lt Eı_ylı SON POSTA * Son Posta * nn tefrikam Hayatında, ya - nında bulunan ve kendisi ile çalışan eshabını methüsena eyliyordu . Fakat; sonunda: ( Bütün bu iyilik- ler ve faziletler; o- nun irtihaline ka - dar devam etti. Fa- kat o, hayata gözle- rini kapar kapamaz, derhal bir mevki ve makam ihtirası baş gösterdi. Hali - felerin intihabı, haksızlıklara istinat etti. Adalet düstur- ları derhal unutu - luverdi... Şimdi onun halifeleri Endülüs Şövalyesi s Abdurrahman Yakl A R Tarık “İspanyayı baştanbaşa ele geçirmek, bizim içir kuvvetli bir hamle meselesidir ,, demişti — Hiç fena bir fikir değil. Ancak şu tamamen ahlâk ve faziletini kay -| var ki; movsim hasebile, ordumuzun betmişlerdir. Halkı da ahlâksızlık -|büyük bir kısmı terhis edilmiştir. Ye- la ri tadan silinmiştir. Bunun aksini iddia er, yalancılığı irtikâp edenlerdir.) rdu. (Salih) in bu programı, ve (kur'an) 1, yeni mezhebin müessisleri tarafından, takdir ile kabul edilmişti. O zaman Ta- rif son sözünü söylemiş: — Pekâlâ.. Bu işler, hazır demektir. Şu halde ben, İspanyanın zaptı mesi lesile meşgul olabilirim. Demişti. D * Ğ Mehtaplı bir gecenin ilhamları İki taraf arasındaki anlaşma, uzun sürmemişti. İspanyanın mukadderatı hakkında son hüküm verilmişti: - Her tatafından servet ve Jetafet fışkıran bu Mmamur ülke, istilâ edilecekti. Bu kararın nasıl verildiği mesele - Bine gelince: Tarif, arkadaşlarile son ttan sonra, tekrar atına atlamış; şehrine gelmişti. (Tevârik) kabilelerinin reisi (Târık), orada ika - met etmekte idi. Tarif, Kont Ci davet ettiği iyanosun kendisl! i; ve İspanyanın söylediğini tama- mile (Tarık) a nakletmişti... Tarık, de- rin n düşündüklen sonra; tıpkı Ta- rifin Kont Cülyanosa söylediklerini teki tmii 1 baştan başa ele geçir- vvetli bir hamleden ğ ; bu işi yapmakla, biz ne kazanacağız?. Hiç... Sadece mağrur Emevi ordusuna fuzulf bir zafer şere - am hali e de büyük bir ser- membat kazandırmış olacağız. Demişti. Tarii bera onu tasdik etmekle fikrini şu suretle izah etmişti: Hakkın var, Tarık.. ben de böyle iyorum... Anc u var ki; ar - de bu yi zden biraz kinmeliyiz. M çöllerde, bü: « ve refah içinde geçen tatlı gün - lerinden istif: -- Amma sen acaba Araplar buna verecekler mi?.. Zaptedilen n bütün nimetlerini kendilerine hasrederek bizi gene ücretli bir asker|r tihdam etmiyecekler mi?,, Ev , böyle yapmak istiyecekler... Fa- kat bu sefer biz, artık onların boyun- durukları altına girmemeli.. icap eder- rlr ki, karşı geçelim.. ve olacak yerlere, .bir &n evvel yerleşi Bu defa da Tarık onun sözlerini tas- dik etmişti: Ha Şu halde, ben gideyim.. Musa ile görüşeyim, Demişti, Emevi hükümetinin vali ve kuman- danı olan Musa bin Nasirin karargâh- larından biri de, Maruk şehrinde idi, Ve o esnada da Musa, bu karargâhında bulunmakta idi. 'Tarık, derhal Musaya gitmiş; Kont Cülyanosun Tarif ile görüştüklerini nakletmiş; bu fırsatın kaçırılmama tavsiye eylet klemişlerdir... Allahın bu sonİniden bir ordu toplamıya kalkışır isek, ünün koyduğu hakikat, artık or-(0 zamanda İspanya hükümeti şüphele- nir.. mühim müdafaa tertibatına giri - şir. Bizi, uzun zaman uğraştırabilir. İ: panyolları şüphelendirmeden bu işin hal çarelerini düşünmeliyiz. Demişti. Tarık, buna derhal cevap vermi: — Müsterih ol, ya Emir.. İspanyolla- ra en küçük bir şüphe vermeden, ben bu işi halledebilirim... Elimin altın - da, yirmi binden fazla muharip kuvve- şı yakaya geçerim. Ondan sonra da, bü- yük ordu beni takip eder... Eminol ki, bir sene sürmeden, bütün İspanyayı, baştan başa ele geçiririz. Musa, bu makul teklife muvafakat göstermişti: — Pekâlâ.. Şama, sureti mahstsada bir adam gönderelim. Meseleyi bir de halifeden istizan edelim. Demişti. Şama gönderilen adam, iki buçuk ay sonra avdet etmiş.. Emevi halifes! (Bi- rinci Velit) ten, şu emri getirmişti: (Ya, Musa!.. İspanyanın fethi hakkındak! teklifmi büyük bir memnuniyetle tasvip edi - yorum. Ancak, arada deniz vardır. O- nun için, ihtiyat ve tedbir ile hareket et.) * Halifeden gelen bu cevabi Musa, Ta- Tığa göstermiş: — Artık, İspanyanın fethine hazırla- nabiliriz. Kont Cülyanos, bize ne gihi yardımlarda bulunacak?.. Kendis: ile müzakereye giriş. Demişti. Tarık, yanma Tarifi almış bizzat (Septe) ye kadar gitmiş.. orada hem Kont Cülyanos ile, ve hem de maktul İspanya kralı (Viçya) nın akrabalarile müzakerelere girişmişti. Kont Cülyanos, karşı sahile çıkacak olan İslâm - ordusunun — nakliyatını deruhte etmişti. Maktul kralın akr baları da, bu ordurun İspanya dahilin- de kolayca muvaffakiyet'ni temir: e! |mek için, ellerinden ne gelirse yapa - İcaklarına söz vermişlerdi. Bu müzakereler, bir hafta kadar de- İvam etmişti. Artık son kararlar veril - mişti. Ertesi gün; Tarık ile Tarif, (Ma- ik) a advet edöcekler; verilen ka - rı Emevi valisi Musa bin Nasire bildirecekler.. ondan sonra da derhal hazırlıklara girişeceklerdi. * O gece, Kont Cülyanos tarafından, bu iki Berberi asılzadesinin şerefine bir ziyafet çekilmişti. Kont Cülya: her ecnebiye yaptığı gibi kaharamanın da gözleri am ile kamaştırmak; onların bu sü- etle hürmetini kazanmak için, bü zi« İyafetin pek parlak olmasına ehemmi -< yet v ti. Böyle, her büyük ziyafett gibi; uşaklarına kâmilen ve gü - müş düğmelerle müzeyyen clbiseler giydirmişt. Ahçılarına, en mutena ve nefis yemekler pişirtmişti. Duvari İyarısına kadar rengârenk somakilerle İkaplanmış olan o büyük mermer salo- nun köşelerine cesim gümüş vazolar içinde kıymetli ağaçlar yerleştirtmiş olduğu Musa, sal eline alıp bir müd - det düşündükten sonra: salona yüzlerce kanarya ve papağan koyuvertmişti. (Arkası var) tim var, Evvelâ, ben bu kuvvetle kar- | Hüsrev Reis Hamzadan intikam almak için geri dönmüştü Barbaros bu tek - Hifi kabul etti. Salih reis çok güvendiği kürekçilerine ha - reket emrini vere - rek, gece yarısı ıssız adadan ayrıldı. Salih reis geldiği yolu takip ediyor - du, Hüsrev geri dön- müşse, şüphe yok ki, geldiği yoldan dönmüştü , Denizde rüzgâr yoktu. Salih Reisin kürekçileri Hüsrevin kürekçile- rinin bir misli fazla olduğundan, — gemi çok sür'atli gidiyor? du. Salih Reis iki sa- at durmadan ilerle- Deniz üstünde bir kuş bile uçmuyordu. Hüsrev ayni yo- dan dönmüş olsay- dı, ena muhakkak deniz üstünde Tast- lıyacaklardı. * Son Posta ,, nın büyük deniz romanı :25 arkasına attım. Yanılmışım.. Hüsrev - Salih Reis merakından çıldıracaktı. İden bunu beklemezdim. Fakat, Cerbe- Hüsrev Rels gece yarısı nereye sığı -|ye bıraktığım Mehmet Reis te işgüzar nabilirdi? ve eski bir denizcidir. Umarım ki, Deniz çok engin ve etrafta hiç bir|Hamza ile Hüsrevin atışmasına meydan körfez yoktu. Sabah oluyordu.. vermiyecektir. — Mehmet Reisin bir şeyden haberi Şafak atmış, ortalık aydınlanmağa|yoktur. Keşki aralarındaki gerginlik - başlamıştı. Salih Reis aydınlıkta bir müddet da- ten ona da bahsetseydiniz! — Hüsrevin deniz ortasından geri ha ilerledi. Bir iz bulamayınca dön «|döneceğini kim tahmin ederdi? meğe mecbur oldu. O gün ıssız adaya ancak öğleye doğru varabilmişti. Barbaros o göce sabaha kadar uyu- madı.. Hüsrevi bekledi. Salih Reisin yalnız döndüğünü gö - rünce fena halde canı sikıldı. — Salih boş geliyor... Hüsrevi ka - çırdık. Diye mırıldandı. Salih Reis, Barharosun gemisine ram- pa ederek vaziyeti anlattı: — Hüsrev kanatlanıp uçmuş olsa ge- rek. Yıldırım gibi koştuk peşinden. Fa- kat izini bulamadık. Dedi. Barbaros ıssız adada O gün de kal - mağa mecbur olmuştu. Çünkü Salih Reisin gemicileri hiç dinlenmemişl Yelkenci Recep, Barbarosla konu - şurken, bir başka ihtimalden daha bah- sederek: — Cerbede iken kulağıma bir şey - ler daha irişmişti, dedi, Hüsrev Reis İstanbulu çok özlediğini söyler durur- muş. — Bu hasretinden kime bahsetmiş?.. — Kendi adamlarına. — Buna şaşmamak kabil değil. — Niçin şaşıyorsunuz? Yedi yıldır Cezayirde kapanıp kaldığından şikâyet eden bir adamım, eline geçirdiği bir ge- mi ile İstanbula gitmesi ihtimalini dü- şünmüyor musunuz? Barbaros birdenbire irkildi.. Recebin yüzüne baktı: — O İstanbula ayak —basamaz. di. Kürekçiler bitkin bir halde idiler.| Çünkü İstanbul tersanesinde — işlediği Açlık, yorgunluk denizcileri bitap dü-|cinayetin üzerinden kendisini unuttu- şürmüştü, a KİDEİ Barbaros, Cerbeye döndüğüne şüphe “|olmıyan Hüsrev Reisi düşünüyordu. Hüşrev, bir kadın yüzünden Hamza gibi bir delikanlıya bu kadar kin bağ- lıyacak bir adam mıydı? Hüsrev Reis Cerbeye gitmişse, ilk işi şüphe yok ki, Maryanayı Hamzanın e- linden almak olacaktı. Barbaros Maryanayı Hamzaya çok görmüyordu. n hakkıdır. Aramızda Maryana, Hamzayı bırakıp ta altmışını geçen Hüsrevi sevecek değil ya. Diyordu. Barbaros bunları düşünürken, gü - tede dolaşan yelkenci Recebi gör - slendi. Recep koşarak geldi. Barbaros sordu: — Dediğin çı di bana hakikat! Reis Hamza hakkında neler düşünü - srev Reisin ağzından bir duymadım. Onun — adamlarından ş Hüsrev Reişin Hamzadan öç almağa yemin ettiğini söyledi bana, Ben Hamzayı çok seve - rim.. Hüstev ona kıymasın diye gelip haber vermiştim. şey birile konuşuyordum. — Boş bulundum.. Sözlerimi kulak size İy racak kadar uzun bir zaman geçme - miştir. Kanuni Süleymanın onun hak- Jkındaki idam ferman: benim cebimde duruyor. Padişaha: «Buralarda böyle bir adam yüktur!» diye cevap yazmış ve onu ölümden kurtarmak için yalan söylemiştimi. Ha- yağını bu derece koruduğum bir adam- dan beklediğim bir şey vardı: Sadakat. Eğer İstanbula döndüyse bir kuvvete güveniyor demektir. Buna sözüm yok. Fakat, Cerbeye gittiyse, yanarım ona kışıklı bir genç yoktur. | yaptığım iyiliklere... e Balina adasının esrarengiz tarihi!.. O geceyi de bu adada geçireceklerdi. Hava çok durgundu. Kürekçiler yongun ve bitap yatıyor- Tardı. Hareke! etmek için yeikenleri şi- şirecek bir rüzgâra ihtiyaç vardı. Barbarosla Salih Reis geminin arka kasarasında başbaşa vermişler konu - şuyorlardı: — Ru adanın çoak garip bir tarihi var, Salih Reis! Eski Romalılar bu a - daya çok kıymet vermişlerdi. Vaktile Romalılarla Kartacalılar arasında ya- pılan deniz harplerinde bu ada Roma- hların çok işine yaramıştı. Hattâ Ro - aria Kartacalılar Sicilyayı baş - tanbaşa zaptetmek hülyasile çarpışma- ga başladıkları zaman, gene bu kıyı - o zaman denizde çok kuvvetliydiler Romalıların donanmaları nlelı:; I tacalılarla boğuşamıyorlardı, Bir det sanra Panormos limanından kl!: | larla kaçmağa muvaffak olan Româ dusu işte bu adaya iltica etmiş, takah | Kartacalılar onları burada bastıraff biy kısmını denize dökmüş, bir ST nı da esir alıp götürmüşlerdi. Salih Reis derin bir alâka ile Barbf rosu dinliyordu. ç Meşhur Cezayir korsanı sözüne ge vam ederek: yart — Romalılar o zamandanberi penik harplerinde muvaffak olmuşlar.. V w harplerini çok defa hybexmışh!d& di, Kartacalıların bu ada — önÜP temin ettikleri muzafferiyeti Romsl lar hazmedemiyordu. Nihayet ROİÇ generallerinden (Metellos) büyük ordu ile karadan (Panormos) * yürüyerek şehri muhasara etmişlef Kartacalılardan otuz bin askeri kll'f; geçirmişler, bir kısmını da denize müşlerdir. Metellos bu muzaffı sonra Romaya dönmüş ve - im| tarafından büyük bir alayla maş. Metellos bu harpte (intikam su kumandanı) unvanını almış- ( kam ordusu) panarmostan yüzden fazla fil getirmişti. ıcmıd; harba giderken fillerle birlikte ha çıkarlar ve halk bu büyük cüs!!';_.vç vanlardan korkup kaçarlardı. ı’ Romah general Kartacalıların :lklw,ı den korkmamış, ve onların kula&' , dan birbirine bağlatıp Romaya &* miş. çilt — Desene Roms ordusu bü fillerle de takviye edilmiştil. — Hayır. İmparator bu filleri #ÜĞi sirkine koymuş ve ahaliyi * ,;J dirmek için her gün bir tanes' edilmiştir. ı Romalılar vaktile bu adaya (“DŞ,V Drepane) edini vermişlerdi. rın (Drepana) mağlühiyeti Ö© “pu moşhurdur. Her Türk denizçi deniz harbini bilmesi gerektir: — begs Salih Reisin ısrarı üzerine Fi gi meşhur Drepana deniz harbi kısaca şu malümatı verdi: önde Drepana limanı milâttan de puli” yıllarında Kınacıııhıı'lı:.ıI î'::ı f:; nuyordu Kartacalılar ü Jundukça Akdenizde Romalılar ;;’,ı gezemiyordu. Kartacalılar W tahkim etmişlerdi. Fakat, o-f bu limanı her ne pahannr:ı::"' ele irmeğe karar veret kumî:—dınlırmdın Klavdiyos'ü ı:f) z memur etmişler.. (Arkast 4 Ü & t