'r_ivAirRog Musahip Zade gecesi Yazanı İsmet Hulüsl Evvelki akşam Şehremini Halkevinde Müsahib zade Celâl gecesi kutlulandı. Müsahib zade, sahnemize verdiği on se - kiz eserile başlı başına bir kıymettir. O, bütün varlığile tiyatroya bağlanmıştır. Eski an'aneleri, eski tarz yaşayışı iyi bi- lir. Sarayı bilir, konağı bilir, kenar ma- halledeki evi bilir. Buralarda yaşıyan in- sanları isimlerile, konuşuş tarzlarile, gi- yimlerile sahneye koyar. Müsahib zade- nin sahne tekniğine vakıf olmadığını söylüyenler muhakkak ki yanılıyorlardır. Bir müellifin sahne tekniğine vukufunu, Garb lisanlarına vukufu derecesini göz önünde tutup önünla ölçmek, sathi bir görüşün ifadesinden başka bir şey ola- maz. * Şehremini Halkevi Müsahib zadeye bir gece tahsis etmekle tiyatronun bu en es- ki emekdarına tiyatro sevenlerin borcu- nu ödemiş olmaâasa bile; onlara bu borcu hatırlatmıştır. * Şehremini Halkevindeki Müsahib zade gecesinde üç hatib söz söylemiştir. İlk söz söyliyen, Nusret Safa Coşkun Müsa - hib zadenin kıymetinden kısaca bahset- miş ve Müsahib zade için Evin, tertib etmiş olduğu gecenin mahalline masruf bir hizmet olduğunu söylemiştir. Ondan sonra kürsüye çıkan, B. Baha, Folklör ve Etnografya bakımından Müsahib zade - nin eserlerindeki husüsiyetleri izah et - miş ve on sekiz eserinin de mevzularını birer birer anlatmıştır. B. Baha'yı müteâkıb, Selâmi İzzet Mü- sahib zade hakkında demiştir ki: «Sözün tam manasile temaşa bakımın- 'dan Müsahib zadeyi incelemek için hiç değilse bir yıl çalışmak elzemdir. Ben bu- rada bir senelik bir mesainin neticesini değil, ancak incelenmesi lâzım bir tezin ana hatlarını anlatacağım. Meddahnn, Karagözün, orta oyununun sahne san'atile hiç alâkası yoktur. Tiyat- ro san'ati - iptidaf safhalarını geçirin - ce - sahne ile başlamıştır. Tiyatro sahne demektir, perde ve meydan demek de - #ildir. Ancak; orta oyununu sahnede oy- matmak, Karagözün perdesini sahneye koymakla da Karagözle orta oyunu sah- neleşmiş olmaz. Müsahib zade bu iki o - yunu sahneye koymuş, sahneleştirmiş - tir. Tiyatrocular için bu dudak büküle - cek bir iş değil, takdir edilecek bir hâdi- sedir.» Selâmi İzzet bundan sonra eski eğlen- celerden, eski oyunlardan baysetmiş ve demiştir ki: «Müsahib zade Celâl tarihe karışan ha- yatın bu safhalarını modern tiyatro tek- niği ile sahneye koyan müelliftir. Onun Müsahib zade Celâl her eseri bir asrın komprime safahatıdır. , Bay Celâl eski oyunlarımıza modern bir teknik vermek ve sadece örf ve âdet eserleri yazmakla da kalmamıştır. Aynaroz Kadısı, Bir Kavuk Devrildi, Pa- zartesi - Perşembe, eski devirlerin kuv - vetli bir hicvidir. Müsahib zade; eski an'- aneleri, bâtıl itikadları modern sahne tekniğinin kolpo ve kiprokola'larile de- nemiş, modern bir mizansenle eski yaşa- yış ve giyinme tarzını, harem, selâmlık hayatını olduğu gibi sahnede canlandır- mış olan müelliflerimizdendir. Onun temaşa bakımından en büyük kıymeti meddah, karagöz ve orta oyunu- nu sazendesi, hanendesi, çengisi, sohbeti ile, halkın alâkadar olacağı her tarz eğ- lenceyi modern sahnede emsalsiz tatbik etmiş olmasıdır. Tiyatro tarihimiz, sözün tam manasile halk tiyatromuzdan bahsettiği kısmın ba- şında Müsahib zadenin ismini yazacak - tır.r Selâmi İzzetin nutku bitince eski Dü- rüttâlim'in udisi Fahri ve arkadaşları, merhum İsmail Hakkının bestelediği Mü- şahib*tyadenin operetlerinden parçalar çalmışlardır. Bundan sonra Halkevi gösterit kolu - nun genç tiyatro meraklıları aralarında muharrir arkadaşımız Osman Cemal de bulunduğu halde Aynaroz Kadısı'ndan iki perde oynamışlardır. İsmet Hulüsi Ankara - Kocaeli bisiklet yarışı Ankara, 2 (Hususi) — Bugün Anka - ra * Kocaeli bölgeleri arasındaki 52 ki- lometrelik bisiklet yarışını 1 saat, 26 da- kika ve 27 saniyede Ankara takımı ka - zanmıştır. GÖNÜL İŞLERİ! İçinden çıkılması Güç bir mesele... Bursada oturan bir okuyucum, Bay H. N. önüme şöyle bir muadele çıkar- dı: — Refikamın babası ölmüş. Karısı- na ve çocuklarına mülk halinde epey- ©e bir servet bırakmıştır. Refikamın bu servetten kendisine isabet eden kı- sımla alâkası hiç yok. Parayı annesi ve kardeşleri alıp harcediyorlar. Hal- buki bizim yuvamızın da biraz geniş- lemiye ihtiyacı var, Aile benden memnun, cünkü hiç ağ- zımı açmıyorum. Tesadülen söyliye - cek olsam buğün mesut görünen yu- vamın yıkılacağından eminim, ne ya - payım?> Kendimi bu kızın yerine koydum ve şöyle düşündüm: — Babam hayattayken benim bu servetle hiç alâkam yoktu. O emlâki- nin geliri ile annemi, kardeşlerimi ida- re ederdi. Şimdi babam ölünce ben hemen büyüdüğüm eve giderek için- dekilere: yeceğim? Bu, anneme, - kardı «Biraz daha az ile geçininiz şlerime karşı çirkin bir hareket olur. Hayır bunu yapmıyacağım, işte kocamın ka- zancı ile evimiz, Allahâ şükür idare e- dilip gidiyor. S * Eğer bu mütaleayı yürüten kıza gü- nün birinde kocası aksi bir fikri der- meyan ederse müteessir olacağından şüphe etmem. Buna mukabil« gelir» değil de «ser- maye» israf ediliyorsa karınızı «ten- vir, etmek hakkınızdır. * İzmirde Bayan Makbuleye: Biliyorsunuz, anketimiz o kadar bü- Yük bir rağbet gördü ki, yalnız ilk günlerde gelip te birikmiş olan mek - tupların derci aylarca devam edecek, Bunun için okuyucularımızdan ilk mektuplar bitinciye kadar yeni mek - tup göndermemelerini rica ettik. Si - zinki de o aralık geldi ve kaldı. Fakat ne kadar da temiz his göste- riyorsunuz, bütün kadınlarımızı sizin gibi düşünür görmek isterim, TEYZE Maltepe İisesini bitiren- lere diplomaları verildi Erkekler, kadınlara: — Saçı uzun, aklı kısa, derlerdi. Ka - dınlar; akıllarının uzaması için saçlarını kısalttılar.. kısa saçlarile aynanın karşı- sına geçtiler; ve aynanın karşısında göz- lerini kapayıverdiler: — Biz bu hale mi gelecektik? Kısa saçlarını güzel gösterecek bir ça- re aradılar.. düşündüler, taşındılar.. ni - hayet çareyi buldular: Mangal maşasını, ateşte kızdırıp saç - larına dalgalar yaptılar, Tekrar aynaya baktılar: — Çok şükür, şimdi biraz bir şeye ben- zedi. Açık gözlere iş çıkmıştı. «Ondülâsyon» adlı bir san'at ortaya koydular, Kadınlar; bu san'atin ehilleri- ne başvurdular. Başlarını onlara teslim ettiler. Onlar da kadın saçlarına, kadın- ların mangal maşasile yaptıkları dalga- lardan biraz daha iyisini yaptılar. Kadınlar, gene aynaya baktılar: — Bu sefer çok güzel oldu. Dediler. Dediler ama dalgalı saçların ömrü yirmi dört saatten fazla sürmedi. Ertesi gün gene ondülâsyoncuya gitti - ler. Gene: — Güzel oldu. Dediler. Dediler ama; ceplerinde pa - pelleri tükenmişti. Fen adamları, başlarını her işe sok - tukları gibi bu işe de soktular. Elektrikli makineler icad ettiler; maşalı dalgacıya top attırdılar. Çünkü elektrikli ondülüs- Yyoncunun dalgası altı ayda bir tazeleni - yordu. "Her gülün bir dikeni olduğu gibi bu gülün de bir dikeni vardı. Saçlara dal- Ba Yâparken bazan coşuyor, tutuşturuva- riyordu, Bir alay kabak kafalı kadın tü- redikten sonra belediyenin eli andülâs - yon makinesinin kolunu yakaladı. * Dünkü gazetelerde ondülüsyon tali » matnamesinin çıktığını okuduğum za - man bunları düşündüm. Ve düşündükle- rimi yazmakla kadın saçlarının yirmi ge- nelik bir tarihçesini yapmış oldum. İMSET Diplomatar tevzi ediliyor. Devletçilik Cemiyetçilik (Baş tarafı 2 inci sayfada) bulunmasıdır. Kuvvetli devlet, kuvvetli bir cemiyet bünyesi üzerine kurulur. Kuvvetli bir. devlet teşkilâtı demek, kuvvetli bir ce « miyet teşkilâti demektir. Asri devletci - lik, Avrupalı devletcilik, mutlaka, de - mokrasiyi bahsettiğim bu tarzda bir teş- kilât halinde telâkki eden ve kendisine temel olarak cemiyetcilik prensibini ko- yan devletciliktir. Cemiyeti kuvvetlendirmelidir ki dey . let kuvvetlensin. Halk her sahada teşki- lât sahibi olmalıdır ki devlet, bu teşki « lât üzerine kurulmuş, yani sağlam teme- lin üzerine oturmuş bir devlet kuvveti. he sahib bulunsun. Bizde noksan olan şey budur. Gönü istiyor ki bu noksan da tat Türk devletciliği Türk cemiyetciliği ile birlikte elele yürüyüp İnkişat h. Muhittin Birgen Güzel bir (Baş tarafı 1 inci sayfada) mânasını, kudsiyetini anlatmış ve as- kerlik hayatlarının müstakbel safhala- Bir ağaç bir adamın hayatını kurtardı $ (Hususi- — Geçenlerde burada h ınin davası ya - pıldı. Kaştan sekiz saat uzakta Davazlar köyünde Nazif oğlu Ali ve :ırkadg;ıan' ellerinde bıçaklarile aynı köyden Alı adında birisinin köyden 20 dakika u - zaktaki evine gitmişler ve ev sahibine kendi yakınlarından bir kadının nerede olduğunu sormuşlar ebilmiyorum» ce- vabı alınca zav Aliyi söyletebilmek maksadile bağlıyarak 100 metreden fazla bir uçurumun kenarına getirerek rında muvaffakiyetler temenni etmiş- tir, Bunu müteakıp diplamaların tevzi- ine başlanmıştır. Birinci çıkan 2227 nu maralı İstanbullu Nuriye bir altın saat, ikinci çıkan 2254 numaralı Burdurlu Eteme gümüş saat, üçüncü çıkan 2215 numaralı İstanbullu Orhana gümüş sa- at hediye edilmiştir. Ayrıca müzika şefi 2258 İstanbullu Fethiye altın kalem verilmiştir. Diploma tevziini müteakıp — talebe jimnastik hareketleri — yapmışlardır. Muhtelif gruplar boks, eskrim, ritmik iple bağlı Aliyi uçuruma sallamışlar ve işkence yapmışlardır. Alinin bağlı ol- duğu ip, ağırlığa dayanamayıp kop - muş ve Ali 40-50 metre kadar devam eden bir sukuttan sonra tesadüfün ga - rib bir cilvesi olarak bir ağaca takıl - mış ve baygın bir halde orada kalmış- tır. Sergerdeler firar etmişlerdir. Ali, takıldığı yerden bir köylü çocuğun ih- barı üzerine köylüler tarafından kur- tarılmıştır. İş adliyeye aksetmiştir. hareketler, yar jimnastikler, Japon güreşleri yapmışlar ve davetliler tara- fından takdirle karşılanmışlardır. Bunu müteakıp eski ve yeni devir- lerin harp şekillerini temsil eden can- h tablolar gösterilmiştir. Bu tablolar- da eski devrin ok, mızrak, kalkan ve zırh ile harp eden — muharipleri, yeni devrin tayyare, makineli tüfek, gaz maskesi ile harp eden neferleri göste- rilmiştir. Davetliler mektebin büfesin- de izaz edilmişlerdir. geçilmiş ve orada talebe piyesleri muvaffakiyetle Güzel bir gün geçiren davetli BÜ e D e KÜ Mekteb müdürü Albay Adil TÖfÜ nutuk söylerken 4 Bundan sonra müsamere 5'“: tarali) e Vatan ve ıem!';" lt iler «Lisan ve gençlik», miştir. Gençlerimiz a!lkışlannı vakit mektebi terketmişlerdir.