* 10 Sayfa TÇT AŞ “ Son Posta ,, nın Suriye mektupları (Baştarafı 1 inci sayfada) olan Suriyelilerle yaptığım kanuşma - larla vâsıl olduğum netice de budur. Sancağın, İskenderun körfezinin A- manos dağlarının siyasi, askeri, iktısa- dt ehemmiyetlerinden bahseden maka- leler biribirini sıralıyor. Türk tehlike- sinin Arabistanın kalbine doğru ilerle mekte olduğundan bahseden edebiyat gittikçe kızışıyor. Şimdi de Lazkiyenin KTürkiye tarafından, ilhakı için teşebbü sata başlanıldığından bahsediliyor. Bu teşebbüsata misal olarak Franklen - Büyon itilâfına göre İskenderun sanca ğana bağlı bulunması iktiza eden Bayır Buçak nahiyesinin bilâhara Fransız mandası tarafından Lâzikiyeye bağlar ması üzerine Türkiyenin şimdi bu na- hiyenin İskenderuna iade edilmesi tale binde bulunmaşı gösteriliyor. Bunun gi bi, Türkiyenin Ammanda bir konsolos luk ihdası arzusunda bulunması da Su riyeyi ve Arabistanı yutmak istemesi nin bir delili olarak telâkki ediliyor. Halbuki Amman Suriyede değil, Ma veraüşşeriadadır. İşte, herşey bunun gi bidir. * Son günlerde burada dolaşan bir şa- yiaya göre Emir Şekip Aslan Şamda Mecmaul İlmiyyül Arabi cemiyeti reis liğine tayin edilecekmiş. Şimdiye ka - Gar Fransanın belli başlı aleyhdarların dan olan bu zatın buraya ayin edil- Mesi tahakkuk ederse son Sancak me- selesi münasebetile Türkiye aleyhin- deki mesaisinin de mânası anlaşılmış bulunacaktır, * Bir ordu ve bir tayyare kuvvetl vü- cude getirilmesi bi i propagan- da da devam ediyor. İane davetlerinin hiç bir netice vermediğini görenler, şimdi bir tayyare cemiyeti yapıp buna bir takım varidat kaynakları bulmayı tavsiye ediyorlar. Tavsiyelerin esasları Türkiyedeki teşkilâta benzer. Ezcümle tayyare menfaatine büyük bir Ya nasip » piyangonun buradaki ismidir - tesis etmek te vardır. Fakat, burada anlaşılmıyan şey, he- Hüz ordusu olmıyan, askerlikle ünsiyet kesbetmemiş bulunan bir memleketin hemen havalanıp uçmak arzusuna düş- Mesindeki mânasızlıktır. * Trablusun Suriyeye tadesi hakkında ki münakaşa ve rivayetler devam edip gidiyor. Şam matbuatındaki neşrıyata Berut matbuatı alay ederek cevap veri yorlar, Şam matbuatı da buna kızarak tekrar bahis üzerine geliyor. Şimdi bir e başka bir rivayet çıktı. Pariste bu- lunan Suüriye heyeti Milletler Cemiye. tine müracaat ederek Trablusun Suri- yeye iadesini isîı::ı'(?(ekmğş, Jurnal gazetesinin siyasi muhabiri ne diyor ? Yakın Şark meselelerinden bugünler de biraz sıkça bahsetmiye başıayan Jurnal gazetesinin siyasi muharriri BSaint - Brice Suriye meselesine bir sü- tun yazı daha tahsis etmiş. Gazeter ” »| dıüp gelen nüshasında. gördük ve bu- nu ufukta teressüm eden yeni manev. ralar hakkında Suriye muhabirimizin daha evvel yaptığı tahminleri teyi! e- der mahiyette bu!duk. Makalenin başlığı, «Araplarla Türk- lerin arasındaki htilâft, işin içinden çıkmayı Milletler Cemiyetine bıraka- lims dır. Saint - Brice bu yazıda diyor ki : «Mademki mesele Milletler Cemiye- tine arzedildi. Suriye heyetinin mantı- kan oraya gitmesi lâzımdı. Zaten Şam- dan hareket edildiği zaman da yol isti- kameti olarak orası verilmişti. Bu, Su- riye Başvekilinin Parise gelişi iptidaf bir konuşmadan — başka bir mahiyeti haiz olamaz, demektir. Hayır, şüphe yok ki, 9 Eylül tarihli Fransız . Suriye muahedesinin bir da- ha ele alınması lüzumunu inkâr ediyor değiliz, yalnız 0 muahedenin yeni va- ziyete uydurulması ancak tadil edile - cek kısımların tayininden sonra yapıla bilir, Suriyeliler ile hazırladığımız şeyi 'Türklerin tadil ettikten sonra bu defa da Türklerle yaptığımızı Suriyeilerle bozmak suretile «Penelop»kâri çalış. maya devam etmek tabii mevzuu bahis değildir. Akıl ve mantıka dönmek za- manı pelmiş, hattâ geçmiştir. bile. İskenderunun tâbi olacağı idarenin ana hatları Cenevrede tesbit edilmişti. Ve Sandler raporunda kanaviçesi yapı- lan plânı tamamlamak sadece Millet- ler Cemiyetine düşen bir iştir. Sancağa dahil! işlerinde tam bir e- iklâl temin etmek, askerlikten tecridi işini tanzim etmek, seçim rejimini tes. bit etmek, dil işlerini intaç etmek, azlık lara garanti vermek bahsin mevzuu. dur. Yalnız herşeyden evvel de Sancak ile vazifesi şimdi harici siyasete münha sır kalan Suriyenin münasebetlerini ta yin etmek lâzımdır. Muhakkak ki Suriyeliler 9 Eylâl mu ahedesinin esası olan vahdetin başlıca prensiplerinde yapılan tadilleri hiç ka- bul etmemektedirler. Bir sürü istekleri vardır. Bu istekler içinde Milletler Cemiyeti nin 26 ikincikânunda kabul ettiği muh tariyet prensibine mutlak surette aykı rı olmiyan bir tek nokta dahi buluna- maz. Kabul edilmiş olan anlaşmanın e- saslarını hâkim kılmayı yalnız eylüil muahedesile bağlı olmıyan Milletler Ce miyeti yapabilir. Suriyelilerin Parise gelmekle : noktasını gösterdikleri manevraya ka. pılsaydık, herkesi memnuniyetsizliğe sevkederdik. Şuşnig istifa mı Ediyor? T (Baştarafı 1 inci sayfada) şayialara göre, Avusturya Başvekili Dr. Şuşnig yakında istifa ederek, Lon. dra elçiliğine tayin olunacaktır. Şuşn!- gin istifası bazı ailevi sebeplerden mü. tevellittir. Zevcesi bir otomobil kaza- sında ölmüş olan Başvekilin, sevdiği bir kızla evleneceği söylenmektedir. Şuşnige halef olarak, Viyana Beledi- ye Reisi Dr. Şmitin ismi ileri sürülmek tedir, Viyana, 15 — Dün öğleden sonra Re- ichsrat binasının büyük holünde Şuş - nig, vatanperverler cephesine mensup *1500 şefin önünde bir nutuk söyleye- rek Kralcıların mevsimsiz muhtemel bir hareketine karşı ihtarda bulunmuş tur. Nütuk, el altından Almanya taraf İtarlığı yapmakta devam eden ve müf- rit nasyonalistler tarafından tesis edi- len «Kültür cemiyetleri» için de bir h tar mahiyetindedir. Şuşnig şunları ilâve etmiştir: Kralcilik propagandası yeni Avustur yanın dahili ve harici siyasetine uygun olmalıdır. Başvokil Avusturyanın, ! temmuz 1936 tarihli Avusturya . Almanya iti- Tâfı esasları dahilinde Almanya ile dost luk bağlarını küvvetlendirmek, İtalya we Macaristan ile de iyi münasebetler idame etmek arzusunda olduğunu e - hemmiyetle kaydetmiş ve demiştir ki: | ; Avusturya ile Prag ve Belgrat ara - SON POSTA Kıymetinin yüksekliği| İlk Kadar ele geçirilmesi De güç olan Mücevher: İnci (Baştarafı 9 uncu sayfada) Her adım atışında inciler yerlere yu- varlanmağa başlar... Resmi kabulde bulunan saraya mensup madamlar hep birden incileri toplamak için üşüşür - ler... Ve incileri Dük dö Bükingama iade eylemeğe kalkışırlar... Kurnaz se- fir bunları geri almaktan imtina ve ya- digâr olarak hıfzeylemelerini rica e . der... Bu surelle hareket etmek saye- sinde memuriyelinde muvaffak olur!.. İngiltere kraliçesi Elizabet ve inci! İngiltere kraliçesi Elizabet çok muk- tesit bir kadın imiş. Ayni zamanda ge - rek saray, gerek devlet hazinesini mü- kemmel surette idare edermiş, Günün birinde satın alması ricasile kendisine çök kıymetli bir inci takdim edilir. Kra liçe reddeder ve der ki: — Bir İngiliz kraliçesi boş yere para sarfetmez!.. Çok zengin bir İngiliz tüccarı İngi - liz kraliçesinin bu cevabına sinirlenir. İnciyi satmak istiyen kuyumcuya gi - der. İnciyi satın alır... Ve kuyumcunun gözü önünde bunu bir havanda ezer ve tozunu bir bardak şarabın içine garper ve: — «Haşmetlü kraliçe şerefine'» Diyerek şarabı içer!., Kuyumcuya der ki; — Anlamalısmnız ki İngiltere krali - çesi bu inciyi her halde satın almak kudretini haizdir!.. Çünkü tebaasından bulunan bir şahıs şerefine o inciyi içti'.. En çok inci ikram eden garp hükümdarı! İnciyi en çok seven garp hüküm - darı hiç şüphesiz — Fransız kralı «on dördüncü Lui» dir. Daima yanında u - fak bir çekmece içinde inciler taşır ve her fırsatta bunları dağıtırdı... Sene- de iki milyon frank pahasında inci da. Bitermiş... Bilhassa kadınlara inci he - diye etmekten büyük bir zevk duyar- miş... Bu kadınların başında nedimesi Madam dö Montespan gelmekte imiş. Bu kadina vermiş olduğu incilerin had- di hesabı yokmuş... Kana boyalı inciler... İncilerin içinde pembeye yakın renkte olanlar Hindistanda çok rağ - bet görmektedir. Hindistan sahilleri boyunda tekrar edilen bir efsaneye göre inci bulmak için denize dalıp ta inciyi çıkarırken köpek balıkları veya sair yırtıcı balık- lar tarafından parçalanan avcıların buldukları inciler hemen renklerini değiştirirler imiş. sında görüş ayrılığı yoktur. Fransa ve| ;,. İngiltereye döstluk bağlariyle bağlıyız ve bu bağları kuvvetlendirmekle bah tiyar olacağız. Viyana, 15 (AA.) — Müşahitlerin kanaatine göre Şuşnig tarafından söy- lenilen nutuk Habsburgların avdeti i - çin Avusturyada ihtiyatlı gayretler sar fedildiğini ve Avusturya siyasetinde Alman nüfuzunun gittikçe azalmakla olduğunu göstermektedir. Berlin, '5 — Havas Ajansının muha birinden: M. Şuşnigni nutku siyasi mah fellerde inkisarı hayal tevlit etmiş ve resmi mahfellerde büyük bir ihtiyatla karşılanmıştır. Haftanın tarihi (Baştarafı 8 inci sayfada) Mersinli Ahmedin takıma neden a- lınmadığını bilmiyorum?.. Her halde Amerika seyahatile alâkadar olsa ge - rek?.. Benim Finlândiya güreşleri için dü- şündüklerim şudur: — Mustafa ile Kenan iki katagori kurtarabileceklerdir. Ve belki de ü - çüncü katagoriyi Yaşar alacaktır. Bilmem tahminim doğru çıkacak mı? M. Sami Karayel Üçüncü antrenör de geldi Futbol Federasyonu tarafından An - kara mıntakası için angaje edilen an- .trenör Mister Cons dün şehrimize gel. miştir. Yeni antrenör işe başlamak üze rve dün akşamki trenle Ankaraya git - Mmiştir. Na a n işte sol elini kullandığını öğrenmişti. (1, 3 ve $ numaralı resimlere bakı. niz). Müfettiş Holt, katilin suçu Har- | ris Car'a yüklemek için yazıyı yazar | hayırlı bir (Baştarıfı 1 inci sayfada) parayı sokağa atılmaktan (!) kurtar - mak Ne tuhaftır ki çiçek düşmanlarının olduğu gibi, çiçek dostlarının sözleri de beni hem kızdırdı, hem güldürdü, hem tı, hem ağlattı. ibul çiçekçilerinin piri, Sapunca kismiş. Sapuncakise halef olan oğlu Kosta da, ömrünün 22 yılını çiçekler arasında geçirmiş: — Babam, diyor, ilk çiçekçi dükkâ- nını bundan tam 63 sene evvel açmış... Kendisi, zengin bir çiçek meraklısı i - miş. Yetiştirdiği bahçedeki çiçeklerin talipleri çoğalınca, işi amatörlükten Pprofesyonelliğe dökmeye mecbur ol - muş. Bu sözleri dinliyerek bu işteki salâhi yetine iman ettiğim muhatabıma: — Tabil, dedim, çiçekler - etrafında koparılan gürültüden haberdarsınızdır. Muhatabım güldü: — Evet... Her yerde çiçek bayramı ıy:dpıhrhaı, bizde çiçek muharebesi baş eee Fakat bu muharebe, bahçevanları fe na halde ürküttü... Toprağa bir hayli para gömmüş olan biçareler: — Ya harbi çiçek düşmanları kaza nırlarsa? diye tasalanıp duruyorlar... Mecidiyeköyünün meşhur bahçevanı Hacı, Adada yedi dönüm yer almış, Av rupaya da tohum ısmarlamıştı. Bu gü. rültü kopar kopmaz, kendisine tohum gönderecek olan müesseseye bir tel - graf çekmiş; ve siparişlerinden, küçük bir ziyan mukabilinde vazgeçmeye ha- zır bulunduğunu bildirmiş ! — Neme lâzım? diyor. Toprağa to - hum ekeyim derken, ocağıma incir mi dikeyim? — Çiçeğe, çelenge verilen para, ha- kikaten yazıldığı kadar çok mudur? Kosta Sopuncakisin yüzündeki tebes süm mânasını değiştirerek devam edi- yor: — Yazıldığına göre, çiçeğe senede 200,000 lira veriliyormuş. Çiçek, teş- rinisani ile nisan arasındaki aylarda sa tılır. Çünkü yazın herkes köylerdedir. Ve birçok kimseler, ihtiyaçlarını, say- fiyelerdeki bahçelerinden temin eder- ler. Binaenaleyh, çiçekçiler, serenin Yalnız altı ayında satış yaparlar. Bu he sapça, bildirilen yekünun dolması için, İstanbulluların çiçeğe günde 1200 lira vermeleri |âzım,.. Bir parça mübalâğa etsek, diyebiliriz ki, İstanbullular, günde 1200 lirayı, çi- derme âdeti, yalnız Hıristiyanlara hâs bir âdetti. Fakat son inkılâplardan be- ? — Hangi vesileyle gönderilmiyor ki? Erkekler, izdivaçlarının 25 inci, 50 in. ci yılında bile zevcelerine çiçek gön- deriyorlar! — Pembe, kırmızı, beyaz renkli çi- çekler, sevinç, saadet alâmetidir. iğ nişanlarda, bayramlar- =h hisler, bu renk çiçeklerle ifade e- kalemde 3000 - Şubat 16 — .. . kişiyi aç bırakacak teşebbüs ! Birkaç sene içinde çok daha ucuzla- yacak... Güldüm: — O kadarı fazla... Biçare karanfil- ler, ucuzlaya ucuzlaya canlı kaldırım çiçekleri gibi iki paralık mı olsunlar? Ve soruyorum: — Demek, bahçevanık ilerliyor ? — Tabil... Bugün lda, sekiz yüzden fazla çiçek bahçesi var.. Bura- larda, ve çiçekçi dükkânlarında çalı - şanlar, yani çiçek sayesinde geçinen- ler, 3 bin kişiyi kolay kolay aşar.. Asıl mevzua da dokunmak istedim: — Mezarlara çiçek gönderilmesine &- leyhdar olanlara ne dersiniz? — Acı acı şaşarım... Maamafih, in. san biraz düşününce, lüzumundan faz la hayrete kapılmaktan kurtuluyor. Görüyor musunuz? Bizde mezarlık - lar, birer dehşet sembolü halinde anı- lıyor... Mezar gibi müthiş... Mezar gibi korkunç... Mezarliık kadar kasvetli de- niliyor. Merzarlık denilince, gözönüne, uğultu lu gservileri arasında baykuşlar öten ka ranlık, ürkütücü bir âlem geliyor... Habuki öyle mi ya? İnsan, sevdikle. rinin altında uyudukları bir toprağın fstünde dehşet mi duyar? Avrupada, mezarlıklar cennet gibi- dir. Oraya girenler, çiçek kokuları ara sında, bütün yorgunluklarımı giderir - ler, Her aile, mezalığının bahçesine, bir meraklı bahçevan itinasile bakar... Ve o mezarlıkların çamları arasında baykuşlar değil, bülbüller öter... Habuki, biz, ölülerimize bir çelengi bile çok görüyoruz... Gazetelerde okumuşsunuzdur: Kral Aleksandrın cenazesinde, tam 25 bin çe Yugoslav milleti bu rakamı bütün dünya gözünde, bir iftihar tacı Bibi ta- şımaktadır. « Bir milletin zevkinin ve ruhunun kânlarının bolluğundan anlaşılır!» Eğer mezarlıklara gönderilen çelenk lerin ziyan olduğu hesaplanıyorsa, çok hasis bir düşünceye kapılınıyor demek tir. Bırakın ki, bunun önüne geçmenin yolu da vardır: Mezarlıklara çelenk, çi çek konulacağına, fidan dikilir... Ve birkaç sene içinde mezarlıklarımız, ken diliklerinden birer park halini alır!.. Almanyayı düşünün... 4.200.000 nü- fusu olan Berlin tam 1000 tane çiçekçi dükkânı var, Yani 4000 kişiye bir dük kân düşüyor. İstanbulda ise, bir milyona yakınız. Ve yalnız yedi çiçekçi mevcut. Yani, iki yüz bin insana bir dükkân düşüyor. Ve şimdi çiçeklere ilânı harp edenler, bu: nu bile çok görüyorlar!. Ben, tahmin edebileceğiniz yerlerin de güldüğüm , şaştığım ve hırslandı - ğım bu sözlerin notlarile dolan kâğıt larımı toparlarken, Sapuncakis güldü: — Düşünün ki, çiçek sayesinde, izdi- , | vaçlar bile çoğalıyor dedi. Çünkü tıp- kı balıkyağının, limonla yutturulması gibi, çirkin damatlar ve çirkin gelin- ler de, çiçek buketleri arasında şirin Naci Sadullah Güzel İstanbulu Fena tanıtmıyalım ! (Baştarafı 6 ıncı sayfada) sene içinde gelişmiş, bütün belediye müesseseleri bu son on sene içinde bü. yümüş, belediye işleri, bu san on sene içinde inkişaf etmiştir. İstanbul belediyesi, an senedir para- sını ebemmi mühimme tercih ederek harcamış, her işe ehemmiyetine göre bir sıra numarası koymuş, başlanmış olan hiç bir işi yarıda bırakmayıp la- *| n sene içinde olduğu kadar muntazam idare edilmşi değildir. Topu topu eltı milyon varidatı olan bir şehrin de bun- dan üstün idare edilmesine imkân yok- tur. İstanbul belediyesi, muhakkak ki her belediyemizden fazla takdire lâyiktır ve temenni edelim ki, her belediyemiz -| de,sonon sene içinde İstanbul beledi. yesinin faaliyetini kendine örnek tut- sun.