Belgradzlesinde Türkün iyi ruhunur Ebedi bir âbidesi Yazan: Muhittin Birgen Belgrad, 18 elgrad kalesinin — içinde, Kale Megdanda bir türbe vür; urası Mustafa Paşanın yattığıyerdir. Tür - benin biraz ötesinde de gene Mustafa Paşanın oturduğu evi var; hükümet, buralarını tanzim ederken, türbeyi de, evi de tamir etmiş; onları eski şel rilmiş bir şekilde ihtimam ile muhafa:- za ediyorlar. Bu Mustafa paşayı Sırpiar çok sevi- yorlar; hattâ ona «Sırpların anası» ün- vanını vermişler. Ne zaman ondan bahsedilse anamız diyorlar; niçin? Çün- kü Mustafa Paşa, burada Sırp halkımı sevmiş, onlara dikkat ve ihtimam ile hizmet etmiş, demokrat ruhlu, tabiatli ve insan duygulu bir Türk o muş. Fakat, daha fazla bir şey yapmış: Azgın Yeniçeriler ve azgın dayı - bi - zim kabadayı dediğimiz dayı - ların Sırp halkına eza ve cefa etmemeleri için bunlara karşı aman vermek bil - miyen bir mücadele açmış, halkı bun- ların şerlerinden siyanet etmiş. Mustafa Paşa, Sırbistana farmason- luğu ilk sokmuş olan adam olmakla da maruftur. Hattâ kale içindeki evinin cephesinde, kapının üstüne gelen yerde yakın zamana kadar farmasonluk a - TJâmetleri varmış. Sonradan bu âlâmet z kaldırılmış. Mustafa Paşa, on dokuzuncu asrın ilk senelerinde burada kumandanlık etmiş olan insandır. O tarihte farmasonluk, henüz çok bozulmamış, idealist bir in- sanlık tarikati idi. Bunun için, Mustafa Paşanın müşfik bir insan, iyi bir ku - mandan ve vali olması t tabif idi. Onun böyle olmasına mukabil de Yeni- ,Şerilerin ve dayıların en azgın, en Mütereddi zamanları idi. Artık onlar âsker olmaktan çıkmışlar, sadece hay- Astıkları astık, kestik- ik bunun için Mus - sevmiş, ona «Sırpların ana- * Demek oluyor ki buralarda, Türk - ler acı hatıralar öldüuğu kadar tatlı tıralar da bırakmışlardır. On dokuzun- cu asrın ilk sıralarında Belgrad kale - sinin üstünde sallanan bayrağın mü - messili Mustafa Paşa gibi bir insan ol- Ması, Sırplarla Türklerin kat'i surette ayrılış günlerinin geldiği sırada, iyi bir tesadüf olsa gerektir. Her halde son günlerde burada iyi hatıralar bırakmış olacağız ki Sırpların bize karşı kalb - lerinde eski zamanlarda bir husumet ftaşımış olduklarına dair orta yerde a- istanda ya- pılmiş olan bir takım fenalıkları Türk- lere değil, 6o zaman mevcut olan içti « mal nizama, derebeylerine, voyvodala- Ta atfetmeği de pekâlâ biliyorlar, Bütün bun dolayı Sırplarda dillerini Türk kelimelerinden temizle - meğe doğru hemen hemen hiç bir ha - reket yapılmamıştır. "pçada, rk kelimeleri, bir asır evve'ki — hallerile olduğu gibi, duruyor. Bütün iik kültür kelimeleri hemen hemen bizim bırak: tığımız şeylerdir. Bunu iyi bilen bir Belgradlı dedi ki: — Biz ilk kültürümüzü sizden al - dık. Sırpların imparatorluktan yi etmeğe haklı oldukları bir çok şeyler bulunmasına rağmen Türklere borç lu oldukları şeyler de vardır. Meselâ, kültür bakımından size olan borcumuz büyüktür. Görülüyor ki Türkiye ile Yugosla ya arasında bir zamandanberi başl: ve gün geçtikçe koyulaşan dastluk, nün siyasi ihtiyaçlarına uymak bakı - mından hayli kuvvetli sebeplere ( nat ederken tarihi âmiller ; çok kuvvetli unsurlara m: şradhl;a' inin son muhafı: an Mustafa Paşanın bugün hatırası Sırplarla beraber biz deîıi'umet]e v:!ınî detmeliyiz: Burada Türk ismini ta karıştırmış ve bugünkü için ruhlarda çok eski za- manlardanberi unululmuyan hikâyesi sayesinde, iyi bir zemin rl * Balkan muharebesi esnasında Sırp (Devamı 9 uncu sayfada) barile de SON POSTA A li e A AT T AT TT A G l Resimli Makale: W Çocuğa yardım etmeyen cemiyet sakattır W b? —. eeei Sapletan eee? <ni d hef LA D L aei el NML el İngilterede Süt Damlası adınt taşıyan bir hayır mües- vardır, her sabah husust kamyonları ile mektep- lere süt ve yiyecek gönderir, aç olan her çocuk bu kam- yona müracaat edip süt ve yiyecek almak hakkını haiz- dir, kendisinden fakirlik vesikası istenilmez, sual sorul- sesı maz, hüviyeti tesbit edilmez. Kadınların Mücevherlerini Çalan güvercin Hırsız kedi, hir köpek olur. Fakat hırsız gü - vercin olur mu? Bu vak'ayı — bir Fransız gazete sinden naklen biz de hayretle kari - lerimize bildiriyo- ruz: | CB , Lehistanda mü- "" tü teaddit mücevherat hırsızlıkları yapılı: yor, fakat bunların failleri — bir türlü meydana çıkamıyordu. Nihayet mese- le anlaşıldı. Meğerse bir hirsizin talim görmüş bir güvercini varmış. Bu gür vercin zengin bayanların yatak oda - larına pencereler açıkken giriyor, ba- a Üa - |yan mücevherlerini çıkarıp da tuvalet masasının üzerine koyunca gece onla- rı çalıyor, gene odanın bir - tarafında dolapların arkasına gizleniyor ve erte- si gün de pencere açılınca, uçup gidi- yormuş, Bir gün bu güvercin tam o - dadan uçarken ağzından yüzüğü dü- şürmüş ve mesele böylelikle meydana çıkmış. Gürültü, patırdı kurbanı Fransızlar ekseriya gürültücü olur- lar. Bu sebepten ara sıra başlarına ga- rip maceralar da gelir. Bir Fransız ge- zetesinde okuduğumuz şu vak'a bu maceraların tuhaf olanlarından biridir: Bir Fransız Amerikadaki kasaba- ların birinin otelinde misafir kalır. Ge- ce yatacağı zaman masanın başında bir kâğıt görür. Bu kâğıtta - şu satırlar gürültü ile mücadele taraftar- ları size, gece yatarken yavaş yürüme- nizi, patırdı yapmamanızı tavsiye ede- Oda komşunuz.» Fransız tabit bu ihtara fevkalâde sinirlenir ve inadına hızlı yürür, kapı: ları vurur, Meğerse o beldede bu cemiyet mev- ecudiyetini belediyeye kabul — ettirmiş- *|miş ve bu adam ayak uclarına basma- dığı için kapı komşusunun ihbarı üze- rine bir hafta hapse mahküm edilm . 'su imiş. zengini çıkabilir. Düşkün bir ailenin çocuğundan istik - balin bir yaratıcı zekâsı çıkabilir. Cemiyet gıda ve mek- tepbahsinde fakir çocuğunu da zengin çocuğu kadar vazilesile mükellefttir ve bu vazile- üni yaparken de çocuğun izzeti nefsini kırmamaya, fa- Fakirlik ayıp değildir, bugünün fakirinden yarının kirliğini teşhir etmemiye mecburdur. - ——— ' mütena'im etmek HER GON BİR. FIKRA Saat ve Kadeh Muharrir Gayyur bir tarihte evli idi. Bir sabah evinden çıkarken ka- rısına: — Akşama bir kadeh rakı içece- ğim ve eve onda geleceğim! demiş - ti. Gayyur, evine saat bir de gitti. Kendisini karşılıyan karısı; sordu: — Hani bir kadeh rakı içip eve onda gelecektin. Gayyur güldü: — Yanlış anlamışsın - karıcığım, Ben sana, on kadeh rakı iceceğim ve eve birde geleceğim, demiştim. v Buharlı gemileri Kim icat etmiş DD Kolonyada çıkan Kölnişe Zeitung yazıyor: Buharlı gemileri bir çok kimseler birden — keşfettiler. Amerikalı -Ful - tos, Fransız Denis Papin, bu işin ilk mucidleri oldular. Biz de bunu bütün ilim adamları ve sizler gibi böyle bilirdik. Meğerse çok yanlışmış. Halbuki buharla işleyen — gemiler daha 1545 yılında İspanyoda Blasco - Garoj namında bir adam tarafından yapılmış ve bu zat iki yüz tonluk ge- misile tecrübelerini meşhur Şarlke'nin Bu geminin de bir kazanı varmış ve içinde önünde yapmışmış.. su kay- narmış, yalnmız diğerlerinden şu farkı vyarmış ki o kazan kaynarken adamca- ğızın tepesinde de engizisyon kazanı kaynamasın diye, kazanda kullandığı su, bir manastırda takdis edilmiş bir Amerikada taksite Bağlanan Hapis cezaları Nevyork beledi- ye reisi yeni bir zinsiz cezasını be-, lediye nizamatı - na riayet etmiyen etomobil sahip - lerine de - teşmil| etmiştir. Bu ka - rarname şöyle de- mekte imiş: «Şimdiye kadar hiç sabıkası olmı” yan otomobil sahiplerinin belediye ni- zamatına riayet etmemeleri halinde iş erinden ve güçlerinden mahrum e - dilmemeleri için cezaları şu yolda in- faz edilecektir: . . Sözün Ksası Buğday azlığın'n Verdiği endişe K. Talu vrupa gazetelerine şöyle bir göğ gerdiriniz: Aşağı yukarı hepsint de gizli bir endişe, bir telâş sezeceksi" niz, Sebebi? Yer yüzündeki buğdayi stokları azalıyor, yeni mahsul yetmi * yor, yakın bir atide kıtlık olmak ihti # malleri beliriyormuş. : Bizim mukaddes ve bereketli yurdur muza pek şümulü olmıyan bu endişe* ler şayet günün birinde tahakkuk edet cek olursa, insanların hiç biri diğerin kabahat bulmasın. Kişi ne ekti ise ont biçer. Bu muhakkak ki l tâ Fransızlar, ayni atalar sözünü da * | ha veciz bir tarzda ifade eti dint «Rüzgâr eken, f! a biçer!.» derle | Şu son bir kaç yıl içerisinde beçeri # yet yeniden azdı. Yerinde rahat dura * — mıyor. Sülh sözü riyakâr müminlerimi duaları gibi yalnız dudaklarda dolaşı * yor. ğ Herkesin içi gene birer inbikten farlör | sız olarak kin ve fesat taktir etmekte, | Bu gizli duygular, tabil, insanemeğini | topraktan fabrikaya, ziraatten harp erit düstrisine ayarttı. Bacalardan harıl has rıl fışkıran dumanlar, yarının zehirli — gazlarını, imha vasıtalarını haber ve « riyor. Milletler buğday anbarlarını ihe — mal ettiler.. Bunların yerine sığınak yâı pıyorlar, İspanya, İtalya, yarınki kâ * busun vadesini dahi beklemeden nö * betlerini savdılar, Kartallar, kargâlat, bunlar da yarınki ziyafetin kokusunu çoklan almışlar, gagalarını şimdidett biliyorlar.. Böyle bir vaziyet içerisinde, buğday, darlığı, buğday kıtlığı ortalığı nasıl telie dit etmez? Ziraati düşünen, toprağı liyen, beşeriyetin nef'ine çalışan kim' Kaç yıldır, Tanrının günü, yeni yeni gazlar, tayyareler, zırhlı gemi tipleri, öldür şualar, uzun menzilli toplaf, mütekâmil tanklar, dakikada bilmemi kaç mermi atan makineli tüfekler ical - |edilip duruyor. Bu meyanda hiç bir yek ni ziraat üleli vücuda getirildiğini duy* dunuz mu? O halde, Avrupa, Amerika, ve diğere leri, ne yüzle ve ne hakla kıtlıktan erle ederler?. Bu netice, kendi ihmal* leri en tabif tcabıdır. «La Fontaine» in «Karınca ile Ağusı tosböceği» masalı malüm: Ağustosbö « Mahküm oldukları hapis cezası her | ceği bütün yaz ötmüş; kış geldikte balör hafta cumartesi ve pazar günleri çek-| mış ki yiyecek bir habbe bulamıyı tirilmek üzere nihayete erdirilecek.» Gitmiş, karıncaya baş vurmuş, Şimdi bütün otomobil sahipleri bü- | erzak istemiş.. tün hafta çalışıyorlar ve ekseriya bir ay olan hapis müddetlerini, her hafta hapishanede taksitle ödemek suretile |30 haftada ikmal ediyorlarınış. Kendisini kaybeden adam) Elli yaşlarında bir adam İsveçin Getenburg şehrindeki gazetenin direk- törüne müracaat ederek kendinin kim olduğunun bulunmasına yardım edil- rica etmiştir! Kendisini kaybe- |den bu adam bir şehirde iyi bir evde oturduğunu ve iki kız çocuğunun da kendisine baba diye hitap ettiğini ha- tırladığını fakat bundan başka aklına söylemiş, Getenburgda nasıl bulundu- ğunu hattâ civardaki ormanda ne va- kit gelip de orada odun kesmeğe baş- ladığını düşünüp düşünüp bir türlü bulamadığını ilâve etmiştir. Gazete direktörü çağırıp bu adamı göstermiş ve onlar- dan birisi üç ay evvel evinden kaybo- lan bir makinist olmasından şüpheye düşerek kendini kaybeden biçareyi a- hp oraya götürmüştür. Evdekiler hemen kendisini İSTER İNAN İSTER İNAN Bir arkadaşımız anlattı: «Bakkaldan bir şişe rakı almıştım. İçinden su çıktı. Şişeyi tekrar bakkala götürdüm. Râkı | biraz evvel verdiğim şişi : Tn dırm. Sonra siz geld?niz, size verdim. Anlaşılan değiştirmiş olacak. Zevk ehlinin aç || yerine su çıktığını söyledim. Bakkal bir an düşündü: — Anladım, dedi. Sizden ön dakika ev müşteri gelmiş, bir şişe rakı almıştı. Bir iki dakika sonra | elinde Eve getirip açtım. | yerine el dükkâna bir rakı elde etmok us: MA! e tekrar dükkâna geldi, rakıyı geri verdi, a bir marka rakı istedi. Ben de bu şişeyi diye kendisinden geriye al - şişeyi » ikgözü bir şişe rakı parasile iki şişe ülünü de keşfetmiş,. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Karınca sormuş: —Yi ne ile vakit geçirdin? — Tür ledim. — Çok güzel! O halde, şimdi de var, oyna! Ve karınca, kapısını, böceğin yüzün€ kapayıvermiş. Seneler senesi harp levazımı yap * makla vakit geçiren milletlere de, kılı lhık başlar başlamaz buğday yerine birie birlerini yemek düşecek diye korkarımı, hiç bir şey gelmediğini de gazeteciye| Biliyor musunuz ? | — Çinde Kin—Altın sülâlesi han« gi tarihte, kimin tesirile sönmüştür? 2 — Elizabet dö Valua kimdir? 3 — Meşhur İtalyan âlimi Markonlk nin bulduğu telsiz, ilk dafa hangi ta * muharrirlerini | Tihte, nereye gönderilmiştir? (Ceyabları yarın) * (Dünkü suallerin cevabları) 1 — Meşhur Alman fizisyeni Aynşt tayn Ulm şehrinde doğmuştur. Bugün tanı" | 58 yaşındadır. mışlar ve üç ay evvel Londiaya git- 2 — Atatürk İstiklâl mücadelesinde başkumandanlığa 5 ağustos 1921 de seçilmiştir. 3 — Elâm'lar eski Türk devletlerine den biridir, Güldanilerin komşuları * dir, merkezi hükümetleri Suse, şehri * dir, ” HrnereseraseceLerARALenAAALKAAREEAAKARARLERLASERAAELELEAAN mek üzere yola çıktığı halde o vaklit” tenberi izini kaybettiklerini söylemiş" lerdir. ş İsmi makinist Seporen olan bu a* dam evini ve kızlarını tanımış ise - de — karısının ismini bir türlü hatırlayama: miştır. B FERİ'PEF. ©. - E 'ye