- Şuvaya, — diyormuşsunuz. — 252 — Şekilperest bir erkeği hiç istemem ! -Hayatımın saadetini, güneşini temin edecek olan ruh, ve fikir arkadaşımın her şeyden evvel bütün bir erkek. Mütehak- kim, hislerine hâkim, hiç kimsenin tesiri altında kalmıyan görüşleri ve hissedişi dürüst ve samimi, sade ve iddiasız, temiz yaşamağa, temiz kalmağa ahdetmiş bir tabiatte, müşfik bir insan olmasını iste- rim. Şekilperest olmasını hiç arzu et - mem. Kalbsiz bir güzellik bence bir hiç- tir. Tam sıhhatli, boyluca, temiz bir yu- vanın sevgisine bağlı, pek genç olmamak şartile hayat âdami, tecrübeli, kabiliyet- li, şahsi bir meslek sahibi.. işte o yuvanın eşi.. İstanbul: Sedi (Sarih adres ve teminin neşrini istememiştir.) — 253 — Ağır başlı bir kadın Vücud: Ne şişman, ne zayıf olmalı. — Boyu 160 santimden fazla olmamalı. Yüz- İle yirmi, gözler kaşlar, saçlar siyah, cil- di kendisinden beyaz olmalı. Tabiât: Ağır başlı ve her söze atılmı - yacak mizaçta, düşünmeli ve ancak öyle göylemeli. F SĞT - Bilgi derecesi: Erkeğin bilgisi kadar veya az olmalı. Fazla olursa arada dirlik olmaz. Dörtyol: Akkâş Yuldırım -& Tet — - Yuva, eş ve çocuk sevgisi Yam manasile bir ev kadını.. kuracağı | eşine, çocuklarıma müşfik bir — gnne ve kadın olarak bağlı.. evinin işle - — eine idaresine bizzat bakan ve böyle ye- tistirilmiş.. muhitte iyi ahlâkı, ince ruhu, hussas kalbi, uysal tabiati ile temeyyüz e'miş, kıskanç değil, musikıyi sever, eko- n)miye düşkün, ilk veya orta tahsilli ve hihayet bir erkeği teshir edebilecek sima ve vücuda malik bir genç kadın. Çorlu Balıkpazarında berber Emin Soyak eÜ CT aai Âsil bir a'le kızı " Alacağım kız'mutlaka asil bir aileden olmalı. Boyu orta, sikleti 60 kilodan faz- la olmamalı. Bununla beraber ne çok gü- — zel, ne de çirkin, yalnız huyu ağır başlı, terbiyeli, tahsili ilkmekteh mezunu ol - Mö&s1 şarttır. Yükarıda yazdığım gibi güzelliği, kum- Fal saç, koyu mavi gözler, buğday beniz ile tamamlanmış olmasını isterim. kadın ve — 5Ğ — Kadında yüz güzelliğinden zivade vücut tenasübü İntihap edeceğim kadında aradığım va- sıflar şunlardır: 1 — Arkadaşlarına ve arkadaşlarıma hürmet telkin edecek kadar gurur. 2 — Kuracağımız yuvanın şerefini ko- ruyacak kadar izzeti nefis. 3 — Münevver bir genci anlayacak ka- dar bilgi. 4 — Iztırabımı ve neşemi gözlerimden anlayacak ve. gözlerile anlatacak kadar- hassasiyet, ; 5 — Yüz güzelliğinden ziyada vücut tenasübü. İstanbul: Salâhattin (Sarih üadres ve isminin neşrini — — 5T — - Kadının içi, dışı temiz olmalı Neşelerime olduğu kadar kederlerime de ortak olmak şartiyle ölünceye kadar ayrılmadan seveceğim kadınım yüzü, ru- hunun aynası olmalı. İçi, dişı temiz bu- lunmalı. Okuma derecsi en az orta, mü- ziğe âşina, saçları uzun olmalı. Çocuk ye- tiştirmek, yuvasına iyi yemekler yapmak için yaratıldığını bilmeli. Nihayet bir an- ne tab'ının bir şaheseri ve en çok sevil- meğe lâyik bir mahlüktur. , Gönen: Fırtına (Sarih adres ve isminin neşrini istememiştir) İzmirde Ankaralılar Güzel oynadı (Baştarafı 7 inci sayfada) 10 dakika kadar iki tarafın akınlarile geç tikten sonra Doğanspor takımında yor - gunluk alâmetleri belirmeğe başladı. Bil- hassa örta müavin bozuk oynuyardu. Bundan istifade eden —Ankaragücü 20 nci dakikada Yaşar vasıtasile 3 üncü ve galibiyet gölünü de kazandı. Ankara- gücü İzmir takımının bütün gayretlerini muavin hattında durdurabiliyor ve açık- larile İzmir kalesine tehlikeli hücumlar yapabiliyordu. Doğanspor artık vahde - tini kaybetmiş bir takım halinde idi. , Maç da bu suretle 3-2 Ankaragücünün galibiyetile neticelendi. Hakem Said Selâhaddin oyunu bita - raflıkla idare etti. Sekiz klüp turnuvası maçları Sekiz klüb turnuvasına dün Şeref sta- dında devam edildi. Alıman neticeler şunlardır: Beykoz - Hilâl'e 2-0, Anadolu-İst. Spö- râ 2-0, Süleymaniye-Vefa'ya 1-0, Topka- Ceyhanda: Foto Yılmaz Gönen ——— p-Eyüb'e 6-3 galib gelmişlerdir. Vldadye, ) AT '©| n Bir evlâtlığın Hatıraları (Baştarafı 7 inci sayfada| için büyürse bu kıztağız İstanbulun gü- zellik kraliçesi olur diyormuş... Bizim küçücük bayan bunu duyunca fena kızmış, küplere binmiş, benim gü - zelliğimi kıskanarak bizi evden çıkılat- mıya kalkışmış... Vakıâ, önce buna a - nası babası razı olmamışlar amma kız - * cağızın bu yüzden gitgide hırçınlaşması, bağırıp tepinmesi, arasıra beni herkesin yanında kötü kötü tahkir etmeğe başla - ması üzerine nihayet bize de öradan yol görünmüştü. İşte ben, altıncı kapımdan da pasaportu böyle almıştım! * Yedinci kapım: Şimdi yedinci kapımda çok rahatım... Doğrusu, buradaki rahatım eski kadı kız- larında bile yok! Buradaki bayan da, bay da gerçekten bir evlâtları imişim gibi seviyor ve koru- yorlar. Hattâ bir iki yıl sonra eli ekmek tutan ve iyi bir delikanlı ile nişanlayıp yaşım on sekizi bulunca beni onunla baş göz edecekler. Bay, sabahlâarı muntazaman işine gi - dip akşamları muntazaman evine gelen tam bir âile erkeği... Bavan da mahalle- nin en hatırlı kadınlarından... Onun için bizim bu ev bazı gün ve bazı geceler ko- ca mahallenin âdeta bir kadınlar kahve- si... Mahallenin bütün kadınları gün ve gecelerini en çok bizim evde geçirirler. Bazan bayanla birlikte biz de geceleri komşulara gideriz, Evde üçümüzden, bir de bembeyaz, pa- muk gibi yavru bir fino köpeğinden baş- ka temelli olarak kimsecikler yok. Yalnız, geçen gün bu evde benim yü- reciğimi çok sızlatan bir tesadüf, bir hâ- dise oldu: Öğleden sonra biz bayan teyzemle he- nüz yemekten kalkmıştık ki çat kapı bir misafir geldi. Ben mutfakta kahve pişir- mekle uğraştığım için kapıyı teyzem aç- mıştı. Biraz sonra: — Ooo0 safa geldiniz, hoş geldiniz, ca- nım, ciğerim hemşireciğim! Filân gibi sözlerle karışık bir sarmaş- malar, öpüşmeler kulağıma geldi. Ne ga- rip, gelen misafirin ev altından kulağıma çalınan sesi bana pek te yabancı gelmi - yordu. Derken mutfaktan başımı ev al - tına uzatınca ne göreyim? Kucağında memelik küçük, iki üç yaşında bir ço - cukla annemle karşılaşmayım mı? Zavallı annem, benim orada olduğum- dan habersiz alt kattaki odalardan bi - rine geçtiler. Neden sonra, ben elimde iki fincan kahve ile içeriye daldım ve âdet üzere anneme kendimi hiç tanıt - madan kahvesini uzatarak elini öptüm ve: — Safa geldiniz bayan teyze! Dedim. O gene farkında olmıyarak: — Çok yaşa, safa bulduk, kızım! Diye saçlarımdan okşadı, sonra da ev- lâtlık olduğum evin bayanına sordu: — Aman bu küçük bayan ne de şirin şeymiş, bunu nereden buldun böyle? O zaman dayanamadım, gözlerimden Geçen bilmecemizde kazananlar — 17 nisan tarihli bilmecemizde kaza- nanları 'aşağıya yazıyoruz. İstanbulda bulunan oküyucularımızın pazartesi, perşembe günleri öğleden sonra hedi- yelerini bizzat idarehanemizden alma- ları lâzımdır. Taşra okurlarımızın he- diyeleri posta ile gönderilir, BİR FUTBOL TOPU Elâziz orta mektep sınıf 3/B den 156 M. Tanyeri, BİR KİLO ÇİKOLATA İstanbul erkek Hsesi 1/D dan 1337 İbrabim Dökmeel, , ALBUM İstanbul 49 umcu mektep 42 Muzaffer Sey- men, İstanbul 44 üncü ilk mektep 258 Ve - dat, İstanbul erkek lisesi 3/F den Ali, Nuru- osmaniye Selvilimescit sokak 4 de Nihat Öz- can, Bandırma Gar istasyonu fen memuru Nail oğlu Orhan Özkan, Ankara 2 nci örta mektep 1/B den 97 Şükriye, Anlalya lise d/B den 692 Sakip. MUHTIRA DEFTERİ Ankara Doğanbey mahallesi Taşdöşeme sokak T de Şükran, Gerede Anadolu öteli sa- hibi Tevfik oğlu İ. Akartürk, Lüleburgaz Binbir çeşit kırtasiye mağfazası Hüseyin oğlu Sabri, Kütahya Dervişpaşa ilk mektep 4 den 123 de Kaya Aşan, Ankara Attilâ caddesi 'Gündüz sokağı 6 da Zehra Dedeoğlu, İstan- bul erkek lisesi 3/E den 985 Aybats, 42 nci mek_t_ep 5/B den 150 Salih Diğer. BÜYÜK SULU BOYA , İstanbul 49 uncu mektep 166 Saadet Bi - len, Beyoğlu 29 uncu mektep 2/A 153 Gönül, Isparta Gazi ilk mektebi 4 den Safinaz, Ba- kapı Arpaemini yokuşu No. 20 da Şükran Osman. x KÜÇÜK SULU BOYA İstanbul Kazancılarbaşı caddesi No. 39 da 8. Y. Edirne, Yerebatan Salkımsöğüt sokak 14 de Katina, Büyükada Tepeköy — Nevruz mevkil 97 de Mihrinnisa, Kırklareli ceza evi sekreteri Saadet Yorulmaz, Uzunköprü Mi- mar Hayreddin mektebi 193 Muazzez Üzenç. KALEMTRAŞ Pertevniyal lisesi 4/C den 127 Sermet, İstanbul 52ğ*nci mektep 1/A dan 80 Pınar - dağ( Beyoğlu İstiklâ! caddesi Suriye apar - tımanı No. 18 Tulgar Can, 49 uncu ilk mek- tep Necip kızı Neclâ, İstanbul erkek lisesi 3/A dan 62 A, Güler, Ankara caddesi No. 163 de İbrahim kızı Nezahat. DİŞ FIRÇASI 44 üncü mektep Nilüfer Eserova, İstanbul 44 üncü mektep 181 Müeyyide, Bordur Ba - yır sokak No. 13 de Acar, Çorlu polis M: İb- rahim Çelebi oğlu Özcan, İzmit orta mektep 2/C den 296 Şükran, İstanbul kız orta mek- tep 465 Nezahat Özdağ. DİŞ MACUNU 13 üncü mektep 4/C den 113 Handan Gir- gin, Foça nüfus memuru Galip kızı Jale, Ki- lHis Kemaliye ilk mektep 826 Muzaffer Öz - demir; Nuruosmaniye Mengene sokak No, 21/2 de F. Tözüner, Kastamonu lisesi 3 üncü sınıf 301 Baha. KİTAP İstanbul Akşam kız san'at mektebi 961 Pakize Evren, Kumkapı Saraçishax ms.lşallesü Mabeyn yokuşu No. 37 de Nuran Karaman, damlıyan iki damla yaşla annemin boy - nuna atıldım: : — Anieciğim beni tanımadın mı? * İşte şimdi, ben yedinci kapımda ve a- rasıra annemi de görüp onunla sevişmek suretile pek rahattayım. Darısı benim gibilerin başına! Osman Cemal Kaygılı hkesir 6 Eylül mektebi-341 Al! Şefik, Top -| Kocamustafapaşa Akarca Kanlınğaç sokak 4 de Ahmet Adnan, Kastamonu Ziraat Bank mMmemurlarından Mustafa oğlu Turan Kün * bü, Ankara Öksüzce mahallesi Argın soka£ 3T de Sedat, Konya erkek orta mektep 1/D dan 970 M. Torlak, Denizli orta mektep 1/B den 1174 Necdet. KART j Merzifon orta mektep 320 N. Olga, İs " tanbul Ticaret lisesi 1152 Nuri, İstanbul © necı mektep 33 Kemaleddin, Kumkapı ortâ mektep 204 € /ket Çuhadar, Ankara erkek lisesi arkası Kurtuluş mahallesi Altıntaş SO0” kak 11 de Nedret Tekiner, İzmir kız 2/B den 1500 F. Ş., Gerede sıhhiye baytâri Hayati oğlu Fatin, Ankara İsmet İnönü mektebi 2 den Metin Kunt, Tatsusa postaha- ne karşısı No. 101 de kahvect Ahmet, Mal- din ceza evi direktörü Vahit Orcan oğlu Sa- lâhaddin, Elâziz Taşmağaza sokak 42 de F Şengül, Çerkesköy İlk mekten 232 Nazmi, Tünel Yazıcı sokak Boton ban No. 3 de Ba- haeddin Soydambay, İnegöl Kasımefendi caddesi 161 de Ahmet Lâçin, Tokat ortâ mektep 1/C den 408 Saadet, Kayseri lisesi 1/C den 1142 Cabir Güner, Ankara İsmet - paşa mahallesi örta sokak 20 de Sami Gü “ lünay, Yenişehir İlkiz sokak 12 de Suat Sâit: Çanakkale Seddilbahir —İş İst. Fethi Gür kızı Sürhan, Uşak orta mektep 2/A dan 87 Reyhan, Kirikkale İlk mektep 2 den 205 Saibe, Ankara İsmetpaşa mahallesi Uzun - yolda Balkan sokak 6 da Muallâ, İstanbul erkek lisesi 864 Nejat, İstanbul erkek lisesi 1248 Ferah Ünsalan, Lüleburgaz ilk mektep 2 de 376 Lâtif, Erzincan Mezat okulu 2 de 6 Sevim Yükselen, Ankara Duatepe M. 'Yol- daç sokak 21/24 de Hüseyin, Ankara merkeZ posta memurlarından Hamdi kardeşi Muh- sin, Adapazarı Altınkalem kırtasiye mağa - zası vasıtasile Necdet Durusu, İzmit Hacıhı- zır M. Kabaran çeşmesi üstünde No. 34 de Mehmet Ömer, Beyoğlu İstiklâl caddesi Ha- lep han No, 140 da Suzan, Ankara Cebeci Yazgan sokak 4/A dan Mücellâ Bekem, Kur- İltekin mektebi 5/B den 594 H. Önceler, An- kara Cebeci Eriç sokak 26 da Rldvan, Ka - bataş erkek Hisesi 3/A dan 971 Nevzat Gül- çek,nnkmnınımânü'rıoeddınnımüt' mam sokak 3 de Cahide, Ankara Bomontl- üstüMalheneoflusomâdeT&rnn.A— dapazarı orta mekten 2/B den 49 Sabahad- din, Adapazarı mektep 1/A dan 552 Hayriye Varşovada bir Mayıs bayramı kanlı oldu Varşova 2 — | Mayıs münasebetile tertip edilmesine hükümetçe ruhsat v€ rilmiş olan yedi alaya 100.000 e yakın kimse iştirak etmiştir. Yahudi sosyalist alayının geçmesi esnasında patlayan bir fişekten ve ati lan tüfeklerden bir çocuk ölmüş beş ki i yaralanmıştır. y Pariste de tevkifler yapıldı. Paris 2 — Zabıta, dün Champs - El: yees'de Etoile takı zaferi altındaki me$ aleyi canlandırmak için oraya gelmiş olan nümayişçileri dağıtmıştır. Zabıta, yollarına devam etmekten imtina edeni bir çok kimseleri tekif etmiştir. Birİngiliz vapuru battı, 14 kişi boğuldu Ostande, 2 (AA.) — Alecto adındaki İngiliz vapuru, Ortand'ın 23 mil açığında batmıştır. Gemi mürettebatının 17 kişi- den ibaret olduğu zannedilmektedir. Bunlardan yalnız üç kişinin kurtulmuş olduğu zannedilmektedir. “Bon Posta'nın Tefri'ası: 22 — Her ne ise... Onlar gibi olsun, büs-| bütün sarhoşluktan olsun görülüyor ki saygısızlık etmişim, af buyurunuz, Da- — ha başka suçum oldu ise onları da, hep- - sini sarhoşluğuma veriniz... — * - — Fakat yanlış anlıyorsunuz, asıl böy — İelikle beni kiırmış oluyorsunuz... - — Biliyorum, sizi $şimdi de rahatsız - ediyorum. Biraz evvel, 1lâf arasında, | Bülend uğriyacak olursa kendisine ha- | ber veririm, demiştiniz. | -— Sahi... Onun için telefon ettiğinizi — Unuttuk da bakınız, neler konuşuyo - | Yüz. Evet?.. Uğrarsa ne diyeyim?.. — Bana telefon etmiş. Bu akşam be- ni görmek istiyormuş. Size zahmet o- lacak ama, lütfen söyler misiniz: Bir işim çıktı; belki de akşam trenile ÂAn- karaya gitmeğe mecbur olacağım, O - gun için kendisini boşuna bekletmiş olmıyayım, — Pekâlâ... Bu akşam Ankaraya gi- Gelmiyecekmişsiniz, beklemesin, diyeyim, öyle mi?.. — Evet. Bir iki saniye kadar sustular. Sonra Covhan yeniden söze başladı; Ü ci nti G 2 —ii <a 4 İsözlerimi sarhoşlukla söylenmiş sandı, Yazan: Kemal Ragip — Sahiden, çok üzüldüm; hem o ak- şam sarhoşlukla size karşı saygısızlık etmişim diye; hem de şimdi Bülende haber bırakmak için sizi rahatsız et - mek cür'etinde bulundum, onun için... Tekrar tekrar rita ederim, af buyuru - nuz!. — Bir şey değil... Gücenmek için or- tada bir sebeb olmadığını söyledim. — Eksik olmayınız... Gene sustular. Gene Turhan titriyen bir sesle: — Allaha ismarladık... dedi, — Güle güle... tırdı ile kapandı. B İkisi de neye öfkelendiklerini bilmi - yorlardı; ikisi de birbirlerini neden öf- kelendirdiklerini, gücendirdiklerini an- liyamıyorlardı, İkisi de yalnız kendilerini haklı bu- luyorlardı. Turhan: — Bana sarhoş dedi, benim akşamki öyle mi?.. diye söyleniyordu. Nişan - Telefonlar ,iki taraftan da birer ça -| — lacak demesi de bana inanmadığını gösteriyor... Yabut ta sana ne? demeğe getiriyör. Pekâlâ, öyle ise... Ben zaten bu işin yürümiyeceğini biliyordum, Yol yakın iken geriye dönmek daha iyi... Yazın, ben de onu bir şey san - miştimi., Lebibe de pek derin bir üzüntü için- de idi: — Ne ahlaşılmaz çocukmuş, meğer... Benden daha ne bekliyordu?.. Gel de böynuma sarıl, diye buraya çağıramaz- dım ya.. Nişanınız tekrar tazelenir, di- ye bana âdeta kinayeli sözler söylü - yor... Bilseydim, sizinle konuşmazdım, diyor. Canı isterse... Yazık, ben de onu bir şey sanmiştıim!.. Turhan telefonu kapadıkfan sonra, ilk önce öfkeyle ayağa kalktı. Sonra tekrar oturdu. Daha doğrusu, birden- bire bütün kuvveti kesilmiş gibi, oldu- ğu yere çöktü. Boynunu büktü; gizli bir üzüntü ile uzun uzun telefon maki- nesine baktı... Yazı odasında hiç kimse kalmamıştı. Ne iyi, hiç kimse duymadan, istedik - leri gibi konuşabileceklerdi. Tekrar te- lefonu açmak, deminki hırçınlığını u - nutturacak bir kaç söz bulabilmek için derinden derine bir istek duydu. Fa - kat bunu bir türlü kendine yediremedi: — Böyle olduğu daha iyi, diyordu. Zaten yarın akşam graya nasıl gide - Kİ ğ “ne olacak, nişan bozulsa ne o - Fd DA H P 1 ceğim, diye düşünüyordum. Bundan da Hİ F e p ga | Ü S kurtulmuş oldum. Bir yandan da: — Demek ki Çitlenbiği bir daha gö- remiyeceğim... Demek bü rüyadan da buracıkta uyandım. Ne yazık!.. —i Akşamüstü, saat dörde doğru yazı işleri müdürü Turhana seslendi: — 'Telefona gel!.. Seni istiyarlar. Genç çocuğun yüreği oynadı: — Sakın Lebibe olmasın?.. Amma, nereden olacak?.. Onun üstüne hiç bir daha beni arar mı?.. Diye söylene söylene koştu. Telefe nu eden Bülenddi: — Kaça kadar oradasın?. Diye soruyordu. — Ne yapacaksın?. — Dün buluşup konuşamadık. Bu akşam altıda Beyoğluna gelsin, diye, sabahleyin sana haber bırakmıştım ya... Ben işlerimi bitirdim; sen de eğer çıkabilirsen, daha erken buluşalım, diyecektim. — Pek ummuyorum. Avrupa-posta- ceğim. Sen nereden telefon ediyor - sun?. — Bir arkadaşın yazıhanesinden... Neye sordun?. — Öteden mi acaba, diye merak et- tim de.. — Nereden, Arif paşalardan mı?., — Evet, sı daha yeni geldi. Onları tercüme ede- | — Neye sanki?. — Oradan telefon ediyorsan, benim bu akşam gelemiyeceğimi sana söyle mediler mi, diye soracaktım. — Sen onlara haber mi bıraktın?. — Evet, beni matbaada aradığını söyledikleri zaman ben de belki orayâ uğrarsın, yahut da oradan telefon et * mişsindir zannettim.., — Oraya telefon ettin, bu akşam ge lemiyeceğim, dedin, öyle mi?.. — Evet.. — Sebeb?.. Neye ne oldu?. — Dedim ya, yazılacak bir çok yazi Vvar, i — Demek, bu akşam erken ç.ı.ktl“k şöyle dursun, Beyoğluna hiç gelemi * yeceksin?.. — Öyle;. N — Haniya, öteye gitmek için — Öyle idi ama.. rede bulayım, saat kaçta?. — Öteye gitmek için mi?,. — ÜÖyleya, canım!. — Beni affet... — Sıkılmaya başladım, artık... GEt ne var?.. çe — Sana, o akşam . da söylemîşw ya değil.... Şi L” K — (Arkas Ü 4 LA &. ada X ç - haf - tuluş ilk mektep 272 Nadide Metin, Ankarâ . Nİ şacaktık? Yarın nerde buluşacağımızk — — kaçta gideceğimizi kararlaştıracakhkff — Peki, şimdi söyle, yarın -seni N? — 1 ada Anlaşıldı, seninle insan gibi W'?'_ ' nuşup iş görmek kabil z e N 6 L ı Ü- 4 ı ll-_ | D e'i â K <B Kit h d y T | Ka K - lla a.