6 Sayfa SON POSTA 21 HALK TABİRLERİ Nerelerde, nasıl, niçin kullanılır ? ı Yazan: Osman Cemal Kaygılı l - et) 27 — Bebek misin, Arnavutköyü mü? Çocukça lâf etme, saçmalama, şabul ta: Sen kimi kandırıyorsun, kar- şındaki bebek değil! Makamında ku, - Janılır. Misal: Amma yaptın ha! Sen Bebek| — Misak misin, yoksa Arnavutköyü mü? * 28 — Nane - molla —« Ürkek, çekingen, çok nazlı, çıtkırıldım, kendini beğen - miş, züppe, ka - din ve erkekler için söylenir. risine iyilik yap- bi ondan teşekkür — bekli - yen palavratı, gösterici ve man- tarcılara Kkaşrı söylenir, Misal: Vallahi bu işi ben sırf senin * güzel hatırın için yaptım! — Eksik olma, azizim, bayır turpu gibil! * 30 — 'Türkçe bilen beri gelsin! -- Kalabalık bir yerde her kafadan bir ses çıkıp kimse kimsenin dediğini an - lamayınca, yahut birisi makul sözler söyleyip, söyleyip te etrafındakilere derdini anlalamayır le söyler. Misal: Yahu, siz ne lâf anlamaz in - sanlarsınız. Türkçe bilen beri gelsin! (Şimdi, pazar günleri Beyoğlu sokak. larında da jinsanın bazan böyle bağı - racağı geliyor: Türkçe bilen beri gel - sin!) nca bi 31 — Öküz de- dikçe sağ tarafı - sız, söz dinlemez, mankafa, — inatçı işini bilmez adamlar için söylenir. Misak: O, hiç lâf anlar mı 6? Ona ö- küzx dedikçe sağ tarafına bas sıfırı, * 32 -- Hanım Boyacıköy- lüdür — Yüzü - nü, gözünü — çok boyamış kadin - Jar için söy N Misak Ne ba - kıyorsun, ne gü - Hiyorsun — yahu? Hanım Boyacıköylüdür” 33 — Altın ba. bast —- Çok zen gin, çok para can. hsı, ayni zaman- da cimrl kimse - ler. Misal: O ne al- t babasıdır. ben bilirim! — Buna karşı vaktile kıskançlıkla — söylenmiş bir de beyit vardır: «Altın babasıs «Yere batası'n * 34 — Çiçeği bur He- nüz açıj « miya, ıimiya j başlamış haspa. P Misalt No söy- lüyorsun — yahu, daha çiçeği hur.tğım diye muska yazdım, ne de büyü leri basklı. Eteğin önünde bir noktadan nunda! * 19 tarihli nüshalarımızdadır. .|Şeye aklı 35 — “Çarpık Elemiye »« İkide bir, herkese da - |ııhp, somurtan sinirli kız. Çarpık Elemiye, ne ola- cak! 36 — Zırtullahülkirmani — Z pir, , bir işin önünü, sonunu dü -| ez, bir yerde dikiş tulmaz, ele a- vuca sığmaz, bir çeşit zır deli! Misak: Herif, tami zırtullahülkirma. ni yahtı, hiç öylesi lâkırdı anlar mı? 37 — .Salakul- Tahilvasıa 'Tam aptal, bu - dala, alık, hiç bir ermez, kim ne söylese hemen kanar, her gördüğü sa - 5İ kallıyı babası sa- KUkap nır adam! Misak Hiç insan öyle salakullahilva- sıalarIn işe girişir mi yahu? * 38 — Hışır, ya- hut armut aley . hisselâm «« Hö - dük, — hamhalat, hırt, hirbo, ke - reste. Misak Heril lâmmış ha! Az kalsm, sofrada mayonezli salatayı ka- şıkla yiyecekti. 39 — Burnu Kafdağında Ufak tefek- işi tenezzül etme: gözü dalma en Yüksek — işlerde, makamlarda 0- dan adam için söylenir. Misal: Seninki hâlâ bir iş bulamamış kendine! — Tabii btlamaz, çünkü burnu Kaf- | çür: safirliğe evde saatlerce ©- turup ev sahip - lerini bıktıran a kadın: Misal: Minder çürüten Emine Ha - num, dün gece sizdeymiş öyle mi? — Aman sus kardeş, gece yarısı zor kalkabildi de evine .;ı.iı'ı * Soyun da semerini ye!' — Pek halde doymıyan oburlara çı söylenir. Misal: Ayol patlıyacaksın yeter! — Daha doymadım yahu! — Üyleyse o bitince soyun da seme- İrini ye! Şimdilik bu kadar,.. —SON— | Büyücü Ayşe mahküm oldu | — Topbhane civarında bir evde oturan Ayşe isminde bir kadının, büyücülük, müskacılık yaplığı — iddiasile, mevkuf olarak, İstanbul asliye üçüncü ceza |hakyerinde duruşması yapılıyordu. | Dün sabah, duruşma bitmiştir. Müd delumumt muavini Hakkı Şükrü, ce- za istemiş, Ayşe vaslı yoktur. Ben, ne İkomşu kızını muradına kavuşturaca- yaptım!» demiştir. Hey'et, kısa bir müzakereyi mütea- ra cezası ödemesini kararlaştırdı. | yükarı kaldıran zen İ erini boşaltıp k Rarşısmdabi Mantar tabancası karşısında Bu belki aslında bir mantar olabilir ama, mantarı atan ben değilim: Bir ga- ede okudum: Amerikada maskell bir haydut türe- miş. Bu maskeli haydut zenginierin bu lundukları yerlere iki elinde iki taban. Vai eet — Eller yukarı! Kumandasını v Ellerini M Ğ ceplerini durduktan sonra gel denbire kayıplara kar gene bir- yormuş.. Nihayet kabadayının biri çıkı ft haydudun iki elinden tabanca almış. Maskesini yüzünden çekip ko parmış. Bir de ne görsi dü gibi âhım, şâhım kızm bi ! Ayın an dör kz. / işin bu' tabancaları nasıl tabanca | bilir misiniz? Amerikan icadı, deyince yetmiş kişiyi birden yere yı - kan tabancalardan değil. Hani dört beş yaşında çocukların ov nadıkları manlar atan tabancalar yok mu, işte onlardani. Bu vak'ayı okuduktan sonra, Ameri- kada hırsızların neden çoğaldığını an- ladım: — Mantar di kendilerini soydı leketinde hırsızlı tabancası karşı insanların m n bol ne olur kil... İMSET ' 4 Kadınködeti —00 (İki parçadan ibaret kostüm Yakası beyaz pikeden. Ceketin etek çıkan birkaç ufak polisi var. i İ Hep bunun yüzünden... “ İyuma, tıkır tikir ; ederek “Çıkıkçı | Öskürüyorum.. bunun yüzünden öskürüyorum... Göğüs mahfazam sar- lıyor öskürdükçe... Ağzımdan da kan keliyor! | — Nerende ne var şu halde? — Kaburga kemiklerimde kırık var, elbette... Ben, bunu biliyorum. Buna da bu Beşir sebep oldu, bu hamal Be- şir. Sopayla vurdu bana, Soppaladı be- ni... Kaldım böyle sakat... İşimden de . çürüğe çıkardılar. — Ne iş yapardın sen? »| — Ne iş yapacağım? Ben de onun gibi hamallık ederdim.. Hem ondan <r.ı)ıl iyi, daha ağır yük taşırdım, ama İvurunca sopayı «belinin ortası budur» diye; işte bu hale geldim, çalışamaz ol- dum. Çürüğe çıkardılar beni... Ev, bark, çoluk, çocuk sahibiyim, yük ta- şıyarak geçiniyordum. Kaç aydır işsiz, güçsüzüm, Hep bunun yüzünden... Halbuki 0? turp gibi sağlam kaldı, yük taşıyıp bo- saydırıyor — paraları! Deste deste kayme kıvırıp indiriyor ce- |binet Ben hem — mhhatimden oldum, 'hem de ekmeğimden! Ona bir şeycik-« |ler olmadı! | — Bunları, Sultanahmet - ikinci sulh ceza hakyeri hâkimi Salâhattin Demir- elliye yana yakila anlatan, uzunca boy- ha, esmer, yaşlıca bir adamdı: Ömer. Kendisine sopa ile vurduğundan bah- setliği de dinç görünüşlü bir delikanlı: Beşir. Her ikisi de hem birbirlerinden |davacı, hem de suçlu vaziyetindedir- İler. Çünkü,:davaya göre, Beşir sopa ile Ömere vurmuş, fakat Ömer de ke- serle ötekini başından berelemiş. Hakyeri huzurunda duranlar, yal- nız bu iki kişiden ibaret değil, dört kişi daha var: Bunlardan biri Sabriye, Ö- merin karısı. Ötekiler, ikisi birbirinden az kabaca, ve biri memede üç çocuk... Ömerle Sabriyenin çocukları... Tabit bunlar, suçlu veya davacı vaziyetinde değiller; yalnız, dövüşme, bunların yüzünden çıkmış oluyor. Güya Beşir, çocukları yaramazlık — ediyorlar, diye dövmeğe kalkışmış, bunun üzerine &- na, baba kavgaya girişmişler; Sabriye de bu arada Beşire tokat atmış! Hâdi senin olduğu yer, Unkapanıdır! Şimdi, Beşir, Örerin sözlerine kar- g: — Ben ne yapmışim ona, diyor, ben onun kaburga kemiklerini kırma- dım, Bugüne bugün sapasağlamdır Ö- mer, işte burada durduğu — gibil Ha- mallıktan çürüğe çıkardıklarını da bil- miyorum. Hamallık etmek istememiş, bu işi bırakmış olacak. Hem, ben ka- burga kemiklerini kırmış da onu ha. mallık edemiyecek bir hale getirmiş- sem, — öyle bir şey yapmadım- ya; meselâ yapmış olayım! — Ö zaman da gene bir şey yoak ortada: Çünkü sırt hamallığı arlık yasak! Yük taşımaya- | cak ki, sırtında, hamalhk eden bir kim- ge! Eh, mademki böyle, o da sırtına yük almadan, — tekerlekli el arabasile yük götürebilir, gene ekmek parasını çıkarır elbette! Hâkim Salâhattin Demirelli, Ömere sordu: — Buradaki nihaf raporda, senin vü sudunda hiç bir ârıza kalmadığı yazı- h? Doktorlar, hey'et halinde muayene etmişler, bir şey bulamamışlar! — Nasıl bulabilirler? — Sırtıma tük bent koyup, üstünden kulak verip din- leyiverdiler, şöylel — Rontkene de koymuşlar? — Ha, evet, cam da çektirdiler! A. ma tanım, tülbent üzerine kulak ya- ——— K, Kolları kabarık. Belinde siyah bir 'naştırmakla, karanlıkta cam çektir- () Birinci ve ikinci yazılar 17 ve kıp, Ayşenin üç ay hapsini, elli lira pa» | sentörü var. Bastın üzerinde kumeş | yekle eli ü Küç2” B başkai yartlarak cepler yapılmış. bir şey değil ki, öyle kulakla işitilecek, Hamal Önter doktorlardan şikâyet Şahnazar nerede, onlar nerede!,, diye söylendi ——— ——— * « & Ömerin kaburga kemiklerini kıran suçlu ise kendini şöyle mü- dafaaya başladı: * Artık neye dertleniyor, sirt hamallığı kalktı, hamallık yapamıyacak ki sakatlığından müteessir olsun! ,, Jöözle görülecek! Bunu bence daha iyi, çıkilıçı, kırıkçı anlar! Haniya bir #Şab-e :nazara derler, işte onun gibi bir.... — Şimdi çıkıkçıyı, kırıkçıyı bırak ; doktorlar, daha iyi anlarlar bu işi! — Evet, yalnız kırıkçı, çıkıkçı elile yoklar kaburga kemiklerimi de, kırık, Içıkik var mü, yok mu. Daha kestirme yoldan anlar! — Kâfi! Ben, seni tekrar doktorlar hey'etine göndereceğim, Orada, bura«e da söylediklerini, nerende - raharsızlıkj hissettiğini falan anlat! — Hay ömrüne ömür berekâtı! Pekğ âlâ, pek âlâ! Fakat, bana bir iyilik da« |ha etmez misin ki, Ne olur, burada an« |lattıklarımı sen bir yol yazdırıver deş gönder doktorlara! Çünkü, beni öyle uzun uzun — dinlemiyorlar. Doktor di |lince konuşamıyor muyum, nedir! Ne (olur, sen yazdırıver! — Müzekkerene öül ülü'için göne jderdiğimizi yazacaklar, zaten! — Hay ömrüne ömür berekâtı! Fa, kat, yazsınlar, unutmasınlar, ha! »— Haydi, baba, sen — merak etme, yazarlar. Lâkin, sen de ağızdan anlat« mayı unutma; burada derdine dair ne anlattınsa, orada da anlat! — Hay, hay; hay, hay! Beşir bir taraftan çıkıp gitti. Sabrie ye, üç çocuğunu derledi, topladı, Ömer ile, hep beraber çıktılar salondan.... Siyah bol yün çarşaflı tıknazca bir kadın olan Sabriyeye, Ömer, şöyle di- yordu: — Bir daha muayeneye gideceğim. Haydi, bakalım, bu sefer kaburga ke« miğimin kırıklığı belli olur, belki! Lokman hekim Beraet etti Adapazarında icrayı tababet etmek« te iken muayenehanesinde hastalarına memlekete ithali memnu müstahzarati hariciye getirerek tatbik ve istimal maddesinden dolayı İstanbul dokuzun cu ihtisas mahkemesine mevkufen seva kedilen Doktor Hüseyin Hüsnünün bu şekilde hariçten ecza getirttiği sabit ol« madığından beraetine karar verilmiştir. Hem hapse girecek Hem tazminat verecek Şehremininde, evvelce — yakındari görüştöğü ve sonra kavga ettiği Fikri- yeyi, kendisinin barışma teklifini Ted« n cerh ve tebditten suçlu ola« rak İstanbul ağır ceza hakyerinde du« ruşması yapılan Aziz hakkındaki ka« rar, dün sabah bildirildi. Saraçhanebaşında Saidin fırınındâ çalışan 29 yaşında Azizin, Fikriyeyi sökak-ortasında sustalı Çakı ile yarâk ladığı, kadınım boynunda açtığı yarae nın büsbütün iyileşecek ve iz bırakmıs yacak derecede bir yara olduğu netices« sine varılmış, sonra başka bir gün kas İdinı, «sen kaçmakla benim elimden (kurtulamazsın» diye tehdit ettiği de Iııbit olmuştur. Fikriyenin Azize sövdüğü, bu su- retle onu tahrik ettiği yolundaki mü- dafaanın doğruluğunu göstermek üze- re isimleri verilen we dinlenilen müda- faa şahitlerinin ifadeleri mübayin gö- rülmüşlür. Aziz. yaralâmaktan üç sene, altı ay hapse mahküm olmüş, tehditten de al- t ay hapsine karar verilmiş. suçların birleşmesi kaidesine göre bu iki ceza müddeti bir hesap yapılarak, netice iti- barile Aziz her iki suçtan dolayı üç se“ ne, altı ay, iki gün hapse mahküm ol muştur. Üstelik, Fikriyeye 200 lira tazıninat ira duruşma masrafını da verecek, ödeyecektir.