17 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

17 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TE ğü e AE MİŞ SA EE eee MM Ai a “en 2 Sayfa — — Hergün Bir mes'ut hicretin Yıldönümü: Samsuna çıkış... Yazan: Muhittin Birgen (Baştarajı 1 inci sayfada) fazla yoksulluklar arasında yeni bir mü- cadeleye girişip yeni bir cephe yaratmak ve bir hedef tayin etmek, bütün bu işleri meydana getirmek için de, dünyanm en büyük askeri kudretinin"siftmı yere ge- tirmiş bir galibler kuvvetine “karşı dö - vüşmeği göze almak...” O tarihte böyle bir plindan kime bahsedilse, masal ola - rak dahi dinlemezken o, bunu kendisine plân olarak kabul etmiş ve yola çıkmış- tı. Giriştiği sergüzeşt, rastgele bir talih tecrübesi, mezbuhane bir hareket mi idi? Hayır, o, her zaman olduğu gibi bu işe de muhakkak, hesabla, kanaatle ve mu- vaffakiyete emin olarak gidiyordu. Ben onun «isyan ettiği: haberini aldığım za - man neticeden bir dakika bile şüpheye düşmedim ve o dakikadan itibaren, içim- vetlerin yeniden canlandığını, ve yere düşmüş bulunan bütün bevliğimin bir hamlede ayağa kalkıp, düşman karşısın- da yükseldiğini duydum. Niçin? Gayet sade bir sebeb için: Bir kaç ay kadar ev- vel onunla bir saat kadar konuştuğum bir sırada, o bana bütün sözlerinin ve hare- ketlerinin tabilliği ile bu kuvveti telkin etmiş bulunuyordu. Sade bunun için! © tarihte Cihan Harbinin en büyük kuman- danı gibi konuşmamıştı. Yenilmek bil -| # miyen ve mutlaka yenecek olan bir mil - ket gibi, sakin, emin ve müsterih olarak söylemişti. Onun hâl ve tavrında, sesin- de, gözünde, her türlü hareketinde öyle tarif edilmez bir kuvvet ifadesi vardı ki insanı bir hamlede kavrıyor ve kendisi- ne bağlıyordu. O, Ziya Gökalp'in bir ta- birince, «milletin şahlanmış imanı; idi! i ) 413 Mamıs Milleti bu şahlanmış imanı, Bü, tek bir göğüste toplanmış olan kalbi ve co - şan azmi, Samsuna ayak bastığı dakika - dan itibaren memleketin üstünden yeri bir rüzgâr uçtu. Temiz, serin, canlandırı- cı bir hava Anadolu dağlarının şahika - larmdan atlaya stlaya bütün ufukları dolaştı ve kalblere temizlik, serinlik, fe- rah ve ümid dağıttı. İstanbulda yaşıyan ve bütün putları çürümüş olan Küreyş nesli korkulu rüyalar görmeğe başladı. Bütün çürümüş putlar sarsıldı ve sallan- dı. Her şey büyük bir tarih hâdisesinin vuku bulduğunu gösterir gibi oldu. Çü- rük putu Kureyş, bu kahraman muha - &irin yolunu kesmek ve onun «hakkın - dan gelmeks için son bir gayret gösterdi ve bütün kuvvetlerini taplıyarak bir har le yaptı. Her şey beyhude idi. Samsunda Tür - kün temiz toprağına ayağını basmış olan bu şahlanmış iman, bu büyük kalbli ve büyük ruhlu milli kahraman, artık tu - tulmaz, ele geçmez bir kuvvet olmuştu. O, ruh, milletin ruhu idi: Bütün boş gö- üsleri dolduran, bütün kıtılmış kuv - vetlere yeniden can veren bir varlık, tü- rif edilmez bir şey, bizim olan, fakat bi- 46 benzemiyen bir insan! * İşte, bundan on sekiz sene evvelki bu hâdiseyi ne zaman hatırlasam, kalemle tasvirini hiç bir zaman yapamıyacağım Resimli Makale: Garp memleketlerinde çocuk yaşmın hayatını yaşar. Ye- Yip içmesi, koşup oynaması, söyleyip dinlemesi, hep dunun ve dimağının inkişafı derecesi ile mukayyettir. Ne- ticede vücut ta, dimağ da yorulmaz, mukadder ömrünü tam ve dinç olarak geçirir. Şark memleketlerinde im de yıkılmış olan bütün ümidlerin ve kuy- | —— iz çocuk zamanından SOZ AR İki polisi öldüren; Polis otomobili Altında kaldı Birleşik Amerika hükümetlerinden Yoming' eyaleti hapishanesindeh ölüm cezasına mahküm bulunan Beyekot is“ minde bir cani kaçmı Beyeko: iki polis memurunu öldürdüğü için bu ce- zaya mahkü molmuş ve evrakı temyiz mahkemesine gönderilmiş! Polis Direktörü firarinin Pier ismin- de küçük bir kasabada saklandığını ha- ber aldığından polis komiseri Uakoe'yi takibe memür eylemişti, Makoe içinde telsiz techizatı bulu- nan polis otomobiline binetek he.nen hareket elmiş ve giderken mütemadi - yen telsizle direktörden aldığı talmat dairesinde hareket elmeğe başlamıştır. Komiser büyük bir sür'atle Pier kasa - basına giderken sokağın bir israfın - dan diğer tarafına geçmekte olan bir adama olanca hızile çarpmış ve yere yu varlamıştı. Otomobili durdurup yere yuvarlanan adamın yanına geldiğinme bu adamın ölmüş olduğunu görmüş ve hüviyetini anlamak için ceplerini ka - rıştırdığı zaman ölen adamın firari 3e- yekot'ün ta kendisi olduğunu anlamış - tır. Hükümet polis komiserine mükü- fat vermiştir. Viyanada tek tek ayakkabı modası 'Tek tek ayakkabı giymek modası son zamanlarda Viya görülmeğe bir his duyarım. Bu hissi edebiyat ile ifa- | başlamıştır. Bilhassa kadınlar ayn: bi- de etmeği tecrübeden ziyade onu sade-'çimde yaptırdıkları ayakkabıların bir ce, kendimde duyduğum hislerle ifade etmeği daha doğru bulacağım: Samsun, benim bütün kırılmış kuvvetlerimi ye - niden canlandırdı; ben 'Türk olarak, in- san olarak yeniden yâşamıya başladığı- mi o günden sonra duydum. Niçin? Doğ- rusunu söylemek lâzım gelirse sebebini bilmiyorum ve yalnız hissediyorum ki bu böyledir! Bunun için, bundan on sekiz sene ev - vel Samsuna ayak basan ve oni sekiz se- e içinde on sekiz asırlık iş gören milli kahramanın huzurunda hürmetle ve şiik- ranla, benimle birlikte, bütün Türkleri baş eğmeğe davet ederim. Muhittin Birgen Floryaya ağaç diktiriliyor Floryaya Vilâyet Ziraat Müdürlüğü tarafından çam, akasya, çınar ağaçları dikilecektir. Teşcir sahasının ne su - relle ağaçlandırılacağı hakkında Ziraşt Müdürlüğünce tanzim edilen program belediye fen işleri müdürlüğüne gön - derilmiştir. tekini ayrı, öteki tekini de başka renk» te yaptırmaktadırlar. Seyyahlar bunu hayretle seyretmek» tedirler. Fakat hariçten gelen kadın - lar arasında bu Viyana modasına uyan- Jar've kendi memleketlerine Viyana kadınlarının bu yeni modasını gölüren- memleketin evlâdı oluyor ve hususilüzerinde şu yazı da göze çarpıyormuş: ler az değildir. KY e e ey ei İSTER İNAN İSTER İNANMA! Atinada çıkan Atinmika Nea gazetesine İstanbul muhabiri şu satırları yazıyor: «Cumayı (7) Kamalistler tatil günü yapmışlarsa da, Türk- ler pazar tatiline daha iyi alışmışlardır. Pazar günleri her- kes mesire ve gezme yerlerini doldurmaktadır. Simdi kadınlar da erkeklerle birlikte gezmekte ve Türk cemiyetinde vuku bulan değişiklik ilk nazarda göze çarp - maktadır. Edirnekapıda bile çarşaflı kadınlar pek az kal - SON POSTA ve tabii evvel inkişaf (Onlar beni tanıyorlar Tilkinin biri bir gün şehre girmiş. Tilki şehre girer girmez, şehirliler el- lerine birer sopa almışlar: — Tilki geldi! Diye bağıra bağıra üzerine hücum etmişler., tilki de kaçmış.. öleki tilki- lerin yanına döndüğü zaman sormuş” lar: — Şehirde ne gördün? Tilki cevap vermiş: — Bir çok insan gördüm. ben onla- rın hiç birini tanımıyorum; fakat on- Jar beni tamyorlar.. Tanıdıklarını nereden anladın” — Beni görür görmez, hep birden tlki geldi, diye bağrışmaya başladı larda... » —— Tayyarede doğan Çocuk bir türlü Paylaşılamadı Amsterdam'da çıkan (De Telgraaf yazıyor: Madam Owertorvea Stokholm'da © turur, annesi Finlandiya ( hududunda bir kasabadadır. Owertorvea bir gün annesinin hasta olduğunu haber alıyor, ve bir tayyâareye binerek hududa gidi- yor. Madam Owertorvea hâmile imiş. Yolda sancısı tutuyor, ve bir de kız ço- cuğu doğuruyor. Bu hâdise ortalığı aksedince, Stok- kolm şehri de kadının annesinin bulun- duğu Bodden şehri de çocuğa sahip oi- mak ve onu hemşeri yapmak istiyor - lar, Bu sırada başka bir mesele daha ortaya çıkıyor. Tayyarenin üzerinde uçtuğu kasabalar da bu sefer: — Çocuk bizim havalarımızda doğ- du, bizim hemşerimizdir. Bizim kütük- lere kaydedilmelidir diyorlar. Mesele mahkemeye intikal ediyor. Kadın: — Ben sancidan çocuğun nerede doğ duğunun farkında değilim, diyor. Nihayet bir çâre bulunuyor. Çocuk bir deftere kaydediliyor. okumaktadır. muştır. Türk kadını şapka giydikten sonra, kafesli pencere | & İNAN İSTER İNANMA! İSTER ASINDA «' Babasına bahsi KEK GUN BİR FIKRA || Haybettiren de kalmamıştır. Eskiden Türkler zevcelerile birlikte pasta- hanelerde bile oturamazlardı. Karagümrükte, Çukurböstanda eğlenen Türk'ün gramolo- nu, türkeeye çevrilmiş «Trava ya to Paşalimani> şarkısını Bu muhabirin, İstanbulda içimizde yaşadığına göre bizi İ tarafından yazılmıştır. Bir tanıdığına, İstanbulu yalnız Çukurbostandan ibaret sandı- Sözün Kısası Can sıkan nebat E, Talu 4 an sıkan insan, kitab, biĞÜÜÜ film, manzara, hava, iş olU” gi can sıkan nebat neden olmasın” ey İşte, Buenos Ayres'deki bir kı.. .-8' yeni bulduğu bir ot bu hassayı arzed muş. Hem de öylesine ki bu girancan 9€ batı ezip de çaya, kahveye veyahud i hangi bir içkiye katarak içtiğiniz saat esnemeğe başlıyor, üzerinize bir j kinlik çöküyor, içinizde öteki beriki kavga etmek arzusu peyda oluyormüğ Gördünüz mü keşfi? Zaten üzerin€ kıntı çökmüş bulunan benlbeşerin MELE binde bir bu eksikti! Kendi kendimiz? ie nediğimiz elvermiyormuş gibi, hi$ ii şeyden haz duymamağa, restgelene DEE laşarak har gür çıkarmağa müsteid bi?” Tunan mizacımızı kâh kışkırtan, kâh eder, çocukluğuna doymadan büyüklerin arasına karışır, | kinleştiren âmillere bir de bu otu ilân büyük gibi konuşur, büyük gibi yeyip içer, büyük gibi ko- nuşup muhakeme eder. Zamanından evvel fazla meyva) lediğimiz, dilediğimiz, iç vermiş bir fidan gibidir, yükün altında çöker, zamanından evvel ihtiyarlar. edeceğiz, di Halbuki bizim ilim adamlarından DEĞE nize bir pafiiği lerimizi a yıpranıp | ferah verecek, daralmış g bisat ettirecek keşiflerdir. Arjantin'deki buz sıkıntı otunu bulan #öİ meydana çıkaran kimyager, asırlarca € vel beşeriyete safranı ihda eden meç hayır sahibinin kazandığı duaya bedel &#” lecek nesillerin lânetine müstahak olâ ” caktır. il Sıkıntı, yaşıyan her mahlükun, doğdü | ğu günden, toprağa döneceği âna kad” asıl olan masibidir. Artık, bunu arttırrniiij Lg? ğa matuf keşiflerde bulunmak gaddâf 17, lık olur. Yok mu iç açacak, gam dağıt il ,cak, pas silecek şeyler?. Beşeriyet, en | yük velinimet sıfatını, kendisini velev > müddetcik için olsun oyalamak, avuf e mak, aldatmak kudretini göstereni Çocuk G3 İk GE teveccüh eder. dl Üzümden, ilk defa, gam dağıtıcı # mayi istihsalini insanlara öğretmiş ol&$l İ mitoloji ilâhikrindan Bakküs'ün adı 8 dan asra sıri bu hayratı yüzünden im“ j kal etmiştir. Can sıkan ebatı bulup da ortaya EW mak, onun kötü kötü hassalarını ti oi İki İngiliz aralarında bir bahse tu * Cennet kapısı kapanır mı?) Budapeştede çıkan Esti Kurri yazı vor: Bir seyyah İngilterede Knutsfosd'da meşhur bir kiliseyi dolaşıyormuş. Ki- lisenin kapısının üzerinde şu yazıları görmüş: «Bu ev Allahın evidir. Bu kapı da cennet kapısıdır.» Ve sonf'a o kapının müddetle yerinden kıpırdamıyacağını | &iresinin asabımız ve mizacımız a“ ve camdan bakmıyacağımı iddia etmiş | daki tahribkâr tesirleri henüz zâil ole8“İ e ik yem im ze İnsanlık sıkıntıya kanıksadı. zevi$ö Adam bir seneye yakın bir zaman neş'e, neşat istiyor. Tâ ki bu sayede & sene sunra, kendisile bahse zirişen cam sin) dan baktırmış, Dört yaşındaki çocuğu | — Baba! 3 Za mi ; Diye bağırtır bağırtmaz, adam der- * : A AR ! a Dirilen köprü İngiltere tahtının ak anal, 7 Al opr ra İngilterede Kraliyete merbut bir © Norveçli bir mühendis bir köprü 1-İne şair olduğu gibi bir de vak'anü' ken, temel yapacağı yerde iri iri taşlar:Sir Claude Sehuster'dir. İlk vazife © görmüş, orayı biraz kazdırdıktan Son-İrak en küçük teferrüatına kadar ğ mıştır. tavzif edilmi; j Mühendis ameleyi çoğaltmış, epey) (Claude Schuster yalnız. merasimi | iyi yapılmış bir köprüyü olduğu “gibi|bu münasebetle irad edilen nüt İ meydana çıkarmışlar. Bunun (Üzerine) gelen davetlileri, onların düşüne tağını eski köprünün altına indirmeye)| buriyetinde kalmıştır. Onun bu karar vermişler, Köprünün adı «Diri -| işine üç kişi yardım etmiştir. aki hükümdar gelmiştir? Bunlar kimle. ve hangi yıllarda hükümdar olmı rulmuştur, eskiden ne kadar nüfusu dı, şimdi ne kadardır, bang yıllarda Kİ tuşmuşlar. Bunlardan biri bir sene ye kalkışmak, neden? Harbiumumi ba © Diğeri de sözünde durursa onâ bin İNİ aşti. il camdan bakmadan oturmuş. Fakat bir Jüne yeniden ümid, itimad ve sevgi dek | nu öbür taraftan: hal yerinden sıçramış ve camdan bak » çin temel yerini tayin etmeğe uğraşır *| vardır. Kral altıncı Jorjun vak'anüV” ra altından bir köprü görünmeğe başla» | giyme vazifesini kaydetmek vazifesi” müddet kazmışlar, Ve eskiden kalmışjher safhasını değil, verilen karari m | yeniden köprü yapmaktansa, suyun ya-İde tarihi vesikalarla tesbit etmek m len köprü» konulmuş. Biliyor musunuz ? Ö Elim m Gene 2 — Antakya hangi nehir ei «Kışın bu kapı kapalıdır.» * Dünkü Suallerin Cevapları: pi i — Sadi Carnot Fransız pol el damlarından biridir. 1837 de de İ doğmuştur. Kendisi mühendisti. 1897 Fransız reisi cumhuru olmuş, ii yonda bir anarşist tarafından müştür. 2 — Kavalyera Rustikano “ i müziği Mascagni tarafından tertip miş, sözleri de Targioni Menasci İtabloluk bir operadır. > 3 — Halkı yalnız kadınlardan z doluda şimdiki Kızılırmak taroi” eski ismile Termedon topraklarınd8 Basi: ölen erki hir devlet Arsazonlarlır. Aİ ss 8sjissr! BEBEKLE as s8 —. (Np an m

Bu sayıdan diğer sayfalar: