izt ! 4 5$ f Altı evin içyüzü Nakleden: Osman Cemal Kaygılı benim birinci kapım: evlâtlığa dokuz yaşımda girdiğim ©n üçü bitirip on dörde bastığı- Köre demek ki dört, beş yılda tamam değiştirmişim! Ânnem, ihtiyar babamı bırakıp baş - kaçtıktan sonra babam, benden olan erkek kardeşimi on üç, on daki bir gazete müvezzii - yamak vermiş, beni de kom- birinin vasıtasile Küdıkö- bir tekaüdün evine evlâtbk Aman, aman, aman! Ne idi idi o günler! Kadıköyün - aylarca neler çektiğimi bir bir de Allahım bilir. , aman, aman! O ne pis, mundar, ir çocuktu o... Daha emzikten T içmez, aşağıdan hemen çeşme verirdi. Hele mahallebi gibi ko- Şeyler yediği zaman işin hiç çekilir F ZF İ L iZ ' İ H ğ | | hî:h' bir gün hiç unutmam, yaşlı te- Bay kış akşamı, palamut plâkisi ile ::âh Pilâvı, tahinhelvasını fazla kaçır - t için karlı, fırtınalı havada gece ya- :.:vün- övüre yatak odasının ortasını t etmiş ve o gece tâ aşağılardan buz m Sular taşıyarak o mundarlığı temiz- t#k bana anamdan emdiğim sütü bur- n getirmişti. İkin, e l ci kapım, birinciden çok di .ü'hi. burada da sıcak yemek yüzü gör- 'ğüm yoktu. Oraya girdiğim günden hüîığım güne kadar sabah, öğle, akşam tün ömrüm peynir, zeytin, pastırma, 'ücuk' salâm lekârda, rafadan yumurta, t, Çörek, kuru poğaça. pasla, sando- * Midye dolması, tarama, konserve , söğüş gibi şeylerle geçti. z 'Yan da, bay da sizden iyi olmasın - 7» Çok iyi ve cömert iİnsanlardı, fakat ::'bnreklnr nedense sıcak yemeğe boy- * Yapmışlardı. vde yaşlıca bir kaynanadan - baya - h" anası - başka kimsecikler yoktu, O- h“" için işler rahattı. Hattâ benim bu - 'da Çok işim de yok gibi 1di. Zaten burada temizlik filân da pek a- Nmazdı. Ön, on beş günde bir bulaşık Yllıı:ır: Ppek seyrek ütü yapılır; ayda bir ortalık süpürülürdü. İşte o ka- *0 Sabahları bay erkenden çıkar, ne- Biderse gider; arkasından da ba < Yan sokağa fırlar. Bazan kaynana da on- n arkasından komşuya çıkar. Sonra Ta ğum bir iş vardı ki o da arka odadakı Iç- ki ve yemek masasını temizleyip hazir- Tamak! Bunların üçü de her akşam içerlerdi. Onun için yemekleri de hep mezelerden, çerezlerden ibaretti, Vakıâğ, bu mezeler, bu çerezler soğuk şeylerdi amma, bes leyici şeylerdi. Onlar karşılıklı masaya kurulunca ben onlardan çok önce tıka basa karnımı doyururdum. Bu evin be- ki uzun boylu masajı... Sonra da çama- şırdı. Burada, öyle her yerde olduğu gi- bi çamaşır haftadan hultaya, yahut on beş günden ön beş güne veya aydan aya filân yıkanmazdı. Burada hemen iki üç günde bir, mutlaka param parça çamaşır yıkanmak âdetti. Meselâ bir gün bayın fanilâsı, iki gömleği, dört çorabı, Üç men- dili... Ertesi gün bayanın bir bluzu, bir fanilâsı, iki çorabı, bir kombinezonu... i gün sonra kaynananın bir entarisi, bir dizliği, bir etekliği filân gibi... Bu çamaşır işi de kışın pek bir şey de- ğildi amma, yazın helv bayın çorapları yıkanırken pek dayanılır. şey değildi. Evdekilerin üçü de cömert insanlar ol - dukları için bana her gün beşer onar ku- Tuş ta veriyor ve ben de onlarla boyuna yemiş, kendime göre oyuncak filân alı - yordum. Lâkin, nedense bu çok rahat eve ben bir türlü tamamile ısımamıyor, kendimi burada muvakkat sayıyordum. Çünkü bu evdekilerin kendileri de bana burada muvakkatmışlar gibi geliyordu. Nihayet zannım doğru çıktı. Bir gece âdet hilâfı- na eve gelmiyen bay, ertesi Zgece, daha ertesi gece ve daha erteşi gece de gel- medi ve beşinci gecenin sabahı bayanla annesi zaten çok bir yekün tutmıyan eş- Yalarını tek atlı bir arabaya yükleyince onlar da caddeyi tuttular, bana da yolu Rösterdiler: — Haydi kızım, kısmet bu kadarmış, al çu lirayı da sen de artık babanın ya « bima git! . Dediler. Osman Cemal Kaygılı (Arkası var) Hamzâllıda bir yaralama vak'ası Nöazilli (Hususi) — Hamazallı kö yünde bir vak'a olmuş, iki genç birbi rini yaralamışlardır. berber - Keleşin kayınçosu Ahmetle Mustafa gece kah- vede dama oynarlarken Hacı Ömerin çırağı Mehmet yanlarına gelmiş, oyu- na karışmaya başlamış, Ahmet yenil- tek üzere olduğundan bu müdahale- ye içerlemiştir. Mehmet bir müddet sonra gitmiş, yarım saat sonra da oyun bitmiştir. Ahmet eve giderken sokak- ta Mehmede rastlamış ve: — Bir daha kahvede ilalem içinde kafa tutmayacağına yemin et diye Mehmede gürlemiş, Mehmet de elin- deki kama ile Ahmedi omuzundan ve ni en çok yoran işi, bayanın her sabah- k n SON POSTA Bu haftaki milli - küme maçları —— —*©.©* Taksim stadyomunda Beşiktaş ile Ankara Gençler Birliği çarpışır- ken, İzmirde de Ankara Gücü ile İzmir takımları karşılaşacaklar' Yarın milli küme maçlarına Taksim ve İzmir sahalarında devam odilecek- tir. İzmirde Ankaragücü ile Üçok ta- kımları karşılaşacaklardır. Doğanspo- run Ankaradaki maçında Ankaragücü çok güzel bir netice elde etmiş, rakip- ı.crın. dört gol farkla mağlüp etmişti. |Bazı İstanbul ve İzmir karşılaşmaların: |da da Doğanspor Üçoka nazaran daha güzel oynamıştı. Buna mukabil İzmire gelen her takıma da galip gelmişlerdir. Yalnız geçen hafta Galatasaraya karşı 3 - 2 mağlüp olmuşlardı. Şu vaziyete nazaran bugün Doğanspor İzmirin en kuvvetli takımı Üçok da ikinci derece- de kalmaktadır. Ankaragücü'nün müda faası oldukça sağlam. Mühacimleri işe çok ağır oynadıklarından maçın neti- cesi pek fazla gol farkile kapanamaz. Yalnız, Ankaralıların her fırsatta şüt îekıbilmelcr: futbol için bir meziyet- tir. İzmirliler ise kale önlerinde hiç bir i$ yapamamaktadırlar. Bu yüzden ma- çın Ankaralıların galibiyetile biteceği- ni zannetmekteyiz. / Beşiktaş - Gençler Birliği maçına ge- since, son zamanlarda bir çok oyunlar tamamlayan Beşiktaşlılar hemen her -|galibiyeti kendi sahalarında, kendi ta” raftarları önünde kazanmışlardır. Bu hafta ise Taksimde oynayacaklardır. Ankarada Gençler Birliğine mağlüp duklarından bu sefer daha canlı ve da- a düzgün bir oyun oynamaları icap nektedir. Güneşe karşı oynattıkları oyuncu- irirlerse belki iyi bir neti- ce alabilirler, Bençler Birliği oyununu ilk defa ya- rm. görereğiz. ğ Fakat bu günö kadar yâptığı maç- larda en iyi derece alan bir takım olma sı ilibarile Beşiktaşa gene galip gelmek ıhtimali daima vardır. Yarınki maçların neticeleri için bu sözlerden fazla bir şey söylenemez ka- naatindeyiz. & Sekiz klüp maçları BSekiz Klüp turnuvası tertip hey'etinden: 1 — Tarnuyamıni 2/5/937 tarihli progra- ma aşağıya yaşılmıştır: Baha: Şeref stadi. Saha kamiseri: Ahmet Âdem Göğdün Birinel maç: Beyköz - ILLâ! saat; 12, Ha- kemi: Peridun Kılıç, İkinci maç: İstanbul. spor - Anadolü gaat; 1340, Hakemi: Bürhan Atak, Üçüncü maç: Süleymaniye - Vefa sa- &t 15,20, Hakemi: Halit Galip Ezgü, Dördün- cü maç: Eyüp - Topkapı saat; 17, Hakemi: Ahmet Âdem Göğdün. 2 — Umuml dühüliye (15) kuruştur. ——— Adanalı bir san'atkârın muvaffakiyeti Adana (Hususi) — Adana san'at - kârlarından Namık Yarman kumaş ü- tülemek için yerli bir elektrik makine- si yapmıştır. Bu makine biri demir ve diğeri kar- ton kâğıdından olmak üzere iki mer: daneden ve diğer demir aksamdan mü- rekkebtir. Demir merdane elektrikle ısıtılmak- ta, merdanenin ısıtılmasında saatte iki buçuk kilovat, işletilmesinde de on sa- atte üç kilovat sarfolunmaktadır. Ma> kine 130 santim genişliğindeki doku - maları ütülemekte olup gayet ucuza mal olmaktadır. Çerkeşliler doktor ve Bczacı istiyorlar Çerkeş (Hususi) — Kasabamız 6 aydanberi doktorsuzdur. Vakti hali o- lanlar muayene ve tedavi için Çankırı- ya gitmekte, fakat tren parası bulamı- yanlar talihlerine ve tabiatin yardı - mına boyun eğmektedirler, Doktor ol- madığı için ilâç satışı yapamıyan ec - zacı da eczaneyi belediyeye devrede - rek gitmiştir. Fakat belediyenin ecza- cısr olmadığı için eczane de kapalıdır. Şimdi Çerkeşin hem bir cezacıya çhem de bir doktora ihtiyacı vardır. Kayma- de akşam geç vakit ve gene birbiri boğazından ağır surelte — yaralamıştır. |kam Turgud Başkaya kasabaya doktor dönerlerdi. Yaralı Ahmet tedavi altına alınmış, İtayini için icab eden teşebbüslerde bu- Yth._ akşamları muntezaman yaptı- Mehmet tevkif edilmiştir. ı — İlunmuştur. vaktile « Sayfa 7 G£SPORSS, |Dünyanın en güzel erkeği, çirkin diye kız bulamazmış! ziyor: Genç erkekler için dünyada en bü - yük felâket, izdivaçlarına talip olduk- ları genç kızlar taralından reddedil - mektir. Size anlatacağımız şu ufak vak'a üzerine genç okuyucularımızın &Trtık müteessir olmalarına, reddedil ı dikleri için yeise düşmelerine mahal yoktu. Bugün hemen bütün dünyada Klark Gable'i tanımıyan bir tek kişi yoktur. H — Biz bizden beş on sene uzak kal - mış kardeşimizin, evlâdımızın çehresi- nin çizgilerini unuturuz. Fakat, o kâ- fir Klark Gable'in hayali, o erkek, mert, sert, mütehakkim çehre gözle - rimizin önünden gitmez derler. Sözlerinde samimidirler de. İşte bu Klark Gabl'i rüyasından, haya linden çıkarmıyan bayanlardan bir ta- nesi 1922 yılında bu delikanlının izdi- vaç talebini reddetmiş: — Çirkin, kaba, kocaman elli, adamla hayatımı teşrik edemem. Benim zevki selimim var, demişti, Şimdi Nevyorkta hukuk mahkemele- rinin birinde bu on dört sene evvelki dava canlanmış ve Klak Gabi stüdyoda projektörlerin karşısında terlemiyen bü —kadımnlık âleminin fatihi Don Juan, mahkemede teriler dökmüştür. K * Klark Gabl'in ismi o zaman Euctem idi. Benim desti izdivacıma talip oldu, benim gönlüm onu bir türlü sevemedi, 0 zaman ben (17 yaşında idim, o da yirmi iki yaşında idi. Yüzü bir istakoz gibi kıpkırmızı idi, Blnı terliyordu. Kocaman ellerini ne - reye koyacağını kestiremiyordu. Hayatımda o tarihe kadar onun ka - dar şaşkın bir insana rastgelmemiştim. Ve o bu halile benimle evlenmek isti- yordu. Bu sözleri söyliyen Mıis Fan Doerfer; sözüne şöyle devam etti: — Kazancı da kurmak istediğim yu- vanın ihtiyaçlarını karşılıyabilmekten uzaktı, Hele bir de çocuklarımız oldu- ğu zaman işler büsbütün çatallaşacak- tı. Tabil ben onun izzeti nefsini hiç Tencide etmeden: «Babam izin vermi- yor, yaşın küçük diyor» diye bu adamı maalesef atlattım. Mis Doerfer maalesef dediği zaman bütün salon gülmüş, Klark Gabi, başını kaklırmış, ve mazinin intikamını gl - — İlkmekteplerin “Tabiat bilgisi,, Kitabı müsabakası Bir okul öğretmeninden aldığımız mek- tupta deniliyor id: e— Kültür Bukonlığı 1037-38 ve mü « teakip ders yılları içinde 4-5 inci sınif - darda okutulmak Üzere bir (tahlat hilgi- si) kitabının yazılmasın! müsabakaya koydu ve bu kararını kü'tür âlemine yay- d. 18/2/1837 den 30/6/1937 ye kadar 445 Ay süren müsabaka mücdeti dahilinde ilk tedrisat muallimleri güclün bütün saa- tini dolduran terbiye ve tedrisat — işile meşgul olduklarından bu müsnbakaya iş- tirak edemiyeceklerdir. Son derslen çıkan bir muallim 2-3 maat süren bir istirahat zamanını müteskip ertesi günün şema ve ders vasıtalarını hazırlamakla mükellef- tir. Binaenaleyh kitap yayma işine tahsls edeceği zamani kalmıyor demektir. Diğer muharrirlerin yazacakları kitap- lara gelince: Senenin $ ayını çocuklarla geğiren bir ilk okul muallimi kadar çocuk ruh ve seviyesine yakın bulunmuyan, ted- risat işile - Dilhassa ilk okullarda - filen meşgul olmiyan yazıcıların hazırlıyacağı kitap ne kadar mükemmel hazırlanmış olursa olsun yeni programın İsteklerine —e 4 y) ——— Klark Gabl'in ilk sevgilisi: “ Kaba, kocaman elli, şaşkın bir adamla evlenemezdim. İzdivaç talebini reddettim. Fakat keşki reddetmeseydim ! ,, diyor Fransızca İntransigeant gazetesi yı-] Klark Gabl mış bir eda ile tebessüm etmiştir. — Bugün dünya yüzünde benim yap tığım çılgınlığı yapabilçcek bir tek ka din tasavvur etmiyorum. Mis Doerfer mahkemede bu sözleri şahit sıfatile söylüyordu. Klark Gabl hakkında dava ikame eden başka bir kadındı. Bu kadının ismi Violet Norton idi ve on dört yaşına basmış olan kızı Goendoline için Klark Gabl'den nafaka istiyordu: — Bu çocuk onundur, fakat şimdi ta- nımak istemiyor, diyordu, Klark Gabi bu mânasız davaya gü- lüyor: «Ben kadınla beraber yaşadığımızı iddia ettiği tarihlerde Londrada değil, Öregonda bulunuyordum ve o zaman Yan Doerferi çılgınca seviyordum, Vio- jet Norton'u hiç tanımıyorum» diyor« dü. Bu münasebetle eski sevgilisi Fan 'Doerferi şahit olarak ikame etmiş ve kendisine maledilmek istenen bir ev- lâttan kurtulmanın yoluna bakmıştı. Mahkeme Violet Norton'un iddiasını mesnetsiz buldu ve davasmnı reddetti, kapıdan dışarı çıkarlarken, Klark Gabl Fan Doerfer'e: — Beni gene beğenmiyor musun dee di? Fan Doerfer güldü: — Bak gene islakoz gibi kızarmışsın, gene alnında ter taneleri var.. Genc el- lerin koskocaman, fakat... Pakat keşki 1922 senesine gene avdet etmek müm- kün olsaydı. — Olsaydı. — Seni ben de seviyorum derdim. Ve ilâve etti: — Niye o kadar kızardın?.. İZYA> GAP Maarif Vekâleti kültür hayatımızın te- melini teşkil eden Jlk okul kitapları mo - selesinde çok isabetli bir adım olmakla beraber müsabaka zamanın! bütün öğ « retmenlerin boş bulunduğu tatil aylarına tesndüf ettirse veya her mınlakadan di- rektör ve ispekterlerin gösterecekleri rer namzedi, hususile terbiye enstitüsü Mmerunlarını kitap işile iştişale mecbur tutsaydı daha verimli netlceler alınacak- ti İlk okullara kitap yazacak bir muharrir ne iHminin hudutsuzluğu ile şöhret bul- muş bir âlüm, e de bir çok noktaları ulu- sal ve sosyal bünyemize uymuyan garp u- sulü kitaplarının cazip mevzuatına sap - lanmış kuru bir nazariyeci değil, ancak yıllarını binbir tenevvü arzeden binlerce çocuk arasında eritmiş bir muallim — ve yüzlerce muallimin mesolisini yakından görmüş bir müfettiş olmalıdır. Vekâlet bu şekli ihtiyar eder, kitap yazma işine ilk tedrisat Munllimlerinin azami iştira- kini mümkün kılarsa kültür. — sahamız 2-300 eser kazanacak, bu eser bolluğu da aranan mükemmeliyeti temine yarıya - caktır. T İkinci bir rica da: Müsabaka neticesin- de elde edilecek kitapları tetkik edecek Komisyona ilk okul tedrisatı ile uzun za- man meşgul olmüş ve derslerin hususi « yetlerini, hanm Kabiliyellerin! kavramış muallim, müfettişlerden miktarı kâfi işti. rak ettirmektir.. C