26 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

he muhalif SON POSTA — | ittihad ve Terakkide on sene | On üçüncü kısım No 8 — MÜTAREKE GÜNLERİNDE İTTİHAD VE TERAKKİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — İttihat ve Terakkinin akıbeti acaba ne olacaktı ? Talât paşa, Hacı Âdil beye döndü “ bizim dedi, bütün hatamız bizden sonra gelecak olan zümreyi hazırlamamış ve hazırlanma kabiliyet'nde olacaklara meydan ve imkân bırakmamış olmaktır. ,, Bu kuvvet olmadıkça hayat yürü- yemez, inkılâplar vücude gelemez ve yer yüzünün mütemadiyen — değişme ihtiyacı tatmin edilemez. Cemiyetin esrarlı kanunları bunu böyle istiyor... Akşam olunca Akşam oldu. Şimdi içtima edecek- ler. Ben de oturmaktan yorulmuşum, ayakta ötekile berikile konuşuyorum. Artık gideceğim. Fakat, Tanin mesele- sinde bir karar vermek lâzım. Mithat Şükrüyü buluyorum, henüz o bir ka- rar veremiyor, Talât paşa ile konuşa- cak. Talât paşa, içerde, küçük bir «hal- vet) odasında, hep konuşuüyör, geldi- gimi haber vermek ve hatır için bir uğramak lâzım. Kapıyı vurup içeri giriyorum. Hacı Adille konuşu - yorlar. Beni de oturtuyor. Havadis s0- ruyor, bildiklerimi, başımızdan geçen- leri anlatıyorum. Çehresi biraz daha renksiz ve gölgeli, gözleri biraz daha yüklü ve yorgun, gecelerini rahat ge- çirmiyen bir insan; fakat, arada bir titreyen sesinde de, metin ve mütevek- kil bir adamın kuvvet ifadesi var, Zor- la hareket ve neş'e ifadesi vermeğe çalıştığı durgun çehresindeki hüzün, hiç bir gözden kaçmıyacak derecede barizdir. Zavallı adam! Bütün Osmanlı im- paratorluğunda, sırtı onun kadar ağır| y (arttlırmaya vaz'edilmiştir. Arttırma peşin- bir tarih mes'uliyeti altında ezilmiş hiç bir sadrazam yoktur. O gün de, bugün de bu insana karşı içimde yalnız bir acımak duyuyorum. imparatorluğun çatısını aşağı — almış, temellerini baltalamış bir tarih devri- nin resmen en başta gelmiş olan mes'- u) şahsıdır. O, bu hareketi idare eden siyasi ordunun kumandanı idi. Onun kumanda ettiği saflar içinde ben de vardım ve benim de hayatım, onun yüzünden, ilk gününden son gü- nüne kadar, bu güne kadar hep müca- dele oldu. Bütün bunlara rağmen, ©o sormak | Halbuki o, bir| Simdi ben bu bahse girecek değilim. Varsın, Mithat Şükrü onunla konuş- SUN... Sonra, demindenberi konuştukları mevzua avdet ediyormuş gibi bir ta- vırla, Hacı Adil beye dönerek: — Bizim, dedi; bütün hatamız, biz- den sonra gelecek olan zümreyi hazır- lamamış ve hazırlanma kabiliyetinde olacaklara meydan ve imkân bırakma- miış olmaktır. Gün geldiği zaman in - san bunları daha iyi anlıyor. Fakat, marifet, onu vaktinde anlamaktır. İt- tihat ve Terakkinin giriştiği mücadele, on temmuzdan bugüne kadar neticesi daima şüphe edilmeğe lâyık bir iş idi. Bizim muvaffak olamadığımız yerde bizim yerimize iş başına geçebilecek bizden daha yeni unsurun yetişmesine yardım etmek vazifemizdi. Bunu yap- madık. Fenalıklarını şimdi görüyoruz. Daha da göreceğiz. Belki, benim yanımda konuşmak is- temedikleri şeyler var; buna mâni ol- mamak İâzım. Bunun için Talât paşa, sözüne fasıla verir vermez, ben ayağa kalkıyorum ve çıkıyorum. Kisa bir müddet Tanine uğradıktan sonra ve orada İbrahim Necmi ile ko- (Arkası var) İstanbul Dördüncü İcra Memurlu- ğgundan: Ehlivukuf tarafından tamamına 714 lra kıymet takdir edilmiş olan Beyoğlun- da Tatavla mahallesinde Tatavla cadde- sinde eski 112, 114, 116 mükerrer, yeni 148 tapu numaralı arsanın evsafı, arsa- nın ön ve arka cepheleri tahta perde ile örtülü ve içinde altı adet meyva ağacı var- dır. Hudut: Sağ tarafı ifrazen Katine arsa- sı sol tarafı Sineaon apartımanı ve arkası Tanaşaki arsası önü Tatavla caddesi ile mahdut'ur. Sahası: 119 metre murabbaıdır. Yukarıda evsafı ve hudut ve mesahası gösterilen gayri menkulün tamamı açık dir. Arttırmaya iştirak edecek — müş'erile- rin kıymeti muhammenenin yüzde yetmiş beşi nisbetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu hâmil olma- ları icap eder. Müterakim — vergi tanzifat tenviriye ve vakıf borçları borçluya ai'tir. Arttırma — şartnamesi 26/3/37 tarihine müsadif Cuma günü dairede mahalli mah- susuna talik edilecektir. Birinci arttırması (3/5/937 tarihine müsadif Pazartesi günü dairemizde saat 14 den 16 ya kadar icra edilecek birinci arttırmada bedel kıymeti muhammenenin yüzde yetmiş beşini bul- gün de; bugün de ona karşı duyduğum duğu takdirde üste bırakilır, aksi takdirde his, yalnız acımak duygusu oldu. Çünh- kü, onu tanımış olanların hemen kâ- İistçe ve tam bir samimiyetle oynadı- gına kanidim. Vazife ve merasim iti- i ı fesi gibi, ben de onun bu tolünü idea-'lerek 18/5/937 tarihine müsadif Salı gü-|© son arttırmanın taahhüdü baki kalmak ü- zere arttırma ön beş gün daha temdit edi- pılacak ikinci arttırma neticesinde en çok barile üniforma giydiği zaman sıkılan, arttıranın üstünde bırakılacaktır. 204 nu- «ne zaman bu mânasız şeyleri söküp Maralı icra ve iflâs kanununun 126 mcı atacağız?» diye söylenen, paranın ne olduğunu hiç düşünmeyen, sokakta halk, Babıâlide sadrazam rollarinin iki- de oynayan bu talihsiz inkılâp adamı- na karşı, Türk olarak da, fert olarak da içimde hiç bir kin, hattâ bir kırılma bile yoktur. — Yarın ne yazıyorsun? Talât Paşa da Taninin l | | sini de ayni samimilik ve tabiilik içın_.bu haklarını ve hususile 'maddesine tevfikan hakları tapu sicillerile sabit olmıyan ipotekli alacaklılarla diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin faiz ve masarife dair olan iddialarını ilân tarihinden itiba- ren 20 gün zarfında evrakı müsbitelerile birlikte dairemize — bildirmeleri lâzımdır. Aksi takdirde hakları tapu siclilerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Müterakim vergi ve tanzifiyeden ibaret olan belediye ru- sumu ve vakıf icariyesi bedeli müzayededen çlkmasından '&yıia gDrmlly(ll’ 'lenzîl olunur. Daha fazla malümat almak Bilmem, şu dakikada yazılan çizilen şeylerle hakikaten zihni alâkadar mı? Yoksa lâf olsun diye mi soruyor? Ben buna düşündüğüm gibi cevap vermi- yorum, kaçamaklı bir yoldan gidiyo- rum: — Henüz yorgunum ve daha da vaziyeti kavrayamadım. Bugün yazı yazmıyorum. Sonra bir lâhza durup ilâve ediyo- rum: — Zaten yazacak da ne kaldı? — Doğrul Diye tasdik ediyor. Bu « doğru! » onun da artık Tanini susturmak fikri- | olmıyacağını — gösterir. | isteyenlerin 936/2340 numaralı dosyada mevcut evrak ve mahallen haciz ve takdi- ri kıymet raporunu görüp — okuyacakları ilân olunur. (31280) Kocaeli Mahkeme Baş kâtipliğinden: İzmitin Orta çeşmede 20 numarada mu- kim Mehmet oğlu terzi Feyzi tarafından karısı olup hâlen ikametgâhı meçhul oldu- ğu muhakemeten sabit olan Elâziz vilâye- tinin Miadın köyünden Raşit kızı Saliha a- leyhine ikame olunan boşanma davası ne- tcesinde kanunu medeninin 126 ıncı mad- desindeki sebebe ve 132 inci maddesinde- ki kocanın evini kötü surette terketmiş ol- masına göre kanunu mezkürun 138 inci tenviriye | Kendinizi üşütünce... Daş VU—UDB“I[]IZ ÜK VEĞLbDir GRİPİN almak olmalıdır. GRiPiN Soğuk algınlığına, baş nezlesine ve diğer nezlelere, gripe, kırık- lığa, üşümekten mütevellid bütün ıstırablara karşı bilhassa müessirdir. GRiPiN En şiddetli baş ve diş ağrılarını derhal dindirir GRiPiN Bel, sinir, romatizma ağrılarında harareile tavsiye edilmektedir icabında günde 3 kaşe alınabilir. POKER-PLAY., TRAŞ BIÇAKLARININ “ KRM.İ DİR___ dolayısile bilcümle masarifi muhakemenin Salihaya aidiyetine 16/3/937 tarihinde karar verilip mahkeme ilâm suretinin di- vanhaneye talik edildiği ve tarihi neşri i- lândan itibaren bir ay zarfında müddela- leyha tarafından Turku —kanuniyeye mü- racaat edilmediği takdirde hükmün kesbi maddesi gereğince tarafeynin yekdiğerlerin- | kat'iyet edeceği tebliz makamına kaim ol- den boşanmalarına ve kabahatli karı olmak imnk üzere ilân olunur. Harbıumuminin aç ve ekmeksiz gün- lerinden birinde -ona bizim Yıldızdaki kışlanın civarında rastgelmiştim. Ha - rikulâde güzel küçücük bir Çin büldo- ğu idi; hemen iki avuç arasına sığabile- cek kadar küçücük şirin bir şey. Par- lak samur renkli ipek kadar yumuşak uzun tüyleri, mini mini basık burnu üstünde zeki bakışlı, iri simsiyah göz- leri vardı. Yanıma çağırdım. Evvelâ durakladı, sonra başını, kuyruğunu sallayıp yal - taklanarak yanıma sokuldu. Öyle bir yltaklanış ki, iki büklüm oluyordu, Ku- cağıma aldım. Sevdim. Okşadım. Son- ra karnını doyurdum. ÂAkşam evime götürdüm. Eski ve hakiki adını bilme- diğim için gelişi güzel ona «Bobi» diye bir ad taktım. Bu adı o yadırgamadığı gibi bizim de kulağımıza ve dilimize uygun geldi. Bobinin bağırması, çağır- ması yoktu. Çok uysal, bilhassa çok gü zeldi. Onu evdekilerin sevmesi şöyle dursun gelen misafirler bile ona bayı- lıyorlar, onu sevip okşamaklan kendi - lerini alamıyorlardı. O, bütün evin sevgilisi idi. Hattâ an- nem köpeği hiç sevmemesine rağmen ondan hoşlanıyordu, o kadar ki bazan onuün paparasını biZe bırakmıyarak biz- | zat kendisi hazırlıyordu. Hemşiremin küçük çocuğu Nüzhet, henüz emeklemekte olmasına rağmen halının üstünde samur renkli bir yu - mak halinde bin türlü şaklabanlıklar yapan bu güzel köpekle oynamaktan hoşlanıyordu. Bilmukabele Bobi de kü- çüğe o kadar düşkündü ki, hattâ biz - den fazla onu seviyordu bile diyebilir- dik. İlk günleri Bobi, Nüzheti görür görmez hemen kucağına çıkmakla kal- mıyarak yüzünü de yalamağa kalkış - mış ise de bir iki kere sert ihtarım üze- rine bundan vazgeçmişti. Zaman, harb zamanı; devir, mahru - miyet devri idi. Bununla beraber ken- di âlemimizde alâküllihal geçinip gi- diyorduk. Midelerimiz vesika ekmeği- ne alıştığı gibi çay ve şeker denilen şeylerin tadlarını da çoktan unutmuş - tük. Biraz evvej ölen eniştemin cena - zesile Umumi Harbe ilk kurbanımızı vermiştik. Binaenaleyh Nüzhe: daha e- mekleme yaşında baba yetimi olmuş ve bu süretle evimizin sâkin havasına ağır bir matem ve felâketin derin hüz- nü çökmüştü. Bir taraftan harbin sü - rüp gitmesi, diğer taraftan kendi şah- si acılarımız yaralı yüreklerimize kız - gin bir hançer gibi saplanmıştı. Bobi- nin eve gelişi, evdeki bu mağmum ve sıkıntılı havayı biraz değiştirir gibi ol- müş, onun türlü şaklabanlıkları, göz - lerimizi biraz oyalamağa başlamıştı. İşte bu sırada büyük bir felâket, za- ten mağmum ve matemzede olan bu aile yuvasının üstüne tekrar kara ka - nadlarını germişti: Bir gün küçük Nüz- het hastalanmıştı. İlk günleri bunu bir soğuk algınlığına hamlettik, o kadar fazla ehemmiyet vermedik; fakat has- talığın«devamı, ateşin artması, çocudun | bâaygın ve bihoş yatışı, lerimizde aldandığımızı, bilâkis ciddi bir hastalıkla karşı karşıya bulundu - ilk tahmin - l İ Sokakta bulduğum köpek Yazan: Salâhattin E'nis ğumuzu bıze ihtar etti, Nihayet dokto t run koyduğu menenjit teşhisi, asabi w mın küdret ve tahammülünü son had « dine kadar gerdi. Kışlada işle en meş- gul zamanlarımda bile kafam, hep Nüz hetteydi. Onun bukle bukle saçları, kür çücük başı, bir an bile gözümün önün - den gitmiyordu. İzinli olduğum akşam- lar, heyecan ve tehalükle eve koşuyor- dum., Daha kapıdan girer girmez evde beni karşılıyan ilk şey, bütün eve sinen mağmum ve ağır bir sessizlik-olurdu. O vakit muhitin sükünunu bozmaktan içtinab ile ayaklarımın uçlarına basa- rak, kalbim çarpintı içinde trabzan - lara tutunüp yukarı kata, Nüzhetin odasına çıkardım. Görürdüm kı, şims- di şu muhite hâkim olan boğucu ha « va, eniştemin öldüğü günlere tekad düm eden havanın aynidir: Ayn: ki lidi dudaklar, ayni öne iğilmiş baş - lar, ayni boşanmağa mMmüheyya göz « ler... Bakışlarımız hep küçüğün üze - rinde toplanır, bilhassa gözgöze gelmemeğe uğraşırdık. Sanar- dık ki, eğer gözgöze gelirsek, içimizde- ki müthiş faciayı , yekdiğerlerimizin göz bebeklerinden okuyarak anlıyaca- Biz. Hele zavallı Bobi... Nüzhetin hasta yatağına yatmasile onun da küçüğün karyolasının ayak ucuna yatmas. bir olmuştu. Neş'esizdi, eskisi gibi yal - taklanmıyor, hoplayıp sıçramıyor, iki ön ayaklarını ileriye uzatmış, küçü « cük başını pençelerinin arasına yerleş- tirmiş, burnu halımın üstünde sessiz ve mağmum, orada yatıyordu. Emin - dim ki hayvanlığına rağmen etrafın - da bir hâilenin döndüğünü bızım ka « dar o da kuvvetle hissediyordu. Onun bu hali, Nüzhetin ölümüne kadar böylece devam etti. Onu gö - müp eve âavdet ettiğimiz zaman Nüz- hetin annesi, babam ve validem, faci- anın tereyan ettiği odanın karşısın * daki odada karşılıklı oturmuş ağlaşı - yorlardı.. Bu çemberin bir halkasını da Bobi teşkil ediyordu. Muztarib, mağmum dolgun gözlerini kardeşimin yüzünden annemin, ve annemin yü « zünden babamın ve benim yüzüme çe- viriyordu. Ben, o evi terkettiğimiz güne kadar cenazenin çıktığı odaya bir kere bile, girmediğim gibi Bobi de bir kere ora- ya girmedi. Ben hayatımda bu köpek kadar içli, bu köpek kadar faziletli bir hayvana tesadüf etmedim. Bobiyi hayatınca bütün ev, hepimiz sevdik ve ona hiç bir gün bir fiske bile vurmadık. Hat - tâ öldüğü vakit onu süprüntülüğe at - madık. Evimizin bahçesinin bir köşe- sine kendi elimle onun için bir mezar açtık. Ve göz yaşlarım içinde onu ora- Yya gömdüm. Salâhaddin Enis Yarınki nushamızda : Bir çift dost Yazan: Francis de Miomandre Çeviren: Nurullah Ataç birbirimizle

Bu sayıdan diğer sayfalar: