3 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cei Ti ll t 4 ha ” . | L Hİ " & W iP ' ht B B S # b z - a. * i . i T t ği İ 4 ı y e V- hi & “ » Y $ ! Ka Na Musahip Zade gecesi Evvelki akşam Şehremini Halkevinde Müsahib zade Celâl gecesi kutlulandı. Müsahib zade, sahnemize verdiği on se « kiz eserile başlı başına bir kıymettir. O, bütün varlığile tiyatroya bağlanmıştır. Eski an'aneleri, eski tarz yaşayışı iyi bi- lir. Sarayı bilir, konağı bilir, kenar ma- halledeki evi bilir. Buralarda yaşıyan in- sanları isimlerile, konuşuş tarzlarile, gi- yimlerile sahneye koyar. Müsahib zade- nin sahne tekniğine vakıf olmadığını söyliyenler muhakkak ki yanılıyorlardır. Bir müellifin sahne tekniğine vukufunu, Garb lisanlarına vukufu derecesini göz önünde tutup önünla ölçmek, sathi bir görüşün ifadesinden başka bir şey ola- maz. * Şehremini Halkevi Müsahib zadeye bir gece tahsis etmekle tiyatronun bu en es- ki emekdarına tiyatro sevenlerin borcu- nu ödemiş olmasa bile; onlara bu boörcu hatırlatmıştır. * Şehremini Halkevindeki Müsahib zade gecesinde üç hatib söz söylemiştir. İlk söz söyliyen, Nusret Safa Coşkun Müsa - hib zadenin kıymetinden kısaca bahset- miş ve Müsahib zade için Evin, tertib etmiş olduğu gecenin mahalline masruf bir hizmet olduğunu söylemiştir. Ondan sonra kürsüye çıkan, B. Baha, Folklör ve Etnografya bakımından Müsahib zade - nin eserlerindeki husüsiyetleri izah et - miş ve on sekiz eserinin de mevzularını birer birer anlatmıştır. B. Baha'yı müteâkıb, Selâmi İzzet Mü- sahib zade hakkında demistir ki: «Sözün tam manasile temaşa bakımın- dan Müsahib zadeyi incelemek için hiç değilse bir yıl çalışmak elzemdir. Ben bu- rada bir senelik bir mesainin neticesini değil, ancak incelenmesi lâzım bir tezin ana hatlarını anlatacağım. Meddahın, Karagözün, orta oyununun sahne san'atile hiç alâkası yoktur. Tiyat- ro san'ati - iptidaf safhalarını geçirin - ce - sahne ile başlamıştır. Tiyatro sahne demektir, perde ve meydan demek de - ğildir. Ancak; orta oyununu sahnede oy- natmak, Karagözün perdesini sahneye koymakla da Karagözle orta oyunu sah- neleşmiş olmaz. Müsahib zade bu iki o - yunu sahneye koymuş, sahneleştirmiş - tir, Tiyatrocular için bu dudak büküle - sedir.» Selâmi İzzet bundan sonra eski eğlen- celerden, eski oyunlardan baysetmiş ve demiştir ki: «Müsahib zade Celâl tarihe karışan ha- yatın bu safhalarını modern tiyatro tek- niği ile sahneye koyan müelliftir. Onun Yazanı Müsahib zade Celâl her eseri bir asrın komprime safahatıdır. Bay Celâl eski oyunlarımıza modern bir teknik vermek ve sadece örf ve âdet eserleri yazmakla da kalmamıştır. Aynaroz Kadısı, Bir Kavuk Devrildi, Pa- zartesi - Perşembe, eski devirlerin kuv - vetli bir hicvidir. Müsahib zade; eski an'- janeleri, bâtıl itikadları modern sahne tekniğinin kolpo ve kiprokola'larile de- nemiş, modern bir mizarisenle eski yaşa- yış ve giyinme tarzını, harem, selâmlık hayatını olduğu gibi sahnede canlandır- mış olan müelliflerimizdendir. Onun temaşa bakımından en büyük kıymeti meddah, karagöz ve orta oyunu- nu sazendesi, hanendesi, çengisi, sohbeti ile, halkın alâkadar olacağı her tarz eğ- lenceyi modern sahnede emsalsiz tatbik etmiş olmasıdır. Tiyatro tarihimiz, sözün tam manasile halk tiyatromuzdan bahsettiği kısmın ba- şında Müsahib zadenin ismini yazacak - tır;> Selâmi İzzetin nutku bitince eski Dâ- rüttâlim'in udisi Fahri ve arkadaşları, merhum İsmail Hakkının bestelediği Mü- | sahib*zadenin operetlerinden parçalar çalmışlardır. Bundan sonra Halkevi gösterit kolu - nun genç tiyatro meraklıları aralarında muharrir arkadaşımız Osman Cemal de bulunduğu halde Aynaroz Kadısı'ndan |iki perde oynamışlardır. cek bir iş değil, takdir edilecek bir hâdi- |, İsmet Hulüsi Ankara - Kocaeli bisiklet yarışı Ankara, 2 (Hususi) — Bugün Anka - ra - Kocaeli bölgeleri arasındaki 52 ki- lometrelik bisiklet yarışinı 1 saat, 26 da- kika ve 27 saniyede Ankara takımı ka - zanmıştır. — ” Ö GÖNÜL İSLERİX İçinden çıkılması Güç bir mesele... Bursada oturan bir okuyucum, Bay H. N. önüme şöyle bir muadele çıkar- — Refikamın babası ölmüş. Karısı- na ve çocuklarına mülk halinde epey- ce bir servet bırakmıştır. Refikamın bu servetten kendisine isabet eden kı- sımla alâkası hiç yok. Parayı annesi ve kardeşleri alıp harcediyorlar. Hal- buki bizim yuvamızın da biraz geniş- lemiye ihtiyacı var. Aile benden memnun, çünkü hiç ağ- zımı açmıyorum. Tesadüfen söyliye - cek olsam bugün mesut görünen yu- vamın yıkılacağından eminim, ne ya - payım?> Kendimi bu kızın yerine koydum ve şöyle düşündüm: — Babam hayattayken benim bu servetle hiç alâkam yoktu. O emlâki- nin geliri ile annemi, kardeşlerimi ida- re ederdi. Şimdi babam ölünce ben hemen büyüdüğüm eve giderek için- dekilere: yeceğim? Bu, anneme, karşı çirkin bir harekel olur. Hayır bunu yapmıyacağım, işte kocamın ka- zancı ile evimiz, Allaha şükür idare e- dı: dilip gidiyor. Na nün birinde kocası aksi bir fikri der- meyan ederse müteessir olacağından şüphe etmem. maye» israf ediliyorsa karınızı «ten- vir» etmek hakkınızdır. yük bir rağbet gördü ki, yalniz günlerde gelip te birikmiş olan mek - * tupların derci aylarca devam edecek, Bunun mektuplar bitinciye kadar yeni mek - tup göndermemelerini rica ettik. Si - zinki de o aralık geldi ve kaldı. riyorsunuz, bütün kadınlarımızı sizin gibi düşünür görmek isterim. «Biraz daha az ile geçininiz» mi di- kardeşlerime * Eğer bu mütaleayı vürüten kıza gü- Buna mukabile gelir» değil de «ser- * İzmirde Bayan Makbuleye: Biliyorsunuz, anketimiz o kadar bü- ilk için okuyucularımızdan ilk Fakat ne kadar da temiz- his göste- TEYZE Yirmi senelik tarihçe Erkekler, kadınlara: — Saçı uzun, aklı kısa. derlerdi. Ka - dınlar; akıllarının uzaması için saçlarını kısalttılar.. kısa saçlarile aynanın karşı- sına geçtiler; ve aynanın karşısında göz- lerini kapayıverdiler: — Biz bu hale mi gelecektik? Kısa saçlarını güzel gösterecek bir ça- re aradılar.. düşündüler, taşındılar.. ni - hayet çareyi buldular: Mangal maşasını, ateşte kızdırıp saç - larına dalgalar yaptılar. Tekrar aynaya baktılar: — Çok şükür, şimdi biraz bir şeye ben- zedi, Açık gözlere iş çıkmıştı. «Ondülâsyon» adlı bir san'at ortaya koydular. Kadınlar; bu san'atin ehilleri- ne başvurdular. Başlarını onlara teslim ettiler. Onlar da kadın saçlarına, kadın- ların mangal maşasile yaptıkları dalga- lardan biraz daha iyisini yaptılar. Kadınlar, gene aynaya baktılar: — Bu sefer çok güzel oldu. Dediler. Dediler ama dalgalı saçların ömrü yirmi dört saatten fazla sürmedi. Ertesi gün gene ondülâsyoncuya gitti - ler. Gene: — Güzel oldu. Dediler. Dediler ama; ceplerinde pa - pelleri tükenmişti. Fen adamları, başlarını her işe sok - tukları gibi bu işe de soktular. Elektrikli makineler icad ettiler; maşalı dalgacıya fop attırdılar. Çünkü elektrikli ondülüs- yoncunun dalgası altı ayda bir tazeleni - yordu. _Her gülün bir dikeni olduğu gibi bu gülün de bir dikeni vardı. Saçlara dal- ga yaparken bazan coşuyor, tutüşturuve- riyordu. Bir alay kabak kafalı kadın tü- redikten sonra belediyenin eli öndülüs - yon makinesinin kolunu yakaladı. * Dünkü gazetelerde ondülâsyon tali »« matnamesinin çıktığını okuduğum za - man bunları düşündüm. Ve düşündükle- rimi yazmakla kadın saçlarının yirmi ge- nelik bir tarihçesini yapmış oldum. İMSET Devletçilik Cemiyetçilik (Baş tarafı 2 inci sayfada) bulunmasıdır. Kuvvetli devlet, kuvvetli bir cemiyet bünyesi üzerine kurulur. Kuvvetli bir devlet teşkilâtı demek, kuvvetli bir ce « miyet teşkilâtı demektir. Âsri devletci - lik, Avrupalı devletcilik, mutlaka, de - mokrasiyi bahsettiğim bu tarzda bir teş- kilât halinde telâkki eden ve kendisine temel olarak cemiyetcilik prensibini ko- yan devletciliktir. Cemiyeti kuvvetlendirmelidir ki dey - let kuvvetlensin. Halk her sahada teşki- lât sahibi olmalıdır ki devlet, bu teşki « lât üzerine kurulmuş, yani sağlam teme- lin üzerine oturmuüş bir devlet kuvyeti- | he sahib bulunsun. Bizde noksan olan şey budur. Gönül istiyor ki bu noksan da tamamlansın ve Türk devletciliği Türk cemiyetciliği ile birlikte elele yürüyüp inkişaf etsin. Muhittin Birgen Bir ağaç bir adamın hayatını kurtardı Kaş (Hususi- — Geçenlerde burada enteresan bir hâdisenin davası ya - pıldı. Kaştan sekiz saat uzakta Davazlar köyünde Nazif oğlu Ali ve arkadaşları, ellerinde bıçaklarile aynı köyden Alı adında birisinin köyden 20 dakika u - zaktaki evine gitmişler ve ev sahibine kendi yakınlarından bir kadının nerede J|olduğunu sormuşlar «bilmiyorum» ce- vabı alinca zavallı Aliyi söyletebilmek maksadile bağllıyarak 100 metreden' fazla bir uçurumun kenarına getirerek iple bağlı Aliyi uçuruma sailamışlar ve işkence yapmışlardır. Alinin bağlı ol- duğu ip, ağırlığa dayanamayıp kop - muş ve Ali 40-50 metre kadar devam eden bir sukuttan sonra tesadüfün ga - rib bir cilvesi olarak bir ağaca takıl - mış ve baygın bir halde orada kalmış- tır. Sergerdeler firar etmişlerdir, Ali, takıldığı yerden bir köylü çocuğun ih- barı üzerine köylüler tarafından kur- tarılmıştır. İş adliyeye aksetmiştir. (Baş tarafı 1 inci sayfada) mânasını, kudsiyetini anlatmiş ve as- kerlik hayatlarının müstakbel safhala- rında muvaffakiyetler temenni etmiş- tir. Bunu müteakıp diplomaların tevzi- ine başlanmıştır. Birinci çıkan 2227 nu maralı İstanbullu Nuriye bir altın saat, ikincij çıkan 2254 numaralı Burdurlu Eteme gümüş saat, üçüncü çıkan 2215 numaralı İstanbullu Orhana gümüş sa- at hediye edilmiştir. Ayrıca müzika şefi 2258 İstanbullu Fethiye altın kalem verilmiştir. Diploma tevziini müteakıp — talebe jimnastik hareketleri — yapmışlardır. Muhtelif gruplar boks, eskrim, ritmik hareketler, yar jimnastikler, Japon güreşleri yapmışlar ve davetliler tara- fından takdirle karşılanmışlardır. Bunu müteakıp eski ve yeni devir- lerin harp şekillerini temsil eden can- l1 tablolar gösterilmiştir. Bu tablolar- da eski devrin ok, mızrak, kalkan ve zırh ile harp eden muharipleri, yeni devrin tayyare, makineli tüfek, gaz maskesi ile harp eden neferleri göste- rilmiştir. Davetliler mektebin büfesin- de izaz edilmişlerdir. D af Bttt AĞ S e Y SA O e g1 F 2 v llridin l lll zilid l ÜN ee Güzel bir atlayış Maltepe İisesini biiirenâ ü Mekteb müdürü Albay Adil T” nutuk söylerken Bundan sonra müsamere salo;dgn geçilmiş ve orada talebe taı'afızifız' «Lisan Ve gençlik», «Vatan ve Ya ji piyesleri muvaffakiyetle temSıîa * miştir. Gençlerimiz alkışlanm$ Güzel bir gün geçiren davetlile vakit mektebi terketmişlerdir. y

Bu sayıdan diğer sayfalar: