ERN Bayanlara Tavsiyeler Kadınlar hangi yaşta kaç mumluk ampul kullanmalı? K adınlar herşeyden evvel salonla rının ampullerini seçmekte çok Hitiz davranmalıdırlar. Lâalettayin dü- mumluk, yirmi beş mumluk ampuller- den daima zarar görülür. Ampul, ev tenasip olarak seçilmelidir. Yirmi beş yaşındakilere Yirmi beş yaşında bir bayan salo- nuna beşyüz mum kuvvetinde ampul- ter takmalıdır. Böyle olunca bol aydın lik onun güzelliğini bir kat daha par- lak olarak meydana kayar. Otuz yaşındakilere — Otuz yaşındaki bir bayan için bu ka- Gar aydınlık faz - ı dadır.. Yüz mum- | — tuk ampuller sa - bi — lonu için kâfi sa- yılabilir. Bundan fazla aydınlıkta VZ #açında - belirmiş * olan ilk aklarla KK_A—’/ inde hâsıl o- ilk çizgilerin kolayca görülmesi ihtimati çoktur. Kırk yaşındakilere Kırk yaşındaki bir bayanın salonu elli mumluk am- pulle aydınlanır- sa kâfidir. Arvak bu aydınlığın nun az yıpranmış yüzündeki yaşını belirten çizgileri saklamak imkânı vardır. Kırk beş yaşındakilere Kırk beş yaşındaki Bayan ise ampu M daha küçültme İidir. Yirmi beş, hattâ on mum kuvvetindeki am İf — buller bu yaşta- kiler için kâfi ge Nir. Az ışık onları taklamak mecbu- tiyetinde olduk - ları bol yüz buru A #ükluklarını; kınalı saçların kmasını Ve sarkmış gerdanların sarkıklığlır ol #uğundan az belli eder. Elli yaşındakilere Elli yaşındaki bayanlar için ayrı bir vsiyede buluna tüz. Bu yaşta ; bir bayan ne dar az küvvet- İ ampul alsa ge ';:şııaf':'.edk. Ne imı, ne çirkın- %hı. ne de cana lığını gizla - Yebilir. Böyleleri Salonların elektriğini kaldırıp elektrik te mum, daha iyisi yağ kandili malıdırlar, SON POSTA BALO ELBİSELERİ Sayfa 7 “Nasıl öldüm ve yeniden nasıl dirildim ? ,, Dünyanın en garip maceralarından birinin kahramanı olan meşhur Japon artisti başından geçenleri anlatıyor Sinema meraklılarının tanıdıkla-| rı meşhur Japon artisti Sessue Ha-| şünülmeden alınmış; elli mumluk, yüz valetin yam başınk sahibi bayanın yaşiyle maküsen Mü-| kine doğru döner. -mdc.ıöy!eblrka KONUŞURLA ( Bir perdelik komedi | Eşhas : Smokin Smokin yeşil tu- dadır. İçini çeker: —Ah. Yeşil tuvalet, smo Smonin — Ah,, 'Tuvalet — Bana bir şey mi söylemek istediniz? Smokin — Evet, ne yalan söyliye » yim deminden beri hep bunu - istiyor - dum. Fakat bir tür- lü cesaret edeme- mMmiştim. Tuvalet — Adam lunla çarpıyersey - din. Smokin — Kaba - İik olmaz mıydı? Tuvalet — Bırak numarayı canım. Smokin — Dese - ne sen de bizdensin! Tüvalet — Ya ne zannettindi? Smokin — Ne bi- leyim, kibar bir ba- yanın üzenip beze - nip yaptırdığı eşi bulunmaz bir tuvaletsin sanmıştım. 'Tuvalet — Şaşarım aklına be.. Sen benim görünüşüme aldanmışsın.. Smokin— Doğru, ama sen beni tanı- yor musun da, 'Tuvalet — Tanımaz olür müyüm, sen dalgadasın.. Ben sent ilk defa gör- müyorum ki.. Smokin — Ya, demek başka defa- lar da gördün. Tuvalet — Gördüm ya, hani geçen- de burada bir baloda idin, o gece ne çok gülmüştüm. Smokin — Neye? Tuvalet — Dedim ya, sen dalgada - sın, o gece sen uzun boylu bir adamın sırtında idin. Kollarının boyu, ancak o nun bileklerine kadar yetişebilmişti. Hele, paçaların neredeyse adamım diz kapaklarına çıkacaktı. Hattâ bir defa benimle de dansettin. Smokin — İşte bu yalan. Tuvalet — Ağzını topla ben yalan söylemem.. Şimdiye kadar girmediğim ziyafet, gitmediğim balo, işitmediğim küfür kalmadı.. Ağzımı bir açarsam, Smokin — Sus, peki inandım.. Yalan söylemezsin.. Fakat benim bildiğim zi yafetlerde, balolarda her şey yapı'ır a. *| ma küfür edilmez. Tuvalet — Sen çok toymuşsun, daha sırtın terzi sabunu kokuyor. Sen ne va kit dikildin. Smokin — Üç ay oldu. Tuvalet — Tevekkeli değil. Ayol ben dikile! üç sene oldu. Onun için bili- rim, Ziyafetlerde balolarda küfür yok- tur. Fakat gitmeden evvel, çıktıktan | | sonra bin; bir para.. Beni kadınlar gi- yerler ya.. Smokin — Ha!. Tuwlet — Evvelâ beni kendilerine nedensde yakıştıramazlar. Sanki onlar | benden daha yüksek şeylermiş gibi:| «Of, derler. Bu da giyilir mi bes Koca:- ları çıkışırlar: «Beğenmedinse çıkar ar kandan.. Zaten sana tuvalet yakışmaz, basma entari yakışır». «Tuvalet mi? Bunun neresi tuvalet» «Babanın evinde sariıki daha iyileri wardı deği) mi?» Bundan sonrası caba.. Artık küfürün yakası açılmamışları duyulur. Bu git - meden evvelkileri, Gidip çıktıktan son rakileri d, hiç sorma.. Smokin — Ya 0 zaman neye? Tuvalet — Ayol sen hiç mi birşey bilmiyorsun.. Asıl küfür çıktıktan son radır. Kadın erkeğe çıkışır: «Ne o gözün hep mavilide jdi. Say- dım, tam üç defa onunla dansettin.» «En sonunda arkadaş karısı», jde bir şapur şupur öpüşmediğiniz ek- RKEN... ve yeşil tuvalet «Arkadaş karısı; biz sanki arkadaş /Karısı diyenleri bilmeyiz», «Canım dansettimse ne oldu?» «Daha ne olacak? Yok herkesin için- sikti, Burun buruna geldiğiniz yetişmi yormuş gibi bir aralık © kopasıca bur- nunu, o şırfıntının boyalı saçlarına so- kup kokladığını sanki görmedim.» «E arlık çok oluyorsun, sen de Hüsa mettin olacak züppe ile üç defa danset tin.» «Üstüme iyilik sağlık. Hüsamettin benim kardeşim sayılır, hem niye züp Pe Olsun., Aklı başında ltertemiz bir ço cuk.» «Tertemiz çocuk. Çocuk olduğu için değil mi,., Nerede ise kucağına alacak tın.. , «Alsam ne çıkarmış sanki. Alırım du, severim de okşarım da. Ahlâksız. Hep fenalık düşünürsün'» «Ahlâksız sensin! ÂAğzını topla.> İşta bundan ötesi yakası açılmadık küfürlerdir. Smokin — Birşey merak ettim. Sen bana geçen baloda benimle dansetti- ğini söylemiştin.. Düşündüm.. Düşün düm., Pembe bir tuvaletle dansettiği mi hiç hatırlamıyorum. Tuvalet — Kah, kah, kah.. Ayol ben her baloda ayni renk olacak değilim ya.. O vakit nengim sarı İdi. Bu sefer de Bişli. Smokin — Yal. 'Tuvalet — Seninkinin gözü hep be- nimkinde, — Seninki, benimki; dediğin de kim kr? * 'Tuvalet — Kimler olacak? Seni beni giyenler, Smokin — Hâ sahi bak önüm iliklen di. Şimdi beraber dansedeceğiz, Tuvalet — Eteğimi pek fazla sıkış- tırma, Şimdi çat diye çatlayıveririm. Smokin — Pekt dikkat ediyorum. Tüvalet — Bak bak, seninkinin, de- diklerini duyuyor Musun? Smokin — Duydum: Bayan tuvaleti- niz ne güzel, diyor. Yani seni methe- diyor. Senin ki de: Smokin size ne ka- dar yakışmış diye beni methediyor. Tuvalet — Çok şü Smokin — Çok ğ mize uzak düşeceğiz. Dur ayrilmadan sana adresimi vereyim; Beyoğlu, şu sokak, bu numaradaki kiralık smokinler, fraklar mağazasında soldan birineci gardropta otururum. Tuvalet — Ben de adresimi vereyim: Beyoğlu bu sokak, şu fumaradaki ki ralık kadın elbiseleri mağazasında sağ dan ikinci gardropta otururum. ıden gazeteciler fırladılar, müheyyiç yakava hakkında bundan bir müd. det evvel «öldü! » diye bir şayia çık miş ve bu haber bilhassa orijinalli ğe meclüp olan yeni dünya kadım- Sın ı rasında büyük heyecan uyan 'ern alarından birinde Sessue Hayakava bu şayianın nereden çıktığını anlat makla ve Bu garip macerayı en kük çük teferrüatına kadar izah etmek- tedir. Bu yazıyı aynen koyuyoruz. Amerikada temsil heyetimle beraber Saint Louis'ye inmiştim, o akşam mü- him bir temsil verecektik. Tren geç kalmış olduğu için odamda acele acele makyaj yapıyordum, içeriye bir adam girdi. — Sizi telefonla çağırıyorlar, dedi Bu saatte acaba benden ne istiyebilir- lerdi? Muhakkak mühim bir şey ola - caktı. Korka korka telefona gittim. Karım Holivuttan beni arıyordu. — Sen misin Sessue, dedi, sesi titri- — Evet sağım, ve vülmeğe başla - dım, öldüğüme dair şayialar mı çıktı? — Main Sreette bir çeyrek evvel do laşmağa çıkmıştım; bir sokağın için - bir haber veriyorlar: «— Sinema yıldızı öldür diye bağı » rıyorlardı! Merak ettim, bir gazete aidım, bir de ne göreyim, ölen sensin! Oraya dü- şüp bayılmışım, kendime gelir-gelmez sana telefon ettim. Karıma ölmediğime dair teminat verdikten sonra makyajımı yapmak için tekrar odama döndüm, içeri girin ce odamda üç yabancı şahıs gördüm. En irisi yanıma sokuldu. — Sizi kanun namına tevkif ediyo - ruz, dedi. — Niçin? Üçü birden: — Hâlâ soruyor... dediler. Sonra en zayıfları baklayı ağzından çıkardı. — Sahtekâr! Başkasının yerine ken- dini ikame etmekten utanmıyor mu - sun? Amerikan zabrtasının kibar bir ta - rafı vardır, benim misafirlerim de bu kibar taraflarımı istimal ettiler, para yvermiş olan halkın önünde müesseseyi il etmemek için beni hemen alıp sına çıktık. * Benim öldüğüme dair olan havadis şu süretle çıkmıştı: 1925 te hayli servet sahibi olarak | Pransaya gelmiştim. Parise geldiğim |zaman ihtişam ve lüks beni şaşırttı. |Burada bütün kadınlar güzel, bütün |erkekler zengindiler. Herkes dansedi- | yor, “içiyor, keyif ediyordu. İki sual. Bir teşbih: mektubu aldık: Resimli makal yatını Üçe taksim edip gününün & saatini iş, & saatini uyku, 8 saati gez- mek. Ben İzmirde bakkalım, sermayem işimi tamamen idare edehilecek d, - recede. Bir kalfa, bir çırak kulla ım. Sabahları taat 7 de dük- çmalıyım ki amele işe gider - lur. Rakı ve tütün çe. şidi mevcut olduğundan gece saat 10 a kadar her dükkâncı gibi dük - kânı açık bulundurmak mecburiye - tindeyim. Sabahları ve akşamları ev, gidip gelmek için de bir saat vakit lâzım, bu muhakkak hesaba nazaran günde ştı. Son gelen Fransız meeme | Bu başlık altında İzmirden şu lenizde insanlar ha. Montekarloda idim Orada kendıme kibarlara mahsus bir tebessüm takın- mış gibi mahzun durdu. Ertesi gece ben gerçi 500,000 frangı kaybettim, fakat meşhur da olmuş - tum. Herkes bana bakıyor, geçtiğim yerlerden, arkamdan: — Bu Sessuedir, dediklerini duyu - yordum. Akşam bakara masasında karşımda Sitroen oturuyordu. Westminster dükü de arasıra: — Banko diyordu. a Bir aralık krombiyenin sesini düy « dum, — Banko beş milyon. Hangi şeyta *« Na uydum, bilmem. İçimden bir şey beni dürttü. iler, üçüncü perde indi, te — Banko, dedim. ötürmedller, üçüncü perde indi | — Herkes bana hayretle bakarken Sit- sij Ditli, Di polis rünü! roeri Kkul — İkt milyonuna ortak olalım mı? diye sordu. Ben cevap vermeğe lüzum görme « den teklifi, kafamı sallamak süretile reddettim. Kâğıtları dağıttılar. Ben heyecanlı onlara baktım. Herkes elimize bakı ; yordu. (Devamı 10 uncu sayfada) 16 saat çalışmak suretile ancak kar nımızı doyürabiliyoruz. * Bekârım, evlenmek, aile yuvası kurmak isterim. Fakat yekdiğerini seven bir çift akşamları olurup bir kaç saat konuşmak, dertleşmek is « temezler mi? Hele çocuk olursa yore gun gelen baba yavrusu ile dinlen « sin istemez mi? Bu vaziyet evlilik zevkinin sıkıntıya yardım edeceğin: den evlenmek te çok düşündürür. Makalenizi fakir bir hastaya İs . viçrede tebdilihava etmesini tavsiye a lâflarına benzet « * mektup — sütunlarınızi ip ediyorum. * Serbest saatlerini hükümet tahdit biz kendi kendimize bir şey yapae- mayız. iş plerinin çalışma etmezse