Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İttihad ve Terakkide on sene FAS ON ll ü N0o6—— MÜTAREKE GÜNLERİNDE İTTİHAD VE TERAKKİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Merkezi Umumi âzalarının üzerine ağır bir kâbüs çökmüştü Talât Paşa da bir inkılâpçı câzibesi, bir nev'i şeytan tüyü vardı; o busayede herkesin emniyetini kazanmış ve yavaş yavaş sivrilip sadrâzamlığa kadar gelmişti Her iki doktor da fikirlerinde mu- sırdırlar; ikisi de benim zayıf tara - fımdan yakalamak, korkaklıkla itti - ham edileceğimi söylemek tarafına gi- diyorlar. Ben bu hamleye karşı da za- yıf değilim. On senedir, arada sırada korkaklık, cesurluk imtihanlarını ver- miş bir adam olmak hakkını artık haiz olabilirim. Artık, dünkü genç değilim; büyük kabine zamanında Tanin kapa- tıldığı zaman rahatça evimde oturup bile bile, beni Bekirağa bölüğüne götü- recek memuru beklemişim. Bugün de korkmuyorum, Bununla beraber, İtti- hat ve Terakki namına söylenecek ar- tık hiç bir söz kalmadığına kaniim, Mithat Şükrü de Taninin kapatılması fikrinde Görüyorum ki Mithat Şükrü de be- nim fikrimdedir. O da vaziyeti daha soğukkanlılıkla ve hakikt mânasile gö- rüyor: İttihat ve Terakki - vazifesini bitirmiştir. Vukuatın altında ezilmiş- tir. Silinmeğe, dağılmağa mahkümdur. Diyor ki : — Korku mevzubahs değildir. Mu- hittin korkmaz. Fakat «Ne söyliyece- ğim?» diye düşünmekte haklıdır. Ona karşı, Bahaettin Şakir, ateş püsküren bir mantıkla, hâlâ İttihat | ve Terakkinin henüz tarihi vazifesinin bitmemiş olduğunu ispata çalışıyor, ' tam bir jacobin! Halbuki, her iki zat da bir aralık Taninin son senedeki sönüklüğünden dolayı vaktile beni itham etmiş, bir aralık benim yanımda çalışan bir gen- cin benim yerime Taninin başına geç- mek emelile ve benim Avrupada bu - lunduğum sırada yapmak istediği en- trikalara safiyane alet olmuş insan - lardı. 917 senesinde Almanyadan dön- düğüm zaman Mithat Şükrü bana bu hâdiseyi haber vermiş ve «bak bizzat senin getirdiğin ve himaye ettiğin gencin marifetleri... Bizim içimizde böyle adam bulunmamalı, —münasip bir şekilde aşırl» demişti. O zaman benim Tanini kâfi derecede canlı tu- tamadığımı söyliyen doktorlar, şimdi benim gazetenin başında, mücadeleye devam etmemi istiyorlardı! Münakaşa orada kaldı. Mithat Şük- rü benimle olduktan sonra iş kolaydı. Fakat, asıl mesele Tanin de değil, #ix hat ve Terakkide idi. O ne oluyordu? O ne yapacaktı? O gün sabahtanberi, kaynaşan mer- kezi umumide şimdiye kadar olup bi- ten şeyleri öğrenmiştim. Ya olacak şeyler? İttihat ve Terakkinin yapacak- ları ve yapmak istiyecekleri? Ne olacaktı ? Meydanda olanlara, rastgeldikleri - me sualler soruyordum. Fakat, bir şey Nöbetçi Eczaneler Bu geceki nöbetçi eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri). — Beyazıtta: (Haydar). Fenerde: (Emlilyadi). Şehre - mininde: (Nâzım). Karagümrükte: (A- rif). Samatyada: (Rıdvan). Şehzade - başında: (Asaf). Eyüpte: (Hikmet Atla - maz). Eminönünde: (Hüseyin Hüsnü). Küçükpazarda: — (Yorgi). — Alemdarda: (Abdülkadir). Bakırköyünde: (İstipan). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl — caddesinde: (Garih). Galatada: (Galatasaray) ve (Hidayet). Kurtu - luşta: (Kurtuluş). —Maçkada: (Feyzi). Beşiktaşta: VA Rıza). şnğaziçi ve Adalarda: Üsküdarda: (Ahmediye), — Sariyerde: (Osman). Büyükadada: (Halk). Heybe- Hde: (Halk), —— L — — — B. Mitat Şükrü anlamak kabil değildi. O tarihte mer- kezi umumide iki nevi aza vardı: Muayyen bir fikri olanlar, muayyen bir fikri olmayıp da kuzu gibi, sürü ile beraber gidenler. Muayyen fikri olan- ların da aralarında farklar vardı. Dok- 200 Jiâ 600 maeatro İyi ışıik almak için kullanınız, ve her yerde | arkadaşlarile DAiMON Fenerleri Meraklılarına Müjde: ışık veren DAİMON fenerleri gelmiştir. DAİMON Pilleri DAİMON Ampullarını markasına dikkat edininz. ıtor Nazım ve Bahaettin, müfrit, sekter insanlardı. Her şeyde mücadeleci, en son noktaya kadar gitme ateşi içinde idiler. Doktor Rüsuhi fikir yapmak- tan ziyade, fikir tahlilcisi, iyi bir sko- lâstik mantıkçı, Ziya Gökâlp başka bir adam: İşe karışmaz, içtimat metot- la siyasi fikir doğuran bir mefküre ve iman makinesi. Mithat Şükrü, Ta « lât paşanın gölgesidir. Başlıbaşına ve beraber — bir fikir sahibi olarak merkezi umumide bir hareket yapan bir unsur da Kara Ke- maldir. Askerlikten gelme Rıza, Atıf, Hilmi gibi unsurlar ise herkesle bera- ber yürüyüp gidenlerdir. Şu halde müttehit, mütecanis bir merkezi umu- mi yoktur; Talât paşa, arkadaşlarile konuşa konuşa bir karar verecektir ve İttihat ve Terakki de onu yapacaktır. O da, sabahtan beri içeride bir odada konuşup duruyor. Karar oradan, bu konuşmalardan çıkacak. Fakat, ben artık kaniim ki kararı bizzat Talât paşa verecek, fikirleri bir araya o toplıyacaktır. Onun haricinde bütün fikirlerde perişanlık vardı. (Arkası var) IN - | Kİ MN A ge A yalnız DAİMON 14 — Sava Nettici 15— Darıgomiz N. Kmandaref ye gelmeleri ilân olunur. (B.) — (1647) * 49 kuruşluk muvakkat teminat makbuz | İstanbul Belediyesi lânları | 1 — Kredito p 16 — Jak İpsalti 2 — R. X. H. Yahni 17 — Menaşe Kuzen 3 — E. Bivas ve şürekâsı 18 — Kırmızı Horoz 4 — N. Alevropulu ve mahtumu 19 — Yusuf Neş'et '— Naum Y. Papatedero 20 — Leonide Kaleroni ve ş. 6 — Safro biraderler 21 — Siyacı oğlu Artin 7 — Naum Yorki ve şeriki 22 — Jozef Negrin 8 — Edvart Hazaryan 23 — Vahram M. İşlemeciyan 9 — Rızkallo Ş. Hayat 24 — M. Bakir 10 — İskonto ve ticaret kolleklif Ş. 25 — Emancel Satrancadiş 11 — Zülfü Ali 26 — Rafael Evram Amoan 12— —Sami Danon 27 — Gözen Şayo Eskinazi Negrin $. 13 — İzak Bahar Juda 28 — Hacı Maniş oğlu Naum 29 — Seyfi 30 — Albert Kohen ve İlya Kalderon 18/6/933 tarihinde 2279 No, lı ödünç para verme işleri kanununun 9 uncu maddesi mucibince yukarıda isimleri yazılı faizcilerden */5 12 den fazla'” faizle verdikleri paraların 12 den fazlasında kanunda yazılı nisbelter dairesindeki mikta- rı idarei hususiye hissesi olarak belediyeye tediye hisselerin Oo 25 i bu faizcilerden faizle para alanlara verileceği gene ayni kanunda yazılı olduğundan alâkadarların ©, 12 den fazla faizin muayyen miktardaki idarei hususiye' hissesinden kendilerine isabet edecek miktarı geri almak üzere belediye- edilmiştir. Belediyeye verilen * Keşif bedeli 15,873 lira 22 kuruş olan Florya plâjı tesisatından soyunma kabi- neleri inşaatı kapalı zarfla eksîltmeye konulmuş'ur. Şartnamesi ve keşif evrakı 80 kuruş bedelle Levazım Müdürlüğünden alınır. İhalesi 25/Mart/937 perşembe gü- nü saat 15 de yapılacaktır. İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesika ile 1190 lira veya mektubunu havi teklif zarflarını i- hale saatinden bir saat evvel Daimi Encümene vermelidirler. «1360» * * Belediye kimyahanesi için lüzumu olan 29 kalem âlât ve edevat açık eksiltme- ye konulmuş'tur. Bunların hepsine 1050 lira bedel şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 numaralı kanunda yazılı vesika ve 78 lira 75 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber tahmin olunmuştur. Listesile Rio dö Janeyronun sokakları müthiş kalabalıktı. Herkes karnaval bayramı- nı tes'it etmekteydi. Kalabalığın ara - sından iki kişi konuşarak yürüyorlardı. — Katil kaçarsa fena.. bugün diğer arkadaşlar da mezun.. Bunu söyleyen ser taharri Pyeriraydı. muavini sesini çıkarmadı. — Ben bugün katili mutlaka yakalı- yacağım.. Bunun üzerine muavini başını salla- di ve: — Her şeyden evvel şunü unutuyor- sun, dedi. Daha maktulün kim olduğu- nu bilmiyoruz. Kollarla baş meydanda yok, Önce onları bulalım ki.. — Ben evvelâ katili bulacağım.. gö- receksin. Cinayet dün gece Dözarküs sokağın- da yapılmıştı. Muavin bir aralık: — Gel şurada bir kahvse içelim başı- İmız dinlensin de sonra işe başlarız, dedi. İki taharri Santral kahvesine girdi- 'ler. Kahve doluydu. Bütün müşteriler | karnaval kıyafetindeydi. | Pyeririnin gözü, birden, yanı başların- |daki masada şarap içen, ve sirtında u- | zun siyah bir pelerin bulunan bır ada- |ma ilişti. Ve muzaffer bir gülüşle gül- | idü; ve arkadaşına doğru eğilerek: — İşte katil bu! dedi. — Bu mu? — Evet.. katil bu! Uzun siyah pelerinli adam bir şarap | şişesini daha boşalttı. Ve içti. Sonra tez- gâha doğru yürüdü ve parayı vererek çıktı. Ö zaman Pyerira arkadaşına: — Hadi kalk 'dedi, arkasından gide- ceğiz.. Yolda, muavin: — Peki amma bunun katil olduğunu nerden ve nasıl kestirdin? diye sordu. Sabret biraz.. ben yaptığımı bilirim. Sonra hızla ilerledi ve uzun siyah pelerinli adamın yanına yaklaşarak onu yakasından tuttu ve: — Dur! dedi seni Dözarküs cinayeti- le maznun olarak tevkif ediyorum. Muavini arkadan yetişerek ilâve etti: — Cumhuriyet namına.,, Bunun üzerine adam gülümseyerek omuzlarını silkti ve: — Öldürdüğüm adamın adıni bilmek isterdim! dedi. — Sana onun ismini sonra söylerim. Sen şimdi kollarla başı nereye koydu- ğunu anlat! Bu esnada etrafta bir kalabalık pey- dahlandı. Biri: — Ne yapmış acaba? diye sordu. Başka birisi cevap verdi.: — Galiba sarhoş! Bir üçüncüsü: — Ama tuhaf iş ha! diye homurdan- dı. Bayram gününde bile insanı yakalı- yorlar. Pyerira ile muavini, yanlarında maz - nun olduğu halde, kalabalığı yararak bir otomobile atladılar ve müdüriyete yollandılar. * Ser taharri, maznunu karşısına otur- tarak: — Şimdi, soracaklarıma dağru cevap dedi. Söyle, kollarla baş nerede? Siyah pelerinli adam başıni sallıya- 30/3/937 Salı günü saat 14 de Daimi Encümende bu'unmalıdırlar. (B.) — (1464) J Kesik başla kollar Çeviren: Faik Bercmen rak: — Fakat söylediklerinizi anlamıyo«s rum! dedi. Başla kollar! Bu da ne de « mek? — Âdın ne? — Bunu bana sormağa hakkınız var mı? Pyerira elini kaldırıp adamın suratına bir sille indirdi. — AÂAdın ne söyle be herif, Aadam gene aldırmadı. Gülümseye- rek: — Her şeyden evvel beni, kimi öldür. mekle itham ettiğinizi söyleyin! dedi. Ser taharrinin eli bir daha kalktı ve adamın suratına indi, — Sorduklarıma cevap yoksa karış- mam, Dün gece nerdeydin? Dözarküs sokağında değil mi? Maznun kanayan dudağımı sildi. Pye- rira bağırdı: — Cevap versene domuz herif.. Ve arkasından bir yumruk daha ek ti. Ö zaman muavini: — Mes'ul olacaksın! dive fısıldadı: — Sen karışma!, Pyerira bu sefer adamın kolunu tu- tup müthiş bir surette büktü. — Söyle adın ne? Adam gene cevap vermedi. Ser ta » harri gürledi: — Ben sana söyletmenin yolunu bu- lurum şimdi.. Ö zaman maznun: — Adım Fransisko Sabajodur, dedi. — Ha şöyle yola gel! Şimdi anlat kol- larla başı nereye sakladın? — Böyle bir şeyden haberim yok. — Peki nerede çalışıyorsun”? — Öriano Midiros şirketi ortakların- danım. Muavin bunu işitince Pyeriraya dö- nerek: — Görüyor musun, bu işde yanıldın! dedi, Hemen telefonu açtılar ve ÜÖriano şirketini buldular. Şirketten Fransisko Sabajonun ortak bulunduğunu ve na- fia vekilinin yeğeni olduğunu söyledi- ler.. Bu malümat üzerine uzun siyah pe- lerinli adamı bıraktılar. Fransisko müdüriyetten çıkınca bir taksiye atladı ve doğru Santral kahvesi- ne gitti. Oradan, demin emanet bıraktı. gı küçük bir valizi aldı ve onu orada bekleyen kapalı bir otomobile bindi.. Otomobilde yavaşça valizi açtı. Valiz« de, kesik bir başla iki kol vardı.. Yarınki nushamızda : | İRomayı yıkacağıml| Yazan: Kadircan Kaflı î'aydalı bilgiler (Baştarafı 7 inci sayfada) lardan maada çok sulu asid kloridrik veya kükürtleme de tatbik edilir. İpeklilerde: Sıcak süt veya trebantin esansı içinde lekeli kısım parmakla u- guşturulur. Pamuklularda! (Renkli çamaşırlar) İspirto, kolonya, yahut amonyaklı su ile iyice tamponlanarak leke gideri! - diği gibi beyaz şarapla da çıkarılır. . ea z — VN aa ea aa B e C e — —a — Za Hai MR —- A m —— y — (