6 Sayfa Belediyenin Icraatına İstanbulun şimdi kanalizasyonu Türkün güzel bir hâsleti de, doğup büyüdüğü yeri sevmek, bu sevgisini o yere gelenlere aşılamak için elinden g i yapmak, yurdunu güzel görmek- tir Anadoluyu bir uçtan bir uca dolası.| ; nız, kireçli sudan b memba olm yan bir şehrin şöhirlisi; elli derece ha- nan havasız bir kasabanın larında keriz ükan.bir köyün köylüsü size: - Burası Türkiyenin en güzel Köyü en güzel kasabası, en güzel şehridir! di ye övünür. İstanbullu son günlerde bu hasletini kaybetmeğe başladı: Memleketin en kö tü şehri İstanbuldur! diye feryad edi yoruz ve diyoruz ki: — Çünkü İstanbulda belediye yok- tur. Belediye dediğin - meselâ - Anka- ra, İzmir belediyesi gibi olur. * İstanbulun Boğazını methetmek için, irin Karşıyakasını zemme ne kadar İüzum yoksa, Ankara belediyesini tak- dir ederken, İstanbul belediyesini Ji mücerrette kalacak, indi mü larla, demagoji ile - kötülemeğe Y iten mek le o kadar faydasız ve hatta zerar-| h olur. Şehirlerimizi, kasabalarımızı, köyle-| rimizi ihya ve imar için her teşkilât ve | ” her müessese var enerjilerile, geceyi gündüze katarak çalışıyorlar, Muhak- kak ki, belediyelerimizin maddi ve mâ. neyi yükümleri çok ağırdır ve birçok belediyelerimiz de yokluk içinde varlık göstermektedirler. Ve gene itiraf ed Yim ki, yükü en ağır olan, yokluk için- de de büyük varlık gösteren belediye» stanbul be i ediye Dün: Türkiyenin en temiz şehri İz mir! diye övündüğümüz şehrin beledi- ye meclisinde, azalardan biri buzün baykırdı : -- Otobüslerde bitleniyoruz!.. Bu da gösteriyor ki henüz yapılacak işler hiç bir yerde Ykmal edilmemiştir. Henüz yapı bitmedi, temelden biraz yükseldik, çatıya daha çok var. Bunun için belediye işlerinde fantezi ile dema göjiye yer vermemeliyiz, tenkitlerimizi (9) ik yazı 9 Şubat tarihli sayı ar, a a m a e — — Güzel Istanbulu fena Mr ye başlanacak. Kanalizasyon yapılmadığı halde yolları yapılan şehir- ler belediyelerini ne kadar beğeniyorsak İstanbul belediy de o kadar takdir etmeliyiz. tanıtmıyalım! son on yıllık bir bakış yapılıyor; bundan sonra yollarına 2—11 Si İde rakama dayandırmalıyız. Hüsnü ni- yeti olanlar, belediyeler bütçesini göz den geçirirler İstanbulun husus tini daha iyi rarlar ve «İstanbul belediye yoktur» sözü yerine - on sene deki gelişmeyi anlayarak - aşkol- stanbul belediyesine» sözünü dil. sun lerine nakarat yaparlar. * sizin 1933 yah bültçele Be'ediyele rini inceliyecek olursak, görürüz k Fen işleri için Ankarada 347.943 ra, İzmirde 228,535 lira, İstanbulda 2.795.176 lira muhassesat konmuşlu Bu rakamları görenler de şöyle dü- şünürler: Az para ile İzmir yollarından pek büyük şikâyetler olmuyor, Anka- rada ise asfaltlar yapıldı. Ya İstanbul ne yaptı? İstanbul kanalizasyon yaptı. Fit orta şehirli için, bir karış düzgün yo - Jun, bin kilometre kanalizasyondan çok daha büyük kıymeti vardır. Ama ne ya İpalım, ki bir şehir için kanalizasyon düzgün yol kadar elzemdir. Filvaki, yolla beraber kanalizasyo- nu yapmak en iyi usuldür. Ne çare ki, henüz hiç bir şehrimiz bu iki işi bera. acak kadar zengin değildi i, Ankaranın da ancak yoları i kanalizasyonuna başiana un ise kanalizasyonu bi Yolları yapıldığı halde, Kanalizasvo- nu yapılmamış olan şehirlerimizin bele diyelerini ne kadar takdir ediyorsak, kana'izasyonu yapılıp.yolu sonraya ka lan İstanbul belediyesini de o kadar takdir etmeliyiz. , İstanbulun hususiyetlerini de biran gözönünden ayırmazsak, on senelik ic- raatından dolayı İstanbul belediyesini çok daha fazla takdir etmemiz lâzem gelir, Çünkü: Ankara Belediye zabıtası için 19 930 lira, İzmir 57,204 hira, İstanbul 202.848 lira sarfeder. Ankara sıhhat işlerine tahsis edilen para şimdilik pek azdır. Ancak 56.509 liradır. İzmir sıhhst işlerine 98,130 Jira ayırmıştır, Halbuki İstanbul belediy: hastahanelerine 881.196 lira verir, Yeryüzünde bir şehir tasavvur eder misiniz ki, varidatının aşağı yukarı be$ te birini teşkil edebilecek bir parayı “GÖNÜL İŞLERİ “ Evli bir erkeği Seviyorun. , Çankırıda Ufuk» imzasını taşı » yan bir mektup aldım, dah ilk sa - tırlarından itibaren beni hayrete dü. şürdü. Siz de bakınız: «— Bir senedenberi evli,bir er - keği çıldırasıya seviyorum. Önün da beni ayni derecede sevdiğinden e - minim, Fakat ben de evliyim, birleş memize imkân yok. Esasen benim maniam olmasa bile onun yuvasını bozup benimle evlenmesine razı o « lamam. Çektiğim azabın üzerine bir de vicdan üzüntüsünü ilâve etmek istemem. Bu ümitsiz aşk'an nasl kurtulabilirim?» diyor. * Zarfın üzerine baklım, hakikaten Çangıtı postahanesinin damgasını taşıyor, demek ki İstanbuldan bir lâ- tifecinin yolladığı mektup değildir, yazısın: tetkik ettim, bana bir erkek elinden çıkmış gibi geldi, tâtife ol » madığıma kanaal getiremedim. Bu - nunla beraber söyliyeyim: Kızım, bü sevdadan vaz geçmenin ilk ve son şartı münasebetsiz ve son- suz olduğunu anlamaktır, mektubu- na bakıyorum: Muhakeme kuvvetin yerindedir, münasebetsizliği takdir edebilecek vaziyettesin, o halde kur- tulmak elindedir. Bir başka erkeği sevdiğine göre kocanı sevmediğin meydanda, fakat Onun sana vetmediği aşkı gene meş- ru olmak şartile bir başka aşk ta bu- Yabilirsin. Bu aşkı sana çocuk geti - rebilir. Biraz meşgul ol, unutursun. * Edirnede «M Ş. G> a: Kızın ailesi kızlarını biç başkası - na vermiye teşebbüş ettikleri tak - dirde kizm size yollamış olduğu mektup ve fotoğrafları göstermek sureti'e izdivacına mâni olamazsı - nız. Çünkü bir erkeğin kendisine gönderilmiş olan kadın mektup ve fotoğrafların bir başkasına göster - mesi yapabileceği namussuzluğun en büyüğüdür. Sizi bundan münezzeh addetmek mecburiyetindeyim. * Edirnede (Korkmaz) a: Hiç evlenmemiş bir genç erkeğin dul bir kadınla evlenmesi tetnelsiz bir yuva kurması demektir. Alelhu- Sus'sizin vaziyelinizde meseleyi ma- zur gösterecek muvakkat bir aşk ve- Ya heves te yoktur. Her ne pahasına olursa çisun teklife mukavemet edir NİZ. TEYZE *İnumara. la yer olmadı i | leri yardım eder. 200 milyon geliri olan l Kadın çorapları Vak'a bir çorapçı dükkânında geçer. — Patron, haberin var mı? Hükümet çürük kadın çoraplarile mücadele ede- cekmiş Eder ya! — Bu iş bize dokunur. — Zannetmem ama, söyle.. — Çoraplarım üzerine hem fabrika - nın adresi, bem de saf yahut sun'i ipek. ten yapılmış olduğu yazılacakmış, Bundan sonra yerliyi Avrupa mah, İ sun'i ipeği saf İpek diye satamıyacağız. | Patron düşündü | — Bir kolayını l * İ «Birayson Kadın çorap! fabrikaya ısmarlan- İ mış; fabrika çorapları yapmış, gönder- mişti, İlk gelen kadın müşteriye gös- terildi: Buyurunuz, bayan! Bu çoraplar| Paristen yeni geldi. İlrey marka. — Pariste geldiği nereden belli? — Çorapta yazılı Bayan, okuyunuz. «<B. M. I2> yanı Bulvar Monparnas 12 iluruz. Saf ipek mi? -- 'Tabii saf ipek.. Bu fabrika, bizim için yaptığı saf ipek çoraplara «S8, ipek» işaretini koyar. Çorabın üzerinde fa7- için saf kelimesinin ta- roamı yazılamıyor” — Peki öyleyse, bir çift alıyorum. * Kadın çıkar. Dükküna iki erkek gi- rer, Dükkândakiler, bunların çorapları İkontrole geldiklerini anlamışlardır: — Kadn çoraplarımzı görelim. Buyurun Bay ! - Bu çoraplar yerli mi? — Yerli Bayım, üzerlerinde yazılı... — Nerelerinde?, Bir kaç ay evvel Londranın en mü: ,him eğlence yerlerinden biri olan «Kristal Palace» yanıp gitmişti... Bu alelâde bir eğlence yerinin yangını — Okuyunuz. yanması şekinde telâkki edenler çok al Gösterilen yazıyı okurlar! | danmışlardır... Kristal Palace'in yan - — İlrey. ması san'at âlemi için çok büyük bir yıptır. Burası tam bir asır evvel «bir çiçek yüzünden: inşa edilmişti! Cidden çok meraklı olan bu tarihi veak'ayı (Son | — Bunlar saf ipek mi? Posta) okuyucularına sunuyoruz: — Hayır, sun'i ipek. Sun'i ipek ol! 1837 senesinde İngiliz müstemleke - İ duğu da yazılı. «S.ipeks çorapta faz'a lerinden Guyannede Robert Schom - yer olmadığı için «sun'i» kelimesinin burgk namında bir ilmi nebatat müte- tamamını madık. hassısı tetebbüat ile meşgul bulunmak- — Ya fabrikanın adresi?. İ tadır. Balta girmemiş ormanların için - — Yazılı Bayım, «B. M. 12.» yani Beden akıp giden bir nehrin kıyılarında yazıt, Marpuççular 12 numart... gezerken nehrin üstünde yüzen gayet İMSET | büyük bir cisim nazarı dikkatini cel - | beder. Fevkalâde parlak renklerle süs- lenmiş olan bu cisim hem çiçeğe ben- ziyor, hem de benzemiyordu... Benze- miyordu, çünkü o büyüklükte bir çi - Viyaranın belediye bütçesinde hastaha | * olamazdı! neler tahsisatı yoktur. İstanbul beledi. | Robert Sebomburgk yar vahşi olan yesi ise hastahanelerine yüzbinlerce tı. | ora Köylülerinin kullandıkları ve pirog Ta tahsis etmeğe mecburdur, tesmiye edilen iptidai tarzda bir san - Ankaranın ana yollarımı temiz tut, dala atlar ve bu cismin bulunduğu ye. mak için 133.140 Jira, İzmirinkiler için re gider. Bunun büyük bir çiçek o: - 100680 lira kâfi gelir. İstanbul ise an- duğunu görür.. Dünyanın en büyük cak 549,540 Jira harcayabilir. Ankara, çiçeği olan bu nebat merskını celbe İzmir ve İstanbulun satıh mesahaları»; | der. Bu tek çiçeğin genişliği o derec3- düşünürsek, İstanbula bu paranm ye. tişmiyeceğini takdir ederiz ve gene şna caddelerimizin hiç te dediğimiz kadar N Pis olmadığım - hiç değilse kendi ken “Ona harikulâde bir revnak dimize itiraflar. İstanbulun temizlik ıç. vermektedir. Alim ilerler vebu lerinde de diğer belediyelerden geri çeklerden bir kaç adet daha bulur. kalmak şöyle dursun, hattâ ileride oldu Burların tohumlarını arar. Bir kaç ta- ğunu kabul ederiz. ne de dalından koparır ve (Londra) ya İzmir 98,480 hira ile aydınlanır, An, bemen gönderir. kara ışık parası diye 120.000 lira ve-| OO vakitleri İngilterede Paxton a * rir; İstanbulun ise tenvirat bütçesi tiç dında çok meşhur bir bahçıvan yaşa - yüz bin liradır. maktadır. o Bu adam Devonshire dü- İzmir şehri 46.820 lira ile yangınlar. künün Chatsuvorthta bulunan muaz - dan korunur, Ankara bu işe 62.060 lira zem malikânesine memur bulunmakta tihsis: etmtiştir. İstanbulun itfaiye büt dır. Alimin göndermiş olduğu tohum çesi 385,266 Tiradir. ve filizleri alır... Hemen cesim bir ser- İzmirde henüz Bul yoktur. Ankara,! Te inşasına koyulur ve bir iki sene sü- hali için 5000 lira, İstanbul 30,000 Jira, ren tecrübelerden sonra bir çiçek elde verir. b Muvaffak olur. Çiçeğin geniş - Ankarada henüz düşkünlerevi yok -İliği bir yardayı ferah ferah geçmekte tur. İzmir düşkünlerevi 6,412 lira ile dir... Çiçeğin yetişmesinden bir ay idare eder, İstanbin belediyesinin büt- sonra Paxton hayretten hayrete dü - şer.. Çiçek boyuna büyümeğe başlar ve serreye sığmaz olur. İngiltere halkı bu çiçek ile çok ya - Bu saydığımız rakamlar, bu son en! kından alâkadar olmağa başler... Bu - (Devamı 10 uncu sayfada) İna «Victoria Reğia» adı verilir ve da - m enne iha büyük bir serre inşa edilir. Bu ser- irenin uzunluğu 60 kadem, genişliği ise 40 kadem tular!. O güne kadar bu de- recede cesim bir serre henüz yapılma. — Yerli. Yanlışlıkla sağdan sola ya- ki zılmış. Sağdan okursanız, — Yerli! — Evet yerli, eamensaamansaemmeesenanezn sıhhat işlerine sarfeisin? Parisin geliri 800 milyondur, hastahanelerine beledi! yesi değil zenginleri, zengin müessese! onu kucaklıyamaz. Çiçeğin yaprakla- rmın kan kırmızısı renginde olma - İtizar Büyük Rus edibi Puşkinin ölümü - nün yüzüncü yıldönümü münasebe- Gle hazırladığımız etüt silsilesini bu Bu sıralarda 1851 senesinde cak olan ilk beynelmilej sergi için ha - zarliklar görülüyordu. Sergiyi istiap e- gün koyamadık. Yarın neşre devam Bir tek çiçek yüzünden yapılan muazzam saray Londranın en göze çarpan binalarındanbiri olup yanan Kristal Palâsın garip tarihi dedir ki iki kolunu açmak suretile bile | Yandıktan sonra decek olan muazzam bir binanın inşa için plânlar hazırlanıyordu. Prens Ab bertin riyasetinde bulunan bir komite bu binanin Hyde Parkta yapılmasına ve «Sanayi Sârayı» tesmiye edilmesine karar verir. Bu sarayın yapılması için sarfedilecek paranın tedariki bir me » sele old ibi payitahtın tam orta « sında böyle bir inşaatın gürültü ve pas tırtısı da ayrı bir mesele teşkil eder. Bahçıvan Paxton daki işe karışır ve bu saray yüzünden kesilmekte olan 'd« ğaçlara yanıp durur... Paxtona bahçıvan deyip geçmemeli, Sözünü herkese dinletir bir adam imiş bu! Düşünür taşınır. Alâkadarlara mü racaat eder ve Times nehri kıyısında Dudleyde bu sarayın kurulmasını, söne Tadan parça parça sökülüp Hyde Parka naklini ve tekrar kurulmasını teklif gs der. Londranın tarihi ağaçlarının dahi bu yüzden korunacağını ilâve eder. 14 haziranda Tordlar Kamarasına müracsat eder, Kendisinden hemen bim plân isterler. Paxton İngilterenin resmi bahçı» vanbaşısıdır. Bu sıfatla bir çok resmi vazifesi vardır, Bahçıvanlar arasındak? İnizaları o hal ve fasledermiş, Günün birinde gene böyle bir nizaı hal ve fas« lederken önünde bulunan sünger kâğle dına bir seyler çizmeğe başlar. Etra «e fında bulunanlar Paxton'un not tut » tuğunu sanırlar... Halbuki yapılmasını teklif eylediği binanın plânını çiziyof a muşt.. ER avdet ede: lar ve Derb; Serginin te p heyeti o mahalde t0pe İanıyormi Yolda tesadüfen mühet» idiş ve V Ki Robert Stephensong İ rastgolir... Bu mühendis ve mimar kös misyon dan imiş, Meseleyi ona ge çar, plânları gösterir. Mimar çok bs genir ve; - Çok mükemmel bir şey amma, ng yazık ki çok geç kaldınız... der. ı Paxton'un cesareti kırılmaz. 29 ha e ziranda plânları komisyona takdim e e der, Prens Albert çok beğenir vs PaXw tonu Buckingham sarayına davet edey ve nihayet Poxton'un projesi kabul « dilir... İngilterenin bütün sanayi erbabı da- ve hemen işe başlanır. »ra da K : di 1 yu ise en mektedir. Seri açılır... Büvük muvaffakıs ; anır... Kapandıktan sonra bine İ satıhğa çıkarılır. Bir şirket talip çıkar. Bunu bozar ve Tondra civarında Sydenhamda tektar parça parca ola « rak yeniden inşa eder... İşte #venler« de yanıp kül olan bu koca bina bir çi- çek yüzünden böylece inşa ediimiş o « üksek ağaçlara kolavca eriş yet