandırada geç vak- te kadar kalacak, sonra, gece yarısı, ât- lara binip, kimse görmeden Kandıra ile Kefken arasındaki tabil ve kestirme yoldan deniz kenarına inerek ertesi sa- | bah bize ulaşacaktı. lik ağarmadan, herkes, yirmi günlük | n Bu plânı kararlaştırdıktan sonra, bi- |ile bazırlanmıya başladı. zim müfrezenin kumandanına şifrelı Denizyolları İşletmesi Müdürlgğünden: ( Arkası var ) —0 ——— İdaremizin Zonguldaktan İstanbula naklettireceği 30-120 bin ton maden kömü- rünün nakliyeciliği kapalhı zarfla eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 31 mayıs 1937 günü saat on beşte idaremiz levazım şefliğinde yapı- lacaktır. Eksiltme şartnamesi ve mukavele projesi her gün levazım şefliğimizden bilâbedel alınabilir. — (2776) KUMBARA “ y Z - &“&X&x&?—v&x&?“ww a MÜDÜRÜN HİDDETİ Müdür uyanmıştı. Saatine baktı. Yedi buçukta gerindi, tekrar uyumak istedi. Nakleden: Nimet Mustafa ' — Sus! Bekçi sustu. Müdür odasına çıktı. Hid« Fakat neden bu sabah uyuyamıyordu. | detli idi. Karşısına kim çıksa paçavraya Kalktı, giyindi. Husust otomobil kapıda bekliyordu. Otomobile bindi, şoföre emri verdi: — Büraya. Şoför bir an tereddüt eder gibi oldu: — Yanlış mı anladım. — Hayır, ne diyorsam onu yap, büro- ya.. Otomobil büronun kapısında — durdu. Kapı kapalıydı. Müdür saatine baktı. — Saat dokuz.. Henüz kapıyı bile aç - mamışlar. Halbuki bu saatte bütün me - murların gelmiş olmaları lâzım. Otomobili savdı. Bir aşağı, bir yukarı Ertesi sabah, erkenden, henüz orta -| dolaştı. Tekrar kapıya geldi. Kapı gene kapalıydı. Hiddetle zili çaldı.. Gece bek- hasaradan kurtulmuş olmanın zevki | çisi içeriden bağırdı: — Kimsin, ne istiyorsun? — Aç kim olduğumu görürsün? Bekçi isteksiz isteksiz yürüdü. Kapıyı açtı. Hem kapıyı açıyor; hem de söyle - niyordu.' — Sabah sabah ta insanı rahatsız eder- ler. Bir rahat yok. Karşısında müdürü görünce şaşaladı: — Kapı bu zaman mı açılır. Bu ne hal? — Şey bayım, şey.. BİRE. İA nu eline aldı: — Alo, alo.. Santral da gelmemişti. Rezalet, odasıne dan dışarı fırladı. Kapının önünde duran bekçiyi az kaldı merdivenden aşağı yu « varlıyacaktı. Merdivenleri dörder dör « der indi. Büronun karşısındaki eczaneye girdi. Oradaki telefonla muavininin evi- ni buldu: ü — Siz misiniz? 2 gevirecekti. Gözü telefona ilişti. Telefos — Derhal büroya geliniz.. Bu ne reza« let! 'Telefonu kapadı, muavin korku için« de idi. Acaba ne olmuştu? Böyle vakitsim çağırılmasının sebebi ne idi?alelâcele ha- zırlandı. Bir taksiye atladı büroya geldl) Bekçi kapıda tirtir titriyordu. Muavim kapıdan titriyerek girdi. Muavinin kor « kusu bekçinin korkusundan farksızdı. Korkan iki insan bir an için aralarındaki derece farkını unuttular. Muavin göz işaretile bekçiye sordu: — Acaba ne var? Bekçi gözlerile, ellerile: — Ben de anlamadım; amma ateş mi ateş. Demek istedi. Muavin başını iki yana salladı: — Çattık! Bekçi de başını iki yana sallayıp önü- ne indirdi: — Çattık amma ne yapalım, boynu « muz bükük! Muavin ürkek adımlarla merdivenleri çiktı. Ürkek parmaklarile müdürün kapısına birbiri arkasına üç kere dokundu. Gerçi dokunmasaydı da olurdu. Çünkü kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki.. Müdür kapıya vurulan fiskeleri duymadan içeriden ©- nun çarpıntısını düymüş ve: — Gir! Emrini vermişti. Muavin girdi, durdu. — Bu ne hal bay muavin? Muavin kekeledi: — Ne oldu bayım, bi erkenden! Ne saate bakmız. — Evet gerçi saat onsa da.. — Benbir saattir buradayı — Affedersiniz bilmiş olsay — Demek her vakit böyle ha? — Affodersiniz.. Sabah şçorum hı?.. Ne erkeni?. Bir kera — Neyi affedeyim, bu rezalet, aldığı - nızparaya böyle mi hak kazanıyorsu « nuz? Memurlar böyle mi çalışıyorlar? — Bir şey mi oldu? — Daha ne olsun?.. Daha ne olacak?.. Saat on.. Henüz bir tek memur bile gele medi. Muavin geniş bir nefes aldı, güldü: — Daha gülüyorsunuz da ha! Muavin cesaretlenmi — Tabil gülerim bay müdür, t Zar olduğunu unuttunuz galiba! gün pa- Yarınki nushamızda: Çocukluk arkadaşım Arapçadan çeviren: Faik Berçmen

Bu sayıdan diğer sayfalar: