FLEE T A A FD DN EETER X Ca DA Hergün Deu!e!çılıA cemiyetçilik — Yazan: Muhittin Birgena —— A sri devlet, Avrupalı devlet denil- diği zaman, ben, asri bir cemiyet kuruluşuna sahib asri bır milletiri siyasi varlığını ifade eden bir âmme otoritesi anlarım. Bir memleket, bir millet ve bun | ların harici ifadeleri olan bir devlet ne dereceye kadar asridir ve Avrupalıdır? Bunu anlamak için de o memleket içinde yaşıyan cemiyetin bünyesine ve bünye- Yi vücuda getiren teşkilâta bakmak lâ - zımdır. Bir milletin bakiki kuvveti, bir devletin hakiki varlığı, bu bünyeyi tuda getiren içtimai teşkilâta bağlıdır. Hayır cemiyetlerinden büyük şirketlere; Him ve fikir cemiyetlerinden en basit eğ- lente, gezme cemiyetlerine; ve nihayet, bilhassa meslek cemiyetlerine ve içtimai teavün şirketlerine varıncıya kadar tür © ü türlü içtimal teşekküller vardır ki bunlar, hangi memlekette çok genişle - miş, çok ilerlemiş ise o memleket asri - dir, orada o derecede inkişaf etmiş Av - rupalı bir millet yaşıyor demektir. Bu - nun aksi de gerilik ifade eder, Başka bir ifade ile, bir Avrupalı mil - letin içtimai anatomi ve fizyolojisi bu gemiyetler ve bunların arasındaki faa - liyet münasebetleri demektir. Eksik ce- miyetli bir millet, modern millet için, eksik uzuvlu vir vücud demektir. Devlet, siyasi bir kuvvettir; mmuhtelif hâdiselerin tesiri allında, onun kuvvet - lenmesi de zayıflaması da kolaydır. Fa- kat, bu yukarda saydığım şeyler, cemi- yetin kendi içinden kaynayıp gelen kuv- vetlerin ifadesi olduğundan bunlar için böyle bir tehlike yoktur. Cemiyet içinde yaşama kuvveti oldukca, hiç bir şey, hiç bir tesir bunlara hükmünü geçiremez. Daha başka bir ifade ile: Demokrasi demek, halk teşkilâtı demektir. Bir mem- leketin ne dereceye kadar demokratik olduğunu anlamak için, o memleketin iç- timal teşkilâtına bakmak lâzumdır. Halk, kendi kendisini idare etmek kabili; ni hâiz midir? Hüizse mutlaka u—şkılât mahibidir ve memleket de demokrattır, * Geçende Yugoslavyaya giltiğimiz za - man, ben bu memlekete bu gözle bak - tım. <Yugoslavya» denilen siyasi varlık firmasının altında ne var? Bunu anla - mak istedim. Anlamak için de, ben dai- ma bu teşkilâta bakarım. Resimli Makale;' ; i, mahkemede hesap verirken: — Elim ütredi, tetiği çekmiş bulund liğinden gitti, dedi. Şahitler de bu ifadeyi teyit ettiler, Süç- Tunun bu suço sadece korku tesiri altında yaptnış olduğunu söylediler. z ö ae Amerikada grevci Ameleyi çocuklar Yola getirdiler rikasının 600 amelesi grev ilân etmiş lerdi. Amele son zamanlarda dünyanın her tarafında âdet edinilen bir usul ftatbik etmişler, fabrikayı işgal etmiş- Baktım ve gördüm: Yugoslavyada, Yu- |Y göoslavyanın Avusturyadan kopmuş olan yeni parçasında değil, eski Sırbistanda bile mükemmel bir kooperatifcilik var - dır, Son bir kâç sene içinde çok inkişaf etmiş olan bu kooperatifcilik, tamamen Avrupalı bir rüh içinde ve Avrupalı bir teşkilât bünyesine malik içtimai bir ma- kine olmuştur. Bu teşkilât sayesinde halk, devletten gördüğü biraz himayeye mukabil, icabında ona kuvvet veren bir hayat ve iktısat temeli vazilesini yapı - yor. Kooperatiflerden sonra, meslek cemi - yetlerine baktım: Onlar do Avrupalı nü- munelere göre kurulmuş, işliyor. Bun - ları iyice tetkike vakit bulamadım; fa - kat, onların da Avrupüulh bir ruh içinde çalışmakta olduğunu gösteren bir hayli izahat ve malümat aldım. Kooperatiflerde bilhassa dikkatimi çe- ken bir şey vardı: Yugoslavyanın Üç büyük milli unsurdan vücuda gelmesine, yakın zamanda bir diktatörlük dervi ge | girmiş bulunmasına ve bugün de hâlâ!”* otoriter bir nizam içinde yaşamasına rağ- men, kooperatifler, Rochdal (Roçdeyi) in klâsik prensiblerine tamamen sadık kal- mış olan, yani liberal bir teşkilâttır. * Bu sahadaki müşahedelerimi - kendisi İle çok mühim bir siyaset muna:-—bn.l - çinde bulunduğumuz bir memilcketi kiyeye tanıtmıya tardım olmak içi: rıca bir kaç makale ile yazmak istiyo -| Tum. Fakat, şimdiden şunu söylemek is- tiyorum ki ben Yugoslavyadaki bu vazi- | yeti görünce imrenip içimi çekmekten bâli kalamadım. Bu güzel şeyler, bizde ya hiç yoktu, yahud da pek noksan nümunclerle tem - sil ediliyordu. Rochdal esası kurulmus ve beynel - milel ittihada girmiş olan yegâne nümu- ne, tasfiye halindedir. Bunun bu âkıbe - te gelmesi, bizde devletciliğin yanı ba - gına, onun en mükemmel muvaffakiyet tartı olan cemiyetciliğin ilâye edilmemiş (Devamı 6 incı sayfada) teyen köylüler bir cemmi gafir hal*nde. fabrikayı bastılar. Grev yapan amelele- ri dövdüler. Çocuklar da: — Grev falan tanımıyoruz, illâ çika- lata isteriz, diye bağırdılar. -Amele! bu tazyik karşısında tabil olarak grev- den vazgeçtiler. Garip bir otel Londrada çıkan News Statesman and gazetesi yazıyor: Amerikada Mephis şehrinde bir a- dam geceyi otelde, oda kapısını uyur- ken kilitlemeği unutmuş, sabahleyin uyandığı vakit, bir de bakmış ki orta- Jıkta eşyası, cüzdanı, hisse se€net - leri falan hiç bir şey yok. Bir — soygunculuğa uğradığına zahip olarak derhal odasından polise telefon etmiş, polis gelmiş fakat o sıra- da otelci de yukarı çıkarak şu izahalı vermiş: «— Bay gece odasını yatmış biz kapıları kontrol ed vaziyeti — gördük — kapılarım: haftadanberi — yağlanmadığı — için gı- cırdiıyör - ve — kilitler de gürültü - yapıyordu. — Kapısımı — kiliti bir müşterimiz — bu g tesirile rahatsız - olabilir, kapısını kilitleyip kendisini Biz. de| um, kurşun kendi - | kastedebilir, aldığı Korkak adam tehlikelidir, çünkü dimağı karanlık içinde kalmış, iradesi bozulmuş, ne yaptığını bilmez hale gelmiş- tir. Korkaktan korkunuz, korkunun tesiri ile hayatınıza yanlış tedbirler ile bütün meveudiyeti- nizı istemiyerek mahvedebilir. HER GÜN BiR T HER GÜN BİR. FİKRA Ayakkabımn teki Alt katın kiracısı evine erken ge - lir, erken yalardı. Üst katın kiracısı da aksine geç gelir, geç yatardı. AlI| katın kiracısı onun eve girdiğini, 6- duymazdı amma; ya- yere atışını, ar, ürkerek uya - | yi Bir sabah kapıdan çıkarken birbir- lerine tesadüf ettiler. Alt katın kira- c ayakkabısımı yer: yaraş koyma - sını üst katın kiracısından rica etti. O akşam alt katın kiracısı gene uy- ku arasında ayakkadırın hızla yere düşüşünü duyup uyardı — Haydi, dedi, iktaci teki de çı - karıp atsın da öyle #yuyayım, Sabaha kader uyumadan bekledi. Fakat üst katın kiracıstı ayakkabisi - mın ikinci tekini çıkarıp yere atmadı. Ertesi sabah gene birbirlerine te - sadüf ettikleri zaman üst katm kira- cısı özür diledi: — Dün akşam gene bir kuszur et- tim. Ayakkabımın bir tekini çıkamıp yere attıktan sonra; sizin tenbihiniz aklıma geldi. İkinci teki yavaşça yere brrakıverdim. * * Ağlamakta meharet gösleren kız Amerikanın büyük bir sinema kutn- panyası bir kaç ay evvel gazetelere bir Lilân vermiş ve bu İlânda: «Filmler çevrilirken icap ettiği za- |man ağlayabilecek genç kızlar arandı- İğıtı bildirm Müracaaı ım li kalabalık olmuş, fa- kat bunlar bir müddet istihdam edil. dikten sonra ekserisinin vazilesine ni- hayet verilmiştir. Yalnız Florans Piper isminde 20 yaşında bir kız bu mevzu üzerinde fevkalâde bir kabiliyet gös - termiş ve bu güzel kız sümmettedarik ağlamakta fevkalâde meharet göster - miştir. Kız angaje edilmiş, şimdi haftada ıdurı yüz du!aı:lıymmuş. etmektense, kıymetli eşyasını aldık ve aşağıda kasada hıfzettik.» Adamcağız, bu izahat karş:: smd.ı te- şckk.u etmesi mi, yoksa kızması mı i- —- *| Haçırdığı çocuğu Meyvalarla Besliyen maymun Varşova bayvanat bahçesinde bir di- şi maymun iki yaşındaki bir yavruyu birdenbire kapıp kaçırmış. Bunun ü- zerine dört tarafa adam saldırılmış. U- zun zahmetlerden sonra çocuk hiç bir İârızaya uğramadan dağda bir inde bu - Tunmuş. Vak'anın mahiyeti biraz sonra an- laşılmış: Meğer maymun yavrusunu kaybetmiş, bu çocuğu görünce beğene- rek kaçırdığı anlaşılmış. Maymun iki gün çocuğu meyvalarla beslemiştir. 12 yaşında çocuklar nasıl evlendirildiler Kahirede iki aile her ikisi de on iki yaşında bulunan bir kız ile bir erkek çocuğu evlendirmek istemişler. Fakat mevcut kanunlar bunların evlenmele- rine müsaade etmeyince iki yaşlı insan bulmuşlar. Onları Hasan ve Lâtife na- Mmile evlendirmişler Tabil hâdise meydana çıkmış, Ufak yavrular, büyük Lâtife ve Hasan, ve her iki tarafın veli ve vasileri hapse a- tılmıştır. Yeraltı hastahaneleri Yeraltı hastanelerinin ilk nümunesi Pragda yapılmıştır. Hastanenin son ka- tının üzerinde hava ve gaz hücumla- rından masun olması için dört metre- lik bir toprak kısmı vaz'edilmiştir. Hastane 550 yataklıdır. Güneş ter- tibatı küvvetli elektrik ve ültra viyole rıhamz cap ettiğini bir türlü kestirememiştir. İtesisatı ile yapılmıştır. GA LK AAT ISTER İNAN İSTER İNANMA! Bir arkadaşımız onlattı: «Bir kadın bize kizmetci getirirdi. Hizmetci bir müddet . evde kalır, sanra günün birinde, arlık rmyacağım; deyip çiderdi. Biz gene hizmetci getiren kadı- na haber gönderirdik. O hemen bir başka bizmetci bulup getirirdi. Tabii ber hizmetci getirişinde bahşişini de alırdı. En son getirdiği hizmetci bir ay kalmıştı. Ayın sonunda bir — Size bir şey söylemek istiyorum. İSTE ben bu evde çalış - Dedi. Ne söyliyeteğini sorduk: — Siz beni çıkarır mısınız? Dedi. Hizmetciden memnunduk: — Niye çıkaralım; dedik, senden memnunuz. Bir şey daha söylemek istiyor, fakat tereddüd ediyordu. Nihayet şunu öğrendik; anu bizim eve getiren kadın bir ay müddetle vizde kalmasını ve ay sonunda çekilmesini tenbih etmiş. Eğer onun sözünü dinlemiyecek olursa bir daha baş- ka bir yerde cna iş bulmazmış. R İNAN İSTER İNANMA! ı Korkaktan korkunuz ! x | | Sözün Kısası — Tenekeyi altın diye Satanlar ! E. Talu abıta vak'aları arasında bazâll K esadüf ederim: Bilmem nert de, bilmem kim, elindeki bir tenekt — parçasımı altın, bir sırçayı elmas diy€ satarken yakalanıp mahkemeye veril ar tuhaftır: Birinin suç telâk" ininkine uymaz. İşte benimi — nazarımda da, bir teneke parçasını ve* yahut ki bir sırça; n ve elmas diye — Jyutturmağa çalışanlar, maruz kaldıke — ları muameleye kat'iyen müstahak öle mamak lâzım gelir. sanlara temyiz hassasınl ette ki boşuna değildir; y anta diye yü — tup xu(rrnmuk elimizdedir. Kaldı Ki bu le şeylere, hayatta le imiz de her maruz kahnı, Alun kad'.r değerh. mü- cevher kadar has ve halis bilerek, öy* lece kabul eylediğimiz neler vardır ki, zaman hakiki mahiyetlerini meydana çıkarınca apışır kalırız. Hem bunlar, ekseriya, mehenge vurulur, kuyumcu: — ya goşlcnhr şeyler de değildir. Nasıt aldandığımızı, yüreklerimiz cayır ca” yır yandıktan sonra farkına — varırız. Halbuki bu âyarsız ve değersiz nesne- — ler, umumiyetle bizi yakmış olmakla kalırlaç ve cezasımı münhasıran çeken gene biz oluru Bana satılmak İstenilen bir yüzü * * ğün teneke ve sırçadan ibaret olduğu> t biraz izan, bir parça da lecrür — irsa ben pek Ââlâ fark ve temy b ve alıp almamakta muhlar kâ- hrım. Bu itibarla onun bana arzedil- mesi tam bir suç olmaz, bir suç teşeb” büsüdür, Bu teşebbüsü akim bırakmalk da benim dirayet ve ferasetime bağli lim, ilim, irfan, edebiyat, pö- * itika, içtimalyat sahalarında, Tanrının — günü; bile bile altın ve mücevher diy€ bana yutturulan tenekeden bayağı, sır" — çadan aşağı metalara ne diyeyim? Bunlar caiz, meşru, makbul de, Ka-: ragümrüklü Safiyenin, Tavuk pazas rında Rebiaya bir teneke yüzüğü altm bahasma sokmak istemesi mi cürüm sa* yılacak? Ben buna nasıl «hâk> derim?, Allal için söyleyiniz! Biliyor musunuz ? 1 — Bahri Muhiti Kebir yolunu ilk de fa kim, hangi tarihte bulmuştur? 2 — Balear adaları kaç adadan mü teşekkildir, isimleri nedir? 3 — İrlândanın eski ismi nedir? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — Portekizli kâşif Macellan, ken&; ismile amlan cenubi Amerikadaki boğa' * zi 417 yıl evvel, yani 1520 senesinde keğ — fetmiştir. 2 — Mitolojiye göre meşhur Yunan kahramanı Ulysse'in babası İthagne ıuıh Laertedir. 3 — Fergane şehri Rus Türkistanında * dır. Siriderya nehri üzerinde kurulmuş" —| tur. ğ v—rmidükeine e İngilterenin ekmeği ——— İngilterenin ekmeği ve buğdayı me” selesi son zamanlarda bir çok ki! ğ arasında bir dedikodu mevzuu olmuş” tur. Sebebi şüdur: Muharrirlerden birİ bizim ekmeğimiz deniz aşırı yerleri geliyor. Biz de denizlerin, dalgalaril — fırtınaların keyfine tabiiz. Bunun DİCİĞİR çareşini bulmalıyız demiş. p: b İngltzn, ekmeğinden endişe etmeı' _A, başlamış. Fakat ayni endişeyi devrinde Tacite de duymuş ve hemen ayni satırları yazmış, O ııl'lh' Romaya buğday Kartacadan gel AĞ Muharririn mülhem olduğu "”:'mî | anlaşılınca, 20 inci asırda Tacite'l d düşüncesini kendisinin fikri gibi satti muharrirle herkes alay etmeğe büf l miş. b