emleketimizden birkaç gün ay- zıldıktan sonra, vatarılarına mi safir elduğunuz ecnebiler kadar, siz de 'Türkiyenin yabancısı olursunuz. Dev- Jet reislerinin nezlesine kadar her şey- den haberiniz vardır. Yalnız binlerce Avrupe gazetesi, size her türlü faaliyet lerle kaynamakta olduğunu bildiğiniz 'Türkiyenizden havadis vermez. Eğer herhangi bir telgrafın başında Ankara veya İstanbul kelimesini gördüğünüz zaman hissedeceğiniz kalb çarpıntısı yerindedir: çünkü bu telgraf ya bir zeb zele, ya bir yangin veya karkunç bir ci., sayet faciası c Halbuki o günlerde İsmet İnönünün —amutayda mühim bir nutuz söyliyece ğini öğrenerek yola çıkmışlınız. Türki- yenin kendi içinde ve dışında politika veya ekonomi faaliyetlerine taslluk e- den müzakereler içinde olduğunu bili- yordunuz. Siz de orada herhangı bi bancı gibi memleketin sabah gazetesi- ni açıp hiç olmazsa başlıca vakalar ve alınan neticeler hakkında bir iki satır görmek islemez misiniz? Hattâ bunu görmeyince içinize biraz öksüzlük hissi çökmez mi? Acaba dünyayı ilgilendirecek hava - dislerimiz veya dünyanın merakını cel bedecek resim tebliğlerimiz yok mü- dur? Diğer memleketler hakkında gör düklerinizle, sizin olan bitenleriniz mü kayese edince anlıyacaksınız ki vardır. Acaba bütün bu gazeteler bizim düş- manlarımız mıdır? Şüphesiz hayır! Ba- rzan onları pek kolaylıkla milletimize ve onun davalarına alâkalandırdığımız olur. Sebeplerden biri, Avrupa gazeteleri- Türkiyenin davalarını kıta davalarile yakından temaalı addederek, bahsetme | ye alışmamış olmalarıdır. Bir başka se- bep, bilhasış serbesi basın memleket- Jerinde, hattâ afans havadisleri için sü tun kiralamak #det olduğudur: nasıl malınızı satmak için çarşıda dükkân ki ralarsınız, ajansınızı gönderip şu veya bu ajansın bültenine koydurmak ve gü zete sütunlarında arzedebilmek için ay" nı fedakArlığı yapacaksınız. Rejim basınlarına gelince; bunlar hü kümetlerinin arzularını takip etmekte dirler. Ve kendilerile anlaşmak daha kolaydır: hangisi haberlerimizi neşre- derse onun haberlerini neşrederiz. Han Bgisi bizden bahsetmezse, onun ajana tebliğlerine sütunlarımızı kaparız. Çün kü hakikaten pek civanınerd davranr yoruz ve çok vakit basit nezaketlerden bile mahrum kalıyoruz. e L Almanyada izdivaç mektepleri Almanyada yeni yuvalara iyi zev- celer temin etmek için kızlara mahsus izdivaç mektepleri tesis edilecektir. İlk mektep Çekoslovakya hududu üzerin- deki Jon Sdorf'da açılmıştır. Buna, Ganeral Göring'in ilk kansının batıra- aını tebcilen «Karin Coering» yurdu is- mi verilmiştir. Mektep Nazi mill? analık teşkilâtı- nın İdaresindedir. Yurdun şeflerinden biri olan Froy- layn Theenen bu münasebetle şu söz- leri söylemiştir. «Mektepte on sekiz ile yirmi beş yaş arasında 24 kızımız var. Bunlardan on dördü hücum taburları muhafızla- rına nişanlıdırlar. Diğerleri de ümit ve intizarda bulunuyorlar. Bunlar bizde bir ay kahyorlar, sonra bir başka parti geliyor. Burada kendilerini iyi bir ana ve zevce yapacak her şeyi öğreniyor- lar, Bunlara çocuk bakımı da öğretili- yar. Bizim hizmetçilerimiz yoktur. Ta- lebe yataklarını ve her nevi temizliği kendileri yaparalr. Saat yedide kalkar- lar ve yarın saat jimnastik yaparlar, sonra ev işleri yaparlar, öğleden sonra dikiş ve yemek pişirme dersi görürler. Civardan gelen ve bizim çocuk bahçe- mizde bakilan çacılilatla daronlar taeje gul olurlar.» Bazı erkeklerin gözünde kadın bir süstür. Bir kıravat gibi yakaya takı- lr, taravetini muhafaza ettiği müd- d_eıçe saklanır, sonra eski bir elbise gibi bir kenara atılır. —— Bazı erkeklerin gözünde de kadın Bir hizmetçidir. Evi temizler, yeme- H hazırlar, erkeğin rahatını temin eder, yaşlanıp ta İş göremez hale ge- lince bir kenara atıbır, Hakikatte kadın ne süs, ne âlet, ne hizmetçidir. Erkek ona tam hakka malik bir eş muamelesi yapmadıkça ne samimi bir yuv sahibi olabilir, ne de hayalta, rahat edebilir. SÖZ ARASINDA ) Kendi tabutunda Uyuyan adam hagilterede Hertford'da Veyr kasi- basında Arçimiler iaminde bir adam #imdiden tabutunu — yaptırıp hazırlat- miştir. ğiz tabutu o kadar va- hat Bulmuş ki her gece içine giriyor ve geceleri orada geçiriyormuş. İngilterede dumanın zararları İngilterede fabrika — dumaalarının senede 80 milyon İngiliz lirası zarar İ- ka ettikleri tesbit edilmiştir. Yalnız res- binaların senelik zararları 100,000 İngiliz lirası olarak hesap — edilmekte- dir. Bundan başka dümanların zafiyeti umumiye, kalb ve belki de kanser has- talıklarının başlıca âmillerinden oldu- ğu anlaşılmıştır. Düman bir çok yerlerde güneş zi- miş, En misafirperver memleket Kaliforniya, dünyanım en misafir- perver memleketlerinden - biridir. Ya- Bülüı seyyablürber yerde ve herkes ta; rafından el üstünde taşınır. Geçenler- de bu yabancı zairleri lâyıkı karçilamak içia biz komite teşekköl et- miş, bu komite, seyyahlara beyanı hoş &medi etmek makeedile 25 tane genç ve güzel kızı hizmetine — almıştır. Bu kızlar, Kaliforniyaya gelecek kimseleri geçmek için bir proje yaptı. Bu proj bildiğimize göre sigorta kumpanyalı EM veçhile kil vasıtaları sigortalanacaklar ve bir kaza yaptıkları takdirde bu sigortadan alınacak para ile kazaya uğra- yan şahsın bütün zararlarmı ödeyeceklerdir. Düşünce hâkikaten güzel ve yerindedir. Fakat bizim ( RERGÜN BİR FIKRA | Hiddetin önüne Geçen usul İnsanlara yeni bir müjde! Bir Ame- ikalı doktor bulduğu bir veul — saye- sinde insanların asabileşmesine mani olabilecekmiş... Doktar keşfettiği bu usulü yakında bir kitap halinde bulunmuştar: — Dünyada diyebilirim ki Pastör- den sonra en büyük iyiliği beşeriyete ben yapmış bulunuyorum. Artık dün- tir. Evlenmek isteyen kadın müebbet hapse mahküm olmuş Londrada ilk defa evlenmek tekli- Yirminci asırda Robenson mukallidi Asri hayattan bıkmış olan Malaçi neşredecekmiş. Bu|isminde Oksford Üniversitesi mezun- münasehetle gazetecilere şu beyanatta|larından biri İngilterede Mendips'de bir kulübede târikidünya hayatı geçir- meğe başlamıştır. yetiştirip pişirmektedir. Bu adam ge- Yiyeceğini kendi ya yüzünden harpler kalkacak ve bil-| Kiz lisan konuşur ve yazarmış. Gençli- | ğ hassa kaynana - gelin davası halledile-İği maceralarla geçmiş ve nihayet son rek, ailelere huzur ve sükün - girecek-|zamanlarda Robensonun — hayatında l İgizli bir felsefe keşfettiğini söyliyerek dağ başlarında resimde görüldüğü şe- kilde yaşamağa başlamıştır. İsprantocuların kütüphanesi İsperanto lisanı hayli zenginleşmiş- finin ilân edildiği eski bir — gazete bü| tir. Şimdiye kadar İsperantocular 8000 yük bir para mukabilinde satın alına- rak müzeye konmuştur. Morrison isminde bir kadın evlenmek istediğini ilân etmiş ve bunun üzerine zabıta tarafından yakalanarak timarha- nede müşahede altına alınmıştır. Ca- zete ile ilk defa evlenmek arzusunu i- Min eden kadının cezası tayin edilmiş rıhtırada karşılayarak: — Memleketimize şeref getirdiniz! diyeceklerdir. Bundan başka, gazeteler resmini de basacaktır. eye göre bütün na- lamı bilhasaa motör- lü nakil vasıtalarını sigorta etmek için senede iki yüz liraya kadar yükselen bir para istemektedirler. Eğer projenin kanun halimi almasını müteakıp bu miktarın eksiltilmesine imkân bulunamıyacak olursa sigortalan- mak mecburiyetinin ağır bir yük halinde görüneceği- ne biz inanıyoruz, fakat ey okuyucu sen: İSTER İNAN İSTER İNANMA! kitap tab'etmeğe muvaffak olmuşlar- G in tarihi 1727 dür. lemi de dır. Bu kitapların hepsini câmi olan |Guik Mançester'dir. Bu gazetede Elen kütüphane Cenevrededir. yasının yarı kuvvetini ifna etmekte > | Iîüı üphanenin Viyanaya nakledil- mesi tasavvur edilmişse de, İsperanto- cular, şu mülâhaza ile bu talebi reddet. mişlerdir: «İsperantocular, beynelmilel fikire ve kadın müebbet hapse konulmuştur. lerin yayılmasını isteyen — insanlardır. Halbuki Avusturyada Nasyonalist bir cereyan mevcuttur ve bu bizim takip ettiğimiz gayeyi öldürebilir. Bunun i- gelen her seyyahın memlekete vüru-|Gin. beynelmilel bir muhit olan Ceney- dunu haber verecek ve imkân bulursa|rede kalahım ve bu hareketi İsviçreden dışarlara doğru genişletelim.» İSTER İNAN İSTER İNANMA! Emmiyet Umum Müdürlüğü yol kazalarının önüne Pisboğaz Yazan: E. Talu N e harbi ümüminin yoksulluk 3& neleri, ne mütarckenin darlığlı ne sonraki buhran, onun kökünü kurü” tamadı.. Pisboğaz gene de cemiyetil içinde öteden beri işgal ettiği mevilk tutuyor. © da, sokakta, tramvayda, vapurdâr Aş başında, sinemada, tiyatroda, mahkü me koridorunda, hekim, dişçi beklemi odalarında, kahvede, gazinoda.. Elhâ* sı) her nerede opunla karşılaşsanız Çüf nesinin oynadığını görürsünüz. 4 Sanki, cenahı hak onun ağzını yal nız ve yalnız çiğinemek için yaratmışf tır. İnstnliğın şerefi olan kelânı, pist boğaz, bir çiğnenecek nesneye feda & — der, Çarşıda, pazarda, — birçöklarınızii gözümüze acalp ve mânasız görüne'le nezdimizde aP kla gelmik yen nice Mmünasebetsizlikler onun caf attığı şeylerdir: İğde, Habbülleziz, duk — kurusu, keçiboynuzu, keblebi unu, çe — kerkamışı, çengelsakızı, pekmez 'akuüt mu, armut kurusu, pestil, daııirh.nıl", macunu, kocayemiş, çitlenbik... ve da- | ha da hatır ve hayale birden getiremit bir sürü aburcubur onun köf daimi âşinalarıdır. Umumi yerlerde, onun bangi mevkil işgal eylediğini tayin için, ayağının ak | tına bakmak kâfidir: Ya bir yığın Arar bistan fıstığı kabuğu, yahut ki bir”kür me kabakçekirdeği posası pisboğazıli oracıkla oturmuş olduğuna en kat'i de< Nadiren konuşur. O zamanlarda, size hep yiyecekten, yiyintiden bahseder. Ayının on hikâyesi varmış, dokuzu ahlat üzerine. Pisboğazın on hikâyesinin onu da, yf yecek üzerinedir. Bu suretle o, ayıydı tefevvuk izhar eder ve bundan dolayi belki de gurur duyar. i Atın ölümü arpadanmış.. Pisboğazın ölümü de ekseriya yemesi | den ileri gelir. Günün birinde başı döner, şah da“ marları gerilir, kanın hücumu ile dimâ 'ün tehdidi altındasınız, gö zetin.. Perhiz edin! der, İşte, pisboğazın en büyük bedbahtlı« aşlar. Korku ile, hekimin sö zünü üç gün zar zor tutabilen pisboğaz, bir sabah, evde kimse yökken, usulc cık mutfağa iner, kileri karıştırır, ekie ” ne geçirdiği paslırma parçasını, soğuk böreği, nişasta helvasını sümürür.. Ve komşudan dönen kadınlar, anu avluda, upuzun yatmış, kaskatı kesil « miş bulurlar. Pisboğaz, topyoluna giden enailer zümresinden ve onların da elebaşılar Z a eee AAT nn amareneeeaaaee eee B Bİsae SEECE 1 — Adriyatikte iyi bir körfez olati | ve İtalyaya ait bulunan Fiyume şehri | bangi yıllarda serbest ve küçük bir devlet olarak kurulmuştur? 2 — Kotopaksi yanardağı nerededir ve yüksekliği ne kadardır? | 3 — Biskro şehri nerededir, diğer | ismi nedir, şehrin içinde ne kadar in* san yaşar ve bunlara ne ismi verilir? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: , | — Publius Syrus meshur Lâtip şairlerinden biridir. Milüttan bir asılf evvel yaşamıştır. j 2 — Poltava Rusyada tarihe geçmiş şehirlerden bi Ükranya Sovyet cumhuriyetine tâbidir. ve Poltavka nehri üzerindedir. Nüfusu 8â, 750 dir. İsveç kralı 7 inci Şarl ile büyük Potro | 1709 da burada çarpışmışlar ve 7 inci Şari arduları burada per'şan olmuştur. 3 — Şalları ile meşhur olan Lühaf şehri Hindistanda Pençap eyeletinin İ merkezidir. Şehrin nüfusu 262,900, e — yealetinin nüfusu da 1,131,000 dür. â j