S Mayıs SON FOSTA : Gaçta * 1 Taç giyme Hükümdarlar Vestminster kilisesi önünd e merasimi intıbaları gemererenere eee eee erenma A dee v ada sere ee enerErAAErAeLAAA ORYE Atletizm müsabakaları Haydarpaşa lisesi Robert Koleji 57 puvana karşı 59 puvanla mağlüp etti İstanbulun atletizm müsabakalarından biri dün Bebekte Kolej sahasında Hay - darpaşa liscile Robert Kolej arasında yyapıldı. ( Memleket atletizminde bellibaşlı rol oynıyan Kolej belki de ilk defa bir mek- teb karşısında mağlüb oldu. Büyük ve o nisbette geniş bir teşki - lâta malik olan Kolej yarışların başın - ,dan sonuna kadar yaptiğı gayrete rağ - men Haydarpaşalı atletler — karşısında boyun eğmek mecburiyetinde kâldı. Ekseriyeti Galatasarayın, — birkaçı da Fenerbahçenin atletlerini bir araya top- 'Jamış olan Haydarpaşa lisesi belki di spor sahasında şimdiye kadar kazanmış (olduğu muvaffakiyetlerin en büyüğ! nü dünkü parlak galibiyetle tatmış oldu. " Haydarpaşa lisesinin gösterdiği bu muvaffakiyet nekadar tebrike lâyıksı buna benzer hareket ve zaferler bütün mekteblerimiz için şayanı arzu ve te . Atletizm sahasında bize yeni kabili 'yetler ve istikbal için çok ümid veren 'atletleri göstermiş olan bu —müsabaka /baştan sona kadar atletizmin kendine has heyecanile geçmiş, iki yüz ve dört , yüz metroluk yarışlar parlak olmuştur. 'Yüksek atlamada Hüseyin, sırıkla at- lamada Vasfinin çekişe çekişe yaptıkları 'Tmüsabakalar da günün sayılı müsaba - kalarını teşkil etmiştir. Haydarpaşa lisesinin ortaya çıkardığı atlet kadrosu mektebin rengini şerefle temsil edebilecek bir kudret göstermiş olduğu için Kolejin 57 puvanına karşı 59 puvanla müsabakaları bayrak yarışile Haydarpaşa lisesi lehine çeviren atlet - |leri teker teker tebrik ederiz. , 100 — Nazmi H. P. 12, Orhan R.K. 12.2, Cihad H. P. , 200 — Nazmi H. P. 246, Vefik R. K 24,8, Cihad H. P. 400 — Münci R. K. 55.7, Galib H. P. 55.7, Madenci R. K. , 800 — Nejad H. P. 2.20, Yekta R. K. 2.30, Nazmi H. P. / 1000 — Nazmi H. P. 4.4, Hüsnü H. P. 457, Lamanos R. K. Uzun atlama — Sadi H. P, 5.815, Hü - seyin H. P. 5.80, Fethi R. K. Yüksek atlama — Hüseyin H. P, 1€5, Fethi R. K. 1.60, Vasfi H. P, , Üç adım — Pehlivan R. K. 12.065, Am- beref R. K. 11.905, Sadi H. P. , Sırıkla atlama — Vasfi H. P, 2.80, Sa- ,Pbahaddin R. K. 2.50, Kantofis R, K. Gülle — Vefik R. K. 11, Sabshaddin [n. K. 10.89, Hüseyin H. P. (Devamı 8 inci sayfada) aeti üKti eei in li eee ei Ca Gi e ö güD B eei S K adai ai e aa Z Tarihten sayfalar: Osmanlı sarayında kılınç kuşanmak merasimi W e $ İngilteredeki taç giyme merasimine muadil olan bu merasim hükümdar tahta çıktıktan sonra tayin edilen müddet içinde Eyüp camiinde ve Eba Eyübu Ensarinin türbesinde yapılırdı Yazan: Turan Can İngiltere Kralı ve Hindistan İnparato - TU Altıncı Corcun taç giyme merasimi ay - lardanberi hemen he- men bütün dünyayı meşgul etti. Misli rülmemiş — derecede mMasrafla, eşsiz. bir ihtişam içinde geçti. Bundan sonra da u - zun zaman bu merâ- simin gittikçe daha teferrüatlı haberleri yve resimleri bütün dünyaya yayılacak - tır. Taç giyme merasi- mi aşağı —yukarı garb hükümdarları - na mahsus bir şey - dir. Şark hükümdar- larında buna mukabil olarak tahta otur- ma merasimi vardır. Garpta da tahta o turma ve sadakat yemini merasimi var- sa da taç giyme merasimi kadar parlak olmaz. Osmanlı padişahları, tahta oturduktan ve sadakat yeminini aldıktan sonra diğer şark hükümdarlarında olmıyan bir me - rasim daha yaparlardı ki bu garp hü - kümdarlarının taç giyme — merasimine muadil sayılabilir. «Kılıç kuşanma» merasiminden bah - setmek istiyoruz. Bu kilıç, Hazreti Peygamberin gaza - larda kullandığı ve ondan sonra da hali- felerin mukaddes bir emanet olarak sak- ladıkları kılıçtır. Kılıç kuşanma merasimi umumiyetle tahta çıktıktan sonra tayin edilen müd - det içinde Eyüp camlinde ve eba Eyyü- bü Ensarinin türbesinde yapılırdı. Bu merasimlerden en ziyade dikkate değer olanı 1648 senesi ağustosun on al- tinci pazar günü olmuştur. Dördüncü Mehmet babasının yerine ahta çıkarilmıştı. Henüz altı sene yedi ay ve yediegünlük bir çocuktu. Topkapı sarayından at üstünde çiktı. Sarı renkte altın işlemeli bir elbise giy- mişti. Bu elbiseniti üstünde gene altın iş- lemeli benekli ve erguvani renkte bir cüppe vardı. Başındaki ” kavuk Yavuz Sultan Selimin giydiği cinstendi. Kavu- ğun ön tarafında iki sorguç, tepe sorgu- da ise yarım tavuk yumurtası büyük- lüğünde bir zümrüt parlıyordu Minimini padişahın gözleri iri idi ve kaşları çatılmıştı. Bu her halde ona Valide Sultan tara - fından öğretilmişti ve padişah olmaktan ziyade bir aktör olduğunu her halile an- latıyordu. Padişahın çatık kaşlarını görenler sağa sola üflüyorlar; kadınlar ise koyunlarına tükürüyorlardı. â — Allah yardımcın olsun!.. Sesleri göklere yükseliyordu. Padişahım atının dizginini büyük İm- rahor tutuyordu. A İki tarafında iki çavuş özengileri tu - tuyor; düşmemesine dikkat ediyordu. Böylece sokakları ve yol üzerindeki ev- lerin pencerelerile damlarını dolduran binlerce halkın arasından geçti. Eyüp camiine gitti. Orada şeyhislâm onur be- Jine, boyundanı büyük olan kılıcı astı. Biraz sonra da çıkardı ve eski yerine koydu, * l * Zamanımıza en yakın kılıç kuşanma merasimi 31 ağustos 1913 de yapıldı. Bu ayni zamanda en son Osmanlı padişahı - na ait olduğu için zikredilmiye değer. Kılıç kuşanma merasimini gözlerile gö- ren bir muharrir anlatıyor: Eyüp camlinin şadırvanı etrafına sor - pilen darıları almak için her gün yüzler- ee güvercin üşüşüyor. O gün güvercinlerin hepsi ağaçların dalları arasına, yahut çatılara çekilmiş - lerdi. Çünkü sabahtanberi bu avluda bir sırma ve renk kalabalığı vardı. Türbenin meydanlığında, şehzadeler, vezirler, müşirler ve paşalar birikiyor sırmalarla çuhaların ve pırıl pıril nişan ların ihtişamı gittikçe artıyordu. En sonra padişah göründü: Omuzundı #kinci Mahmudun harmaniyesini andıra! gümüş renginde uzun bir pelerin; belin de Yavuz Sultan Selimin fildişi kabzal yassı ve kıvrık kılıcı vardı İki hoca sa ğında ve solunda yürüyor; gümüş buhur danlar taşıyordu. Havayı koyu bir anbe we öd kokusu dolduruyordu. 'Türbenin içinden dışarıya doğru kur'ar sesleri geliyordu. Koyu mavi zeminli çinilerin önünde beyaz burnozlu esmer ve dinç bir adan elindeki âsayı aşınmış mermerlere ya vaş yavaş vurarak ilerledi, bu Trablus ' garptaki Arap kabile ve tarikatlerinder €en büyüğünün reisi Ahmet Sünusi idi İtalyanlara karşı Osmaniı saltanatını mü dafaa eden bir adam sıfatile itibar gör müş; halifeye kuşandırmak şerefi de oni verilmişti. Mevlevi tarikatinin en büyüğü olar Çelebi Efendi de onun yanındaydı. Cüb besinin geniş yenleri göğsünden dökülü yor; uzün külâhı öne doğru eğilen başın dan düşecek gibi oluyordu. İki tarikat reisi padişaha saygıların sundular. Üçü birlikte içeri girdiler. Padişah şehzadelerile damatlarını, ho caları ve vezirleri de içeri çağırdı. Kendisi içeriki kapının sağına konmuş olan sırma dal işlemeli beyaz mindere o turdu. Bu örtü üçüncü Ahmet zamanın: dan kalmıştı. Yani en az hesapla iki yüz senelikti. Padişahm sağına vellaht ve şehzade - lerle damatlar, soluna da Arap şeyhi mevlevi şeyhi ve şeyhislâm ile vezirler oturdular. Duvarlardaki lerin önünde siyab cübbeli, beyaz sarıklı hoc van duruyorlardı. âar sıra sıra di Kur'anın okunması devam ediyordu. Şeyh Sünusi dua etti. Herkesin elleri havada ve gözleri ebe Eyyübü Ensarinin gümüş parmaklıklarle çevrilmiş olan mezarındaydı. Şeyh Sünusi duasını bitirdikten sonra yeşil atlas örtülü ufak bir kürsüye doğ- ru iki adım attı. Damla damla altın be - nekli, uçuk yeşil kadife kaplı bir kında duran kılıcı âldı, kucakladı ve öptü. Es- mer alnına, gözlerine, sakalına sürdü, Sonra padişahın elmaslar içinde pırıldı- yyan göğsüne ellerini yavaşça dokundu - rarak kılıcın ince askısını omuzuna ge - çirdi. Şeyhle padişah arasında karşılıklı hür- rcet anlatan kısa bir konuşma oldu. i etralfta ve ayakta duran herkes le padişaha doğru bir iki adım atı - yor; baş eğiyor ve tebrik ediyorlardı. Tebrik bittikten sonra padişah kürsüye doğru döndü. Kılıcın askısını başından aşırarak çıkardı. Kılıcı öptü, bi du ve gene eski yerine, yeşil atlas örtülü ufak kürsüye bıraktı. (Devama 8 inci sayfada)