Hera | Müjde: Köy kalkınıyor! Yazan: Muhittin Birgen n.ıı memleketlerin hayatla mü- o.ıdclı kabiliyetleri yüksek olur. Düşerken öyle düşerler ki kimsenin bir tarafı kırılmaz. Kalkma zamanı gelince de kolayca kalkınırlar. Bunlar için, dünya buhranları, hatta, bunların en şiddetlisi olan son buhran bile, sa- nayi memleketlerinde yaptığı tahri - batı ziraat memleketlerinde yapamaz. Çünkü, kıtlık müstesna, ziraf bir mem- leket, daima her türlü buhrana daha fazla dayanır, daha kolay göğüs verir. Birbiri üstüne iki sene iyi mahsul, iyi piyasa, dün düşmüş olduğunu gördü- ğünüz bir ziraat memleketinin bugün | —— ayağa kalkmış, yürümeğe başlamış ol- duğuna şahid olursunuz. Bu satırları yazarken gözümüzün ö- nüne memleketimizi getiriyorum. Buh- rana, buhranın ilk çarptığı memleket- lerden sonra girdi. Tedricen düştü, düştü; fakat, iktısadi bünyesinin tabi! Iktızasından olarak, hiç bir tarafı kı- rılmadan, yavaşça yuvarlandı. Ondan sonra, düştüğü yerde kaldı, kuvvetle - rini kendi kendine toplamağa çalıştı ve nihayet kalkınmağa başladı. Bu, eğer teşbih caizse, onun — vücudünün, ço - cuklar gibi, ve iktısad? manasile, he - nüz kemiklenmemiş olmasından ileri Bgeliyordu. Çocuklar ekseriya düşerler, fakat, gözlerinden yaşlar akarak kal - dutlmalarına Trağmen vücudlerinde hiç bir şey yoktur. Anneleri onlara: — Maşallah!.. Altın buldun! Dedikleri zaman da avuçlarına ba - karak gülmeğe başlarlar. Türkiye de iki senedenberi kalkını - yor. Beş, altı sene kadar düştüğü yer- de kalan, kuvvet — toplamağa çıhşınl Türkiye, bu sene gene ayağa kalk - tı, yürüyor. İki senedir mahsul fena değil, piyasa fena değil, köylü hare « kete gelmiştir. Köylü harekete gelmiş| demek, ziraf bir memlekette her şey | harekete gelmiş demektir. Eğer bu Ml.ı fstüste, bir kaç sene daha bu tarzda giderse memleket sürafle değişmeğe | başlıyacaktır. | * Köylünün harekete gelmiş olduğunu gösteren alâmetler pek çoktur: Bu se- ne köy manifatorası eşyasında büyük canlılık var, Bir taraftan ithalât m ları, diğer taraftan bez fabrikalarının geceli gündüzlü çalışarak dokudukları | bezler, su gibi satılıp gidiyor. Bir ta - raftan iplik buhranı diye yeni bir buh- ran çıkıyor ki manası şudur: Pamuk pahalanmış, işçilik düşmemiş ve bez dokuma fasliyeti artmıştır. Bu üç hâ- dise de köyün kalkınma alâmetleridir. Faaliyet sade bez sahasında değildir; deri sanayiinde de hareket var. Kaç senedir pazarda âlıcı olarak garııre e miyen köylü bu sene pazarlara gelmiş, kendisine biraz giyecek tedarik etme- Be başlayınca her şey harekete gelmiş- tir, Son zamanlarda köy iktısadiyatile temas halinde bulunan muhtelif insan- larla görüştüm. Hopsi de Aayni şeyi söy- lüyarlar. En büyük hayır alâmetleri olan şu hâdiseleri onlardan öğrendim: Orta Anadoluda, son zamanlara kadar çok düşmüş olan toprak ve tarla tek- rar kıymet kazanmağa başlamıştır. Edremid ve Ayvalık taraflarında zey tin ağaçları, geçen senedenberi yeni - den eski kıymetlerini kazanmış ve ya- hud bu kıymetlere yaklaşmıştır. İncir mıntakasında bir aralık hiç alıcısı kal- mamış olan bahçelere yeniden rağbet başlamış ve kıymetler yükselmiştir. 928 kıymetleri incirde de, zeytinde de henüz tutulmuş değildir, fakat, bir se- ne, iki sene daha iyi bir mahsul ve mü- said bir piyasa herşey tekrar yoluna girecektir. * Doğrusunu isterseniz, 929 dan iti - baren bütün ağırlığile üzerimize doğru yüklenen buhran içinde, ben köylüler arasında ve köy iktısadiyatile uğraşır- ken, onların düşüş derecelerini gör - dükçe yüreğim sızlar ve bu yükün al- tından köyün kalkımabilmesi hususun- da ümidsizliğe değilse bile kötü bir bedbinliğe düşerdim. Sonradan yavaş yavaş gördüm ki köyün kuvvetli bir menfi mukavemet tarafı vardır. Dağ- daki unla çorba yapıp buna banan köylü, bir kere kendi âlemine *|nun üzerine Cons tekrar ayni numara- Spor beden ekzersisidir, bu ekzer- sis esnasında düşen, hatta yaralanan olur. Fakat kendisini düşürene, hat- ta yaralıyana karşı kin beslememesi sportmenliğin esasıdır. R'esırrlı Makale: SON POSTA — KA Spor ve fikir münakaşaları Bi Münakaşa bir fikir ekzersisidir, bu ekzersiz. esnasında iki taraftan bi- ri muhakkak haksız çıkacak mağ- lüb olacaktır, fakat kendisini mağ- lüb edene darılmaması centilmenlik (ahmdand T Spor döğüş, münakaşa, kavga de- recesine çıktı mı biliniz ki her iki ta- rafın da bilgi ve terbiye sahasında ikmal edilecek daha birçok noksan- dir ve kabahat mutlaka iki SÖZ ARASINDA Bir hakaret yüzünden| * Birbirlerini görüp seven çift Londranın maruf - tüccarlarından Mark Cons on beş gün evvel bir yere telefon etmek için madmazelden bir numara istemiş. Madmazel üç kere a- radığı halde numarayı bulamamış. Bu- yı arayınca, kız fena halde kızmış, kendisile alay ediliyor zannetmiş vej © Cons'a sert sert çıkışarak: j — Yıkıl oradar bunak herifi demiş. Cons şikâyet etmiş. Nihayet mü-! $ düriyet kızı bulup meydana çıhrmıı ve Cons ile müvacehe ettirmiş. Bunlar| * |karşı karşıya geldikleri zaman birbirle-| rini fevkalâde beğenmişler, Cons: — Bana hakaret eden kızın sesi bu- na benzemiyordu, demiş. Kız da, ben böyle bir sese hiç rastgelmedim, diye söylemiş. Beraberce bu tesadüfü tes'it | etmek için bir akşam buluşmuşlar ve| neticede de evlenmişlerdir. îap—'l.:ıî; dıyı'ı:_m.;ı;—b:q_l:â;_ mi, artık | dayanıyor! Bunu gazete sütununda o - *|kumak bir şey değil, gözle görmek 1â- zımdır. İnsan köyün bu kuvvetli tara- fını ancak o zaman iyi anlıyabiliyor. O zamandanberi köylü dayandı, dev- let dayandı, bugün, dünya ile birlik- biz de kalkınma yoluna giriyoruz: İktısad Vekâletinin o zaman çok zayıf olan teşkilâtıma, tecrübesiz ve noksan aletlerine rağmen, Celâl Bayarın, a - meli zeküsile ve el yordamile kâh o ta- rafa, kâh bu tarafa baş vurarak, köy mâhsullerini, sun'1 usullerle olsun, tut- mağa muvaffak olması, bu kalkınma- nın başlıca amilidir. Zühiren manasız görünen ve bugünden yarına değişen üsüllerle bu gayretler yapılmamış ol- saydı bu sene her göze çarpacak de - recede bariz olan kalkınmayı görmek Dırılmı ın Hacının biri Mek Yatacak yeri yokmı n kapısımı çalmış. Kar - sahibine: şısına çıkan — Ben, demiş, Allahın damadı - yım, bir kaç gece evinizde misafir olabilir miyim? Ev sahibi hacıya güler yüzle ce- vab vermiş: — Hay hay kalabilir: iniz. Fakat kayınpederin ev ya çok ya - kındır. Burada kâlmanıza razı ol - Maz, Elile Kâbeyi göstermiş: — Siz gene orada kalın da size darılmasın! Bu ne benzeyiş?. İngilterede Leyton — kasabasın- bir te ve ayni s. nıfta okuyan Doroti, Mabra, ve İris isimlerinde üçüz kardeşler, birbir- lerine fevkalâde çok benzedikleri için mektep muallimesi çok sıkılmış ve ço- cukların elbiselerine isimlerinin mar- (kalarının işletilmesini — ebeveyninden ica etmiştir. Her şeyi birbirlerine ben- iyen bu kızların yalnız oyuncakları başka başka renklerde imiş. İşin garibi çocukları yalnız mualli- da Yalancılar kulübünün HEHEÜN BİH HKBA lRlyırı.sıvnne Seçilen adam Nevyorkta ara- İarında - bir çok avcıİnrıa da — bu- lunduğu bir ya- fancılar klübü teş- kil edilmiş ve bu- nun idare hey'eti Tiyasetine bu mes lekte en ziyade muvaffak olan ya lancının — getiri- mesine karar ve- rilmiş, bu karar tatbik mevküne —konmuş, — bütün yalancılar birer vak'a anlatmağa baş- — * İlamışlar. Bunların içinde Swort şu hi- kâyesile reisliğe seçilmeğe muvaffak olmuştur: — «Eski Mısır Fravunlarının dere- si denilen bir yerden geçen bazı sey- yahlar 6 mahallin hararetinden müte- essir olarak kendilerini biraz — ileri de bir suya atarlarmış, bunların vücutları © kadar kızgın bir halde bulunurmuş ki hemen sular kaynamağa başlar ve içine giren seyyahlar haşlanıp ölürler- miş.» Dünyanın en ufak yazılarını yazan adam Monako belediyesi memurlarından Kaufman isminde bir Alman dünya- da küçük yazı yazmak rekorunu kır. mağa muvaffak olmuştur. Bundan üç ay evvel gene bu sütun- larda küçük yazı yazanlardan bahset- miş ve o meyanda bir de isim zikret. miştik. Fakat bu seferki şampiyon ev. velce bahsettiğimiz zatı fersah fersah geçmiştir. Kaufıman bir kartpostal ü- zerine 70,000 harflik 14,000 kelime sıkıştırmıştır. Memur bu yazıyı per- tevsizin altında yazmıştır. Ayni adam bir kibrit çöpü üzerine meleri değil ebeveynleri de birbirlerine karıştırıyormuş — nitekim, Dorotinin göğsüne işlenmesi icap eden D. marka. sı İris'in göğsüne işlenmiş ve muallim gene şaşırmış. için daha bir hayli beklerdik ve arada köyün ve onunla beraber memleketin daha fazla düştüğünü görürdük, Ben bu hâdiseleri yakından görmüş ve yaşamış bir adam sıfatile, memleke- tin Celâ) Bayarın gayretine hayli şey- ler borçlu olduğunu söyliyebilirim. Fakat, biraz daha gayret, biraz da- de Göte'nin şörlerinden birisini yaz- mağa muvaffak olmuştur. İngilterede kaç radyo var? yo sahibi vardır. Radyo şirketine abo- ne olmak için müracaat edenlerin mik- tarı da ayda 60 bini bulmaktadır. Bu Müracaatlar bu yolda tevali ettiği müd- detçe bu miktarın bir kaç ay sonra 12 Milyona çıkması da çok muhtemeldir. Şu hesaba nazaran İngilterede her dört kişiye bir radyo isabet ettiği anla- Bnu, Muhittin Birgen şılmıştır. F___l———_—_———ı STER İNAN İSTER İNANMA! Belediyenin husust bir komisyonu caddelerindeki binalarının bundan sonra bir renge bo- yanmalarına karar verdi. Karar muhakkak ki güzeldir ve bütün binaların derhal ayni renge boyatılmaları şehrimizin ana masrafı belediyeye ait olduğu takdirde muhakkak ki hemen tatbik edilebilecek mahiyettedir. Aksi halde biz bu kararın hemen tatbik edilebileceğine pek inanmıyo- ruz, fakat ey okuyucu sen; İSTER İNAN İSTER İNANMA! Şııoı! ı 3 Sözün Kısa:ı Sütunlar arasında Bir gezinti.. Yazan: E. Talu ae B lmem siz de benim gibi mis niz? Bazı defa, elime «'dığım gazeteleri okürken, kendi ihtiyarımda olmıyan bir haleti ruhiye beni o daki- kada ciddiyetten ayrılmağa sevkeder, Gözlerime sanki kendiliğinden bir mi- zah güzlüğü takılıverir. Onu bir türlü çıkarıp atamam; ve onun, şekilleri de« ğiştiren adesesinin arkasından, okudu- laraf- Bum haberlerin sade karikatür Jarını görürüm. «Cazibe ölç tında alelâde bir havadis.. Rasadhane müdürü Ba_; Fatin, Avrupadan, arzın cazibesini ölçmek için hususi bir üâlet Olur a? bilmem? Bay Fatinin be ölçüsü tabirini yan « örmez beni bir gülmedir Sebebi?. Bay Fatini tahır misıniz? Çok temiz ruhlu, derin bilgili, ciddf, vakur, pırlanta gibi bir zaftır. Gelgele» cazibe ölçüsile hiç mi, hiç mü- ti yoktur, Bunu bildikten sonra siz olun da gülmeyin! Dedim x: Elimde değil.. Bazan böyle maneviyatım hâdiselerin karikatür tae rafına meylediveriyor. * Gazetelerimizde bundan bir müddet evvel gördüğüm ikinci bir başlıkt Buğday fiatları gittikçe fırlıyor! Bu, zannıma göre fena, korkunç bir haberdir. Öyle ya? Buğday fiatları fire larsa, ekmek te pahaya çıkar, maişet güçleşir! Fakat, gazete galiba bu fikirde de « ğil, ve bunu bilâkis bir beşaret telâkki ıdlyor ki, alt tarafında: * Yükselişin daha da devam ede- ı—eiu umulmıklıdır » dıyor Ummak, ümid, elb 1 şeylere raci olan bir tabirdir. Kötü şey umulkk maz, ondan endişe edilir benim bildi« ğim. Lâfın kısası: Gazeteciliğimizde de çok lâübaliyiz. Biraz dürüst yazmayı öğrensek der:nı!— . Zadz ——— —— Biliyor musunuz ? | — Meşhur Norveçli yazıcı İbsen kaç yaşında cılrruşmr' En meşhur e « serleri hangileridir? 2 — Mantin& şehri eskiden nerede ldi ve nesile meşhürdür? 3 — Fiyoni adası nerededir, ağada kaç bin insan yaşar? (Cevabları yarın) (Dünkü suallerin cevabları) ... 1 — Adriyatikte iyi bir körfez olar ve İtalyaya aid bulunan Fiyume şeh« ri 1920 den 1924 e kadar serbest ve küçük bir devlet olarak kurulmuş « tur. 2 — Kotopaksi yanardağı Ekuatör « dedir. Yüksekliği 5960 metredir. 3 — Biskra şehri Cezairdedir. Diğer ismi Konstantin'dir. Şehrin içinde 19 bin insan yaşar ve bunlara Biskir'liler ismi verilir. İngilterede bugün sekiz milyon rad-| Romanyada yankesıcı!erm kulakları boyanıyor Fransız gazeteleri yazıyorlar: Dünyanın yazıkascdai bol mamlor keflerinden biri de Romanyadır. Romanya hükümeti halkın yankea secilere dikkat — etmeleri için bir çare düşünmüş ve tedbir olarak da bir ikâ defa sabıkalı olup da isfâhi hal etmi- yen yankesecilerin, hırsızların - kulak« larını sabit bir boya ile boyamağa ka- rar vermiştir. Şimdi meşhur sabıkalılar cezaları- ni ikmal edip de dışarı çıkarlarken ku- faklari Şeyil töya e Döyksülük Tale, Bu tedbir evvelâ yankesecilerin elleri- nin boyanması şeklinde düşünülmüşse de bu marifetli hırsızların ellerini nasıl olsa saklayabilecekleri de hatıra geldi- ği için bu usulün tatbikinden vazgeçik miştir. 7ü