DeD 10 Sayfa ğ 'lnPoıtı » Nin tefrikası: 51 151 numaralı şehit (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan ı A R. Asaf Suadın kulağına eğilmiş “Gemi de muhakkak bir kadın var,, demişti. Suat bu sözden fena halde korkmuştu. — Eh.. onun gibi bir şey... Gece yarısına doğru, kamarasından çıkmış.. sanki acele bir işi varmış gibi, hızlı hızlı zabitan kamaraları arasın -| heyecandan titreyordu. dan geçmişti Küçük ampullerin ziyası altında adetâ alaca karanlık olan yer- lerde, bir kaç genç zabite rastgelmişti. Bunları, hiç görmemiş gibi hareket et- mişti. Fakat, biraz ilerleyip de sintiye merdivenine sapılacak koridora gelir başka çare yok. Diye söyleniyordu. gözlerile takip ediyor. Suat, uzaklaşırken; bütün vücudü — Eğer, Asaf benim kız olduğumu hissederse.. kendimi denize atmaktan Asaf ise, koridorda uzaklaşan Suadı — Yahu.. ne oynak, ne kivrak deli- Son Posta nex Tarikf Tefrikme 16 W Düşman safları arasından Tanzere atılan oklar Nâraşa aitti Güvenleri o kadar kuvvetliydi ki.. | yaralılar ve esirlerle konuşmağa buş. Akad muharipleri yedek oklarına ve| ladı. palalarına bile el atmıyorlardı. Oysa ki, Tanzerin muharipleri gök- ten inmiş bir ateş dalgası halinde düş- manı bir anda sarıvermişti. Yazan : Celâl Cengiz hafız alayıma teslim ederek —Ur'a önderdiler. Tanzer'o gece harp meydanında işe yarayan ganaimi toplatarak, ertenl sabah güneşle beraber, Akadlıların — Hepinizin tutarı neden ibaretti? — On bin kişiye yakındı.. — Arkadan başka kuvvet geliyor gelmez, mülâzim Asafla karşılaşı — A,, siz misiniz, Asaf bey?.. U- vardiyada yumadınız mı?.. — Yoksa, mısınız?., Demişti. Mülâzim Asaf, birdenbire cevap ve- zememişti. Adetâ:bucalayarak; — Uykum kaçtı. Şöyle güverteyi bir dolaşayım, dedim. Diya Yakehmiiü — Deniz kızından korkmuyor mu- sunuz?.. — A.. onu, çoktan unuttum. h— Şu'laldı.. müsade” öderseniz, ben size sorayım.. şimdi, deniz — kızı birdenbire karşınıza çıkıverse ne ya- parsınız?.. Genç zabit, heyecanlanmıştı... Ade. tâ Suadın kulağına eğilerek mırildan- mıştı. — Şakayı bırak, Suat... Bu, deniz kızı hikâyesinin bir martaval olduğunu biliyorum. Fakat ben, başka bir şey - den şüpheleniyorum. Suadın vücudü, sarsılmıştı. Adetâ, boğazına bir şey tıkanmıştı. — Neden şüpheleniyorsunuz. — Gemide , muhakkak bir kadın war, —A... bu.. imkânsız şey Asaf bey. — Evet.. imkânsız şey olmak lâzım :elıı. Fakat benim içime, bir kurt gir- L — Korkarım ki; buradan geçmesini bekliyorsunuz. — Yahut.. gözüme ilişmesini... — Müsaadenizle Asaf bey.. gece - niz hayır olsun, — Senin de gecen hayır olsun, Su- at... Haa.. dur. Onu soracaktım. Bu vakit sen buralarda ne geziyorsun — Ben mi... Şey.. kıça kadar gide. sek paraketayı tetkik edecektim. — Sana ne,paraketadan... — Beni biliyorsunuz ya?.. merak.,. — Galiba, Japonya seferinden dön- Gdükten sonra, tüccar gemilerinde los- tromo olacaksın, şimdi, o kadının Bir Doktorun Günlük Çarşamba Notlarından — (*) Varice — Varis turmak istiyı zibesi var ki... Eğer kadın olsaydım; buna, muhakkak âşık olurdum. Diye, düşünüyordu. Suat, tam güverteye çıkacağı zaman, mülâzim Ali ile burun buruna gelmiş- ti. Mülâzim Ali, Asaftan daha serbest i.|bir tavırla: — Hayır ola, Suat!.. Bu vakit ne dolaşıyorsun? Demişti... Suat, birdenbire şaşalı- yarak: — Uykum kaçtı. Sıcaktan yatılmı- yor. Biraz hava almak için güverteye çıkıyorum. — İyi amma, arkandan atlı kovalı- yor gibi geliyordun. — Bir an evvel güverteye çıkmak için... Ya, siz?... — Ben mi?.. Ben de, söyle bir do- laşıyordum, — Deniz kızından korkmuyor mu- sunuz,.. Ya, birdenbire karşınıza çıkı- verse?.. — Hay, ağzını seveyim... Haniya, ©o günler... Allah biliyor ya, iki gece- dir, gözlerime uyku haram oldu. — Niye?.. — Belki rastgeliveririm, diye. — Rastgelirseniz ne yaparsınız?.. — Ben, bizim hoca gibi - safderun değilim... Hele o mübarek — mahlük, şöylece bir gözüme ilişsin... Eğer, ka- çabildiği yere kadar kovalayıp ta onun saçlarını şu bileklerime dolamazsam... — Ya, sizi çarparsa?. — Eh, oğlum.. bu dünya, böyledir. Ya, o beni çarpar.. ya, ben onu... Ha- di, uğurlar olsun. — Size de?.. Suat, bir kahkaha basmamak için, kendini güç zaptetmişti. Artık fazla dolaşmaya lüzum görmemişti. Derhal kamarasına inmiş.. dudaklarında garip bir tebessümle gülümseyerek içeri gir- miş.. kapıyı arkasından kilitlemişti. — Tamam... Tahminlerimde, hiç İhata etmemişim. İkisinin üzerinde de Jistediğim tesiri husule getirmişim... 'Oht, Ne iyi oldu?.. Hiç olmazsa, bir iki gece olsun; onları uykusuz bıraka- rak, karanlıklarda dolaştıracağım, Ya.. Nasıl>. Her gördükleri kızdan, genç kanlı... Bunun, bir sübyan neferi ol- duğuna bin bir şahit lâzım... İnsanı kendine çeken, kendisile zorla konuş- n o kadar kuvvetli bir ca- Akad kumandanı: & — Meydanda bir'tek Sümörli kal-idiği san ve teze küvvettir... mıyacak.. hepsini doğrayacaksınız!» Diye bağrıyordu. Bu sırada Tanzerin de sesi yüksel-| vet kalmamış... mişti. Fakat, Tanzer, Akad kuman -| Ve zabitleri bir araya danı gibi, hasımlarını doğramak- için | müzakereye başladı.: emirler vermiyordu. — Şimdi ne yapacağıs? Tanzer: « — Akadları esir almağa çalışınız» Diye bağrıyordu. Biraz sonra anlaşıldı ki, iki kuvyet başabaş çarpışıyordu. Ne birisi ötekin- den fazla, öteki de berikinden kuvvet- liydi. Bu kanlı dövüş akşama kadar sür- dü. | Bir aralık Tanzerin — omuzundan | F yürük gekba bir oK Catkklüki üx- kadaşının göğsüne saplanmıştı. Yara- İsnan Sumer mühazibi atından yere yuvarlandı ve can verirken haykırdı: — Tanzer! Düşmandan öcümü al-| mayı unutma! Bu sırada uzaktan bir ok daha viz-| layıp geçti. | Bu ok da Tanzerin bir başka aske- rini yaralayıp yere düşürdü. Yaralanan Sumerli, kendi elile göğ- tündeki okü çıkardı ve Tanzera ae * lendi: — Bu ok, Nâraşın belinde taşıdığı | oklardan biridir. Düşman arasında ya| Nâraş da var.. yahut Kaldeye doğru gidelim. Esirlerin kollatımı bağladılar.. âraşın oklarını yınız bile şayanı hay- teninizin, tabif ,güzellikten olmadığına — kall ©- Dışarıda, yağ - murda ve güneşte veya deniz banyosunda veyahut tenis maç- larında, içerde — sıcak — salonda dansta daima - cazip güzellikte bir kahraman her iki oktan da kendini korumağa muvaffak olmuştu. — Haydi aslanlarım, bir hücum daha.. | iye bağıraraktekrar atına bindi.. | diğer atlıları da önüne kattı. Bir kasır- ga gibi meydana atıldı. Sumer cengâverleri harp miğferleri ve kargılarile at üstünde o kadar hey- betli görünüyorlardı ki.. bu saldırış - tan düşmanın ürkmemesi kabil değil- di. tene malik olabilirsiniz. Bu pudra, ne sudan, ne de ter- — Demek ki Akad da başka kuv- toplayarak — Esirleri Ur'a gönderelim.. biz de bir Resimli Hakiki Bir Vak'a GENÇ ve TAZE Görünmenin yeni ve kolay usulü Saat 6,45 de bu kullanan bir Sumerli var. Saat 6 da yorucu t de bi 'Tanzer attan yere atladı.. yarala -| bir meşguliyetten yeni ve sihrâmiz | hayret bir — tenle İnan muharibin göğsüne saplanan oku sonra, buruşuk ve : d:ulı;"'d P'":;.' genç ve terütaze tetkik etti: yorgün — bir. yüzü V L yiçin iğmeleri | Sörünüyordu. — Evet, diye bağırdı, bu okları|İl — vardı. cezbettiği ğ,;';l'j Yüz ve Büeuğer Nâraş Ur'dan ayrılmadan kendisi için | için son derece ya- | Jaklığı tamamen zall yaptırmıştı. Demek ki düşman muha- Bu yeni pudranın | pışma — hassasına | olmuş hattâ bütün si- ripleri arasında beni vurmak isteyen son de! yapışma | malik gayet ince | yah benler kaybolmuş gizli bir el var! hassasını veren fevka- | bir pudradır....... tür- Bir defa pudra- Gerçek bu okların hedefi Tanzerden iği âdeta yü- lanmak kafidir. Çün- başka bir kimse değildi. Fakat, talihli mer'idir. En sa- : kü bu pudra cildiniz Binlerce Tokalon müşterisinde mücssesemize mektup yazan- muydu? hükümet merkezi olan (Kalde)nin — Hayır. Bu, Akad kralının güven- | yolunu tuttu. Tanzer birinci meydan harbinde Tanzer sevindi. muzaffer olmuştu. Bundan sonrak! harpler onun için, ilk savaş kadar tehs likeli olmayacaktı. Kalde önünde ikinci bir meydan cengi.. ... Tanzer ordusile Kaldeye kadar, yıl. dirim . sür'atile ilerlemişti. (Arkası var) Saat 7 de şayanı için kuvvetli bir ye pışma hassasına ma- liktir. den kat'iyyen müteessir olmaz ve yüzde leke ve tabaka teşkil et mez, Tokalon pudrasım, cildiniz - de son derece yapışma hassasını veren ve fevkalâde ince olan bu sihrâmiz «4 de bir> pudrayı kul- lanınız. Neticesinden son derece memnun kalacaksınız. Çok oturmaktan mütevellit hastalıklar mevcut olduğu gibi, çok ayakta durmak- tan mütevellit hastalıklar da — vardır. Bunların başında varisler gelir. Ayakta durmak mecburiyeti olan san'atkârlar, satıcılar, memurlarda, doğuran kadın - larda - gebeliğin tesirile - varis başlar. Varis siyah kan damarlarının içinde de- veran eden kanin, bu deveranın müşkü- üt kesbetmesinden ve kanmı marlar içinde fazla kalmasın! netice damarların genişlemesile me na gelir. Baklırda ve bacaki te damarlar bazan Adeta kadından göz kirast almaya kalkışır- kızın eğlencesi olsunlar.. budalaca ha- yallerle kafalarını yorsunlar... Fakat; artık bu şakayı burada bırakmak lâ- zım. Çünkü. Ali efendi, yaman ... Allahtan oldu da, ona rastgelmedim. Eğer eline geçseydim; bütün gemi hal- kına rezil olacaktım. Suat, böylece düşünürken; dolapta- İki cankurtaran yeleğinin — arkasından ibir paket çıkarmıştı. Gülümseyerek, bu paketi açmıştı. İçinden bir takım igarip şeyler çıkarmıştı... - Bunlardan biri, tıpkı, içi boşaltılmış bir balık de- risine benziyordu. Bu, koyu mavi bir bezden yapılmıştı Uzun bir pantalon |şeklinde yapılmış olan bu taklit balık kılıfının üzerinde, beyaz boya ile çizil- miş, pullar vardı. Suat, yumak: gibi bir ty daha aç - mıştı. Bu da siya bezden yapılmış bir peruktu. Bu perukun üzerinden, ga- ilmiş, saç gibi bez parça- İarı sarkıyordu. (Arkası var) başlar, ak- arttırır. Yatakta hafifler, ı Kaman hasta — rahattır. başlayınca zene tekrar e- ağrıdan İbarel, olan, ev- n damar dahilen çatlar. a sebebiyet verir. Va - risli olanlar san'atlarını değiştirmelidir. ler. Bu mümkün değilse n halde Yâstik band ile ve yahut lâstik çorap ile vazi - yeti idare etmeğe çalışmalıdır. lar mi?.. Biraz da benim gibi bir genç | Akadlar birdenbire yüz çevirdiler.. geriye doğru: — Hasmımız çok kuvvetli.. Nâralarile kaçışmağa başladılar. Tanzer, düşmanın ters yüzüne dö- ü görünce, dağları titreten gür esile bağırmağa başladı; — Atlarına ok atınız.. Akadları yere düşürünüz! Tanrı bizimle bera- berdir. Ölümden yılmayın! Sumer akıncıları toplu bir halde ye- İni bir hamle daha yaptılar.. hasımları- jnı küme küme, kol kol yere sermeğe |başladılar. Tanzerin: «Düşmanı diri diri yaka- layalım!» sözünü dinleyenler onda bi- rini bile teşkil etmiyordu. Sumer muharipleri coşmuşlardı. Güneş bitmeden bu kanlı savaş s0- na ermiş ve düşman tamamile püs - kürtülmüştü. Akadlar savaş meydanında iki bine yakın ölü ve bir okadar da esir bira - kıp kaçmışlardı. Ortalık sükünet bulunca, Tanzer | | ların müşahedeleri kendiliğinden gelen en kıymetli delillerdir: (Tokalon krem ve pudralarını kullanmaya başladığım gündenberi cildim kendli krem ve pudrasını buldu) Beylerbey...... K, caddesi...... Mu (Kremlerinizin bir hafta zarfında cildimde göstermiş olduğu iyi tesirden mütevellid memnuniyetimi isim ve adresimle ilân etmenizi rica ederim.) Bebek... İb... So... No. İT Ra... Mektupların asılları dosyalarımızda saklıdır. İNKİBAZ ve ondan mütevellid baş de feder. MİDE ve barsakları kolaylıkla boşaltır. Son derece teksif edilmiş bİr tuz olup MÜMASİL MÜSTAHZARLAR- DAN DAHA ÇABUK, DAHA KO- LAY, ve DAHA KAT'i tesir eder yer meklerden sonra alınırsa HAZİMSİZ- LİĞİ, MİDE EKŞİLİK ve YANMA - LARINI giderir. MİDE VE BARSAK- LARI ALIŞTIRMAZ. Ağızdaki kokuyu ve tatsızlığı defe- der. MAZON isim ve HOROS marka- sına dikkal. Küçük şişesi çıkmıştır, fakat büyük şişesi ekonomiktir.